Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 88/2003 Dava No 5/2005 Karar Tarihi 14.04.2005
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 88/2003 Dava No 5/2005 Karar Tarihi 14.04.2005
Numara: 88/2003
Dava No: 5/2005
Taraflar: Nalan Özçelik n/d Nalan Tarıman ile Mehmet Emin Dağaşanlar ve Necati Hasan
Konu: Hükmün İptali - Açık Oturum - Hakim Odasında Tarafların Onayı ile Hüküm Yazma
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 14.04.2005

-D.5/ 2005 Yargıtay/Hukuk 88/2003
(Lefkoşa Dava No: 5791/2000)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Metin A. Hakkı, Şafak Öneri, Necmettin Bostancı.
İstinaf eden: Nalan Özçelik n-/d Nalan Tarıman, Lefkoşa
(Davacı)
ile -
Aleyhine istinaf edilen: 1. Mehmet Emin Dağaşanlar, Lefkoşa
2. Necati Hasan, Lefkoşa
(Dav-alılar)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Avukat Tahir Seroydaş
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Erden Algun.


Lefkoşa Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Önder Gazi'nin 5791/2000- sayılı davada, 10.10.2003 tarihinde verdiği karara karşı Davacı tarafından yapılan istinaftır.


--------------


H Ü K Ü M


Metin A. Hakkı: Bu istinafın kökeninde yatan olguları aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:

Davacı İstinaf Eden (bundan s-onra sadece Davacı diye bahsedilecektir) 16.11.2000 tarihinde Usulü Mahkeme Nizamları Emir 2 Nizam 1'e istinaden Davalı Aleyhine İstinaf Edilenlere (bundan sonra sadece Davalılar olarak bahsedilecektir) karşı Lefkoşa Kaza Mahkemesinde dosyaladığı bu istina-fa konu dava ile aynen aşağıdaki şekilde bir talepte bulundu:


"Davalıların meşveretleşerek Davalı 1 tarafından
takriben 24.2.2000 tarihinde Lefkoşa Kaza
Mahkemesinde Davacı aleyhine açılan 740/2000
sayılı davada aynı tarihte yani -24.2.2000 tarihin-
de alınmış olan hükmün hile, ve/veya baskı ile
ve/veya Davacının yanıltılması ve/veya nüfus
suistimali neticesinde verildiği için iptal
edilmesini öngören bir Mahkeme emri."


Davacı bilâhare dosyaladığı taf-silâtlı Talep Takriri ile iddialarını genişletmiştir. Davalılar 11.12.2001 tarihinde bu davaya Müdafaa Takrirlerini dosyalayarak Davacının iddialarını reddederken Davacının taleplerine veya herhangi birine hakkı olmadığını ileri sürerek davanın masraflarl-a reddedilmesini talep etmişlerdir. Davanın duruşmasına 23.12.2002 tarihinde başlanmış, duruşma esnasında Davacı bizzat şahadet verdikten sonra bir de tanık dinletmiş, Müdafaa namına ise sadece Davalı 1 şahadet vermiştir. Duruşma esnasında taraflarca Mah-kemeye 2 adet de emare ibraz edilmiştir ki bunların biri, bu istinaf konusu dava ile iptali istenen Lefkoşa Kaza Mahkemesindeki 740/2000 sayılı davanın hükmünü de ihtiva eden dava dosyası, emare 2 ise Gönyeli'de Blok G Parsel 523'de bulunan G494 kayıt numa-ralı 740/2000 sayılı davadaki karar ile tahliyesi emrolunan gayrımenkulün koçanıdır. Alt Mahkeme, önünde ibraz olunan şahadet ve emareleri dinleyip taraf avukatlarının Mahkemeye yaptıkları hitabeleri de aldıktan sonra 25.6.2003 tarihinde davayı karar için- bilâmüddet tehir etmiş, ve 10.10.2003 tarihinde ise kararını açıklamıştır. Alt Mahkeme kararında Davalıları haklı bulmuş ve Davacının davasını reddetmiştir. Kendini bu karardan mağdur hisseden Davacı sözü edilen karar aleyhine 21.10.2003 tarihinde önümü-zdeki istinafı dosyalamıştır. İstinaf nedenleri 7 yakınma içermekle birlikte istinafın duruşma günü olan 30.3.2005 tarihinde Davacı yakınmalarını 2 ana başlık altında aşağıdaki şekilde özetlemiştir:

Bertaraf edilmek istenen Lefkoşa Kaza Mahkemesinde Dava-
No 740/2000 sayılı davada verilen hükmün duruşması açık Mahkemede değil de Yargıç odasında yapıldığından ve karar da orada açıklandığından alt Mahkeme, sadece bu noktadan davadaki talebi kabul edip 740/2000 sayılı davada verilen hükmü iptal etmeyip, bu ko-nuda yetkili Mahkeme olan Yüksek Mahkemeye başvuruda bulunarak hükmün iptali talep edilebilirdi demekle ve bu karara varmakla hata etti. İlâveten 740/2000 sayılı davada ilgili gayrımenkulün değerinin Talep Takririnde 30.000 Sterlin olarak belirtilmesine r-ağmen, davanın 2.000.000.000 - 5.000.000.000TL scale'i üzerinden açılmış olduğunu kaale almayarak alt Mahkemenin, hükmün tarafların rızası ile verildiğini kabul ederek yetki aşımı olmadığı kararına vararak hükmü iptal etmemekle hata etti.

2) 740/2000- sayılı davada verilen hükmün, Mahkeme önünde ibraz edilen şahadete rağmen, hile, ve/veya baskı ve/veya yanıltma ve/veya nüfus suistimali altında verildiğini Mahkemenin kabul etmemesi hatalıdır.

Bu istinaf nedenleri ışığında, 2'inci istinaf nedenle-rini değerlendirebilmek için, istinaf konusu davada emare 1 olarak Mahkemeye ibraz edilen dava dosyasını da tezekkür ederek meselenin kökeninde yatan olgulara göz atmada fayda vardır: 740/2000 sayılı dava, Lefkoşa Kaza Mahkemesinde, bu istinafta Davalı Ale-yhine İstinaf Edilen No.1 olarak görülen Mehmet Emin Dağaşanlar tarafından, 740/2000 sayılı davada Davalı, bu davada da Davacı olarak görülen kişi aleyhine 24.2.2000 tarihinde dosyalandı. Aynı gün dava tebliğ edildi. Taraflar aynı gün Mahkemeye gittikten- sonra emare 1'deki zabıtlar aynen aşağıdaki tabloyu çizmektedir:


"Taraflar müştereken: Bu davanın bugün görüşülmesi
için izin talep ederiz.

Mahkeme: Uygundur.

Taraflar müştereken: Tahliye konusunda anlaştık. Bu
konuda Mah-keme emri yazılacaktır.

Nalan Tarıman Y/E:
Davalıyım, Gönyeli'deki konut tasarrufumdadır.
İşgalciyim. Aramızda anlaşma yoktur. 9.1.1998 den
beridir işgalciyim. Bana tahliye etmem için sözlü
olarak ihbar yaptılar. Tahliy-e etmeyi kabul ederim.
İcra 31.8.2000'e kadar dursun. O tarihte 500
Sterlin ödenmesi halinde tüm hüküm tatmin edilmiş
olsun. Benden 4500 Sterlin talep edilmemesini
talep ederim.

Av. Algun: Yapılan teklifi kabul ederim. Hü-kümdeki
haklarımıza halel gelmeksizin işbu gayrımenkulü
31.8.2000'e kadar satmayacağımızı da deruhte ederiz.
Bu deruhtemiz Davalının dava konusu evi satın almak
istemesi halinde ve anlaşma olması halinde bu tarihe
kadar 3. kiş-ilere satmayacağız.

Mahkeme: Beyanlar ve şahadet ışığında Davalının
dava konusu taşınmaz malda 19.1.1998 tarihinden beri
işgalci olarak bulunduğunu ve aleyhine işgalci
olduğu nedeni ile tahliye hükmü verilmesinin uygun
ve- adil olacağını doğru olarak kabul ederim. Davalı
bu dava açıldığı güne kadar birikmiş 4500 Sterlin
kullanım bedelini ödememiştir.

Netice olarak Davacı lehine, Davalı aleyhine
Talep Takririnin 8 a,b,c paragrafları gereğince
- hüküm verilir.

Hükmün icrası 31.8.2000'e kadar durdurulur.

Davalının 31.8.2000'de dava konusu yeri
tahliye etmesi ve Davacıya 500 Sterlin ödemesi
halinde tüm hüküm tatmin edilmiş olacaktır.

Masraflar için- emir verilmez."


740/2000 sayılı davadaki Davalı, önümüzdeki istinaf konusu davada ise Davacı durumunda bulunan Nalan Özçelik, bu istinaf konusu dava ile 740/2000 sayılı davadaki hükmün iptalini talep ederken alt Mahkemedeki duruşması esnasında Mahk-emede yine şahadet vermiştir. (Bak: Mavi 37 paragraf D-E ve Mavi 38) Zabıtlara göre aynen şöyle demiştir:


"S: Sana dava celpnamesi verdiler?
C: Evet.
S: Nereye gittiniz?
C: Hakim Bey'in odasına.
S: Kaç kişi vardı?
C: H-akim Bey, Erden Bey, stenograf hanım,
Emin Dağaşanlar.
S: Orada ne oldu?
C: Oraya gittiğimde eveliyatı var.
S: Eveliyatı nedir?
C: Evden çıkarsam kardeşlerime para verilecekti.
S: Evden çıkmakla hüküm yazılacak ve ka-rdeşlerinin
eşlerine para verilecekti?
C: Evet.
S: Sen bilirdin bu hüküm yazılacağında evi
boşaltacağını?
C: Bilirdim.
S: Aleyhine tahliye çıkacağını bilerek Mahkeme'ye
geldin öyle mi?
C: Evet.
- S: Hakim Bey'in huzurunda ne oldu?
C: Hakim Bey okudu, söyledi.
S: Ne okudu?
C: Neydi davanın seyri onu söyledi. Bana bu
evden çıkmayı kabul ediyor musun. Üstelik
bana anlıyor musun dedi.
S: İkazda edildin?
- C: Öğle gibi oldu.
S: Sana davanın ne olduğunu izah etti mi hakim?
C: Etti.
S: Verilecek hükmü de izah etti?
C: Evet.
S: İki defada ikaz etti?
C: Evet.
S: Hüküm verilmeden evel sana vereceği kararı
ve -davayı izah etti?
C: Evet.
S: Buna rağmen kabul ettin?
C: Evet.
S: Kurana el basıp yemin ettin?
C: Evet.
S: Mahkeme'de bir şeyler söyledin?
C: Hayır.
S: Bu hüküm 24 Şubatta verildi. 24 Şubat tarihinden
- kaç gün önce öğrendin hüküm çıkacağını?
C: O gün öğrendim. Beni evden çıkartmak istediğini
bilirdim.
S: Kardeşlerinin hanımları ne zaman gelirdi?
C: Kısa bir süre önce geldiler. Şartını Necati Usta
koydu.
S: Ne-cati Usta ile sen görüştümün?
C: Hayır."


2. istinaf nedenini karara bağlamak için yukarıdakiler muvacehesinde istinaf konusu yakınmayı incelemek gerekmektedir. Davacının yakınması 740/2000 sayılı davada aleyhine hüküm verilirken kandırıldığı,- baskı, tehdit veya hile ile aleyhine hüküm verildiği veya verilmesine bu şartlar altında rıza gösterdiği iddiasıdır. Bu iddia, dava zabıtları ile bağdaşmamaktadır ve alt Mahkemenin Davacının bu doğrultudaki iddialarını benimsememekle hata ettiğine ikna o-lmadık. Tam tersine alt Mahkeme doğru olanı yaptı. Davacının bu istinaf başlığı altında bir diğer yakınması da Dağaşanların, Davacının kardeşinin karısına bir miktar nakit ödeme yapacağını deruhte etmesine rağmen ödeme yapmadığıdır. Bu iddia doğru dahi -olsa bu husus Davacıya yakınma veya dava hakkı vermez. 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 38'inci maddesi uyarınca uygulamakla yükümlü olduğumuz Common Law hükümlerine göre yasal durum aynen şöyledir:

"As long as consideration, under Lord Mansfield's
- influence, could be identified with moral duty,
it was possible to support an action by a person
for whose benefit promise had been given even if
the consideration had been supplied by someone
else. But once this identificati-on was repudiated,
the judges insisted that only he could sue on a
promise who had paid the price of it. How
otherwise could the plaintiff prove his share in
the bargain upon which his action was based? Thus
in Price v Eas-ton the defendant promised X that if
X did certain work for him he would pay a sum of
money to the plaintiff. X did the work, but the
defendant did not pay the money. The court of
Queen's Bench held that the plaintiff could not
- sue the defendant and explained their decision in
two different ways. Lord Denman said that the
plaintiff could not 'show any consideration for
the promise moving from him to the defendant'.
Littledale J said that 'no privit-y is shown
between the plaintiff and the defendant'. In
Tweddle v Atkinson in 1861 the judges, while
endorsing the decision in Price ve Easton,
preferred the first of these reason. 'It is
now established', said Wightman -J 'that no
stranger to the consideration can take advantage
of a contract, although made for his benefit."
(Bak: Cheshire and Fifoot's Law of Contract, 10th
ed. (1981) by M.P. Furmston, page.66)


- Tüm bunlar ışığında ve yukarıdaki nedenlerle 2'inci istinaf nedeni reddolunur. Emare 2 koçan da Davalıların meşveretleş-tikleri iddiasını tamamen çürütür niteliktedir. Bu yakınmanın hukuki dayanaktan yoksun olduğu bir yana, zabıtlar, istinaf nedenin-i de desteklememektedir. Tam tersine, zabıtlar çerçevesinde herhangi bir hile, nüfus suistimali veya kandırmanın söz konusu olduğu görülmemektedir. Dolayısıyla bu istinaf nedeni reddolunur.

Birinci istinaf nedenine gelince, Davacı bu yakınması ile g-erek 740/2000 sayılı davadaki duruşmanın gerekse, kararın yargıç odasında gerçekleştiğinden ve açık Mahkeme salonunda yapılmadığından yakınmakta ve dolayısıyla ilgili kararın batıl olarak kabul edilmesi gerekirken, alt Mahkemece iptal edilmemesinden yakınm-aktadır. Bu istinaf nedenini tezekkür ederken önce açıklıkla şunu belirtmek isteriz ki, bir davada verilen bir hüküm veya karardan bir yakınma olacaksa bunun, usule uygun olarak bir üst Mahkemede ele alınması ve aynı seviyedeki bir başka Mahkeme tarafında-n bir başka davada konu edilerek iptalini sağlamaya yönelme yanlış bir yöntemdir. Bu meselede alt Mahkeme yargıcının bu istinaf konusu kararında belirttiği gibi Davacı yakınmasını bir üst Mahkemede yapabilirdi. Bizce bilinmeyen nedenlerle yapmadı. Yalnı-z bu nedenden bile bu istinaf sebebini reddetmemiz gerekmektedir. Buna rağmen yakınmanın esasına ilişkin birkaç söz söylemeyi uygun gördük. Zabıtlar incelendiğinde görülmektedir ki, 740/2000 sayılı dava tüm tarafların müşterek müracaatı üzerine o gün din-lenmiş, ve hakim odasında hüküm yazılıp kararı verilmiştir. Zımnen Davacının da buna onay verdiği anlaşılmaktadır. Davacı o davada duruşmanın ve dolayısıyla verilecek kararın açık Mahkemede olmasını talep edebilirdi; etmedi. Zımnen bu duruma onay verdi-kten sonra bundan şimdi yakınması en kibar tabir ile etikete yakışmaz. Sırası gelmişken, Davacının istinafın duruşması esnasında ısrarla üstünde durduğu Yargıtay/Hukuk 16/87 (D.10/87) sayılı karara da değinmek isteriz. Kanaatimizce sözü edilen bu karara -esas dayanağı Anayasanın 17'inci maddesi, 139'uncu maddesi ve benzeri maddeler teşkil eder. Anayasayı tefsir etme yetkisi ise münhasıran Anayasanın 144. maddesi mucibince Anayasa Mahkemesine aittir. Anayasanın 17. ve 139. maddelerinde belirtilen "açık ot-urum" tabirini, Anayasa Mahkemesi yorumlamamıştır. Bu itibarla, "açık oturum"'un sadece Mahkeme salonundaki oturumları kapsadığı, hakim odasındaki yargısal işlemlerin "açık oturum"da yapılmış sayılıp sayılamayacağını söylemek olası değildir. Anayasa Mahk-emesi ilgili maddeleri tefsir etmeden, İstinaf Mahkemesinin Yargıtay/Hukuk 16/87 (D.10/87) de bir alt Mahkeme kararını Mahkeme salonunda oturum olmadı ve hakim odasında işlem yapıldı diye bu nedenle iptal etmesi bizce hatalıdır. İstinaf Mahkemesi ceza dav-aları ile ilgili kararını sınırlı tutaydı kararı tenkit etmeyebilirdik. Ancak hukuk davalarına da ratio decidendi teşmil etmekle hata etmiştir. Birçok durumlarda Mahkeme, açık Mahkeme ve Mahkeme oturumu sözcükleri hakim odasında yapılan yargısal işlemi de- kapsar. (Bak: Administration of Justice Act, 1960, Sec. 12(3), Law Reports, Statutes, 1960 page 1070 at page 1077) Kanaatimizce sözü edilen bu Yargıtay kararının çerçevesi gereğinden fazla geniş tutulmuştur. Her davanın açık Mahkemede (yasal istisnalar- dışında) görüşülmesi şayanı arzu ise de ortada hiçbir art niyet olmadan hakim odasında bir hakimin yargısal işlem yapması da pek büyütülecek bir 'phenomenon' (olay) değildir. Kanaatimizce bu yakınma daha ziyade ceza davalarında geçerli olabilir meselâ; k-amunun yakınen ilgilendiği bir davanın hakim odasında kapalı kapılar ardında görüşülmesi arzu edilir bir durum olmamakla birlikte bir hukuk davasında tarafların onayı ile hakim odasında hüküm yazılması pek de hukuka ters bir durum değildir. Bu durumda bu v-esile ile, Yargıtay/Hukuk 16/87'de verilen kararın çerçevesini de bundan sonra daha dar kabul edeceğimizi ve öyle uygulayacağımızı belirtiriz.

Davacının bu istinaf nedeni altındaki bir diğer yakınması, 740/2000 sayılı davada dosyalanan Talep Takrir-inde ilgili gayrımenkulün değerinin 30.000 Sterlin olarak belirtilmesine rağmen, davanın scale'nin 2.000.000.000 - 5.000.000.000TL olarak görüldüğü ve davanın bu scale üzerinden açıldığıdır. Kanaatimizce bu bir kanunsuzluk (illigality) değildir, ancak bir- usulsüzlük (irregularity) teşkil eder. Mukayyidin dikkatini bu hususa çeker, eksik ödenmiş harçlar varsa ilgili taraftan talep edilmesini emrederek bu hatanın giderilmesini emrederiz. Yapılan işlemler bir kanunsuzluk ihtiva etse ve büyük bir adaletsizli-ğe sebebiyet verse, Usulü Mahkeme Nizamları cevaz vermese bile kararın iptal edilmesi söz konusu olabilirdi. (Bak: Dimitri Sava v. Sava Hadji Christodoulo and Michall Sava v. Sava Hadji Christodoulo, Exparte Raghıb Hafıs Hassan, CLR vol. II sayfa 3) ve yi-ne Bak: Yargıtay/Hukuk 38/2003 (D.4/2005)).

Davacının bu başlık altındaki yakınmasını incelerken bir hususu daha vurgulamayı uygun gördük. 740/2000 sayılı davada tahliye emri verilirken, hüküm verilmeden, alt Mahkeme, o davada verilen şahadeti göz -önünde bulundurduğu anlaşılmaktadır. Yasal durum, benzeri bir başka davada davaya taraf birinin 'trespasser' olduğunu kabul etmesi neticesi verilen tahliye emrinden yapılan istinafta şöyle yorumlanmıştı:

"I acknowledge the plaintiff's allegation in -the
statement of claim that I am a trespasser, and,
consequently, outside that ambit of the Rent
(Control) Law, and I, therefore, submit to
Judgment. If that admission is made, as it was
made by the tenant, on the authoritie-s as it was
not necessary for the Judge to investigate further
whether the premises came within the provisions of
the Rent (Control) Law, and, on the basis that
the premises were outside the ambit of the Rent
(Control) Law, t-he Judge was empowered, by consent
of the parties, to grant a stay of execution
for any length of time, not exceeding the 12
months provided under that Law." (Bak: George
Kyriakides v. Loulla A. Hilimintri, CLR 1963 Part
2 s-ayfa 171 ve 173) (underline supplied).


740/2000 sayılı davada Davalı durumunda önümüzdeki meselede de Davacı durumunda ol-an kişi, ilgili gayrımenkulü trespasser olarak değil de bir yasal dayanağa istinaden tasarrufunda bulunduraydı durum farklı olabilirdi. (Bak: Dionyssios Lambrianides, of Nicosia v. Alexandros Mavrides, of Nicosia (CLR) vol.23 sayfa 49). Bu davada sayfa 5-1'de şöyle denmişti:

"The Courts have no jurisdiction to issue an order
of ejectment or for recovery of possession in
respect of protected premises except on the grounds
provided by the Rent (Control) Law, ..... The
parties c-annot confer jurisdiction upon the Court
by agreement; nor the tenant can waive his
statutory protection by agreement. Before making
such order the courts must be satisfied by
evidence or admission that the statutory grounds
- upon which the action is founded have been
established." (underline supplied).


Yasal durum bu merkezde olduğuna -göre, yukarıdaki içtihatlardan da görüldüğü gibi Davacının bu başlık altındaki yakınmasının esasına da itibar etmemiz mümkün değildir, çünkü Davacının yasal statüsü ilgili zamanda trespasser'den öte değildi.

Bu istinaf nedenini karara bağlamadan 9/7-6 sayılı Mahkemeler Yasasının 25'nci maddesine de değinmemiz yerinde olacaktır. Yukarıda değindiğimiz gibi Davacı, tahliyesi emredilen dava konusu gayrımenkulün değerinin 30 bin Sterlin'den fazla olduğundan ve bu nedenle davanın tam yetkili (full court) K-aza Mahkemesi tarafından görülüp karara bağlanması gerekirken tek yargıç tarafından yetkisizce görülüp karara bağlandığından da yakınmaktadır. Kanımızca bu yakınma da yersizdir, çünkü 9/76 sayılı Yasanın 25(3) (V) maddesi ilgili Kaza Mahkemesi yargıcına, -içinde bulunduğu durumda istinaf konusu davayı görüp karar verme yetkisi verirdi. Bir başka deyişle, yukarıdaki içtihatlardan ve yasa maddesinden de görüldüğü gibi, bir kaza mahkemesi yargıcı tam teşekküllü kaza mahkemesi yetkisine giren bir davayı tek ba-şına dinleyip karar vermek yetkisine haiz değilken, tarafların onayı ile hüküm yazma yetkisine haizdir. Bu meselede de öyle oldu. Davacı, ilgili gayrımenkulün kanuni kiracısı olmuş olsa idi ilgili yargıç tarafların muvafakatı ile (by consent) tahliye emr-i vermeye yetkili olmamakla beraber, trespasser olmuş olması hasebi ile aleyhine rızası ile tahliye emri verilebilirdi, ve verildi. Bu durumda İstinaf Mahkemesi olarak düzelteceğimiz herhangi bir hata yoktur. Netice olarak bu istinaf nedeni de reddolunur-.

Sonuç olarak istinaf reddolunur. İstinaf masraflarının İstinaf Eden Davacı tarafından, Aleyhine İstinaf Edilen
Davalılara ödenmesi emrolunur. Bunun miktarını Başmukayyit tespit edecektir.




Metin A. Hakkı Şafak Öneri Necmettin Bo-stancı
Yargıç Yargıç Yargıç


14 Nisan 2005














-



11






Full & Egal Universal Law Academy