Yüksek İdare Mahkemesi İstinaf Numara 9 ve 10/2010 Dava No 1/2011 Karar Tarihi 18.03.2011
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi İstinaf Numara 9 ve 10/2010 Dava No 1/2011 Karar Tarihi 18.03.2011
Numara: 9 ve 10/2010
Dava No: 1/2011
Taraflar: Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı ve diğerleri ile Prof. Dr. Ufuk Taneri arasında
Konu: Rektörlük görevine son verme kararının iptali istemi.
Mahkeme: Yim/İst
Karar Tarihi: 18.03.2011

-D. 1/2011 Birleştirilmiş
YİM-İSTİNAF No 9/2010 ve 10/2010

Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.

Mahkeme Heyeti: Şafak Öneri, Talât D. Refiker, Ahmet Kalkan.

- YİM İSTİNAF 9/2010
(YİM Dava No 93/2009)

İstinaf eden:1- Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı, D.A.Ü, Mağusa,
2- Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı, Vakıf Yöneticiler Kurulu, D.A.Ü, Mağusa,
3- Doğu -Akdeniz Üniversitesi, Mağusa
(Davalılar)

4- Abdullah Öztoprak, D.A.Ü, Mağusa
(İlgili Şahıs)

- ile -

Aleyhine istinaf edilen: Prof.- Dr. Ufuk Taneri, D.A.Ü - Mağusa
(Davacı)

A r a s ı n d a.


YİM İSTİNAF 10/2010
(YİM Dava No 104/2009)

İstinaf eden:1- Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı, D.A.Ü, Ma-ğusa,
2- Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı, Vakıf Yöneticiler Kurulu, D.A.Ü, Mağusa,
3- Doğu Akdeniz Üniversitesi, Mağusa
(Davalılar)

4- Abdullah Öztoprak, D.A.Ü, Mağusa
- (İlgili Şahıs)

- ile -

Aleyhine istinaf edilen: Prof. Dr. Ufuk Taneri, D.A.Ü - Mağusa
(Davacı)

A r a s ı n d a.






İstinaf eden namına: Av-ukat Fuat Veziroğlu
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Hasan Esendağlı.

İstinaf, Yüksek Mahkeme Yargıcı Necmettin Bostancı'nın YİM 93/2009 ve 104/2009 sayılı davada 14/7/2010 tarihinde verdiği karara karşı Davalılar ve İlgili Şahıs tarafından yapılm-ıştır.


---------


K A R A R

Şafak Öneri:1986 yılından itibaren sırası ile yardımcı doçent, doçent ve profesör olarak DAÜ'de öğretim üyeliği görevi yapan davacı/ aleyhine istinaf edilen, Üniversite Senatosunun önerisi üzerine 16/5/2008 tarihind-e Vakıf Yöneticiler Kurulu tarafından 18/1986 sayılı Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı ve Doğu Akdeniz Üniversitesi Kuruluş Yasası (bundan böyle kararda yasa olarak anılacaktır) altında 5 yıllık bir süre için rektör olarak atandı.
Davacı/aleyhine istinaf edilenin- rektörlük görevini ifa ettiği 7/9/2009 tarihinde olağanüstü toplanan Üniversite Senatosu, Vakıf Yöneticiler Kuruluna birtakım gerekçelerle davacının rektörlük görevine son verilmesi için öneride bulundu.

Senato tarafından yapılan öneriyi değerlendiren V-YK, 10/9/2009 tarihinde aldığı bir kararla, Senatonun gerekçe-lerini de benimseyerek, davacının rektörlük görevine son verdi. Ayni kararda Prof. Ülker Vancı Osam, rektör vekili olarak görevlendirildi. Bilahare VYK, 15/10/2009 tarihinde aldığı bir karar ile- DAÜ öğretim görevlilerinden Prof. Abdullah Öztoprak'ı rektör olarak atadı.
Görevden alınması üzerine, davacı/aleyhine istinaf edilen, 23/2009 sayılı YİM davasını dosyalayarak, VYK'nın rektörlük görevine son veren ve Prof. Osam'ın rektör vekili olarak göre-vlendiren kararı ile, Üniversite Senatosunun rektörlük görevinden alınmasını VYK'ya öneren kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna karar vermesini talep etti.
Prof. Öztoprak'ın rektör olarak atanması kararına karşı da 104/2009 sayılı YİM davasını dosyaladı.- Bu davada da davacı 93/2009 sayılı davadaki taleplerini yineleyerek, Prof. Öztoprak'ın atanma kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna karar verilmesini talep etti.
Her iki davayı birleştirerek dinleyen tek Yargıç'tan oluşan YİM, VYK'nın 10/9/2009 tarihli k-ararı ile Senatonun 7/9/2009 tarihli kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna karar verdi.

Alt Mahkeme, dava konusu VYK ve Senatonun kararlarını, sebep ve amaç yönünden incelememiş, sadece şekil ve usül yönünden değerlendirmiştir. Alt Mahkemenin kararları-na daya-naklık eden gerekçeler şöyle özetlenebilir;
1- VYK'nın 10/9/2009 tarihli kararı usül ve şekil yönünden hatalıdır; çünkü
(a) İlgili VYK toplantısında tutanak tutulmamıştır.
(b) VYK kararında, kararın gerekçelerinden bir bölümü olarak ifade ed-ilen Senato kararına dayanaklık eden gerekçeler tümü ile davacıyı itham edici ifadeler içermektedir. Yapılan işlem disiplin işlemi olmamakla beraber davacıyı itham edici içerik taşıdığı için davacıya müdafaa ve/veya söz hakkı verilmeden görevine son verilm-esi usüle aykırıdır.
2- Alt Mahkeme, bu davada icrai karar niteliğinde olan VYK'nın kararını yukarıdaki gerekçelerle iptal ettikten sonra, bu karar için hazırlık işlemi olarak nitelendirdiği Senatonun dava konusu kararını da aşağıdaki gerekçelerle şekil -ve usül yönünden hükümsüz ve etkisiz olduğuna karar vermiştir.
(a) 7/9/2009 tarihli Senato toplantısı usulsüzdür; çünkü
(i) Olağanüstü toplantı çağrısını 1/3 senatörün dileğiyle rektör çağırabilir. Rektörün çağrı yapmadığı mezkur toplantı bu yö-nden usüle aykırıdır.
(ii) Senatörlerin toplantı tarihini saptaması usül-süzdür. Çünkü toplantı tarihini rektör tesbit eder.
(iii) Rektör, senatörler tarafından tesbit edilen ola-ğanüstü toplantı tarihini bilmesine rağmen toplantı saati bi-lgisine gelmediği için toplantıya katılama-mıştır. Muhatabına bilgi vermeden yapılan toplantı-lar usül yönünden sakattır.
(iv) Toplantıda usüle aykırı olarak toplantı tutanağı tutulmamıştır.
(v) Bir kararın gerekçesi açık olmalı ve yargı deneti-mini kola-ylaştıracak şekilde hangi olgulara dayan-dığı belirtilmelidir. Dava konusu Senato kararın-daki gerekçelerin büyük çoğunluğu soyut olup, müdafaa takririndeki iddialarla somut hale getiril-meye çalışılmıştır.

Alt Mahkeme VYK'nın dava konusu kararının hükü-msüz ve etkisiz olduğu bulgusuna vardıktan sonra, kararın geriye dönük etki meydana getireceğini dikkate alarak 104/2009 nolu davaya konu 15/10/2009 tarihli VYK kararının da hükümsüz ve etkisiz olduğu yönünde karar vermiştir.

Davalılar alt Mahkemenin her- iki davada verdiği kararların hatalı olduğunu iddia ederek huzurumuzda bulunan istinafları dosyaladılar. İstinaflar tarafların müracaatı üzerine birleş-tirilerek dinlenmiştir. Her iki davadaki istinaf sebepleri ayni iddiaları içermektedir. İstinaf ihbarna-mesindeki istinaf sebepleri 12 ana başlık altında toplanmış olmasına rağmen, istinafın duruşmasında daraltılarak ve/veya birleştirilerek 5 ana başlık ile ele alınarak ileri sürülmüştür. İstinaf sebep-leri özet olarak şöyledir;
1- Meşru menfaat varlığı, Ana-yasanın 152. maddesi altında esasa ilişkin bir olgu mahiyetinde olduğu için talep takri-rinde ileri sürülmesi gerekir. İstinaf konusu davada meşru menfaat hususu talep takririnde ileri sürülmemiştir. Buna rağmen alt mahkemenin davayı reddetmek yerine dinle-yip karara bağlaması hatalıdır. Yine, bir ön şart mahiyetinde olan meşru menfaatin varlığı hususunda Mahkemenin resen inceleme yaparak bu hususta bulguya varması gerekmesine rağmen alt mahkemenin konuyu incelememesi hatalıdır.
2- Alt Mahkeme;
(a) Senat-onun, davacının çağrısı olmaksızın toplanmasının yasal olmadığı bulgusuna varmakla,
(b) Olağanüstü toplantı çağrısı tarihinin, toplantıyı çağıran üyeler tarafından tespit edilmesinin yasal olmadığı, yönünde bulguya varmakla,
(c) Davacının olağanüst-ü toplantı tarihinin bilgisine gel-mediği hususundaki iddialarına inanmakla ve bu yönde bulguya varmakla; hatalı davranmıştır.
3- Alt Mahkemenin, Senato ve VYK'nın dava konusu toplantı-larda, toplantı tutanağı tutulmadığına ilişkin bulgusu hata-lıdır. Çünk-ü talep takririnde bu yönde herhangi bir iddia ileri sürülmediği gibi tutanak tutulmadığına dair şahadet de yoktur.
4- Alt Mahkeme, dava konusu kararın gerekçelerinin bir kısmı-nın somut olduğu bulgusuna varmasına rağmen bunları değerlen-dirmemekle hatalı- davranmıştır.
5- Alt Mahkemenin, dava konusu kararın alınmasından önce, davacıya söz ve/veya müdafaa hakkı verilmesi gerektiği yönün-deki bulgu ve kararı hatalıdır. Çünkü
(a) Dava konusu kararın gerekçelerinin tümünün itham edici olduğu bulgusu varsa-yıma dayanmaktadır. Çünkü alt mahkeme gerekçeleri inceleyip itham edici olup olmadık-larını değerlendirmiş değildir.
(b) Gerekçelerin tümü itham edici değildir. Buna rağmen alt mahkemenin tüm gerekçeler için davacıya söz ve/veya müdafaa hakkı verilmes-i gerektiği yönündeki bulgu ve kararı hatalıdır.

Aleyhine istinaf edilen/davacı, istinaf edenin tüm iddia ve taleplerini reddederek alt Mahkemenin bulguları ve kararı-nın doğru olduğunu ileri sürmektedir.

1. İstinaf Sebebi;
İptal davaları, idarenin iş-lemlerinin denetimini sağlamak suretiyle hukuk devletini gerçekleştiren önemli yollardandır. İptal davaları ile idarenin işlemlerinin hukuk kurallarına uygunluğu incelenir; hukuka aykırı işlem ortadan kalkar, böy-lece idarenin hukuk kurallarına aykırı şeki-lde hareket etmesi önlenerek hukuk sistemi korunur. Davacı, iptal davası açmak suretiyle bir taraftan kendi menfaatlerini korurken ayni zamanda idarenin hukuka aykırı işleminin hukuk aleminden kaldırılmasına katkıda bulunarak kamu düzeninin sağlamasına hiz-met etmektedir. İptal davalarının genel felsefesi böyle olmakla beraber hukuka bağlılığı sağlamak adına herkesin iptal davası açmak için ehil olduğunun kabul edilmesi, idarenin işleyişinin olumsuz yönde etkilenmesi ve rastgele iptal davası açılması tehlike-sini beraberinde getirecektir. Bu sakıncaların önlenmesi için Anayasanın 152. maddesi davacıda meşru menfaat (dava ehliyeti) aranmasını bir ön koşul olarak norm haline getirmiştir. Bir iptal davasında davacının meşru menfaati bulunup bulunmadığı bir ön koş-ul ve kamu düzenine ilişkin bir husus olduğu cihetle tarafların bunu takrirlerinde belirt-melerine gerek yoktur. Meşru menfaatin mevcut olup olmadığı bir olgu meselesidir. Bir idari davada meşru menfaat yokluğu ileri sürüldüğünde Mahkeme, davanın özü ile i-lgili yargısal bir adım atmadan meşru menfaat ile ilgili iddiaları inceler. Davalı tarafından meşru menfaat ile ilgili bir itiraz yapıl-mayan durumlarda, meşru menfaatin mevcut olmadığı Mahkeme önündeki olgulardan açıkca görülüyorsa Mahkeme bu hususu resen- dikkate alarak davanın özünü incelemeye geçmeden davayı iptal eder. İstinaf konusu davada meşru menfaat ile ilgili takrir-lerde herhangi bir iddia yer almadığı gibi, Mahkeme önündeki olgulardan davacının meşru menfaati olmadığına dair de her-hangi bir olg-usal veri yoktur.
Yukarıdakiler ışığında 1. istinaf sebebinin red ve iptal edilmesi gerektiği görüşündeyim.

2. İstinaf Sebebi;
Yasanın 12(2) maddesi DAÜ'de rektör ataması için teklif usülünü getirmiştir. Buna göre VYK, Senatonun üniversite içinden veya dı-şından önereceği bir profösörü 5 yıllık süre için rektör olarak atayabilir. Atamayı yapacak olan yani icrai kararı alacak olan makam VYK'dır. Senatonun yetkisi, teklif usülüne uygun olarak rektörlük için VYK'ya önerilecek profesörü tesbit edip önermektir. -VYK Senatonun önereceği kişiyi rektör olarak atamak zorunda değildir. VYK'nun rektör seçiminde Senatonun önerdiği kişi yerine bir başkasını atama yetkisi olmamakla birlikte önerilen kişiyi de atamayabilir. Onun yerine yeni bir öneri yapılmasını talep edebi-lir veya atamayı tamamen iptal edebilir.

Ayni yasanın 12(6) maddesi ise, rektörün atandığı usüle uygun olarak 5 yıllık görev süresi dolmadan da VYK tarafından görevinden alınabileceğini düzenlemektedir. Buna göre 5 yıllık görev süresi dolmayan bir rektö-r yine ayni usül uygulanarak Senatonun önerisi ile VYK tarafından görevden alınabilir. VYK Senatonun önerisini benimsemek zorunda olmayıp öneriyi redde-debilir.

Senatonun görevleri yasanın 15. maddesinde sayılmaktadır. Bunun dışında yasanın 12. maddesi -uyarınca yukarıda belirt-tiğimiz üzere üniversite içinden veya dışından bir profösörü rektör adayı olarak VYK'ya önermek ve atanmış rektörün görev süresi dolmadan görevden alınması için VYK'ya öneri götürmek yetkisi bulunmaktadır. Senatonun bu görev ve yet-kileri dışında herhangi bir disiplin işlemi yapmak veya rektör ile ilgili herhangi bir tasarrufta bulunmak yetkisi yoktur.
7/9/2009 tarihli senatonun olağanüstü toplantısının bu esas çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
Toplantının gündemi ile ilgili ş-ahadete bakıldığında, toplantı amacının davacı rektörün şikayete konu ve/veya rahatsızlık yarattığı iddia edilen eylem ve tutumunun tartışılarak rektörün geleceği hakkında karar vermek olduğu açıkça görül-mektedir. Senatonun olağanüstü toplantısı bir disip-lin işlemi veya rektörün sorgulanmasını amaçlayan bir toplantı değildir. Dosyadaki şahadete göre, Senato toplantısında, davacının görevinin sona erdirilmesi için VYK'ya öneri götürülmesinin görüşülüp oylanacağı önceden üyelerce bilinmekte ve/veya öngörülme-kte idi.
Bir kimsenin kendi hukuki statüsünde değişiklik yapması muh-temel yargısal nitelikli olmayan bir toplantıya ve oylamaya katılması doğal adalet ilkelerine aykırıdır. Dosyadaki şaha-dete göre mezkur toplantıda, Davacı rektör hakkında herhangi bir d-isiplin işlemi yapılmamış, rektörün icraatları tartışı-larak ulaşılan sonuç çerçevesinde görevden alınması için VYK'ya öneri yapılmasına karar verilmiştir.

Olağanüstü toplantı çağırılması ile ilgili yasanın 14(3) maddesi bu tür toplantıların kimin tara-fından çağrılabileceği ve gündemin kimin tarafından belirleneceği hususunda açıklığa sahip değildir. İlgili fıkra yasanın ayni maddesinin diğer kuralları ile birlikte okunduğunda, gündemin 1/3 senato üyesi tarafından belirlenebileceği ancak toplantı çağrıs-ının alt Mahkemenin bulduğu gibi rektör tarafından yapılabileceği anlaşılmaktadır. Ancak huzurumuzdaki meselede olduğu gibi olağanüstü toplantı gündeminin doğrudan rektörün hukuki statüsünü etkileyebilecek, rektörün katılmasının söz konusu olmadığı özel du-rumlarda toplantı çağrısının toplantı günde-mini tesbit etme yetkisi de olan 1/3 senato üyesi tarafından yapılması yasanın 14(3) maddesine aykırı değildir. Aksi bir yorum rektörün gündemin tartışılmasını keyfi olarak engelle-mesine açık hale getirebilecek -bir hukuki durumun meydana çıkmasına vesile olacaktır.
Ulaştığım bu sonuca göre 1/3 senato üyesinin bu meselede olağanüstü toplantı gündemini belirleyerek toplantı çağrısı yapması, toplantı saati bilgisine gelmeyen davacının toplan-tıya katılamaması dava -konusu olağanüstü toplantının yasal-lığını usül yönünden sakatlamadığından istinaf eden bu başlık altındaki istinafında başarılı olmuştur.

3. İstinaf Sebebi;
Şekil ve usül (biçim ve yöntem) kurallarına uyulmaması, hukuka aykırılık halini oluşturmakla -birlikte her zaman idari işlemi yoklukla sakatlamaz veya iptalini gerektiren butlan halini oluşturmaz. Bir usül kuralı olan tutanak tutulmasından güdülen amaç yargı denetiminin sağlıklı şekilde yapılmasına olanak sağlanmasıdır. Yasal zorunluluk olmadığı sü-rece tutanak tutul-maması kendi başına her zaman idari kararın iptalini gerek-tirmez. İdari kararın yargısal denetimi sağlıklı bir şekilde yapılabiliyorsa sırf tutanak tutulmaması idari kararın ipta-lini gerektirecek bir sakatlığa neden olmaz. (Bak: YİM 11-9/2003, YİM 37/1990)

İstinaf konusu meselede alt Mahkeme, dava konusu kararı şekil ve usül yönünden incelemiştir. Bu nedenle tutanak tutul-mamasının bu meselede idari kararın sebep ve amaç yönünden yargısal denetimini imkansız hale getirdiğini söylemek o-lası değildir.

İdari bir kararın hukuken sakat olduğunu kanıtlamak iddiada bulunan davacının yükümlülüğündedir. İstinaf konusu davada toplantı tutanaklarının Mahkemeye ibraz edilmediği bir gerçektir. Tutanakları ibraz zorunluluğu kimdedir? Yukarıda da b-elirttiğim gibi tutanak tutulmaması idari kararı sakatlama ihtimali olan önemli bir usül hatasıdır. Bu nedenle tutanak tutulmaması, bir sakatlık olarak ileri sürülecekse bunun davacı tarafından iddia edilmesi gerekir. Huzurumuzdaki mese-lede ne talep takri-rinde, ne de duruşma esnasında tutanak tutulmadığına ilişkin hiç bir iddia ileri sürülmemiştir. Bunun gibi davanın talimat safhasında davacının tutanakların ibrazı ile ilgili bir talebi de olmamıştır. Aksine davalılar tarafın-dan verilen şahadette Senato t-oplantısında tutanak tutulduğuna dair iddialar mevcuttur.
Söylenenler ışığında alt Mahkemenin tutanaklar ile ilgili bulgu ve kararı kanaatimce hatalı olmuştur.

4. İstinaf Sebebi;
Davalı/istinaf edenin bu başlık altındaki iddiaları davanın özü ile ilgilid-ir. Alt Mahkeme böyle bir bulguya varmakla birlikte bu bulguyu davanın özünü incelemediği için kararına gerekçe yapmamıştır. Gerekçe yapılmayan bulgular bir Mahkeme kararının denetlenmesi için mesnet teşkil edemeyeceğinden, bu istinaf sebebinin reddi gerek-ir.

5. İstinaf Sebebi;
Davacıyı rektörlük görevinden alan VYK'nın 19/10/2009 tarihli emare 2 kararında, görevden alma gerekçeleri olarak aşağıdaki 2 husus belirtilmektedir.
1- Senatonun kararında belirtilen gerekçeler.
2- İlgili mevzuatın rektöre yükledi-ği görev ve sorumluluklar ve yasa icaplarının yerine getirilmemesi.

Alt Mahkeme, VYK kararının mevzu ve yetki yönünden sakat olmadığı bulgusuna varmıştır. Alt Mahkemenin bu bulgusu davacı tarafından istinaf konusu yapılmamıştır. Bu nedenle, VYK'nın yuka-rıda belirtilen 2'nci gerekçe doğrultusunda karar üretmeye yetkili olduğu ihtilaf konusu değildir.

Alt Mahkeme VYK'nın 1'nci gerekçesinde yer alan Senato öneri kararında beş ana başlık altında toplanan iddiaların tümünün, davacıyı itham edici ifadeler i-çerdiğini, yapılan işlemin bir disiplin işlemi olmamasına rağmen, itham edici içerik taşıdığı için, karar alınmazdan önce, davacıya söz ve/veya müdafaa hakkı verilmesi gerektiğini; davacıya söz ve/veya müdafaa hakkı verilmeksizin üretilen VYK kararının bu -nedenle usülen sakat olduğuna karar vermiştir.
Bunun gibi alt Mahkeme, Senato kararının da ayni gerekçe ile usülsüz olduğu bulgusuna varmıştır.

Kural olarak, müeyyide niteliğindeki işlemlerin yapılma-sından önce, idare tarafından ilgilisine müdafaa hak-kı tanın-ması gerekir. Bu cümleden olmak üzere, ilgilisine aleyhindeki iddialar duyurularak bunlara karşı savunma hakkı tanınmalıdır.

Alt Mahkeme VYK'nın 1'nci gerekçesi ile ilgili olarak, bu gerekçe altında ileri sürülen iddiaların itham edici ve bu id-dialar doğrultusunda verilen kararın müeyyide niteliğinde olduğu bulgusuna varmasına rağmen, 2'nci gerekçede ileri sürülen olgu ve/veya iddiaların itham edici nitelik taşıyıp taşımadığı, verilen kararın bu gerekçe karşısında müeyyide nitelikli olup olmadığ-ı hususunda inceleme yapmamış ve bir bulguya varmamıştır. Bu husus davacı tarafından istinaf konusu yapılmamıştır. Bu nedenle, alt Mahkemenin iptal kararına gerekçe oluşturan müdafaa ve/veya söz hakkı verilmemesinin doğurduğu usülsüzlük hali, VYK'nın tüm g-erekçeleri ve/veya 2'nci gerekçesi için geçerli değildir.

Bir idari kararın yargısal denetimi, ihtilaf konusu tüm gerekçeleri kapsayacak şekilde yapılır. İhtilaflı gerekçe-lerin bir kısmının yargısal denetim dışında tutulmak suretiyle üretilen iptal kara-rları hatalıdır.

Bu sonuca ulaştıktan sonra VYK'nın 1'nci gerekçesinin yani, iddiaların itham edici içerik taşıyıp taşımadıkları VYK'nın davacıya söz ve/veya müdafaa hakkı vermesinin gerekip gerek-mediğini incelemeye gerek kalmamıştır.

Sonuç olarak, Y-İM İstinaf Mahkemesinin dava konusu idari kararın 2'nci kez yargısal denetimini yapmakla görevli olma-dığı, sadece - ön şartlarla ilgili inceleme hariç - istinaf sebepleri çerçevesinde alt Mahkemelerin kararlarını denet-lemekle görev ve yetkili olduğunu vu-rgulayarak, her 2 isti-nafın da kabul edilerek, alt Mahkemenin birleştirilerek dinlenen YİM 93/2009 - 104/2009 sayılı davalarda verdiği tüm kararların iptal edilmesi gerektiği görüşündeyim.

Talât D. Refiker: 7.9.2009 tarihinde olağanüstü toplanan Üniv-ersite Senato'sunun Vakıf Yöneticiler Kuruluna, ifa etmek-te olduğu Rektörlük görevinden alınması önerisinde bulunulması ve Vakıf Yöneticiler Kurulunun da bu öneriye uyması sonucunda Rektörlük görevinden alınması ve bilâhare de bu göreve başka meslektaşlar-ının atanması karşısında Davacı/İstinaf Edilenin Yüksek İdare Mahkemesinde ikâme ettiği 93/2009 ve 104/2009 numaralı davaların birleştirilerek dinlenmesi sonucunda Yüksek İdare Mahkemesi Davacı/İstinaf Edilenin Rektörlük görevinden alınmasına ilişkin olan -Vakıf Yöneticiler Kurulu (Bundan sonra VYK olarak anılacaktır) toplantısında tutanak tutulmadığını, görevden alınan Rektöre (Davacı/Aleyhine İstinaf Edilen) müdafaa veya söz hakkı verilmediğini, VYK'ya Davacı/Aleyhine İstinaf Edilenin görevden alınması öne-risinde bulunan Senato'nun ise usulsüz olarak toplanıp karar aldığını ve bu karara dayanıklık eden gerekçelerin açık olmadığını gözönünde bulundurduktan sonra Senato'nun önerisinin ve VYK'nın yuka-rıda bahsi geçen dava-lara konu olan kararlarının hükümsü-z ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına karar vermiştir.

Davalılar/İstinaf Edenler ise Yüksek İdare Mahkemesinin, Senato'nun usulsüz olarak toplanıp karar aldığı, toplantı tutanağı tutulmadığı ve VYK'da Davacıya müdafaa hakkı veril-m-ediği şeklindeki bulgularının hatalı olduğunu iddia ederek Yüksek İdare Mahkemesinin mezkûr kararlarına karşı Davacı aleyhine 9/2010 ve 10/2010 numaralı istinafları dosyalamıştır. Birleştirilerek dinlenen her iki istinafta da Aleyhine İstinaf Edilen/Davac-ı, İstinaf Eden/Davalıların tüm iddia ve taleplerini reddederek Yüksek İdare Mahkemesinin bulgularının ve kararının doğru olduğunu ve bu bağlamda Yüksek İdare Mahkemesinin her iki davadaki kararlarının da onaylanması isteminde bulunmuştur.

Bu istinafta ö-ncelikli olarak inceleme konusu yapacağım husus Bidâyet Mahkemesinin, VYK tarafından Davacı/İstinaf Edilenin Rektörlük görevinden alınmasına karar verilmeden önce müdafaasının alınmadığı ve VYK kararının bu açıdan da sakat olduğu şeklindeki bulgusunun hata-lı olduğuna ilişkin olan istinaf sebebidir.

Doğu Akdeniz Üniversitesi (Bundan böyle DAÜ olarak anılacaktır.) Kuruluş Yasasının 12(2) maddesine göre Rektör, Senatonun önerisi ile Yöneticiler Kurulu tarafından üniversi-tenin içinden veya dışındaki üniversi-te profesörleri arasından 5 yıllık süre için atanır.

Davacı/İstinaf Edilen de ilgili tarihte bu maddeye uygun olarak Rektörlük makamına atanmıştır.

Aynı yasanın 12(6) maddesine göre Rektör, atama usulüne uygun olarak süresi tamamlanmadan da Yöneticile-r Kurulunca yazılı gerekçe gösterilmek kaydı ile görevden alınabilir.

Yukarıdaki maddede bahsi geçen görevden 'alınabilir'in anlamının ise şu şekilde izah edilmesi mümkündür: Vakıf Yöneticiler Kurulunun Rektörü görevden alıp almama konusunda takdir hakk-ı vardır ve bu bağlamda Rektörü görevden almaya karar verebilir veya çoğunluk kararında da temas edildiği üzere VYK Senato'nun önerisini reddetmek suretiyle de Rektörün görevine devam etmesini sağlayabilir.

Dolayısıyle Senato tarafından Rektörlük görevin-den alınması istenilen Davacı/İstinaf Edilenin VYK huzurunda Senato'nun mezkûr önerisi hakkında dinlenilmesi ve bu suretle müdafaasını yapmasına imkân tanınması durumunda VYK'nın ikna olması ve bu bağlamda Senato'dan gelen görevden alma önerisi ve gerekçe-lerinin mesnetsiz olduğu bulgusuna varması halinde Senato'nun mezkûr önerisini reddederek Davacı/İstinaf Edilenin Rektörlük görevine devam etmesini sağlar veya Davacı/İstinaf Edilenin yapmış olduğu müdafaayı yeterli bulmaması veya diğer bir ifade ile tat-min olmaması halinde Senato'nun önerisi doğrultusunda Davacı/İstinaf Edilenin Rektörlük görevinden alınmasına karar verir.

Görüleceği üzere VYK'da Davacı/İstinaf Edilen açısından olumlu veya olumsuz bir kararın üretilmesi için Davacı/İstinaf Edilenin VY-K'da dinlenmesi, müdafaasının alınması ve Senato'dan gelen öneri ile birlikte konunun etraflıca kurul tarafından müzakere edilmesi gerekmektedir.

Çoğunluk kararına katılan Üye Yargıç Sn.Ahmet Kalkan'da ek görüşleri bağlamında, görevden alınan bir kişiy-e de müdafaa hakkının verilebileceğini ifade etmiştir.

Önümüzdeki meselede ise Davacı/İstinaf Edilenin VYK huzurunda dinlenmediği ve müdafaası alınmadığı için VYK, Davacı/İstinaf Edilenin Rektörlük görevinden alınıp alınmamasını birlikte tezekkür edememi-ştir ve tek yanlı olarak Davacı/İstinaf Edilenin Rektörlük görevinden alınmasına karar vermiştir. Bu olgu ise VYK'nın, DAÜ Kuruluş Yasasının 12(6) maddesinin kendisine tanıdığı takdir hakkını layıkı veçhile kullanamadığını göstermektedir.

Bu bakımdan Bid-âyet Mahkemesinin Davacı/İstinaf Edilenin Rektörlük görevinden alınmasına karar verilmeden önce müdafaa-sının alınmadığı ve VYK'nın kararının bu açıdan da sakat ol-duğu şeklindeki bulgusunun ve bu bulguya bağlı olarak VYK'nın mezkûr kararını geçersiz kılma-sının hatalı olmadığı ve istina-fın bu noktadan reddedilmesi gerektiği sonucuna varmaktayım. Bu sonuca vardıktan sonra diğer istinaf sebepleri hakkında görüş serdetmeme gerek kalmamıştır.

Dolayısıyle yukarıda belirtilenler ışığında birleş-tirilerek dinlen-ilen bu istinafın reddedilmesi gerektiği görüşündeyim ve buna bağlı olarak çoğunluk kararına ve bu karara katılan Üye Yargıç Sn.Ahmet Kalkan tarafından belir-tilen ek görüşlere, vardığı sonuçlar bakımından katılmamak-tayım.

Ahmet Kalkan: Sayın Yargıç Ş-afak Öneri'nin daha önce okuma fırsatı bulduğum kararında belirttiği gerekçelerin bir kısmı ve vardığı sonuç ile hemfikir olmakla beraber, istinaf sebepleri ile ilgili Sayın Yargıç Şafak Öneri'nin kararından farklı olarak kendi görüşlerimi ve gerekçelerini- belirtmeyi uygun buldum.

Özellikle Sayın Şafak Öneri'nin kararında 1. istinaf sebebi başlığı altında ifade edilen meşru menfaat ile ilgili görüşlere tamamen katıldığımdan meşru menfaat konusunda ek görüş belirtmeyeceğim.

İstinaf Eden /Davalılar YİM İ-stinaf 9/2010 sayılı istinafta 12 İstinaf sebebi, 10/2010 sayılı istinafta da 11. istinaf sebebi ileri sürmüştür.

İstinaf sebepleri ile ilgili görüşlerimi ortaya koyarken YİM İstinaf 9/2010 sayılı istinafı esas almayı uygun buldum. YİM İstinaf 10/2010 -sayılı istinaftaki istinaf sebepleri YİM İstinaf 9/2010 sayılı istinaf sebepleri ile büyük oranda ben-zerdir. YİM İstinaf 10/2010 özellikle ilgili şahıs ile ilgili argümanları içermektedir. Neticede İstinaf edenler YİM İstinaf 9/2010'da başarılı olmaları- halinde doğal olarak YİM İstinaf 10/2010 sayılı istinafa konu dava veya konu idari kararın akıbeti aynı olacaktır.

İstinaf Edenler Avukatı istinaf sebeplerinin ana başlık-larını genellikle benzer nitelikte yazarak her başlığa farklı gerekçeleri yazmıştı-r. Bu nedenle kararda belirteceğim görüş-lerimin takip edilebilmesi için istinaf sebeplerini sırasına göre incelemeyi uygun gördüm.

İstinaf ihbarnamesindeki 2. ve 3. istinaf sebepleri esas itibarıyle senatonun toplanması ile ilgilidir.

İlk Mahkeme ka-rarında DAÜ Yasası (Kuruluş ve İç Düzeni Yasasının (bundan böyle 'Yasa' olarak anılacaktır) 14. madde-sindeki düzenlemeye göre Senato, Rektörün çağrısı olmadığı takdirde olağanüstü de olsa kendiliğinden toplanamaz sonucuna ulaştıktan sonra, kamu yararı ve -Rektörün kasıtlı davranışları olması halinde kendiliğinden toplanabileceğini belirtmiştir. (Gör. Mavi.30-31)

İlk Mahkemenin bu bulgusunda haklı olup olmadığını tespit ederken ilk önce Senatonun niteliğini, görevlerini ve olağan-üstü toplantı kararının t-anımını yapmam gerekmektedir.

Yasanın 11. maddesi Üniversitenin organlarını düzenle-mektedir. Buna göre Üniversitenin organları şunlardır. Rektörlük, Senato, Üniversite Yönetim Kurulu, Dekanlıklar, Fakülte Kurulları, Fakülte Yönetim Kurulları, Enstitü M-üdürlükleri, Yüksek Okul Müdürlükleri ve Bölüm Başkanlıkları.

Üniversite organlarının görev ve yetkileri Yasanın ilgili hükümlerinde belirlenmiştir.

Senatonun oluşumu ve toplanma şekilleri 14. maddede, görevleri ise 15. maddede düzenlenmiştir.

Senato-nun kimlerden oluşacağını tespit eden Yasanın 14(1) maddesine bakıldığında, Senatonun akademik nitelikli bütün kesimlerinin temsil edildiği bir organ olduğu görülmektedir. Bu oluşum senatoya Üniversitenin "akademik parlamentosu" olma niteliğini vermektedi-r. Nitekim 15. maddede Senatonun Üniversitenin akademik organı olduğu açıkça ifade edilmiştir.

Senato Üniversitenin akademik bir organı olduğuna göre 15. maddesinde ve diğer maddelerinde belirtilen konularda karar alma, öneride bulunma yetkisine sahipti-r.

Senato bu görevini doğal olarak bağımsız ve üyelerinin kanaatleri doğrultusunda yerine getirecektir. Organ olma özelliği nedeni ile Rektör dahil diğer organlar Yasanın belirttiği konularda Senatoya görev verebilirler ancak Senato, işleyiş ve karar a-lma yeteneğinde bağımsızdır ve telkine açık değildir.

Rektörün atanmasını düzenleyen 12(2) maddesinde Rektörün Senatonun önerisi ile Yöneticiler Kurulu tarafından atanacağı, 12(6) maddesinde ise atama usulüne uygun olarak süresi tamam-lanmadan da Yönetic-iler Kurulu tarafından yazılı gerekçe ile görevden alınabileceği belirtilmektedir. Bunun İdare Hukukundaki anlamı "usulde paralellik ilkesidir".

Görülebileceği gibi Rektörün seçilmesinde ve süresinden önce görevden alınmasında Senatonun önerisinin nihai-, icrai nitelikli görevden alma idari işleminin bir halkası olma özelliği vardır.

Yukarıda belirttiğim işlemler ve görevleri bakımından senato herhangi bir organın hiyerarşik emri altında değildir.

Bu meselede istinaf konusu olmadığı için Rektörün atam-a veya görevden alma önerisinin hazırlık işlemi mi bağımsız idari işlem mi olduğu konusunu incelemeyi gereksiz gördüm. Kararın hukuki niteliği ne olursa olsun Senatonun karar ala-bilmesi için herşeyden önce usulüne uygun toplanması gerek-mektedir.

Senat-onun toplanma şekilleri Yasanın 14(2),(3) maddelerinde düzenlenmiştir.

Yasanın 14 (2) maddesine göre, Senato
Eğitim ve Öğretim yarı yılı başında ve sonunda olmak üzere en az 4 defa,
Rektörün gerekli gördüğü hallerde; ve madde
14 (3)'e göre üyelerinin 1/-3'ünün imzalı dileği ile olağanüstü toplantıya çağrılabilir.

Bu meseleyi ilgilendirdiği oranda önemli olan 14(3) maddesindeki "olağanüstü toplantı" çağırma yetkisidir.

Bu konuda yoruma gerek yoktur. Senatonun olağanüstü toplantıya çağrılabilmesi i-çin üyelerin 1/3'ünün imzalı dile-ğinin olması gerekmektedir. Senato üyelerinin 1/3'ünün böyle bir istemde bulunması halinde Rektörün olağanüstü toplantı yapma müracaatını reddedebileceğini içeren hiçbir madde yok-tur. 14(2)(3) maddelerini birlikte yorum-ladığımızda 1/3 çoğunluğun olağanüstü toplantı çağrısında Rektörün doğrudan herhangi bir fonksiyonu olmadığı yetkinin 1/3 çoğunluğun imzalı müracaatı ile kullanılacağı çok açık surette bellidir. Yasanın 14(2) maddesine göre Rektörün dilediği zaman Senatoy-u toplantıya çağırma yetkisi bulunduğundan Rektör bakımından olağanüstü toplantı ihtiyacı bulunmamaktadır. Dolayısıyle üyelerin 1/3'ü imza ile böyle bir dilekte bulunduğu zaman Rektörün Senatoyu olağanüstü toplantıya çağırmak zorunda
olduğu ve takdir hak-kı bulunmadığı kanaatindeyim. Yasa maddesindeki "çağrılabilir" ibaresinin, Senato üyelerinin Senatoyu olağanüstü toplantıya çağırma yeter sayısını belir-lemek maksadı ile konulduğu ve bu ibarenin muhatabının Rektör olmadığı kanaatindeyim.

İlk Mahkeme ka-rarında, olağanüstü de olsa Rektörün çağrısı olmadan Senato toplanamaz sonucuna ulaşmıştır.

Ancak İlk Mahkeme bununla yetinmeyerek Rektörün bu hakkı istismar etmesi halinde Senatonun Rektör olmadan toplanabile-ceğini belirtmiştir.

Kamu hukukunda idare -yasalara dayalı kamu erkini kullan-dığından yetkinin kullanılması o görevi yapanın iyi veya kötü niyetine veya keyfiyetine bırakılmaz.

İdare açısından görev ve yetkiler yasada belirlenir ve uygulanır. Bu açıdan Üniversitenin bir organı olan Senato idari- işlemin bir halkası olabilecek kararları almak için toplanır, toplanma koşulları ve tarihi Rektörün keyfi karar-ları veya istemi veya iyi niyetli olup olmadığı durumuna göre belirlenmez.

Senato Üniversitenin akademik organıdır ve Yasanın 14(3) maddesind-e belirtildiği şekilde olağanüstü toplantı yeter sayısını bulduğu takdirde kararda imzası olan üyeler Senatoyu toplantıya çağırabilir. Olağanüstü toplantı talebinde bulunan üyeler olağanüstü toplantı tarihini kendileri belirleyebile-cekleri gibi tarihin b-elirlenmesini Rektöre de bırakabilecek-leri kanaatindeyim. Toplantının gündemi, doğal seyri, görü-şülecek konunun önemi ve aciliyeti tarihin belirlenmesinde önem arzeder.

Tarihi kim saptarsa saptasın saptanacak tarihin "olağanüstü toplantı" niteliğine u-ygun olması gerekmektedir.

Olağanüstü toplantının hukuki tanımı, normalinde yapılan toplantı dışında yapılan toplantılar sıra harici ve önemli konular görüşmek üzere yapılan toplantı şeklinde ifade edilir.

Yukarıda belirttiğim hususlar ışığında İlk M-ahkemenin Rektörün çağrısı olmadan olağanüstü de olsa senato kendili-ğinden toplanamaz bulgusunun hatalı olduğu kanaatindeyim.

Aksi takdirde Rektör çağrı yapmadan Senato toplanamaz bulgusunu doğru kabul edersek, Rektörden, kendisinin görevden alınması il-e ilgili icraatlarının konuşulacağı bir toplantıyı acilen çağırmasını istemek gibi bir sonuç çıkar, böyle bir sonuç doğal adalet ilkelerine aykırıdır.

Senato üyeleri aldıkları olağanüstü toplantı kararını yasanın öngördüğü şekilde başkan sıfatı ile Re-ktöre bildir-mişler ve toplantının 7.9.2009 tarihinde yapılacağını belirt-mişlerdir. Rektör 7.9.2009 tarihine itibar etmeyerek, olağanüstü toplantı tarihini 30.9.2009 olarak saptamıştır.

Rektörün icraatlarını içeren olağanüstü toplantı talebinin 1 ay so-nraya tayini olağanüstü toplantı niteliğine, durumun aciliyetine uygun bir davranış değildir.

Senato üyeleri Rektörün kararına itibar etmediler ve 7.9.2009 tarihinde toplandılar. İlk Mahkemenin kararında davacının şahadetinden aktarılan bölümde Rektöre -tarihin bildirildiği ve bilgisinde olduğu davacının kendi şahadeti ile sabittir. (Gör.Mavi.40)

İlk Mahkeme, Rektöre toplantı saatinin e-maille bildiril-mesini eksiklik saymıştır ve davacının "e-mailimi açmadım" beyanını inandırıcı bulmuştur.

Burada ö-nemli olan davacının emailini açıp açmaması değildir. Açmadığı doğru da olabilir. Ancak davacı o tarihte görevinin başında idi. Yurtdışında veya hasta veya görevini yapamayacak durumda değildi. Halböyleyken Üniversitenin
Akademik organı niteliğinde ol-an Senatonun bu kadar önemli bir konuda Üniversitede toplanıyor olmasını Rektörün "e-mailimi açmadım saatinden haberim yoktu" diyerek izah etmesi Üniversitenin organlarının çalışmasından haberi olmayan bir kişi görünümü vermektedir.

Bir rektör üniversite-nin organlarının çalışmasından, kurullarından haberdar olmakla yükümlüdür. Ortada gizli bir toplantı yoktur. Tarihini bildiği ve başkanı olduğu bir kuru-lun saat kaçta toplanacağını araştırmak görev ve sorumluluğu vardır.

Olağanüstü toplantı çağrısı us-ulünde çağrılarak, gerekli bildirim Rektöre yapılmıştır.

Kendisine yapılan olağanüstü toplantı çağrısını, olağan-üstü toplantı niteliğine aykırı şekilde rutin toplantı tarihi-nin ötesinde 30.9.2010 tarihi olarak saptayan Rektörün, Senato tarafından kend-isine bildirilen olağanüstü toplantı iradesine ve tarihine itibar etmemekle hata ettiği, böyle bir yetkisi olmadığı kanaatindeyim.

Tüm yukarıdakiler ışığında İlk Mahkemenin Senatonun toplantı tarihini senatörlerce saptanması akabinde toplanması yasal değ-ildir bulgusunun hatalı olduğu buna bağlı olarak 2 ve 3. istinaf sebeplerinin kabul edilmesi gerektiği görüşündeyim.

Davalının 4. ve 5. istinaf sebepleri toplantı zabıtları ile ilgilidir.

İlk Mahkeme Senato toplantısının zabıtlarının tutulmasını ya da - zabıtların olmamasını eksiklik olarak kabul etmiştir.

Kurul kararlarında zabıtların eksikliği bazen yargı denetimini olumsuz etkileyen, işlemin sebep unsurunu ortadan kaldıran bir sonuç doğurabilir. Ancak mahkeme önünde tartışıl-mayan böyle bir konunun- eksikliğinin meseleye olan etkisini bir tarafa bırakarak gerçekte zabıtların mahkeme önünde olmamasının bu meseleye etkisini incelememiz gerekmektedir.

Bu konu üzerinde uzun duracak değilim. Senatonun olağanüstü toplanmasının usulüne uygun yapıldığı- sonucuna ulaştıktan sonra yapılan toplantıda alınan karar gerekçesi ile belirtilmiştir. Senatonun öneri kararı İlk Mahkemenin kararı-na aktardığı gibi uzun ve gerekçelidir. Senato toplantısında gerçekte başka karar alındığı veya kararın toplantıdaki çoğ-un-luğun görüşünü belirtmediği iddia edilmediğine göre zabıtların eksikliği Senatonun aldığı karara olumsuz yönde etki etmediği ve yargı denetimini engellemediği kanaatindeyim.

Aynı şekilde İlk Mahkeme VYK kararının toplantı tutanak-larının olmamasını şe-kil ve usul hatası olarak kabul etmiştir.

Daha önce ifade ettiğim gibi tekrarlayacak olursam huzurumuzda ne Senato kararının ne de VYK kararının irade açıklamasında bir hata olduğu, gerçeği yansıtmadığı, gerçekte başka karar alındığı ileri sürülmemiştir.-

Senato kararı büyük bir çoğunlukla, VYK kararı ise oybirliği ile alınmıştır. Bu konularda ihtilaf yoktur. Bu durumda zabıt eksikliğinin idari işleme usul, şekil veya sebep yönünden olumsuz etki etmediği gibi bu meselede yargı deneti-mini de etkilememe-ktedir.

Kararların gerekçeli olup olmadığı, davacının savunmasını gerektirip gerektirmediği başka konudur ve diğer istinaf sebeplerinde ele alınacaktır.

Buna göre İlk Mahkemenin zabıtların eksikliğini kararına gerekçe yapmasının, ve o oranda idari işle-mleri şekil ve usul yönünden sakat bulmasının hatalı olduğu kanaatindeyim. Bu kanaatim ışığında 4. ve 5. istinaf sebeplerinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaşmış bulunuyorum.

6. istinaf sebebi üzerinde durulmadığından incelenmesine gerek olmadığı -gibi konuya etkisi de bulunmamaktadır.

Davalıların 7,8,9,10,11 ve 12. istinaf sebeplerini birlikte incelemeyi uygun buldum.

Bu aşamada kamu hukukunda Yargı denetiminin temel prensibini hatırlatarak görüşlerimi belirtmeyi gerekli gördüm.

Yönetimin, ya-rgı yolu ile denetimi yapılırken, yönetimin tutum ve davranışının hukuka uygun olup olmadığı sorunu üze-rinde durulur. Yönetimin tutum ve davranışının yerindeliğinin denetimi yargı denetiminin dışında kalır. Yargı yerlerinin yasallık denetiminin yanında,- yerindelik denetiminde bulun-ması, yargının yönetime karışmasını, politikasını saptaması, yasama, yürütme ve kamuoyuna karşı sorumluluğu bulunmayan yargıcın, yönetimin yerini alması demektir. (Gör. Yönetsel Yargı, 29. Baskı Prof Dr. A. Şeref Gözübüyük, s-ayfa 18).

Bu ilke kamu erki kullanan idareye hem bağımsızlık sağ-lamakta hem de hukuka uygun davranma, keyfi uygulamalardan uzak durma mecburiyetini ortaya koymaktadır.

Bu nedenle bu meselede Rektörün görevden alınmasının yerinde olup olmadığı değil, y-apılan idari işlemleri hukuka uygun olup olmadığını karara bağlamak gerekmektedir.

İlk Mahkeme VYK kararını şekil ve usul yönünden ince-lerken, zabıt tutulmasını eksiklik olarak kabul etmiştir.

Daha önce 4. ve 5. istinaf sebeplerini incelerken bu mesel-eye has olgular ışığında zabıt eksikliğinin kararlardaki irade açıklamasına olumsuz etki etmediği kanaatinde olduğumu belirtmiştim.
İlk Mahkeme bu eksikliğin sebep unsurunu da etkilediği ve bir yerde zabıtların eksik olmasını kararı gerekçeden yoksun hale- getirdiğini belirterek şöyle demiştir.

"yukarıda usul ve şekle ilişkin olarak belirtilen noktalar haricinde zabıtların içeriğinden, kararın gerekçesinin görülmesi gerekir. ....... Toplantı tutanaklarının mevcut olmaması, bir eksikliktir. Bu eksiklik, y-ukarıda belirtilen aykırılıkları doğurması yanında kararın sağlıklı bir şekilde denetlenmesine engeldir. (Mavi 37-38)

İdare hukukunda gerekçe sebebinin içerisinde yer almak-tadır. Sebep, yönetimi işlem yapmaya yönelten etkenler olarak tanımlanmaktadır. - Gerekçe ise nedenlerin işlem metninde gösterilmesi anlamına gelmektedir. Sebep idari işlemin asli unsurudur. Her idari işlemde sebep olmalıdır. Ancak her idari işlemde gerekçenin gösterilmesi gerekmeyebilir. Bu anlamda gerekçe işlem metninde yer alabil-ir ayrıca belirtile-bilir. Önemli olan idari işlemin sebebini içeren gerekçede, kararda belirleyici olan hususların açık ve anlaşılabilir bir şekilde ortaya konmasıdır.

İlk Mahkemenin kararına aktardığı Senato kararından görülebileceği Senato böyle bi-r öneride bulunma gerekçelerini açıkça ifade etmiştir. (Mavi 35-36) VYK ise kararda gerekçe-lerinden birini Senatonun kararına dayandırmıştır. Çok açık şekilde Senato ve VYK kararlarının sebep ve gerekçeden yoksun olmadığı, toplantının tüm sonuçlarının k-ararda mevcut olduğu yorumdan varestedir. Bu gerekçelerin doğru olup olmadığı ise ayrı bir konudur ve kararın esasını içermektedir. İlk Mahkeme kararı esas yönünden incelememiştir.

VYK'nın Senatonun önerisi ile ilgili kararın sebep ve gerekçeden yoksun- olmadığı kanaatindeyim.

İlk Mahkeme kararında konuyu incelemeye devam ederek önemli bir nokta üzerinde durmuş, davacıya söz hakkı vermeden karar alındığını bunun bir usulsüzlük olduğunu belirtmiştir. (Mavi 36) İlk Mahkeme daha ileri giderek, usulsüzlü-k yanında, toplantıya katılanlar muhatabın savunmasını ve iddialarını bilmedikleri için kararlarına sebep teşkil eden olguları ve iddiaları yeterince ve sağlıklı bir şekilde değerlendirmemiş olacakları cihetle, aldıkları karar bir yerde sebep yönünden de s-akatlanmış olacaktır sonucuna varmıştır.

Bilinen en temel kurallardan biri bir disiplin soruştur-masında aleyhine soruşturma yürütülen kişinin savunması alın-madan o kişi aleyhine karar verilmesinin yapılan işlemi sakat-ladığıdır. Yine yerleşmiş içtihat-lara göre bir kişi yaptırım nitelikli bir kararla işten çıkarılacaksa mutlaka savunma fırsatının verilmesi gerekmektedir. Daha da ileri gidecek olursam işten veya memuriyetten atılmasa bile kendisine veri-len görevden alınacak olan kişiye yasada aksi öngö-rülmediği müddetçe (üçlü kararname gibi) söz hakkı verilmesi doğru bir karar için gerekli olabilir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta yasada öngö-rülen usule uyulup uyulmadığı ve aleyhine karar alınan kişiye söz hakkı verilmekten kaçınılıp kaçın-ılmadığıdır.

Kamu hukukunda süreklilik esastır ve keyfiliğe yer verilmez. Bu nedenle alınan kararda kişiye fırsat tanınıp tanınmadığı önemlidir.

Huzurumuzdaki istinafa konu davada davacının Senato toplantısında bulunmadığı ve VYK'nın karar alınırken S-enatonun önerisi ile yetindiği ihtilafsız olgudur.

Sayın Yargıç Şafak Öneri'nin kararında ifade ettiği gibi Senato kararı bir disiplin işleminin sonucunda alınmamıştır.

Bunun yanısıra Davacının Üniversite ile ilişiği kesil-memiş, öğretim görevlisi olar-ak görevine devam etmiştir. Mesele bakımından sorun Davacının Rektörlük görevinden alınmasıdır.

Daha önce ifade ettiğim gibi bir Rektörün başkanı olduğu Senatonun toplantısının tarihini bilmesine rağmen saatinden bihaber olmasını kabul edilemez bulmuştu-m.

Davacı tarihini bildiği başkanı olduğu ve gündemini bildiği Senato toplantısına katılmadığı takdirde, o toplantıda hazır olmamasını, toplantının sonucunu etkileyecek sakatlığın gerekçesi olarak ileri sürememelidir.

Aksi takdirde Rektör toplantılar-a katılmayarak Senatonun bir Rektörün görevden alınması ile ilgili karar almasını engelleyebilir sonucu çıkar; böyle bir sonuç keyfilik ile malüldür.

Daha önce açıkca belirttiğim gibi Rektöre Senatonun olağanüstü toplantı tarihi bildirilmiştir. Duruşm-a zabıt-larında e-mailimi açmadım gerekçesi dışında makul bir gerekçe sunarak neden toplantıya katılamadığını belirtmemiştir. Rektör kendi fiili ile yarattığı eksiklikten Üniversitenin akademik organı olan Senatonun kararını sakatlayamaz.

Senato bir dis-iplin kurulu değildir. Tüm taraflara kanunun öngördüğü çağrıda bulunulmuş ve neticede VYK'nın kararına da gerekçe olan kararı toplantıda üretmiştir. Rektöre toplantıya katılma fırsatı veren Senatonun savunma hakkını ihlal ederek karar aldığı kanaatinde de-ğilim.

Senato kararı ile ilgili görüşümü belirttikten sonra VYK kararının incelenmesi gerekmektedir.

İlk Mahkemenin kararında belirtildiği gibi Yasanın 12(2) maddesine göre Rektör, senatonun önerisi ile VYK tarafından atanır. Aynı maddenin 6. fıkrası-na göre Rektör atama usulüne uygun olarak yazılı gerekçe göstermek koşuluyla VYK tarafından görevden alınır.

Görülebileceği gibi Rektörün süresinden evvel görevden alınmasında usulde paralellik ilkesine uygun yöntem belirlenmiştir.

Usulde paralellik, b-ir idari işlemin geri alınmasının, kaldırılmasının ya da değiştirilmesinin o işlemin tesisinde izlenen usule göre yapılması gerekliliğini ifade eden ve Türkiye Danıştay İçtihatlarıyla ortaya konulmuş olan bir idare hukuku ilkesidir.

İlk Mahkeme Senato ka-rarına atıfla, gerekçelerin tümünün itham edici olduğunu, yapılan işlemin disiplin işlemi olma-makla birlikte, kişi açısından itham edici içeriğinin olduğu durumlarda kişinin müdafaasını almadan veya ona söz hakkı vermeden, onun hakkında karar almak usulsü-zdür demiştir. (Mavi 36)

Yasanın 12 (6) maddesine göre Rektör, atama usulüne uygun olarak süresi tamamlanmadan da Yöneticiler Kurulunca yazılı gerekçe gösterilmek kaydıyla, görevden alınabilir.

Maddenin "görevden alınabilir" ibaresi ile tamamlanması VY-K'nın bu konuda takdir hakkının bulunduğunu göstermektedir. VYK takdir hakkını ne şekilde kullanırsa kullansın usülde paralellik ilkesi uygulanacağına göre Senato kararı olmadan VYK'nın süresinden önce bu maddeye dayanarak Rektörü görevinden alması mümkü-n değildir.

VYK Senatonun önerisini kabul edebilir, reddedebilir. Ancak bu takdir hakkını keyfi olarak kullanamaz. Bunun için gerekçesini belirtmek zorundadır.

VYK gerekçesini Senato kararında belirtilen hususlara dayandırmıştır. Dolayısıyle Senato k-ararı usulüne uygun toplanmış ilgili kişilere bildirilerek yapılmış ise VYK'nın bu karara uyması halinde ortada bir hukuksuzluk olacağı kanaatin-de değilim. Önemli olan sorunların demokratik olması açısın-dan Akademik organ olan Senatoda tartışılmasıdır. - Esas olan budur. VYK Senatonun olağanüstü toplantısına gelmeyen Rektöre söz hakkı verip, Senato kararlarını yok saymasının yasanın öngördüğü usulde paralellik ilkesine aykırı olacağı kanaatin-deyim. VYK ya Senato önerisine uyup gerekçelerini bu yönde ol-uşturacak ya da Senato önerilerine neden uymadığının gerek-çelerini yazıp Senatonun önerisini reddedecektir.

Neticede VYK, daha önce usulüne uygun toplanan, Rektöre gerekli bildirimin yapıldığı, Senatonun olağanüstü toplantısı sonucunda oluşan Senaton-un kararına uyarak Davacıyı Rektörlük görevinden almıştır. VYK Senatonun önerisine uymakla usul yönünden hata etmemiştir.

VYK kararında belirtilen gerekçelerin gerçek olup olmadığı ile ilgili İlk Mahkeme bulgu yapmadığı gibi bu yönde istinaf bulunmamak-tadır.

Tüm yukarıdakiler ışığında 7,8,9,10,11,12'nci istinaf sebeplerinin kabul edilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Davalılar 9/2010 sayılı istinafta başarılı olduklarından 10/2010 sayılı istinafa konu istinaf sebeplerinin de kabul edilmesi gerekmektedir-.

Mahkeme:Sonuç olarak oyçokluğu ile alt Mahkemenin 93/2009 ve 104/2009 sayılı davalarda verdiği kararlar iptal olunur. Masraf emri verilmez.




Şafak Öneri Talât D. Refiker Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç - Yargıç


18 Mart 2011











30






Full & Egal Universal Law Academy