Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 97/2012 Dava No 32/2014 Karar Tarihi 21.10.2014
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 97/2012 Dava No 32/2014 Karar Tarihi 21.10.2014
Numara: 97/2012
Dava No: 32/2014
Taraflar: Doğu Akdeniz Üniversitesi ile Ali Özkan Albayrak arasında
Konu: Sözleşme feshi - Fesih kararının iptali için açılan dava - YİMin sözleşmenin feshiyle göreve son veren kararı iptal etmesi. Anayasanın 152(6) maddesi - Tazminat - YİMn kararının yerine getirilmemesi nedeniyle tazminat talebi - Alt Mahkemnin Davcı leyhine ve Davalı aleyhine tazmianata hükmetmesi - Hükmün istinafı - İstinafın kısmen kabul edilerek Alt Mahkeme kararının değiştirilmesi.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 21.10.2014

-D. 32/2014 Yargıtay/Hukuk No: 97/2012
(Mağusa Kaza No : 1313/2011)

Yüksek Mahkeme Huzurunda.


Mahkeme Heyeti : Hüseyin Besimoğlu, Ahmet Kalkan, Emine Dizdarlı


İstinaf eden : Doğu Akdeniz Üniversitesi ve/veya Doğu Akdeniz
- Üniversitesi Rektörlüğü, Gazimağusa.
(Davalı)


İle

Aleyhine istinaf edilen : Ali Özkan Albayrak, Bayraktaroğlu
No.58/2 Baykal, Gazimağusa.
(Davacı)



A r a s ı n d a.

İstinaf eden nam-ına: Avukat Pınar Güzel.
Aleyhine istinaf edilen namına : Avukat Şefik Aşçıoğulları.

Gazimağusa Kaza Mahkemesi Yargıcı Tacan Reynar'ın 1313/2011 sayılı davada, 9.5.2012 tarihinde verdiği karara karşı, Davalı tarafından yapılan istinaftır.



----------------



K A R A R

Hüseyin Besimoğlu : Bu istinafta, Mahkemenin hükmünü, Sayın Yargıç Ahmet Kalkan okuyacaktır.

Ahmet Kalkan :İstinaf Eden/Davalı, Gazimağusa Kaza Mahkemesinin 1313/2011 sayılı davada aleyhine verdiği hüküm nedeniyle bu istinafı do-syaladı.

İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

İstinafa konu dava ile ilgili olguları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

Karar içerisinde, İstinaf Eden, Davalı; Aleyhine İstinaf Edilen ise Davacı olarak anılacaktır.

Kamu tüzel kişiliğini haiz bir Üniversite olan- Davalı, 13.10.2003 tarihli Yönetsel Hizmetler Personel Sözleşmesi ile istihdam ettiği Davacının sözleşmesini, 30.3.2004 tarihinde tek taraflı olarak feshetti.

Davacı, bu fesih kararının iptali için Davalı aleyhine, YİM 353/2004 sayılı davayı dosyaladı. -

Yüksek İdare Mahkemesi, 23.3.2007 tarihinde, Davacının işine son veren 30.3.2004 tarihli kararın, hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına hükmetti.

Davalı, bu karar aleyhine dosyaladığı YİM/İstinaf 2/2007 sayılı istinafı, 12.-11.2010 tarihinde geri çekti.

Davacının işine son veren karar, Yüksek İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmesine rağmen, Davalı, Davacıyı işine iade etmedi veya tekrar işe almadığı gibi, sözleşme altındaki yükümlülüklerini de yerine getirmedi, herhangi -bir ödemede de bulunmadı.

Bunun üzerine Davacı, 13.4.2011 tarihinde, Davalı aleyhine, Mağusa Kaza Mahkemesinde 1313/2011 sayılı, bu istinafa konu davayı dosyaladı ve Davalıdan ödenmeyen maaşlarının ödenmesi ve manevi tazminat talebinde bulundu.

Davayı d-inleyen Alt Mahkeme, Davacı lehine Davalı aleyhine (hükümde yazıldığı şekli ile) aşağıdaki gibi hüküm verdi:

İki aylık ücret tutarı olan 4,400 TL meblağ ve işbu meblağ üzerinden 30.3.2004 tarihinden itibaren yasal faiz;
İş Yasası'nın m.12(2)(d) fıkraları- ve 13(3) fıkraları altında 4,950 TL meblağ ve işbu meblağ üzerinden 30.3.2004 tarihinden itibaren yasal faiz;
19,800 TL genel zarar ziyan;
2,000 TL dava masrafı için hüküm ve emir verilir.

Davalı bu hükmü istinaf etti.

İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davalı ist-inaf ihbarnamesinde 10 istinaf sebebi ileri sürmesine rağmen, tüm istinaf sebeplerini 3 ana başlık altında toplamak mümkündür.

Buna göre:
Muhterem Bidayet Mahkemesi, Davalının tazminat ödemesine hükmetmekle hata etti.
Muhterem Bidayet Mahkemesi, tazmin-atı hesaplarken hata etti.
Muhterem Bidayet Mahkemesi, hükümde belirlediği tazminata yasal faizi, 30.3.2004 tarihinden başlatmakla hata etti.



TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:

Davalı Avukatı istinaftaki hitabında, istinaf sebepleri ile ilgili iddia v-e hukuki argümanlarını sunarken, özetle, Alt Mahkemenin hatalı yöntem uyguladığını, Talep Takririnde İş Yasası altında talep bulunmadığı halde meseleyi İş Yasası kapsamında değerlendirdiğini, YİM kararından sonra, Davacının işe dönmek için yazılı talepte b-ulunmadığını, Davalıya herhangi bir başvuru olmadan, doğrudan tazminata hükmedilmesinin hata olduğunu, Alt Mahkemenin tazminatı belirlerken hata yaptığını, McGregor on Damages 13. Baskı paragraf 884 sayfa 594'te belirtilenlere atfen, haksız şekilde işine s-on verilen bir müstahdeme ödenecek tazminatın, ilk nazarda, sözleşme uyarınca çalışmaya devam etmiş olsaydı, eline geçecek olan miktar kadar olduğunu, bu sürede müstahdemin zararı azaltmak için, başka işten sağladığı ve makul surette söylemesi gereken fayd-anın tazminattan düşülmesi gerektiğini, Alt Mahkemenin bunu yapmadığını, tazminat belirlenirken Talep Takririnde özel zarar-ziyan olarak talep edilen miktarın, genel zarar olarak verildiğini, tazminatın net maaş üzerinden hesaplanması gerektiği halde brüt -maaştan hesaplandığını, Alt Mahkemenin faizi dava tarihinden başlatması gerekirken işten durdurulma tarihinden başlattığını, hükmünü hangi mevzuata dayandırdığını belirtmediğini ileri sürerek, istinafın kabulünü talep etti.

Davacı Avukatı ise, sıra kend-isine geldiğinde, Davayı, Anayasa'nın 152 (6) maddesi kapsamında, bağlayıcı nitelikteki bir mahkeme kararının, Davalı tarafından yerine getirilmemesi nedeniyle, Anayasa'da belirtilen tanımı ile tam ve muhik bir tazminat almak için dosyaladıklarını, Alt Mah-kemenin gerekli değerlendirmeyi doğru şekilde yaparak doğru yöntemle tazminatı belirlediğini, hükmün bozulmasını gerektirecek bir hata olmadığını ileri sürdü ve istinafın reddini talep etti.

İNCELEME:

Olgular ve tarafların iddialarını yukarıdaki şekild-e özetledikten sonra, istinaf sebeplerini incelememiz gerekmektedir.

Muhterem Bidayet Mahkemesi, Davalının tazminat ödemesine hükmetmekle hata etti.


Davacının Talep Takriri dikkatli bir şekilde incelendiğinde, dava sebebinin iki esasa dayandığı görülm-ektedir.

Kesinleşmiş hale gelen, YİM 353/2004 sayılı Yüksek İdare Mahkemesinin kararına uymayan Davalının Davacıya Anayasa'nın 152(6) maddesi kapsamında tazminat ödemesi;
Sözleşmesi haksız ve mesnetsiz feshedilen Davacıya İş Yasası'nın 12(1)(2) ve 13(3) -maddeleri gereğince, Davalının tazminat ödemesi.

Buna göre, sırasıyla, önce Anayasa'nın 152(6) maddesi altında Davalının sorumlu olup olmadığını, sonra da İş Yasası altındaki sorumluluğunu inceleyeceğiz.

Anayasa'nın 152 (6) maddesi altında açılan tazm-inat davalarındaki hukuki durum, D.26/90 Y/H 60/1989 sayılı içtihat kararında incelenmiştir.

Konu kararda, Anayasa'nın 152. maddesi bütünüyle iktibas edildikten sonra şöyle denmiştir:

"Görülebileceği gibi Yüksek İdare Mahkemesi başvuru konusu kararın 1-52(4) maddesi uyarınca tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar verdikten sonra bu karar, konu maddenin 5. fıkrasına göre, Devlet içerisindeki bütün mahkemeleri ve bütün organları veya makamları bağlar ve karar ilgil-i organ veya makam veya kişi tarafından uygulanır."


Buraya kadar olan kısımdan anlaşılabileceği gibi, Yüksek İdare Mahkemesi kararları, Anayasa'nın 152 (5) maddesi gereğince Devlet içerisindeki tüm organ ve makamları bağlar ve ilgili organ veya makam vey-a kişiler bu kararları uygulamak zorundadır.

Yargıtay aynı paragrafın devamında şöyle demiştir:

"Karar uyarınca hareket edilmediği takdirde konu maddenin 6. fıkrası altında zarar gören kimse, kendisine zarar veren tarafından zararların tazmini veya başk-a tazminat verilmesi için dava açıp Mahkeme tarafından saptanacak tam ve muhik bir tazminat alma hakkına sahiptir."


Yargıtayın bu saptamasından hareket ettiğimizde, Yüksek İdare Mahkemesi kararının uygulanmadığı hallerde, sadece bu nedenle, zarara uğray-an kişinin zararlarının tazmini için zarar verene karşı dava açıp, tazminat alma hakkı olduğu sonucuna ulaşmamız kaçınılmazdır.

Yargıtay aynı kararında, Anayasa'nın 152(6) maddesinde öngörülen tazminatın ne türden bir tazminat olduğunu şöyle izah etmişti-r:

"Anayasanın 152(6) maddesinde öngörülmekte olan tazminat,
idarenin Mahkeme kararına göre hareket etmemesinden dolayı doğan bir tazminat olup kendisine özgü (Sui Generis) bir haktır ve işveren ve işçi (Master and Servant) ilişkilerinde olduğu gibi taz-minat miktarı matematiksel bir doğrulukla hesaplanıp saptanamaz. Tazminat miktarını saptarken idarenin 152(6) maddesinden kaynaklanan sorumluluğun, hukukun üstünlüğünü egemen kılmayı ve böylece keyfi işlemleri önlemeyi amaçlayan ve Kamu Hukuku alanına gire-n bir sorumluluk olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır. Bu itibarla zarar miktarını saptarken Davacının maddi zararı yanında, tarafların tutum ve davranışlarını ve bunların iptal konusu hatalı kararın alınmasında katkıları olup olmadığı, katkıları olmuşsa t-arafların suçluluk, derecelerinin ne olduğu üzerinde önemle durulmalıdır."


Bu alıntıdan anlaşılacağı gibi, maddi zararlar tazminat kapsamında kabul edilmiş, tazminat hesaplanırken davacının katkılarının zarara olan etkisinin dikkate alınması gerektiği be-lirtilmiştir.

Yargıtay/Hukuk 60/1989 sayılı kararın sonucuna göre, İdarenin YİM kararlarına uyması, zorunlu ve doğrudan sonuç doğuran bir yükümlülüktür. Bunun için ayrıca yazılı talepte bulunulması gerekmemektedir. Bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen İda-reye karşı, kişinin tazminat davası açmak ve zararlarını talep etme hakkı Anayasa ile teminat altına alınmıştır.

Huzurumuzdaki istinafa konu davada, Davalının YİM 353/2004 sayılı karara uymadığı ispatlandığından, Alt Mahkemenin, Davalıyı Anayasa'nın 152(-6) maddesine uygun olarak tazminat ödemekle sorumlu kılmasında herhangi bir hata yoktur.

Davacı, Talep Takririnin 6. paragrafında, 22/92 sayılı İş Yasası'nın 12 ve 13. maddelerine uygun tazminat talebinde bulunmaktadır.

Davalının eylemleri, Davacının bi-rden fazla yasa altındaki hakkını ihlâl etmişse, zarara uğrayan Davacının, davasını birden fazla sebebe dayandırmasında herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır.

Bilindiği gibi, İdarenin taraf olduğu sözleşmelerde, İdarenin akit taraf gibi davrandığı ve -sözleşmede yer alan bir sebebe istinaden sözleşmeyi feshettiği hallerde, böyle bir fesihten kaynaklanan ihtilâfların çözümünde yetkili mahkemenin Kaza Mahkemesi, İdarenin kamu gücünü kullanarak, sözleşmeye aykırı veya sözleşmede yer almayan bir sebeple söz-leşmeyi feshettiği hallerde ise yetkili mahkemenin Yüksek İdare Mahkemesi olacağı, Yüksek Mahkeme kararları ile yerleşmiş, içtihat prensibi haline gelmiştir.

Huzurumuzdaki istinafa konu davada, Davacının hizmet sözleşmesini sonlandıran karar, kamu hukuk-u alanında alınmış bir karar olarak kabul edilmiş ve Yüksek İdare Mahkemesi, 353/2004 No.lu davada, bu kararı iptal etmiştir.

Davacının işine son veren kararın hükümsüz ve etkisiz kılınması ile Davacı bakımından eski yasal durum ve statü kendiliğinden or-taya çıkmıştır. (Bu konuda Bkz.Y/H 60/1989)

Mahkeme kararlarına uyması zorunlu olan Davalının, bu sonuca uygun olarak ilk yapması gereken, Davacının işine dönmesini sağlamaktır. Böyle bir durumun gerçekleştirilmesinin hukuken mümkün olmadığı veya ikinci- bir kararın alınması gerektiği hallerde, sorumlu bir İdare, gereğini yapar ve mahkeme kararının kişiye sağladığı faydayı yerine getirir.

Bu meselede, Davacının, Davalı tarafından tekrar işe başlatılmadığı ve mali menfaatlerinin ödenmediği bir olgu oldu-ğuna göre, Davacının talepleri bakımından hukuki durum nedir?

İş Yasası'nın 13(1) maddesine göre, işveren yazılı fesih bildiriminde feshin nedenini belirtmek zorundadır. İşçinin, fesih bildiriminde neden gösterilmediği veya nedenin yeterli olmadığı veya -feshin yasadışı veya haksız nedenlerle yapıldığı veya akdin feshinde geçerli bildirim sürelerine riayet edilmediği gerekçesi ile yetkili mahkemeden, feshin geçersizliğine karar verilmesini talep etme hakkı vardır.

Bu meselede, Davacı, feshin geçersizliği-ni yetkili mahkeme olan Yüksek İdare Mahkemesinden talep etmiş ve kararın iptalini sağlamıştır.

Davacı, sözleşmesini fesheden bildirimin geçersizliğini sağladığına göre, İş Yasası altındaki statüsü, hizmet akti haksız nedenle sonlandırılmış işçi konumuna- girer ve İş Yasası altında, bu durumdaki bir işçinin almaya hak kazandığı tazminatı, yetkili mahkeme olan Kaza Mahkemesinden talep etmeye hakkı doğar.

Buna göre, işini sonlandıran karar mahkeme tarafından iptal edilmesine rağmen, işine dönemeyen ve İş- Yasası altındaki menfaatlerini elde edemeyen Davacının İş Yasası kapsamındaki alacaklarının ödenmesi gerektiğine bulgu yapan, Alt Mahkemenin bu yöndeki bulgusu hatalı değildir.

Yukardakiler ışığında Davalının 1. istinaf sebebi reddedilir.

2. Muhterem- Bidayet Mahkemesi tazminatı hesaplarken
hata etti.


Öncelikle "genel zarar-ziyan" olarak tespit edilen tazminat miktarını incelemeyi uygun bulduk.

Alt Mahkeme, hükmünde, 19,800 TL olarak saptadığı genel zarar-ziyan ile ilgili, Yargıtay/Huku-k 60/1989 sayılı içtihat kararından bazı hususları kararına iktibas ettikten sonra şöyle demiştir:

"Davacının bu süreçte gerek maddi gerekse de manevi yönden
yıpranmış olması nedeniyle kalan 9 aylık ücretinin de Davalılar tarafından Davacıya ödenmesi g-erekmektedir. Yine Davacı, Davalılar tarafından kararın alındığı 30.3.2004 tarihinden bugüne değin yaklaşık 8 yıldır hukukta çare aramakta ve Davalılar idareden tazmin edilmeyi beklemektedir. Bu hususu Davalılar tarafından mağdur edilen Davacı lehine adale-tin tecellisi amacıyla ve hakkaniyet için nazar-ı itibara almak ve değerlendirmek gerekmektedir.
Sonuç itibarıyla Davacının geriye kalan 9 aylık ücretinin de genel zarar-ziyan olarak telakki edilerek Davalılar tarafından Davacıya ödenmesi gerektiği kanaati-ndeyim."


Görülebileceği gibi, Alt Mahkeme, Davacının duruşma tarihine kadar olan ve sözleşmeden kaynaklanan mali kayıplarını genel zarar-ziyan olarak değerlendirmiştir.

Yargıtay/Hukuk 60/1989 sayılı içtihat kararını dikkatlice incelediğimizde, mezkur -davada, Davalı İdarenin, Davacının mali kayıplarını daha önceden ödediği ve mali kayıplar ile ilgili karar verilmediği, sadece manevi tazminat ile ilgili talebin hükme bağlandığı görülecektir.

Yine bilinen temel prensiplerden biri, davacının duruşma tari-hine kadar olan mali kayıplarının özel zarar-ziyan kapsamında olduğu ve genel zarar-ziyan kapsamına girmediğidir. Dolayısıyla, Alt Mahkeme, sözleşme gereğince ödenmeyen maaş kayıplarını genel zarar-ziyan başlığı altında değerlendirmekle hata etmiştir.

A-ncak, Alt Mahkemenin bu hatası hükmedilen tazminatın reddini gerektirmemektedir. Burada değerlendirilmesi gereken husus, Davacının Talep Takririndeki talebinin ne olduğu ve 19,800TL zarar-ziyana hükmedilirken doğru hesaplamanın yapılıp yapılmadığıdır.

Da-vacı, Talep Takririnin 10(A) paragrafında, Talep Takririnin 6(a) paragrafı uyarınca, beher aylığı 2,200TL'den toplam 19,800TL tutarında ödenmeyen maaşlarının ödenmesini talep etmektedir.

Talep Takririnin 6(a) paragrafında ise bu taleple ilgili tafsilat y-er almaktadır.

Davacı, Talep Takririnde, ödenmeyen maaşların ödenmesini doğru bir şekilde özel zarar-ziyan olarak talep ettiğinden, Alt Mahkemenin tazminata hükmederken, Davacının taleplerini genel zarar-ziyan olarak adlandırması, tazminatın iptalini ger-ektirmeyecek bir tanımlama hatasıdır.

Davacının 30.3.2004 tarihinde sonlandırılan sözleşmesi, 1.10.2003 - 31.12.2004 tarihlerini kapsamaktadır. Bu durumda sözleşmenin haksız olarak sonlandırılması ile Davacının 9 aylık maaş kaybına uğradığı açıktır.

A-lt Mahkeme, Davacının kaybını, aylığı 2,200 TL'den toplam (9x2,200 TL) 19,800TL olarak saptadığına göre, ortada bir hesap hatası bulunmamaktadır.

Davalı Avukatı, aylık maaş miktarının brüt maaş üzerinden hesaplandığını, oysa net maaşın dikkate alınması -gerektiğini, net maaş ile ilgili ispat yükümlülüğü yerine getirilmediğinden 19,800TL tutarındaki tazminatın iptali gerektiğini ileri sürmüştür.

Davacı, Talep Takririnin 6(a) paragrafında, maaşı ile ilgili tafsilat vererek, brüt maaş üzerinden tazminat tal-ebinde bulunmuştur. İşveren konumundaki Davalı, Müdafaa Takririnde bu yönde karşı iddiada bulunmadığı gibi, zabıtlardan gördüğümüz kadarı ile taraflar, brüt maaş-net maaş ayrımını yapmamış, Davacının maaşının brüt 2,200 TL olduğu hususunda mutabık kalmıştı-r. Bu olgudan hareket ettiğimizde, Alt Mahkeme huzurundaki sözleşmeyi meseleye uygulamak suretiyle, üzerinde mutabık kalınan maaşı esas alarak, Davacının 9 aylık maaş kaybını 19,800 TL olarak saptamakla hata etmemiştir.

Bu neticeye bağlı olarak, Alt Mahk-eme, kararında, 19,800TL maaş kaybını hatalı olarak genel zarar-ziyan başlığı altında incelemiş olmakla birlikte, zarar-ziyanı saptamada herhangi bir hata yapmadığı ve Davacı davasında bu yöndeki talebini özel zarar-ziyan olarak talep ettiğinden, Talep Tak-ririnin 10(A) paragrafı gereğince, Davalı aleyhine 19,800TL için hüküm verilmesinde hata bulunmamaktadır.

Alt Mahkemenin Davalı aleyhine hükmettiği diğer miktarlara gelince;

Alt Mahkeme, Davacı lehine Davalı aleyhine iki aylık ücret tutarı olarak 4,40-0TL meblağ için hüküm vermiştir.

Davacının işine son veren 30.3.2004 tarihli fesih kararında, sözleşmenin 5. maddesi uyarınca 2 aylık maaşın peşin ödenerek, 30.3.2004 tarih itibarıyla işine son verildiği yazılmıştır.

Fesih kararında sözü edilen iki ayl-ık maaşın ödenmediği taraflarca kabul edilmektedir.

İhbarda öngörülen 2 aylık maaş tutarı ödenmemiş olmakla birlikte, 19,800 TL zarar-ziyan saptanırken, Mart ve Nisan 2004 aylarına ait maaşlar maddi kayıp olarak hesaplandığından, Davacıya ayrıca 2 aylık -maaş tutarının ihbar tazminatı olarak ödenmesi gerekmemektedir.

Alt Mahkeme, Davacı lehine, aynı aylara ait iki kez tazminata hükmettiğinden, 2 aylık ücret tutarı olarak 4,400TL için verilen hüküm hatalıdır ve iptal edilmesi gerekmektedir.

Alt Mahkemen-in, İş Yasası'nın 12(2)(D) fıkrası ve 13(3) fıkraları tahtında, Davacı lehine tespit ettiği 4,950 TL haksız fesih tazminatına ilişkin bulgularında herhangi bir hata yoktur.

Davalının 2. istinaf sebebi kısmen kabul edilerek, Davacı lehine hükmedilen 19,80-0 TL genel zarar-ziyan, 19,800 TL özel zarar-ziyan olarak düzeltilir, 4,950TL haksız fesih tazminatı onaylanır, 4,400 TL ihbar tazminatı iptal edilir.


3. Muhterem Bidayet Mahkemesi, hükmünde belirlediği
tazminata yasal faizi 30.3.2004 tarihinden başla-tmakla hata etmiştir:


Alt Mahkeme, kararının son kısmında, sadece ihbar tazminatı ve haksız fesih tazminatının faizini 30.3.2004 tarihinden başlatmıştır.

Davacı lehine hükmedilen 4,400 TL ihbar tazminatı iptal edildiğinden, faizin başlangıç tarihi ile- ilgili emrin bu miktar açısından hükmü kalmamıştır.

Alt Mahkeme, Davacı lehine hükmettiği 4,950 TL haksız fesih tazminatının yasal faizini 30.3.2004 tarihinden başlatırken, 19,800 TL için sadece 19,800 TL genel zarar-ziyan şeklinde hüküm vermiştir.

Hü-kmün emir kısmına bakıldığında, Alt Mahkemenin sadece 4,950 TL haksız fesih tazminatının yasal faizini 30.3.2004 tarihinden başlattığı gibi bir anlam çıkabilir. Ancak, Alt Mahkeme, yukarıdaki gibi emir vermeden önce hükmünde faiz ile ilgili paragrafı şu şe-kilde kaleme almıştır:


"Bu tazminat miktarlarının fesih tarihi olan 30.3.2004
tarihinden itibaren başlaması ve uygulanacak faizin ise
bu meblağlar üzerinden yasal faiz olması gerekmektedir."



Bu tümceden, Alt Mahkemenin, belirlenen tü-m tazminat miktarlarının faizini, 30.3.2004 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, yasal faiz olarak saptadığı anlaşılmaktadır.

Alt Mahkeme kararında, yasal faizi niçin fesih tarihinden itibaren başlattığının gerekçesini yazmadığı gibi, Davacının faiz -talepleri, beher aylığın muaccel hale geldiği tarih itibarıyla talep edilmektedir.

Alt Mahkeme, talep olmadan, faiz oranını fesih tarihinden başlatmakla hata etmiştir. Bu neticeden hareketle "30.3.2004 tarihinden itibaren yasal faiz" ibaresinin iptal ed-ilmesi gerekmektedir.

Davalının 3. istinaf sebebi kabul edilir.





SONUÇ:

Tüm yukardakiler ışığında istinaf kısmen kabul edilir ve hüküm aşağıdaki şekilde değiştirilir:

Davacı lehine ve Davalı aleyhine;
A. 19,800 TL özel zarar-ziyan,
B. 4,950 TL h-aksız fesih tazminatı,
C. Yasal faiz,
D. 2,000 TL dava masrafı için hüküm ve emir verilir.

İstinaf masrafları ile ilgili emir verilmez.




Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan Emine Dizdarlı
Yargıç Yargıç Y-argıç



21 Ekim, 2014













15






Full & Egal Universal Law Academy