Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 93/2004 Dava No 17/2010 Karar Tarihi 20.09.2010
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 93/2004 Dava No 17/2010 Karar Tarihi 20.09.2010
Numara: 93/2004
Dava No: 17/2010
Taraflar: Mehmet Küçük ve diğeri ile Özgül Akama arasında
Konu: Satş sözleşmesi - Davacının sözleşmenin ihlalinden dolayı zarar ziyan talebi - Davalılar ise Davacının sözleşme tahtında öngörülen ödeme yükümlülüklerini yerine getirmediği nedeniyle sözleşmeyi ihlal ettiklerini belirterek Davalının zarar ziyan talep edemeyeceği iddiasıyle davanın reddini talep etmeleri.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 20.09.2010

-D.17/2010
Yargıtay/Hukuk 93/2004 (Lefkoşa Dava No 488/1999)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Mustafa H. Özkök, Gönül Erönen,Seyit A.Bensen.

İstinaf eden: 1. Mehmet Küçük, Lefkoşa
2. M.H.Küç-ük İşletmeleri, Ortaköy-Lefkoşa
(Davalılar)

-ile-

Aleyhine istinaf edilen: Özgül Akama c/o Otem(Otelcilik Yüksek
Okulu, Girne
(Davacı)

A r a -s ı n d a.

İstinaf edenler namına: Avukat Fuat Veziroğlu
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Ali Dana ve Ortakları adına Avukat Şefika Durduran.

Lefkoşa Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Taşkent M. Akif ve Yargıç Tanju Öncül'ün 488/99 sayılı davada 28.10-.2004 tarihinde verdiği karara karşı Davalılar tarafından yapılan istinaftır.

-------------
H Ü K Ü M

Mustafa H. Özkök: Bu istinafta Mahkemenin hükmünü sayın Yargıç Gönül Erönen okuyacaktır.

Gönül Erönen: Davacı, Davalı 1 ve 2 aleyhine 1-5.2.1999 tarihinde E.2 N.1 altında açmış olduğu davada aşağıdaki taleplerde bulunmuştur.

"Davalı No 1'in ve/veya Davalı No 2'nin sahibi ve/veya idarecisi bulunduğu Lefkoşa Kazasında Ortaköy Küçük Kentte Cadde üstünde Blok C Pafta No.XX1 Harita 29, Parsel -No. 136, Koçan No.C166 tahtında kayıtlı gayrımenkül üzerindeki 3'üncü kat (Kuzey Doğu Cephesinde sağ taraftaki) dairenin Davacıya satışı ile ilgili takriben 3.3.1992 tarihli yazılı ve/veya sözlü sözleşmenin Davalılar tarafından haksız ve/veya kanunsuz olar-ak ihlalinden dolayı Davacının Davalılardan müştereken veya münferiden talebi davacının düçar kaldığı genel ve/veya özel zarar ziyan ve dava masraflarını talep etmiştir."

Davalılar davaya 2.4.1999 tarihinde isbatı vücut dosyaladılar. Davacı 13.10.1999 ta-rihinde tafsilatlı talep takriri dosyaladı. Davanın duruşması sırasında talep takririni
tadil etmek için Davacı istida dosyalamıştır.

Bidayet Mahkemesi talep takririnin tadil edilmesine izin vererek talep edilen tadilat yapılmıştır. Tafsilatlı talep tak-riri 27.3.2002 tarihinde Mahkemeye dosyalanmıştır.

Davalılar tadil edilmiş tafsilatlı talep takririne karşılık 24.11.1999 tarihinde müdafaa takriri dosyaladılar. Davalılar müdafaa takrirlerinde Davacının iddialarını redderek diğer şeyler yanında Davacını-n sözleşme tahtında öngörülen ödeme mükellefiyetlerini yerine getirmediğini bu nedenle sözleşmeyi ihlal ettiği için zarar ziyana hakları olmadığını ileri sürmüştür. Davacının bu ihlali karşısında Davalılar sözleşmeyi fesh ettiklerini, dava konusu daireyi D-avacıya teslim etmemekle kendilerinin herhangi bir kusuru olmadığını bunun tamamen Davacının ödemeleri vaktinde yapmamış ve eksik ödeme yapmış olduğundan kaynaklandığını ileri sürerek davanın reddini talep etmişlerdir.

Davacı Davalıların 30.11.1999 tarih-inde müdafaaya cevap layihası dosyaladı ve müdafaa takririne cevabında talep takririnde ileri sürmüş olduğu hususları tekrarladıktan sonra Davalıların iddialarını reddederek dava konusu sözleşmenin kendisi tarafından ihlal edilmediğini ve/veya dava konusu -mukaveleyi Davalıların feshettikleri hususunda Davalılar tarafından ileri sürülen iddiaları red ve inkar ettiğini beyan etmiştir.

Davanın duruşmasına 24.11.2000 tarihinde başlanmış ve ancak 13.4.2002 tarihinde tamamlanmıştır. Davanın duruşması esnasında -Davacı şahadet vermiş ve akabinde 2 tanık dinletmiştir. Davacının sunduğu şahadet tamamlandıktan sonra Davalı 1 şahadet vermiş ve 4 de tanık dinletmiştir. Duruşma esnasında toplam 72 adet emare sunulmuştur.

Davayı dinleyen Bidayet Mahkemesi aşağıda belir-tilen bulgulara varmıştır:
"Huzurumuzdaki şahadeti ve emareleri titiz bir şekilde inceleyip değerlendirdikten sonra ; davacı ile davalı No 2 arasında 3.3.1992 tarihinde yazılı bir satış sözleşmesi aktolunduğu (Bak: Emare 1) Emare 1 satış sözleşmesi ki dav-acının şahsen alıcı sıfatıyle davalı No 2 adına ise direktör sıfatıyle Mehmet Küçük'ün imzaladıkları ve davalı No 2 şirketin mühürü ile de mühürlendiği Emare 1 sözleşmeyi Mehmet Uzun'un alıcının sözleşme tahtındaki bütün mesuliyeti için kefil sıfatıyle imz-aladıkları davalı No 2'nin davacıya davalı No 1'in kamilen kayıtlı mal sahibi bulunduğu Lefkoşa-Ortaköy Küçükkent'te cadde üstünde Blok C 166, numaralı koçan gereğince kayıtlı bulunan Pafta No XXI Harita No.29. Köy, Parsel No 136 içerisine inşa edilecek ol-an apartmanın 3'üncü katında, kuzey-doğu cephesinde sağ taraftaki takribi 134m2 büyüklüğündeki daireyi £36,000 sterlin mukabilinde satmayı, davalının da daireyi mezkûr satış bedeli mukabilinde satın almayı karşılıklı olarak kabul ve taahhüt ettiklerini dav-alının davalı No.2'ye 36,000 Sterlin satış bedeline mahsuben sözleşme tarihinde yani 3.3.92 tarihinde 100 sterlin ödendiği ve mütebaki meblağ olan 35,900 sterlini ise 1.5.92 tarihinden 1.3.94 tarihine kadar ayda 100 sterlin ve 1.4.94 tarihinden itibaren de- borcun tediyesine kadar aylık 200 sterlinlik taksitlerle ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, Emare 2'den Emare 65'e kadar olan emarelerin tahsilat fişleri ve/veya makbuzları ile Banka dekontları oldukları Emare 2'den 42'ye kadar olanların tahsilat fişleri ve-/veya makbuzları, emare 9,emare 20 ve emare 33 dışındakilerin 100 sterlinlik ödemeleri emare 9'un 500 sterlinlik, emare 20'nin 400 sterlinlik ve emare 33'ün ise 500 sterlinlik ödemeleri gösterdikleri emare 42'den emare 61'e kadar olan Banka dekontlarının i-se emare 55 dışındakileri 100 sterlinlik emare 55'in ise 500 sterlinlik ödemeleri gösterdikleri tüm ödemelerin toplam tutarının 7,900 sterline baliğ olduğunu bir başka anlatımla davacının davalı No.2'nin ve/veya davalılara emare 1 satış sözleşmesinin aktol-unduğu tarih olan 3.3.92 tarihinden emare 65 ile 21.5.97 tarihinden yapılan son ödeme tarihine kadar ve/veya bu tarihler arasında 3,600 sterlinlik satış bedeline mahsuben toplam 7,900 sterlin ödediği hususunu doğru olarak kabul eder ve bu hususlarda bulgu -yaparız. Keza davacının davalı No.2'ye ilk ödeme yapmaya başladığı tarih olan 3.3.92 tarihinden son ödemenin yapıldığı tarih olan 21.5.97 tarihine kadar Mart 92 ayı ile Mayıs 97 ayları da dahil olmak üzere geçen sürenin 63 ay olduğu bir başka ifade ile 5 y-ıl 3 ay olduğu ve yukarıda belirtilen toplam ödeme miktarı olan 7,900 sterlinin 63 aylık süre zarfında ödendiği hususunu da bir bulgu olarak yaparız. Bu noktada davacının davalı No 2 ve/veya davalılara yaptığı 7,900 sterlinlik meblağın davacının talep takr-iri ile ne denli bir uyum içerisinde olduğuna değinmenin uygun olacağı kanaatindeyiz. Davacı tadil edilmiş talep takririnin 8'inci paragrafında davalılara toplam 7,900 sterlin ödemede bulunduğunu belirttikten sonra 11. paragrafında da bu meblağı %30 oranın-da faizleri ile birlikte kendisine ödenmesini talep etmektedir. Davacının tadil edilmeden önceki talep takririnin 8'inci ve 11(c) paragraflarında da ayni iddia ve talep yapılmakta idi. Görüleceği üzere bizlerin yaptığı 7,900 sterlinlik bulgu ile davacının -talep takririnin iddia ve talebinde yer alan 7,900 sterlinlik arasında 500 sterlinlik bir fark bulunmaktadır. Emare 2'den Emare 65 'e kadar yer alan tahsilat fişleri ve/veya makbuzları ile banka dekontları davacı tarafından Mahkemeye emare sunulmuştur. Nas-ıl oluyor da davacı 7,900 sterlinlik meblağı hesaplamıyor. Hesaplamadığı bir yana talep takririnde tadilat aşamasında da bu hususu tesbitle dile getiremiyor. Bu noktada bizlerin davacının talep takririni yeterince inceleme araştırma hesaplama yapılmadan üz-erinde hassasiyetle durulmadan hazırlandığı noktasına ulaştırmaktadır. Bu hususu şu amaçla vurgulamaktayız. Bir an için Davacının davasında haklı olduğu kabul edilecek olursa alamadığı hak, kazanacağı meblağ da ancak 7,900 sterlin olacaktır. Mahkemelerin t-alep takririnin dışına çıkarak hüküm vermeleri mümkün değildir. Anlaşılacağı üzere yaptığı ödeme hususundaki bulgumuz ile davacının talep takriri ile tam anlamıyla örtüşmemektedir. Bu noktada üzerinde durulması gerekir. Diğer bir husus da emare 1 sözleşmen-in 2(a) maddesinde 3.3.92 tarihinden 1.3.94 tarihine kadar 3000 sterlin peşinatın davacı tarafından davalı No 2'ye ve/veya davalılara ödenmesi gerekip gerekmediği hususudur. Emare 1 sözleşmeye göre 3000 sterlinlik peşinat ödenmiş olacaktır. Bu gerçekten mü-mkün müdür? Bu hesaplama doğru kabul edilebilir mi? 3.3.92 tarihinden 1.3.94 tarihine kadar süre 25 aydır. Emare 1 sözleşmenin 2(a) maddesine göre davacı 3.3.92 tarihinde 100 sterlin ödemiştir. Emare 2 makbuzda bu hususu ortaya koyduğu yukarıda vurgulanan -satış sözleşmesi 1.4.94 tarihine kadar 100 sterlinlik aylık taksit ödeyeceğini hükme bağladığına göre ve bu sürenin de 25'de olması hasebine binaen davacının bu sürede toplam 3000 sterlin değil de 2500 sterlin ödemesi gerektiği asıl olandır. Binaenaleyh Em-are 1 sözleşmenin 2(a) maddesindeki hususları kendi içerisinde çeliştiği ortada olan bir gerçektir. 3000 sterlin rakamının doğru olmadığı ve 25 aylık olarak öngörülen süre için 2500 sterlin ödenmesi gerektiği sonucuna varır ve bu doğrultuda bulgu yaparız. -Bu noktada emare 1 sözleşmede 3000 sterlin ödenmesi gereken taksitlerdi. Ayrı olarak ödenmesi gereken bir meblağ veya peşinat olduğu hususunda bir açıklama veya izah mevcut değildir. Şayet taksitlerin ayrı olarak ödenmesi gerekiyorsaydı bunun açıkça zikred-ilmesi gerekirdi. Yine bu noktada iken emare 1 satış sözleşmesinin 2(d) maddesine göre de satış bedelinin ödenmesi için öngörülen ve/veya tayin edilen zamanların sözleşmenin esasını teşkil ettiklerini hükme bağladığı cihetle bizlerin de bunun böyle olduğu -sonucuna varır ve bu doğrultuda bulgu yaparız."

Bidayet Mahkemesi daha sonra varmış olduğu bulgular neticesinde tarafların üzerinde durduğu diğer bir hususa değinmiştir. Şöyle ki ;

Davacıya göre ilk taksit 3.3.1992 tarihinde ödendiğine göre Davalılar -bu tarihten itibaren 24 ay zarfında dava konusu daireyi kendisine teslim etmeleri gerekmekte idi. Davalıya göre ise konu dairenin teslimi Lefkoşa Türk Belediyesinden inşaat izni alındığı tarihten itibaren 24 ay zarfında gerçekleştirilecekti.(Mavi 186.)

Ş-ahadeti ve huzurundaki emareleri değerlendiren Bidayet Mahkemesi 24 aylık sürenin ilk taksidin ödendiği tarih olan 3.3.1992 ve/veya 1.4.1992 tarihinden itibaren başlamasının daha doğru ve uygun olduğu görüşüne varmıştır. Detaylı bir şekilde yapmış olduğu i-nceleme sonucu Bidayet Mahkemesi bu konuda aşağıdaki neticeye varmıştır.

"Esasında mukavelede zaman mukavelenin esas şartlarından birini teşkil etmişse ve şartın yerine getirilmesinde gayri makul bir gecikme varsa kabahatsız taraf diğer tarafa ihbar edere-k makul bir müddet vermek şartı ile şartın yerine getirilmesini talep edebilir. (Bu konuda daha geniş bilgi için bak : Hukuk İstinaf 26/70)
Davacının zarar ziyanla ilgili talebi yukarıda da belirtildiği üzere davalıların daireyi öngörülen zamanda teslim et-memelerinden dolayı sözleşmeyi ihlal ettikleri tarih olan Mayıs 1997'de ayni şartlar tahtında ve/veya ayni fiyata benzer bir daireyi almasının mümkün olmadığından kaynaklandığı aşikardır.
Emare 1 sözleşmenin dairenin teslimini düzenleyen 3. maddesi maddede- öngörülen zamanın sözleşmenin esasını teşkil eden olduğu hususunda herhangi bir kayıt içermemektedir. Bu itibarla teslimle ilgili zaman mukavelenin esas şartlarından birini teşkil etmediği sonucuna varır, bu doğrultuda bulgu yaparız. Bu böyle olduğuna gör-e davacı davalılara 21.5.97 tarihinde bir ihbar vermesi ve ihbarda makul bir süre öngörerek bu züre zarfında dairenin teslim etmesini talep etmeli idi. Bu yapılmış değildir. Bu ihbar verilmediğine göre zarar ziyan talebinde de bulunması yasal açıdan mümkün- değildir. Binaenaleyh davacının zarar ziyanla ilgili talebinin de reddedilmesi gerekir. Başka bir anlatımla davacı genel zarar ziyan talebinde de muvaffak olmuş değildir.
Görüleceği üzere davacı davasında kısmen muvaffak olmuştur. Bu nedenle dava masrafl-arının yarısına hak kazanmıştır.
Netice itibarıyla ve yukarıda tüm söylenenler neticesinde davacı leyhine ve davalılar aleyhine müştereken ve münferiden olmak üzere aşağıda belirtildiği şekilde emir ve hüküm verilir.
Davalılar davacıya 7400 sterlin ödeyec-eklerdir.
Davalılar davacıya 7400 sterlin üzerinden ve işbu hüküm tarihinden itibaren nihai tediye tarihine değin yasal faiz ödeyecektir.
Yapılacak bir masraf listesi mucibince Lefkoşa Kaza Mahkemesi Mukayyidi tarafından tesbit edilecek dava masraflarının -yarısı davalılar tarafından davacıya ödenecektir."

Davalılar bu karardan istinaf etmiştir. Davalının istinaf sebebleri esasta 2 başlık altında bulunmaktadır ve bunlar ana hatları ile şöyledir:

1. Bidayet Mahkemesi davacı lehine ve/veya davalılar
al-eyhine hüküm vermekle ve/veya £7,400 stg ve/veya
faizleri için hüküm vermekle ve/veya davayı
reddetmekten kaçınmakla hata etmiştir.
2. Bidayet Mahkemesi davacı lehine ve/veya davalılar
aleyhine hüküm vermekle ve/veya davayı reddetmekten -
imtina etmekle hata etti.

Davacı'da Emir 35 Nizam 10 altında dosyalamış olduğu mukabil istinafta şu yakınma nedenlerini ileri sürmüştür:
Muhterem Bidayet Mahkemesi dava konusu sözleşmenin davalılar tarafından ihlal edildiği neticesine vardıktan sonr-a Davalıların Davacıya zarar ziyan ödemelerini hükmetmemekle hata etmiştir.
Muhterem Bidayet Mahkemesi Fasıl 149 Akitler Yasası'nın 55'inci maddesini yanlış tefsir etmiştir ve/veya yanlış uygulamıştır ve/veya Davalıların sözleşmeyi ihlal etmiş olmaları hus-usunda bulgu yaptıktan sonra mezkur 55'inci maddeyi uygulamakla hata etmiştir.
Muhterem Bidayet Mahkemesi Davacının Davalılara 21.5.1997 tarihinde bir ihbar vermesi gerektiği ve/veya teslimle ilgili olarak zamanı mukavelenin esas şartı durumuna getirmesi g-erektiği hususunda bir neticeye varmakla ve/veya Davacının tazminat talebini böyle bir şarta bağlı addetmekle hata etmiştir.
Muhterem Bidayet Mahkemesi herhalükarda Davalılarca Davacıya £7,400 üzerinden hüküm tarihinden itibaren yasal faiz ödenmesine hükme-tmekle hata etmiştir. Muhterem Bidayet Mahkemesi huzurundaki şahadette £7,400'ün 1992-1997 tarihleri arasında ödendiği ve/veya her taksidin hangi tarihte ödendiği hususunda ve/veya ihlalin Mayıs 1997 de yapıldığı hususunda bulgu ve sarih şahadet olmasına r-ağmen tüm meblağ için karar tarihinden (2004) itibaren faiz ödenmesine hükmetmekle ve/veya ödemenin yapıldığı tarihten itibaren faiz ödenmesine hükmetmemekle hata etmiştir.
Muhterem Bidayet Mahkemesi Davacının başka bir daire almaya ve bu maksat için £10,8-48 fazla ödemesine Davalıların sebep olduğu neticesine vardıktan sonra Davalıların Davacıya zarar ziyan olarak bu farkı ödemelerine hükmetmemekle hata etmiştir.

İşbu istinafın duruşması 31.10.2008 tarihinde yapılmıştır. Ancak İstinaf Eden/Davalı avukatın-ın isteği üzerine bilahare istinafın duruşması sırasında eksik söylenen hususları daha esaslı bir şekilde Mahkemeye aktarabilmesi için kendisine Yargıtayca bir fırsat verilmiştir. İstinaf Eden/Davalı yazılı hitabını 19.2.2009 tarihinde ve Aleyhine İstinaf -Edilen/Davacı avukatı ise 13.3.2009 tarihinde Mahkemeye dosyalamıştır ve istinaf o tarihten sonra karara kalmıştır.

İstinafta taraf avukatlarının istinaf ve mukabil istinaflarını desteklemek için ileri sürmüş oldukları hususlar tarafımızdan incelenip dik-kate alınmıştır.

Bu istinafı karara bağlarken Bidayet Mahkemesinin kararında bahsi geçen 26/70 sayılı Yargıtay kararından uzun bir alıntı yapmanın bu istinaf maksatları açısından yerinde olacağı görüşündeyiz.

Yargıtay/Hukuk 26/70 sayılı kararda konumuza- ilişkin yorumlanan yasal durumu benimsemekteyiz.

"Şimdi Fasıl 149'un 55(1) ve (2). Fıkrasını inceleyelim.
55(1) ve (2) maddesi aynen şöyledir:
'55 (1) When a party to contract promises to do a certain thing at or before a specified times, or certain thi-ngs at or before specified times, and fails to do any such thing at or before the specified time, the contract, or so much of it as has not been performed, becomes voidable at the opinion of the promisee, if the intention of the paties was that time should- be of the essence of the contract.
If it was not the intention of the parties that time should be of the essence of the contract, the contract does not become voidabe by the failure to do such thing at or before the specified time; but the promisee is ent-itled to compensation from the promisor for anu loss occasioned to him by such failure.'

İngiliz "Common Law"una göre bir mukavelede zamana ait herhangi bir şart umumiyetle mukavelenin esas şartlarından biri addolunur. Mamafih mukavele gayri menkul malın -satışı ile ilgili ise "Equity" tahtinde genel olarak zaman şartı mukavelenin esas şartlarından biri addolunmaz, meğer ki bu gibi şart sarahaten mukavelenamede kontratın esas şartlarından biri olduğu belirtilsin veya mukavelenin mahiyeti ve bütün ahval ve ş-eraiti nazarı itibara alındığında tarafların niyetinin bu olduğu meydana çıksın. Bu hususta Halsbury's Laws of England, 3rd Edn., Vol.8, s.164, para 280'de şunlar yer almaktadır:
'Time not generally of the essence, at common law stipulation as to time in a- contract were as a general rule, considered to be of the essence of the contract, even if they were not expressed top be so, and were construed as conditions precedent; therefore in an action for damages for breach of the contract the defendant could not -escape liability by showing that he had offered performance, unless the offer was made at or within the precise time specified .......... in the exercise of its jurisdiction to decree specific performance the Court of Chancery adopted the rule, especially -in the case of contracts for the sale of land, that stipulations as to time were not to be regarded as of the essence of the contract unless either they were made so by express terms, or it appeared from the nature of the contract, or the surounding circu-mstances, that that was the intention of the parties; and unless there was an express stipulation or clear indication that time should be of the essence of the contract specific performance would be decreed even though the plaintiff had failed to complete -that contract or take the various steps towards completion by the dates specified.
In the case of such contracts as fall within the jurisdiction on of the Court of Chancery to decree specific performance the eqitable rule now prevails and stipulation as -to time are in the absence of express or implied evidence to the contrary persumed not to be of the contract, save in mercantile contracts, in respect of which stipulations as to time are still prima facie to be regarded as essential.'

ve Chitty On Contr-acts 23rd Edn. s.536, para 1140 ve 1141'de şunlar yer almaktadır:
'Time "of the essence of the contract". At common law, in the absence of a contrary intention, performance of the contract had to be carried out upon the exact date specified in the contract-; a party could treat the contract as at an end if the other's performance was not completed on the fixed date, since time was "of the essence of the contract.'
However in equity, time was not of the essence of the contract, except in the three cases consi-dered below. 'The court of equity was accustomed to relieve against a failure to keep the date assgned..... if it could do justice between the parties.'
.......................................................................................................-...........
It is only in the following theww cases that time is of the essence of a contract: (1) Where the parties have expressly stipulated in their contract that the time fixed for performance must be exactly complied with. (2) Where the circumstances- of the contract or the nature of the subject-matter indicate that the fixed date must be exactly complied with, e.g. the purchase of a le-sehold house required for immediate occupation; the sale of business land or premises, such as a public house as a going concern; the sale of a reversionery interest; the exercise of an option for the purchase or repurchase of property; 'merchantile contr-acts', such as a contract for the sale of goods where a time is fixed for delivery, or for teh sale of shares liable to fluctuate in value in which a time was stipulated for payment. (however, under the Sale of Goods act, 1893, s.10, unless a different int-ention appears from the terms of the contract, stipulations as to time of payment are not deemd top be of the essence of the contract of sale (3) Where time was not originally of the essence of the contract, but one party has been guilty of ubdue delay, th-e other party, may give notice requiring the contract to be performed within a reasonable time.'

Esasında (Originally) mukavelede zaman mukavelenin esas şartlarından birini teşkil etmezse, ve şartın yerine getirilmesinde gayri makul bir gecikme varsa kab-ahatsız taraf diğer tarafa ihbar ederek, makul bir müddet vermek şartı ile şartın yerine getirilmesini talep edebilir. Bu hususta yine Halsbury's Laws of England, 3rd Edn. Vol. 8, s. 165, para 282'de şunlar yer almaktadır:
"Notice making time of the esse-nce. In the cases where time is not originally of the essence of the contract, or where a stipulation making time of the essence has been waived, time may be made of the essence, where there is unreasonable delay, by a notice from the party who is not in d-efault fixing a reasonable time for completion and stating that, in the event of non-completion within the time so fixed, he intends to enforce of abandon the contract.'

Fasıl 149'un 2(1) maddesine göre Mukavele Kanunu İngiliz hukukunda tatbik olunan pre-nsipler ışğında uygulanacak ve Mukavele Kanununda yer alan tedbirler İngiliz hukukunda bu tedbirlere verilen tefsir uygulanacaktır. Fasıl 149'un 2. maddesinin (1). fıkrası aynen şöyledir:
'2.(1) This Law shall be interpreted in accordance with the princi-ples of legal interpretation obtaining in England, and expressions used in it shall be presumed, so far as is consistent with their context and except as may be otherwise expressly provided, to be used with the meaning attaching to them in English law and -shall be construed in accordance therewith.'

1960, Adalet Mahkemeleri Kanununun 29. maddesinin (1). fıkrasının (c) bendine göre Mahkemeler Anayasa tahtinde yapılan veya onun tahtinde tatbik edilebilen Cumhuriyetin herhangi bir kanunu veya Anayasaya aykır-ı yahut onunla gayri kabili telif olmadıkça Ahkamı Umumiye (Common Law) ve nisfet hukuku (Equity) ilkelerini tatbik eder.
Kanaatimizce İngiliz Hukukuna göre gayri menkul mal satışında uygulanan zaman şartı prensipleri Kanunumuzun 55. maddesinde aynen uygu-lanması gerekir. Bu hususta "Indian Contract and Specific Relief Acts" by Pollock and Mulla, 7th Edn.s. 301-302'de şunlar yer almaktadır:
'The Privy Council has observed that this section does not lay down any principle, as regards contracts to sell land i-n India, different from those which obtain under the law of England, Under that law equity, which governs the rights of the parties in cases of specific performance of contracts to sell real estate, looks not at the letter but at the substance of the agree-ment in order to ascertain whether the parties, notwithstanding that they named a specific time within which completion was to take place, really and in substance intended more than that it should take place within a reasonable time. Specific performance o-f a contract of that nature will be granted, although there has been a failure to keep the dates assigned by it, if justice can be done between the parties, and if nothing in the express stipulations of the parties, the natre of the property, or the surrou-nding circumstances make it inequitable to grant the relief. An intention to make time of the essence of the contract must be expressed in unmistakable language; it may be inferred from what passed between the parties before, but not after, the contracts i-s made.'
ve s. 303 - 304'd şunlar yer almaktadır:
'Either party's general right to have the contract performed within a reasonable time according to the circumstances is, of course, unaffected by the fact of time not being of the essence; and in case of -unnecesary delay byone party the other may give him notice fixing a reasonable time after the expiration of which he will treat the contract as at an end; and where there has been inordinate delay on both sides, it may be inferred that the contract has bee-n abandoned, although no such notice has been given.'
ve In re Barr's Contract, Moorwell Buildings Ltd. v. Barr, (1956) 1 Weekly Law Reports s.922'de şunlar yer almaktadır:
'Apart from the provisions of any plain and clear conditions of sale, the law ab-out making time of the essence of the contract for the purpose of completion, as I think is accepted on both sides, is subject to the following conditions; First of all, the vendor must be able, ready and willing to proceed to completion; and it is not con-tested that the vendors were able and ready to proceed with the completion of the sale of the London land in the present case, because they were registered with the possessory titles from a date in 1921, and consequently there was very little difficulty in- asceraining their title. Secondly at the time when the vendor purports to make time of the essence, the purchaser must be guilty of such default as to entitle the vendor to rescind the contract subject to its being done by a reasonable notice. Thirdly, on-ce the right to save a notice of the kind in question has arisen, the time allowed by the notice must be a reasonable time.'
ve Green v. Sevin (1879) 13 Ch. D. 599'da şunlar yer almaktadır:
"What right then had one party to limit a particular time within- which an act was to be done by the other? It appears within which an act was to be done by the other? It appears to me that he had no right so to do, unless there had been such delay on the part of the other contracting party as to atken render it fair th-at, it steps were not immediately taken to complete the person giving the notice should be relieved form his contract. If has been argued that there is a right in either party to a contract by notice so to engraft time as to make it of the essence of the c-ontract. Where it has not originally been of the essence, independently of delay on the part of him to whom the notice is given. In my view there is no such right. It is plain upon principle, as it appears to me, that there can be no such right. That whic-h is not of the essence of the original contract is not to be made so by the volition of one of the parties, unless the order has done something which gives a right to the other to make it so. You cannot make a new contract at the Will of one of the contr-acting parties. There must have been such improper conduct on the part of the other as to justify the rescission of the contract sub modo, that is, if a reasonable notice be not complied with. That this is the law appears to me abudantly plain."
ve Willi-ams v. Greatrex (1957) 1 Weekly Law Reports s.31, s.35'de Denning L.J. şunları söyledi:
"This is an action for specific performance of a contract made ten years ago. Ten years is very long time to wait before bringing an action for a specific performance,- and we must closely examine the facts to see whether-the-claim-should-now-be-admitted. ........................................................................ I cannot agree to that argument. It seems to me that this was a contract for the purchase of la-nd, in which the parties, through their own common solicitor, put forward the period of two years as their target for completion; but that was, as is usual in cases of the sale of land, only a target; it was not something which was of the essence of the ma-tter. Our legal procedure is well adopted to meet such a situation. If either side wanted to bring the other up to the mark, all he had to do was to give him reasonable notice requiring him to complete. Neither side did so, and, therefores time is not by i-tself a bar to the action."

Yukarıda belirtilen hukuki prensipler ışığında Fasıl 149'un 55. maddesi tahtinde hukuki durum kanaatımızca şöyledir: Zaman mukavelenin esas şartlarından biri (time of the essence of the contract) ise bu gibi hallerde bu gibi şa-rt ihlal edilirse Kanunun 55(1) maddesi tahtinde mukavele diğer tarafın obsiyon'u ile iptal-kabil (voidable) olmaz ve mukavele yürürlükte kalır. Mamafih, mukavelenin bir şartı ihlal edildiği için o şartın ihlalinden dolayı diğer taraf kabahatlı taraftan ta-zminat taleb edebilir (but the promisee is entitled to compensation from the promisor for any loss occasioned to him by such failure). 55(2) maddesi tahtindeki tazminat ancak mukavelenin bir şartının ihlalinden doğan tazminattır. Bir mukavelenamenin tüm ol-arak ihlal edilmesinden tazminat Fasıl 149, madde 55(2) tahtinde talep olunmaz kanaatindeyiz.
Zaman mukavelenin esas şartlarından biri olmadığı hallerde bu gibi bir şart ihlal edilirse, ve ihlal edildikten sonra makul bir zaman geçerse, o zaman diğer tara-f kabahatlı tarafa mukavelenin bir şartının ihlal edildiğini ve bunun makul bir müddet zarfında yerine getirilmesi istendiği hususunda bir ihbarname gönderebilir ve bu yapıldığı takdirde zaman şartı mukavelenin esas şartlarından biri olur. Bu gibi ihbarnam-eden sonra diğer taraf riayet etmezse kabahatsız taraf 55(1) maddesi tahtinde veya Fasıl 149'un başka maddeleri tahtinde kanuni haklarını arayabilir."

Bir çok kararımızda belirttiğimiz gibi bir davanın duruşması esnasında şahadete ve emarelere verilecek d-eğer davayı dinleyen Mahkemenin yetkisine girmektedir. Bu nedenle şahadet veren tanıklara inanıp inanmama hususunda karar vermede takdir yetkisini kullanan Bidayet Mahkememlerine bu takdir yetkilerini ancak yanlış veya hatalı verilere dayanarak kullanmalar-ı halinde, Yargıtayca müdahale edilmektedir.

Evrak layhalarına uygun olarak şahadeti değerlendiren Bidayet Mahkemesi, huzurunda bulunan tüm şahadeti esaslı bir şekilde incelemiş ve Davacının sunmuş olduğu şahadeti benimseyip tercih ettiği görüşüne varmışt-ır.

İstinaf konusu davaya konu mukavelede Bidayet Mahkemesi teslim tarihinin önemli bir unsur olduğuna ilişkin şart içermediği için sözleşmedeki teslimle ilgili olarak taraflarca kabul edilen zamanın mukavelenin esas şartlarından birini teşkil etmediği bu-lgusuna varmıştır.Bunun neticesinde Davacı Davalılara 21.5.1997 tarihinde bir ihbar vermesi ve ihbarda makul bir süre öngörerek bu züre zarfında daireyi teslim etmesini talep etmesi gerektiğine, böyle bir ihbar verilmediği görüşüne vardığı için de Davacını-n zarar ziyan talebinde bulunamayacağına karar vermiş ve Davacının genel zarar ziyanla ilgili talebini de reddetmiştir. Ancak talep takririne bağlı kalarak Davacının Davalılara toplam 7,400 sterlin ödemede bulunduğunu kabul ederek bu doğrultuda Davacı leyh-ine hüküm vermiştir. Bu hükmününde taraflar arasındaki Emare 1 satış sözleşmenin 28. maddesinde yer alan Davalıların ilgili malı Davacıya koçan etmemeleri durumunda başka şeyler yanında Davacıya, almış oldukları paraları iade etmekle mükellef olduklarına i-lişkin "şart"a, dayandırmıştır.

Bidayet Mahkemesi huzurunda bulunan şahadet ve emareler incelendiğinde, Mahkemenin bu şekilde hükme varması için yeterli şahadet olduğu görüşündeyiz ve vardığı bulgular ışığında müdahalemizi gerektirecek nitelik veya niceli-kte hata bulunmadığı kanaatindeyiz. Bu nedenle esas davaya ilişkin yapılan istinaf ve mukabil istinafın reddeddilmesi gerekmektedir.

Bu görüşümüz neticesinde dava ile ilgili olguların özetle aşağıdaki şekilde olduğu hususunda bulguya varırız.

İstinaf- Eden/Davalı 1 dava ile ilgi zamanlarda yukarıda referansları verilen dava konusu arsanın mal sahibi ve İstinaf Eden/Davalı 2 ise şirketin sahibi ve/veya hissedarları ve/veya yöneticisi idi. Takriben Mart 1992 tarihinde Davalılar satıcı olarak konu arsa üz-erinde apartman bloku inşa etmekte idiler. Konu apartmanın 3.üncü katında kuzey doğu cephesindeki bir adet dairenin satılması hususunda Davacı ile anlaştılar ve 3 Mart 1992'de Mahkemeye Emare 1 olarak sunulan yazılı sözleşmeyi yaptılar.

Emare 1 sözleşmeye- göre dairenin satış bedeli £36,000 sterlin olup Davalılar bu daireyi ilk taksidin ödenmesinden sonra en geç 24 ay hitamında Davacıya teslim etmeyi ve bu sürenin en fazla 6 aylık temlik edilebileceğini kabul ve deruhte ettiler. Ancak Davalılar 24 ay ve/vey-a 30 ay zarfında veya en geç 21.5.1997 tarihine kadar sözkonusu daireyi tamamlayamadılar ve Davacıya teslim etmediler veya sözleşmenin 3(b) maddesine uygun olarak dairenin koçan edilebileceğini veya teslim edilebileceğini veya koçan etmeye hazır oldukların-ı Davacıya ihbar verip bildirmediler. Bu nedenle Davacının kendilerine vermiş olduğu parayı faizleriyle birlikte Davacıya iade etme hususunda Davalıların herhangi bir yakınması kabulü şayan olamaz.

Davacı konu anlaşmaya uygun olarak 3 Mart 1992 tarihind-e Davalılara ilk taksit olarak £100sterlin ödedi. 3.3.1992 den 21.5.1997 tarihine kadar (39ay) 7.400£sterlin ödemelerde bulundu.Bu ödemeler Davalılar tarafından kabul edilmiş ve bu konuda ödenmesi gereken meblağlara ilişkin Mahkemenin bulguları doğrultusun-da Davacı mükellefiyetlerini yerine getirmiştir.Bu nedenle Davalıların 21.5.1997 tarihinden sonra Davacıya göndermiş oldukları fesih ihbarının yasal bir hükmü bulunmamaktadır. 21.5.1997 tarihinden sonra almış olduğu bu ihbar üzerine Davacı başka herhangi b-ir ödemede bulunmamıştır.

İlgili sözleşmede dairenin Davacıya hangi tarihte teslim edilmesi gerektiği ile ilgili herhangi bir şart bulunmamaktadır. Teslim zamanı tamamen karşılıklı mükellefiyetlerin yerine getirilmesine bağlı idi. Bu nedenle teslim ile il-gili zamanın mukavelenin esaslı şartlarından birini teşkil etmediği sonucuna varılabilir ve bu konuda Bidayet Mahkemesinin hatalı davrandığı söylenemez. Kaldı ki Davacı da Davalılara 21.5.1997 tarihinden sonra makul bir süre öngörerek dairenin herhangi bir- şekilde teslim edilmesini talep etmemiştir. Davacı, başka bir daire satın almadan Davalılara dava konusu daireyi teslim almak için hazır durumda olduğunu, teslim etmemeleri halinde, aralarındaki sözleşmeyi feshederek, dava konusu sözleşme tahtındaki esas -haklarından vazgeçerek başka daire alacağını ve arada ödeyeceği farkı Davalılardan zarar ziyan olarak talep edebileceğini en azından Davalılara bildirmesi tercih edilirdi ki Davalılar da bu bilgilendirmeyle, mükellefiyetlerini bir an önce yerine getirmeye -fırsat bulmuş olsun. Böyle bir ihbar verilmediği nedeniyle zarar ziyan talebini reddeden Mahkemenin konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede müdahalemizi gerektirecek nitelikte bir hata yapmadığı görüşündeyiz.

Faizin hüküm tarihinden başlamasıyla ilgili D-avacının mukabil istinafı bulunmaktadır. Mukabil istinafında Davacı, Bidayet Mahkemesi huzurundaki şahadette £7,400'ün 1992-1997 tarihleri arasında ödendiği ve/veya her taksidin hangi tarihte ödendiği hususunda ve/veya ihlalin Mayıs 1997'de yapıldığı husus-unda bulgu ve sarih şahadet olmasına rağmen tüm meblağ için karar tarihinden (2004) itibaren faiz ödenmesine hükmetmekle ve/veya ödemenin yapıldığı tarihten itibaren faiz ödenmesine hükmetmemekle Bidayet Mahkemesinin hata ettiğinden yakınmaktadır.

9/76 sa-yılı Mahkemeler Yasasının 42(1) maddesine göre bir borcun faizinin bir sözleşme veya bir yasadan doğduğu hallerde, bu borcun ödenmesi için açılan davada, Mahkeme, faizin başladığı günden itibaren borcun tamamen ödeneceği güne kadar sözleşme veya yasada öng-örülen oranda faiz ödenmesine hükmeder.

Ancak ayni yasanın 42(3) maddesi, 42. maddenin (1)'nci fıkrası uyarınca aksine hükmedilmedikçe,her hüküm,borçlunun, hükmün verildiği günden başlayarak son ödeme gününe kadar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Merkez B-ankası Yasasının 24'nci maddesi uyarınca saptanıp yürürlüğe konulan yıllık azami faiz oranında bir faiz ödemesini gerektirdiğini öngörmektedir. Dolayısıyle huzurumuzdaki meselede Mahkemenin faizi hüküm tarihinden başlatmasıyla ilgili herhangi bir hata görm-üyoruz ve bu konuda bulguya varırız.

Neticede,yukarıda tüm belirtilenler ışığında yapılan istinaf ve mukabil istinaf red ve iptal edilir.

Masraflarla ilgili herhangi bir emir verilmez.





Mustafa H. Özkök Gönül Erönen Seyit A. Bensen
- Yargıç Yargıç Yargıç



20 Eylül,2010




5











Full & Egal Universal Law Academy