Yüksek İdare Mahkemesi Numara 113/2009 Dava No 22/2011 Karar Tarihi 16.12.2011
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 113/2009 Dava No 22/2011 Karar Tarihi 16.12.2011
Numara: 113/2009
Dava No: 22/2011
Taraflar: Doç.Dr.Hasan Hüseyin Önder ile Doğu Akdeniz Üniversitesi ve Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı arasında
Konu: Akademik Personel sözleşmesinin yenilenmemesi - Davalıların Davacının görevine son vermesi - Davalının verilen kararın hükümsüz olduğuna karar verilmesi talebi - Meşru menfaat - İdari karar - İdari kararın, karara kaynak teşkil eden sözleşmeye uygun alınıp alınmadığı - İdari kararın sakat olduğuna karar verilerek, kararın hükümsüz olduğuna emir verilmesi.
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 16.12.2011

-D.22/2011 YİM 113/09


Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.
Yargıç Necmettin Bostancı Huzurunda.

Davacı: Doç.Dr.Hasan Hüseyin Önder, Ankara, Türkiye.

- ile -

Davalı:1-Doğu Akdeniz Üniversitesi-Mağusa
2--Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı-Mağusa

A r a s ı n d a.

Davacı namına: Avukat Ata Dayanç
Davalılar namına: Avukat Fuat Veziroğlu

--------------

H Ü K Ü M

Davacı, Davalılar aleyhine ikâme ettiği işbu davada aşağıdaki şe-kilde talepte bulunmuştur:

"A- Davacı ile davalı No:1 ve/veya davalılar arasında aktedilmiş olan 12/06/2008 tarihli Akademik Personel sözleşmesinin 01/08/2009 tarihinden itibaren 1 yıl süreyle uzatılmasına ilişkin karar mevcut olmasına rağmen davalı No:1 -ve/veya davalıların, davacıya göndermiş oldukları 17/09/2009 tarihli yazı ile görevinin sonlandırılması ile ilgili yazı ve/veya kararın hükümsüz ve/veya etkisiz olduğuna ve/veya herhangi bir sonuç doğuramayacağını öngören bir Hüküm ve/veya Emir.

B- Muht-erem Mahkemenin uygun göreceği bir hal çare.

C- İşbu dava masrafları için Emir."


Davalılar Davacının talep takririne karşılık müdafaa takriri sunarak Davacının iddialarını reddetmişler, bu arada Davacının, davada meşru menfaatinin olmadığını iddia etm-işlerdir.

Davacı Davasını ispat için kendisi şahadet vermiş, başka herhangi bir tanık dinletmemiştir.

Davalılar da müdafaa amacıyla tanık dinletmemişlerdir.

Taraflar mutabakatla toplam 23 adet emare sunmuşlardır.

Huzurumdaki şahadet ve emareler ışı-ğında dava ile ilgili olguları aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.

Davanın ikâme edildiği tarihte Doçent olan Davacı Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde 2.2.2003'te Endüstri Mühendisliği bölümünde göreve başladı.

Davacı göreve sözleşmeli statüde başladı. -Sözleşmeler her yıl yenilendi. Taraflar arasında en son yapılan sözleşme, 1.8.2008 ile 31.7.2009 tarihlerini kapsayan sözleşmedir. Davacı, sözkonusu sözleşmeye uygun olarak 6.4.2009 tarihinde Davalılara hitaben yaptığı yazılı bildirimle, görev süresinin u-zatılmasını talep etmiştir. Davalılar, Davacıya 17.9.2009 tarihli bir yazı göndererek, 17.9.2009 tarihinden itibaren üniversite ile ilişiğinin kesildiğini bildirmişlerdir.

Davacı, davada meşru menfaatının olduğu iddiasını yapması yanında, görevine son ve-rilmesinin, yürürlükteki mevzuata ve üniversitenin yasa ve tüzüklerine aykırı olduğunu iddia etmiştir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu meseledeki taraflar arasındaki ilişki, aralarında aktedilen sözleşmeye dayanan bir ilişkidir.
Bu meselede Mahkemen-in karara bağlayacağı iki husus vardır.
Davacının davasında meşru menfaati var mı?
Alınmış olan idari karar, bu karara kaynak teşkil eden sözleşmeye uygun mu alınmıştır?

İkinci şıkkın incelenebilmesi için öncelikle birinci şıkkın
incelenmesi gerekir.

-Meşru menfaat konusunu, bu davanın tamamen benzeri olan YİM 62/03 (D.10/11) sayılı davada inceledim. O davadaki meşru menfaatle ilgili görüşlerim ve izahlarım bu dava açısından da geçerli olduğu için, konuyla ilgili orda belirtilenleri aynen iktibas etmeyi- uygun gördüm.

"Meşru menfaat İdare Hukukunda davanın kabulü için bir ön şarttır. Meşru menfaatin davanın esası ile ilgisi olmadığı gibi esas davaya, davayı sonuçlandırmak açısından bir tesiri de yoktur. Meşru menfaatin, davayı ikâme eden açısından şahsi,- meşru ve halen mevcut bir menfaat olması gerekir.

Menfaatin meşru olabilmesi için hukuki bir durumdan çıkması veya hukuki bir duruma dayanması gerekir. Buna göre menfaatin meşru olabilmesi için anayasa, yasa, tüzük, yönetmelik veya sözleşmeden doğması g-erekir.

Menfaatin şahsi olması demek, kişinin dava konusu karardan doğrudan doğruya etkilenmesi demektir.

Menfaatin, dava açıldığı zaman, hiç olmazsa davanın görüldüğü zaman mevcut olması gerekir. İlerde gerçekleşecek olan veya muhtemel olan menfaat i-hlâli idari dava ikâmesine yetki vermez.
Sözü edilen menfaat ile davayı ikâme eden arasında ciddi ve makul bir ilginin olması gerekir. Bu nedenle menfaat maddi olabileceği gibi manevi bir ilgi de olabilir. Dava konusu kararın menfaati doğrudan doğruya hale-ldar etmesi gerekir. Dolayısıyle dolaylı bir etkileşimle sırf vatandaş olma hasebi ile doğan bir etkileşim idari davaya konu olmaz.

Yukarıda belirttiklerimi teyit için aşağıdaki iktibasları yapmayı uygun gördüm:

Ord.Prof.Sıddık Sami Onar İdare Hukukunu-n Umumi Esasları isimli eserinin 3.cildinde sayfa 1780'de şöyle demektedir:

"Bilindiği gibi her menfaat hak kuvvet ve mahiyetinde
olmadığından bundan maksat kararın sübjektif bir hakkı
ihlâl etmesi değildir. Buradaki menfaatten maksat ciddî
ve mak-ul bir alâkadan ibarettir. Binaenaleyh menfaatin
mutlaka para vesair maddi bir kıymet ölçüsü ile
ölçülebilecek mali bir mahiyeti haiz olması lâzım
değildir. Ciddi ve makul olmak şartı ile manevi bir
alâka ve menfaatin ihlâl edilmiş olması da bu şar-tın
tahakkuku bakımından kâfidir."


Sayfa 1781'de;

"Menfaatin meşru sayılabilmesi için hukukî bir durumdan
çıkması, böyle bir duruma dayanması lâzımdır.
Binaenaleyh anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik, idarî
teamüller, içtihat, muk-avele veya diğer bir idarî
karardan çıkan umumî veya hususî bir hukukî duruma
dayanan menfaatler meşru sayılır." demektedir.

Aynı eserin 1782'nci sayfasında;

"Halbuki iptal davalarında menfaat şartı davanın
esasına taallûk etmiyen, dışında- kalan ve sadece
davanın kabulû ve dinlenmesi için aranılan bir usul
ve şekil şartıdır: menfaatin ihlâl edilmiş olması
davanın neticesine tesir etmez. Yani menfaatin ihlâl edilmemiş olması davanın reddi veya ihlâl edilmiş
olması davanın kabulü ile bu m-enfaati ihlâl eden
hukukî tasarrufun iptali için bir sebep teşkil etmez.
Bu şart davada ciddiyeti temin etmek, alâkasız
kimselerin lüzumsuz müracaatlarla idarî kaza mercilerini
işgal etmelerine mâni olmak için konulmuş şeklî bir
şarttır-: Davacının kararla ciddî ve makul bir alâkası olduğu ve binaenaleyh davasının da ciddî ve samimî bulunduğu anlaşılan dava kabul edilir. Esas hakkındaki kararda artık bu menfaat şartının hiç yeri ve tesiri yoktur; menfaatin mevcudiyeti ve ihlâl edilmiş old-uğu sabit olsa ve fakat idarî kararda bir sakatlık, bir
iptal sebebi bulunmasa iptal talebi reddedilir ve
menfaati ihlâl eden karar yürürlükte kalmakta devam
eder."


Aynı eserin aynı sayfasında;

"Menfaatin halen mevcut olması, davanın ikâmesi ve -hiç
olmazsa intacı zamanında mevcut ve tahakkuk etmiş olması
demektir. İleride husulü melhuz olan, düşünülen, ihtimal
dahilinde bulunan bir menfaat iptal davası açma
salâhiyeti vermez."

Şeref Gözübüyük, Yönetsel Yargı isimli e-serinde, 27. baskı sayfa 169'da TC Danıştayının 6. dairesinin 15.12.1993 tarihli kararından yaptığı iktibasta ilgili kısımda şöyle demektedir:

"İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davalarında davacının subjektif e-hliyet şartı olan "menfaat ilgisinin" bulunup bulunmadığı yargı yerince takdir edilecektir. Yasada menfaat ihlali koşulunun getirilmiş olması karşısında, salt vatandaşlık sıfatı,davacıyla hukuka aykırı olduğu öne sürülen işlem arasında menfaat ilgisi kurul-ması için yeterli görülemez.

İptali istenilen işlemle davacı arasında menfaat ilgisinin kurulabilmesi ancak kişisel- meşru-güncel bir menfaatin varlığıyla mümkündür. Aksi halde, kişilerin kendi menfaatini etkilemeyen, ciddi ve makul -bir ilişkisinin bulunmadığı idari işlemlere karşı iptal davası açabilmesi idarenin işleyişini olumsuz yönde etkileyecektir."


Taraflar arasında aktedilen bu davaya konu karara kaynak teşkil eden sözleşmenin 6'ncı maddesinin 7'nci fıkrası aynen şöyledir:
-

"6.7 Üniversite, işbu sözleşmenin, yukarıda madde 3.2'de
belirtilen tarihte feshedilmiş olacağını, sözleşme bitiş tarihinden altı hafta önce personele yazılı olarak bildirecektir. Sözleşmesi yenilenmeyecek olan personele, bildirimdeki gecikme- süresi kadar, günlük ücreti üzerinden bildirim tazminatı ödenir."

Bu maddenin atıfta bulunduğum 3'ncü maddesinin 2'nci fıkrası süre ile ilgili olup aynen şöyledir:

"3.2 Bu sözleşme: 01/08/2008-31/07/2009 (her iki tarih dahil) tarihleri arasında geçerl-idir."


Madde 6.7'de kullanılan feshedilmiş olacağı sözcükleri aslında mukavelenin sona ereceği anlamındadır.

Buna göre Davalılar, sözleşme hitam tarihinden 6 hafta önce, sözleşmenin yenilenmeyeceğini karşı tarafa bildirecektir.

Sözleşmenin 5.9'ncu -maddesine göre Personel de sözleşmesini yenilemek niyetinde değilse, en geç 1 Mayıs'ta, sözleşmesini yenilemek niyetinde ise en geç 15 Mayıs'ta Üniversiteye ihbar vermek zorundadır.

Sözleşmenin taraflara bildirim yükümlülüğü getirmesindeki amaç taraflar -arasındaki iş ilişkisi devam etmeyecekse, tarafların tedbirlerini almalarını sağlamaktır kanaatindeyim.

Davalı 2'nin yetkili organı Vakıf Yöneticiler Kurulu (bundan sonra sadece VYK olarak anılacaktır) Davacının sözleşmesini uzatmama yönündeki kararını, -10.9.2009 tarihinde almış ve bunu Davacının bilgisine 17.9.2009 tarihli yazı ile getirmiştir. VYK, kararına kaynak teşkil eden, sözleşmenin 6.7'nci maddesine göre, bu kararı, sözleşme hitam tarihi olan 31.7.2009 tarihinden 6 hafta önce alıp Davacıya bildir-meli idi.
10.9.2009 tarihli karar, doğrudan doğruya Davacıyı hedef alan, Davacı ile arasında ciddi ve makul alâka olan bir karardır.

Sözleşme, taraflara karşılıklı olarak bildirim yükümlülüğü getirmektedir. Bir taraf için yükümlülük olan husus, diğer t-araf için bir haktır.

Yükümlülüğünü yerine getiren Davacının, süresi içerisinde bir cevap alma hakkı ve beklentisi vardı. Cevap, sözleşmede belirtilen sürede verilmemekle, Davacının menfaati haleldar edilmiştir.

Yukarıda belirtilenler ışığında Davacını-n bu meselede meşru menfaatı vardır.

Alınmış olan karar sözleşmeye uygun mu alınmıştır noktasına gelince. Yukarıdaki açıklamalardan görüldüğü gibi davaya konu idari karar, kaynaklandığı sözleşmenin hükümlerine aykırı alınmıştır. Bu açıdan idari karar sak-attır.

Bir idari kararın süresinde alınmaması alelade sakatlık doğurması yanında, yokluk da doğurmaktadır.

Bir idari kararın kaynağı, o kaynak uyarınca alınacak bir karar için, süre öngörüyorsa kararı alan makam o süre ile bağlıdır. Bu nedenle öngörül-en süre içinde alınmayan kararlarda yetkisizlik sözkonusu olacaktır.

Bu konuda Prof.Dr.A.Şeref Gözübüyük Yönetsel Yargı isimli eserinin 27. bası sayfa 125, paragraf 225'de şöyle demektedir:

"225.- Zaman yönünden yetkisizlik. Yönetimin, ya da kamu
- görevlilerinin yetkileri, zaman yönünden de
sınırlandırılmıştır. Kimi durumlarda, yönetime
yetki, yasa ile belli bir süre için tanınmıştır.
Yönetim, yetkisini ancak, bu süre içinde kullanır.
Bu sü-renin dışına çıkarak yaptığı işlemler, zaman
yönünden yetkisizlik durumunu oluşturur."

Huzurumdaki meselede, idari karara kaynak teşkil eden sözleşme, alınacak idari karar için yukarıda belirtilen süreyi öngörmektedir. VYK, idari kararı sözle-şmenin öngördüğü sürede almadığı için, sözkonusu karar yoklukla malûldür. Ancak Davacı, dava layihalarında ve duruşma esnasında "yok"luğa dayanmamıştır. Dolayısıyle bu davayı sonuçlandırırken "yok"luğa dayanmak doğru olmaz.

Sözleşmenin yenilenmesine karar- verme yetkisi VYK'nındır.

Davacı talep takririnde, sözleşmesinin uzatılmasına ilişkin karar olduğundan bahsetmektedir. Emare 2'de Üniversite rektörü, Davacının da içinde bulunduğu bir kısım öğretim görevlilerinin sözleşmelerinin bir yıl süre ile yenilenm-esini VYK'nın görüş ve onayına sunmaktadır. Burda herhangi bir karar mevcut değildir.

Üniversite Yönetim Kurulu da Emare 3'de görülen 09/536-5 sayılı kararı ile sözleşmesi 31.7.2009'da sona erecek tüm akademik personelin sözleşmelerinin bir yıl daha uza-tılmasının VYK'nın onayına sunulması için karar almıştır. Bu karar da öneri niteliğindedir. Karar mercii olan VYK, bu kararlarla bağlı değildir. Aynı şekilde Emare 8'de görülen Mühendislik Fakültesi, Fakülte Kurulunca alınan karar da öneri niteliğindedir. -Davacı, talep takririnin talep kısmında Davacının sözleşmesinin bir yıl süre ile uzatılmasına ilişkin karar olmasına rağmen görevine 17.9.2009 tarihli yazı ile son verildiğinden yakınarak dava konusu bu kararın hükümsüz ve etkisiz olduğuna karar verilmesi -yönünde talepte bulunmuştur. Konuya salt bu açıdan bakıldığı zaman, davada bir eksiklik olduğu sonucuna varılabilir. Ancak, talep takririnin olgular kısmında ilk nazarda Davacının dava sebebi, görevinin uzatılması yönünde karar olmasına rağmen buna uyulmay-arak görevine son verildiği şeklinde görülmekle birlikte, Davacı talep takririnin olgular kısmında bu noktayı daha da açmış ve 14. paragrafta aynı şekilde mevcut karara rağmen üniversite ile ilişkisinin kesildiği iddiasını yapmasının yanında sözleşme uyarı-nca süresinde bildirim yapılmamasına rağmen dava konusu kararın alınmasını da yakınma konusu yapmıştır. Gerek bu hususu, gerekse idari davalarda temel amacın idari kararın denetimi olduğu hususunu nazara alınca talep takririnin talep kısmı arzu edildiği şe-kilde kaleme alınmış olmamasına rağmen, bunu davada bir eksiklik olarak görmüyorum.

Yukarıda idari kararın sakat olduğu sonucuna vardığım cihetle Davacı, davasında başarılı olmuştur. Bu nedenle VYK'nın 10.9.2009 tarihli olup Davacıya 17.9.2009 tarihli yaz-ı ile bildirilen kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar veririm.

Meselenin kendine has olgularını nazara alarak masraflarla ilgili herhangi bir emir vermeyi uygun görmedim.



Nec-mettin Bostancı
Yargıç



16 Aralık, 2011












9






Full & Egal Universal Law Academy