Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 89/2010 Dava No 16/2013 Karar Tarihi 17.05.2013
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 89/2010 Dava No 16/2013 Karar Tarihi 17.05.2013
Numara: 89/2010
Dava No: 16/2013
Taraflar: Yiğitler Tavukçuluk Ltd. ile Toprak Ürünleri Kurumu arasında
Konu: Zarar ziyan talebi - Davacının Davalıdan satın aldığı hayvan yemini yedirdiği civcivlerinin ölmesi nedeniyle zarar ziyan talebi - İlk Mahkemenin Davacı lehine ve Davalı aleyhine hüküm vermesi - Davacı İlk Mahkemenin zarar ziyan miktarını kısıtladığı ve hükmedilen rakamın zararını karşılamadığı nedeniyle kararı istinafı - Yargıtayın İlk Mahkeme kararını onaylaması. Esasa ilişkin olgu - Esasa ilişkin olguların talep takririnde mutlaka yer alması gereği.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 17.05.2013

-D. 16/2013 Yargıtay/Hukuk 89/2010
(Lefkoşa Dava No: 3304/2006)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Şafak Öneri, Narin F. Şefik, Ahmet Kalkan.
İstinaf eden: Yiğitler Tavukçuluk Ltd., Akdoğan-Mağusa
- (Davacı)
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: Toprak Ürünleri Kurumu, Yenişehir-
Lefkoşa
(Davalı)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Avukat Boys-an Boyra
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Zeki Bayram.


Lefkoşa Kaza Mahkemesi Başkanı Hüseyin Besimoğlu'nun 3304/2006 sayılı davada 17.6.2010 tarihinde verdiği karara karşı, Davacı tarafından yapılan istinaftır.


----------


H Ü K Ü M


Ş-afak Öneri: Bu istinafta, Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Narin Ferdi Şefik okuyacaktır.

Narin F. Şefik: Davacı, Davalı aleyhine ikame ettiği dava ile, Davalıdan satın aldığı hayvan yemini yedirdiği 63,533 adet civcivinin belirli aralıklarla öldüklerini a-nlattıktan sonra, yaptığı araştırma neticesinde Davalıdan satın aldığı yemde yüksek oranda siyah dane ve/veya danelerde küf tespit edildiğini saptadığını, 28.2.2001 tarihli rapor ile Tarım Ürünleri Teftiş Servisinin toplam 725,375 kilogram mısırın hayvan y-emi olarak kullanılması uygun olmadığından ithaline izin vermemesine rağmen, Tarım ve Orman Bakanlığı ve/veya Toprak Ürünleri Kurumunun 28.2.2001 tarihli raporu dikkate almayarak, yasaklı hayvan yemini üreticilere sattığını, bu koşullarda Davalıdan satın a-ldığı yem nedeniyle büyük maddi ve manevi zarara uğrayarak 63,533 adet civcivini kaybettiğini, uğradığı zararın kısmen karşılanması için Bakanlar Kurulunun aldığı S-73-2006 sayılı karar ile 110,000 YTL ödendiğini, ancak bu meblağ ile zararının karşılanmadı-ğını ileri sürmüş ve bu nedenle, Davalıdan 5,202,051,49 YTL ve bu meblağ üzerinden 30.4.2008 tarihinden itibaren yasal faiz talep etmiştir.

Davalı, muhtelif zamanlarda, sair ürünlerin yanında, hayvan yemi olarak arpa ve/veya mısır ithal etmekte olduğunu -kabul etmekle birlikte, Davacının iddialarını reddetmiş, Davacının hangi tarihte ve ne kadar arpa veya mısırı Davalıdan satın aldığı konusunda da bilgisizlik ifade ederek, davanın kaç civcivin hangi tarihlerde öldüğü ile ilgili de olgulardan yoksun olduğun-u, ayrıca, geminin ambarında bulunup da henüz gemiden indirilmeyen ürünlerde küf tespit edildiği ve ithaline izin verilmediği takdirde, bu ürünün gemiden boşaltılmasına izin verilmesinin mümkün olmadığını, bu durumda, küf tespit edilen ve gemiden boşaltılm-asına izin verilmeyen ürünlerin Davalı ambarlarına nakledilmesinin de söz konusu olamayacağın-dan, Davalının böyle bir ürünü Davacıya satmış olmasının da imkansız olduğunu, Davacının civciv ve tavuklarını, başka firmalardan alınan yemlerden ve/veya hijyeni-k bakım yapılmadığı nedeniyle kaybettiğini ileri sürmüş, ölen civcivlerin otopsi işlemine dahi tabi tutulmadığından nereden öldüklerinin de tespit edilemediğini, bu konuda yine, Davacının davasında tafsilata ilişkin olgu bulunmadığını ileri sürerek, Davacı-nın davasının masraflarla reddini talep etmiştir.

Bidayet Mahkemesi davayı dinlemiştir. 17.6.2010 tarihli kararı ile Bidayet Mahkemesi, limited bir şirket olan Davacının tavukçulukla iştigal ettiğini ve civcivleri alıp mısır yemi yedirmek suretiyle besle-diği ve piliç olarak satıp ticaret yaptığını, Tarım ve Orman Bakanlığının Ukrayna'dan mısır ve arpa ithal ettiğini, "mısır ve arpa yüklü geminin 21.2.2001 tarihinde Gazimağusa Limanına geldiğinde 2 ve 4 nolu ambarda bulunan arpanın boşaltılmasına izin veri-ldiğini, 3 nolu ambarda bulunan mısırdan örnekler alındığını, yüksek oranda siyah dane ve bu danelerde küf tespit edilmesi üzerine 725,375 kilogram mısırın hayvan yemi olarak kullanılmasının uygun görülmediğinden, ürünün boşaltılmasına ve ithaline izin ver-ilmediğini, işbu ürünün firmaların talebi üzerine başka bir ülkeye ihracı veya imhası şartı ile serbest liman bölgesine boşaltılıp depolanmasına Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarım Teftiş Mevzuatına göre ülkeye herhangi bir hastalık ve zararlı bulaştırma riski- bulunmadığından izin verildiğini, daha sonra ithaline izin verilmeyen işbu ürünün 17.5.2001 tarihli TÜT S/3/75 sayılı Tarım Ürünleri Teftiş Servis Sorumlusu Savaş Eşrefoğlu'nun yazısı ile serbest liman bölgesi ambarından çıkartılmasına izin verildiği ve b-u ürünün KKTC'ye ithal edilip Toprak Ürünleri Kurumu tarafından satıldığı, S-73-06 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Davacıya piliç ve civciv ölümleri nedeniyle zararlarını karşılamak için 110.000 YTL ödeme yapıldığı"'nı kabul etmiş ve bulgu yapmıştır.

B-idayet Mahkemesi, 3.4.2001 tarihinden 12.7.2001 tarihine kadar Davacıya ait 19 kümeste bulunan civciv veya piliçlerin sayısının takriben 75,070 adet olduğu, 3.4.2001 tarihinden 22.9.2001 tarihine kadar işbu civciv veya piliçlerden 63,386 adetinin öldüğü ve- atıldığı, 11,682 adet piliç veya civcivin ölmediği konusunda da bulgu yapmıştır.

Bidayet Mahkemesi, siyah daneli ve küflü mısırın ithal edildiğini ve Davalı tarafından satışa sunulduğunu, küflü mısırın Davalı tarafından Davacıya satıldığını, bu sa-tıştan sonra Davacıya ait civciv ve piliçlerde ölümlerin başladığını belirtmiş ve Davacının Yiğitler Köyündeki kümeslerde bulunan birçok civciv veya piliçin ölüm nedeninin, öncelikle KKTC'ye ithaline izin verilmeyip sonradan ülkeye ithal edilen ve Davacını-n Davalıdan satın almış olduğu küflü mısırın yedirilmesinden kaynaklandığı konularında da bulgu yapmıştır.

Bidayet Mahkemesi, Davacının Davalıdan 17.5.2001 tarihinde şikayet konusu yaptığı yemleri aldığını dikkate alarak, 17.5.2001 tarihinden sonraki civ-civ ve piliç ölümlerini tespit etmiş ve söz konusu tarihten sonra ölen ve atılan toplam civciv sayısının 39,799 adet olduğu konusunda bulguya varmıştır.

Zarar-ziyan konusuna gelince; Bidayet Mahkemesi, Mavi 167'de, Davacının talep takririndeki piliç -ve civciv ölümleri ile ilgili zarar-ziyan iddiası 5,202,051.49 YTL olmasına rağmen, duruşma sırasında Davacı Avukatının bir beyan yaparak zarar-ziyanını 300,000 TL ile sınırlamış olduğundan, tazminat talebinin 300,000 TL ile sınırlandığını kabul etmiştir. -Bidayet Mahkemesi itibar ettiği şahadete göre, civciv veya piliç başına zararın 4.99 TL olduğunu kabul ettikten sonra, 39,799 olarak tespit ettiği ölen civciv ve piliç sayısını, 4.99 ile çarparak Davacının zararının 198,597 TL olduğunu kabul etmiş ve bu do-ğrultuda bulgu yapmıştır.

Davacıya Bakanlar Kurulu kararı ile 110.000 YTL ödeme yapıldığı hususunu da dikkate aldıktan sonra, Bidayet Mahkemesi, Davacı lehine ve Davalı aleyhine (198,597-100,000) 88,597 TL tazminat ödenmesi gerektiğine karar vermiş v-e Davacı lehine ve Davalı aleyhine 88,597 TL için hüküm vermiştir.

İstinaf Eden, Bidayet Mahkemesinin bu kararından 7
istinaf sebebi ile istinaf etmiş olmasına rağmen, istinafını 3 başlık altında toplamıştır.

Birinci başlık altında, İstinaf Eden, Bida-yet Mahkemesinin Davacının zarar-ziyanını 300,000 TL ile kısıtladığını kabul etmekle hata yaptığını; 2. başlık altında Bidayet Mahkemesinin Davacının civciv ölümleri ile uğradığı tüm zarar-ziyanı incelememekle, sadece ölen civcivlerden doğan zararı tezekkü-r etmekle hata yaptığını; 3. başlık altında ise, Bidayet Mahkemesinin, hükmettiği meblağ üzerinden, davanın ikame tarihinden itibaren faiz vermemekle hata yaptığını ileri sürmektedir.İstinaf Edenin istinafı, bu 3 başlık altında incelenecektir.

İlk o-larak, 2. başlık altında ileri sürülen ve Bidayet Mahkemesinin, Davacının civciv ölümleri nedeniyle uğradığı tüm zarar-ziyanı incelemediği doğrultusundaki istinaf sebebini incelemeyi uygun görürüz. Davacının Talep Takririne bakıldığı zaman, Davacının Talep- Takririnin Talep Şerhinde 5,202,051.49 YTL ve bu meblağ üzerinden de 30 Nisan 2008 tarihi itibarıyla yasal faiz talep ettiği görülmektedir. Davacının bu talebini nereye dayandırdığını Tafsilatlı Talep Takririnde görmek mümkün değildir. Davacı, Talep Takri-rinin 11. paragrafında, "Bu yemler nedeni ile Davacı büyük maddi ve manevi zararlara uğramış ve 63,533 adet civcivini kaybetmiştir" demiştir. 12. paragrafta ise Bakanlar Kurulu kararı ile 110,000 YTL ödendiği, ancak bu ödemenin Davacının uğradığı zararı an-cak "kısmen karşıladığını" kabul etmektedir. Talep Takririnin 13. paragrafında ise " söz konusu yem nedeniyle kümeslerinde var olan 63,533 adet civciv telef olmuş ve buna bağlı olarak piyasa kaybı yaşamış ve müşteri kaybı olmuştur" diye iddia ileri sürülm-üş olmasına rağmen, bu hususlarla ilgili herhangi bir detay, herhangi bir hesap Talep Takririnde yer almamaktadır.

Yargıtay/Hukuk 24/2009 (D.9/2011)'de ifade edildiği gibi, layihalarda esasa ilişkin olguların yer alması gerekir. Layihalarda yer almas-ı gerekli unsurlar, kararın 10. sayfasında şu şekilde izah edilmiştir:

"Hal böyle olduğuna göre, layihalarda yer alacak unsurlar ne olacaktır? Aynı eserin 83. sayfasında bu konuda şöyle denmiştir.
-
"The fundamental rule of our present system of
pleading is this:-
Every pleading shall contain and contain only a
statement in a summary form of the material facts, on which the party pleading relies for his claim or defense, as the case may be, but- not the evidence by which they are to be proved."

"This rule involves and requires four separate
things:-
I. Every pleading must state facts and not law.
II.It must state material facts and material facts
only.
III.It must state facts and -not the evidence by
which they are to be proved.
IV.It must state such facts in a summary form."

-Bu alıntıya göre layihalarda temel kural her layihanın sadece esaslı olguları içermesidir. Bir dava veya müdafaayı ortaya koyduğuna inanılan olguların layihalarda yer alması gereklidir; ancak ispatlanması gereken şahadetin yer alması gerekmez.

Bu kural 4- ayrı unsurla tanımlanabilir.

I. Her layihada sadece olgular yer alır, yasal durumun
yer alması gerekmez.
II. Sadece esasa ilişkin olguların layihada yer alması
yeterlidir.
III. Layihalarda sadece olgular beyan edilir. Şahadetin
yer -alması gerekmez.
IV. Sadece olguları içeren açıklamalar özet olarak yer
almalıdır. "

Sayfa 11'de şunlar ifade edilmektedir:

".....hangi olgular esasa ilişkindir? Esasa ilişkin (material) kelimesinin anlamı tam bir dava sebebini açık ve ke-sin olarak (formulating) ifade eden demektir. Eğer esasa ilişkin nitelikteki bir olgu layihada eksik ise o layiha kötü bir layihadır. Aynı esaslar müdafaa için de geçerlidir."
-
S-ayfa 12'de şöyle denmektedir:


"Bu alıntıya göre esasa ilişkin olgular kesin
bir şekilde ileri sürülmelidir. Bir layihanın amacı
taraflar arasındaki ihtilafı kesin bir şekilde
ortaya koymak olmalı; bu amaçla her tarafın
açıklamala-rı kendi meselesini kesin bir şekilde
ortaya koymalıdır.

Yargıtay/Hukuk 112/87 D.14/89 sayılı kararda esasa
ilişkin olgu kavramı ana hatları ile izah edilmiştir.
Konu kararda sayfa 4'de şöyle denmiştir.

"Esasa ilişkin olgu (material facts) davan-ın nevine ve
türüne göre değişmektedir. Ana hatları ile dava sebebinin belirlenmesini gerektirecek tüm olguların esasa müteallik olgu olması gerektiği şimdiye kadar verilen ve incelenen kararlardan ortaya çıkmaktadır. Ancak dava sebebinin belirlenmesi iç-in gerekli olgular ileri sürüldükten sonra bunları isbat için gerekli şahadet ve hukuksal durumun layihalarda yer alması lûzumsuz kalmaktadır. Ayrıca dava sebebini belirleyen olgular ileri sürüldükten sonra bunların genişletilmesi makul surette değişik iza-hı mahiyetinde olan hususların layihalarda yer alması gerekmemektedir."


Yargıtay/Hukuk 24/2009'da söylenenleri bu istinaf bakımından aynen benimseriz ve Davacının Talep Takririnin 5.202.051,49 YTL'lik talebi ile ilgili olarak esasa ilişkin olgulardan y-oksun olduğunu kabul ederiz. Bidayet Mahkemesi, bu doğrultudaki bir Talep Takriri altında, ancak ölen civcivlerin sayısı nedeniyle uğranılan zarar ile ilgili hüküm verebilirdi. Talep takririnde detay verilmeyen, 5,202,051.49 YTL'ye ne şekilde varıldığı bel-irtilmedikten sonra bu konular ile ilgili mahkemenin bulgu yapıp karar vermesi beklenemez. Bidayet Mahkemesi 63,533 adet piliçin zay olduğunu kabul etmiş, yemin Davalıdan satın alındığı tarihten sonra ölen civciv ve piliçlerin sayısını tespit etmiş ve 39,7-99 ölen civciv ve piliç sayısını 4.99 Türk Lirası ile çarptıktan sonra 198,597 Türk Lirası bir rakam elde etmiş ve Davacının zarar-ziyanının bu olduğunu kabul etmiştir. Davacının Davalıdan küflü mısır alımını 17 Mayıs 2001 tarihinde yapmış olması nedeniyle-, ölen civciv sayısını o tarihle kısıtlamasında da herhangi bir hata yoktur. Bidayet Mahkemesi bu bulgusu ile Davacının Talep Takririnde yer alan esasa ilişkin olgular ile ilgili tüm talebini karşılamış bulunmaktadır. Talep Takririnin yetersizliği karşısın-da Bidayet Mahkemesinin başka yapabileceği birşey yoktu. Ölen civcivlerin parasal değeri dışında Davacının Talep Takririnde usulen açıklanmış bir talep yer almadığından, Bidayet Mahkemesinin başka bir talebi dikkate alması da Davacının Talep Takriri ışığın-da mümkün olmadığı cihetle, Bidayet Mahkemesinin bu konuda herhangi bir hatası yoktur. Dolayısıyla, Bidayet Mahkemesinin tespit ettiği 198,597 TL tutarındaki zararda herhangi bir hata yoktur.

İstinaf Eden, Davacıya Bakanlar Kurulu kararıyla ödenen 11-0,000 YTL'nin, Bidayet Mahkemesi tarafından tespit edilen 198,597 TL'den tenzil edilmesinin de yanlış olduğunu ileri sürmektedir. Davacının zararının 198,597 TL olduğunu kabul eden Bidayet Mahkemesinin, bu zarara tuta 110,000 TL ödendiği doğrultusunda huzu-runda şahadet varken, bu rakamı tespit ettiği zarardan tenzil etmekle hata yaptığı kabul edilemez. Bidayet Mahkemesi 198,597 TL'den 110,000 TL'yi çıkartıp Davacı lehine ve Davalı aleyhine 88,597 TL için hüküm vermekle hata yapmış değildir.İstinaf Edenin 2.- başlık altında topladığı istinaf sebepleri iptal edilmelidir.

Birinci başlık, İstinaf Edenin zarar-ziyanını kısıtlaması ile ilgilidir. Mavi 42'de, İstinaf Eden şirketin direktörünün şahadeti esnasında, kendi Avukatının sorgulamasında İstinaf Edene z-ararının ne kadar olduğu sorusuna cevaben, Davacı direktörü, "2001 yılında yaptığım tespitlere göre, 350-400 Milyar civarı bir şeydi" diye cevap vermiştir. İstinaf Edenin Avukatının "350-400,000 TL civarında bir zararınız oldu?" sorusuna cevaben ise, "evet-" cevabını vermiştir. Bidayet Mahkemesi kararında (Mavi 167'de), Davacının zarar-ziyanını 300,000TL ile sınırladığını kabul etmiştir. İstinaf Eden, Davacının talebini 300,000TL ile sınırlamadığını, Bidayet Mahkemesinin bunu böyle kabul etmekte hata yaptığı-nı iddia etmektedir.

Talep Takririne bakıldığı zaman, Davacının talebinin 5,202,051,49 YTL olduğu görülmektedir. Dava, 2008 yılında ikame edilmiştir. Mavi 42'deki şahadet, 2001 yılına ait bir tespit ile ilgilidir. Türk Lirası 1.1.2005 tarihi-nde 6 tane sıfır atılarak Yeni Türk Lirası (YTL) olmuş, 1.1.2009 tarihinde ise Yeni Türk Lirası isim değişerek tekrar Türk Lirasına dönmüştür. Bu değişim dikkate alındığında, Davacının Mavi 42'de Ocak 2010'da zararının 350-400,000 TL olduğunu söylediği za-man bunun 2001 yılında 350,000,000,000-400,000,000,000 TL, yani 350-400 Milyar TL olduğu kabul edilmelidir. Talep Takririndeki talebi ise 5,202,051,49 YTL'dir. Davanın ikame edildiği 30.6.08 tarihinde Davacının talebi 5,202,051,49 YTL, yani 1.1.2005'den ön-ce 5,202,051,490,000 TL anlamındadır. Bu durumda, Davacı, talebini, Talep Takririnde ileri sürdüğü 5,202,051,49 YTL (eski birim ile 5,202,051,490,000 TL)'den davanın dinlendiği tarihte 350-400,000 TL(eski birim ile 350-400,000,000,000 TL)'ye indirdiği kabu-l edilmelidir. Nitekim, İstinaf Edenin Bidayet Mahkemesi huzurundaki Avukatının sorduğu soru, 2010 yılında "350-400 Bin Türk Lirası" olarak sorulmuştur. Bu durumda, Davacının talebinin sınırlandırıldığını kabul etmekle Bidayet Mahkemesinin hata yaptığı sö-ylenemez. Davacı direktörü, şahadetinde, talebi ile ilgili 350-400,000 TL demiş olmasına rağmen, Davalı Avukatı, hitabında, Mavi 145'de Davacının talebini 300,000 TL ve altına kısıtlandığını kabul etmiş ve 300,000 TL'nin 110,000 TL'sinin ödendiğini iddia e-tmiştir. Buna cevaben, Davacı Avukatının, hitabında, rakamlarla ilgili hiçbir şey söylemediği görülmektedir.

Bu durumda, Bidayet Mahkemesinin huzurundaki tüm şahadete ve iddialara bakıldığı zaman, Mahkemenin, Davacının talebini sınırladığı konusunda ha-ta yapmadığı kabul edilmelidir. Bidayet Mahkemesi ancak talebin 300,000 TL ile sınırladığını kabul etmekle hata yapmıştır. Kısıtlanan rakam 350,000-400,000 TL olarak ifade edildiği nedeni ile bu sınırlamanın 400,000 TL olarak kabul edilmesi gerekmekteydi. -Bu başlık altındaki istinaf sebebinde İstinaf Eden haklıdır. Bidayet Mahkemesinin Davacının zararı ile ilgili kararı 88,597 TL olmuştur. Bu rakam gerek 300,000 TL, gerekse 400,000 TL'den az bir rakam olduğu cihetle, İstinaf Eden 1. başlık altında topladığı- istinaf sebebinde kısmen haklı olmasına rağmen, bu konuda kısmen haklı olması istinaf neticesinde kendisine herhangi bir fayda getirmemektedir.

3. başlık altındaki faiz konusuna bakıldığı zaman, Bidayet Mahkemesinin faiz konusunda herhangi bir emir ver-mediği, drawn up judgment üzerinde, hüküm verilen meblağ üzerinden 17.6.2010 tarihinden, yani karar tarihinden itibaren, yasal faiz için emir verildiğinin yer aldığı görülmektedir. Bir hükümde faiz ile ilgili emir verilmediği takdirde, hükme konu meblağ üz-erinden yasal faizin tahakkuk etmesi 9/1976 Mahkemeler Yasası madde 42 altında yapılmaktadır. Bidayet Mahkemesinin hükmünde faiz ile ilgili bir emir yokluğunda 9/76 Mahkemeler Yasası madde 42 (3) altında hükme konu meblağın hüküm tarihinden itibaren yasal -faiz taşıması gerekir. Davacının Talep Takririnde, hükmün 30.4.2008 tarihinden itibaren yasal faize tabi olması talebi yer almaktadır. Bidayet Mahkemesi, şahadette yer almayan böyle bir tarihten itibaren faiz vermemekle ve hüküm tarihinden itibaren faiz öd-enmesine emir vermekle hata yapmış değildir.


Netice itibarıyla, İstinaf Edenin istinafı ret ve iptal edilir.
İstinaf masrafları ile ilgili emir verilmez.




Şafak Öneri Narin F. Şefik Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç - Yargıç


17 Mayıs 2013























11






Full & Egal Universal Law Academy