Yüksek İdare Mahkemesi Numara 108/2005 Dava No 1/2009 Karar Tarihi 27.01.2009
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 108/2005 Dava No 1/2009 Karar Tarihi 27.01.2009
Numara: 108/2005
Dava No: 1/2009
Taraflar: Ekrem Gülderen ve diğeri ile İskan Encümeni ve diğerleri arasında
Konu: İdari karar - İdari kararın geri alınması - Kaynak paketi - Tarım dışı arazilerin eşdeğere kaynak teşkil etmemesi - Tapu Müdürünün kararı
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 27.01.2009

-D. 1/2009 YİM 108/2005

Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.

Mahkeme Heyeti: Gönül Erönen, Şafak Öneri, Talât D. Refiker.

Davacı: 1- Ekrem Gülderen, Güzelyurt
2- Yusuf Gülderen, Yedidalg-a, Lefke

ile -

Davalı: 1- KKTC İskân Encümeni vasıtası ile KKTC, Lefkoşa
2- KKTC Tapu ve Kadastro Dairesi vasıtasıyla KKTC, Lefkoşa
3- KKTC İçişleri Bakanlığı vasıtası ile KKTC, Lefkoşa
4- Güzelyurt Kaza Tapu Amirliği vasıtası ile KKTC, Le-fkoşa

A r a s ı n d a.

Davacılar namına: Avukat Vehit Nekipzade
Davalılar namına: Kıdemli Savcı Özkul Özdevim.

------------

K A R A R

Gönül Erönen: Bu davada Mahkemenin kararını Sayın Yargıç -Şafak Öneri ve Sayın Yargıç Talât D. Refiker ayrı ayrı okuyacaklardır.

Şafak Öneri: Yeşilyurt'ta P/H XIX/53, Parsel 80/2'de kain gayrımenkul, tarım dışı arazi olarak 19. kaynak paketinde ilân edildi.
İskân Encümeni mezkûr taşınmazı müracaatçılar arasınd-a yaptığı değerlendirmeden sonra, 21/8/1999 tarihli kararı ile, birlikte müracaat eden davacı 2 ve diğer iki şahsa 112 puan karşılığında müştereken verdi. Mezkûr taşınmaz, davacı 2 ve diğerlerinin aralarında anlaşması sonucu davacı 2 adına kayıt ve tescil- edildi. Davacı 2 bilahare, 8/1/2002 tarihinde mezkûr taşınmazı oğlu olan davacı 1'e devretti.
Dava konusu taşınmaz, 2 dönüm, 3 evlek, 2000 ayakkare büyüklüğünde, zemini kum ve çakıllı olan bir arazidir. Taşınmaz içinde komşu parsele yakın bir konumda, b-ölge sulama birliğinin tahsisinde olan faal bir su kuyusu bulunmaktadır.
Mezkûr taşınmaz ile ilgili eşdeğer işlemlerinin tamamlanmasından 5 yıl 10 ay sonra, İskân Encümeni, yapılan bazı itirazlar sonucu, yeniden değerlendirme yaparak, mezkûr taşınmazın kay-nak paketindeki ilânı ve eşdeğer ile ilgili alınan diğer kararları geri alarak iptal etti. İskân Encümeni'nin, emare 16'da ibraz edilen, 2/6/2004 tarihli dava konusu kararı şöyledir;
"Karar No: İ-EN 90/2004
Karar Tarihi: 2.6.2004

Yeşilyurt köyü p/h- XIX/53 parsel 80/2(2-3-2000) 19. Kaynak Paketi, s/no: 29936'da tarım dışı arazi olarak 23112 puan olarak ilân edilmiştir. Yedi müracaatçı tarafından talep edilen kaynak İskân Encümeni'nin İ.E.Es.2-719/697-99 sayı ve 21.8.1999 tarihli kararı ile Ekrem İyi-gün, Cemal Osman Paşa (İyigün) ve Yusuf Gülderen adına verilmiş ve koçana gitmiştir. Yusuf Gülderen hissesini 8.1.2002 tarihinde oğlu Ekrem Gülderen'e devretmiştir.

Yapılan itirazlar üzerine Güzelyurt Kaymakamlığı ile Dairemizin Kaza Tarımsal Şube A-mirliği tarafından konu yerinde incelenmiş ve konu parsel içerisinde Bölge Sulama Birliğinin tahsisinde bulunan ve 17.1.1988 tarihli bir sözleşme ile Fadıl Değirmencioğlu'nun kirasına verilen 4299 no'lu su kuyusu ve su motoru olduğu ve halen faal durumda o-lduğu; ayrıca yine bu parsel içerisinde 23.3.1976 tarihinde 896 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Devlet Emlâk ve Malzeme Dairesinin kontrolüne verilen kum-çakıl kırma tesisinin bulunduğu ve bu tesisin faal durumda olup Mustafa Denyalı isimli şahıs tarafın-dan çalıştırıldığı tespit edilmiştir.

Bu bulgular üzerine konuyu değerlendiren Encümenimiz;
parselin tarım dışı arazi niteliğinde olmadığı,
Bakanlığımız kontrolunda olmaması nedeni ile kaynak paketinde ilân edilebilecek bir kaynak olmadığını, sehven- kaynak paketine girdiğini dikkate alarak, kaynak paketindeki ilânının ve alınan kararların iptali için ilgili şahıslara bildirim yapılmasına ve yasal sürenin hitamında iptal işlemine gidilmesine karar verilmiştir."

İskân Encümeni'nin yukarıda alıntı-sı yapılan kararı uyarınca, eşdeğer işlemlerinin iptal edilmesinden sonra, Tapu ve Kadastro Dairesi Müdürü davacı 2'ye emare 14'de ibraz edilen yazıyı gönderdi. Emare 14'de Tapu Müdürü şunları söylemektedir;
"TK.9/5-05- 01/04/2005
G/yurt Eş.344-/00

Sayın Ekrem Gülderen,
Kutlu Adalı Caddesi,
Akış Sitesi No. 4 Blok. D,
Güzelyurt.

Babanız Yusuf Gülderen'in B.1983/01 sayı ve 27 Aralık, 2001 tarihli bağış takriri tahtında size bağışladığı ve 18 Ocak, 2002 tarihinde adınıza kaydı yapılan Yeşily-urt'da XIX/53 Pafta/Plan'da bulunan 80/2 parsel sayılı taşınmaz mal ekte fotokopisi sunulan İskân Encümeni Başkanlığı'nın İSEN 90/2004 sayı ve 8 Haziran, 2004 tarihli kararı ile kararda belirtilen nedenlerden dolayı diğer bir ifade ile söz konusu taşınmaz -mal eşdeğer konusu olamayacağından kaynak paketindeki ilân ve alınan karar iptal edilmiştir.
2- 1985 Anayasamızın 159. maddesinin 1(a) fıkrası kuralları mucibince sular ve su kaynakları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin mülkiyetinde olup bunların ge-rçek veya tüzel kişilere verilmesi Anayasamızın 159(2) fıkrası kuralları mucibince olanak dahilinde değildir. Bu maddede sarih olarak görüleceği gibi sular ve su kaynaklarının mülkiyetinin gerçek veya tüzel kişilere devredilmesi olanağı olmadığına göre eş-değerden babanıza verilen ve babanızdan da size bağışlanan taşınmaz malın mülkiyetinin size verilmesine Anayasal yönden de olanak yoktur. Bu nedenle söz konusu taşınmaz malın adınızdan iptal edilmesi gerekmektedir.
3- Bariz şekilde görülen bu hatay-ı kayıtlarımızdan İskân Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası'nın 81. maddesi'nin ve Fasıl 224 Taşınmaz Mal (Tasarruf, Kayıt ve Kıymet Takdiri) Yasası'nın yanlış ve noksanları düzeltme yetkisi ile ilgili hükümleri düzenleyen 61. maddesinin ve yine 11/78 say-ılı Taşınmaz Mal (Devir ve İpotek) Yasası'nın 50. maddesinin verdiği yetkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası'nın 150(2) maddesi amir hükmüne dayanarak düzeltmeyi tasarlamaktayım.
4- Tasarl-anan bu düzeltmeye itirazınız varsa, bu ihbar tarihinden başlayarak 30 güne kadar düzeltmenin yapılmaması için ileri süreceğiniz gerekçeleri yazılı olarak Daireme bildirmeniz gerekmektedir. Belirtilen süre içerisinde herhangi bir itirazda bulunulmaması ha-linde yukarıda belirtilen düzeltme yapılacaktır.
Bilgi edinilmesini saygı ile rica ederim.



Hüdaverdi İyikal
Tapu ve Kadastro Dairesi
Müdürü"

Davacı 2 emare 14'e, 1-3/5/2005 tarihli emare 18 ile ibraz edilen yazı ile itiraz etmesine rağmen, Tapu ve Kadastro Dairesi Müdürü emare 15'de ibraz edilen, 2/6/2005 tarihli aşağıdaki kararı aldı.
"İlgi: a)Ayni sayı ve 14 Nisan, 2005 tarihli yazımız.
b)13 Mayıs, 2005 tari-hli yazınız.

İlgi (a) yazımızda yapmayı tasarladığımızı bildirdiğimiz iptale karşın Daireme sunduğunuz ilgi (b) yazınızda söz konusu iptali kabul etmeyeceğinizi bildirmektesiniz. Yine ilgi yazınızda kuyunun belirli şartlarda ifraz edilip ayrılması-na itirazınız olmadığını bildirmektesiniz. Ancak bu konuda yetkili merci Dairem değil İskân Encümeni Başkanlığıdır. Dairem bu konu ile ilgili işlemleri İskân Encümeni Başkanlığından gelen belgelere dayanarak yapmaktadır. Bu nedenle konu ile ilgili olara-k İskân Encümeni Başkanlığına başvurmanız gerekmektedir. Dairem İskân Encümeni Başkanlığının aldığı kararı uygulamaktadır.
2-Dairem tarafından yapılan araştırma sonucu ilgi yazımızda sözü edilen iptalin yapılması gerekli olduğu saptanmıştır.
3-B-ariz şekilde görülen bu hatayı kayıtlarımızdan İskân Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası'nın 81. maddesinin ve Fasıl 224 Taşınmaz Mal (Tasarruf, Kayıt ve Kıymet Takdiri) Yasası'nın yanlış ve noksanları düzeltme yetkisi ile ilgili hükümleri düzenleyen 61. -maddesinin ve yine 11/78 Sayılı Taşınmaz Mal (Devir ve İpotek) Yasası'nın 50. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak ilgi yazımızda belirtilen iptali yapmaya karar verdim bu karara karşı herhangi bir itirazınız varsa, bu yazının tarihinden başlayarak 30 güne- kadar bu düzeltmenin yapılmaması için Mahkemeye başvurmanız ve başvuru evrakının bir suretini Daireme iletmeniz gerekmektedir. Bu belirtilen süre içinde Mahkemeye başvurmadığınız veya başvurduğunuz halde başvuru evrakının bir suretini Daireme göndermediğ-iniz takdirde söz konusu düzeltmenin yapılacağı tarafınıza saygı ile bildirilir."

Davacılar ikâme ettikleri bu dava ile yukarıda alıntısı yapılan emare 15 ve 16'daki kararların iptalini talep etmektedirler.

Öncelikle, Tapu ve Kadastro Müdürünün aldı-ğı emare 15'de ibraz edilen kararın iptali ile ilgili talebi incelemeyi uygun görürüm.
Yukarıda alıntısı yapılan karardan görüldüğü gibi, Tapu ve Kadastro Dairesi Müdürü dava konusu kararı üretirken, Fasıl 224 Taşınmaz Mal (Tasarruf, Kayıt ve Kıymet Takd-iri) Yasası madde 61 ve 11/1978 sayılı Taşınmaz Mal (Devir ve İpotek) Yasası madde 50 altında "noksan ve yanlışlıkları düzeltme" yetkisini kullandığını ifade etmektedir. Tapu ve Kadastro Dairesi Müdürünün bu tür kararlarına karşı yargı mercii, Fasıl 224 m-adde 80 ve 11/1978 sayılı yasanın 51. maddesi altında Kaza Mahkemesidir. Mezkûr maddelere göre, Müdürün yasa uyarınca verdiği emir, yaptığı ihbar veya bildiriler ve aldığı kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde Kaza Mahkemesine istinaf e-dilebilinir. Görüldüğü gibi yasa, yargılama yetkisini Kaza Mahkemesine vermiş olup, Yüksek İdare Mahkemesinin bu tür davalara bakmak için kazai yetkisi yoktur. Bu itibarla, davacıların bu başlık altındaki iddia ve taleplerini reddederim.

İskân Encüme-ni'nin emare 16'da ibraz edilen kararına gelince; iptali talep edilen geri alma kararı 2 gerekçe içermektedir. Diğer bir değişle davalı 1, emare 16 ile geri aldığı işlemin 2 nedenden dolayı hukuka aykırı olduğunu iddia etmektedir.
Davalı 1'in 1. ger-ekçesine göre dava konusu taşınmaz, sulu arazi kategorisinde olmasına rağmen, hataen tarım dışı arazi kategorisinde ilân edilmiştir. Geri alma kararı ile bu kanunsuzluk ortadan kaldırılmıştır.

Davalı 1'e göre, dava konusu taşınmaz, içinde bulunan su -kuyusundan sulanabildiği cihetle, sulu arazi sınıfındadır. 41/1977 sayılı yasanın tefsir maddesine göre "sulu arazi"; "bitki yetiştirme devresinde gerekli olan, ancak yağışlarla karşılanamayan su açığının, yerüstü veya yeraltı su kaynaklarından temin edil-en sulama suyu ile karşılanması imkanı bulunan ve nitelikleri sulamaya elverişli olan toprak parçasıdır." Anlaşılacağı gibi sulu arazi deyimi, tarıma elverişli arazileri kapsamaktadır. Bu tefsire göre, herhangi bir arazide su kuyusunun bulunması, tek baş-ına bir arazinin sulu arazi sınıfında olduğuna delalet etmez. İçinde su kuyusu bulunan arazinin, tarıma elverişli sulu arazi olarak sayılabilmesi için, ayni zamanda niteliklerinin sulamaya elverişli olması gerekir. Davacının tekzip edilmeyen şahadetine g-öre, dava konusu taşınmazın zemini kum-taşlık olup, sulanması halinde dahi tarıma elverişli değildir. Bunlar ışığında davalı 1'in, mezkûr taşınmazın sulu arazi olduğuna ilişkin geri alma gerekçesi hatalıdır.

Davalı 1'in diğer geri alma gerekçesi ise ş-öyle özetlenebilir; 19. kaynak paketi ilân edilirken dava konusu taşınmaz içinde kum-çakıl işletmesi şeklinde bir sanayi tesisi bulunmakta idi. Sanayi tesisleri 23/3/1976 tarih ve 8096 sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca, eşdeğere kaynak teşkil etmeme-ktedir. Mezkûr taşınmaz, içindeki sanayi tesisi nedeniyle, anılan Bakanlar Kurulu kararı uyarınca, Devlet Emlâk ve Malzeme Dairesinin kontrolüne verilmiş olduğu için kaynak paketinde ilân edilebilecek bir kaynak değildir. İskân Encümeninin mezkûr taşınma-zı kaynak paketinde kaynak olarak ilân etmeye yetkisi yoktur.

Huzurumuzda bulunan ihtilafsız şahadete göre, mezkûr taşınmaz 1974'de Rum sahipleri tarafından terk edildiğinde, içinde kum-çakıl kırma tesisi bulunmakta idi. Bu cümleden olarak tesis, -beton bina ve faaliyet alanı için gerekli diğer yapıları içermektedir. Mezkûr tesis Devlet Emlâk Malzeme Dairesi tarafından 1979-1984 yıllarını kapsayan 5 yıllık dönem için Tahsin Yamaner isimli bir kişiye sanayi tesisi olarak kiralandı. 1984 yılından so-nra ise, herhangi bir şahsa kiralanmadı. Bu arada Tahsin Yamaner tasarrufunda bulundurduğu mezkûr tesisi Hüseyin Denyalı'ya devretti. Mezkûr taşınmaz 19. kaynak paketinde ilân edildiği tarihte, içindeki tesis faal durumda olmasına rağmen, davanın duruşma-sının yapıldığı tarihte faal durumda olmayıp kalıntı halinde idi.

23/3/1976 tarihli 8096 sayılı Bakanlar Kurulu kararı emare 20 olarak ibraz edilmiştir. Emare 20, "sanayi tesislerinin kiralanmasında izlenecek prensipler" başlığını taşımakta olup, 1974-'te Rum'lar tarafından terk edilmiş sanayi tesislerinden kiraya verilecek olanların, kimin tarafından, nasıl tesbit ve değerlendirileceğini, kiralama yöntemini, kira miktarının nasıl tesbit edileceğini ve izlenecek usulleri düzenlemektedir. Mezkûr Bakanla-r Kurulu kararı, terkedilmiş sanayi tesislerinin, Devlet Emlâk Malzeme Dairesinin tasarrufuna verildiğine dair herhangi bir kural içermemektedir. Huzurumuzda dava konusu taşınmazın dava ile ilgili tarihlerde Devlet Emlâk Malzeme Dairesinin tasarruf veya k-ontrolünde bulunduğunu gösteren herhangi bir şahadet de ibraz edilmemiştir. Sanayi tesisleri, 41/1977 sayılı yasanın 4(2) maddesi uyarınca eşdeğere kaynak teşkil ettiği ve eşdeğer mal olarak verilebileceği cihetle mezkûr taşınmazın eşdeğere kaynak olarak -tesbit edilmesi hukuken geçerlidir. Söylenenler ışığında, davalı 1'in bu başlık altındaki geri alma gerekçesi dayanaksız olup hatalıdır.

41/1977 sayılı İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 2. maddesine göre, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dene-tim ve yönetimindeki bölge dışında ikâmet eden yabancı kişiler ve kimliği veya nerede olduğu bilinmeyen yabancılar tarafından terk edilmiş bulunan yasanın 3. maddesinde kategorize edilen taşınmaz mallar yasada belirtilen kısıtlamalara tabi olmak koşuluyla,- eşdeğere konu olabilir. Yasanın 3. maddesinde eşdeğere konu olabilecek taşınmaz mallar şu şekilde tarif ve kategorize edilmektedir;
""Taşınmaz mal",
arazi ve toprağı,
arsayı,
her çeşit bina ve yapıyı,
(ç)toprağa ekilmiş ve dikilmiş olan her çeşit bit-kiyi,
arazi içindeki kuyu, pınar ve diğer su kaynağını,
taşınmaz mal veya üzerindekilerle ilgili her çeşit yasal hak ve imtiyazı,
yukarıda sayılanlar üzerindeki bölünmemiş hisseyi anlatır."


Arazi (sulu veya kuru) ve toprak deyimleri ayni maddeye gör-e tarım arazilerini, arsa; arsa olarak parsellenip, parsellenmediğine bakılmaksızın, yürürlükteki mevzuata göre üzerine inşaat yapılabilecek vasıftaki arazi parçasını anlatır. "Tarım dışı arazi", kategorisi veya sınıflandırması yasa veya yasa uyarınca çık-arılan Tüzüklerde yer almamaktadır. Yasadaki "taşınmaz mal" tefsirine girmeyen taşınmazların, eşdeğere kaynak teşkil etmesi veya eşdeğere kaynak teşkil edebilen 3. maddede düzenlenen herhangi bir kategorideki taşınmazın, "tarım dışı arazi" adı altında kay-nak paketinde ilân edilmesi hukuken sakat işlemlerdir.

41/1977 sayılı yasa ve bu yasa altında çıkarılan "1979 Terk Edilen ve Özel Bölgedeki Taşınmaz Mallar ile Yabancılara Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Tüzüğü" yasanın 3. maddesinde kategorize- edilen arazi, arsa ve binaları özelliklerine göre sınıflandırmakta ve puan değerlerini buna göre tesbit etmektedir. Özetlemek gerekirse, puan değerlerinin tesbitinde kaynağın türü, yeri, özellikleri ve kullanım amacı önemli rol oynamaktadır. Örneğin sul-u arazilerin puan değeri, kuru arazilere göre daha yüksektir. Bunun gibi arsaların puan değerleri, tarım arazilerine göre daha yüksektir. Bu nedenle, bir kaynağın bulunduğu kategoriden veya sınıftan farklı kategori veya sınıfta değerlendirilmesi yapılan -işlemi hukuken sakatlar.

Yukarıda özetlediğimiz olgulara göre, dava konusu taşınmaz, kaynak paketinde ilân edilirken içinde kum-çakıl tesisi bulunduğu sabittir. Bu itibarla davalı 1'in, dava konusu taşınmazı 19. kaynak paketinde "sanayi tesisi" sınıfınd-a ilân etmek yerine "tarım dışı arazi" olarak ilân etmesi ve bu doğrultuda yapılan işlemler puan değerini olumsuz etkilemesi açısından, mevzuat ile uyum göstermeyen, hukuken sakat ancak, yok hükmünde olmayan veya ağır hukuka aykırılık teşkil etmeyen işlem-lerdir.

Davacı avukatı, idarenin, davacı lehine hak yaratan hukuk düzenine uyum göstermeyen sakat bir işlemini ancak makul süre içinde geri alabileceğini, davalı 1'in, dava konusu karar ve işlemleri 6 yıl sonra geri almasının makul olmadığını iddia etm-ektedir.

İdare hukuku ilkelerine göre, herhangi bir idari işlem, hukuka aykırı ve hiç bir hak doğurmuyorsa geri alınabilir. Hukuka uygun davranma durumunda olan idare, hukuki eksikliğini veya sakatlığını tesbit ettiği idari işlemini ise her zaman geri -alabilir veya kaldırabilir. Ancak sakat idari işlemin geri alınması, mutlak olmayıp sınırlandırılmıştır. Şöyle ki; yok hükmünde olmayan veya açık ve ağır hukuka aykırılık taşımayan, kişi lehine hak doğurmuş olan sakat idari işlemler, kişinin iyi niyetli -olması halinde, hukuksal güven ve yönetimde kararlılık ilkeleri ışığında ancak makul bir süre içinde geri alınabilir. (Bak: YİM 348/1991) Makul süre geçtikten sonra geri alınamaz. Makul sürenin ne olabileceği hususunda kesin bir tanımlama belirlenmemişti-r. Türkiye'deki uygulamada genellikle, yargısal başvurma süresi makul süre olarak değerlendirilmektedir. TC Danıştayı 1988/336 esas numaralı davada, konu ile ilgili olarak şunları söylemektedir;
"Bunlar dışındaki idarenin bazı hukuka aykırı işlemlerinin-, hukuka uygun olmasalar bile ilgili lehine yarattığı hukuki durumların belli bir süreden sonra değiştirilmesi idarenin istikrarı ilkesine aykırı düşer. Bu işlemler hukuka aykırı olsalar bile yargısal başvurma süresi geçirildikten sonra hukuki sonuçlarını-n korunması gerekir. Bu durum idari işlemin kişisel sonuçlarının dokunulmazlığı ilkesinin doğal bir sonucudur."

Yine TC Danıştayı sakat işlemin geri alınması ile ilgili olarak 1981/83 esas nolu kararında şunları söylemektedir;
"İdare hukuku ilkelerine -göre, idari işlemler tesis edildikleri andan itibaren yürürlük kuvvetini ve doğruluk karinesini haizdirler. Bu husus idarenin tek taraflı kararlarına kişinin uyma zorunluluğunu doğurur. Bu ilkenin tâbii sonucu olarak da idari işlemlerde devamlılık ve ist-ikrar esastır. Kamu düzeninin bozulmaması için idari istikrar prensibine o kadar önem verilmiştir ki bu işlemler aleyhine açılacak idari davalar 90 günlük süre ile sınırlandırılmıştır. Buna paralel olarak, idarenin sakat tasarruflarını her zaman geri ala-bileceği yolundaki genel prensipte, kazanılmış haklarla müesses durumları korumak ve hukuki münasebetlerde istikrarı sağlamak ihtiyaç ve zarureti nedeniyle zaman içinde değişime uğramış ve sakat idari işlemlerin ne şekilde geri alınabileceği belirli kurall-ara bağlanmıştır.
Bu kuralların ve İdare Hukuku ilkelerinin ışığı altında konuyu incelediğimiz zaman; İdarenin, 657 sayılı Kanunun 46. maddesindeki hükme aykırı olarak sınava tâbi tutmadan göreve aldığı memurlardan henüz adaylık süresini doldurmayanların -görevine son verilmesi her zaman mümkündür. Zira bu memurlar yönünden, göreve başlatma kararının geri alınması, idari istikrar, kanunilik ve kamu yararı kurallarını zedeleyecek bir aşamaya gelinmeden yapılmış olacaktır. Ancak, idarenin kendi ihmali sonuc-u tesis ettiği kanunsuz işlemde hiçbir katkısı bulunmayan memur, adaylık süresini doldurmuş, asaleti tasdik edilmiş ve bunun üzerinden de uzun bir süre geçmiş ise, artık görevinden alınamaz. Aksi takdirde yukarıda belirtilen ve idari işlemlerde bulunması -gerekli idari istikrar prensibi zedelenmiş ve toplumun idari işlemlere karşı güveni sarsılmış olur."

Davalı 1, 41/1977 sayılı yasaya uygun olmayan sakat bir işlemle dava konusu taşınmazı kendi kategorisi dışında 19. kaynak paketinde ilân ettikten sonra-, davacıya eşdeğer mal olarak vermesi, yukarıda da belirttiğim gibi davacı lehine durum yaratan, yokluk veya açık ve ağır hukuka aykırılık taşımayan sakat işlemlerdir. İdarenin, dava konusu taşınmazı 19. kaynak paketinde ilânı ve eşdeğer mal olarak davacı-ya veren sakat işlemleri, davacıların hile veya sahtekârlığı nedeni ile aldığı iddia edilmediği gibi, bu hususta huzurumuzda herhangi bir şahadet de yoktur. Bu durumda, davalı 1'in mezkûr karar ve işlemleri makul süre içinde geri alıp, almadığı tartışılma-lıdır. Yukarıda da belirttiğim gibi "makul süre" her meselenin kendine özgü olgularına göre değerlendirilir. Huzurumuzdaki meselede yaklaşık 6 yıllık bir sürenin sakat işlemi geri almak için makul bir süre olmadığı görüşündeyim.

Yukarıda belirtilenle-r ışığında, dava konusu taşınmazın 19. kaynak paketindeki ilânını ve alınan kararları iptal eden 2/6/2004 tarihli İSEN 90/2004 sayılı kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar verilir.

Davayı karara bağladıktan -sonra, aşağıdaki görüşlerimi aktarmayı gerekli görmekteyim.

İdare, yasalar uyarınca görevlendirilip, yetkilendirildiği işlemleri kamu görevlileri eli ile yerine getirir. Kamu görevlilerinden beklenen, kendilerine verilen görev ve yetkileri yasaların emr-ettiği şekilde ve keyfi davranmadan dürüst, basiretli, dikkatli ve özenle yerine getirmektir. 7/1979 sayılı Kamu Görevlileri Yasası madde 11'e göre kamu görevlileri, görevlerini dikkatle ve özenle yerine getirmek zorundadırlar. Görevlerini yerine getirir-ken, kasıt ve ihmal nedeni ile devlete verdikleri kayıp ve zararlardan ötürü şahsi sorumlulukları vardır.

41/1977 sayılı Yasanın 48(a)(9) maddesine göre, kaynak olarak tesbit veya değerlendirilen terk edilmiş taşınmaz mallar için kaynak paketlerini ha-zırlamak, ilân etmek ve müracaatçıları değerlendirerek eşdeğer mal olarak dağıtmak, yetkisi İskân Encümenine aittir. İskân Encümeni yasada açıkça tanımlanan taşınmazları kaynak olarak ilân eder.

Dava konusu taşınmaz mal 19. kaynak paketinde tarım dı-şı arazi olarak ilân edilmiştir. Yukarıda belirttiğim gibi böyle bir katagori yasada tanımlanmamıştır. Bunun gibi yasada tarım dışı arazinin tefsiri de yapılmamıştır. Yasada tarıma elverişli olmayan, terk edilmiş taşınmazların eşdeğere kaynak teşkil ede-bilecekleri hususunda açık bir hüküm yoktur. Bu tür taşınmazlar, Terkedilen ve Özel Bölgelerdeki Taşınmaz Mallar ile Yabancılara Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Tüzüğü'nün 2. maddesi uyarınca, bulunduğu konuma göre eğer yerleşme birimleri içinde v-eya yerleşme birimlerinin büyüme alanları içinde ise arsa nitelikli arazi kabul edilir. Kanaatimce bu sınıflandırma dışında olan tarım dışı arazilerin, eşdeğere kaynak teşkil etmesi söz konusu değildir. Huzurumuzda bulunan davaya konu taşınmaz mal, 19. k-aynak paketinde ilân edilirken, sanayi tesisi sınıflamasına giren bir taşınmazdı. Hal böyle iken, tarım dışı arazi olarak değerlendirildi. Huzurumuzda bulunan davacının şahadetine göre, dava konusu taşınmaza komşu taşınmazlar, kırsal kesim arsası olarak -düzenlenerek içine bina yapılmaya başlandı. Davalı 1'in, dava konusu taşınmazı davacının bu şahadeti doğrultusunda en azından arsa nitelikli arazi olarak değerlendirip ilân etmesi gerekirdi. Eşdeğere kaynak teşkil eden taşınmazları kendi sınıfı dışında d-üşük puan gerektiren sınıflardaki kaynak gibi saptayıp değerlendirmek ve ilân etmek veya huzurumuzdaki meselede olduğu gibi düşük puanlı, yasada tanımı yapılmayan katagoriler ilân etmek, ülke kaynaklarının israfına sebebiyet veren, adaletsizlik doğuran, de-vleti ciddi kayıp ve zarara uğratan, kasıt veya en azından görevi ihmal olasılığını düşündüren uygulamalardır.

Kanaatimce, bu tür uygulamalara karşı, yasaların öngördüğü yaptırımları gündeme almak, iyi yönetimin başta gelen görev ve özelliklerinden old-uğu bilincinin idareye hakim olması gerekir.

Talât D. Refiker: Davacılar Davalılar aleyhine ikame ettikleri bu davada İskân Encümeni tarafından 19. Kaynak Paketinde "tarım dışı arazi" olarak ilân edilen ve aralarında Davacı
No .(2)'nin de bulunduğu kiş-ilere eşdeğer olarak 23112 puan değeri ile 21.8.1999 tarihinde verilen ve bu davanın ikame edildiği tarih itibarı ile de Davacı No.(1)'in adında kayıtlı bulunan Güzelyurt İlçesinin Yeşilyurt Köyü'nde Pafta/Harita XIX/53, Parsel 80/2'de kâin taşınmaz malın -daha sonra yani 8.6.2004 tarihinde gerek "tarım dışı arazi" niteliğinde olmadığı ve gerekse 19. Kaynak Paketinde ilan edildiği tarih itibarı ile Davalı No. (3)'ün kontrol ve tasarrufunda bulunmadığı ve kaynak paketinde sehven ilân edildiği gerekçelerine bi-naen İskân Encümenince alınan ve mezkûr taşınmaz malın 19. Kaynak Paketindeki ilânının ve alınan kararların iptal edilmesine dair olan İS EN 90/2004 sayılı ve 8.6.2004 tarihli kararın hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına ilişk-in olarak talep takririnin (A) paragrafı gereğince karar verilmesi isteminde bulunmuşlardır.

Davacılar adına şahadet veren Davacı No.(1) Ekrem Gülderen'in şahadeti sırasında kendisine sorulan sorular çerçevesinde dava konusu yerin konumunu ve niteliğini- aşağıda belirtildiği şekilse izah ettiği görülmektedir.

"S: Peki, 18.1.2002'de adınıza geçtikten sonra ne oldu?
C: ........hudut tespiti müracaatında bulunduk ve
öğrendik ki arazi dere kenarında 2 dönüm 3 evlek
kusur, arazi çakıl-lı, dere yatağı benzeri bir
arazi. Arazinin içerisinde bazı yığınlar vardı,
böyle blogaj dediğimiz işte taş, çakıl, kum.
S: Ne vardı senin bu arazinin içinde ?
C: .......Tümsek bir yığın tepe gibi birşey, yığının önünde 4 beton ayak -ve beton ayakların üstünde bir kalbur, böyle metalden yapılma bir kum eleme denilen bir kalbur, onun yanında aşağıda yine iki tarafı böyle beton yapılmış bir dere yatağı gibi bir yer oluşturuldu bunun yanında,........
S: Deniyor ki burası tarım dışı arazi- değildi. Nasıldır bu arazi?
C: Bu arazi dere kenarında çakıl taşları ile dolu bir yerdir. Yani içerisinde toprak sayılabilecek bir yer yoktur. Sadece kum ve çakıldan oluşan bir yer."

Davacı No. (1) dava konusu yerde işgalci olarak bulunduklarını iddia- eden kişiler aleyhine Lefkoşa Kaza Mahkemesinde ve Lefke'de oturum yapan Güzelyurt Kaza Mahkemesinde ikame ettiği ve birer suretlerini Emare 9 ve 10 olarak ibraz ettiği dava celpnamelerinin talep takrirlerinde dava konusu yerde kum ve çakıl ocağı işletmec-iliği yapıldığını iddia etmektedir. Davacı No. (1) bu konu ile ilgili olarak istintakı sırasında kendisine yöneltilen soruya ise şu şekilde cevap vermiştir:

"S: Dolayısıyle ben iddia eder ve derim ki size bu dava
konusu gayrımenkûl üzerinde yan-i 80/2 parsel no'lu
arazi üzerinde bir tesis vardır. Kum ve çakıl ocağı
işletme tesisi vardır. Bunu siz hem Emare 9'daki
davanızda hem de Emare 10'daki davanızda
avukatınıza talimat vererek yazdırdınız.
C: Ben söyledim.- İşte bir tepe var. Tepenin önünde bir
kalbur, orda işte sağdan solan gelen topraklı kumlu
veya dere yatağından alınan maddeleri orada eleyip
satıyorlar, tesis derseniz."

Mezkûr yerin dere yatağı kenarında veya diğer bir ifade -ile dere yatağına bitişik alan içinde bulunduğu ve zeminin kum ve çakıldan oluşması nedenine bağlı olarak burasının kum ve çakıl ocağı işletme faaliyetlerinin yapılacağı bir alan olduğu tekzip edilmeyen ve taraflarca da kabul gören bir olgudur ve bu olgu b-ağlamında dava konusu yer üzerinde kum ve çakıl ocağı işletmeciliğinin hangi ölçekte yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın incelenmesi gereken husus kum ve çakıl ocağı alanlarının yer aldığı arazilerin veya İTEM yasasının tanımlanmasını yapmadığı başka türde-ki arazilerin "tarım dışı arazi" ismi altında eşdeğer olarak verilip verilemeyeceğidir.

41/1977 sayılı İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 3. maddesinde eşdeğere konu olabilecek taşınmaz mallar aşağıda belirtildiği şekilde tarif edilmektedir: -
"'Taşınmaz mal'
(a) arazi ve toprağı,
(b) arsayı,
(c) her çeşit bina ve yapıyı,
(ç) toprağa ekilmiş ve dikilmiş olan
her çeşit bitkiyi,
(d) arazi içindeki kuyu, pınar ve
diğer su kaynağını,
(e) taş-ınmaz mal veya üzerindekilerle
ilgili her çeşit yasal hak ve imtiyazı,
(f) yukarıda sayılanlar üzerindeki
bölünmemiş hisseyi anlatır."

Arazi (sulu veya kuru) ve toprak deyimleri aynı maddeye göre tarım arazileridir.

Yuk-arıda yer alan madde tahtında eşdeğere konu olabilecek taşınmaz mallar arasında kum ve çakıl ocağı alanları yer almadığı gibi "taşınmaz mal"ın tarifi içerisinde de "tarım dışı arazi" şeklinde bir tanımlama da bulunmamaktadır ve bu bağlamda İTEM Yasasının g-erek kum ve çakıl ocağı faaliyet-lerinin yer aldığı veya alacağı dere yatağına bitişik alanların "tarım dışı arazi" olarak isimlendirilmesi suretiyle eşdeğer olarak verilmesine ve gerekse her ne şekilde olursa olsun "tarım dışı arazi" ismi ile kaynak yara-tılmasına ve eşdeğer olarak verilmesine cevaz vermediği ve dava konusu yerin 19.Kaynak Paketinde ilân edilmesi ve 23112 puan değeri ile Davacı No.(2) ve diğerlerine verilmesine ilişkin olarak İ.E.Es.II.7.19/697.99 sayılı ve 21.8.1999 tarihli kararı alma s-ürecinde İskan Encümeninin yetkisinin bulunmadığı ve bu bağlamda mezkûr Yasaya açıktan açığa aykırı davrandığı görülmektedir.

Devlet Emlâk ve Malzeme Dairesinde I. Sınıf Emlâk Memuru olan Hasan Mısırlı Davalılar adına verdiği şahadette, dava konusu yerde- bulunan kum ve çakıl tesisini 1979 yılından 1984 yılına kadar 5 yıllık bir süre için Tahsin Yamaner isimli bir şahsa kiraladıklarını, bu tarihten sonra herhangi bir kiralama işlemi yapmadıklarını ve üzerinde bulunan kum ve çakıl tesisi nedeni ile mezkûr y-erin kontrol ve tasarrufunun Devlet Emlâk ve Malzeme Dairesine ait olduğunu, dava konusu yerin 19. Kaynak Paketinde ilân edildiği tarihte de bu yerin üzerinde bulunan kum ve çakıl tesisi nedeni ile aynı Dairenin envanterinde kayıtlı olduğunu ifade etmiştir-.

İskân Encümeni de (Davalı No.1) dava konusu yapılan ve Emare 16 olarak ibraz olunan kararında bu hususu kabul etmekte ve kararının sonuç bölümünde şöyle denilmektedir:

"....................................
Bu bulgular üzerinde konuyu değerlendire-n
Encümenimiz;

parselin tarım dışı arazi niteliğinde
olmadığı,
Bakanlığımız kontrolunda olmaması nedeni
ile kaynak paketinde ilân edilebilecek bir kaynak olmadığını, sehven kaynak paketine girdiğini dikkate alarak, kaynak paketindeki ilânının -ve alınan kararların iptali için ilgili şahıslara bildirim yapılmasına ve yasal sürenin hitamında iptal işlemine gidilmesine karar verilmiştir."

İTEM Yasasının kum ve çakıl ocağı alanlarının "tarım dışı arazi" olarak eşdeğer karşılığında verilmesini öngö-rmediği ve
keza her ne şekilde olursa olsun "tarım dışı arazi" ismi altında kaynak yaratılmasına ve eşdeğer olarak verilmesine cevaz vermediği halde İskân Encümeninin mezkûr Yasaya açıktan açığa aykırı davranarak ve aynı zamanda da kontrolunda ve yetkisi -dahilinde bulunmayan dava konusu yeri Davacı No.(2) ve diğerlerine eşdeğer olarak vermesinin ardından çok uzun bir süre geçmesinden sonra yukarıda bahsi geçen kararından geri dönmesi suretiyle Emare 16'da görülen dava konusu kararı alması hukuken olası mı?-

İdare hukuku ilkelerine göre idare, yetkilerini bir makam veya organ vasıtası ile kullanmaktadır. Böyle bir makam veya organ ise yetkilerini yasa, tüzük veya yönetmeliklerden almaktadır. Yasa, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen yetki dışında yapılan -tüm işlemler hukuka aykırı olması nedeni ile yoklukla malûldür. Eğer bir makam veya organ açıktan açığa yetkisi olmadan herhangi bir karar alır veya işlem yaparsa bu gibi kararın veya işlemin esaslı bir şekilde sakat olmasından dolayı doğmamış addolunması- ve yok sayılması gerekir.

Bu konuda Prof. Ernst Forsthoff 'The Administrative Act.', s. 32-33'de şunlar yer almaktadır:

"Violation of material competence. Material competence is violated if an authority undertakes administrative action with respect to- a certain branch or field of administration or to a certain matter (defined by substantial criteria), the administration of which is reserved to another authority (of administration or of judicature) of the same territorial area of administration.

.....-............................................

In considering the legal consequences which derive from a violation of material competence, violations of competence involving higher and inferior authorities must be distinguished from violations involving au-thorities of the same level. In the first case there are again two possibilities: the higher authority acts in the place of the inferior authority and vice-versa. If the higher authority is superior to the inferior one in the far-reaching sense that it can- evoke the matters subject to the administra-tion of the inferior authority to be decided by the higher authority itself, then there is no room for a violation of competence, because the higher authority is competent as well as the inferior one; but this i-s an exception which must be expressly provided for by a law. Normally the higher authority is only a supervising authority which is entitled to interfere with the administrative activity of the inferior authority by correcting its administration under fix-ed prerequisites and in a certain established procedure. Then in such a case the higher authority is not generally allowed to step into the place of the inferior authority in executing its administrative tasks. One of the reasons for this conclusion is tha-t otherwise the person concerned would be deprived of one of the stages of the procedure of review. Such an administra-tive act would be null and void. This is true even more in the opposite case. If a competence has been reserved for the higher authority,- which reservation, as a rule, is intended to attain a higher degree of factual and legal correctness and of uniform administration of greater areas, then this intention of the legistator may not be frustrated by any arbitrary activity of the inferior auth-ority. Therefore, in cases of this type administrative acts must always be considered null and void."

Açıktan açığa Yasaya aykırı veya tamamıyle görev ve yetki dışı tasarruflar hükümsüzlükle malûl olduklarından bunlar hiçbir zaman sıhhat iktisap edemeye-ceklerinden her zaman ortadan kaldırılabilir.

Bu hususta Prof. Ernst Forsthoff, The Administrative Act., s. 59-60'da şöyle demektedir:

"A favourable administrative act which is correct cannot be freely revoked. Although the view, that the administratio-n is in principle free to revoke all administrative acts, was considered valid for quite a long time, such view has been attacked with good reason in more recent times. The changes in the basic relations between the individual and the administration, which- are characteristic in the modern history of administration, have not only increased considerably the number of licences, permits, allocations etc. İssued by the administration, but they have also intensified the dependence of the individual on the permane-nt validity of such favourable acts. Such reliance upon the continued existence of the said acts is reflected in the increased desire for legal protection with which administrative law, in a constitutional state intended to protect the individual, must com-ply. A vast body of decisions has responded to this desire for legal protection. Modern decisions have limited the power of the administration to revoke administrative acts to such an extent that today a principle of free revocation cannot be recognized an-y more.

An authority cannot revoke a correct adminis- trative act issued by it simply because the act has become an obstacle to its further activities or because the authority has ceased to maintain the considerations which have guided its discretion in -making the act. Even a change of the factual circumstances does not in itself justify a revocation. For example, a housing or billeting authority cannot revoke the allocation of a certain dwelling room simply because the shortage of living quarters has inc-reased in the meantime. On the other hand, an act may be revoked, if urgent reasons of a certain public interest, the promotion of which comes within the competence of the administartive authority concerned, do definitely require, according to the correctl-y exercised discretion of the authority, such revocation. This prerequisite can be brought about by a change in the factual circumstances as well as by the behaviour of the person concerned. This is the case, for example, if he does not comply with an impo-sition or if he contravenes in any other way the granted privilege or the expectation justly connected with it. A change of law, as a rule, does not constitute a reason for revocation. However, an administarative act is subject to revocation, if the person- concerned, in making use of the privileges granted by it, offends against good faith.

The same principles apply to the revocation of an administrative act, if revocation is expressly reserved. Such reservation does not entitle the authority to make use- of it according to its free discretion."

Aynı konu hakkında Ord. Prof. Sıddık Sami Onar'ın "İdare Hukukunun Umumi Esasları" isimli kitabında sayfa 330'da ise şöyle denilmektedir:

"yokluk iddiası bir iptal davası mahiyetinde olmadığı için böyle bir iddi-anın gerek dava ve gerekse def'i şeklinde dermeyanı da bir müddetle mukayyet değildir."


Yukarıda temas edilen hususlardan ve zikredilen hukuki olgulardan da anlaşılacağı üzere İskân Encümeninin Güzelyurt Kazası, Yeşilyurt Köyü'nde Pafta/Harita XIX/53,- Parsel 80/2'de kâin olan kum ve çakıl ocağı alanının gerek yetki gaspı ile ve
gerekse "tarım dışı arazi" ismi altında Davacı No.(2)'ye ve diğerlerine eşdeğer olarak verilmesine ilişkin olan Emare 3'deki ES.II.7.19/697.99 sayılı ve 21.8.1999 tarihli karar-ı yoklukla malûldür ve yok hükmünde olması nedeni ile de bu kararını süreye bağlı olmaksızın her zaman geri alması mümkündür.

Sonuç olarak İskân Encümeninin yok hükmündeki mezkûr kararını Emare 16'daki kararı ile geri alması veya iptal etmesi İdare Hukuk-unun yukarıda belirtilen ilkelerine uygun olduğundan davanın ret ve iptal edilmesi gerektiği görüşündeyim.

Davacıların talep takririnin (B) paragrafındaki istemlerinin reddedilmesine ilişkin olarak Sayın Şafak Öneri'nin okuduğu hükümde serdedilen görüşü -ise aynen benimsemekteyim.

Gönül Erönen: Sayın meslektaşlarımın vermiş oldukları kararları daha önceden okuma fırsatım olmuştur.

Sayın Yargıç Şafak Öneri'nin serdetmiş olduğu görüşlere ve varmış olduğu neticeye katıldığımı belirtmek isterim.

Netic-e itibarıyle, davacının talep takririnin (A) paragrafı mucibince dava konusu taşınmazın 19. kaynak paketindeki ilânını ve alınan kararları iptal eden 2/6/2004 tarihli ve İSEN 90/2004 sayılı kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğur-mayacağına oyçokluğu ile karar verilir.


Davacının talep takririnin (B) paragrafı altındaki talepleri ise oybirliği ile red ve iptal edilir.

Masraflarla ilgili herhangi bir emir verilmez.





Gönül Erönen Şafak Öneri Talâ-t D. Refiker
Yargıç Yargıç Yargıç


27 Ocak 2009.



22






Full & Egal Universal Law Academy