Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 97-160/2014 Dava No 42/2015 Karar Tarihi 20.10.2015
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 97-160/2014 Dava No 42/2015 Karar Tarihi 20.10.2015
Numara: 97-160/2014
Dava No: 42/2015
Taraflar: Metin A. Hakkı ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: Emekli maaşından yapılan kesinti - Anayasaya havale -40/20 sayılı Emeklilik (Değişiklik)Yasasının 2. ve 3. maddeleri ile 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasasının 2, 3(1), 5, 6 ve 7. maddelerinin Anayasanın 1, 17, 52, 160, 137. maddelerine aykırı olduğu iddiası ile havale istemi - Etkenlik konusu - Konunun Anayasa Mahkemesine havale edilmesi ve karar verilinceye kadar dava konusu işlemlerin durdurulması.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 20.10.2015

-D. 42/2015 Birleştirilmiş
Yargıtay/Hukuk No:97/2014-160/2014
(Lefkoşa Dava No: 6612/2012)
Yüksek Mahkeme Huzurunda.

Mahkeme Heyeti:Hüseyin Besimoğlu, Ahmet Kalkan, Emine Dizdarlı

Yargıtay/Hukuk No: 97/201-4
(Lefkoşa Dava No: 6612/2012)

İstinaf eden: Metin A. Hakkı, Lefkoşa
(Davacı)

-ile-

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
(Davalı)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Ezgi Özbeşer
Aleyhine ist-inaf edilen namına:Kıdemli Savcı İlter Koyuncuoğlu

Yargıtay/Hukuk No: 160/2014
(Lefkoşa Dava No: 6612/2012)

İstinaf eden: Metin A. Hakkı, Lefkoşa
(Davacı)
-ile-

Aleyhine istinaf edilen: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
-(Davalı)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Ezgi Özbeşer
Aleyhine istinaf edilen namına:Kıdemli Savcı İlter Koyuncuoğlu

Lefkoşa Kaza Mahkemesi Yargıcı Pınar Beyoğlu'nun 6612/2012 sayılı davada, 21.5.2014 ve 11.11.2014 tarihlerinde- verdiği kararlara karşı, Davacı tarafından yapılan istinaflardır.

-----------

K A R A R

Hüseyin Besimoğlu: İstinaf Eden/Davacı, Emekli Yüksek Mahkeme Başkanıdır. İstinaf Eden/Davacı, Davalı aleyhine ikame etmiş olduğu dava ile emekli maaşında-n 2010 yılında, ayda 1003.19 Türk Lirası olmak üzere ceman 5015.95 emekli maaşı kesintisi yapıldığını, bu işlemin haksız ve Anayasa'ya aykırı olduğunu, 2011 yılına ait Gelir Beyannamesinin, bu husus dikkate alınarak hazırlandığını, muhasibin hazırladığı he-saplar ile birlikte Davalıya, gelir vergisi olarak ödenmesi gereken 1820.38 TL'yi Asbank üzerinden keşide edilen 24.4.2012 tarihli ve 0349302 sayılı bir çek ile Gelir ve Vergi Dairesine sunduğunu, Davalının, Davacının göndermiş olduğu hesapları ve çeki "ha-klara halel gelmeksizin" şerhi koymadan aldığı ve/veya çeki Davacıya iade etmediği cihetle, bu hareketlerin Davacıya karşı estoppel teşkil ettiğini;

İstinaf Eden/Davacı, 2011 yılı içinde Devlete ödemesi gereken vergi borcu ile Devletin haksız olarak kes-tiği ve ödemediği miktarları set-off yapmaya mevzuat gereği hakkı olduğunu ileri sürdü ve davadaki talepler doğrultusunda Davalı aleyhine hüküm verilmesini talep etti.

Vergi kesintisinin, kira stopaj vergisi borcundan mahsup edilmesinin yürürlükteki mevzu-at uyarınca hukuken mümkün olmadığına ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararları geriye yürümediğinden Davacının herhangi bir alacağı olamayacağına dair Davalının dosyalamış olduğu Müdafaa Takriri sonrasında, Davacı, 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Y-asası'nın 2.
ve 3. maddeleri ile 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik
No.2) Yasası'nın 2,3(1) 5,6 ve 7.maddelerinin 12.08.2010 tarihinden 13.01.2011 tarihine kadar geçen sürede KKTC Anayasası'nın 1,17,52,160 ve 137. maddelerine aykırı olduğunu ileri -sürmüş ve konunun Anayasa Mahkemesine havele edilmesini talep etmiştir.

Alt Mahkeme yapılan müracaatı inceleyip değerlendirdikten sonra Davacının, Anayasa Mahkemesine havale müracatını reddetmiştir.

Alt Mahkemenin ret kararı sonrasında Davacı, huzurumuzd-aki istinafları dosyalamıştır.

97/2014 ve 160/2014 sayılı istinaflar üçer istinaf sebebi içermekle birlikte, Davacı Avukatının istinafın duruşmasındaki beyanları bağlamında her iki istinaf ile ilgili istinaf sebeplerini aşağıda özetlendiği gibi tek başlık- altında incelemek mümkündür:

"Alt Mahkeme, 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası'nın 2. ve 3. maddeleri ile 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası'nın 2,3(1),5,6 ve 7. maddelerinin 12.08.2010 tarihinden 13.01.2011 tarihine kadar ge-çen sürede KKTC Anayasası'nın 1,17,52,160 ve 137. maddelerine aykırı olup olmadığının karara bağlanabilmesi amacı ile Anayasa Mahkemesine sunulmasını reddetmekle hata etti".

Anayasa'ya aykırılık konusunun, mahkemeler tarafından Yüksek Mahkemeye iletilmes-i, Anayasa'nın 148. maddesi altında yapılır. 148. maddenin 1. fıkrasına göre, havale edilmesi istenilen yasa maddelerinin davanın karara bağlanmasında etken olması önkoşuldur.

Bu önkoşula ilaveten (Anayasa Mahkemesi 6/91 D.8/91), havalesi talep edilen ya-sa maddelerinin Anayasa'ya aykırılığı ile ilgili aynı ve benzer bir konuda daha önce karar verilmişse, mahkeme, konunun Anayasa Mahkemesine iletilmesinin reddine karar verebilir (Anayasa Mahkemesi 4/94 D. 6/94).

İstinaf Eden/Davacı, 39/2010 ve 40/201-0 sayılı Yasalar Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiklerinden
(AY.M 4-7/2010 D.1/2011), 2010 yılı itibarıyla emekli maaşından yapılan kesintinin haksız ve Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürmektedir.

Bu husustaki iddialara yanıt bulma açısından, il-gili tarihte yürürlükte olan mevzuata bakmak gerekir.

39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası, KKTC Resmi Gazetesi EK.I'de, Sayı: 139 olarak, 12.8.2010 tarihinde yayınlanmış ve yayınlandığı tarihi takip eden ayın başından başlayarak yürürlüğ-e girmiştir.

40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası da, KKTC
Resmi Gazetesi Ek.I'de, Sayı: 139 olarak, 12.8.2010 tarihinde yayınlanmış ve yayınlandığı tarihten itibaren yürürlüğe girmiştir.

Her iki Yasa, kamu görevinden emekli olanların emekli ma-aşlarının, vergiye tabi olacağına dair düzenleme içermektedir.

Olgulara göre, İstinaf Eden/Davacının emekli maaşından 2010 yılı içerisinde yapılan kesinti, ilgili tarihte yürürlükte olan mevzuat gereği yapılmıştır.

İlgili tarihte yürürlükte olan 39/2010- ve 40/2010 sayılı Yasalar, Anayasa Mahkemesi tarafından 13.1.2011 tarihinde iptal edilmiştir ( 4-7/2010 Anayasa Mahkemesi D.1/2011).

İptal kararı, KKTC Resmi Gazetesinde, 14.01.2011 tarihinde yayınlanmış ve yürürlüğe girmiştir.

Alt Mahkeme, tarafların -argümanlarını değerlendirmiş; havalesi talep edilen ilgili Yasaların, görülmekte olan davanın karara bağlanmasında etken olmadığı, bu Yasaların Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa'ya aykırı bulundukları, benzer bir konuda karar verilmiş olduğu, bu sebepl-e yeniden Anayasa Mahkemesine havale yapılmasının uygun olmadığı kararına varmış ve neticede, Davacının Anayasa'ya havale taleplerini reddetmiştir.

Bu bağlamda, bir sonuca ulaşmak için, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının etkisine kısaca değinmey-i uygun bulurum.

KKTC Anayasası'nın, 150.maddesine göre iptal kararları geriye yürümez ve iptal edilen hükümler, gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde, Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün yürürülüğ-e gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu süre, kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçmez.

Bizim de benimsediğimiz ve uyguladığımız Türk Anayasal sisteminde "Devlete Güven" ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamın-da bir karmaşaya neden olmamak için, iptal kararının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir(gör: Doç.Dr.Yılmaz Aliefendioğlu'nun, Anayasa Yargısı ve Türk Anayasa Mahkemesi başlıklı kitabı sayfa 300).

Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş o-lan bir yasa, iptal tarihinden itibaren yürürlükten kalkacağı
(o tarihe kadar yok hükmünde sayılmayacağı) için, bu yasanın yürürlükte olduğu süre içinde, bu yasa altında yapılmış olan işlemler ise geçerliliğini korumaya devam edecektir. Aksi takdirde, kanu-nun yürürlüğe girmesinden iptal edildiği tarihe kadar geçecek süre içinde, o kanuna dayanarak yapılmış yüzlerce, binlerce işlem geçersiz hale gelecektir ki böyle bir durum hukuki istikrar ve hukuk güvenliği bakımından birtakım sakıncalar yaratabilecektir (-gör: T.C AYM 12.12.1989 E 89/11 K 89/48) ve (Y/H 25/11 D.1/2012).

İstinaf Eden/Davacının, emekli maaşından yapılan kesinti, ilgili tarihte yürürlükte olan 39/2010 ve 40/2010 sayılı Yasa altında yapılmış ve bu işlem dava ikame tarihinden önce ta-mamlanmıştı. Davacının davası, 5 Eylül 2012 tarihinde ikame edilmiştir. Konu Yasalar,vergi kesintisi sonrasında, soyut norm denetimi bakımından incelenmiş ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilerek yürürlükten kaldırılmıştı.

İstinaf Eden/Davacının, -defi yoluyla Anayasa Mahkemesine yaptığı müracaat, somut norm denetimine tabidir. Somut norm denetimi, bir mahkemede görülmekte olan bir davanın karara bağlanmasının, o davada kullanılacak hukuk normunun Anayasa'ya uygunluğuna bağlı olması halinde yapılan -denetimdir (Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Teorisi cilt 2.sayfa 750).

Anayasa Mahkemesine havalesi talep edilen istinaf konusu hukuk normunun, Anayasa Mahkemesi tarafından, soyut norm denetimi sonrasında iptal edilmiş olduğu ihtilafsız bir o-lgudur. "İptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği" prensibi bağlamında, iptal kararı öncesinde yürürlükte olan mevzuat altında yapılmış olan işlemler geçerliliklerini korumaya devam etmektedir.
İstinafa konu olan davada, Davacının emekli maaşından, -iptal kararı öncesinde bir kesinti yapılmıştır. Başka bir anlatımla, emekli maaşından yapılan kesinti, yürürlükteki mevzuat altında yapılmış ve kesinleşmiştir. Bu konuda yasal geçerlilik süresi içerisinde, herhangi bir itiraz yapılmamıştır.

Tüm ger-çekleri dikkate aldığımda, emekli maaşından yapılan vergi kesintisinin yürürlükteki mevzuat gereğince yapıldığı ve Anayasa Mahkemesine havale müracaatına konu bir hukuk normu olmadığı nedeniyle, havale konusu Yasa maddelerinin ihtilaf konusunun çözümünde e-tken olduğunu kabul etmek mümkün değildir.

Alt Mahkeme bu hususu gerektiği gibi incelememiş olmakla birlikte, konu Yasa maddelerinin, dava konusunun çözümünde etken olmadığı ile ilgili kararı hatalı olmamıştır.

Diğer bir husus ise, havalesi talep -edilen konuda, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu benzer bir kararı olup olmadığıdır.

Bu konu ile ilgili Yargıtay/Hukuk Birleştirilmiş 33-34/2012, (D.36/2012) sayılı davada şöyle denmiştir:

"Anayasa Mahkemesinin kararlarının geriye yürümeyeceğini belir-ten 150(4) maddesi ışığında, Davacının Eylül, Ekim ve Kasım 2010 ayı maaşlarının tahakkuk ettirildikleri tarihlerde, Davacının havalesini talep ettiği yasa maddeleri yürürlükte idi.

Anayasa Mahkemesi, madde 147 altında karar verdikten sonra, verilen kara-r genel nitelikte olduğundan herkesi bağlar ve madde 150(4) altında karar geriye yürümediğinden, aynı maddelerin tekrar betekrar havale edilmesi, karar tarihinden öncesi dönemde de verilen iptal kararın yürümesini sağlamayabileceğinden, madde 150(4)'ün sar-fınazar edilmesi neticesini doğurabilir.

Bu nedenle madde 147 altında Anayasa Mahkemesi tarafından karar verilmiş olduğu takdirde, aynı maddelerin, tekrar Anayasa Mahkemesine havale edilmesine izin verilmemelidir"
(gör: Anayasa Mahkemesi 8/99 D.5/99 - 5-/95 D.4/96).

Anayasa Mahkemesinin 4-7/2010 (D. 1/2011) sayılı
kararının istinaf konusu mesele ile tamamıyla aynı olduğu tartışmasızdır.

Alt Mahkeme, bu hususu dikkate alarak, İstinaf Eden/ Davacının havale müracaatını uygun bulmamış ve iptal etmiştir.-

Yukarıdakiler bağlamında Alt Mahkemenin kararı hatalı değildir.

İstinaf Eden/Davacı Avukatının, Davacının kazanılmış haklarının ihlali bağlamında ileri sürdüğü hususları Anayasa Mahkemesinin kararı ışığında değerlendirdiğimde, konunun Anayasa Ma-hkemesine havale edilmesi yönünde etken olmadığı kabul edilmelidir.

İstinaf konusu olgulara göre, Davacının emekli maaşından, ilgili tarihte yürürlükte olan yasalar mucibince kesinti yapılmıştır. İlgili Yasalar Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edi-lmiş olmasına rağmen, iptal kararlarının geriye yürümezliği prensibinden hareketle, yasal mevzuat gereği yapılan işlemler geçerliliğini korumuştur. Tüm bu gerçekleri ve keza davanın 3.09.2012 tarihinde ikame edilmiş olduğunu dikkate aldığımda, Davacının ka-zanılmış haklarının ihlal edildiğini kabul etmek mümkün değildir.

Aleyhine İstinaf Edilen adına bulunan Savcı, istinaf konusunun, Yüksek İdare Mahkemesinin yetki alanına giren bir husus olmasından dolayı uyuşmazlığın çözümünde etken olmadığı argümanı-nı ileri sürmüştür.
İstinaf Eden/Davacının davadaki talepleri Mavi 8'de ileri sürüldüğü gibidir.

İstinaf Eden/Davacı, emekli maaşından 2010 yılında, ayda 1003.19 Türk Lirası olmak üzere, ceman 5015.95 emekli maaşı kesintisi yapıldığını, bu işl-emin haksız ve Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürmüş olmasına rağmen, kira stopaj vergisi konusunda hazırlamış olduğu beyannameleri dikkate alarak, Davalıya gelir vergisi olarak ödenmesi gereken 1820.38 TL'yi Asbank üzerinden keşide edilen 24.4.2012 tari-hli ve 0349302 sayılı bir çek ile Gelir ve Vergi Dairesine sunduğunu belirtmiş ve Davalının, Davacının göndermiş olduğu hesapları ve çeki "haklara halel gelmeksizin" şerhi koymadan aldığı ve/veya çeki Davacıya iade etmediği cihetle, bu hareketlerin Davacı-ya karşı estoppel teşkil ettiğine dair mahkeme kararı ;2011 yılı için Davacının herhangi bir vergi borcu olmadığına dair bir mahkeme kararı ve Davalının Davacıya Anayasa'ya aykırı olarak 2010 yılında maaşından kestiği 5015.95 TL, tutarındaki miktarı, Davac-ının 2011 yılına ait Davalıya olan vergi borcuna mahsup etmeye hakkı olduğu doğrultusunda bir mahkeme kararı talep etmektedir.

İlgili dava layihasına bakıldığında, Davacının esas talebinin, ilgili tarihte yürürlükte olan yasalar gereğince emekli maaş-ından yapılan vergi kesintisiyle ilgili olduğu anlaşılır.

Bu gerçekler ışığında, İstinaf Eden/Davacının emekli maaşından yapılan kesinti ile ilgili işlemler bakımından yetkili mahkeme, Yüksek İdare Mahkemesi olmalıdır. Konuya bu açıdan bakıldığında, -istinaf konusu davanın kaza mahkemesinde ikame edilmemesi gerekirdi.

İstinaf konusu davalar yetkisiz mahkemede ikame edilmiş olduğu cihetle, hukuki ihtilafın çözümünde bu hususun etken olmadığı görüşündeyim. Netice itibarıyla her iki istinafın redded-ilmesi gerektiği görüşündeyim.

Ahmet Kalkan : İstinaf Eden/Davacı, Lefkoşa Kaza Mahkemesinin, 21.5.2014 ve 11.11.2014 tarihlerinde aşağıda belirtilen Yasa maddelerinin Anayasa'ya aykırı olup olmadığının karara bağlanması amacı ile konunun Anayasa Mahkemes-ine sunulması yönündeki taleplerini reddeden kararına karşı huzurumuzdaki istinafları dosyaladı.

İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

İstinaf Eden bundan böyle sadece Davacı, Aleyhine İstinaf Edilen ise Davalı olarak anılacaktır.

Davacı, 3 Eylül 2012 tarihin-de Davalı aleyhine, Lefkoşa Kaza Mahkemesinde 6612/2012 sayılı davayı dosyalayarak aşağıdaki gibi talepte bulundu:

Davacının Davalıya sunduğu hesapları ve 24.4.2012 tarihli ve 0349302 sayılı çeki herhangi bir sakınca koymadan kabul edip çeki bozdurmasınd-an ötürü Davalının hareketlerinin Davacıya karşı 'estopel' teşkil ettiği doğrultusunda bir hüküm;
2011 yılı için Davacının herhangi bir vergi borcu olmadığına dair bir mahkeme kararı;
Davalının Davacıya 5015.95 TL, Anayasa'ya aykırı olarak 2010 yılında ma-aşından kestiği miktarı 2011 yılı Davacının Davalıya vergi borcuna mahsup etmeye hakkı olduğu doğrultusunda bir mahkeme kararı; ve
İşbu dava masrafları.

Taraflar arasında layihalar teatisi tamamlandıktan sonra 8.5.2014 tarihinde davanın duruşmasına başla-ndı.

Davacı şahadet verdiği esnada, Avukatı vasıtasıyla müracaatta bulunarak, 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası'nın 2. ve 3. maddelerinin, 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası'nın 2,3(1),5,6 ve 7. maddelerinin yürürlükte olduğu- 12.8.2010 tarihinden 13.1.2011 tarihine kadar geçen sürede, bahsi edilen maddelerin Anayasa'nın 1,17,52 ve 160. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürdü ve konunun Anayasa Mahkemesine sunulmasını talep etti.

Davalıyı temsilen Başsavcılık, ilgili maddele-rin ihtilâfın karara bağlanmasında etken olmadığını, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürüyemeyeceğini ileri sürerek, havale talebinin reddedilmesi gerektiğini ileri sürdü.

Alt Mahkeme, bu beyanlar üzerine, davayı karar için 21.5.2014 tarihine erte-ledi.

21.5.2014 tarihinde, Alt Mahkeme, konu Yasa maddelerinin taraflar arasındaki uyuşmazlığa etken olmadığı ve Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürüyemeyeceği gerekçesi ile Davacının müracaatını reddetti.

Davacı, Alt Mahkemenin bu kararı üzeri-ne, Yargıtay/Hukuk 97/2014 sayılı istinafı dosyaladı.

15.10.2014 tarihindeki oturumda, Davacı Avukatı ikinci bir havale talebinde bulunarak, 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası'nın 2. ve 3. maddelerinin ve 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişikl-ik No.2) Yasası'nın 2, 3(1),5,6 ve 7. maddelerinin yürürlükte olduğu 12.8.2010 tarihinden 13.1.2011 tarihine kadar geçen sürede sözü geçen Yasaların Anayasa'nın 137. maddesine aykırı olduğunu iddia etti ve konunun Anayasa'nın 148. maddesi altında, Anayasa -Mahkemesine sunulmasını talep etti.
Davalıyı temsilen Başsavcılık daha önceki beyanını tekrar ederek,ilgili maddelerin uyuşmazlığın çözümünde etken olmadığı nedeniyle müracaatın reddini talep etti.

11.11.2014 tarihinde, Davacı Avukatının ikinci havale- talebini karara bağlayan Alt Mahkeme, ilgili maddelerin uyuşmazlığın çözümünde etken olmadığı gerekçesiyle konunun Anayasa Mahkemesine sunulmasını ikinci kez reddetti.

Davacı, Alt Mahkemenin ikinci ret kararına karşı Yargıtay/Hukuk 160/2014 sayılı istin-afı dosyaladı.

İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davacı Avukatı, 97/2014 sayılı istinafta 3, 160/2014 sayılı istinafta 3 olmak üzere 6 istinaf sebebi ileri sürmekle birlikte istinaftaki hitabında istinaf sebeplerini etkenlik ve daha önce benzeri konuda karar verilip -verilmediği başlığı altında ele almıştır.

Davacı Avukatının hitabını dikkate alarak, istinaf sebeplerinin tek başlık altında incelenmesi mümkündür.

Buna göre:

Muhterem Alt Mahkeme, 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası'nın 2. ve 3. maddeleri i-le 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası'nın 2,3(1), 5,6 ve 7. maddelerinin 12.8.2010 tarihinden 13.1.2011 tarihine kadar geçen sürede KKTC Anayasası'nın, 1,17,52,160 ve 137. maddelerine aykırı olup olmadığının karara bağlanabilmesi amacı i-le Anayasa Mahkemesine sunulmasını reddetmekle hata etti.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:

Davacı Avukatı hitabında, özetle: Alt Mahkemenin söz konusu Yasa maddelerinin uyuşmazlığın çözümüne etken olmadığı bulgusunu yaparken hata ettiğini, Davacının em-eklilik maaşından yapılan kesintinin yasal olup olmadığı iddialarının karara bağlanması gerektiğini, bunun için havalenin zorunlu olduğunu, havale yapılmadığı takdirde Davacının davasını kaybedeceğini, bu anlamda havale talebinin uyuşmazlığın çözümünde etk-en olduğunun aşikâr olduğunu, Alt Mahkemenin aynı ve benzeri konuda karar verilmesinin havaleye olan etkisini hatalı değerlendirdiğini, ilgili maddelerin Anayasa'ya aykırı olduğuna karar verildiği cihetle havalenin yapılmasında Mahkemenin takdir hakkı olma-dığını, ayrıca konunun, Anayasa'nın 137. maddesi kapsamında değerlendirilmediğini, dolayısıyla, istinafın kabul edilerek, konunun Anayasa Mahkemesine sunulması gerektiğini ileri sürmüştür.

Davalıyı temsilen Başsavcılık hitabında, özetle: Davacının 3 tal-ebi olduğunu, Anayasa'ya havalesi istenen konunun bu taleplerin karara bağlanmasında etken olmadığını, birinci talebi olan estoppel tespiti için ilgili Yasa maddelerinin kullanılmasının gerekmediğini, aynı şekilde vergi borcu mahsuplaşması olamayacağını, b-unun hukuki bir sorun olduğunu, ilgili maddeler ile doğrudan alakası olmadığını, (b) paragrafında talep edildiği gibi Davacının 2011 yılı için herhangi bir vergi borcu olmadığına dair tespit kararının verilebilmesi için Davacının devletten alacağının sabit- olması gerektiğini, halbuki Anayasa'nın 150(4) maddesine göre iptal kararları geriye yürümediğinden vergi işlemlerinin kesinleştiğini, bunun ancak Yüksek İdare Mahkemesinde konu edilebileceğini, Davacının maaşından vergi kesintisi yapılıp yapılmayacağı ve-ya vergi kesintisinin Anayasa'ya aykırı
olup olmayacağı konularında kaza mahkemelerinin karar veremeyeceğini, yapılan işlemlerin yasal olduğunu, bu nedenlerle istinafın reddi gerektiğini ileri sürdü.

İNCELEME:

Tarafların argümanları ve istinaf sebepl-eri incelenip değerlendirildi.

Muhterem Alt Mahkeme, 40/2010 sayılı Emeklilik
(Değişiklik) Yasası'nın 2. ve 3. maddeleri ile 39/2010
sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası'nın
2,3(1), 5,6 ve 7. maddelerinin 12.8.2010 tarihinden
13.1.2-011 tarihine kadar geçen sürede KKTC
Anayasası'nın, 1,17,52,160 ve 137. maddelerine aykırı
olup olmadığının karara bağlanabilmesi amacı ile
Anayasa Mahkemesine sunulmasını reddetmekle hata etti.

İstinafa konu davada Davacı, Emekli Yüksek Mahkeme- Başkanıdır. Davacının yargıçlık sıfatı, özellikle Anayasa'nın 137. maddesi altında talep edilen havale açısından önemlidir.

Olgular kısmında ifade edildiği gibi, Davacının Davalı aleyhine 3 farklı tespit kararı talebi bulunmaktadır.

Davacının talep e-ttiği çarelerin olgusal gerekçesi, Talep Takririnin 3. paragrafında şöyle izah edilmiştir:

"3. Davacı 2011 yılına ait Gelir Beyannamesini hazırlayıp
muhasibinin hazırladığı hesapları ile birikte Gelir ve
Vergi Dairesine sunarken, Devletten a-lması gereken
ancak Anayasa'ya ters olarak almadığı 5,015.95 TL'yi
de göz önünde bulundurup o yıl itibarı ile Davalıya
gelir vergisi olarak ödenmesi gereken mütebaki 1820.38
TL'yi de Asbank üzerine keşide edilen 24.4.2012
tar-ihli ve 0349302 sayılı bir çek ile Gelir ve Vergi
Dairesine sunmuştur."

Paragrafın içeriğinden anlaşılacağı gibi, Davacı, 2011 yılına ait Gelir Beyannamesini sunarken, Davalının Anayasa'ya aykırı olarak emekli maaşından tahsil ettiği toplam 5,015.95- TL'yi de hesaplatmaya ve 2011 yılı için ödemesi gereken vergiden mahsup etmeye (set off) hakkı olduğunu iddia etmektedir.

Davacının talebi 2011 yılı Gelir Beyannamesini kapsadığından, öncelikle aykırılık iddiasında bulunulan Yasa ve maddelerin, Anayasa -Mahkemesi tarafından Anayasa'ya aykırı bulunup iptal edildiği adli sürece kısaca göz atmak gerekecektir.

Anayasa Mahkemesi, bu havale talebine konu 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası ve 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası'nı A-nayasa'ya aykırı bularak, her iki Yasayı da iptal etmiştir (Bkz. Anayasa Mahkemesi 4-7/2010 D. 1/2011 sayılı karar).

Anayasa Mahkemesi, kararını 13.1.2011 tarihinde verdi. Karar, 14.1.2011 tarihinde, Resmi Gazete'de yayımlandı.

Bu olgulara göre; 39/201-0 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası ile 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası 14.1.2011 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırıldı(Anayasa madde 150(2)).

Davacının talebi, 2011 yılı Gelir Beyannamesini kapsadığına göre, havale talebinin- yapıldığı tarihte, havalesi istenen Yasa maddelerinin 14.1.2011 tarihinden itibaren yürürlükte olmadığı açıktır.

Burada cevaplanması gereken soru; daha önce Anayasa'ya aykırılığı saptanıp iptal edilen Yasa maddelerinin, iptal hükmünden sonra, Anayasa'nı-n 148. maddesi altında Anayasa Mahkemesine sunulup sunulmayacağıdır.
Bilindiği üzere Anayasa'nın 148(1) maddesine göre, istinaf işlemleri de dahil olmak üzere, herhangi bir mahkeme işlemindeki bir taraf, bu işlemin herhangi bir safhasında, işlemdeki uyuşm-azlık konularından herhangi birinin, karara bağlanmasında etkisi olabilen herhangi bir yasanın veya kararın veya herhangi bir kuralın Anayasa'ya aykırılığını ileri sürebilir ve bunun üzerine mahkeme, konuyu Anayasa Mahkemesine sunar. Konu hakkında Anayasa -Mahkemesinde bir karar verilinceye kadar işlemler durdurulur.

Anayasa'nın 150(4) maddesine göre, iptal kararları geriye yürümez. Bunun nedeni, iptal kararlarının "kazanılmış hakları" ortadan kaldırıcı bir sonuç doğurmasının önlenmesi, hukuk güvenliğinin -tesis edilmesi gerektiğidir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararları, yayınlanıp yürürlüğe girene kadar yapılmış olan diğer uygulamaları etkilemez (Bkz. Prof.Dr.Abdullah Ş.Gözübüyük, Anayasa Hukuk,5.baskı, sayfa 247).

Buradan çıkan sonuç, iptal kararlarının,- iptal kararından önce Anayasa'ya aykırılığı saptanan maddelere dayanılarak yapılan işlemleri kendiliğinden ortadan kaldırmayacağıdır.

Anayasa'nın 148. maddesi, bir hukuki işleme taraf olan bir kişiye, uyuşmazlık konusunun çözümünde etken olabilen herhang-i bir yasa maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürüp, konunun Anayasa Mahkemesine havale edilmesini isteme hakkını vermektedir.

Defi yolu ile Anayasa'ya aykırılık iddiasında bulunmak, daha fazla bireysel bir hak olup, sonuçları Anayasa Mahkemesi -aksini öngörmediği müddetçe, sadece söz konusu olduğu dava ile sınırlı kalmaktadır.

Burada karara bağlanması gereken konu, iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesinin, böyle bir havale talebine olan etkisidir.

İptal kararlarının geriye yürümezliği -ilkesi, somut norm denetiminde Anayasa'ya aykırılık itirazında bulunan tarafın iptal kararından yararlanmasını engellemez(Bkz.Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, sayfa 384).

Bu görüşe göre, iptal davası ile bir yasanın iptal edilerek yürürlükten kaldırılması, "-iptal kararları geriye yürümez" kuralına dayanılarak, yürürlükte oldukları dönem bakımından bu yasaları dokunulmaz hale getirmemektedir. (Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk 33-34/2012 (D.36/2012) sayılı kararda çoğunluk kararı bunun aksini söylemektedir.)

Bül-ent Tanör ve Necmi Yüzbaşıoğlu'nun, "1982 Anayasası'na göre Türk Anayasa Hukuku" kitabının 11. baskı sayfa 552'de iptal kararlarının geriye yürüyemezliği başlığı altında şöyle denmektedir:

"Anayasalar iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesini
açık-ça kabul etmişlerdir. Bu ilke ile güdülen amaç, iptal
edilen kanuna dayanılarak, daha önce yapılan işlemlerin ve bu işlemlerle elde edilen hukuki statülerin,kazanılmış hakların korunması suretiyle hukuk düzeninde güven ve istikrarı sağlamaktır.
Ancak, i-ptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesini mutlak şekilde anlamak ve uygulamak mümkün değildir. Bir kere, iptal kararların geriye yürümezliği ilkesi, itiraz yolunda Anayasa'ya aykırılık iddiasında bulunan tarafın iptal kararının sonuçlarından yararlanma-sını engellemez. Dolayısıyla, itiraz yolunda AYM'nin iptal kararı, zaten kendiliğinden geriye yürür."


Bu alıntıdan anlaşılacağı gibi, kişinin defi yolu ile Anayasa'ya aykırılık iddiasında bulunması, iptal kararından sonra da mümkündür.
Buna göre, herhan-gi bir kişi, bir hukuk işleminde,iptal edilen yasa hükümlerinin uygulanması ile karşı karşıya kaldığı takdirde, Anayasa'nın 148(1) maddesi altında, Anayasa'ya aykırılık iddiasında bulunup, konunun Anayasa Mahkemesine sunulmasını istemesinde hukuki bir enge-l bulunmamaktadır.

Bu neticeden hareketle, Davacının havale talebini karara bağlarken, Anayasa'nın 148. maddesi altında belirlenen koşulların oluşup oluşmadığını değerlendirmek gerekmektedir. Bunun için öncelikle etkenlik konusu incelenmelidir.

Yukarıda- da belirtildiği gibi, etkenlik konusu karara bağlanırken, havalesi istenen maddelerin, uyuşmazlığın çözümünde uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi şarttır. Davada uygulanacak norm olarak ifade edilen bu kural için, Bülent Tanör ve Necmi Yüzbaşıoğlu'n-un Türk Anayasa Hukuku sayfa 519 ve Yargıtay/Hukuk 111/2014 D.7/2015'e atıfta bulunurum.

Alt Mahkeme, etkenlik konusunu karara bağlarken, Davacının tespit taleplerine değindikten sonra şöyle demiştir:


"Bu dava emeklilik maaşından haksız olarak vergi -kesintisi
yapıldığından dolayı açılmış bir alacak davası değildir. Kanaatimce konu yasa maddelerinin taraflar arasındaki uyuşmazlığa etken olmadığını düşünmekteyim."


Görülebileceği gibi Alt Mahkeme, etkenlik bulgusunu yaparken, durumu alacak talebine g-öre değerlendirmiş; konu maddelerin neden uyuşmazlığın çözümüne etken olmadığı veya konu maddelerin Davacının tespit taleplerinin karara bağlanmasında uygulanıp uygulanmayacağını değerlendirmemiştir.

Anayasa Mahkemesi, AYM 2/82 D.9/82 sayılı kararında, "-Anayasa'nın 148. maddesi altında, konunun Anayasa Mahkemesine havale edilmesi talebi ile karşı karşıya kalan mahkemelerin, müracaatı değerlendirirken, havale konusunun önündeki uyuşmazlık konu veya konularının herhangi birinin karara bağlanmasında etkisi o-lduğunu açıkça belirlemelidirler" prensibini açık surette kararında vurgulamıştır.

Alt Mahkeme, bu prensip çerçevesinde havalesi istenen ilgili Yasa maddelerinin uyuşmazlığın çözümünde uygulanıp uygulanmayacağını ve neden etken olmadığını karara bağlama-dığından hatalı davranmıştır.

Davacının defi yolu ile konunun Anayasa Mahkemesine sunulması talebini dikkate alarak, müracaatın Yargıtay tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir.

Davacı davasında, 2011 yılına ait Gelir Beyannamesinde, emeklilik maaş-ından yapılan kesintilerin hesaplanmasını talep etmektedir. Davalı, Davacının emeklilik maaşından vergi kesintisi yaparken, havaleye konu mevzuatı uyguladığından, Davacının davasında haklı olup olmadığının tespiti için 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik)- Yasası'nın 2. ve 3. maddeleri ile 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası'nın 2,3(1),5,6 ve 7. maddelerinin uygulanmasının sonuçlarının belirlenmesi elzemdir.

Konu maddelerin meseleye uygulanacak olması, ilgili mevzuatı uyuşmazlığın çözümü-nde etken hale getirmekle birlikte, burada dikkat edilmesi gereken husus; iptal kararlarının geriye yürümezliği prensibini ortadan kaldıracak bir uygulamaya sebebiyet vermemektir.

Davalıyı temsilen Başsavcılık hitabında, Davacının Talep Takririnin 7(b) p-aragrafında talep ettiği gibi, 2011 yılı için herhangi bir vergi borcu olmadığına dair tespit kararının verilebilmesi için, Devletten alacağı olduğunun sabit olması gerektiğini, ancak vergi işlemlerinin kesinleştiğini, vergi işlemlerinin iptali için yetkil-i mahkemenin Yüksek İdare Mahkemesi olduğunu, Anayasa'nın 150(4) maddesinde yer alan iptal kararlarının geriye yürümezliği prensibi ışığında havalesi istenen maddeler altında yapılan işlemlerin kesinleştiğini ve bu nedenle etkenliğin ortadan kalktığını ile-ri sürmüştür.

Davalıyı temsilen Başsavcılığın yaptığı bu itirazda belirtilen genel prensiplerde hata yoktur. Ancak bu prensiplerin meseleye olan etkisini değerlendirebilmek için, serdedilen görüşlerin somut meseledeki uygulanabilirliğini incelemek gerekm-ektedir.

Davacının talepleri arasında, 2011 yılı Gelir Beyannamesine ait vergi işlemlerinin iptalini içeren bir talep bulunmamaktadır. Bu yönde bir talep olsaydı, şüphesiz Davalının itirazında belirttiği prensipler ışığında, havalesi istenen Yasa maddele-rinin uyuşmazlığın çözümünde etken olmadığı ve görev yetkisizliği sonucuna ulaşılabilirdi.

Burada söz konusu olan, 2011 yılına ait kesinleşen verginin Davacıya uygulanmasıdır. Davacı aleyhine kesinleşen vergi işlemleri, Davalı bakımından tahsil edilmesi -gereken bir alacak niteliğindedir. Alacaktan kaynaklanan bir ihtilafın çözümünde yetkili mahkeme, kaza mahkemesidir. Herhangi bir vergi mükellefi, uygulanan mevzuat ile kesinleşmiş vergi borcunun tahsilatı ile karşılaştığında, ilgili mahkemeden çare araya-bilir. Buna bağlı olarak kişi, mezkûr hukuki prosedür içerisinde uygulanacak mevzuat bakımından, Anayasa'nın 148. maddesi altında, Anayasa'ya aykırılık talebinde bulunma hakkına sahiptir.
Bu meselede Davacı, 2011 yılına ait vergisini öderken borcunun 1820-.38 TL olduğunu iddia ederek ödemede bulunmuş; bilahare Mahkemeye müracaat ederek, 2011 yılı için herhangi bir borcu olmadığına dair tespit kararı talep etmiştir. Görülebileceği gibi talep tarh işlemlerinden değil, vergi borcunun tahsilatı işlemlerinden ka-ynaklanmaktadır. Bu nedenle, Davacının talebi bakımından havalesi istenen maddelerin uyuşmazlığın çözümünde etken olduğu ve konu maddelerin daha önce Anayasa'ya aykırılığına karar verildiğinden, konunun Anayasa Mahkemesine sunulması gerektiği görüşündeyim.- Bunun yanısıra, Davacının Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı statüsü, konu maddelerin, Anayasa'nın 137. maddesi altında incelenmesini ayrıca gerekli kılmaktadır.

Bu düşünceden hareketle, Davacının 7(b) paragrafındaki talebi açısından Davacının talebi doğrult-usunda konunun Anayasa Mahkemesine sunulması gerektiğinden, diğer taleplerinin incelenmesine gerek yoktur.

Netice itibarıyla, her iki istinafın kabul edilerek Alt Mahkemenin kararının iptal edilmesine ve konunun Anayasa Mahkemesine sunularak Anayasa Mahk-emesi kararının neticesine değin işlemlerin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği görüşündeyim.

Emine Dizdarlı: Bu istinafta Sayın Yargıç Hüseyin Besimoğlu'nun ve Sayın Yargıç Ahmet Kalkan'ın hazırlamış oldukları kararları ayrı ayrı daha önceden okuma- fırsatı buldum. Sayın Ahmet Kalkan'ın her iki istinafın kabul edilmesi yönünde vardığı netice ile tamamen hemfikirim.

Hüseyin Besimoğlu: Netice olarak Yargıtay/Hukuk 97/2014 ve Yargıtay/Hukuk 160/2014 sayılı istinaflar oy çokluğu ile kabul edilir.
Alt M-ahkemenin Yargıtay/Hukuk 97/2014 ve Yargıtay/Hukuk 160/2014 sayılı istinaflara konu davalarda, Davacının Anayasa Mahkemesine havale ile ilgili taleplerini reddeden 21.5.2014 ve 11.11.2014 tarihli kararları reddolunur.

40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik-) Yasası'nın 2. ve 3. maddeleri ile 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası'nın 2, 3(1), 5, 6 ve 7. maddelerinin 12.8.2010 tarihinden 13.1.2011 tarihine kadar geçen sürede, KKTC Anayasası'nın 1, 17, 52, 160 ve 137. maddelerine aykırı olup olm-adığı hususunun karara bağlanabilmesi amacı ile konunun KKTC Anayasası'nın 148. maddesi 1. fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine sunulmasına karar verilir.

Anayasa Mahkemesince karar verilinceye kadar dava konusu işlemler durdurulur.

Masraflar için emir- verilmez.



Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan Emine Dizdarlı
Yargıç Yargıç Yargıç


20 Ekim, 2015


















21









Full & Egal Universal Law Academy