Yüksek İdare Mahkemesi Numara 104/2008 Dava No 44/2009 Karar Tarihi 26.11.2009
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 104/2008 Dava No 44/2009 Karar Tarihi 26.11.2009
Numara: 104/2008
Dava No: 44/2009
Taraflar: Seyfi Tünelci, Şahsen ve/veya Çamlıbel Köyü Muhtarı ve/veya Köy İhtiyar Heyeti sıfatıyla ve diğerleri ile Bakanlar Kurulu ve diğerleri arasında
Konu: Çamlıbel köyünün Lapta Belediyesine bağlanması kararının iptali istemi.
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 26.11.2009

-D.44/09 YİM 104/2008

Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.
Mahkeme Heyeti:Necmettin Bostancı,Talât D.Refiker,Narin F.Şefik.


Davacı:1-Seyfi Tünelci,Şahsen ve/veya Çamlıbel Köyü Muhtarı ve/ve-ya
Köy İhtiyar Heyeti sıfatıyla, Başak Sk.No:2-Çamlıbel-Girne
2-Vedat Osmanlı,Şahsen ve/veya Çamlıbel Köyü Muhtar Azası
ve/veya Köy İhtiyar Heyeti Üyesi Sıfatıyla,Başak Sk.No.3-
Çamlıbel-Girne
3-Çetin Mısırlı-soy,Şahsen ve/veya Çamlıbel Köyü Muhtar Azası
ve/veya Köy İhtiyar Heyeti Üyesi Sıfatıyla, Çamlıbel-Girne
4-Faik Akmandor,şahsen ve/veya Çamlıbel Köyü Muhtar Azası
ve/veya Köy İhtiyar Heyeti Üyesi Sıfatıyla,karanfil
-Sk.No:22,Çamlıbel-Girne
5-İrfan Dürüster,Manolya Sk.No:3,Çamlıbel-Girne
6-Mehmet Nuri,Şahsen ve/veya Çamlıbel Avcılık ve Atıcılık
Kulübü Başkanı sıfatıyle, Feslehen Sk.No:6,Çamlıbel-Girne
7-Çağlayan Cesurer, Kadife Sk.No-:9,Çamlıbel-Girne


- ile -

Davalı:1-Bakanlar Kurulu vasıtasıyle KKTC, Lefkoşa
2-İçişleri Bakanlığı vasıtasıyle KKTC,Lefkoşa
3-Girne Kaymakamlığı vasıtasıyle KKTC,Girne


A r a s- ı n d a.


Davacılar namına: Avukat Ali Fevzi Yeşilada
Davalılar namına: Savcı Sarper Altıncık
İlgili Şahıs namına: Avukat Mehmet Bilimer. -

-------------
K A R A R

Necmettin Bostancı:Davacılar, Davalılar aleyhine ikâme ettikleri bu dava ile aşağıdaki şekilde talepte bulunmuşlardır:

"-A- KKTC Bakanlar Kurulunun almış olduğu Çamlıbel
köyünün 01.09.2008 tarihi itibarıyle Lâpta
Belediyesine bağlanmasının onaylanmasına
ve/veya bağlanmasına ilişkin 30.07.2008 tarih
ve S(K-II) 1634-2008 numaralı ve Resmi- Gazete'nin
Ek IV'ünde 13 Ağustos, 2008 tarihli 152.sayısında
yayınlanan kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna
ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına dair bir hüküm
verilmesi,

B- KKTC Bakanlar Kurulunun, 30.07.20-08 tarih ve S(K-II)
1634-2008 numaralı ve Resmi Gazete'nin Ek IV'ünde 13 Ağustos, 2008 tarihli 152. sayısında yayınlanan ve bu kararın ekindeki listede yer alan köylerin 01.09.2008 tarihi itibarıyle öngörülen Belediyelere bağlanmasına ilişkin kar-arının tümünün ve/veya bu kararın Çamlıbel köyüne ilişkin olduğu ölçüde hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına dair bir hüküm verilmesi,

C- Muhterem Mahkemenin uygun göreceği ahar bir çözüm.

D- İşbu dava masrafla-rı.

Davalılar, Davacının talep takririne karşılık, ön itiraz da içeren müdafaa takriri dosyalamışlardır.

Davalıların ön itirazı, Davacıların bu davayı ikâme etmekte meşru menfaatlerinin olmadığına ilişkindir.

Davanın ileriki safhasında Lâpta Belediy-esi davaya İlgili Şahıs olarak dahil edilmiştir.

Davanın duruşmasına başlanmadan önce taraflar müştereken 3 adet Emare sunmuşlardır.

Davalılar adına bulunan Savcı, ön itirazın öncelikle dinlenmesini talep etmiş, Davacı Avukatının ve İlgili Şahıs Avukat-ının da beyana katılması üzerine ön itirazın öncelikle dinlenmesine karar verilmiştir.

Ön itirazın duruşmasına geçilmeden önce İlgili Şahıs Avukatı ön itiraz duruşması amacıyla Savcılığın müdafaasına katıldığını, Mahkemenin ön itirazın duruşması sonunda -"Davacıların meşru menfaati vardır" bulgusuna varması halinde daha ileri müdafaa sunma hakkını ve keza evrak sunma hakkını mahfuz tuttuğunu beyan etmiştir.

Ön itirazın duruşması amacıyla Davalılar ve İlgili Şahıs herhangi bir tanık dinletmemiş, sadece Ma-hkemeye hitapla yetinmişlerdir. Davacı taraf ise bir tanık dinletmiş ve ayrıca Mahkemeye hitap etmiştir.

Mahkeme önündeki şahadet, layihalar ve emareler ışığında dava ile ilgili olguları kısaca aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:

Girne Kazasında kâin o-lan Çamlıbel, 33/98 sayılı Mülki Yönetim ve Bölümleri Yasası tahtında 15 yerleşim yerini içeren bir bucaktır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi, 51/95 Sayılı Belediyeler Yasası'nda 14/08 sayılı yasa ile tadilât yapmış ve sair düzenlemeler yanında ya-saya geçici 5.maddeyi ilâve etmiştir. Sözkonusu madde, Bakanlar Kuruluna belde sınırlarının değiştirilmesi amacıyla karar alma yetkisi vermiştir. Bu yetkiye dayanarak, Bakanlar Kurulu, bu davaya konu kararı almıştır. Çamlıbel Köyü halkı söz konusu karara i-tiraz etmiş ve Emare 1'de görülen 310 kişi tarafından imzalanan ve kendilerinin Lâpta veya herhangi bir belediyeye bağlanmak istemediklerini beyan eden dilekçeyi İç İşleri Bakanlığına sunmuşlardır.

Çamlıbel'de beledî hizmetler köy muhtarlığı tarafından -görülmektedir. Bu amaçla bir devamlı, iki de geçici müstahdem istihdam edilmektedir. Ayrıca muhtarlığın çöp arabası ile ilâçlama makinesi bulunmaktadır. Defin işleri de muhtarlık tarafından yapılmaktadır. Tüm bu hizmetlerin bedeli köy sakinleri tarafından -toplanan sıhhat-ı umumiye, su ve çöp paralarıyla karşılanmaktadır. Çamlıbel'in belediye sınırları içerisine alınması kararından sonra, Girne Kaymakamlığı 2008 yılı sonuna kadarki sıhhat-ı umumiye, Eylül 2008 sonuna kadar olan su paralarını muhtarlıktan tal-ep etti ve müteakip aylar için Çamlıbel, belediyeye bağlandığı gerekçesi ile sözkonusu resimlerin toplanması amacıyla muhtarlığa makbuz vermedi.

Davanın görüldüğü tarih itibarı ile henüz Lâpta Belediyesi Çamlıbel'e 'kendileri istemediği için' hizmet verm-emektedir.

Tarafların ön itiraz duruşmasındaki iddialarına gelince;
Davacıların İddiaları:
Karar alınırken, Çamlıbel Muhtar ve Azalarının ve köylülerinin görüşleri alınmadı. Onların iradeleri hilâfına karar alındı. Karar, Çamlıbel Muhtar ve Azaları ile -köylülerini ilgilendirmektedir, kararın muhatabı onlardır. Karardan maddi olarak köylüler, yani bireyler etkileneceklerdir. Bunun haricinde Muhtar ve Azaların bundan önce kullandıkları hak ve yetkiler ellerinden alınmıştır. Bu açıdan meşru menfaatleri doğr-udan doğruya ve olumsuz olarak etkilenmiştir.
Davalılar adına bulunan Savcının iddiaları:
Meşru menfaat kavramı açısından, T.C. İdari Yargılama Usulü Yasasındaki düzenleme ile KKTC Anayasasındaki düzenleme farklıdır, orda menfaat ihlâlinden söz edilir KKT-C'deki düzenlemede menfaatin doğrudan doğruya etkilenmesi söz konusudur. YİM İstinaf 6/94 D.1/95'de meşru menfaatle ilgili prensipler ortaya konmuştur. Buna göre, meşru menfaatin hukuki bir zemine dayanması ve doğrudan doğruya etkilenmesi gerekir. Davacıla-rın iddiaları, bizim belediyeye bağlanmamız doğru değil, biz belediye olmalıyız, biz Çamlıbel Muhtarlığı olarak hizmet veremeyeceğiz, para toplayamayacağız, ödeyemeyeceğiz, vergiler artacak, şeklindedir. Davacıların, "biz belediye olmalıyız" şeklindeki idd-ialarının yasal temeli yoktur. Köyün meşru menfaati hizmetlerden yararlanmasıdır. Davacıların iddiaları, meşru menfaatın olumsuz olarak etkilenmesine gerekçe değildir.

İlgili Şahıs Avukatının iddiaları:
İlgili Şahıs Avukatı, Savcının iddialarına katılması- yanında, aşağıdaki iddiaları yapmıştır:
Muhtar ve Köy İhtiyar Heyetinin Fasıl 244'deki yetkileri, dava konusu karardan etkilenmiş değildir. Dolayısıyle Davacı 1'in davada meşru menfaati yoktur. Kişilerin ödeyeceği harçların karşılığında hizmet alacakları -için, meşru menfaatlerinin olumsuz yönde etkilenmesi söz konusu olamaz.

Huzurumuzdaki davada, Davacı sayısı 7'dir. İlk dört sıradaki Davacılar, Davacı 1 şahsen ve köy muhtarı ve/veya İhtiyar Heyeti Üyesi sıfatı ile Davacı 2,3,4 ise şahsen ve muhtar azası- ve/veya köy ihtiyar heyeti üyesi sıfatı ile dava etmektedirler. Davacı 5,6 ve 7 ise sadece şahsen dava açmışlardır.

Davacıların konumu nedeni ile konuyu iki yönden inceleyeceğiz.

1- Muhtar, Aza veya Köy İhtiyar Heyeti Üyesi sıfatı ile
Davacı 1,2,-3,4'ün bu davayı ikâme etmekte meşru
menfaatleri var mı?
Tüm Davacıların şahsen bu davayı ikâme etmekte meşru menfaatleri var mı?

Yukarıdaki soruları incelemeden önce meşru menfaatin ne
olduğuna, İdare Hukuku bakımından ne anlama geldiğine bakmakta y-arar vardır.

İdari dava ikâmesi için ön şart olan meşru menfaat, davayı ikâme eden açısından, şahsi, meşru ve halen mevcut bir menfaat olması gerekir. Menfaatin meşru olabilmesi için bir hukuki durumdan çıkması gerekir. Yani menfaat veya hakkın kişi açı-sından Anayasa'dan, kanundan, tüzükten, yönetmelikten veya sözleşmeden doğması gerekir. Bu konuda Ord.Prof.Sıddık Sami Onar İdare Hukukunun Umumi Esasları isimli eserinin 3.cildinde sayfa 1781'de;
"Menfaatin meşru sayılabilmesi için hukukî bir durumdan
- çıkması, böyle bir duruma dayanması lâzımdır.
Binaenaleyh Anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik, idarî
teamüller, içtihat, mukavele veya diğer bir idarî
karardan çıkan umumî veya hususî bir hukukî duruma
dayanan menfaatler- meşru sayılır." demektedir.


Menfaatin şahsi olması demek, kişinin dava konusu karardan doğrudan doğruya etkilenmesi demektir. Menfaat, dava açıldığı zaman en azından dava görüldüğü zaman mevcut olmalıdır. İlerde gerçekleşecek olan veya muhtemel olan m-enfaat ihlâli dava ikâmesi için yeterli değildir.

Bu konuda Ord.Prof.Sıddık Sami Onar ayni eserinde ayni sayfada şöyle demektedir:

"Menfaatin halen mevcut olması, davanın ikâmesi ve hiç
olmazsa intacı zamanında mevcut ve tahakkuk etmiş
- olması demektir. İleride husulü melhuz olan, düşünülen,
ihtimal dahilinde bulunan bir menfaat iptal davası açma
salâhiyeti vermez."

Bahsedilen menfaat ile, davayı ikâme eden arasında ciddi ve makul bir ilginin olması gerekir. İdari dava-da menfaatten bahsedebilmek için ille de bir hakkın ihlâli gerekmez. Menfaatın ihlâli dava ikâmesi için yeterlidir. Yeter ki şahsi menfaat doğrudan doğruya haleldar olmuş olsun. Dolayısı ile dolaylı bir etkileşim veya sırf vatandaş olmak sıfatı ile doğan b-ir etkileşim idari davaya konu olmaz.

Şeref Gözübüyük, Yönetsel Yargı isimli eserinde, 27. baskı sayfa 169'da TC Danıştayının 6. dairesinin 15.12.1993 tarihli kararından yaptığı iktibasta ilgili kısımda şöyle demektedir:

"İdari işlemlerin hukuka uygunl-uğunun yargı
yoluyla denetimini amaçlayan iptal davalarında
davacının subjektif ehliyet şartı olan "menfaat ilgisinin" bulunup bulunmadığı yargı yerince takdir edilecektir. Yasada menfaat ihlali koşulunun getirilmiş olması karşısında, salt vatandaşlık sı-fatı,davacıyla hukuka aykırı olduğu öne sürülen işlem arasında menfaat ilgisi kurulması için yeterli görülemez.


"İptali istenilen işlemle davacı arasında menfaat
ilgisinin kurulabilmesi ancak kişisel- meşru-güncel bir
menfaatin varlığıyla mümkündür. -Aksi halde, kişilerin
kendi menfaatini etkilemeyen, ciddi ve makul bir
ilişkisinin bulunmadığı idari işlemlere karşı iptal
davası açabilmesi idarenin işleyişini olumsuz yönde
etkileyecektir."

Sıddık Sami Onar da İdare Hukukunun Umumi Esasları isi-mli eserinde cilt III sayfa 1780'de şöyle demektedir:

"Bilindiği gibi her menfaat hak kuvvet ve mahiyetinde olmadığından bundan maksat kararın sübjektif bir hakkı ihlâl etmesi değildir. Buradaki menfaatten maksat ciddî
ve makul bir alâkadan ibarettir. Bi-naenaleyh menfaatin mutlaka para vesair maddi bir kıymet ölçüsü ile ölçülebilecek mali bir mahiyeti haiz olması lâzım değildir. Ciddi ve makul olmak şartı ile manevi bir
alâka ve menfaatin ihlâl edilmiş olması da bu şartın tahakkuku bakımından kâfidir."

- Aynı eserde, sayfa 1781'de Sıddık Sami Onar, Türkiye
Cumhuriyetinde İdare Mahkemelerinin yetkisinde olan tam kaza davaları ile iptal davaları arasındaki farkı izah ederken, tam kaza davalarının kaynağının bir hakkın ihlâli olduğunu belirttikten sonra ayn-en şu ibareleri kullanmaktadır:

"Halbuki iptal davalarında menfaat şartı davanın
esasına taallûk etmiyen, dışında kalan ve sadece
davanın kabulû ve dinlenmesi için aranılan bir usul
ve şekil şartıdır: menfaatin ihlâl edilmiş olması
davanın neticesine- tesir etmez. Yani menfaatin ihlâl edilmemiş olması davanın reddi veya ihlâl edilmiş
olması davanın kabulü ile bu menfaati ihlâl eden
hukukî tasarrufun iptali için bir sebep teşkil etmez.
Bu şart davada ciddiyeti temin etmek, alâkasız
kimselerin lüzums-uz müracaatlarla idarî kaza mercilerini işgal etmelerine mâni olmak için konulmuş şeklî bir şarttır: Davacının kararla ciddî ve makul bir alâkası olduğu ve binaenaleyh davasının da ciddî ve samimî bulunduğu anlaşılan dava kabul edilir. Esas hakkındaki kara-rda artık bu menfaat şartının hiç yeri ve tesiri yoktur; menfaatin mevcudiyeti ve ihlâl edilmiş olduğu sabit olsa ve fakat idarî kararda bir sakatlık, bir
iptal sebebi bulunmasa iptal talebi reddedilir ve
menfaati ihlâl eden karar yürürlükte kalmakta dev-am eder."

Meşru menfaatle ilgili izahatı akılda tutarak önce birinci başlık altındaki soruyu inceleyelim;

Fasıl 244 Köy İhtiyar Heyetleri Yasası'dır. 30.11.1931
tarihinde çıkarılan ve muhtelif tarihlerde tadil edilen bu yasa, Muhtar ve Azaların atanm-asına ilişkin yasayı konsolide eden ve değiştiren ve Muhtarlarla Azaların görevlerini düzenleyen yasadır. Konu yasanın 12. maddesinde Muhtarın görev ve yetkileri, 14. maddesinde Azaların görev ve yetkileri sayılmaktadır.

Davaya konu karar, Fasıl 244'ün g-erek 12. gerekse 14. maddesinde belirtilen görev, yetki ve hakları hiçbir şekilde etkilememektedir. Dolayısıyle muhtarlığın ve köy ihtiyar heyetinin bu meselede meşru menfaati olamaz.

İkinci başlık altındaki soruya gelince, bu konuda şahadet veren Seyfi -Tütüncü menfaat ihlâlini iki nedene dayandırmıştır.
Su, çöp toplama, ilâçlama gibi hizmetler karşılığı ödenecek paralar, belediye geldiği zaman yüksek olacaktır.
Muhtarlık olarak verilen hizmet, belediyenin vereceği hizmetten daha iyidir.

Meşru menfaatin- olduğu var sayılarak ileri sürülen yukarıda
bahsettiğimiz iki husus, ileride geçekleşeceği için idari davaya konu olamayacağı prensibini belirttikten sonra, böyle bir meselede meşru menfaat noktası var mı incelemek gerekir.

Çöp toplama, su temin etme, -cenaze defnetme, aydınlatma gibi hizmetler beledî hizmetlerdir. Bu hizmetler, ülkemizde belediyeye bağlı yerlerde belediyeler tarafından, belediyeye bağlı olmayan yerleşim yerlerinde muhtarlıklar veya köy ihtiyar heyeti tarafından veya ilgili yasalarda bel-irtilen komisyonlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu konuda örnek olarak Fasıl 259 Kamu Sağlığı (köyler) Yasası ile Fasıl 349 Köy (Ev Maksatları) Suları Yasası'nı gösterebiliriz.

Anılan hizmetler karşılığı, hizmet verilen yerleşim yeri sakinlerinde-n, resimler alınmaktadır. Hizmet karşılığı sakinlerin resim ödemesi yasal bir yükümlülüktür.

Beledî hizmeti alma veya beledî hizmetten faydalanma ise sakinlerin hakkıdır. Başka bir ifade ile kişilerin yani sakinlerin menfaati, beledî hizmetlerden faydala-nmaktır. Sakinlerin hizmetlerden faydalanmamaları veya kısmen faydalanmaları neticesini doğuran her eylem, işlem veya karar kişi üzerinde doğrudan doğruya menfi etki husule getirdiği takdirde menfaat ihlâlidir. Dava konusu kararda böyle bir husus görülmeme-ktedir. Dolayısıyla menfaat ihlâlinden bahsedilemez.

Beledî hizmetin daha pahalı alınacağı hususu gerçek dahi olsa bir menfaat ihlâli mi?

Yasada belirlenen bireylerin her biri mükelleftir. Belediyeye bağlanmakla bu resim ödeme mükellefiyeti devam ede-cektir. Resmin yüksek olacağı ve mali külfet getireceği iddiası yapılmıştır. Resim, hizmet karşılığı alındığı için bunun beklenenin üzerinde olması bir menfaat ihlâli olarak
değerlendirilemez. Maliyetin yüksek olup olmadığı hususu, ancak verilecek hizmetin- kalitesi ve o hizmet için yapılacak masraf ile belirlenecek bir husustur. Hizmetin pahalı olması veya verilen hizmet kalitesinin düşük veya ödenen resmin karşılığı olmaması, İdare Mahkemesinin denetimine tabii değildir. Bu konudaki denetim, ancak siyasi d-enetimin konusu olabilir ki bu da seçim zamanı sandıkta tebarüz eder. Kaldı ki bahsedilen maliyetin artacağı keyfiyeti, ilerde gerçekleşeceği ihtimali olan bir husustur. Yukarda da temas ettiğimiz gibi maliyet artışı keyfiyeti meşru menfaat ihlâli olarak k-abul edilse dahi ilerde gerçekleşeceği için idari davanın konusu olamaz.

Yukarıda belirtilenler ışığında bu davada Davacıların meşru menfaati yoktur. Bu nedenle dava ret ve iptal edilir.



Necmettin Bostancı Talât D.Refiker Narin F.Şefik
- Yargıç Yargıç Yargıç





26 Kasım, 2009



10






Full & Egal Universal Law Academy