Yüksek İdare Mahkemesi Numara 103/1998 Dava No 7/2003 Karar Tarihi 16.05.2003
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 103/1998 Dava No 7/2003 Karar Tarihi 16.05.2003
Numara: 103/1998
Dava No: 7/2003
Taraflar: Gül Öztek ile Başsavcılık ve diğerleri
Konu: KKTC'den çıkışını yasaklayan kararın iptali istemi - Meşru menfaat -
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 16.05.2003

-D.7/2003 YİM 103/98

Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.
Mahkeme Heyeti: Mustafa H. Özkök, Şafak Öneri, Necmettin Bostancı.
Davacı: Gül Öztek, Bolu Sokak, 9/1, Küçük Kaymaklı, Lefkoşa

ile --

Davalı: 1. KKTC. Başsavcılığı, Lefkoşa
2. KKTC. Bakanlar Kurulu, KKTC Başsavcılığı
vasıtası ile, Lefkoşa
3. Polis Genel Müdürlüğü, KKTC Başsavcılığı
vasıtası ile, Lefkoşa
4. Muhaceret Polisi Müdürlüğ-ü, KKTC Başsavcılığı
vasıtası ile, Lefkoşa
5. Çalışma ve İskân Bakanlığı, KKTC Başsavcılığı
vasıtası ile, Lefkoşa
6. Şehir Planlama Dairesi Müdürlüğü, KKTC
Başsavcılığı vasıtası ile, Lefkoşa

- A r a s ı n d a.

Davacı namına: Avukat Abdurrahman Şeref ve Avukat Emine Erk
Davalılar namına: Başsavcı Yardımcı Muavini Müjgan Irkad.

-----------------

K A R A R


Mustafa H. Özkök: Davacı, dosyalamış olduğu işbu davasında- Davalıların 24.3.1998 tarihinde almış olduğu ve Davacının bilgisine 25.3.1998 tarihinde gelen ve Mahkeme kararı olmaksızın 25.3.1998 - 1.4.1998 tarihleri arasında KKTC'den çıkışını yasaklayan ve/veya engelleyen ve/veya kısıtlayan idari karar ve/veya işlem-in geçersiz ve/veya kanunsuz ve/veya etkisiz ve/veya yoklukla malül olduğu ve/veya hiçbir etkisi olmadığına dair emir ve/veya hüküm talebinde bulunmuştur. Talep Takririnin olgular bölümünde ise özetle;

Davacının KKTC vatandaşı olduğunu, kişisel amaç-lar ve/ veya bir davet üzerine İngiltere'ye ziyaret amacıyle 25.3.1998 tarihinde Ercan'dan uçmak üzere geçerli bir bilet temin ettiğini, tasarrufunda KKTC pasaportu olduğunu ve İngiltere Yüksek Komiserliğinden 19.3.1998 tarihinde vize temin ettiğini, 25.3.-1998 tarihinde Ercan Hava Limanında uçuş için işlemlerini yaptığını ve bagajlarını teslim edip boarding card alıp valizlerini uçağa koymak üzere teslim ettiğini, bu işlem-lerden sonra Muhacerette görevli polis önünde yapılan pasaport kontrolünde polis memu-ru tarafından kendisine 25.3.1998 - 1.4.1998 tarihleri arasında çıkışının yasaklanmış olduğunun söylendiğini, sebebini sorduğunda ise gerek polis memuru gerekse amirinin yurt dışına çıkışının engellenmesi ile ilgili izahat veremediği gibi herhangi bir Mahk-eme kararı da ibraz edemediğini, polis memuru tarafından çıkışının engellenmesi işleminin Başsavcılıktan kaynaklanabileceğinin belirtilmesi üzerine Başsavcılık ile temas kurmaya çalıştığını ancak muhatap bulamadığını ve netice itibarıyle herhangi bir Mahke-me kararı olmaksızın seyahat özgürlüğünün engellenip yurt dışına çıkamadığını belirterek davadaki işlemi doğrultusunda hüküm verilmesini talep etmiştir.

Davalıların adına müdafaa dosyalayan Başsavcılık ise müdafaalarında öncelikle iki ön itiraz ileri- sürmüştür. Birinci ön itiraz Davacının meşru menfaatinin hem dava açıldığında hem de davanın işitilme aşamasında mevcut
olması gerektiğini, başvuruya konu kararın ise 1.4.1998
tarihinde yürürlükten kalktığı için dava açıldığı tarihte uygulanabilir bir ka-rar olmadığından Davacının meşru menfaatının kalmadığını belirterek davanın ileri götürüleme-yeceğini ileri sürmüştür.

İkinci iptidai itiraz ise Davacının Kaza Mahkemesinde hukuk davası açtığı nedeniyle işbu davayı açamayacağı yönündedir.

Mü-dafaaya devamla Davacının benzeri durumdaki bazı kamu görevlileri ile birlikte 27-28.3.1998 tarihleri arasında Brüksel Kadınlar Grubu adı altında Londra'ya yapılacak ziyarete ve/veya politik toplantıya katılma kararı verdik-lerini, toplantıyı düzenleyen ül-ke yetkililerinin biletlerini temin ettiğini, Davacının bu maksatla 12.3.1998 tarihinde
izin talebinde bulunduğunu, ancak Davacının yürütmekte olduğu projenin bitirilebileceğini düşünerek amiri tarafından talebinin 3 hafta sonraya ertelendiğini ve dolayıs-ıyle izin talebinin reddolunduğunun Davacıya şifahi olarak bildiril-diğini, Davacının izinsiz diğer bazı kamu görevlileri ile birlikte yurt dışına gitmeye teşebbüs edeceklerini öğrenmesi üzerine Başbakanlık tarafından çıkışlarının önlenmesi için Başsavcılı-ktan talepte bulunulduğunu, Başsavcının da 23.3.1998 tarihli yazıyı ekindeki liste ile Emniyet Genel Müdürlüğüne
göndererek listedeki şahısların yurt dışına gitmeye teşebbüs etmeleri halinde çıkışlarının önlenmesi gerektiğini ve gerekli işlemlerin yapılmas-ını talep ettiğini, bu nedenle Davacının 25.3.1998 tarihinde Ercan Havaalanında çıkışının engellen-diğini, kamu görevlisi olan Davacının Kamu Görevlileri Yasasına uymak mecburiyetinde olduğunu, engellenmesinin bir ceza değil Yasaya uymak için bir tedbir ol-duğunu, keza disiplin suçu işlenmesinin önlenmesi gayesi ile 1.4.1998'e kadar çıkışının yasaklandığını ileri sürmüştür.

Davanın duruşması yapılmıştır. Duruşmaya başlamadan önce Davacı, Davalı No.(2), (5) ve (6) aleyhindeki davalarını ileri götürme-yeceğini beyan etmiş ve sadece Davalı No.(1), (3) ve (4) aleyhindeki davayı ileri götürmüştür. Davanın duruşması sırasında taraflar 1'den 16'ya kadar işaretli evrakları emare olarak ibraz etmişlerdir. Keza Davacı bizzat şahadet vermiş başka tanık çağırma-mıştır. Davalı taraf ise 1 tanık dinlet-
miştir.

Davacı verdiği şahadetinde özetle; kamu görevlisi olduğunu, İngiltere'de düzenlenen bir toplantı için davet aldığını, bu davete icabet etmek için 12.3.1998 tarihinde 23.3.1998 - 27.3.1998 tarihleri -arasında 5 gün gaybubet
izni talep ettiğini, izninin önce onaylandığını, bu nedenle gerekli vizeyi aldığını, 20.3.1998 tarihinde ise izninin onaylanmadığının ve/veya 3 hafta sonraya ertelendiğinin kendisine bildirildiğini, 25.3.1998 tarihinde Ercan Havaal-anına çıkış için gittiğini, bir grup olduklarını,
bilet işlemlerinden sonra Muhaceret polisi tarafından gruba dahil olan kamu görevlilerinin çıkışlarının yasak olduğunun söylenerek yurt dışına çıkışlarının önlendiğini, kamu görevlisi olmayan arkadaşlarını-n ise yurt dışına gittiklerini,
Mahkeme kararı olmaksızın seyahat özgürlüğünün kısıtlandığını ileri sürerek davadaki talebini yinelemiştir.

İstintakında ise esas sorgulamasında söylediklerini tekrarlamıştır.

Davalı Tanığı Sevim Altan şahadeti-nde özetle; halen emekli olduğunu, 1998 yılında ise Şehir Plânlama Dairesinde Müdür Muavini Vekili olarak görev yaptığını, müdür olmadığı için müdüre de vekâlet ettiğini, Davacının 12.3.1998 tarihinde izin dilekçesi ile 5 gün izin talep ettiğini, iş yoğunl-uğu nedeniyle iznini 3 hafta sonraya ertelediğini ve Davacıya
izin talebini reddettiğini şifahi olarak söylediğini, 20.3.1998 tarihinde ise Davacının davetiye ibraz ederek
düğüne gitmek istediğini belirttiğini ancak yine izninin reddedildiğini, izin dile-kçesi üzerindeki notların 12.3.1998 ve 20.3.1998 tarihlerinde kendisi tarafından düşüldüğünü belirtmiştir.

İstintakında ise esas sorgulamasında söylediklerini tekrarlamıştır.

Duruşmanın tamamlanmasını müteakip taraflar hitaplarını yapmıştır-. Davacı Talep Takririndeki iddialarını tekrar-layarak talebinde ısrarlı olduğunu belirtmiştir.

Davalı taraf da Müdafaa Takririnde ileri sürülen iddiaları yineleyerek davanın reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Sunulan şahadet, ibraz olu-nan emareler ve dosya tetkikinden sonra meselenin olgularının kısaca şöyle
olduğu anlaşılmaktadır.

Davacı kamu görevlisi olup İngiltere'de düzenlenecek
bir toplantıya katılmak için aldığı bir davet üzerine çalıştığı daire müdürlüğüne 12.3.1998 t-arihli Emare 2
izin dilekçesi ile yaptığı müracaatında yurt dışında geçirilmek üzere 23.3.1998 ve 27.3.1998 tarihine kadar
5 gün izin talebinde bulunmuş, izin verildiği düşüncesi
ile Emare 3 gerekli vizeyi temin etmiş ancak Emare 6, 20.3.1998 tarihli y-azı ile izninin onaylanmayıp 3 hafta sonraya ertelendiğinin kendisine bildirildiği, 25.3.1998 tarihinde ise yurt dışına gitmek üzere Ercan Havaalanına gittiği ve bilet kontrolü yapıldıktan sonra Muhaceret Polisinin pasaport kontrolü sırasında Davacının bil-gisayar-daki kayıtlara göre yurt dışına çıkışının yasaklandığı
nedeniyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dışına çıkışının engellendiği anlaşılmaktadır.

Bu işlemin nasıl gerçekleştiğine gelince; Emarelerin incelenmesinden Başbakanlık Müsteşarı tarafınd-an Başsavcılığa gönderilen Emare 10 yazılı talep ışığında olayın Başsavcılığın Emniyet Genel Müdürlüğüne yazdığı ve Emare 11 olarak ibraz edilen talimat evrağı ışığında vukua geldiği görülmektedir.

Başbakanlık tarafından Başsavcıya gönderilen Emare- 10 yazı şöyledir:


"Sayı: BB/12/76/12
Konu: Yurt Dışına Çıkışın
Engellenmesi Hk. Lefkoşa, 23.3.98


KKTC Hukuk Dairesi
Lefkoşa.

Ekte adı ve soyadı belirtilen Kamu Görevli-
lerinin,- Kurumları ile yapılan temasta, bağlı
bulundukları kurumdan izin almaksızın yurt
dışına gitmek üzere hazırlık yaptıkları öğrenil-
miştir. Bilindiği üzere bu gibi davranışlar
Kamu Görevlileri Yasasına aykırı olup haklarında
di-siplin işlemlerinin yapılmasını da gerektirmek-
tedir.

Bu nedenle ilgili şahısların yurt dışına
çıkışlarının engellenmesi için gerekli girişimin,
tarafınızdan yapılmasını aldığım talimata atfen
saygı ile arz ederim.

- Mustafa T. TOKAY
Müsteşar"


Başsavcının Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderdiği Emare 11 yazı ise şöyledir:
"SAV-SAYI:PGM/98 Tarih:23 Mart 1998
TEL :2286616-
FAX :2286571
KONU :Yurt dışına çıkmak isteyen
kamu görevlileri hk.

Sayın Atilla Sav,
Polis Genel Müdürü,
Lefkoşa.

İlgi:Başbakanlıktan alınan 23.3.1998
tarih ve BB/12/76-/12 sayılı yazı.
--------------------------------

İlgi yazı gizli olarak tarafıma gönderil-
miştir. Yazının bir sureti ile ekteki listeyi
size gönderiyorum. Listede isimleri görülen
konu şahısların yurt dışına -izinsiz olarak
gitmeleri mümkün değildir. Bu nedenle izinsiz
olarak yurt dışına gitmeye teşebbüs etmeleri
halinde çıkışlarının men edilmesi için bun-
ların stop liste alınmalarını ve yurt dışına
çıkışlarının önlenmesi için ge-rekli işlemlerin
yapılmasını rica eder, saygılar sunarım.


Akın A. Sait
K.K.T.C. Başsavcısı."


Sunulan emarelerden ve Sayın KKTC Başsavcısının Emniyet
Genel Müdürlüğüne gönd-erdiği Emare 11 yazıda "ilişik listede isimleri görülen konu şahısların yurt dışına izinsiz olarak gitmeleri mümkün değildir" denmektedir. Önümüzde Başsavcının yazısından sonra Emniyet Genel Müdürünün ne tür bir işlem ve/veya işlemler yaptığı hususunda şa-hadet ve/veya emare yoktur. Keza 25.3.1998 tarihinde Davacıya "Emniyet Genel Müdürünün talimatı ile çıkışı yasaklanmıştır" denmemiştir. Sadece sebebini bilmedikleri bir nedenle çıkışının yasak-landığı söylenmiştir ve Başsavcılığın ilgili olabileceği yön-ündeki bilgi ışığında Davacı Başsavcılıkla temasa geçmeye çalışmış ise de Başsavcılığa ulaşamadığı şahadetinden anlaşılmaktadır.

Tüm yukarıda söylenenler dikkate alındığında yurt
dışına çıkışın engellenme işleminin Başbakanlık Müsteşarının 23.3.199-8 tarihli KKTC Hukuk Dairesi Lefkoşa'ya yazılan ve ekte listede isimleri yazılı kişilerin (Davacının ismi de mevcuttur) yurt dışına çıkışının yasaklanması talebinde bulunulan yazısı ışığında KKTC Başsavcısının Emare 11 yazısı
ile listenin Emniyet Genel Mü-dürlüğüne iletilmesi ve İlgili Kişilerin yukarıda belirtilenler ışığında stop listeye alınıp çıkışlarının yasaklanması için işlem yapılması talebi üzerine bu davadaki Davacı ile ilgili gerekli işlemin yapılarak Davacının çıkışının yasaklandığı anlaşılmakta-dır.

Bu davada karar verilecek hususun Davacının 25.3.1998 tarihinde Ercan Havaalanından yurt dışına çıkışının yasaklanmasının anayasa ve yasalara uygun olup olmadığı,
diğer bir deyişle, kamu görevlisi olan Davacının izinsiz
yurt dışına çıkışının- önlenmesinin yasal olup olmadığıdır.
Bu soruya cevap bulmak için Anayasamızda ve yasalarımızdaki
mevcut yasal durumu incelememiz gerekir.

Seyahat özgürlüğü ile ilgili Anayasanın 22. maddesi şöyledir:


"Gezi ve Yerleşme Özgürlüğü
Mad-de 22.
(1) Her yurttaş, gezi özgürlüğüne sahiptir;
bu özgürlük ancak ulusal güvenliği sağlama
ve salgın hastalıkları önleme amaçlarıyla
ve yasa ile sınırlanabilir.
(2) Her yurttaş, dilediği yerde yerleşme
özgür-lüğüne sahiptir; bu özgürlük, ancak
ulusal güvenliği sağlama, salgın hastalıkları
önleme, kamu mallarını koruma, sosyal,
ekonomik ve tarımsal gelişmeyi ve sağlıklı
kentleşmeyi gerçekleştirme zorunluluğuyla
-ve yasa ile sınırlanabilir.

(3) Her yurttaş, yurda girme ve çıkma özgürlüğüne
sahiptir. Yurt dışına çıkma özgürlüğü yasa
ile düzenlenir.
(4) Hiçbir yurttaş, isteği dışında Devlet sınırları
dışına çıkarılamaz ve -aynı şekilde girmekten
alıkonulamaz."

Kamu görevlilerinin izin hakkını düzenleyen 7/79 sayılı Yasanın 106. maddesi ise şöyledir:

"106. (1) İzin, her kamu görevlisinin hakkıdır ve
her kamu görevlisi yılda en az on beş gü-n
izin kullanma zorundadır. Bağlı bulunduğu
kurum, bu hakkın kullanılmasını sağlamak
amacıyla gerekli düzenlemeyi yapmakla
yükümlüdür.
(2) İki yıldan az hizmeti bulunan kamu görevli--
lerinin her tamamlanmış hizmet aylarına
karşı iki buçuk gün; iki yıldan daha fazla
hizmeti bulunan kamu görevlilerinin ise,
her tamamlanmış hizmet aylarına karşı üç
buçuk gün izin -hakları vardır.
(3) İki yıla kadar hizmeti olanların kazanmış
oldukları izin, toplam 32 günü aşmamak ko-
şuluyla, herhangi bir hizmet yılı için 16
güne kadar; iki yıldan fazla hizmeti olanla-
- rın kazandıkları izin, toplam 84 günü
aşmamak koşuluyla herhangi bir hizmet yılı
için 28 güne kadar biriktirebilir.
Ancak iki yıla kadar hizmeti olanların
kazandıkları izin toplamı 32 g-üne ve iki
yıldan fazla hizmeti olanların kazandıkları
izin toplamı 84 güne geldiği zaman izin
biriktirilmez. 84 günün üzerinde kazanılan
izinler kazanıldığı takvim yılı içinde
kul-lanılır.
(4) Üç iş gününden daha uzun bir süre izin
alındığı takdirde, bu izin süresi arasına
giren resmi tatiller ve hafta sonu tatilleri
de kamu görevlisinin izninden sayılır.
(5) Kamu g-örevlileri, yıllık izin haklarını ya
tümüyle bir defada veya ayrı ayrı dönem-
lerde kullanabilirler. İzin kullanım
zamanı, kamu görevlilerinin bağlı bulun-
dukları kurumlarda düzenlenir.
- (6) Kamu görevlisi yıllık izin hakkını, izin
başvurusunda belirtmek koşuluyla yurt
içinde veya yurt dışında kullanabilir.
Kamu görevlisi yıllık izin hakkını
kullandığı sırada geri çağrılma- nedeniyle
uğrayacağı maddi zararlar kurumlarınca
giderilmek koşuluyla ancak aşağıdaki
durumlarda geri göreve çağrılabilir, aksi
takdirde çağrılamaz:

(a) Görevini doğrudan doğruya kendisinin
- yerine getirmesine zorunluluk olması
halinde;
(b) Görevi ile ilgili tanıklık yapmasının
veya Kurumunu temsil etmesinin zorunlu
olduğu hallerde.

(7) İzin hakkının kullanımı ile ilgili usul ve
esaslar, Bakanlar Kurulun-ca çıkarılacak bir
tüzükle düzenlenir.
(8) Bu madde amaçları açısından yıl, takvim
yılını anlatır."


Anayasanın 22. maddesinin (3). fıkrasında her yurttaşın
yurda girme ve çıkma özgürlüğüne sahip olduğu belirt-ilmek-tedir. Yurt dışına çıkma özgürlüğünün ise yasa ile düzenleneceği öngörülmektedir. Ancak bugüne kadar böyle
bir yasal düzenlemenin yapılmadığı sunulan şahadet ve
yapılan beyanlardan anlaşılmaktadır. 7/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasasının 106. mad-desi "izin hakkı ve yıllık izinlerin düzenlenmesi" kenar başlığını taşımaktadır. Aynı maddeden de anlaşılacağı gibi izin hakkının kullanılmasının esas ve usullerinin Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak
bir tüzükle düzenleneceği öngörülmektedir. Anaya-sal ve
yasal durumu incelediğimizde Davacının talebi Anayasada
temel hak ve özgürlükler arasında yer alan seyahat özgürlüğünün Anayasanın 22. maddesinin (3). fıkrasında öngörülen yurt dışına giriş ve çıkış hakkının 25.3.1998 tarihinde engellendiği ve meş-ru menfaatının zedelendiği cihetle yine Anayasanın 152. maddesi gereğince huzurumuzdaki davayı açma hakkı olduğu anlaşılmaktadır.

Şimdi Davalıların ileri sürdüğü, Davacının meşru
menfaati olmadığı yönündeki iddialarını inceleyelim. Genel prensi-p ve Anayasamızın 152. maddesinde belirtildiği gibi idari karar ve işlemler ile ihmaller yargı denetimine tabi tutulmaktadır. Anayasamızda belirtilen bu husus hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesi ile uyum içindedir.

Anayasamızın 152. maddesin-in (1), (2) ve (3). fıkraları
şöyledir:


"Madde 152.
(1) Yüksek İdare Mahkemesi, yürütsel veya
yönetsel bir yetki kullanan herhangi
bir organ, makam veya kişinin bir
kararının, işleminin veya ihmalinin,
- bu Anayasanın veya herhangi bir yasanın
veya bunlara uygun olarak çıkarılan
mevzuatın kurallarına aykırı olduğu
veya bunların sözkonusu organ veya
makam veya kişiye verilen yetkiyi
aşmak veya kötüye kullan-mak suretiyle
yapıldığı şikâyeti ile kendisine yapılan
başvuru hakkında, kesin karar vermek
münhasır yargı yetkisine sahiptir.


(2) Böyle bir başvuru, sahip olduğu meşru
bir menfaatı, bu gibi karar veya işl-em
veya ihmal yüzünden olumsuz yönde ve
doğrudan doğruya etkilenen kişi tarafından
yapılabilir.

(3) Söz konusu başvuru, karar veya işlemin
yayınlanması tarihinden veya yayınlanmadığı
takdirde veya bi-r ihmal halinde, başvuran
kişinin bunu öğrendiği tarihten başlayarak
yetmiş beş gün içinde yapılır."


Bu prensipleri ve Anayasamızdaki hükümleri meselemize uyguladığımız zaman İdarenin yaptığı işlem sonucu 25.3.1998 - 1.4.199-8 tarihleri arasında Davacının yurt dışına çıkışı engellenmiştir ve bu tarihler geçtiği nedeniyle Davacının hakkını arayamayacağı diğer bir deyişle süreye bağlı bir
karar ve/veya işlemden dolayı zarar gören bir kimsenin o süre geçmesi nedeniyle Mahkemeye -başvurma hakkından yoksun olması demektir. Bu durum yukarıdaki ilkeye ve Anayasal prensiplere de terstir. Çünkü bu durumda Davacı çıkış yasağını 25.3.1998'de öğrenmiş ve yasak iddiaya göre 1.4.1998 tarihinde sona ermiştir. Bu kısa sürede Davacının davas-ını açıp dinletme ve karar alması mümkün olmadığına göre Mahkemeye başvurma hakkı elinden alınmış olur. Bugüne kadar verilen içtihat kararlarında dava açıldığı tarihte davayı açan
kişinin meşru menfaatinin mevcut olduğu süreç içerisinde yapılan işlemlerd-en dolayı meşru menfaatinin sona erdiği
nedeniyle konuların akademik kalması nedeniyle belli
davaların dinlenmeyerek reddedildiği sunulan içtihat kararlarından anlaşılmaktadır.

Ancak bu davadaki gibi Anayasamızın "Temel Hak ve Özgürlükler" arasın-da saydığı haklardan biri olan seyahat özgürlüğünün kısıtlanması veya geçici bir süre için askıya alınması gibi, ki meselemizde Davacının 25.3.1998 - 1.4.1998 tarihleri arasında seyahat özgürlüğü engellenerek yurt
dışına seyahati yasaklanmıştır. Bu durum-da Davacının
işlemin yapıldığı gün olan 25.3.1998 tarihinden itibaren
75 gün zarfında Yüksek İdare Mahkemesine başvurma hakkı vardır. Davalı tarafın iddiasını doğru kabul edecek olursak Davacının 1.4.1998 tarihinden sonra dava açma hakkı yoktur çünkü me-şru menfaatı sona ermiştir. Davacı, davasını
Anayasal süre olan 75 gün süre içerisinde dosyalamıştır.

Yukarıda söylenen ve Anayasal durum ışığında Davacının meşru menfaatı olmadığı yönündeki Davalının iptidai itiraz olarak ileri sürdüğü görüşüne -yukarıda belirtilenler ışığında katılma olanağı yoktur ve birinci iptidai itiraz reddolunur.

İkinci iptidai itiraz ise yine Bidayet Mahkemesinde
dava açtığı nedeniyle Davacının Yüksek İdare Mahkemesine başvuramayacağı yönündedir. Anayasamızın 152. -maddesinin
(6). fıkrasında İdarenin karar, işlem veya ihmalinden zarar gören kişinin öncelikle bu karar, işlem veya ihmalin
hükümsüz olduğuna dair karar aldıktan sonra tazminat davası açabileceği öngörülmektedir. Bu nedenle işbu iptidai itiraz da reddol-unur.

Bu durumda meselenin esasının incelenmesi gerekir kanaatindeyim.

Meselenin esası incelendiği zaman yukarıda aktarılan olgulardan ve ibraz olunan Emareler ile sunulan şahadetten anlaşılacağı üzere Emare 10 yazıya ilişik Başbakanlık Müsteşa-rı tarafından gönderilen listede adıgeçen kişilerin yurt dışına çıkışının önlenmesini talep eden yazısı ışığında, Başsavcının Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderdiği Emare 11 yazılı talimatı ve/veya talebi ışığında Davacının stop listeye alınarak 25.3.1998 ta-rihinde Ercan Havaalanından yurt dışına çıkışı engellenmiştir. Yapılan bu işlem sonucu seyahat özgürlüğü ortadan kaldırılan Davacının Anayasal bir hakkının ihlâl edildiği nedeniyle Anayasamızın 152. maddesinde ifadesini bulan meşru bir menfaatinin zedelen-diği ve bu nedenle işbu davayı dosyalayıp yapılan bu işlemin yasal olmadığı ve hükümsüz olduğuna dair hüküm talep etme hakkı mevcuttur kanaatindeyim.

Meseleyi Anayasanın 152. maddesi ve sair yasal mevzuat çerçevesinde incelediğimiz zaman yapılan iş-lemin Anayasa ve diğer yasalara uygun yapılıp yapılmadığı ve işlemi yapan makamın yetkisini aşıp aşmadığı veya kötüye kullanıp kullanmadığı hususunun incelenmesi gerekir. Bu Anayasal durum ışığında yapılan işlemin yasal olup olmadığı incelendiğinde, seyah-at özgürlüğünün kısıtlanmasının yasa ile düzenleneceği Anayasanın 22. maddesinde belirtilmesine rağmen böyle bir yasanın yapılmadığı sunulan şahadet ile ibraz olunan
emarelerden ve yapılan beyanlardan görülmektedir. Kamu Görevlileri Yasasının 106. maddes-inde ise yukarıda aktarıl-
dığı şekilde bu maddenin kenar başlığından anlaşıldığı gibi kamu görevlilerinin izin hakları ile ilgili maddedir. Aynı maddede izinlerin nasıl kullanılacağının Bakanlar Kurulunun çıkaracağı bir tüzük ile düzenleneceği öngörülmek-te ise de dava tarihine kadar böyle bir tüzüğün yapılmadığı yapılan beyanlardan anlaşılmaktadır.

Yukarıda söylenenler ışığında seyahat özgürlüğünü kısıtlayan yasal bir mevzuat olmadığı cihetle, Davacının yurt dışına çıkışının önlenmesi işleminin Başb-akanlık Müsteşarının talebi üzerine Başsavcılığın Emniyet Genel Müdürlüğüne yazdığı Emare 11 talimata dayanarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Yasal dayanağı olmayan böyle bir talimata istinaden yapılan işlemin hükümsüz ve etkisiz olduğuna hiç şüphe yoktur. -

Şunu da belirtmek isterim ki kamu görevlilerinin Kamu Görevlileri Yasasındaki hükümler çerçevesinde görevlerini yapmaları ve haklarını kullanmaları gerekir. Ancak bir kamu görevlisi yasal mevzuata aykırı hareket ederse yasadaki
disiplin işlemleri i-le ilgili maddeler uyarınca hareket edilmesi gerekir kanaatindeyim.

Anayasamızın 11. maddesinde "Temel Hak ve Özgürlüklerin nasıl sınırlandırılabileceği öngörülmektedir. Bu madde
aynen şöyledir:

"Madde 11.
Temel hak ve özgürlükler, ö-züne dokunmadan,
kamu yararı, kamu düzeni, genel ahlâk, sosyal
adalet, ulusal güvenlik, genel sağlık ve kişi-

lerin can ve mal güvenliğini sağlamak gibi
nedenlerle ancak yasalarla kısıtlanabilir."


Yukarıda aktarılan Anayasamızın- 11. maddesinden anla-
şılacağı gibi "Temel Hak ve Özgürlüklerin özüne dokunmamak koşuluyla Anayasada öngörülen nedenlerle ancak yasa ile kısıtlanabilir. Yukarıda arzettiğimiz gibi seyahat özgür-
lüğünü düzenleyen Anayasamızın 22. maddesi ile seyahat özgü-rlüğünün yasa ile düzenleneceği öngörülmektedir.

Böyle bir yasanın mevcut olmaması halinde Mahkeme
kararı olmaksızın özgürlüklerin kısıtlanamayacağı
kanaatindeyim. Meselemizdeki gibi yasal düzenleme
olmadan ve herhangi bir karar üretilmeden sadece- Sayın Başsavcının talimatı ve/veya talebi ışığında kişilerin
seyahat özgürlüğünün kısıtlanmasının mümkün olmadığı kanaatindeyim. Çünkü bu durum gerek Anayasamıza gerekse
hukuk devleti ilkeleri ile hukukun üstünlüğü ilkelerine terstir.

Yukarıda söy-lenenler ve varılan bulgular ışığında
Davacının 25.3.1998 tarihinde yurt dışına çıkışının
önlenmesi ile ilgili yapılan işlemin hükümsüz ve etkisiz olduğuna karar verilmesi gerekir kanaatindeyim.

Davalı No.(2), (5) ve (6) aleyhindeki davalar
ileri -götürülmediği cihetle bu Davalılar aleyhindeki
davalar ret ve iptal olunması gerekir.

Şafak Öneri: K.K.T.C. yurttaşı bir Kamu görevlisi olan Davacı, İngiltere'de yer alacak bir toplantıya katılmak için bir davet alması üzerine, 12.3.1998 tarihinde, çalı-ştığı daire müdürlüğüne başvurarak, 23.3.1998-27.3.1998 tarihleri arasını kapsayan dönem için 5 gün izin talebinde bulundu. İzin talebinin olumlu karşılandığı intibaında olan Davacı, İngiltere'ye girebilmek için gerekli vizeleri, ücretlerini ödeyerek, Lef-koşa'daki İngiliz Komiserliğinden temin etti. Davete katılmak için diğer hazırlıklarını yaptığı sırada, 20.3.1998 tarihinde, daire müdüründen izninin onaylanmayıp 3 hafta süreyle ertelendiğini öğrendi. Kendisine talep ettiği süreler için izin verilmemesi-ne rağmen, mezkûr davete katılmak isteyen Davacı, 25.3.1998 tarihinde Ercan Havaalanına gitti. Ancak yurtdışına çıkışı, isminin stop list denen 'yurtdışına çıkışı yasak olanlar' listesinde olması nedeniyle, Muhaceret polisi tarafından engellendi. Yurt dı-şına çıkışının engellenmesi ile, ödemiş olduğu vize ücreti ile diğer masrafları için maddi kayıplara ve manevi zarara uğrayan Davacı, yurt dışına çıkışının, Başbakanlık Müsteşarının Hukuk Dairesine muhatap Emare 10 yazısı üzerine, Başsavcının Polis Genel M-üdürüne gönderdiği, Emare 11 direktif ışığında engellendiğini bilahare tesbit etti. Bu tesbit üzerine, temel anayasal hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğini, hukuk dışı uygulamaya tabi tutulduğunu ileri sürerek huzurumuzdaki bu davayı dosyaladı ve aşağıdaki- talepte bulundu.

- "A- Davalı 1 ve/veya 2 ve/veya 3 ve/veya 4 ve/veya 5
ve/veya 6'nın takriben ve/veya 24/3/1998 tarihinde
almış olduğu ve 25/3/1998 tarihinde davacının
bilgisine gelen ve Mahkeme kararı olmaksızın
-davacının 25/3/1998 - 1/4/1998 tarihleri arası
KKTC'den çıkışını yasaklayan ve/veya engelleyen
ve/veya kısıtlayan idari karar ve/veya işlemin
geçersiz ve/veya kanunsuz ve/veya etkisiz ve/veya
batıl (null and void-) ve/veya yoklukla malul
ve/veya hiçbir etkisi olmadığına dair emir
ve/veya hüküm."
-
Davalılar, Davacının iddialarını reddederek davanın iptalini talep etmektedirler. Davalıların müdafaası özet olarak üç başlık altında toplanabilir. 1- Dava konusu şikâyet herhangi bir idari işlemden kaynaklanmadığı için idari dava konusu bir ihtilâf yo-ktur. 2- Bir Kamu Görevlisi olan Davacı bağlı bulunduğu daireden izin almadan yurtdışına çıkamaz; çıkması halinde bir suç işlemiş olur. Davacının yurt dışına çıkışının engellenmesi suç işlemesini önlemeye yönelik bir icraattır. 3- Davacının bu davayı aç-maya meşru menfaatı yoktur. Davanın açıldığı tarihte meşru menfaat mevcut olsa bile, duruşma gününde meşru menfaati kalma-mıştır.

Huzurumuzdaki şahadet ve emarelere göre, Davacının
stop list'e dahil edilmesi, Başsavcılığın emare 11 yazısı ışığında ge-rçekleşmiştir. Emare 11 şöyledir:

"Sayın Atilla Sav,
Polis Genel Müdürü,
Lefkoşa.

İlgi: Başbakanlıktan alınan 23.3.1998
tarih ve BB/12/76/12 sayılı yazı.

------------------------------

İlgi yazı gizli olarak tarafıma gönderil-
mişti-r. Yazının bir sureti ile ekteki listeyi
size gönderiyorum. Listede isimleri görülen
konu şahısların yurt dışına izinsiz olarak
gitmeleri mümkün değildir. Bu nedenle izinsiz
olarak yurt dışına gitmeye teşebbüs etmeleri
halinde çıkışları-nın men edilmesi için bun-
ların stop liste alınmalarını ve yurt dışına
çıkışlarının önlenmesi için gerekli işlemlerin
yapılmasını rica eder, saygılar sunarım.


Akın A. Sait
K.K.T.C. Başsavcısı"


Emare 11'de atıfta bulunulan Emar-e 10 yazı ise şöyledir:



"Sayı: BB/12/76/12
Konu: Yurt Dışına Çıkışın
Engellenmesi Hk.Lefkoşa, 23.3.98
KKTC Hukuk Dairesi
Lefkoşa.

Ekte adı ve soyadı belirtilen Kamu Görevli-
lerinin, Kurumları ile yapılan temasta, bağlı
bulundukları -kurumdan izin almaksızın yurt
dışına gitmek üzere hazırlık yaptıkları öğrenil-
miştir. Bilindiği üzere bu gibi davranışlar
Kamu Görevlileri Yasasına aykırı olup haklarında
disiplin işlemlerinin yapılmasını da gerektirmek-
tedir.

Bu neden-le ilgili şahısların yurt dışına
çıkışlarının engellenmesi için gerekli girişimin,
tarafınızdan yapılmasını aldığım talimata atfen
saygı ile arz ederim.


Mustafa T. TOKAY
Müsteşar"


Emare 11, Emare 10 ile birlikte okunduğunda, -herhangi bir karar içermediği, Davacının yurt dışına çıkış yasağının icrasına yönelik olarak Başbakanlık ile Polis Genel Müdürlüğü arasında Başsavcılığa, bir nevi aracılık misyonu yüklediği görülmektedir.

İdari kararlar veya işlemler, idarenin, tek yanlı- irade açıklaması ile hukuk alanında değişiklik veya yenilik yaratan, kararın alındığı zamanda belirli bir kısım yasal hak ve menfaatleri doğrudan etkileyen karar veya işlem-lerdir. (Bak. Zaim M. Necatigil, KKTC'de Anayasa ve Yönetim Hukuku, sayfa 82 - 83-.) İdare Hukukunda, idarenin aldığı kararların sadece yazılı olmasını öngören bir kural yoktur. İdari kararlar yazılı olabileceği gibi sözlü de olabilir. Sözlü idari kararlar da yazılı idari kararlarda olduğu gibi iptal davası konusu olabilirler.

E-mare 10 incelendiğinde, Emare 10'u kaleme alan Başbakanlık Müsteşarının bağlı bulunduğu Başbakanlık tarafından bir karar alındığı, bu karara göre, aralarında Davacının da bulunduğu ekli listede isimleri geçenlerin, yurt dışına çıkışlarının yasaklandığı ve -kararın icrası için Müsteşarı Başsavcılığa yazı yazmak için talimatlandırdığı anlaşılmaktadır. Davacı ve diğerlerinin, yurt dışına çıkış yasağı ile ilgili kararın yazılı veya sözlü mü olduğu, nasıl bir içerik taşıdığı hususunda ise herhangi bir şahadet yo-ktur. Yukarıdakilerden anlaşılacağı gibi, Muhaceret Polisinin Davacının yurt dışına çıkışını engellemesi yönündeki icraatı, Başbakanlığın Emare 10'dan istihraç edilen idari kararına dayanmaktadır.

Hal böyle iken, bu davadaki husumet Başbakanlığa yönel-tilmesi gerekirken bu yapılmamıştır. Başbakanlığın davada Davalı olarak bulunmaması davanın reddini gerektirir mi? YİM 154/88 (D. 13/89)'da belirtildiği gibi, idari yargıda, yargılamadaki esas amaç "idari kararın" yargısal denetimi olup dava ünvanının ha-talı veya eksik olması, Mahkemenin asli denetim görevini engellemez. Bu konu ile ilgili olarak Ragıp Sarıca, İdari Kaza Cilt I İdari Davalar (1949) adlı eserin 45. sayfasında şöyle denmektedir:
-
"I. İptal davası hakikatte bir karara karşı açılır.
Yani -nazari bakımdan husumet doğrudan doğruya bir
karara müteveccihtir. Zira -bu dava zımmında- kararı
ittihaz eden idarenin mahkûm olması istenmez; sadece
müttehaz kararın -bozulması talebolunur. Hulâsa -nazari
olarak- davada müstedaaleyh mevkiinde bulunan: bizzat
karardır.
-
II. Lâkin karar cansız bir şeydir. Bu itibarla
davada kararın müdafaasını fiilen üzerine alacak bir
müstedaaleyhe de ihtiyaç vardır. İşte fiiliyatta
kararı müdafaa edecek olan kararı ittihaz eden şahıstır.
Yalnız şunu ilâve etmek l-âzımdır ki karar, hakikatte
hakiki bir şahıs -yani bir ajan, bir memur, bir heyet
tarafından ittihaz edilmekle beraber; daima bir idare
hükmi şahsı namına alınır. İşte karar hangi idare hükmi
şahsı namına alınmışsa, dava da o hükmi ş-ahsa karşı
açılır. Gerçekten bir ajan, bir memur, bir heyet idari
bir karar ittihaz ederken kendi nam ve hesabına
hareket etmez. Bu kararı temsil ettiği idare
hükmi şahsı namına alır."

Yine konunun incelendiği, Christodulou v. The -Republic of Cyprus, through the collector of customs, (1960-1961) 1 RSCC 1, sayfa 9'da şöyle denmektedir.
-
"Editorial note: No.1, The Court before giving
judgment in this case decided to order the amendment
of the original title of the proceedings so as to
bring it into comformity with the true facts of
the case. The Court was of the opi-nion that such
amendment at that stage did not prejudice either
the parties concerned or the interests of justice.
The Court further declared that in proceedings
of this nature the proper respondent should be the
Republic, represente-d through the appropriate organ,
authority or person."
-
Huzurumuzda, dava konusu karar, detaylı bir şekilde tartışılmış olup devleti temsilen bulunan Savcı tarafından esaslı bir -biçimde savunulmuştur. Kanaatimce, dava ünvanının tadil edilerek, kararı alan idari makam olan Başbakanlığın, bu safhada davaya Davalı olarak dahil edilmesi, ne Başbakanlığa ne de diğer Davalılara herhangi bir adaletsizlik getirmeyecektir. Bu nedenle, da-vanın hatalı ünvanını, meselenin gerçek olgularıyla bağdaştırmak amacı ile, Başbakanlığın Davalı olarak dava ünvanına dahil edilmek sureti ile tadil edilmesine emir veririm.

Bu sonuca vardıktan sonra, davanın esasına girmezden önce, Davalıların meşru men-faat ile ilgili itiazlarını incelemeyi uygun görürüm.

İdari davalarda, meşru menfaat şartı davanın esasına ilişkin olmayan bir şekil şartı olup iptal sebebi değildir.
Meşru menfaatın ne olduğu, idare hukunda, gerek doktrinde gerekse içtihatta esaslı -bir biçimde irdelenmiştir. Çok özet olarak temas etmek gerekirse, iptal davası, sahip olduğu meşru menfaatı dava konusu yürütsel veya yönetsel karar veya işlem veya ihmal yüzünden olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenen kişi tarafından açılabilir. Me-nfaatin meşru sayılabilmesi için hukuki bir durumdan çıkması veya böyle bir duruma dayanması gerekir. Meşru menfaat maddi olabileceği gibi mutlaka para ve diğer kıymet ölçüsü ile ölçülebilecek bir mahiyette olması şart değildir, ciddi ve makul olmak şartı- ile manevi bir alaka ve menfaatin ihlal edilmiş olması meşru menfaatin varlığı bakımından yeterlidir. (Bak: Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları 3. baskı, cilt III, sayfa 1780-1782.) Tartışmalı olmakla beraber, şu andaki içtihadi hakim görüş-e göre, meşru menfaatın hem iptal davası açıldığı zamanda, hem de davanın duruşması esnasında mevcut olması diğer bir deyimle aktüel olması gerekmektedir. (Bak: Zaim M. Necatigil, KKTC'de Anayasa Yönetim Hukuku, sayfa 94-95, YİM 49/70, YİM 89/84.)

Daval-ılar, dava konusu kararın, duruşma tarihinde yürürlükte olmadığını, dolayısıyle Davacının aktüel meşru bir menfaatının kalmadığını ileri sürmektedirler.

KKTC Anayasası madde 152(6)'ya göre, bir idari karar veya işlemden veya ihmalden zarar gören kişi, -mezkûr karar veya işlemi idari dava yoluyla hükümsüz kıldırmadığı takdirde, zararının tazmini için Hukuk Mahkemesinde dava ikâme edemez. Bu itibarla, davanın duruşmasının yapıldığı tarihte dava konusu idari kararın ortadan kalkması diğer bir anlatımla hük-ümlerinin geçerliliğini ve etkisini yitirmesi halinde bile Davacının maddi haklarının ihlali devam etmekte ise Davacının aktüel meşru menfaati devam eder. Aksi takdirde Anayasanın 152(6) maddesinin işlevi söz konusu olmaz.

Konu ile ilgili olarak, YİM 14-9/81 (D. 21/82)'de sayfa 89'da şunlar yer almaktadır:

"Ayrıca bu gibi davalarda meşru menfaatı direkt
olarak ve bilhassa maddi yönden etkilenen kişiler
açısından, sakat olduğu ileri sürülen idari kararın
iptal edilmesi, konu kararın, sü-resini veya miyadını
doldurmuş olduğu nedenine bakılmaksızın iptal edilmesi
makul ve adildir. Esasen iptal edilmesi istenen kara-
rın iptali idarece alındığı tarihten itibaren ortadan
kalkacağı cihetle yanlış olarak alınan karar neticesi-
meşru hakları haleldar olan kişilerin bu haklarını
aramaları için böyle bir kararın kaldırılması gerek-
mektedir.


Sıddık Sami Onar'ın İdare Hukukunun Umumi Esasları,
III. baskı Cilt III sayfa 1790'dan itibaren iptal
edilen k-ararların makabline şamil olduklarını ancak
bazı durumlarda kararın alındığı günden itibaren
ortadan kalkmasının bazı zorluklar yaratacağına ,
değinerek genelde her konuyu kendine has olgular
içerisinde mütalâa ederek misallerle uzun boylu -
incelemiştir. Neticede sayfa 1796'da bu hususta
şunları söylemektedir:

-'Görülüyor ki iptal kararının idari bakımdan
hükümleri karardan evvelki durumun tanınması ve bu
durumun hükümlerinin yerine getirilmesi ve icabında
eski durumun iadesi için gereken idari tasarrufların
idari fiil ve ameliyelerin tamamen i-fa ve icrasıdır.
Hatta iptal edilen tasarruflarla iptal kararı arasında
mevzuat, hukuki durum değişmiş bulunursa da mevzuatın
değişmesine kadar olan durumlar bu mevzuat dairesinde
tesis ve iade olunmak lâzım gelir. İptal kararının
- makabline şamil olması idareye iptal edilen idari
tasarruf vaki olmadığı takdirde nasıl bir durum, ne
şekilde müktesep bir vaziyet hasıl olacaksa, iptal
edilen kararın tesirine uğramayanlar mevcut mevzuat
dairesinde ne gibi haklar ve -durumlar iktisap etmiş-
lerse, iptal edilen karardan müteessir olanların da
aynı duruma getirilmeleri ve bunun için hukuki ve
fiili bütün tasarruf ve ameliyeleri idarece ifası
lâzım gelir.'
-

-Önümüzdeki meselede, müstedilerin menfaatleri
bilhassa direkt olarak ve maddi yönden etkilenmiş
olabileceği söz konusu olduğuna göre başvuru konusu
idari kararın başvuruda karar verildiği günde yürür-
lükte olmadığı nedeni ile müstedile-rin meşru
menfaatlarının kalmadığı ve bu sebeple başvurunun
reddedilmesi gerektiği görüşüne katılmamaktayız.
Bu nedenle itirazın bu kısmı da reddolunur."
-
Huzurumuzda bulunan meselede de, Anayasanın 22. maddesinde ifadesini bulan, gezi ve seyahat özgürlüğü dava konusu kararla engellenen Davacının bu karardan dolayı menfaatlerinin doğrudan doğruya ve maddi yönden etkilenmiş olabileceği söz konusu olduğuna g-öre, dava konusu kararın duruşmanın yapıldığı günde yürürlükte olmadığı nedeni ile Davacının meşru menfaatı kalmadığı iddiaları geçerli değildir.

Davanın esasına gelince; idarenin bütün faaliyetlerinde ve idare edilenlerle olan ilişkilerinde, hukuk ku-rallarına uygun olarak hareket etmesi, Hukuk Devleti olmanın en önemli koşullarından birisidir. Kamu ihtiyaç-larının görülmesinde idareye verilen yetkiler, yine hukuk kuralları ve demokratik hukuk devleti gelenekleri içinde kullanılmalıdır. İdarenin kara-r veya işlemleri dolayısıyla idare edilenlerin hak ve menfaatlerini ihlal etmesi olasılığı, tarih boyunca süregelmiştir. Bu ihlal bir çok hallerde idare edenlerin kişisel veya ideolojik arzu ve menfaatlerini yerine getirme saiki ile olabileceği gibi, huku-k kurallarının yanlış yorumu veya uygulanmasından da kaynaklanabilmektedir. Her iki halde de ihlal edilen hakları iade etmek, hukuki statükoyu korumak, idarenin hatalı karar veya işlemini yürürlükteki hukuk düzeni ile uyumlu hale sokmak için idari yargı d-enetimi önemli bir hukuksal müessese olarak, hukuk devletinde yerini almaktadır.

İdarenin, kişilerin hak ve menfaatlerini ihlal eden idari tasarrufları hukuk yönünden sakat idari karar ve işlemler olarak karşımıza çıkmaktadır. İdari işlemlerdeki sakat-lıklar genel olarak, a) yokluk yaratan sakatlıklar, b) iptali gerektiren sakatlıklar, c) sonucu etkilemeyen sakatlıklar olarak üç kısma ayrılmaktadır.

İdare hukuku ilkelerine göre idarenin yetkileri önceden mevzuat ile belirlenmektedir. İdare görev ya-parken kendisine tanınan bu yetkilere uyması yani işleminin hukuka uygun olması gerekir. Yetki yönünden sakat idari işlemler yukarıda ayrımını yaptığım "yok" hükmündeki işlemlerdendir. Bu hususla ilgili olarak YİM 5/76'da sayfa 5'de şunlar yer almaktadır-:

-"İdari hukukun ilkelerine göre idare, yetkilerini
bir makam veya organ vasıtası ile kullanmaktadır.
Böyle bir makam veya organ ise yetkilerini yasa,
tüzük veya yönetmeliklerden almaktadır. Yasa, tüzük
ve yönetmeliklerde belirtilen yet-ki dışında yapılan
tüm işlemler hukuka aykırı olması nedeni ile yoklukla
maluldur ve doğmamıştır veya iptali gerekir. Eğer bir
makam veya organ açıktan açığa yetkisi olmadan herhangi
bir karar alır veya işlem yaparsa bu gibi karar v-eya
işlemin, esaslı bir şekilde sakat olduğundan, doğmamış
addolunması ve yok sayılması gerekir."
-

Yine, YİM 5/76 sayılı kararda sayfa 9'da yoklukla ilgili olarak şunlar yer almaktadır:

"Açıktan açığa yasaya aykırı veya tamamıyle görev
ve yetki dışı tasarruflar hükümsüzlükle malûl
olduklarından bunlar hiçbir zaman sıhhat iktisap
edem-eyeceklerinden her vakit ortadan kaldırılabilir."


Gezi özgürlüğü ve yurt dışına çıkma özgürlüğü KKTC Anayasasının Temel Hak ve Özgürlükleri düzenleyen ikinci kısımda yer alan 22. maddenin 1 ve 3. fıkralarında düzenlenmektedir. Mezkûr fıkralar şöyle-dir:


"Gezi ve Yerleşme Özgürlüğü
Madde 22.
Her yurttaş, gezi özgürlüğüne sahiptir; bu
özgürlük ancak ulusal güvenliği sağlama ve
salgın hastalıkları önleme amaçlarıyla ve yasa
ile sınırlanabilir.
.............-.
Her yurttaş, yurda girme ve çıkma özgürlüğüne
sahiptir. Yurt dışına çıkma özgürlüğü yasa ile
düzenlenir.
.............."


Yine KKTC Anayasasının, 11. maddesine göre, temel hak ve özgürlükler, özüne dokunmadan, kamu y-ararı, kamu düzeni, genel ahlâk, sosyal adalet, ulusal güvenlik, genel sağlık ve kişilerin can ve mal güvenliğini sağlamak gibi nedenlerle ancak yasa ile kısıtlanabilir.

Kendimi yinelemek pahasına özetleyecek olursam, Gezi ve Yurt Dışına Çıkma Özgürlüğ-ü Anayasanın 22. maddesi altında güvenceye bağlanmış ve ancak özüne dokunmamak şartı ile yasa ile kısıtlanabilen temel hak ve özgürlüklerdendir. Huzurumuzda, herhangi bir yasanın veya yasa maddesinin seyahat özgürlüğünü kısıtladığına dair herhangi bir arg-üman yapılmadığı gibi böyle bir yasa da mevcut değildir.

Bunun gibi, Başbakanlığın, yurttaşların, yurt dışına çıkış ve gezi özgürlüklerini engelleme hususunda görev ve yetkili olduğuna dair de huzurumuzda herhangi bir argüman yapılmamıştır. Başbakanlığa- böyle bir yetki ve görev veren herhangi bir yasal mevzuat da bulunmamaktadır.

Yukarıda söylediklerim ışığında, Başbakanlık tarafından alınan dava konusu karar, Anayasaya açıktan açığa aykırı ve tamamıyle görev ve yetki dışı bir tasarruf olduğu cihetle y-oklukla maluldür.

Necmettin Bostancı: Sayın Mustafa H. Özkök ve Sayın
Şafak Öneri'nin okudukları kararları daha önce okuma
fırsatı buldum. Sayın Mustafa H. Özkök'ün okuduğu
karara katılırım.

Mahkeme: Netice itibarıyle Davacının 25.3.1998 - 1.4-.1998
tarihleri arasında stop listeye alınarak yurt dışına
çıkışının önlenmesini sağlayan işlemin hükümsüz ve
etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına
farklı gerekçelerle ve oybirliği ile hüküm verilir.

Meselenin özelliği dikkate al-ınarak masraflarla
ilgili herhangi bir emir verilmez.



Mustafa H. Özkök Şafak Öneri Necmettin Bostancı
Yargıç Yargıç Yargıç

16 Mayıs 2003
-


19



-


Full & Egal Universal Law Academy