Yüksek İdare Mahkemesi Numara 106/2005 Dava No 22/2009 Karar Tarihi 29.06.2009
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 106/2005 Dava No 22/2009 Karar Tarihi 29.06.2009
Numara: 106/2005
Dava No: 22/2009
Taraflar: Remzi Gardiyanoğlu ile Kıbrıs Türk Tabipler Birliği ve diğerleri arasında
Konu: Meslekten men cezası
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 29.06.2009

-D.22/09 YİM 106/05

Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.

Mahkeme Heyeti:Necmettin Bostancı,Talât D.Refiker,Narin F.Şefik.

Davacı: Remzi Gardiyanoğlu, Ortaköy - Lefkoşa

- - ile -

Davalı:1-Kıbrıs Türk Tabipler Birliği,Yeni Kent,Gönyeli-Lefkoşa
2-Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Onur Kurulu,Yeni Kent,
Gönyeli-Lefkoşa
3-Kıbrıs Türk Tabipler Odası,Gönyeli-Lefkoşa
4-Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Yön-etim Kurulu,Gönyeli-
Lefkoşa
5-KKTC Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı,KKTC
Başsavcılığı vasıtasıyle, Lefkoşa



A r a s ı n d a.

Davacı namına:Avukat Güner Göktuğ adına- Avukat Ayşen Gardiyanoğlu
Davalı 1,2,3,4 namına: Avukat Emine Erk adına Avukat Sezi Sıdal.


----------

H Ü K Ü M

Necmettin Bostancı:Davacı, Davalılar aleyhine ikâme ettiği işbu davada, aşağıdaki şekilde talepte bulunmuştur:

"A- Davalı No (1)'in ve/v-eya davalıların ve/veya davalı No
(2)'nin 14.6.2005 tarihinde aldığı ve Davalı No (1) tarafından Davacıya 22.6.2005 tarihinde elden 21/6/2005 tarihli yazı ile bildirilen ve Davacının tadil edilmiş şekliyle 13/1976 sayılı yasanın 25/8/c,g,i maddes-ine istinaden Davacının 3 ay süre ile geçici olarak meslekten men cezasını öngören kararın tamamen hükümsüz ve/veya etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına dair kararı ve/veya hüküm verilmesi;

B- Davalı no(1)'in ve/veya Davalı no(2-)'nin ve/veya Davalıların 14.6.2005 tarihinde aldığı ve Davalı no(1) tarafından Davacıya 22.6.2005 tarihinde elden 21/6/2005 tarihli yazı ile bildirilen ve Davacının tadil edilmiş şekliyle 13/1976 sayılı yasanın (25.)8 ve bu yasa tahtında çıkarılan 655 say-ılı "reklam tüzüğü"nün 4.8. ve 9. maddelerine aykırı Davacının suç işlediğini ve "kınama" ve "asgari ücretin iki katı para cezası" verilmesini öngören kararın tamamen hükümsüz ve/veya etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına dair karar ve/vey-a hüküm verilmesi;

C- İşbu dava masraflarının Davalılara tahmili;

Davalılar Davacının talep takririne karşılık müdafaa takriri dosyalayarak, Davacının iddialarını red ve inkâr ederek davanın reddini talep etmişlerdir.

Davacı, davanın ileriki sa-fhasında Davalı 5 aleyhindeki davayı geri çekmiştir.

Davacı, davasını ispat amacıyla kendisi şahadet vermiş, ayrıca 2 tanık dinletmiştir.

Davalı, 1,2,3,4 ise müdafaa amacıyla 7 tanık dinletmiştir.
Taraflar evraklardan oluşan 23 adet emare sunmuşlardı-r.

Dava ile ilgili olguları aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.

Davacı çocuk doktoru olup, Davalı 1 ve 3'ün üyesidir. Davacı, branşında Hacettepe Üniversitesinden uzmanlık almıştır.

Davalı 1, 13/76 sayılı Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Yasasıyla kur-ulmuş, Davalı 3'ün ve Kıbrıs Türk Diş Tabipleri Odası'nın bağlı olduğu bir birliktir. Davalı 3 ise, KKTC sınırları içerisinde, meslek icra etmeye yetkili, KKTC vatandaşı asker veya sivil tabiplerin oluşturduğu odadır. Davalı 2 ve 4 Davalı 1'in organlarıdır-.

8/4/2004 tarihinde Peysan Eriç Arıkan ile Özgür Arıkan çiftinin sezeryanla bir bebekleri olmuştur. Bu karar maksatları bakımından, bundan sonra sözkonusu bebekten
"Arıkan Bebek" olarak bahsedilecektir. Doğum, Alptürk Doğum Kliniğinde, Dr.Şevket Alptürk -tarafından gerçekleştirilmiştir. Ailenin isteği üzerine Davacı, doğumda hazır bulunmuş ve doğum sonrasında da bebeğin takibini üstlenmiştir. Arıkan çifti 11/10/2004 tarihli Emare 8'de görülen yazı ile Kıbrıs Türk Tabipler Birliği'ne, Davacının Arıkan bebeğ-e yanlış teşhis koyup, yanlış tedavi uyguladığı ve bunun sonucu, çocuklarının büyük zarar gördüğü ve ömür boyu sakat kaldığı iddiasıyla şikâyette bulunmuşlardır. Bunun üzerine, dosya 18/1/2005 tarihinde Davalı 1'in yönetim kurulu tarafından Davalı 2'ye (bu-ndan sonra bu karar maksatları bakımından sadece onur kurulu olarak anılacaktır) gönderildi. Onur kurulu 18/3/2005 tarihinde yazılı olarak Davalı 1'in yönetim kuruluna başvurarak, soruşturma ve sorgulamanın sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılabilmesi için s-ürenin (2) ay uzatılmasını talep etti. Yönetim kurulu bahse konu talebi uygun bularak 22/3/2005 tarihli kararı ile süreyi 2 ay uzattı. Onur kurulu ayni gerekçe ile 17/5/2005'te yeniden (2) aylık süre talep etti. Yönetim Kurulu, 30/5/2005 tarihli kararı ile- süreyi yeniden (2) ay uzattı ve bunu 1/6/2005 tarihli yazı ile onur kuruluna bildirdi. Bu arada Onur Kurulu 4/4/2005 tarihinde Davacıya bir yazı yazarak (gör Emare 5) dava konusu karara mesnet teşkil edenler de dahil, aleyhindeki şikâyetleri bilgisine get-irdi bu cümleden olarak tedavi ettiği hasta çocukların anne ve babaları tarafından yazılı ve sözlü şikâyetler bulunduğunu, Kıbrıs Türk Tabipler Birliğinin bunları değerlendirerek, hakkında soruşturma başlattığını bilgisine getirerek, sair şeyler yanında Ar-ıkan bebekle ilgili yaptığı tedaviye ilişkin bir takım sorular tevcih etmiş, keza Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Tıp Meslek Ahlâk Tüzüğü ve Reklâm Tüzüğüne aykırı hareketleri olduğunu belirterek bunlarla ilgili de sorular tevcih etmiş ve cevap talep etmişti-r. Davacı kendisine 20/4/2005 tarihinde iletildiğini belirttiği konu yazıya 28/4/2005 tarihinde yazılı cevap vermiştir. (gör Emare 6)
Davacı konu yazıda yaptığı işlemleri izah etmiş, tedavisinin doğru bir tedavi olduğunu, hakkındaki asılsız, yıpratıcı, hak-aret teşkil eden yazı ve suçlamalara karşı, 10/10/2004 tarihli Yenidüzen gazetesinde, "Hastalarıma ve Kamu Oyuna Duyuru" başlıklı yazı yazdığını, 11/10/2004 tarihli Afrika gazetesinde çıkan yayınların kendi bilgi ve isteği olmadan yayınlandığını, 5/1/2005 -tarihli olup Kıbrıs gazetesinde 6/1/2005 tarihinde yayınlanan basın toplantısını Tabipler Birliği'nden önceden izin alarak yaptığını belirtmiştir. Ayrıca Arıkan Bebekle ilgili teşhisi, yaptıklarını ve önerilerini belirtmiştir. Arıkan Bebekle ilgili Davacın-ın yaptığı uygulama, tedavi ve teşhis bu kararın seyri içerisinde ileride daha detaylı olarak belirtilecektir.

Onur kurulu 12/5/2005 tarihinde konuyu görüşmek üzere Davacıyı toplantıya çağırmıştır. Davacı toplantıya Avukatı ile gelmiş, onur kurulu Avukat-ın toplantıya katılmasını uygun görmemiştir. Duruma itiraz edilmesi üzerine hukuk danışmanından görüş alınması amacıyla toplantı 17/5/2005 tarihine ertelenmiştir. Davacı 17/5/2005 tarihinde yapılan toplantıya Avukatı ile gelmiştir. Davacı Avukatının o gün -kurula yaptığı hukuki itirazlar kurul tarafından reddedilmiştir. Davacının sorgusu mezkûr tarihte yapılmıştır.
Bilâhare toplantı 24/5/2005 tarihine ertelenmiş, o tarihte Dr.Şevket Alptürk ve Dr.Eray Deliceırmak'ın sorgusu yapılmıştır. Süreç içerisinde o-nur kurulu, çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı (4) hekimden oluşan bir bilim kurulu oluşturmuştur. Bahse konu kurul, konuyla ilgili 24/2/2005 tarihli bir rapor hazırlamıştır. Bilim kurulu raporunda ilmi açıklamalara yer verip Arıkan bebeğin doğum ve doğu-m sonrası öyküsünü özetledikten sonra raporun sonunda şu sonuca varmıştır:

"Özetle, doğum anında veya hemen sonrasında
gerekli tetkiklerin hemen yapılmaması vakanın yanlış değerlendirilmesi ve her şeye karşın seyrin kötüye
gitmesi durumunda bile gir-işimde bulunulmaması, hastanın sevkinin daha uzak ve olanakları kısıtlı bir sağlık kurumuna yapılması ne yapıldığı bilinmeyen uzunca bir periyoddan sonra hastanın geri gönderilmesi bebeğin
kalıcı hasarlara sahip olmasına yol açmıştır."

Onur kurulu, kend-i ifadesine göre sözü edilen bilim kurulu raporunu, Davacının sorgusunda söylediklerini, yazılı savunmasını, anne ve babanın iddialarını, doğumu yaptıran Dr.Şevket Alptürk'ün ifadesini, Dr.Eray Deliceırmak'ın ifadesini nazara alarak aşağıdaki sonuca varmış-tır:

"KARAR:
Bu süre içerisinde "Bilim Kurulu" raporunda da belirtildiği gibi ve inandırıcı bulduğumuz şahadet ve belgeler ışığında Dr.Gardiyanoğlu'nun, bebeğin geçirdiği ağır hastalık tablosunun tanı ve/veya tedavisinde ihmali ve/veya hatası olduğu kan-ısına varmış bulunuyoruz.
Bu ihmal ve/veya hatasından ötürü, eksik ve/veya yanlış tanı ve tedavi sonucu Arıkan bebeğin tedavisi olanaksız tıbbi ve maddi zarara uğramış olmasından 1.derecede sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır.

Bu nedenle;
Değiştirilmiş ş-ekli ile 13/1976 sayılı Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Yasasının 25. maddesi (8.) fıkrası
(c)paragrafındaki (g) ve (i) şıkları uyarınca Dr.Remzi Gardiyanoğlu'na 3 ay süre ile geçici olarak "Meslekten Men Cezası" verilmesine toplantıya katılan Onur Kurulu üy-elerinin oybirliği ile karar verilmiştir."

Ayrıca onur kurulu 655 sayılı Reklâm Tüzüğüne aykırılık tespit etmiş, ilgili gazetelere de temas ettikten sonra bu hususu da kararında aşağıdaki şekilde değerlendirip sonuca varmıştır.

"Onur Kurulu, yaptığı sor-gulama ve emare gazetelerin
ilan ve/veya yazıların incelenmesi sonrasında, tüm
bu ilan ve/veya yazıların organize bir şekilde
yürütüldüğü, bu organizasyonun Dr.Remzi Gardiyanoğlu'nun
bilgisi dahilinde ve/veya bizzat kendisi tarafından
yapıldığı kan-aatine varılmıştır.

Dr.Remzi Gardiyanoğlu'nun bu eylemlerinin değiştirilmiş şekli ile 13/1976 sayılı Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Yasası'nın 25.(8)maddesine ve bu yasa tahtında yayınlanan 655 sayılı "Reklam Tüzüğü'nün" 4.,8. ve 9. maddelerine aykırı old-uğu saptanmıştır.

Dr.Remzi Gardiyanoğlu'nun bu eylemlerinin sıklığı ve daha önce de ayni nitelikteki eylemleri nedeni ile iki kez kınama cezası aldığı da dikkate alınarak;

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Yasasının 25.(8) madde Ç bendi(a),(b) ve (c) şıkl-arına göre, Dr.Remzi Gardiyanoğlu'na yazılı olarak "Kınama" ve Asgari Ücretin iki katı "Para Cezası" verilmesi toplantıya katılan "Onur Kurulu" üyelerinin oybirliği ile kararlaştırılmıştır."

Davacı söz konusu kararlar aleyhine işbu başvuruyu dosyalamıştı-r.

Davacının, tanı ve tedavisinde ihmali ve/veya hatası bulunduğu kararına konu olan Arıkan bebeğin öyküsüne gelince, Arıkan bebeğin anne ve babasında, kan uyuşmazlığı mevcuttur. Bu nedenle ilk bebekleri erken doğumla dünyaya gelmiştir. Anne ikinci kez h-amile kalınca, hamileliği Dr.Şevket Alptürk tarafından takip ve tedavi edilmiştir. Hamileliğin 34'ncü haftasına kadar herşey yolunda gitti, 35'nci haftada yapılan laboratuvar tetkiklerinde indirekt coombs testi pozitif olarak belirlendi, bebeğin ultra soun-d kontrollerinde sağlıklı olduğunun görülmesi üzerine, Dr.Şevket Alptürk sezeryanla doğum önerdi ve aile de bu öneriyi kabul etti. Dr.Şevket Alptürk doğumun riskli olacağını belirtip, doğumda bir çocuk doktoru bulundurulmasını istedi. Ailenin tercihi Davac-ı oldu. Dr.Şevket Alptürk "anne ve babanın kan uyuşmazlığı olduğu, ilk bebekte hitrops fetalist öyküsü bulunduğunu, bebeğin 36 haftalık olduğunu, erken doğum ve pozitif coomps testi nedeni ile riskli bir doğum olduğunu" Davacıya anlattığını ifade etmekte, -Davacı ise bunu reddetmektedir. Bu nokta taraflar açısından ihtilaflıdır.

Arıkan bebek 8/4/2004 tarihinde sezeryanla dünyaya geldiğinde sağlıklı bir bebekti. Doğumun ertesi günü 9/4/2004 tarihinde anne ve baba, Arıkan bebeğin sarardığı iddiasını Davacıya- aktardı. Davacı, sarılığın fizyolojik sarılık olduğu ve önemli olmadığını söyledi. 11/4/2004 tarihinde sabahleyin anne ve bebek taburcu oldu. Taburcu olana kadar Davacı, Arıkan bebeği klinikte 5 kez ziyaret edip gördü. Taburcu olduğu gün saat 15.00 sıral-arında Arıkan bebek huysuzlaşmaya, anne göğsünden ve biberondan süt emmemeye başladı, ateşi yükseldi. Durum Davacıya bildirildi. Davacı telefoniyen ateş düşürücü önerdi, ailenin huzursuzluğunun artması ve ateşin daha da yükselmesi üzerine Arıkan bebeği ve -ailesini kliniğe çağırdı. 12/4/2005 tarihinde saat 3.00 sıralarında Arıkan bebeğin ateşi Davacı tarafından 39.4 olarak tesbit edildi. Ayrıca bebeğin huzursuz ajıte ve ikterik olduğu, emme ve moro reflekslerinin alınamadığı saptandı. Davacı, aileye çocuğun -hastahaneye yatması ve tetkik yapılması gerektiğini söyledi. Davacı, aileye bu işlemin devlet hastahanesinde veya Magosa Yaşam Hastahanesinde yapılabileceğini söylediğini, ailenin Dr.Çiğdem Bakkaloğlu ile ihtilâfları olduğunu söyleyip Magosa Yaşam Hastahan-esini tercih ettiklerini iddia ederken, Arıkan çifti de Davacının kendilerini Magosa Yaşam Hastahanesine sevkettiğini iddia etmektedir. Bu noktada da taraflar arasında ihtilâf vardır. Davacı, Arıkan bebeği Magosa Yaşam Hastahanesine sevketmeden önce, mezku-r hastahanede görevli Dr.İlkan Hepgüler'i arayıp bebek hakkında bilgi verdi. Arıkan bebek 12/4/2004 tarihi sabah saat 04.00'te Magosa Yaşam Hastahanesi'ne götürüldü ve küveze kondu. Arıkan bebek Dr.İlkan Hepgüler tarafından 12/4/2004 tarihi gündüz saat 11.-00'de görüldü, doktor bebeği tedavi edebilecek donanıma sahip olmadıklarını beyan ederek onu Lefkoşa Devlet Hastahanesi'ne sevketti. Ayni tarihte saat 12.00'de Arıkan bebek Lefkoşa Devlet Hastahanesi yoğun bakım servisinde tedaviye alındı. Dr.İlkan sevk be-lgesine "sepsis + kern ikfanus tanısı yazmıştır.

Davacı, Arıkan bebeği Magosa Yaşam Hastahanesi'ne sevkederken, sepsis ? Menenjit ?? ve R/O İKK tanısını koymuştur.

Arıkan bebek Lefkoşa Devlet Hastahanesine getirildiğinde ağzından burnundan kan geliyord-u. Siyanotik solunum yetersiz yüzeyel ve bradıkardikti. Billurbin oranı 24 mg/dl idi. Beyin tomografisinde yaygın beyin ödemi, iskemik alanlar ve sol Hemisferde Parankimal iç kanama tesbit edildi. Epikriz raporunda hastanın Intrakranial kanama, asfeksi, se-psis teşhisi ile izlendiği belirtildi.

16/4/2004 tarihinde Arıkan bebek ailesinin isteği ile Güney Kıbrıs'a Makarios III Hospital'a çocuk servisine nakledildi, orda 40 gün yoğun bakım tedavisi gördü. Mezkûr hastaneden verilen Arıkan bebekle ilgili çıkış -raporundaki teşhis ise "muhtemel perinatal asfiksiye bağlı hypoxic encepahalopaty, convulsions, hyparbillirubinemia, exchange transfision early brain atrophy, prematurity (36/40) şeklindedir. İzmir 9 Eylül Üniversitesi'ne bağlı Çocuk Sağlığı ve Hastalıklar-ı Anabilim dalı Hastanesi'nde de tedavi gören
Arıkan bebek beyin hasarı sonucu, ağır işitme kaybı, ağır görme kaybı, sürekli körülzyonlardan mustariptir ve bunların sonucu olarak halen fizik tedavi görmektedir.

Dava ile ilgili olgular ile Arıkan bebekle -ilgili öyküyü özetledikten sonra, davanın yasal boyutuna bakmakta yarar vardır.

13/76 sayılı Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Yasası (bundan sonra bu karar amaçları bakımından Yasa olarak anılacaktır) ve bu yasaya dayanılarak hazırlanan ve Bakanlar Kurulu ta-rafından onaylanan "Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Disiplin Suçları Soruşturma Ve Yargılama Tüzüğü'ne göre (bundan sonra bu karar amaçları bakımından sadece tüzük olarak anılacaktır)soruşturma ve yargılamada aşağıda özet olarak serdedilen usul uygulanır.

Y-asanın 24(4) maddesine göre soruşturmayı başlatıp sonuçlandırmak yetkisi Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Yönetim Kurulunundur. Bu fiili nasıl gerçekleştireceği Tüzükte gösterilmektedir.

Tüzüğün 7'nci maddesine göre, maddedeki ifadesi ile, "Yönetim Kurulu k-endiliğinden veya kendisine ulaşan bildirimi veya şikâyetleri değerlendirerek, soruşturma açılıp açılmaması konusunda geciktirmeden karar üretir." Buna göre soruşturma açıp açmama yetkisi Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Yönetim Kurulunundur.

Tüzüğün 8'nci m-addesine göre Disiplin İşlemleri, Soruşturma ve Disiplin Kovuşturması olmak üzere iki aşamalıdır. Buna göre yönetim kurulu ilk inceleme veya soruşturmayı yapar ve sonuçta, disiplin kovuşturması
için onur kuruluna sevk kararı verir veya disiplin kovuşturma-sı açılmasına gerek olmadığı sonucuna varır.
Görüldüğü gibi soruşturma yapma yetkisi yönetim kurulunundur.


Tüzüğün 9 (1) maddesine göre sözlü veya yazılı
bildirim üzerine veya sözkonusu disiplin suçunun yönetim kurulu tarafından saptanması halinde sor-uşturma başlatılır.

Tüzüğün 12'nci maddesine göre yönetim kurulu şikâyeti
veya bildirimi soruşturmaya değer bulduğu zaman, bildirim veya şikâyeti 7 gün içinde yazılı olarak ilgili şahsa bildirir ve tebliğden itibaren 15 gün içinde açıklamasını ve varsa -kanıtlarını bildirmesini ister. Süre sonunda gelen yanıtla birlikte dosyayı inceler ve konunun onur kuruluna sevkedilip edilemeyeceğine karar verir.

Tüzüğün 12'nci maddesinin (2.) fıkrasına göre yönetim kurulu bildirim veya şikâyet konusunu inceleyerek g-erekli görürse birlik üyelerinden birisini veya birkaçını soruşturmacı atar, soruşturmacı veya soruşturmacılar bu kararı haklarında suçlamada bulunulan kişilere bildirmek zorundadır. Gerektiğinde yönetim kurulu kendi içinden birisini de soruşturmacı olarak- atar.

Soruşturmanın yapılış biçimi tüzüğün 13'ncü maddesinde gösterilmektedir. Buna göre:
Soruşturmacı hakkında soruşturma açılan kişiye, suçlamayı, açık anlaşılır biçimde, yazılı ve gizli olarak tebliğ ederek, tebliğden itibaren 15 gün içinde yazılı sa-vunmada bulunmasını ister, kişi savunmasını vermezse, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır, kişi savunmasını sözlü olarak da verebilir.
Soruşturmacı leyhte ve aleyhte bütün kanıtları toplamakla yükümlüdür. Bu amaçla ilgili tüm kişilerin bilgisine başvurabil-ir, resmi makamlardan bilgi isteyebilir, tanıkların sözlü anlatımlarına baş vurabilir.
Soruşturmacının yaptığı yazışmalar gizli olarak yapılır.
Soruşturmacı, suçlanan kişinin savunmasının alınmasından veya bunun için öngörülen sürenin dolmasından itibaren -15 gün içinde soruşturma
dosyasını tamamlayarak yönetim kuruluna sunar,
zorunlu durumlarda bir defaya mahsus olmak üzere
soruşturma süresi 15 gün daha uzatılır.

Tüzüğün 14(1) maddesine göre, yönetim kurulu dosyayı ve
raporu inceler, ilg-ili kişi hakkında, disiplin kovuşturulması açılmasına gerek olmadığı kanaatine varırsa, disiplin kovuşturulması açılmasına gerek olmadığına gerekçeli olarak karar verir. Bu karara karşı 10 gün içinde ilgililer onur kuruluna itiraz edebilirler. Böyle bir du-rumda onur kurulu dosya üzerinde inceleme yapar, şikâyet, bildirim veya işlem konusunu incelemeye değer nitelikte bulursa yönetim kurulunun kararını kaldırır. Bunun üzerine yönetim kurulu soruşturmayı tamamlayarak dosyayı onur kuruluna sunar. Onur kurulunu-n her türlü kararına karşı Yüksek İdare Mahkemesine başvurulabilinir.

Onur kurulunun görevleri Yasanın 25'nci maddesinde ve
Tüzüğün 17'nci maddesinde gösterilmektedir. Buna göre onur kurulu, yönetim kurulunun kovuşturma açılmasına ilişkin kararı üzerine- kendisine sunulan dosyayı inceleyerek disiplin ile ilgili kararları ve cezaları verir ve yasa ile kendisine verilen diğer yetkileri kullanır.

Yasanın 25'nci maddesinin 13'ncü fıkrasına göre Kıbrıs
Türk Tabipler Birliğince itham olunan bir tabibe onur ku-rulu huzurunda dinlenip savunma hakkı verilmesi gerekir.

Onur kurulunun çalışmalarına gelince, onur kurulu kendisine sunulan dosyanın içeriğine göre Yasanın 25(13) maddesi uyarınca ilgili şahsın savunmasını yazılı veya sözlü olarak alır. Kovuşturulan kiş-i, savunma talebi yazısının kendisine yazılı veya taahhütlü olarak tebliğinden itibaren 15 gün içinde onur kurulu karşısında savunmasını yapmadığı takdirde bu hakkından vazgeçmiş sayılır. Tüzüğün 8'nci maddesinin 2'nci fıkrasına göre disiplin soruşturma ve-ya kovuşturmalarında, ilgiliye kendisine yöneltilen suçun açık ve yazılı olarak bildirilmesi, yazılı savunmasının istenmesi ve bu savunma için 15 günlük bir süre tanınması koşuldur.

Onur kurulu en az 4 üye (başkan dahil) ile toplanır. Kurulda yönetim kur-ulu adına katılan yönetim kurulu üyesinin açıklamaları dinlendikten sonra, konunun görüşülmesine geçilir. Kurul gerekli görürse soruşturmacı ve diğer ilgilileri de dinler. Görüşmelerin yeterli olduğu ve ilgili tarafların dinlenip konunun aydınlığa çıktığı- sonucuna varıldığında oylamaya geçilir, sonuçta onur kurulu disiplin suçu işlendiği kanaatına varırsa yasada öngörülen cezaları verir ve bunu gerekçeli olarak karar defterine yazar.

Onur Kurulu yasanın 25(7) maddesine göre kendisine gönderilen dosyayı e-n geç 2 ay içinde sonuçlandırmak zorundadır. Uzaması halinde nedenlerini yönetim kuruluna bildirmek zorundadır.

Yukarıda belirttiklerimizden görüleceği gibi, yönetim kurulunun görevi, kişiyle ilgili dosyayı tekemmül ettirmek ve bu dosyayı, yargılama işle-minin yapılması amacıyla onur kuruluna aktarmaktır. Onur kurulunun görevi ise disiplin yargılamasını yapmak ve kişiyi suçlu bulduğu takdirde, o kişiye yasanın öngördüğü disiplin cezasını vermektir.

Huzurumuzdaki meselede, Davacı ile ilgili yapılan disipl-in soruşturma ve kovuşturmasında, Yasa ve Tüzüğün öngördüğü, yukarıda belirttiğimiz kurallara uyuldu mu?

Öncelikle yönetim kurulunun yaptığı işlemleri inceleyelim:

Kıbrıs Türk Tabipler Birliği, Arıkan bebeğin anne ve babasının 11/10/2004 tarihli Emare -8'de görülen şikâyeti üzerine 14/10/2004 tarihinde Davacıya Emare 17'de görülen yazıyı göndermiştir. Söz konusu yazıda 11/10/2004 tarihli yazıya atfen, Arıkan bebeğin anne ve babasının Davacının uyguladığı yanlış teşhis ve tedavi ve sonrasında, Arıkan bebe-ğin yüksek sarılıktan dolayı sakat kaldığı iddiasında bulunduklarını Davacının bilgisine getirerek, bu konuda yönetim kurulunun konunun aydınlatılması amacıyla, bilgi alınmasına karar verdiğini belirterek, 15 gün içinde gereğini talep etmiştir. Davacı, söz-konusu bu yazıya Emare 18'de görülen yazısıyla cevap vermiştir. Davacı cevabi yazısına, Arıkan bebekle ilgili Magosa Yaşam Hastanesinde yapılan tetkiklerin sonuçlarını da eklemiştir. Görüldüğü gibi yönetim kurulu kendisine yapılan şikâyet üzerine Davacıdan- bilgi istemiştir. Yönetim kurulunun bu şekilde davranması tüzüğe uygundur.

Yönetim kurulunun yaptığı işlem, idare hukuku anlamında, ön işlem mahiyetindedir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Tüzüğe göre ilk incelemesi veya soruşturması yapılmış dosyay-ı yönetim kurulu disiplin soruşturma veya kovuşturması için onur kuruluna sevkeder. Yönetim kurulu tüzüğe uygun olarak disiplin kovuşturmasına yer olduğu kararıyla dosyayı onur kuruluna 18/1/2005 tarihinde göndermiştir. Bu konuda onur kurulu başkanı Dr.Mus-tafa Hami mahkemeye verdiği şahadetinde, şikâyet üzerine yönetim kurulunun ön soruşturma yaptığını, dosyayı kendilerine sevkettiğini, kendilerinin de değerlendirme yaptıklarını, şikâyet konusunu ciddi olarak değerlendirdiklerini, olayı derinliğine sor-uşturma ve yargılama kararı aldıklarını, kendilerine toplam (5) dosya aktarıldığını, Emare 5 yazıyla konuyu Davacıya aktardıklarını, kendisinden savunmasını istediklerini, çocukları tedavi edip etmediğini sorduklarını, tedavi dosyasının dökümünü veya bilgi-sayar dökümlerini, epikriz raporunu istediklerini, Davacının Emare 6 yazıyla kendilerine cevap verdiğini söylemiştir.

Yukarıda temas ettiğimiz gibi tüzüğün 8(2) maddesine göre disiplin soruşturma ve kovuşturulmalarında ilgiliye,yöneltilen suçun açık ve y-azılı olarak bildirilmesi, yazılı savunmasının istenmesi ve bunun için 15 günlük bir süre verilmesi gerekir.

Davacı şahadetinde kendisine itham yöneltilmediğini iddia etmiştir.

Dr.Mustafa Hami, bu konudaki şahadetinde Emare 5 yazıdan Davacının neyle su-çlandığının belli olduğunu, yasanın 25'nci maddesine uygun olarak, itham edileceğinin ve yargılanacağının kendisine bildirildiğini iddia etmiştir.

Müdafaa tanıklarından Dr.Kemal Lordoğlu da istintakı esnasında "açık ve yazılı itham yöneltilmediği iddiasın-ı içeren soruya karşılık, ithamın Emare 5'in içinde yazdığını, Davacının bunlara cevap verdiğini, bununla ilgili Emare 5 dışında yazılı bir belgenin olmadığını söylemiştir. Emare 5 yazıyı incelediğimiz zaman, öncelikle yönetim kurulu tarafından ön soruştur-ma yapılıp dosyaların onur kuruluna gönderildiği belirtildikten sonra yazının üçüncü paragrafında, Davacı aleyhine 13/76 sayılı Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Yasası tahtında çıkarılan Reklâm Tüzüğünün 4'ncü 8(a) ve 9'ncu maddeleri kapsamında soruşturma ve/v-eya yargılama başlatmaya karar verildiği, 4'ncü paragrafında tüzüğün 13(a),14(a) ve 14(b) maddeleri hilafına menşei belli olmayan ilâç ve/veya aşıları hastalara satmak ve/veya vermek ve yasanın 25'nci maddesi 8'nci fıkrası (c) bendinin (ı) ve (i) şıklarınd-a belirtilen disiplin suçları kapsamında soruşturma ve/veya yargılama başlatmaya karar verildiği, akabindeki paragrafta ise, onur kurulunun iddiaları soruşturma ve yargılama tüzüğünün öngördüğü kurallar gereğince, detaylı bir şekilde soruşturma kararı aldı-ğı, bilâhare de soruşturma ve yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için, öncelikle Davacının yazılı savunmasını talep etme kararı aldığı hususları yer almakta, akabinde de metnin devamında sorulan sorulara 15 gün içinde cevap vermesi istenmekt-edir.

Tüzük, ilgiliye suçun açık ve yazılı olarak bildirilmesini öngörmektedir. Emare 5 yazıda Davacıya Yasa ve Tüzüğün, keza Reklâm Tüzüğünün hangi maddesine aykırı davranışı nedeniyle soruşturma ve yargılama kararı olduğu bildirilmekle beraber, bu yazı-da hukuki anlamda bir itham yoktur. Yazı, belirtilen maddelere aykırı davrandığını iddia edenlerin şikâyetlerini ve bu konuda onur kurulunun soruşturma ve yargılama kararı aldığının Davacıya aktarılması ve şikâyetlere karşılık savunmasının ne olduğunu sora-n bir yazıdır. Nitekim Emare 5 yazı içinde Arıkan bebekle ilgili şu ibareler yer almaktadır:

"Dosya IV: Peysan Eriç Arıkan ve Özgür Arıkan çiftinin
bebekleri ile ilgili şikayetleri: Ailenin yazılı ve/veya
sözlü ifadelerine göre 08/04/2004 tar-ihinde sezeryanla
doğan bebeklerini kendi istekleri üzerine doğumundan
itibaren bakım ve tedavisini üstlenmişsiniz.

Bu tedavi sürecinde "Bebeğe yanlış teşhis ve yanlış tedavi uygulamanız" nedeni ile çocuklarının büyük zarar gördüğünü, ömür bo-yu sakat kalan çocuklarının hastalığından sizin sorumlu olduğunuzu ifade ediyorlar. Bu çok ciddi ithamların sağlıklı bir şekilde sorgulanıp, sonuçlandırılması için aşağıdaki soruları özenle cevaplandırmanızı rica ederiz.

Arıkan bebeği tedavi ettiniz mi?-
(a)Tedavi süreci ve epikriz raporunuz
(b)Tedavi dosyasının ve/veya bilgisayar kayıtlarının
fotokopisi
(c)Arıkan bebeği hangi teşhisle Magosa Yaşam Hastahanesine ve ne amaç için sevk ettiniz? Sevk ederken Magosa Yaşam Hastahanesinden hangi doktorla saa-t kaçta temas ettiniz. Bebeği Magosa Yaşam Hastahanesinde doktor saat kaçta gördü?
(d)Çocuğun "Cerebral Palsy" sonucu ağır problemler yaşadığını, bu son hastalık tablosunun gelişmesindeki nedenleri siz nasıl yorumluyorsunuz?


Yazının sonunda ise şu ibare-ler yer almaktadır:

"Yukarıda sayılı ilân ve/veya basın toplantısının içeriğinin Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Yönetim Kurulunca şahsınıza yönelik isnat edilen disiplin suçlarının, sağlıklı bir şekilde sorgulanması ve sağlıklı bir yargılamanın yürütülebil-mesi için aşağıdaki soruları cevaplandırmanızı rica ederim.

Reklam içerikli tüm bu ilanlar ve/veya yayınlar nasıl ve kimler tarafından organize edilmiştir?
Bu yayınların organizasyonunda bilginiz ve/veya katkınız var mı?
Eğer bilgi ve/veya katkınız dahili-nde yapılmışsa nedenlerini açıklayın, konu ile ilgili görüşlerinizi rica ederiz."

Yasada ve Tüzükte ithamın metninin nasıl olacağı açık şekilde belirtilmemektedir. İlgili kurallarda sadece suçun açık ve yazılı olarak bildirilmesi öngörülmektedir. Böyle b-ir durumda genel hukuk kaidelerinin verilerini göz önünde bulundurmak gerekir. Buna göre isnat edilen suç veya ihmal beyan edilmeli, özet olarak, kişinin itham edildiği suç veya ihmal tanımlanmalı, suç ve ihmalin kaynaklandığı yasa veya tüzük maddelerine (-yasa veya tüzük birden fazla ise her ikisine veya üçüne veya tümüne) atıfta bulunulmalı, ayrıca cezayı öngören mevzuata değinilmeli keza basit ve anlaşılır bir dille, ithama mesnet teşkil eden fiil veya fiillerin ne zaman, nerede yapıldığı özet olarak kişi-nin bilgisine getirilmeli. Böylece kişi, hangi yasanın ve/veya yasaların veya tüzüğün ve/veya tüzüklerin hangi madde veya maddelerine aykırı hareket ettiği veya ihmalde bulunduğu, hangi madde veya maddeler altında cezalandırılmasının istendiğini, suç veya -ihmalin hangi olaylardan kaynaklandığını öğrenmiş olur.

Davacı onur kurulu huzurunda bulunduğu zamanda itham açık ve net şekilde kendisine bildirilmiş mi? Davacı bu konudaki şahadetinde, onur kurulu huzurunda itham edilmediğini söylemiştir. Bu konuda onu-r kurulu başkanı Dr.Mustafa Hami yukarıda temas ettiğimiz şahadetinde Emare 5 yazıyla Yasanın 25'nci maddesi altında yargılanacağının Davacıya bildirildiğini, Emare 6 yazıyla Davacının kendilerine cevap verdiğini, onur kurulu huzurunda Davacıya sözlü sav-unma hakkı verdiklerini, istintakında ise Davacının yargılanması için yönetim kurulu kararı olduğunu, suçlamanın hangi maddeye göre yapıldığını bildirmediklerini, Emare 5'te belirtilenlerden, Davacının neyle suçlandığının görüldüğünü, Yasanın 25(8) maddesi-ne aykırı ihmal suçunun olduğunun Davacıya bildirildiğini söylemiştir.

Dr.Kemal Lordoğlu da şahadetinde yine yukarıda belirttiğimiz gibi ithamın Emare 5 içinde görüldüğünü söylemiştir. Yukarıda belirttiğimiz gibi Emare 5 yazıda bir itham görülmemektedir.-

Yukarıda belirttiklerimiz ışığında Davacının tüzüğe uygun şekilde itham edilmediği hususunda bulgu yaparız.

Emare 5 belge, mahiyeti itibariyle bir soruşturma özelliği taşımaktadır. Soruşturmayı onur kurulunun yapması tüzüğe aykırıdır.

Yukarıda da be-lirttiğimiz gibi soruşturmanın başlatılması ve soruşturma yapma yetkisi tüzüğün 7'nci maddesine göre yönetim kurulunundur. Yargılama ve cezalandırma yetkisi ise onur kurulunundur. Tüzük iki kademeli bir şekil ve usul öngörmektedir. Buna göre kişiyle ilgili- dosya onur kuruluna tekemmül etmiş şekilde gelir. Soruşturma, yargılama ve cezalandırma, işlemler silsilesi olmakla birlikte bir bütün idari işlemdir. Söz konusu idari işlem içerisinde yönetim kurulunun yaptığı işlemler yani soruşturma işlemleri yukarıda -da belirttiğimiz gibi ön işlem mahiyetindedir, başka bir ifade ile hazırlık işlemidir. Huzurumuzdaki meselede ön işlemleri yapıp tamamlama yetkisi Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Yönetim Kurulunundur. Dr.Mustafa Hami şahadetinde Yönetim Kurulu tarafından gönd-erilen dosyanın içeriğini yeterli görmedikleri için, haksızlık olmaması amacıyla, daha ileri bir soruşturma yaptıklarını, bu amaçla bir bilim kurulu oluşturduklarını, vardıkları sonuçta, yani kararda, söz konusu bilim kurulu raporunun etkisi olduğunu söyle-miştir.

Tüzüğün hiçbir maddesinde, onur kuruluna dosyayı tekemmül ettirmek veya ön işlem mahiyetinde veyahut hazırlık işlemi mahiyetinde soruşturma yapma yetkisi verilmediği gibi bilim kurulu veya herhangi bir kurul oluşturma yetkisi de verilmemektedir. -Bu şekilde bir hareket, idari kararla ilgili hem yetki hem de şekil ve usul yönünden sakatlık doğurmaktadır. Şöyle ki;
Onur kurulunun, ön işlem yapma yetkisi olmadığı halde ön işlem mahiyeti arzeden işlem yapmış ve karar almış olması hem yaptığı işlemi hem- de buna dayanarak aldığı kararı yokluk derecesinde sakatlamaktadır.
Tüzüğün öngördüğü şekil ve usule göre ön işlem mahiyetindeki işlemler yönetim kurulu tarafından, soruşturma dosyasını tekemmül ettirmek amacıyla yapılmaktadır. Dosya onur kuruluna gelmede-n önce soruşturmanın tamamlanmış olması gerekir. Dosyayı tekemmül ettirmek amacıyla onur kurulunun işlem
yapması şekle ve usule aykırıdır.

Huzurumuzdaki meselede tüzüğe atfen bahsettiğimiz usul ve şekile uyulmamış, yönetim kurulu tarafından bir kısı-m soruşturma yapılmış, eksik kaldığı varsayılan kısmın da onur kurulu tarafından tamamlanması yönüne gidilmiştir. Takip edilen yol, şekil ve usul yönünden idari kararı sakatlamaktadır. Konunun daha iyi anlaşılması amacıyla aşağıdaki iktibasları yapmayı uyg-un gördük:

Ord.Prof.Dr.Sıddık Sami Onar: İdare Hukukunun Umumi Esasları Cilt I sayfa 308'de şekil ve usulle ilgili şöyle demektedir:
"Şekil dediğimiz zaman tasarrufun oluşu ve tekemmülü; iradenin hazırlanması, izharı ve tespiti için takip edilecek usul,- merasim ve vesikalar anlaşılır"

Yine ayni eserin ayni sayfasında son paragrafta,
"Halbuki kararı verecek meclisin veya heyetin toplanmasına ekseriyetine idaresinde ve kararın alınmasında takip edilecek usule, müzakerenin zaptına yani müzakere zabıtname-lerine, kararı yani iradeyi tespit eden vesikaya taallûk eden kaideler de şekil unsuruna girer. Bunlardaki bozukluk şekil unsurunun sakatlığı neticesini doğurur."

Ayni eser, Sayfa 309'da ise
"kararın verilmesi yani iradenin izharı ile tasarrufun tek-emmül etmiş olması için bir takım hazırlıklara, diğer bazı makamların rey ve mütalâasına ihtiyaç olan yerlerde bu mütekaddim muamelelerin yapılmamış olması tasarrufu usul ve şekil unsuru bakımından sakatlatır."

Ayni eser, sayfa 300'de yetki (salahiyet) v-e irade başlığı altında;

"Hukuki tasarrufun ikinci unsuru salâhiyettir. Yani
hukuki tasarrufun temelini teşkil eden iradenin ehil ve salâhiyetli bir merci veya makamdan sadır olmasıdır."

Ayni eser sayfa 301'de
"idari tasarrufların muteber ve hatta- mevcut olabilmesi için iradenin idare namına irade ızharına salâhiyeti olan bir makam tarafından ızhar edilmiş olması lâzımdır. Böyle bir salahiyeti olmayan kimse tarafından irade ızharı salâhiyetinin kullanılmasına, salâhiyet gaspı denir ve böyle bir ira-deden doğan tasarruf da sakat olur." Denmektedir.

Huzurumuzdaki meselede onur kurulunun bilim kurulu oluşturarak yönetim kurulunun yetkisinde olan soruşturma yetkisini kullanması yetki gasbıdır.

Prof.Dr.A.Şeref Gözübüyük, Yönetsel Yargı isimli eserin -27'nci bası sayfa 215'te Biçim Yönünden Hukuka Aykırılık başlığı altında paragraf 239'da;

"239.-Yönetsel biçim. Biçim, yönetsel işlemlerin önemli ögelerinden biridir. Hemen bütün yönetsel işlemler, belli biçim kurallarına uyularak gerçekleştirilir. Özünd-e biçim, yöntemin bir parçası olmakla birlikte iptal nedeni olarak biçim, geniş kapsamlı bir deyimdir; işlemin yapılması için gereken yol ve yöntemleri de içerir."

Yine aynı eser sayfa 220 Paragraf 246'da
"246.- Ön işlemlerde biçimsel sakatlıklar. Yöne-tsel kararlardan bir bölümü, ön işlemlere gereksinme gösterir. Bu gibi durumlarda yönetim, karar almadan önce, belli bir yerin görüşünü öğrenmek, soruşturma yapmak, ya da incelemede bulunmak zorundadır. Bu tür ön işlemlerde yapılan birincil nitelikteki biç-imsel sakatlıklar işlemin iptalini gerektirir."

Huzurumuzdaki meselede, soruşturmanın yönetim kurulu tarafından layıkı ve yeterince yapılmaması biçimsel sakatlıktır. Bu sakatlığın giderilme olanağı var mı? bu
konuda ayni eser sayfa 222'de şöyle denmekte-dir:

"248.- Biçimsel sakatlıkların sonradan giderilmesi. Yapılan, biçimsel sakatlıkların yönetimce sonradan giderilmesi, ilke olarak, işlemi sakatlıktan kurtarmaz. Sonradan düzeltilen biçimsel sakatlık, işlemin içeriğini etkilemeyecek nitelikte ise, bu -gibi düzeltmeler işleme sağlık kazandırır. Örneğin, bir tutanakta eksik olan imzanın sonradan tamamlanması gibi; buna karşın, düzeltilen biçimsel sakatlık, işlemin içeriğini etkileyen bir sakatlık ise, sonradan yapılan düzeltme, işleme sağlık kazandırmaz, -işlemin iptalini önlemez."

Bu davada eksik addedilen soruşturmanın onur kurulu tarafından yapılması veya bilim kuruluna yaptırılması işlemin içeriğini etkileyen bir işlemdir. Nitekim, onur kurulu başkanı Dr.Mustafa Hami, yukarıda da belirttiğimiz gibi b-ilim kurulu raporu ve ordaki bulguların vardıkları neticeye etkisi olduğunu açıkca söylemiştir.

Davacının üzerinde durduğu noktalardan birisi de müdafaa hakkının verilmediği ve/veya kısıtlandığı ve yine bu bağlamda karardan önce hafifletici sebeplerin al-ınmadığı yönündedir.

Davalılar 1,2,3 ve 4 ise Davacıya müdafaa hakkının verildiği iddiasındadırlar.

Ne yazık ki, disiplin duruşmasının zabıtları Mahkeme
önünde mevcut değildir. Davanın duruşması esnasında Dr.Mustafa Hami bu konuda da sorgulanmıştır. D-r.Mustafa Hami zabıtların mevcut olduğunu söylemiştir. Duruşmaya verilen arada zabıtların temin edileceği Mahkemeye beyan edilmiş olmasına rağmen, bahis konusu duruşma zabıtları Mahkemeye ibraz edilmemiştir. Ancak Davacıya hafifletici sebeplerini sunma fır-satı verilmediği Davalılar tanıkları Dr.Kemal Lordoğlu ve Dr.Mustafa Hami tarafından kabul edilmiştir. Davalılar Avukatı da Mahkemeye hitabında, Davacının hafifletici sebeplerinin alınmış olsa dahi neticenin değişmeyeceğini söylemiştir.

Bir ceza veya dis-iplin duruşmasında, hafifletici sebep, müdafaanın bir parçasıdır. Hafifletici sebeplerin alınmaması müdafaa hakkına uyulmamasıdır. Savunma hakkına uyulmaması da biçim (şekil ve usul) yönünden sakatlık doğurmaktadır. Bu konuda gör Şeref Gözübüyük'ün yukarıd-a referansları verilen eseri sayfa 220, paragraf 245.

Aynı konuda Sıddık Sami Onar yukarıda zikredilen eserinde sayfa 310'da şöyle demektedir:

" Bu nokta bilhassa disiplin muamelelerinde büyük bir ehemmiyeti haizdir: bir bakımdan kaza fonksiyonuna yakl-aşan ve bu itibarla kaza usullerinin tesirleri altında kalan disiplin cezaları tasarruflarında alâkalının müdafaası şarttır. Bu müdafaanın alınmamış olması disiplin tasarrufunun şekli ve usul unsurunda sakatlık husule getirir."


Ayrıca gör: Christodoulos- Fisentzides and The Republic of Cyprus, through The Public Service Commission. 1971 JSC Part 6 page 794.

Bu meselede gördüğümüz önemli bir aksaklığa da temas etmeden geçemeyeceğiz.

Dr.Kemal Lordoğlu, Onur Kurulu üyesidir ve davaya konu kararları veren- heyette yer almıştır. Ayni kişi onur kurulu tarafından oluşturulan bilim kurulunda da üye olarak bulunmuştur ve "Davacının ihmali vardır" şeklindeki onur kurulu kararında etkisi olan bilim kurulu raporunu hazırlayanlar arasında idi.

Bir hukuki işlemde b-ir kişinin, hem itham eden konumunda hem de karar mevkiinde bulunması hukuken kabul edilemez.

Davanın duruşması esnasında, Davacı taraf, Davacının olayda ihmali olmadığı yönünde şahadet sunmuştur. Davalı taraf ise, Davacının olayda ihmali olduğunu ortay-a koymaya yönelik şahadet sunmuştur. Unutmamak gerekir ki, Yüksek İdare Mahkemesinin görevi, idari kararın denetimidir.

Bu cümleden olarak, Yüksek İdare Mahkemesi disiplin mahkemesi yerine geçip, olayda Davacının "ihmali vardır" yönünde karar vermez. Yük-sek İdare Mahkemesi, disiplin mahkemesinin "Davacının ihmali vardır" şeklinde bulguya varırken, önünde yeterli şahadet ve emare var mıydı ve bulgu yasa ve tüzüğe uygun muydu hususlarına bakar.

Huzurumuzdaki meselede, idari kararın usul ve şekil (biçim) y-önünden sakat olduğu, keza soruşturmayla ilgili yetki gasbı nedeniyle yokluk neticesini doğuracak bir sakatlığın olduğu bulgusuna vardıktan sonra, onur kurulunun "Davacının ihmali vardır" bulgusuna varırken önünde yeterli emare ve şahadet vardı veya yoktu -bulgusuna varmak gereksizdir.

Sonuç olarak Davacı davasında başarılı olmuştur. Bu nedenle Davacı lehine Davalı 1,2,4 aleyhine talep takririnin A ve B paragrafları gereğince hüküm ve emir verilir.

Davalı 3'ün idari kararla herhangi bir ilgisi olmadığı i-çin, aleyhindeki dava red ve iptal edilir.

Meselenin kendine has olguları nazara alındıktan sonra, masraflarla ilgili herhangi bir emir vermemeyi uygun gördük.



Necmettin Bostancı Talât D.Refiker Narin F.Şefik
Yargıç Yargıç - Yargıç


29 Haziran, 2009







23






Full & Egal Universal Law Academy