Yüksek İdare Mahkemesi Numara 112/1988 Dava No 34/1990 Karar Tarihi 12.10.1990
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 112/1988 Dava No 34/1990 Karar Tarihi 12.10.1990
Numara: 112/1988
Dava No: 34/1990
Taraflar: Niziyet Abraşoğlu ile İsk. Bak. Vd
Konu: Tahsis iptali
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 12.10.1990

-D.34/90 YİM 112/88

Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkemede
Yargıç Metin A. Hakkı huzurunda.
Anayasanın 152. maddesi hakkında.

Müstedi: Niziyet Abraşoğlu, Ozan-köy, Girne
-ile-
Müstedaaleyh: KKTC İskân Bakanlığı ve/veya Girne İskân ve
Rehabilitasyon Dairesi Müdürlüğü ve/veya Girne Tarımsal
Rehabilitasyon Şube Müdürlüğü ve/veya Girne Toprak
Komisyonu Başkanlığı vasıtası ile KKTC, Lefkoşa.
- A r a s ı n d a.

Müstedi tarafından: Menteş Aziz adına İlker Serbay
Müstedaaleyhler tarafından: Ersoy Ölçter
İlgili şahıs tarafından: Güneş Menteş adına Hasan Hasipoğlu



Yasa Ma-ddesi: 41/77 sayılı İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 20 ve 27. maddeleri, 14.6.1985 tarihli Resmi Gazete Ek III'de yayınlanan Tüzük.

İstemin Özeti: Müstedi, adına tahsisli 15 dönüm arazinin adından iptal edilerek yerine başka araziler verilm-esini öngören Müstedaaleyhlerin kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına dair karar verilmesi istemi.

OLAY: İktisaden güçlendirilecekler statüsü altında kendisine tarımsal kaynak tahsis edilen Müstedinin kocasının ölüm-ünden sonra, söz konusu gayri menkul Müstediye tahsis edilmiştir. Arazideki harup ağaçlarının ürünlerini toplayan Müstedi, tarlaya da tahıl ekerek değerlendirmeye çalıştı. Bakanlar Kurulu kararı ile diğer bazı arazilerle birlikte tarımsal arazilikten çıkar-ılan ve arsa nitelikli arazi statüsü verilen arazi, Müstediden iptal edilerek kendisine başka tarımsal araziler verilmesi yoluna gidildi. Başvuru müstedaaleyhin bu yazısı üzerine yapıldı.

SONUÇ: Müstedaaleyhler genel idare hukuku ilkelerine "kazanılmış ha-k ilkesi daha fazla özel hukukta uygulanmakla beraber, yönetim hukukunda da uygulanma olanağı bulunmaktadır" ters düştüklerinden Müstedinin talebi doğrultusunda emir evrilir.

Atıfta Bulunulan Bilimsel İçtihatlar:
Zaim Nedjati, Adminsitrative Law, (1974) -s.174.
Forsthoff, The Administrate Act (1963) sayfa 59-60.
Zaim Necatigil, KKTC'de Anayasa ve Yönetim Hukuku, s.113.




H Ü K Ü M

Müstedi 5.7.1988 tarihinde Mahkemeye dosyaladığı yukarıda ünvan ve sayısı belirtilen başvurusunda özetle, Girne kazasına ba-ğlı Ozanköy'de ismine tahsisli XII.30.W.2 pafta, 319 parsel numaralı, 15 dönüm 2 evlek alanı bulunan arazinin adından ipt-al edil-m-e-sini v-e yerine başka arazilerin veril-m-e-sini öngören Girne Tarı-msal R-ehabilitasyon Şube Müdürlüğünün 28.4.1988 tarihli kararının ve/veya işlemlerinin hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç d-oğurmayacağına dair karar veril-m-e-sini talep etmiştir.

Müstedaaleyhler ise mezkûr başvuruya 21.10.1988 tarihinde bir itirazname dosyalayıp Müstedinin Güneyde mal varlığının bulunmadığı için eşdeğerde hak sahibi olmadığını, alınan kararın gerekli tüm araştırma ve incelemeler yapıldıktan s-onra alındığını, kararın mevzuata uygun olduğunu, Müstedaaleyhlerin herhangi bir hata yapmadıklarını, Müstedinin iptalini talep ettiği 28.4.1988 tarihli ve GTR 29/88-10 sayılı yazının Müstediye yazılma sebebinin başvuru konusu gayri menkulün kuru arazilikt-en çıkıp arsa nitelikli arazi olması nedeniyle Müstedinin tahsisinin iptal edildiğini ve arsaya elverişli olan bu arazinin eşdeğer mal verme dışında tahsis edilemeyeceğini iddia ederek Müstedinin başvurusunun reddolunmasını talep etmişlerdir.

Başvurunun -talimatı 2.12.1988 tarihinde yapıldıktan sonra başvuru müteaddit defalar Mahkeme önüne geldi 20.10.1989 tarihindeki duruşmada Müstedinin Avukatı Mahkemeye yaptığı bir beyanda Müstediye iktisaden güçlendirilmesi ve topraklandırılması amacı ile İdare tarafın-dan tahsis edilen başvuru konusu tarlanın Müstedinin tahsisinden iptal ediliş nedenini şöyle açıklamıştır:

İlgili mala bitişik arazi Londra'lı Arif Beyzade'ye aittir. Arif Beyzade kendi malı üzerinde büyük yatırımlar yapmıştır. Bakanlık da Müstedinin tah-sisini iptal edip, başvuru konusu gayrı menkulü Arif Beyzade'ye verebilmek için şikâyet konusu başvuruya konu kararı almıştır. Müstedi, Arif Beyzade de bu başvuruya dahil edilirse, tüm ilgili şahıslar Mahkeme önünde olacağından dava daha sağlıklı bir şekil-de görüşülebileceğini iddia etti. Bu durumda dava tehir edilirse Arif Beyzade de başvuruya ilgili taraf olarak dahil edilebilir.

Müstedaaleyhleri Mahkemede temsil eden Savcı da Müstedi Avukatının özü verilen bu beyanını benimsediğinden dava tehir edilmiş- ve Arif Beyzade de ilgili taraf olarak başvuruya dahil edilmiştir. İlgili şahıs bu şekilde başvuruya dahil edildikten sonra 29 Kasım 1989 tarihinde başvuruya katılmış ve avukat da tutmuştur. Ancak ilgili şahıs davanın zaptı dava (mention) safhasında gerek- avukatı ile birlikte gerekse şahsen Mahkemede birkaç kez hazır bulunmuş olmakla beraber başvuruya herhangi bir itirazname dosyalamış değildir. Başvuru birçok kez tehir edilmesine rağmen Mahkeme harici sulh yolu ile halledileme- miştir. Son olarak Adli tat-ilden hemen önce dava 25.5.1990 tarihinde Mahkeme önüne gelmiş ve tüm ilgililer veya kendilerini temsil eden avukat veya savcının önünde kesin duruşma olarak 20.9.1990 tarihine saat 9.00'a tayin edilmiştir.

20.9.1990 tarihinde başvuru duruşma olarak da e-le alındığında gerek Müstedi tarafı başvurusunu yürütmek için gerekse Müstedaleyhleri temsil eden Savcı Mahkemede hazır bulunmuş, İlgili Şahıs ise hazır bulunmadığı gibi kendisini temsil eden esas avukatı da hazır bulunmamıştır. Yalnız esas avukatını temsi-len bir başka avukat Mahkeme önünde hazır bulunup tehir talep etmiştir. Bu tehir talebi ilgili tutanaklardan da görülebileceği gibi o tutanaklarda gösterilen nedenlerle reddolunup başvurunun duruşması ele alınmak yoluna gidildiğinde söz konusu avukat Mahke-meden izin alarak salondan ayrılmış ve bu şekilde duruşma İlgili Şahsın gaybubetinde devam edip neticelenmiş ve 20.9.1990 tarihinde karar için bilâmüddet ertelenmiştir.

20.9.1990 tarihinde duruşma esnasında Müstedinin avukatı Mahkemeye bir beyan yaparak,- Müstedaaleyhlerle başvurunun kökeninde yatan olgularla ilgili mutabakat sağladıklarını belirtip olguları Mahkemeye beyan etti. Müstedaaleyhleri temsil eden savcı da bu beyanı kabul edip beyanda söylenenlere iştirak etmiştir. Müstedaaleyhler tanık olarak G-irne Tarımsal Şube Amiri Ali Toygan'ı şahadete çağırıp ona şahadet verdirmişlerdir. Müstedinin avukatı, Ali Toygan'ı sıkı istintak etmediği gibi söylediklerini de doğru kabul etmiştir. Taraflar ilâveten duruşma esnasında birbirlerinin muvaffakatı ile dosya-da duran 4 adet evrağı da emare olarak Mahkemeye ibraz etmişlerdir. tarafların olgular ile ilgili Mahkemeye yaptıkları beyanı, önümde ibraz olunan şifahi şahadet ve emareleri değerlendirdikten sonra başvurunun olgularını aşağıdaki şekilde özetlemek mümkünd-ür. Bunlardan da görülebileceği gibi olgular ile ilgili olarak taraflar arasında ihtilâf yoktur. Aralarındaki ihtilâf daha ziyade kanuni noktalardan kaynaklanmaktadır.

Müstedi aslen Ozanköylü, yaşlı ve mali gücü kuvvetli olmayan birisidir. Halen tasarruf-unda tuttuğu başvuru konusu gayri menkul, 1974 öncesi Rum malı olup, Barış Harekâtı neticesi Devlete kalan bir gayri menkuldür. 1976 yılında Devlet sözkonusu malı Müstedinin kocasına topraklandırmadan yararlanması ve iktisaden güçlendirilmesi amacı ile tah-sis etti. Bilâhare Müstedinin kocası vefat ettiğinden 1982 yılında ilgili mal, Müstediye tahsis edilmiştir. Müstediye sözkonusu mal tahsis edildiğinde kuru arazi idi ve içinde 65 adet harup ağacı vardı. Müstedi, sözkonusu malı o tarihten beridir sürüp için-e tahıl eker ve tarafların yaptığı müşterek beyana göre "harup ürününden istifade eder." Başvuru konusu gayri menkul Müstediye iktisaden güçlenmesi amacı ile tahsis edildikten sonra Bakanlar Kurulu 14.6.1985 tarihli Resmi Gazetebin Ek III''nde sayı 56 taht-ında yayınladığı bir tüzük ile, aralarında başvuru konusu gayri menkul de bulunan tarlaları arsa nitelikli arazi kabul etmiştir. Bunun üzerine, sözkonusu arazi arsa niteliği kazanmış olması hasebiyle 28.4.1988 tarihinde Müstedaaleyhler başvuru konusu gayri- menkulün tahsisini Müstediden iptal etmişler ve kendisine Ozanköy'de teferruatı emare 2'de gösterilen başka tarımsal kaynaklar verme yoluna gitmişlerdir ki Müstedi bunu kabul etmemiş ve sözkonusu kararın iptal edilmesi için de görüşme konusu bu başvuruyu -Mahkemeye dosyalamıştır.

Olgular safhasını bitirmezden önce sırf tabloyu tamamlamak amacı ile bir hususa daha değinmekte fayda vardır. O da şudur: Müstedinin kocası vefatından önce 1965 ile 1973 seneleri arasında mücahitlik yapmış ve mücahit puanları ola-n birisi idi. Kanımca başvuruyu karara bağlamak için olgular ile ilgili başka bulgu veya yorum yapmam gerekmemektedir.

Şimdi yapmam gereken şey bu olgulara yürürlükte bulunan mevzuatı uygulamaktadır. Bunu yapmaya çalışırken önce şunu vurgulamak isterim k-i bu başvuru ile dava konusu malın tarımsal araziden arsa nitelikli arazi sınıfına alınmasını öngören Bakanlar Kurulu kararının iptali bu başvuru ile talep olunmamaktadır. Talep olunan ve başvuruya konu olan İdarenin 24.4.1988 tarihli ve GTR 29/88-10 sayıl-ı ve Müstedinin onayı alınmadan mevcut tahsisinin iptal edilip kendine Emare 2'de teferruatı verilen başka tarımsal kaynakların verildiğini bildiren karardır.

Müsetdinin tadil edilmiş şekli ile 41/77 sayılı İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası hük-ümleri tahtında, eşdeğerde hak sahibi olmadığı ancak toprak dağıtımı açısından hak sahibi olduğu ihtilaf konusu olmayan bir gerçektir. Yine bir gerçektir ki arsa nitelikli araziler sadece eşdeğerde hak sahibi olanlara verilebilir. Toprak dağıtımı açısından- hak sahiplerine verilemez. Müstediye halen tasarrufunda tuttuğu gayrı menkul verildiğinde arsa nitelikli arazi kategorisinde olmuş olsa yasal açıdan hatalı olarak verilmiş olacaktı ve Müstedaaleyhler haklı olarak Müstedinin tahsisini iptal etmiş olacaklar-dı. Ancak bu başvurunun olgularında durum böyle değildir. İlgili tarla Müstediye tahsis edildiğinde kuru tarla idi ve bilahare Müstedinin müsbet veya menfi hiç bir katkısı olmadan kategori değiştirip arsa nitelikli arazi oldu. Sadece bu nedenle Müstedinin- tahsisini iptal etmeye idarenin yetkisi var mı? Şunu da belirtmekte yarar vardır ki tadil edilmiş şekli ile 41/77 sayılı İskân Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası İdareye bazı hallerde topraklandırma için verilen tarlaların iptali için yetki verir, mesel-a Yasan'nın 20'inci maddesi ve 27'nci maddesine göre Müstedi kendine tarım için tahsis edilen araziyi boş bırakıp tahsis maksatlarına uygun olarak kullanmasaydı o zaman tahsisinin iptali yasal olabilirdi. Tüm yasa maddeleri incelendiğinde, bu başvurunun ol-gularına uygulanabilecek ve İdareye Müstedinin tahsisinin iptal edilmesine cevaz verecek bir madde yoktur.

Bunun dışında genel idare Hukuku ilkeleri açısından yasal durum tetkik edildiğinde, KKTC'de uygulanan veya uygulanması gereken esaslar ile ilgili o-larak aşağıdaki hususlar göze çarpmaktadır:

Zaim Nedjati, Administrative Law (1974) sayfa 174'de 'principle of non-revocation of legal administrative act' başlığı altına aynen şöyle demektedir:

-"The Principle of administrative legality also implies that the administ-ration should be able to cancel or revoke an administrative act that has been illegality issued. ......
-
However, it is usually stated as a general principle that an administrative decision in favour of citizen not can subsequently he revoked. Thus in Cache the Cosneil d' Etat held that ther administration had no legal power to rescind a decision that had ve-sted legal rights in the plaintiff."

Kıbrıs Cumhuriyetinin ilk Anayasa Mahkemesi Başkanı, profesör Fortsthoff, The Administrat-ive Act (1963) isimli k-itabında, sayfa 59 ve 60'da konuya ışık tutabilecek mahiyette aynen şöyle der:

-"(c) The revocation of a correct administrative act does not give rise to any problem as far as the revocation of an adverse administrative act is concerned. The recovation of favorable administrative acts, however, has again and again been the object of -theoretical dispute and the concern of administrative practice and of the administrative courts and especially so in more recent times.
-
There is a substantial difference between withdrawal and revocation of administrative acts inasmuch as withdrawal refers to a defective administrative act and thus proves to be a mere contratius actus, whereas revocation is an independent action of the a-dministration which of coyurse cannot be detached from its connection with the act to be revoked, but wich nevertheless contains also certain particular elements.

A favourable administrative act which is correct cannot be freely revoked. Although the vie-w, that the administration is in principle free to revoke all administrative acts, was considered valid for quite a long time, such view has been atatcked with good reason in more recent times. The chabges in the basic relations between the individual and -the administration, which are caharacteristic in the modern history of administration, have not only increased considerably the number of licences, permits, allocations etc. issued by the administration, but they have alsı intensified the dependence of the- individual on the permanent of such favourable ects. Such reliance upon the continued axistence of the said acts is reflected in the increased desire for legal protection with which administrative law, in a constitutional state intended to protect the ind-ividual, must comply. A vast body of decisions has responded to this desire for legal protection. Modern decisions have limited the poweer of the administration to revoke administrative acts to such an extent that to-day a principle of free revocation cann-ot be recognized any more.

An authority cannot revoke a correct administrative act issued vby it simly because the act has become an abstacle to its further activities orbecause the authority has ceased to maintain the considerations which have guidded i-ts discreation in making the act. Even a cahnge of the factual circumsatnces does net in itself justify a revocation. For example, a housing or billeting authority cannot revoke the allocation of a certain dwelling room simply because the shortage of livin-g quareters has increased in the meantime. One the other hand, and act may be revoked, if urgent reasons of a ceratin public interest, the promotion of which comes within the competence of the administrative authority cncerned, do definnnitely require, acc-ording to the correctly exercised discreation of the aothority, such revıocation. This prerequistie can bebrought about by a change in the factual circumstances as well as by the behaviour or the person concerned. This is the case, for example, if he does -not comply with an imposition, or if he contravenes in any other way the granted privilege or the expectation justly connected with it. A change of law, as a rule, does not constitute a reason for revocation. However, an administrative act is subject to re-vocation, if the person concerned, in making use of the prvileges granted by it, offends against good faith."

Yine, konuya ışık tutması için Zaim Necatigil'in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Anayasa ve Yönetim Hukuku isimli eserine bakıldığında sayfa 11-3'-de K-azanılmış Haklar başlığı altına aşağıdaki husus göze çarpmaktadır:

"IV Kazanılmış Haklar

Çağdaş ve uygar ülkelerde kabul edilen genel hukuk ilkelerine göre kazanılmış haklara saygı gösterilmesi gerekir. Bu ilke yönetsel kararların geriye dönük değil de- ileriye yönelik olması gerektiği ilkesi ile yakından ilgilidir, çünkü yönetsel bir kararın önceden kazanılmış bir hakkı etkilemesi sözkonusudur.
Yönetsel kararlarda olduğu gibi, yasaların da, zorunlu haller dışında ileriye yönelik olarak uygulanması gere-kir. Bu ilke, kazanılmış haklara saygı gösterilmesi gerektiği esasına dayanmaktadır. Anayasa Mahkemesi bazı kararlarında, yasaların askıda olan davaları etkilemesini kazanılmış haklara müdahale olarak görmüş ve bu nedenle ilgili yasa kurallarını, hukuk dev-leti ve hukukun üstünlüğü ilkelerini zedelediği için Anayasaya aykırı bulmuştur. Aynı ilke, yönetsel kararlar için de sözkonusudur. Genelde, yönetsel kararların da kazanılmış haklara saygı göstermesi ve özellikle askıda olan davaları etkilememesi gerekir.
-
Kazanılmış hak ilkesi daha fazla özel hukuka uygulanmakla beraber, yönetim hukukunda da uygulama olanağı bulunmaktadır."

Tüm yukarıdaki ilke ve esaslar ışığında bu başvurunun olguları değerlen- dirildiğinde Müstedinin başvurusunda haklı olduğu sarihti-r. Bu itibarla Genel İdare Hukuku ilkeler-ine Müstedaaleyhl-er ters düştüklerinden, Müstedinin talebi doğrultusunda karar verilir ve -Müstedaa-l-e-yhlerin 28.4.1988 tarihli ve GTR 29/88-10 sayılı yazıları ile Müstediye bildirdikleri kararları tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına karar verilir.

Müstedi başvurusunda muvaffak olduğundan başvuru masraflarının Müst-edaaleyhlerce ödenmesi emrolunur. Bu masrafların miktarını Başmukayyit Yardımcısı tespit edecektir.


(Metin A. Hakkı)
Yargıç

12 Ekim 1990


-


266



-


Full & Egal Universal Law Academy