Yüksek İdare Mahkemesi Numara 10/1993 Dava No 30/1995 Karar Tarihi 24.11.1995
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 10/1993 Dava No 30/1995 Karar Tarihi 24.11.1995
Numara: 10/1993
Dava No: 30/1995
Taraflar: Dr. Öztekin Öztekiner ile Bakanlar Kurulu
Konu: Mecburi emekliye sevk kararına itiraz -
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 24.11.1995

-D.30/95 YİM 10/93

Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti: Taner Erginel, Mustafa H. Özkök, Gönül Erönen

Müstedi: Dr. Öztekin -Öztekiner c/o 23, Sarayönü Sokağı, Lefkoşa.
ile
Müstedaaleyh: 1. Bakanlar Kurulu vasıtasıyle Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti, Lefkoşa.
2. Kamu Hizmeti Komisyonu vasıtasıyle Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti, Lefkoşa.
- A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Avukat Kıvanç M. Rıza.
Müstedaaleyhler namına: Başsavcı Yardımcısı Muavini Mehmet Ali Şefik.



H Ü K Ü M

Taner Erginel: Mahkeme hükmünü Sayın Gönül Erönen okuyaca-ktır. Bu kararı daha önceden okuma fırsatı buldum ve kararın sonucuna katılırım. Mahkeme huzurunda yetrince tartışılmamış kamu yararı ve maksat unsuruna ilişkin olarak belirtilenler hakkında herhangi bir görüş beyan etmemeyi tercih ederim.

Mustafa H. Özkö-k: Sayın meslektaşımın okuduğu kararı daha önceden okuma fırsatı buldum. Heyet Başkanının söylediklerine bağlı olarak neticeye ben de katılırım.

Gönül Erönen: Bütün ilgili zamanlarda Müstedi Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastahanesinin Başhekimi idi. Konu- hastahanede yer alan bir sağlık raporu yolsuzluğuna methalder olduğu iddiası ile Müstedi aleyhine 7/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasasının 102. maddesi uyarınca disiplin soruşturması başlatılmış ve soruşturmanın sonuçlanmasına değin 15.7.1992 tarihinden iti-baren geçici olarak görevinden el çektirilmiştir. Disiplin soruşturması tamamlanmıştı, ancak bunun sonucunda Müstedi aleyhine gerek cezai gerekse disiplin suçu ithamında bulunulmamıştır. Buna rağmen Müstedi görevine iade edilmemiştir. Müteakiben Sağlık Bak-anlığının 6 Ekim 1992 tarihli önergesi üzerine Bakanlar Kurulu E-1117-92 sayı, 4.11.1992 tarihli bir karar ile Müstedinin mecburi emekliye sevk edilmesi için Kamu Hizmeti Komisyonuna öneride bulunmuştur. Mahkemeye ibraz edilmeyen konu Bakanlar Kurulu karar-ı Müstedinin bilgisine 6.11.1992 tarihinde gelmiştir. Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanı tarafından P5216 sayı 30.11.1992 tarihli yazı ile (Emare 17) Müstediye Değiştirilmiş şekli ile 26/77 sayılı Emeklilik Yasasının 9(1) maddesi uyarınca 1.12.1992 tarihinden -itibaren mecburi emekliye sevk edilmesine karar verildiği bildirildikten sonra Müstedi gerek Bakanlar Kurulunun E-1117-92 sayılı ve 4.11.1992 tarihli kararının ve gerekse Kamu Hizmeti Komisyonunun P5216 sayılı 30.11.1992 tarihli kararının hükümsüz ve etkis-iz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramıyacağına karar verilmesi için başvuruda bulundu.

26/77 sayılı Emeklilik Yasasının 9. Maddesinin (1). fıkrası aynen şöyledir:-

"Herhangi bir yasa veya bu maddenin diğer fıkralarındaki kurallar saklı kalmak koşulu- ile, hak sahiplerinin mecburi emekliye ayrılma yaşı altmışıncı yaştır.
Ancak Bakanlar Kurulunun önerisi üzerine Kamu Hizmeti Komisyonu, bir hak sahibini elli yaşını doldurduktan sonra herhangi bir zaman mecburi emekliye sevkedebilir. Böyle bir hak sahibin-in, emeklilik hakkı kazandıran mevcut hizmet süresine, altmışıncı yaşı dolduracağı zamana kadarki süre eklenir ve emeklilik işlemi bu süre üzerinden hesapalnır." ....

-Müstedinin iddiasına göre esas emekliye sevk edilmesine neden olan başvuru konusu kararlar, Çalışma ve Sağlık Bakanlığı ile kendisi arasında yer alan ve gazetelere yansıyan sürtüşmeler nedeni ile bir nevi disiplin işlemi gibi veya disiplin işlemi mahiyeti-nde alınmıştır. Müstedaaleyhler ilgili yasa maddesi altında yetkilerini kullanırken gerekçe göstermesi gerekmiyor ise de bu yasa kuralları sadece kamu yararını gözeterek kullanabilirdi. Halbuki söz konusu yetki bu meselede sürtüşmelerden dolayı Müstediyi c-ezalandırmak niyetiyle kötüye kullanılmıştır; başvuru konusu kararalar yasal dayanaktan yoksun, geçerli olmayan veya keyfi kararlardır ve bu kararalar alınırken Müstedaaleyhler yasal yetkilerini aştılar veya kötüye kullandılar.

Müstedaaleyhleri temsil e-den savcının iddialarına göre ise, Yönetimin Müstediye uyguladığı mecburi emeklilik işlemi nedeni ile herhangi bir gerekçe gösterme zorunluluğu yoktur, konu mecburi emekliye sevk işlemi ilgili yasanın ilgili maddesi tahtında usulüne uygun bir şekilde yapıl-mış ve disiplin işlemi ile hiçbir ilgisi yoktur.

Başvurunun duruşması sırasında sadece Müstedi Dr. Öztekin Öztekiner şahadet vermiş ve daha sonra taraflar Mahkemeye hitap etmişlerdir.

Müstedi yukarıda aktarılan ve özeti verilen olgularla ilgili Mahkeme-ye şahadet sunmuştur. Müstedi Emare 7 Başsavcılık Dairesinin yazısının da kendi iddialarını desteklediğini, disiplin soruşturması neticesinde aleyhine herhangi bir disiplin işlem veya suç isnadında bulunulmamasının haklılığını ortaya koyduğunu belirtmiştir-. Görevine neden iade edilmediği konusunda Bakanlığa yazmış olduğu Emare 9 ve Emare 10 yazılarla ilgili olarak Müstedi konuyu Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanı Raif Birman ile konuştuğunu bu konuşma sonrası yıllık izinlerini kullanarak tekrar başhekimlik göre-vine döndüğünü ve göreve başladığı bir sırada Çalışma ve Sağlık Bakanlığının kendisine 20 Ekim 1992 tarihinde gönderdiği Emare 12 yazı ile 7/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasasının 102. maddesi uyarınca görevden geçici olarak uzaklaştırıldığını öğrendiğini, b-unun akabinde Emare 13 gazetede Sağlık Bakanının "Öztekin Öztekiner'in gazetedeki yayınlarından sonra hastahaneye dönmesi söz konusu olamazdı" sözlerinin yer aldığını, Emare 14 ile Kamu Hizmeti Komisyonundan mecburi emekliye sevk edilmesi söz konusu olması- halinde kendisine önceden söz hakkı tanınmasını istediğini, Kamu Hizmeti Komisyonunun Emare 16 yazı ile bu aşamada kendisini dinlemeye gerek görmediğini belirterek 30.11.1992 tarihinde mecburi emekliye sevk edildiğnin kendisine duyurulduğunu ifade etmişti-r. Müstedi şahadeti sırasında özetle ve başka şeyler yanında; 25 senelik meslek hayatında hiçbir vukuatı bulunmadığını, verilen görevleri yerine getirdiğini, olaydan önce Sağlık Bakanı ile arasında sürtüşme olmadığını, ancak Emare 19, 20, 21, 22 ve Emare 2-3'de görülen yazışmalar ve gazete sütunlarında yer alan ilgili dönemin Sağlık Bakanı Ertuğrul Hasipoğlu ile arasında olaydan dolayı yaratılan gerginlik neticesinde başlayan sürtüşme nedeni ile mecburi emekliye sevkinin kasıtlı yapıldığını, şeref ve haysiye-tini "iki paralık" ederek, çeşitli spekülasyonların çıkması ile gerginliğin daha da arttığını, Bakanlığın kendisine saldırdığını, taciz ettiğini ve devamlı surette provoke ettiğini beyan etmiştir. Mecburi emekliye sevk edildiği tarihte beş sene daha çalışm-a süresi olduğunu, beş senenin hitamında ayrılmış olsa idi bugünden daha az bir menfaat temin edeceğini kabul ettiğini ve davadaki haklarına halel gelmeksizin almış olduğu emekkilik ikramiyesinin başvurusunda başarılı olması halinde geri vereceğini belirtm-iştir.

Müstedi lehine Mahkemeye hitap eden avukat, Kamu Hizmeti Komisyonunun gerekli görmesi halinde Emeklilik Yasasının 9(1) maddesi tahtında kamu yararına ve kamu huzuru ve düzeni için mecburi emekliye sevk işleminin uygulanabileceğini belirtmiştir. Ge-rek Yüksek İdare Mahkemesinin YİM/İstinaf 22/87 (D.10/88) sayılı kararına gerekse Anayasa Mahkemesinin 6/93 (D.4/94) sayılı davadaki kararına saygılı olduklarını, esas yakınma konularının "mecburi emekliye sevk işlemi" olmadığını, Müstedaaleyhlerin bu yasa- kuralları tahtında yetkilerini Müstediyi cezalandırmak amacı ile kötü niyetle kullandığını ve esas yakınma konusunun bu hususa dayandığını bu nedenle başvuru konusu kararın iptal edilmesi gerektiğini beyan etmiştir. Keza Müstedinin bu savı şahadetle özetl-e şöyle desteklenmektedir:- Sağlık Bakanlığı Emare 11 önersinde başka değişikliklerin yanı sıra Başhekimin de değişmesi gerektiğini belirtmiştir. Ancak Müstedinin görevden alınmasından başka herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. İdari organ olan Kamu Hizm-eti Komisyonu, Bakanlar Kurulunun önerisi üzerine görevini icra ederken araştırma yapmamış; Müstediyi mecburi emekliye sevk etmezden önce kendisine söz hakkı vermemiştir. Müstedi, Sağlık Bakanlığının önerisi üzerine Kamu Hizmeti Komisyonu önünde karar alı-nmazdan önce bazı yollarla tehdit edildiğini, kendisine kötülük yapılarak şerefini zedeleyerek, gazetelerde neredeyse "davul çala çala" mecburi emekliye sevk edildiğini ileri sürmüştür.
-
Müstedaaleyhler adına Mahkemeye hitap eden Savcı ise başvuru konusu kararın, 26/82 sayılı Yasa ile tadil edilen 26/77 sayılı Yasanın 9(1) maddesi şart bendi gereğince alınmış bir karar olduğunu, yapılan tadilâtlar sonucu emcburi ememkiye sevk yetkisini -doğrudan Bakanlar Kurulu yetkisine girdiğini daha sonra bu yetkinin Anayasaya aykırı odluğu ileri sürülüp Anayasa Mahkemesi tarafından 21/80 D.3/81 sayılı başvuru neticesinde verilen karar ışığında konu yetkinin yeniden 26/82 sayılı tadilât ile Bakanlar Ku-rulundan alınıp Kamu Hizmeti Komisyonuna verildiğini; benzeri bir konunun 26/77 sayılı Yasanın 9(1) maddesi ile ilgili olarak YİM 65/86 (D.6/87) sayılı kararda ele alındığını YİM/İstinaf 22/87 (D.10/88)'de ise istinafın görüşüldüğünü, bu başvuruda yer ala-n benzeri savlar, YİM 65/86'da da sunulmuş olmasına rağmen YİM/İstinaf 22/87'de karara bağlandığını, Mahkemenin yasal düzenleme olması halinde herhangi bir gerekçe gösterme zorunluluğu olmadığını vurguladığını, ilgili maddenin herhangi bir gerekçe veya ned-en göstermeden Kamu Hizmeti Komisyonuna geniş takdir yetkisi verdiğini, bu hususun ise 26/77 sayılı Yasanın 9(1) maddesinin makul okunuşu ile anlaşıldığını iddia etmiştir.
YİM İstinaf 22/87 (D.10/88) sayfa 4-5'de 26/77 sayılı Yasanın 9(1) maddesi şöyle ir-delenmiştir:-

"Yukarıda alıntısı yapılan yasa maddesinin içeriği iyice tetkik edilirse şart bendi uyarınca işlem yapılması halinde Kamu Hizmeti Komisyonu İlgili Kişiyi emekliye sevkedebilir ve bunun için belirli bir sebebe dayanıklık etmesi gerekmez. Her -ne kadar da yasa maddesi herhangi bir sebep gösterme mecburiyetinde olmadığını açık bir şekilde belirtmiyorsa da ilgili maddenin makul bir okumaya tabi tutulmasıyle kaçınılmaz sonucun bu olduğu açıktır. Emeklilik yasasının diğer bazı kuralları ile karşılaş-tırıldığında sözü edilen 9(1) maddesi uyarınca alınacak kararlarda gerekçe aranmayacağı hususu kendiliğinden ortaya çıkar. Şöyle ki: Sözü edilen Yasanın 8(1)(ç) maddesine göre Kamu Hizmeti Komisyonu, kamu hizmetlerinde etkinlik veya tasarruf sağlamak amacı-yle bağlı olduğu idare veya kuruluşu reorganizasyonunu, kaldırması veya başka bir daire veya kuruluşa bağlanması gerekçesine dayanarak Bakanlar Kurulunun önerisi üzerine mevzuatın yetki verdiği durumlarda, bir kamu görevlisini mecburi emekliye sevkedebilir-. Keza aynı maddenin (f) bendi bir hak sahibinin kamu görevi veya işgal ettiği mevki ile bağdaşmayan ve devlet bütçesinden ödenecek emeklilik hakkı olmayan başka bir göreve atanması sonucu kamu yararı yönünden gerekli olduğu hallerde emekliye sevk edilebil-eceğini öngörmektedir.

Yukarıda örnek olarak verilen iki kural bir kamu görevlisinin isteği dışında emekliye ayrılmasını bir takım nedenlere bağlamıştır. Halbuki yukarıda alıntısı yapılan 9(1) maddesi altında bir kamu görevlisinin mecburi emekliye sevk e-dilmesini herhangi bir nedene dayandırmamıştır. Yasa koyucu yukarıda sözü edilen 9(1) maddesinde öngörülen mecburi emekliye sevk etmeyi bir takım neden veya koşullara bağlamak istemiş olsaydı 8(1)(ç) ve 8(1)(f) maddelerinde olduğu gibi benzer bir yasal düz-enlemeyi yapabilirdi. Bu yapılmadığına göre Yasanın 9(1) maddesinin öngördüğü durumlarda herhangi bir gerekçesinin gösterilmemesine cevaz verildiğinin kabulu gerekir."

Her yönetsel işlemin genel amacı kamu yararı olduğuna göre Yönetimin kamu yararı dışın-da bir amaç gütmesi hukuka aykırıdır. Devletin hukuka bağlılığı diğer bir ifadeyle, devlet düzeninde hukukun üstünlüğü, devlet güçlerini ellerinde tutan organların, bunlar içinde de özellikle İdarenin, kukuk kurallarına saygılı olması ile mümkündür. Aslınd-a hukuk devletinde İdare, bütün faaliyetlerinde keyfilikten kaçınmak, takdir yetkisini aşmamak zorunadır. Bu hususta Danıştay Dergisi sayı 12 - 13 sayfa 46'da şöyle denmektedir:-

". idarenin yargısal denetimi, Hukuk Devleti anlayışının soyut bir biçimde b-enimsenmesinden değil, devlet düzeninden hukukun üstünlüğüne ihtiyacın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır."

Huzurumuzdaki meselede gerekçe verme zorunluğunu yasal olarak olmadığını teslim etmekle birlikte Müstedi, Yönetime verilen ve Yönetimin kullandığı- yetkinin müstediyi cezalandırma saiki veya amacı ile kullanıldığı yani yasa maddesinin amacının saptırıldığı iddiasındadır. Bunu da gerek Mahkemeye sunduğu şahadet gerekse emarelerle kanıtlamaya çalışmıştır.

Müstedi başvuru konusu kararda Yönetimin gere-kçe verme zorunluluğu olmadığını kabul ettiği halde bununla birlikte ileri sürdüğü iddiaların herhangi bir çelişki yaratıp yaratmadığına bakmak gerekir. Müstedi avukatının esas iddiası Müstedaaleyhin kamu yararı ve kamu huzuru gözetmeksizin, sırf kişisel s-ürtüşmeden kaynaklanan bir sebepten dolayı, yasanın verdiği yetkileri "male fide", kötü niyetli bir amaç veya maksat için kullandığı ve bu nedenle hukuka aykırı olduğu nedeniyle iptal edlmesi gerektiği şeklindedir. Bir başka deyişle alınan kararın maksat y-önünden hukuka aykırı olduğu cihetle iptal edilmesi gerektiği göürşündedir.

İlgili Yasanın 9(1) maddesinin verdiği yetkiler ve tanıdığı gerekçe verme ayrıcalığı ile, bu yetkilerin amacına uygun kullanıp kullanılmadığı hususları ayrı ayrı telakki edilmesi- gerekir kanaatindeyim. Yönetimin 9(1) maddesindeki yetkisini hukuka aykırı bir amaçla kullandığı açıkca ve ihtimale yer verilemden ispatlandığı hallerde hukukun üstünlüğü prensibini gözeterek yargı bu gibi durumlara müdahale edebilmelidir. Bir yerde bu mü-dahale Yönetim üzerinde yargı denetimi sağlayan bir araç olarak kabul edilmelidir.

6/93 (D.3/94) sayılı Anayasa Mahkemesine yapılan havalede Müstedi, ilgili 26/77 sayılı Yasanın 9(1) maddesinin Yönetime gerekçe gösterme zorunluluğu getirmediği bu nedenle- gerekçe gösterilmesi gerekmediği takdirde Mahkemeye başvurma hakkı kısıtlanmakta olduğu, başka ifade ile yönetsel yetki kullanan bir organ veya makamın bu yetkiyi kullanırken gerekçe göstermemekle kişiye Yüksek İdare Mahkemesine başvurma ve gerekçelerin g-eçersiz olduğunu kanıtlama hakkından mahrum ettiği cihetle Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

Anaysa Mahkeemsi kararında görüşlerini açıklarken, başka şeyler yanında, konu Yasanın 9(1) maddesi altındaki yetkilerini kullanırken Yönetimin sebep gös-terme zorunluluğu olmadığını, Anaysanın hiçbir maddesi kamu görevlisine belirli yaşa kadar kamu görevinde çalışma güvencesi vermediğini, mecburi emekliye sevk edilen kişinin hiçbir maddi mağduriyeti olmadığını, Müstedinin Mahkemeye müracaat hakkının da eli-nden alınmadığı görüşleri ile ilgili maddeyi oy çokluğu ile Anayasaya aykırı bulmamıştır.

Anayasa Mahkemesinin 6/93 (D.3/94) sayılı kararı neticesinde 26/77 sayılı Yasanın 9(1) maddesi Anayasaya aykırı bulunmadığından, yetkinin kesin olduğundan, bu neden-le spesifik olarak kamu yararı gereği prensibi aranmadığından, Yönetim gerekçe vermeksizin idari takdir yetkisi ile tasarrufda bulunurken, idari tasarrufun muhtemel hukuka aykırılığını yargının denetleyebilmesi kısıtlıdır. Bu nedenledir ki gerekçe verme zo-runluluğu yasalarla düzenlenmemesi hallerinde hukuka aykırılığın varolup olmadığı, idari işlemin yasanın öngördüğü amaç dışında veya genel idari hukuk prensipleri dışında başka amaç için kullanılıp kullanılmadığı hususlarında irdelemek kaçınılmaz bir yargı- denetimi yöntemidir. Başka bir ifadeyle, ilgili yasa maddesi altında gerekçe verme zorunluluğunun olmayışından kullanılan yetkinin amacı saptırılıp saptırılmadığı Mahkemece tesbit edilmesine engel teşkil etmemelidir. Aksini düşünmek, Yönetimin 26/77 sayıl-ı Yasanın 9(1) maddesi altında idari takdir yetkilerini kullanırken hukukun üstünlüğüne dayalı devletimizi yargısal denetimden tamamen yoksun bırakmak anlamını taşıyacaktır.

Bu konuda Türkiyedeki hukuk sisteminde de "maksat yönünden hukuka aykırılık husu-sları" yetki saptırmasını da kapsamına alacak şekilde geniş anlamda telakki edilmektedir. Danıştay Dergisinin 12 - 13 sayısında sayfa 48'de şöyle denmektedir:-

"Maksat unsuru ise, idari işlemin tesisindeki subjektif nedenlerin, işlemi tesis edenin niyetin-in, diğer bir ifade ile işlemin saikinin incelenmesini gerektirir. İşlemin sebebinin incelenmesi, objektifliği nedeni ile kolaydır. İşlemin saikinin, ortaya çıkarılması ise subjektif nitelik taşıması dolayısıyle zordur".

Prof. A. Şeref Gözübüyük İdari Ya-rgı adlı kitabında (1970) sayfa 139-140 da şöyle demektedir:-

"İdari makamlar, kendilerine tanınan yetkileri yalnız kamu yararı için kullanabilirler. Bunun dışında bir kullanma o işlemi maksat yönünden sakatlar, işlemin iptalini gerektirir. Danıştay Kanun-u "maksat" deyimini kullandığı bu iptal sebebi için Fransa'da "Detouraement de Pouvoir" deyimi kullanılmaktadır."

Aynı yazar'ın Yönetim Hukuku adlı eserinin 6. baskısı, 333-334. sayfasında ise şöyle denmektedir:-

"Amaç yönünden hukuka aykırılık diğer ay-kırılık nedenlerinden farklıdır; öznel bir nitelik taşır. İşlemi yapanın "niyetini" araştırmak gerekir. Yönetim bu işlemi ne amaçla yapmıştır? Kamu yararı dışında başka bir amaç gütmüşmüdür? Yargıcın bu sorulara yanıt bulması gerekir."

İdarenin yargısal -denetimi elbette Mahkemenin yetkisinde bulun-maktadır. İleri sürülen iddiaları kanıtlama yükümlülüğü de iddia eden Müstediye düşmektedir. Genelde İdari Mahkeme yargısal denetim görevini yerine getirirken Yönetimin idari tasarruflarının ve kararlarının yasa-lara ve doğru gerekçelere dayanıp dayanmadığına; zımnen olsa dahi Genel İdari hukuk prensiplerine uygun olup olmadığına bakmaktadır.

Huzurumuzdaki meselede İdarenin kararı alırken yasal olarak herhangi bir gerekçeye dayanma, gerekçe verme veya gösterme z-orunluluğu yoktur. Bu durumda, elbette yargı da Müstedinin ileri sürdüğü iddianın doğruluğunu saptamaya çalışırken İdarenin yaptığı işlemde gerekçe veya izahat aramamaktadır.

Aynı maddenin konu edildiği YİM/İstinaf 22/87 (D.10/88), sayfa 6'da İlk Mahkeme-nin kararı iptal edilirken şöyle denmektedir:-

"İlk Mahkeme kararın alınmasında gerekçe gösterildiği bu gerekçelerin doğru olmadığından hareketle, müstediyi mecburi emekliye sevk etme karar ve işlemini ona karşı uygulanan bir nevi disiplin cezası mahiyeti-nde gördü. Kanımızca ilk mahkeme, tarafların da yanıltmasıyle, komisyonun kararını gerekçeye dayandırdığı varsayımından hareket etmekle hata etmiştir."

Bu meselede, Mahkeme, huzurundaki delillerden İdarenin elindeki bu kesin yetkinin icrasının genel İdar-e Hukuku prensipleri dışına çıkıp çıkmadığını incelemesi gerekir.

Müstedinin ilgili Yasanın 9(1) maddesi altındaki yetkinin kötüye kullanıldığına ilişkin iddiası nazik ve hassas konu olduğu kadar ayni şekilde ispatlanması güç bir husustur. Hemen belirtme-k gerekir ki yargısal denetimde çok nadiren böyle bir iddianın ileri sürülmesine izin ve yer verilmektedir.

Bizim hukuk sistemimizde genelde İdarenin gerekçe verme veya gösterme zorunluluğu vardır; bu nedenle yapılan idari tasarrufun doğru yasal ve olgus-al verilere dayanıp dayanmadığını, hatalı olup olmadığını ve neticede kamu yararı gözetip gözetmediğini tespit etmek kolaydır.

Konu meselede gerekçe vermek için yasal zorunluluk olmadığı cihetle ileri sürüldüğü şekilde maksat unsurunda sakatlığın var olu-p olmadığını, başka bir deyişle yetki saptırmasının varlığına ilişkin savları değerlendirmek çok daha güçtür.

Genel çerçevede Yönetimin kamu hizmetindeki fonksiyonlarını göz önünde tuttuğumuzda böyle ciddi bir iddiayı yapan kişinin iddialarını kanıtlamay-a çalışırken bu iddialarını sadece ihtimaller veya imalar veya varsayımlar üzerinde kurmasının mümkün olmadığını belirtmek gerekir. Tasarrufu etkileyen yakınma konusu saik, açık ve somut delillerle başka yoruma neden olmayacak şekilde kanıtlanmış olmalıdır-.

Danıştay Dergisi, Sayı 12 - 13 sayfa 53'de şu görüşlere yer verilmiştir.

"Yetki saptırması yapan idare, aslında yetkisi içinde bir tasarrufta bulunuyor. Bu tasarruf için kanunun öngördüğü bütün şekli şartlara riayet ediyor. Fakat genellikle takdiri o-lan bu yetkisini, yetkinin kendisine veriliş gayesi dışında kalan gayeleri gerçekleştirmek için kullanıyor. Burada idare dışı bir davranış söz konusu değildir. Tasarrufu tesis ederken, idare tamamen idari olarak, tasarrufun görünürdeki gayesinden başka bir- gayeyi gerçekleştirmeyi amaç edinmiş bulunmaktadır.

Tasarrufun görünüş itibarıyle hukuka uygun bir tasarruf gibi ortaya çıkması, tasarrufla yetki saptırmasının var olup olmadığının saptanmasını elbette güçleştirmektedir. Bu nedenle, yetki saptırmasının -varlığı iddiasıyla karşılaşan denet merciinin, yetki saptırmasının var olup olmadığını ortaya çıkarabilmek için tasarrufu tesis eden idareyi, bu tasarrufun tesisi sırasında etkileyen saikleri araştırması ve bu saiklerin hukuken doğru olup olmadığını çok ti-tiz bir şekilde değerlendirmesi gerekir. Ancak, değerlendirmenin subjektif tabiatı icabı yetki saptırmasını meydana çıkarmak daima güç, güç olduğu kadar da nazik bir iştir. İdareci, tassarrufun tesisinde özel menfaatler güttüğü zaman genellikle bunları huk-uki gözükebilecek kalıplara sokabilme imkanına sahiptir. Ortaya çıkarılmasının yukarıda izah edilen bu güçlüğü doalyısıyla, konumuza başlarken de belirttiğimiz gibi, Fransız Danıştay'ı idari tasarrufun hukuka aykırılığının iptal davası yoluyla dentimde yet-ki saptırmasına nadir olarak yer vermektedir."

Sayfa 65'de ise şöyle denmeketdir:-

"Yetki saptırmasının karakteristiklerine değinirken, bu kusurun isbatının önem ve özellik taşıdığını belirtmiştik. Gerçekten, yetki saptırması kusurun isbatı, diğer iptal -sebelerine nazaran daha zordur. Burada, davacı ve işlemi denetleyecek olan yargıç bir takım subjektif durumlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Yazarlar, yetki saptırmasının varlığının bir ihmal olarak kabul edilemiyeceğini belirtirler. Bunun ispat yükümlülü-ğü kendisine düşen davacı, tarafından delillendirilmesi veya dosyadaki belgelerden kesinlikle ortaya çıkarılması gerekir. Yargıç, gereçeğe yakın da osla, kesin ve şüphe götürmez delillerle ortaya konulmadıkça bu sebebe dayanarak bir işlemin hukuka aykırılı-ğına hükmedemez."

Anayasa Mahkemesi kararının 10. sayfasında belirtildiği gibi ilgili 9(1) maddesinin amacı şöyle açıklanmaktadır:-

"Havale konusu edilen şart bendi Bakanalr Kuruluna tüm hakları verilmek koşulu ile, şu veya bu nedenle kamu görevlerinde -uyum içinde çalışma olanağı kalmayan kamu görevlilerinin mecburi-emekliye sevkleri için Kamu Hizmeti Komisyonundan isteme hakkını bahşetmektedir. Bu şekilde mecburi emekliye sevkedilen bir kamu görevlisinin hiçbir parasal kaybı yoktur veya sair emeklilik h-akları elinden alınmış da değildir. Bunun tam aksine altmış yaşına varmış varsayılarak örneğin elli yaşını henüz tamamlayan bir kamu görevlisine on yıl sonra elde edeceği tüm özlük haklarına on yıl öncesinden kavuşma olanağı bahşetmektedir. Kısacası parasa-l bir mağduriyeti olmadığı bir yana, parasal kazancı olacağı kuşkusuzdur."

26/77 sayılı Emeklilik Yasasının 9(1) maddesi altında Müstedi hakkında karar veren İdarenin yetkilerini kullanırken yasanın öngördüğü amaç dışında başka bir amacı veya saiki olmuş- mudur?

Müstedilerin iddia ettiği gibi huzurumdaki belge ve şahadetle tespit edilen deliller İdarenin Müstedi hakkındaki kararlarının İdari Hukuk prensiplerini ön planda tutmayan ve yukarıda belirtildiği şekilde 9(1) maddesinin esas amacı dışında başka -bir amaçla yapıldığını ihtimale yer vermeden kanıtlar nitelikte midir? Yukarıda değindiğim hukuki durum ve görüşlerim çerçevesinde konuyu inceleyebiliriz.

Konumuzu incelerken huzurumuzdaki meselede gerek şahadet gerekse emarelerle tespit edilen olguları -sıralamada fayda vardır:- 12.7.1992 tarihli Kıbrıs Gazetesinde "Sağlık Raporu Yolsuzluğu" başlıklı yazı yayınlandı. Bunun üzerine 7/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasasının 98. maddesi uyarınca Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastahanesinin Başhekimi olan Müst-edi ve konu ile ilgili görülen diğer personel hakkında soruşturma başlatıldı.

Soruşturma memuru olarak tayin edilen Emirazde Arıtkan tarafından 13.7.1992 tarihinde ilgili Yasanın 102. maddesi uyarınca Müstediyi görevden uzaklaştırma konusunda Savcılıktan- bilgi istendi. Savcılıktan görüş alınması üzerine Emare 4, 14.7.1992 tarihli yazı ile Müstedi 57/77 sayılı Bakanlar Kurulu İlkeleri Yasasının 26. maddesinin 2. fıkrası kuralları mucibince 15.7.1992 tarihinden itibaren geçici süre için Sağlık Bakanlığının -Merkez örgütünde görevlendirildi. Başsavcılık Dairesi 14.7.1992 tarihli yazı ile Emare 7 Müstedi aleyhine sağlık raporu yolsuzluğunda cezai işlem gerektirecek veya Müstedinin suçluluğunu gösteren herhangi bir delil bulunmadığını, Müstedi hakkında disiplin -işlemi yapma olanağı olmadığını, Çalışma ve Sağlık Bakanlığına bildirdi.

7.8.1992 tarihli Ortam Gazetesinin 7. sayfasında yayınlandığı anlaşılan Emare 23'de başka bir sağlık olayı konusunda demeç verirken zamanın Sağlık Bakanı Müstedi hakkında beyanatla-r vermiştir. 18.9.1992 tarihli Emare 9 ile Müstedi Avukatı Sağlık Bakanlığının soruşturma sonucunu Müstediye bildirmesini istemiştir. 29.9.1992 tarihli Emare 10 yazı ile ise müstedinin avukatı, soruşturmanın sonuçlanmış olması nedeni ile Müstedinin görevin-e iade edilmesi talebinde bulunmuştur. Bu yazıya cevap alınmamıştır. Bu arada Emare 11 yazı ile 16.10.1992 tarihinde Sağlık Bakanı, Bakanlar Kurulunun tezekkür edip karara bağlaması için Müstedinin 26/77 sayılı Emeklilik Yasasının 9(1) maddesi uyarınca mec-buri emekliye sevkedilmesini Kamu Hizmeti Komisyonuna önermesini içeren yazı sunmuştur.

Emare 11'in içeriği şöyledir:-


"Konu:- Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastahenesinde
görevli I. Derece Hastahane Başhekimi Dr. Öztekin ÖZTEKİNER-in Değiş-tirilmiş Şekliyle 26/77 sayılı Emeklilik Yasası'nın 9(1) maddesi uyarınca mecburi emekliye sevkedil-mesinin Kamu Hizmeti Komisyonuna önerilmiştir.

Bakanlığımızaca başlatılan Sağlık Servislerinin Re-Organizasyonuna yönelik çalışamalara devam edilmekte-dir. Özellikle Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastahanesi'nde eğitim hzmetlerinin yanı sıra sağlık hizmetlerinin de etkin yeterli ve dengeli şekilde yürütülmesi amacıyla bazı sosyal ve yönetsel önlemlerin alınıp uygulanmasına gerek duyulmuştur. Sağl-ık Hizmetleri yasası tasarısı, ilgili kuruluşların da görüş ve önerileri alınmak suretiyle yeniden dizenlenmiş ve Bakanlar Kurulu'na sunulma aşamasına getirilmiştir.

Keza, bugüne kadar hastahanede sarih şekilde görev yetki ve sorumlulukları ayrılmayan ve- bu yüzden bir dizi sorunu da beraberinde getiren tıbbi, idari ve teknik birilmer yeniden düzenlenmiş bu hizmetlerin bağlı olacağı sorumlular belirlenmiş, hiyerarşik mekanizmanın arzu edilen düzeyde çalıştırılması sağlanmağa çalışılmıştır.

Bu bağlamda, a-maçlanan hedeflerden arzu edilen sonuçların aranabilmesi amacıyla yönetim kademesinde de bazı değişikliklerin yapılması zorunluluğu doğmuştur. Bakanlığımız, Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastahanesi'ndeki tüm hizmetlerin etkin bir şekilde sürdürüle-bilmesi için diğer çalışmaların yanısıra hastane yönetiminin en üst noktasında görev yapan Başhekimin de değiştirilmesinin her açıdan yararlı olacağına inanmaktadır.

Bu itibarla 1 Temmuz, 1976 tarihinde hizmete giren ve 8 Mayıs, 1940 doğumlu olan Dr. Özt-ekin ÖZTEKİNER'in elli yaşını doldurduğu cihetle mecburi emekliye sevkedilmesi tarafımdan uygun görülmekte ve önerilmektedir.

ÖNERİMİZ: Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastahanesi'nde I. Derece Hastane Başhekimi Dr. Öztekin ÖZTEKİNER'in değiştirilmiş şekliy-le 26/1977 sayılı Emeklilik Yasası'nın Mecburi Emeklilikle ilgili 9(1) maddesi uyarınca mecburi emekliye sevkedilmesinin Kamu Hizmeti Komisyonuna önerilmesi.

Konunun, Bakanlar Kurulu'nda tezekkür edilerek karara bağlanmasını saygı ile arz ederim."

29.9.-1992 ile 20.10.1992 tarihleri arasındaki sürede Müstedi, Emare 18'de görülen 12, 13, 14, 15-Ekim 1992 tarihinde, sağlık raporu yolsuzlukları ile ilgili bilgiler ve Hastahane görevinin başına döndürülmemesine neden olduğuna inandığı hususları içeren görüş v-e hislerini açıklayıcı yazılar yayınlatmıştır. Aynı süre içerisinde Müstedi yıllık izinlerini kullanmakta idi. 20.10.1992 tarihinde yıllık izinlerini kullandıktan sonra görevinin başına dönen Müstedi, Emare 12'de yer alan 20.10.1992 tarihli Çalışma ve Sağl-ık Bakanlığı tarafından gönderilen ve kendisini görevden geçici olarak uzaklaştıran yazı ile karşılaştı. Müstedinin avukatı 20.10.1992 tarihli Emare 20 yazı ile disiplin kovuşturmasının mahiyeti hakkında Sağlık Bakanlığından bilgi istedi.

Emare 22'deki y-azı ile 21.10.1992 tarihinde Müstedinin avukatına cevap veren çalışma ve Sağlık Bakanı, disiplin kovuşturması nedeni hakkında şu şekilde bilgi vermiştir:-

".. Adıgeçen hekim, değiştirilmiş şekliyle 7/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasası'nın 39. maddesinde ön-görülen Bilgi ve Demeç Verme Yasağı'na ve bu konudaki SB.1/68/3 sayılı ve 25 Şubat, 1992 tarihli genelgemize karşın; Bakanlığımızca yetkili kılınmadığı, dahası izin almadığı halde, 12, 13, 14 ve 14 Ekim, 1992 günlerinde günlük yerel yayın organlarından Ort-am Gazetesinde, Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastahane- sin'de verilmekte olan sağlık hizmetleri, bu konudaki uygulamalar hakkında açıklamalarda bulunmuş, kamu yararı bakımından gizli kalması gerekli bilgi ve belgeleri bu gazeteye vermiş ve bu açı-klamalarında şahsımı hedef alan ve kamuoyu önünde beni küçük düşürücü itham ve iddialarda bulunmuştur.

Dr. Öztekin Öztekiner'in basında yer alan bu açıklamaları için mevzuatın öngördüğü prosedüre bağlı kalınarak KKTC Hukuk Dairesi'nden hukuki görüş istem-inde bulunmuştur.

KKTC Hukuk Dairesi, adıgeçen doktor hakkında değiştirilmiş şekliyle 7/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasası'nın 98. maddesi uyarınca Disiplin soruşturması açılması gerektiğini bildirdiği cihetle, görevinin başında kalmasında sakınca görülmü-ş ve aynı yasanın 102. maddesi çerçevesinde geçici olarak ve ikinci bir emre kadar, 20 Ekim, 1992 tarihinden geçerli olmak üzere görevinden uzaklaştırılmasına tarafımdan karar verilmiştir.

Soruşturmanın ileriki aşamalarında tarafınıza ayrıca bilgi verile-cektir.

Bilgilerinizi, saygı ile rica ederim."

Keza Emare 13'de 30.10.1992 tarihli Yeni Düzen Gazetesinde Sağlık Bakanlığı konu ile ilgili olarak kendisine yöneltilen sorulara şu cevapları vermiştir:

"Soru: Dr. Öztekin Öztekiner'le olan durumunuz ne o-alcak?

Yanıt: Öztekin öztekiner'in o gazetedeki yayınalrından sonra hasta-haneye dönmesi söz konusu olamaz.

Soru: Siz buna nasıl karar verirsiniz?

Yanıt: Bakanlar Kurulu karar verip emekliye sevkedebilir. Zaten davası daha devam ediyor.

Soru: terka-r hastaheneye ddönerse?

Yanıt: Dönmemesi gerekir. Çünkü devleti tahrip eder dönerse, Bir memur amirini dinlemeyecek, gazetede çıkacak dört gün tefrika halinde küfredecek, olmayan şeyleri söyleyecek evrakların fotokopilerini basında yayınlatacak sonra da -siz onunla birlikte çalışacaksınız. Bu mümkün mü?"

Bunun üzerine Müstedi Emare 14 yazı ile Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanı Mustafa Raif Biraman'a bir yazı göndererek yapılacak herhangi bir mecburi emekliye sevk halinde kendisine söz hakkı verilmesi talebin-de bulunmuştur. Kamu Hizmeti Komisyonu da Emare 16, 23.11.1992 tarihli yazı ile Müstediye, kendisini mecburi emekliye sevk ile ilgili Bakanlar Kurulu önerisi hakkında karar vermeden önce bu aşamada dinlenmesine gerek görülmediği hususunda bilgi vermiştir.
-
Bakanlar Kurulu önerisi huzurunda bulunmadığı, ancak sunulan şahadet içinde bu önerinin 4.11.1992 tarihinde yapıldığı ihtilâfsız bir olgudur. Emare 15, 6.11.1992 tarihli Kıbrıs Gazetesinin 4. sayfasında Bakanlar Kurulu'nun Müstediyi emekliye sevk etme ön-erisi yayınlanmıştır. Bu öneri Müstedinin iptal başvurusunun 'A' paragrafını oluşturmaktadır. Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanı tarafından Müstediye gönderilen Emare 17, 30.11.1992 tarihli yazıda Müstedinin değiştirilmiş şekliyle 26/77 sayılı Emeklilik Yasası-nın 9(1) maddesi uyarınca 1.12.1992 tarihinden itibaren mecburi emekliye sevk edilmesi ile ilgili Kamu Hizmeti Komisyonu'nun karar verdiği bildirilmiştir. Bu karar da Müstedinin iptal başvurusunun 'B' paragrafını oluşturmaktadır.

Müstediye göre Mahkemeye- sunulan şahadet ve emareler Sağlık Bakanının gerek Bakanlar Kurulu gerekse Kamu Hizmeti Komisyonu üzerine etki yaparak ve Müstediyi cezalandırmak gayesiyle yasasının verdiği yetkilerini kötü bir amaç için kullandığını kanıtlar niteliktedir.

6/93 (D.3/94)- Anayasa Mahkemesi kararı sayfa 9'da şöyle denmektedir.

"Havale konusu şart bendi uyarınca işlem yapan ve esas kararı veren merci Bakanlar Kurulunun önerisi üzerine Kamu Hizmeti Komisyo-nudur. Bu Komisyon bağımsız bir anayasal kuruluştur. Şart bendi altın-da işlem yapması için kendisine istemde bulunduğunda, bu istemi reddedebilir veya kendisi gerekçe isteyebilir ve bunun üzerine karar verebilir."

Görüleceği gibi 9(1) madde altındaki yetkileri Bakanlar Kurulunun önerisi üzerine icra eden makam Kamu Hizmet-i Komisyonudur. Karar alma yetkisi Bakan veya Bakanlar Kuruluna ait değildir. Yasa altında Bakanlar Kuruluınun fonksiyonu öneriyi sunmaktan başka birşey değildir.

Anayasa Mahkemesi 6/93 (D.3/94) sayılı kararın 10. sayfasında belirttiği gibi İdare, 9. mad-denin I. fıkrası altında Bakanlar Kurulu yetkilerini kullanırken şu amaçları gütmektedir:-

"Havale konusu şart bendi Bakanlar Kuruluna tüm hakları verilmek koşulu ile şu veya bu nedenle kamu görevlerinde uyum içinde çalışma olanağı kalmayan kamu görevlile-rinin mecburi emekliye sevkleri için KHK'undan isteme hakkını bahşetmektedir..."

Müstedinin yıllık izinlerini kullandığı dönemde görevinin başına dönmeden önce yayınlanan yazıları 6.10.1992 tarihli Sağlık Bakanının Bakanlar Kuruluna yaptığı öneriden (Ema-re 11) sonra gazetelerde yer almıştır. Müstedi ile Sağlık Bakanı arasında 6.10.1992 tarihinden önceki yazışmalar ile Emare 23'deki yayın, ilgili Bakanın Sağlık Hizmetleri ile ilgili yapmayı uygun gördüğü düzenlemelerin Müstediyi hedef aldığını veya Müstedi-ye karşı bir husumetten kaynaklandığını göstermektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki gerek Emare 23 gerekse Emare 13'de kullanılan sözlerin Müstediyi aşırı derecede rencide edecek nitelikte olmadığı görüşündeyim. Keza Sağlık Bakanının önerisini ve sağlık h-izmetleri ile yapılması tasarlanan değişiklikleri öğrenmesiyle Müstedinin Emare 23'deki yayınları bu öneriye tepki niteliğinde sayılabilir. Bu davranış esasta 7/79 Kamu Görevlileri Yasasının 39. maddesi tahtında yasaklanmış olduğu bir tarafa ayni Yasanın 9-8(1) maddesi tahtında disiplin kovuşturması gerektiren bir husustur. Ancak bu yayınlardan dolayı Müstedi aleyhine disiplin kovuşturması getirilmemiştir. Yayınlar havayı bulandırmış olmakla beraber Bakanlar Kurulunun mecburi emekilye sevk önerisinin ve Kamu- Hizmeti Komisyonu tarafından (Müstediye tüm maddi hakları verilerek) disiplin kovuşturması yerine, mecburi emekiye sevk etme, kararının alınmasını etkilememiştir. Bu durumda mecburi emekliye sevk öneri ve kararındaki amacını Müstediyi cezalandırmak olduğu- söylenemez. Keza Yönetimin Müstediyi cezalandırma veya mağdur etme niyeti olmuş olsa idi 20.10.1992'de görevden uzaklaştırıldığı dönemde Müstedi aleyhine disiplin soruşturmasını ileri götürebilir ve neticelendirilmesi için gayret sarfedilebilirdi. Ancak Y-önetim bu yola tevessül etmemiştir. Nerede kaldı ki Emare 23'deki yayınlar Müstedi aleyhine ayrı bir kovuşturmayı gerektiren durum yaratmıştır. Ancak İdare bundan sarfı nazar ederek daha önce başlatılmiş öneriyi sonuçlandırmayı yeğlemiştir.

Emare 11 Sağl-ık Bakanının önerisini temeli ". Sağlık hizmetlerinin etkin yeterli ve dengeli şekilde yürütülmesi amacıyla bazı yasal yönetsel önelmelerin alınıp uygulanması..." olarak açıklanmaktadır. Huzurumuzdaki emraler ve şahadetten anlaşılan odur ki bazı yolsuzlukl-arın açığa çıkması, Bakanlığın sağlık servislerinin re-organizasyonuna yönelik çalışmalar yaparak Müstediyi 15.7.92'de başlatılan soruşturma sonucunda göreve döndürmeme ve mecburi emekliye sevk etme önerisindeki esas nedeni oluşturmaktadır.

Keza Müstedin-in emekliye sevk edilmesi dışında ilgili sağlık servisinde başka re-organizayonunun yapılıp yapılmadığı hususunda huzurumuzda şahadet bulunmamaktadır. Emare 23'den anlaşıldığı üzere sağlık raporu yolsuzluk olayı patlak vermeden önce Müstedinin Sağlık Bakan-ının vermiş olduğu bazı direktifleri yerine getirmemesi söz konusu olmuştur. Bu husus da Bakanın mecburi emekliye sevk etme önerisinin sunulmasına diğer gerekçelerden ayrı olarak etkisi olduğu kabul edilebilir. Ancak bu hususta idarenin kötü niyetle veya h-usumetle hareket ettiği veya mecburi emekliye sevketmenin bu nedene dayalı olarak cezalandırmak amacıyla yapılmış olduğu huzurumuzda ispatlanmıştır. İspatlanmadığı sürede Bakanın yakınma konusu öneriyi sunarken toplum menfaatini gözeterek görevlerin uyum i-çinde yürütülmesini sağlamak amacını taşıdığının kabulü gerekir.

Emare 22 yazıda açıklanan hususlar içinde yer alan Müstedinin 20.10.1992 tarihinden sonra geçici olarak görevden uzaklaştırılmasının 7/79 sayılı Yasanın 39. maddesine ve bu konudaki Sağlık -Bakanlığının genelgesine aykırı davrandığından dolayı yapıldığı açıkça görülmektedir. Bu yazıda Bakanın Müstediye karşı bir tavır aldığı söylenemez. Kaldı ki Sağlık Bakanının görevleri arasında sağlık konularında direktiflerinin kaale alınmasını ve uygulan-masını denetlemek, sağlık servislerinin mümkün olduğu oranda kusursuz, düzenli ve uyum içinde yürütülmesini sağlamaktadır. Bakanın bu görevleri dışında hareket ettiği hususunda ikna olmadım. Bu sonuca vardıktan sonra ilgili Bakanın yasal olarak yapmaya hak- ve yetkisi olan bir hususu sırf yerine getirdi diye bunun bir husumet sebebi olarak veya husumetin varlığının ispatı olarak kabul etmek olası değildir.

Müstedi kendisine haksızlık yapıldığı düşüncesi ile hatalı olduğuna inandığı işleme karşı gazetelere -kadar yansıyan bir iki beyandan dolayı Sağlık Bakanını hedef alarak Emare 19 mektup ve gazetelerde Emare 18'deki yazılarla adeta meydan okuyarak amirlerini ve yasal düzenlemeyi kaale almadan kişisel kozlarını kullanmayı ve İlgili Bakana kamuoyu önünde sald-ırmayı yeğlemiştir.Bir yerde kamuoyu önünde yaratılan duruma kendisi sebebiyet vermiştir. Böyle bir durumda Müstedinin kamu görevinde uyum içinde çalışması tartışma kaldırdığı gibi güç olacaktı da denilebilir.

Sağlık hizmetinde bulunan Müstedinin amiri -durumunda olan Sağlık Bakanının sağlık hizmetleri konusunda söz hakkına sahip olması ve görüşlerinin kaale alınması doğaldır. Mecburi emekliye sevk kararında Bakanın isteği veya etkisi var olduğu kabul edilse bile Bakanlar Kurulu'nun ilgili öneriyi yaparke-n ve Kamu Hizmeti Komisyonunun mecburi emekliye sevk kararı alırken ayrı bir değerlendirme yapmadığı ve Müstediye karşı sırf cezalandırmak için suiniyet taşıdıkları hususunda şahadet yoktur.

Sağlık raporu yolsuzluğu konusunda ortaya çıkan yolsuzluklar, H-astanede meydana gelen çirkin tablo ve daha sonra kamu görevinde bulunan sağlık mensubu bir Başhekimin Sağlık Bakanı ile alenen sürtüşmeye girmesi, hatta bu sürtüşmenin çığırından çıkarak gazetelere yansıması hoş olmayan, kamu sektöründe ciddi boytlara ula-şan Devlete ve Yönetime güvensizlik telkin eden bir ciddiyetsizlik örneğidir. Sağlık hizmetlerinde bir yıpranma söz konusu idi bunları düzeltmek ve engellemek Devletin sorumluluğundadır. Bakanlar Kurulunu mecburi emekliye sevk etme önerisini bu sorumluluk -bilinci dışında iddia edilen husumet sebeplerine dayanarak aldığını gösteren şahadet bulun-mamaktadır.

Kamu Hizmeti Komisyonu, tüm bu hususlar çerçevesinde Müstediyi hiç bir mağduriyete uğratmadan mecburi emekliye sevk kararı almasının kaçınılmaz olduğun-u görmüş olması olasıdır.

Mahkeme huzurunda tüm olgulara baktığımda Müstediyi mecburi emekliye sevk etmekteki amacın kendisini cezalandırmak olduğuna ikna edilmedim. Bir başka deyişle sunulan şahadet, emareler ve olgular İdarenin Müstediyi mecburi emekli-ye sevk ederken yetkisini amaç dışı kullandığı, yetki saptırmasında bulunduğu görülmemektedir.

Yukarıda alıntısı yapılan 6/93 (D.3/94) sayılı Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği gibi Yönetim ile uyum içinde çalışma olanağı kalmayan kamu görevlile-ri için 26/77 sayılı Yasanın 9(1) maddesi uygulanmakta ve ilgili şahıs, mümkün olduğu kadar rencide edilmeden, maddi zarar görmeden emekliye sevkedilmektedir. Önümüzdeki meselede bu amacın dışına çıkıldığını söylemek mümkün değildir.

Bu durumda Müstedi, -Yönetimin ilgili kararlarının veya tasarruflarının genelde kamu yararına alınmadığını ve yasa tahtındaki yetkilerin suiniyetle kullanıldığına ilişkin iddialarda bulunmuş olmasına karşın, yukarıda değindiğim sebepler neticesinde Müstedi gerek Bakanlar Kurul-unun gerekse Kamu Hizmeti Komisyonunun 26/77 sayılı Yasanın 9(1) maddesi tahtında yetkilerini icra ederken bu yasa maddesinin amacına aykırı hareket ettiğini ve bu yetkilerini Müstediyi cezalandırmak amacı ile veya yasa maddesinin verdiği amaçlar dışında k-ullandığını açıkça ispatlayamamıştır. Neticede Müstedi, mahkemenin müdahalesini gerektirecek bir durum ortaya koymuş değildir.

Sonuç olarak Müstedi başvurusunda başarılı olmadığı nedeniyle başvurunun red ve iptal edilmesi ve masraflarla ilgili herhangi b-ir emir verilmemesi gerektiği görüşündeyim.

(Taner Erginel) (Mustafa H. Özkök) (Gönül Erönen)
Yargıç Yargıç Yargıç
24 Kasım 1995 -


























































-


1



-


Full & Egal Universal Law Academy