Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 87/2017 Dava No 36/2018 Karar Tarihi 05.11.2018
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 87/2017 Dava No 36/2018 Karar Tarihi 05.11.2018
Numara: 87/2017
Dava No: 36/2018
Taraflar: Şevket Alptürk ile Emine Süngü ve diğerleri arasında
Konu: Ek davalı prosedürü – üçüncü şahıs prosedürü arasındaki fark
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 05.11.2018

-D. 36/2018 Yargıtay/Hukuk No: 87/2017
(Lefkoşa Dava No: 4089/2011)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Ahmet Kalkan, Bertan Özerdağ, Peri Hakkı

İstinaf eden: Op. Dr. Şevket Alptürk, 19, Şht. Erdoğan Mustafa Sokak, Yenişehir - Le-fkoşa (Ek Davalı)
ile

Aleyhine istinaf edilen: No.1- Emine Süngü, babası ve/veya tabii vasisi ve/veya en yakın arkadaşı sıfatıyla Mehmet S-üngü, Çamlıbel, Girne
No.2- Mehmet Süngü, Çamlıbel - Girne
No.3- Dudu Süngü, Çamlıbel - Girne
No.4- KKTC Sağlık Bakanlığını Temsilen KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa
No.5- Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastahanesini Temsilen KKTC Başsavcılığı - Lefkoşa
No-.6- Dr. Çiğdem Bekler n/d Çiğdem Bakkaloğlu'nu Temsilen KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa
No.7- Dr. Mehmet Bağzıbağlı'nı temsilen KKTC Başsavcılığı - Lefkoşa
(Davacılar ve Davalılar)
- A r a s ı n d a

İstinaf eden namına: Avukat Serhan Çinar adına Avukat Nurettin Karagözlü
Aleyhine istinaf edilen No. 1, 2, 3 namına: Avukat İzzet Erkanlılar
Aleyhine istinaf edilen No. 4, 5 ve 7 namına: Savcı Meryem Beşoğ-lu
Aleyhine istinaf edilen No.6 namına: Avukat Mustafa Asena adına Avukat Çağla Kutruza




Lefkoşa Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Şerife Katip Kır'ın, 4089/2011 sayılı davada, 28.4.2017 tarihinde verdiği istidanın kararına karşı, Ek Davalı tarafından -yapılan istinaftır.

------------
K A R A R

Ahmet Kalkan: Bu istinafta, Mahkemenin kararını, Sayın Yargıç Bertan Özerdağ okuyacaktır.

Bertan Özerdağ: Bu istinafta, İstinaf Eden/Müstedialeyhler bundan böyle sadece Müstedialeyhler, Aleyhlerine İstinaf- Edilen/Davalılar ise davadaki Davalı numaraları ile anılacaktır. Aleyhine İstinaf Edilen Davacılar ise sadece Davacılar veya dava başlığındaki numara ile anılacaktır.

OLGULAR

Bu istinafın maddi ve hukuki olguları özetle şöyledir:

Davacı No.1, 2 ve 3- sırasıyla küçük Emine Süngü, babası Mehmet Süngü ve annesi Dudu Süngü'dür. Davacılar, Emine Süngü'nün 16.2.2006 tarihli doğumunda meydana gelen tıbbi ihmal ve kusurlardan neşet eden hastalanmalar veya maluliyetler nedeniyle uğramış oldukları zarar-ziyanın- tazmini için Davalı No.1 KKTC Sağlık Bakanlığını, Davalı No.2 Dr.Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastahanesini, Davalı No.3 Dr.Çiğdem Bekler'i ve Davalı No.4 Dr. Mehmet Bağzıbağlı'yı dava etmiştir.

Dava, 6.7.2011 tarihinde dosyalanmış olmasına karşın, Ta-fsilatlı Talep Takriri 1.10.2013 tarihinde dosyalanmıştır. KKTC Başsavcılığı Davalı No.1 ve 2 adına müdafaa, Davalı No.3 ve Davalı No.4 ise Avukatları vasıtasıyla müdafaa, Davacılar ise bu müdafaalara Müdafaaya Cevap Takriri dosyalayarak layihalar tamamlan-mıştır.

Davalı No.1 ve No.2 adına KKTC Başsavcılığı, 9.2.2016 tarihinde bir istida dosyalayarak, Doğuş Doğum Kliniği ve Op.Dr. Şevket Alptürk'ün davaya Ek Davalı (co - defendant) olarak eklenmesini talep ettiler. İstidaya ekli yemin varakasında hamile-lik takibi ve doğumun eklenmek istenen hastahane ve doktor tarafından yapıldığını, doğumdan sonra Davacıların Davalı Hastahaneye başvurduğunu, bu nedenle dava konusu ihtilafla ilgili ihtilafın ve gerçek olguların ortaya çıkarılabilmesi için Müstedialeyhler-in davaya dahil edilmesinin gerekli olduğu beyan edilerek bu yönde talepte bulunuldu.

Ek Davalı olarak davaya eklenmek istenen Müstedialeyhler ise itirazname dosyalayarak, bu itiraznameye ekli Müstedialeyh No.2 tarafından yapılan yemin varakasında doğum-un kendi kliniğinde yapıldığını kabul etmediğini, Davacıların bu davaya kendisinin de eklenmesini talep etmediklerini, Davacıların kendisi ile ilgili bir davasının veya talebinin olmadığını, Davalının kusuru olmadığını iddia etmesi halinde müdafaasını ona -göre yapması gerektiğini ileri sürmüş ve müdafaanın görevinin, dava edilmek için uygun kişiyi bulmak olmadığını iddia etmiştir.

İstidayı dinleyen Alt Mahkeme, Davacı No.1'in Devlet Hastahanesinde doğmadığından ve iddia edilen Hastahanede doğduğundan dol-ayı Ek Davalı olarak eklenmek istenen kişilerin davaya eklenmemesi halinde Davalı No.1 ve 2'nin haklarının yenme durumunun söz konusu olabileceğini, Ek Davalı olarak eklenmek istenen kişilerin davaya eklenmesi halinde dava sonunda ceplerinin etkilenmesinin- de söz konusu olabileceğini belirtmiş ve istida uyarınca emir vermiştir.

Davacılar, Ek Davalı emrinden sonra davalarını tadil etmek amacıyla, Alt Mahkemeye izin başvurusunda bulunmuşlardır.

İşbu istinaf, Alt Mahkemenin, Müstedialeyhlerin Ek Davalı o-larak davaya eklenme emrinden dosyalanmıştır.

İSTİNAF SEBEPLERİ

Müstedialeyhlerin istinaf ihbarnamesindeki 14 istinaf sebebini tek başlık altında özetlemek mümkündür:

Muhterem Alt Mahkeme, istida uyarınca Müstedialeyhleri davaya Ek Davalı olara-k eklemekle hata etti.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI

Müstedialeyhler Avukatı, hitabını iki başlık altında toplayarak hitapta bulunmuştur:
Alt Mahkeme, huzurunda ne layihalarda ne de şahadetle Müstedialeyhlerin bu davada taraf olmalarını gerektirece-k olgular bulunmamasına rağmen, davaya Müstedialeyhleri eklemekle hata etti.
Alt Mahkeme, Tüzük kurallarını ve mesele ile ilgili içtihatları bu meseleye hatalı uygulayarak, Davacıların bu davada Müstedialeyhler aleyhinde talepleri olmamasına veya Davacıla-rın Müstedialeyhlerin Ek Davalı olarak eklenmesine yönelik bir talepleri olmamasına veya bu davaya Müstedialeyhlerin Ek Davalı olarak eklenmemesi halinde ceplerinin etkilenmesinin söz konusu olmamasına rağmen, davaya eklemekle hatalı bir karar verdi veya h-ukuki hata yaptı. Davalılar ancak 3.Şahıs prosedürünü takip edebilirlerdi ve bu süreci kaçırdıkları cihetle hatalı bir usul takip edilerek Ek Davalı yöntemine gittiler. Ancak Ek Davalı ve 3.Şahıs birbirlerine alternatif yöntemler olmayıp, Davalıların 3.Şah-ıs prosedürü dışında, bu hususta talepte bulunma hakları olmadığından, istidanın reddi gerekirdi. Ayrıca Alt Mahkeme, Müstedialeyhler aleyhindeki olası taleplerin zaman aşımına uğramış olduğunu hiç dikkate almadı.
Müstedialeyhler bu beyanlarla, istina-fın kabul edilerek Alt Mahkeme emrinin iptalini talep ederler.

Davacılar adına Mahkemede hitapta bulunan Avukatın hitabındaki ileri sürdüğü argümanlar ise şöyledir:

Davacıların, Müstedialeyhlerin davaya eklenmesine hiçbir itirazları yoktur. Mahkeme tu-tanaklarında buna itiraz etmedikleri görülmektedir.

Müstedialeyhlerin davaya Ek Davalı olarak eklenmelerinin gerekli olduğu kanaati ile istinafın reddi gerekmektedir.

KKTC Başsavcısı adına Mahkemeye hitapta bulunan Savcı ise, doğum, Müstedialeyhlerin -Hastahanesinde olduğundan ve Devlet Hastahanesinde olmadığından dolayı bu taleplerin gerçek ihtilafın ortaya çıkması için gerekli olduğu beyanı ile istida uyarınca emir verilmesinde hata olmadığını ileri sürdü.

Davalı No.4 Avukatı da Davacılar ve Davalı- No.1 ve 2'nin beyanlarına katıldı, istinafın reddini talep etti.
İNCELEME

Bu mesele ile ilgili maddi ve hukuki durumu değerlendirdik.

Huzurumuzdaki istinafta Müstedialeyhler davaya Ek Davalı olarak eklenmiş olmalarına yönelik istinaf dosyaladıkları-ndan, meseleyi Ek Davalı prensipleri üzerinden inceleyeceğiz.

Ek Davalı prosedürü Emir 9 nizam 10'da düzenlenmiş olup, Tüzüğün bu mesele ilgili kısmı şöyledir:

"...İşlemin herhangi bir aşamasında mahkeme veya yargıç, taraflardan birinin başvurusu üze-rine veya böyle bir başvuru yapılmaksızın, haklı göreceği şartlarla, sebep veya meselenin kapsadığı tüm sorunlar üzerinde mahkemenin tam ve etkili bir biçimde karara varabilmesini sağlamak amacıyla davada taraf olmaları gereken veya mahkemede hazır bulunm-aları gerekli görülen davacı veya davalıların davaya eklenmesine emir verebilir."

Bu nizamı yorumlayan Kıbrıs Vakıflar Bankası Ltd. ile Diadem Hotel & Tours Ltd. ve Diğerleri Yargıtay/Hukuk 2/2012 Dağıtım 1/2015 sayılı kararda ek davalı eklenmesine kara-r verilirken dikkate alınacak temel kriterler; ek davalı olarak davaya eklenecek kişinin ihtilaf konusu ile ilgisi (interest) olması, davada hazır olmasının gerekli (necessary) olması ve dava neticesinin, eklenmesi istenen kişinin yasal haklarını veya cebi-ni doğrudan etkileyecek olması olarak sıralanmıştır:
"Davaya ek davalı olarak dahil edilmeyi talep eden kişi, istidasına bağlı yemin belgesinde, ihtilaf konusu ile ilgisini (interest) ve sebep ve meselenin kapsadığı tüm sorunlar üzerinde mahkemenin tam ve- etkili bir karara varabilmesine olanak sağlamak amacıyla, davada taraf olmasının veya mahkeme huzurunda hazır olmasının gerekli (necessary)olduğunu ve bu bağlamda, davanın neticesinin veya davacının talep ettiği emrin, yasal haklarını veya cebini doğruda-n etkileyeceğini ortaya koyması gereklidir."

Hukuki düzenlemeye göre Ek Davalı eklenebilmesi için aranacak unsurları üç başlıkta sıralayabiliriz:
İhtilaf konusu ile ilgisi olması,
Tam ve etkili bir karar verilebilmesi için mahkeme huzurunda hazır olma-sının gerekli olması,
Dava neticesinin veya talep edilen emrin yasal haklarını veya cebini doğrudan etkileyecek olması.

Mahkemenin bir davada Ek Davalı eklenmesine yönelik bir emir verebilmesi için yukarıda belirtilen tüm unsurların meselede mevcut olma-sı gerekir.

Müstedialeyhler Avukatı istinaf duruşmasında, Davalılarca Üçüncü Şahıs prosedürü kaçırıldığından Ek Davalı eklenmesi yöntemine gidildiğini ileri sürmüştür.

Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü'müzde düzenlenmiş olan Üçüncü Şahıs prosedürü ile Ek- Davalı yapılması prosedürünün birbirlerinden ayrı ve farklı birer müessese ve uygulama olduklarını belirtiriz.

Ek Davalı prosedürü, bir davada taraf yapılmış kişiler arasındaki ihtilafla ilgisi olup davada o aşamaya kadar taraf olmayan bir başka tarafın- davada taraf olmasının gerekli olduğu ortaya çıktığında, davaya Ek Davalı olarak eklenmesini sağlayan bir düzenlemedir. Ek Davalı olarak taraf yapılmanın amacı, Üçüncü Şahıs prosedüründe olduğu gibi, katkı koyulması veya tazmin edilmesi değil, davadaki ih-tilafla alakalı bir kişinin davanın tarafı veya davalı olarak davaya eklenmesidir.

Üçüncü Şahıs prosedüründe ise, bir davacının davadaki talepleri sonucunda, ya bir davalının, davada mevcut bir davalıdan aleyhine çıkabilecek hükme katkı koymasını, ya da- bir davalının, davada henüz taraf olmayan bir davalı aleyhine aleyhine çıkabilecek hükme katkı koymasını (contribution) veya tazmin etmesini (indemnity) talep eden ve esasen davalı ve üçüncü şahıs arasındaki birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri iddial-arı ve/veya sorumluluk ihtilafını çözümlemeyi amaçlayan bir prosedür olarak uygulanmaktadır.

Mahkemenin, Üçüncü Şahıs prosedüründe resen taraf yapma konusunda bir yetkisi bulunmuyorsa da, Ek Davalı eklemede mahkemenin resen yetkisi bulunmaktadır.

Ort-ak hukukta temel karar nitelikli kararlarda, Ek Davalı ekleme prosedürü ile ilgili mahkemeye bazı sınırlama getirilmiş olduğunu görmekteyiz. Bu sınırlama N-orris and Another v Beazley(1877) 2 C.P.D. 80 davasında, aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir:
-
I am not prepared to say that that rule is to be
confined to cases in which, the plaintiff having made a particular claim and stated a particular cause of action, the person sought to be introduced is a person who is affected by, and who ought to be inclu-ded in, that claim. I think there may be cases where, though a person is not within the scope of the plaintiff's attack in the first instance, he ought to be introduced as a defendant to enable the Court to settle all the questions involved in the action. -I am quite clear, however, that the Court ought not to bring in any person as defendant against whom the plaintiff does not desire to proceed, unless a very strong case is made out, shewing that in the particular case justice cannot be done without his bei-ng brought in.
But the power is limited by the order to cases where the addition of a party is necessary to enable the Court to adjudicate upon and settle "all questions involved in the action." The term "involved" is, no doubt, somewhat elastic. It might -be so construed as to include a great number of subsidiary or collateral rights. It is difficult to define the meaning, but there must be some reasonable limit, and I am of opinion that the present case is not within such limit. The plaintiff here has a pr-imâ facie right of action on a bill of exchange, and I do not think that the right sought to be set up on the part of the Niger Merchants Company can be fairly said to be involved in that action. It may be involved in the sense that upon the recovery in th-e present action there might be rights over as between the parties, but if a party is always to be added, because in certain contingencies a verdict one way or the other may give claims over, a very wide field indeed is opened. It seems to me that so great- an extension of the objects of the rule would be very far from beneficial, and would lead to great confusion and embarrassment.

Bu kararda -Ek Davalı (co - defendant) prosedürü konusunda ortaya konan prensibi şöyle özetleyebiliriz: Davada taraf yapılmamış veya davada taraf yapılmak istenmemiş bir kişiyi mahkeme davaya taraf yapmamalıdır, meğer ki o kişinin davaya taraf yapılmaması halinde adal-etin sağlanamayacağı hususunda güçlü bir mesele ortaya konsun.

Mahkemenin bu konudaki yetkisi, mahkemenin meseledeki tüm argümanlara cevap verebilmesi için davaya taraf yapılmasının gerekli olduğu meselelerle sınırlıdır. "Mesele ile ilgili" veya "ilgili-" şüphesiz elastiki bir kavramdır. Bu kavram birçok sayıda tali ve bağlantılı hakları kapsayacak şekilde yorumlanmaya müsaittir. Bu kavramı tanımlamak zor olabilir, ancak mutlaka makul bir sınırı olmalıdır.

Bir meselede davadaki sonucun belli bir yönd-e veya farklı yönde çıkması ihtimaline istinaden bazı kişiler aleyhine talep yapma hakkının verilebileceği hususuna dayanarak ilgili kişilerin davaya taraf olarak eklenmesi, gerçekten bu konuda geniş bir alan açacaktır. Bu kuralın amacını bu şekilde büyük -bir genişletme ile uygulanması faydadan uzak olup büyük karışıklığa ve rahatsızlığa sebebiyet verilmesine yol açacaktır.

-Bu karardaki prensipleri takip eden Byrne and Another v Brown and Diplock(1889) 22 Q.B.D. 657 kararında da bu konu detaylı bir hukuki görüşle açıklanmıştır:
-
But I think that
Norris v. Beazley
9
clearly decides that,-subject to such cases as those which have
been cited, in particular
Pilley v. Robinson
10
, and others which may be conceived in which the parties are so necessarily mixed up in the transaction th-at justice cannot be done by judgment against one without having the other person made party to the action-one defendant cannot bring in another merely for his own convenience. It may be said that I am taking too strong a view of that case, for there the p-laintiff objected, and here the plaintiffs do not, and are quiescent, but I do not think that this makes a distinction in the principle laid down, and that principle laid down in
Norris v. Beazley
-11
by the Lord Chief Justice and Grove, J., is that where a plaintiff, acting within his right, has chosen to bring an action against any person, and has made him defendant, and there is no objection on the face of it to the action which has been brought-, the defendant cannot say "That action ought not to have been brought against me because it ought to have been brought in whole or in part against some one else," and be therefore entitled to bring in that other person against his will, the plaintiff neit-her assenting or dissenting. I do not think the case comes-according to the decision in
Norris v. Beazley
12
-within the words of r. 11: "The Court -or a judge"-here we may read in official referee-"may at any stage"-and this stage is not objectionable-"of the proceedings, either upon or without the application of either party, and on such terms as may appear . just, order that . the names of any parti-es, whether plaintiffs or defendants, who ought to have been joined, or whose presence before the Court may be necessary in order to enable the Court effectually and completely to adjudicate upon and settle all the questions involved in the cause or matter-, be added." Cases might possibly be suggested in which parties ought to be joined-cases in which other persons are necessary. But I think that we cannot construe the words "ought to have been joined" to apply to cases in which they are sought to be joined- merely for the convenience of the defendant. Then, is the other a person "necessary in order to enable the Court effectually and completely to adjudicate upon and settle all the questions involved in the cause or matter"? That much depends on the meaning -of the words "questions involved
*663
in the cause or matter." It has been contended by Mr. Raven that there are certain questions which this action will ultimately leave open in which all the documents and facts will have to be investigated. That may be s-o. But that does not-according to the principle of
Norris v. Beazley
13
-enable a defendant for his own convenience to bring in -another party.


Görülebileceği gibi, bizde uygulanan kurallara benzer bir şekilde davanın etkili ve tümden adil bir sonuca vardırılabilmesi için davanın herhangi bir aşamasında davaya taraf eklenebilmekte veya mahkemede hazır olması gereken bir kişi dav-alı olarak davaya dahil edilebilmektedir. Fakat mahkemede hazır olmasının gerekli olduğu unsurunun sadece davalıya kolaylık sağlayacağı gerekçesine indirgenip uygulanamayacağı görüşü hakimdir.

Bu nedenle "Mahkemenin davadaki veya mesele ile ilgili tüm a-rgümanları etkili bir şekilde ve tamamen çözebilmesi için söz konusu kişinin davaya eklenmesi gerekli midir?" sorusunun sorgulanması ve cevabının bulunması gerekir. Bunun cevabı ise, meselede Ek Davalı eklenmesini haklı kılacak unsurların mevcudiyetini gös-terebilecek ilgili argümanların ne olduğunun incelenmesi ile bulunabilir.

Herhangi bir davacı ile davalı arasında gündemde olan bir davadaki ihtilafta, başka kişiler de ilgili olabilir. Davacı bu kişiler aleyhine dava açmak istemeyebileceği gibi, davası-nda bu kişileri taraf yapmayıp eksik de bırakabilir. Bu kişi veya kişilerin davaya eklenmesi davalının iddiaları açısından ve onları ortaya koyabilmek için kolaylık veya uygunluk sağlayabilir. Davaya taraf yapılmaması, ek davalı eklenmek istenen kişinin me-nfaatine de olabilir. Bazen bu kişinin ek davalı olarak davaya eklenmesi, davadaki olası bir eksikliğin giderilmesi nedeniyle davacının lehine de olabilir.

Bu noktada önemli olan, meseledeki argümanların etkili bir şekilde ve tamamıyla cevaplanabilmesi -ve adaletin sağlanabilmesi için davaya davalı olarak eklemesi istenen kişinin, davadaki ihtilafla ilgili ve davaya eklenmesinin gerekli olup olmadığıdır.

Buna karar verebilmek, meseledeki ihtilafın ne olduğunun belirlenmesi ve davaya taraf yapılmak iste-nen kişinin ise, bu ihtilafın etkili ve tamamen adil bir şekilde çözümünün sağlanabilmesi için davaya taraf yapılmasını gerektirecek kadar ilgisinin olup olmadığının tespiti ile mümkündür.

Dolayısıyla, bir davada, davaya taraf yapılması gerekli olduğu h-alde taraf yapılmayan bir kişinin mesele ile ilgisi olduğu sonucuna varılırsa, davaya taraf yapılabileceği yukarıda ifade edilmiş olmakla birlikte, "mesele ile ilgisi olduğu" ifadelerinin sınırının belirlenmesi önemli bir husustur. Aksi ahvalde, bir davada-ki taraflar arasındaki her ihtilafta, o ihtilafla ilgili yapılan taleple bir ilgisi olan herhangi bir kişiyi taraf yapmanın kapısı açılmış olacak ki, Ek Davalı prosedüründe amaçlanan bu değildir.

Yakın zamanda vermiş olduğu kararlarla Yargıtayın böyle bi-r ayırıma gitmiş olduğunu gözlemlemekteyiz. Yargıtay, kararımızın önceki bölümünde değindiğimiz Yargıtay/Hukuk 2/2012 D. 1/2015 sayılı kararda, banka borcu nedeniyle ipotekli bir malın satışının da talep edildiği bir davada, satışı istenen taşınmazları söz-leşme tahtında satın alıp satış bedellerine mahsuben ödeme yapan kişileri, hem dava konusu ihtilaf ile ilgileri olduğundan hem de verilecek karardan yasal hak ve cepleri etkileneceğinden, davaya ek davalı olarak taraf yapılmasına karar vermiştir. Diğer tar-aftan Türkiye Garanti Bankası ile Mustafa Hacı Ali Yargıtay/Hukuk 87/2016 Dağıtım 50/2017 kararında ise, Yargıtay, bir banka ile müşterisi arasındaki hesaplarla ilgili ihtilafta, hesaptan ödenen çekleri sahtelediği iddia edilen kişilerin davaya eklenmesini- gerekli görmeyerek, Ek Davalı yapılması talebini reddetmiştir. Yargıtay, bu kararında, davalının, aleyhine açılan davadaki müdafaasını yapmasında kolaylık veya uygunluk sağlayabilecek bir kişinin davaya taraf yapılması talebini reddederek, buna izin verme-diğini görmekteyiz.

Yakın zamanda verilmiş iki kararda da mesele ile ilgisi olduğu konusunda Ek Davalı olması talep edilen tarafla ilgili bir sınırlama getiren Yargıtayın takip etmekte olduğu hukuki prensiplerin mezkur Kararlarla uyumlu olduğunu söyleye-biliriz.

Meselemize döndüğümüzde, Müstedialeyhlerin davaya eklenmesi hususundaki talep Davalılar tarafından yapılmış olduğundan, bu talebin Ek Davalı olarak eklenmek isteyen bir tarafın veya Davacı tarafından yapılan bir talep olmadığı gerekçesiyle r-eddedilmesi gerektiği iddiasını öncelikle ele almak uygun olacaktır.

Yukarıda yer verdiğimiz düzenlemeden görüleceği üzere, ilgili nizam tahtında mahkemeye, davaya herhangi bir kişiyi ek davalı olarak eklenmesi hususunda geniş bir takdir hakkı ve yetk-isi tanınmış olduğu anlaşılmaktadır. Taraflardan birisinin başvurusu veya davada taraf olmayan bir kişinin başvurusu üzerine veya mahkemenin resen davaya taraf yapabilme yetkisi bulunmaktadır. Keza, Davacılar tarafından dava açılırken, davaya davalı olarak- eklenmeyen bir kişinin Davalılarca davaya davalı olarak eklenmesine Davacıların muhalefetleri olsa dahi, Mahkemenin, Tüzükte belirtilen unsurların varlığı halinde davaya taraf ekleme yetkisi bulunmaktadır (Bkz. Yargıtay/Hukuk 87/2016 D.50/2017).

Bu mese-lede, Ek Davalı yapılması talebini Davacılar yapmamışlar, ancak yapılan bu talebe de itiraz etmemişler ve hatta, istinaf aşamasında, bu hususta verilen emrin hatalı olmadığını beyan etmişlerdir. Müstedialeyhlerin ileri sürdüğü Ek Davalı eklenmesi talebinin- Davalılar tarafından yapılamayacağı iddialarının hukuki bir mesnedi olmadığı gibi, Müstedialeyhlerin davaya Ek Davalı olarak eklenmesinin davada taraf olan Davalılarca talep edilmiş olması herhangi bir usulsüzlük yaratmamış olup, Mahkemenin kararında bu a-çıdan bir hata bulunmamaktadır.

Haksız fiil nedeniyle birden fazla kişinin sorumlu olması muhtemel (joint torfeasors - joint wrongdoers), birden fazla kişiden sadece biri veya birkaçı aleyhine dava açılması mümkün olup, davanın bu şekliyle ilerlemesinde- usulen herhangi bir engel yoktur. Zarar gören kişi tarafından zarara sebebiyet verenlerin tümü aleyhine dava açılması da zorunlu olmayıp açılan davanın ilerleyerek, aleyhinde talepte bulunulan kişi açısından bir sonuca vardırılmasına herhangi bir engel ya-ratmaz.

Davacılar, bir haksız fiil nedeniyle haksız fiilden sorumlu olması muhtemel tüm kişiler aleyhine dava açmakla yükümlü olmamakla birlikte, aleyhine dava açılan bir davalı, sırf haksız fiilden sorumlu olduğu iddia edilen diğer kişiler aleyhine de- dava açılmadığı veya o kişilerin de davaya taraf yapılmasının kendisine müdafaasını yapmasında kolaylık veya uygunluk sağlayacağı gerekçesi ile diğer kişilerin de davaya Ek Davalı olarak eklenmesi talebinde bulunma hakkına sahip değildir. Odgers' Principl-es of Pleading and Practice 1960, 17.Edition isimli eserde, sayfa 19'da şöyle denmektedir:

"As to defendants in an action of tort, the plaintiff has a free hand. He is not now, and never was, obliged to join as a defendant every person who is liable t-o him for that tort. He may, if he prefers, sue only one or two; and the liability of the others will be no defence for those sued, and will not mitigate the damages recoverable, for all persons concerned in a common wrongful act are jointly and severally -liable for all damage caused by it."

Hukuki durum ışığında, Müstedialeyhlerin Ek Davalı olarak eklenmesine karar verilen, davadaki ihtilaf konusunun ne olduğuna bakmak gerekir.

İstinafa konu istidada, Davalı No.1 ve 2'nin iddiaları aleyhlerine hükü-m verilmesi durumunda, Müstedialeyhlerin de buna katkı koyması veya Davalıları tazmin etmesi gerektiği hususu açıklıkla belirtilmemekle birlikte, doğumun Müstedialeyhler tarafından, Müstedialeyhlere ait hastahanede gerçekleştiği nedeniyle hamilelik ve doğu-m süreçleriyle ilgili taleplerin muhatabının Davalılar değil Müstedialeyhler olması gerektiği yönündedir.

Davacıların huzurumuzdaki istinafa bağlı davayı dosyalarken, Müstedialeyhlerle ilgili bir talep yapmadan veya dava sebebi göstermeden, sadece Daval-ılar aleyhine bir yargısal işlem başlattıkları; daha sonra Davalıların istidalarına itiraz etmeyerek Müstedialeyhlerin davaya eklenmesine onay verdikleri ve istinafta da Ek Davalı yapılmalarına yönelik istinafın reddedilmesini talep ettikleri olguları ihti-laflı olmayan olgulardır.

Buradan özetlenecek durum, Davacıların ilk başta dosyaladıkları davalarında Müstedialeyhlerin kusur ve ihmalde bulunduklarına dair hiçbir argüman veya iddia yapılmadıkları, Müstedialeyhler aleyhinde tazminat talebinde bulunmadı-kları veya bulunmayı tercih etmedikleri, o yolu seçmedikleridir.
Davacıların dosyaladığı davanın Talep Takririndeki olgularına göre, Davacı No.1 doğumdan sonra Devlet Hastanesinde tedavi görmüştür. Davacılar, Davacı No.1'e uygulanan tedaviler sonucunda,- onun maluliyete veya zarar-ziyana düçar kaldığı iddiasını yapmıştır.

Davalılar ise Davacı No.1'in Müstedialeyhlere ait hastanede doğduğu ve onlar tarafından hamilelik ve doğum kontrol ve tedavilerinin yapıldığı gerekçesi ile onların da davaya taraf olm-asını, esas tıbbi müdahaleyi yapan kişilerin de davaya eklenerek meselenin çözüme kavuşturulmasını talep etmiştir.

Davacıların davalarında ihtilaf konusu yaptığı argüman- lar Davalıların işlem ve tedavilerine yönelik olup, Müstedialeyhlerin uhdesinde ge-rçekleşen hamilelik ve doğum işlem ve kontrollerine dayanan bir argüman yapılmadığı, bu işlemlerde ihmal ve kusurda bulunulduğu iddia edilmediği görülmektedir.

Talep Takririnden açıkça anlaşılacağı üzere, bu davanın konusu, doğum sonrası hastaneye sevk -ve sonrasında yapılan tedavilerle ilgilidir.

Davacıların, doğuma bağlı meydana gelen malulluk veya zarar-ziyan talepleri ile ilgili, hamilelik ve doğum işlemleri gerçekleştiren kişilerle, hamilelik ve doğum sonrasında devam eden tedavileri uygulayan kiş-ileri birlikte aynı davada taraf yapıp talepte bulunmaları mümkündü. Ancak Davacılar, bu davada sadece doğum sonrası Davalılar tarafından uygulanan tedavilerin kusurlu olduğu iddiasını ileri sürerek bu davayı açmıştır.

Yukarıda özetlediğimiz olgulara b-akıldığında, Müstedialeyhlerin yaptığı işlemlere veya o kısma yönelik
ihmal ve kusur hususunda hiçbir iddia ve argüman ileri sürülmeyen bu davanın adilane bir şekilde sonuçlanabilmesi için, Müstedialeyhlerin davaya eklenmesinin gerekli olduğu sonucuna var-ılmasına imkan yoktur.

Her ne kadar da Davacılar bu kişilerin davaya dahil edilmesine itiraz etmese de davadaki talepler göz önüne alındığında, Müstedialeyhler aleyhinde hiçbir iddia ve talep yapılmadığından, bu davaya dahil edilmeleri ciddi karışıklık -yaratacaktır. Nitekim Davacılar, Alt Mahkemenin Ek Davalı ekleme kararından sonra Talep Takrirlerini Ek Davalılar aleyhinde talepte bulunacak şekle sokabilmek için tadilat yapma ihtiyacı duymuşlar ve Mahkemeden bu amaçla izin talep etmişlerdir.

Görülebi-leceği gibi, ortaya çıkan tadilat ihtiyacı meseledeki ihtilafın adilane çözümü için Ek Davalının davaya eklenmesinin gerekli olduğu unsurunu tatmin etmediği, tam aksine meselede olmayan bir ihtilafın Ek Davalı eklenmesi ile o davanın konusu yapılmak istend-iği ortaya çıkmıştır. Ek Davalı prosedüründe amaçlanan bu olmadığı gibi, mahkemenin yetkisini sadece huzurundaki ihtilafları çözümünde gerekli olacak kişileri ekleme yönünde sınırlaması gerektiği ortadadır.

Bu davada, Davacıların uğramış olduğu zarar-zi-yanın oluşumunda Müstedialeyhlerin muhtemel kusur ve ihmallerinin sebebiyet vermiş olması, Müstedialeyhlerin meselenin adil bir çözüme ulaştırılması için davaya eklenmelerini haklı kılmaz. Önemli olan, meseledeki ihtilafın ne olduğunun belirlenmesi ve ona -göre Ek Davalı yapılmasına karar verilmesidir. Mevcut davada ihmal ve kusur iddiaları Müstedialeyhlerin işlemde bulundukları kısımları kapsamadığından veya o kısımlara yönelik bir iddiada bulunulmadığından, bu davadaki ihtilafın adilane çözümünde Müstedial-eyhlerin Ek Davalı olarak eklenmelerini gerektirecek bir durum olmadığını göstermektedir.

Ek Davalı prosedürü, sırf bir davacının eksik veya hatalı davasını tamamlamak veya düzeltmek veya davalıların müdafaalarını kolaylıkla ortaya koymasını sağlamak am-acıyla uygulanmamalıdır.

Davacılar Müstedialeyhler aleyhindeki taleplerini onlara atfedecekleri kusur ve ihmallerini konu eden bir dava dosyalayıp, bunları böyle bir davada gündeme getirebilirler. Hitap aşamasında Müstedialeyhler aleyhine yeni bir dava -açılması durumunda, bu taleplerin zaman aşımına uğrayacağı iddiası hakkında, itiraznamede ve ekli yemin varakasında hiçbir iddia ileri sürülmediği bir yana, bu taleplerin zaman aşımına uğrayıp uğramadığı huzurumuzdaki bu istinafın konusu da değildir.

- Yargıtay/Hukuk 41/1980 Dağıtım 35/1980 Ali Besim ile Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası,Lefkoşa kararında böyle bir durumda, üçüncü şahıs yapılmaması halinde,ilgili tarafı davada ek davalı yapmak yerine yeni bir dava altında bu iddiaların değerlend-irilmesinin doğru olacağı belirtilerek, Alt Mahkemenin ek davalı ekleme karar iptal edilmiştir:

Önümüzdeki meselede davaya ek davalı olarak eklenmesi istenen kişi kazada methaldar olan aracı davacının müstahdemi olarak süren ve onun işlediği haksız f-iilden davacının sorumlu olduğu biridir. Bu kişinin davaya eklenmemesinin davada münazaalı olan hususların Mahkemece etkili bir şekilde sonuçlandırılmasına halel getirmiyeceği gibi davalının müdafaasını da aksatmıyacağı görüşündeyiz. Kanımızca bu meselede -davalı müstedinin takip etmiş olması gereken en doğru yol E.10 uyarınca bir başvuruda bulunarak sözü edilen kişinin davaya 3'üncü şahıs olarak katılmasını istemekti.
Davalı ile davaya ek olarak eklenmesi istenen kişi arasında daha sonra bir davalaşma o-labileceği hususu davacı ile davalı arasındaki mevcut davanın dinlenip sonuçlandırılması için bir engel teşkil etmez.

Huzurumuzdaki istinafta da benzer bir durum mevcut olup Müstedialeyhlerin davaya eklenmemesi Davacıların veya Davalıların Müstedialeyhle- ilgili iddialarına ve/veya davadaki müdafaalarına ve keza mezkur davanın adilane bir şekilde sonuçlandırılmasına halel getirmeyeceğinden veya aksatmayacağından, istida uyarınca Müstedialeyhlerin Ek Davalı olarak eklenmesine emir verilmemesi gerekirdi.
-
Davalıların istidadaki taleplerinin niteliği değerlendirildiğinde, Müstedialeyhlerle ilgili iddialarının Üçüncü Şahıs prosedürü kapsamında, üçüncü şahıstan tazmin ve katkı yapılması amacına hizmet edecek bir talep olduğu anlaşılmaktadır.

Neticede, bu m-eselenin adilane çözüme kavuşturulabilmesi için Müstedialeyhlerin Ek Davalı olarak davaya taraf yapılmalarının gerekli olmadığından ve böyle bir emir verilmesi durumunda davanın, yapılan talepler dikkate alındığında, içinden çıkılmaz bir yargısal işlem hal-ine dönüşeceğinden, Ek Davalı eklenmesine izin verilmesi hatalı olmuştur. Bu sonuçtan hareketle, Ek Davalı prosedürü hususunda aranan diğer unsurlara bakılmasına gerek kalmamıştır.
Ancak bu safhada, Alt Mahkeme kararında yapılan bir bulguya değinmek ister-iz. Alt Mahkeme, Müstedialeyhlerin davaya eklenmesi durumunda, bunun yasal haklarını ve ceplerini etkileyeceğine bulgu yapmıştır. Ek Davalı eklenebilmesi için bir kişinin davaya taraf yapılmaması halinde yasal hakları veya cebinin etkilenmesinin söz konusu- olması gerekir. Görülebileceği gibi, Alt Mahkeme bu unsuru tam aksine uygulamış ve "eklenmemesi halinde" kriterini "eklenmesi halinde" olarak hatalı bir kriteri meseleye uygulamıştır. Ek Davalı prosedüründe önemli olan ilgili kişinin davaya taraf yapılmam-ası halinde yasal haklarını veya cebini etkileyecek bir kararın çıkacağından o kişiyi, davaya ekleyerek bu sonuca müdahil olmasının sağlanmasıdır. Aleyhine verilebilecek bir karardan etkilenecek kişinin davaya taraf yapılması ile adalet sağlanmış ve mesel-e tümden sonuçlanmış olacaktır.

Halbuki, bu meselede Müstedialeyhler davaya taraf yapılmasaydı, aleyhlerinde Talep Takririnde hiç bir argüman ileri sürülmediğinden, Mahkemenin vereceği karar nedeniyle sorumluluk kapsamında yasal haklarını ve ceplerini et-kileyecek bir sonuç çıkması söz konusu olamazdı. Alt Mahkemenin Müstedialeyhlerin davaya Ek Davalı olarak eklenmesi ile cepleri ve yasal hakları etkileneceği bulgusunun doğal sonucunun davada taraf olmayan bir kişinin haklarının davada taraf olmaması neden-iyle etkilenmesinin önüne geçilmesi hususundaki Ek Davalı prosedürünün amacına uygun olmadığı açıktır. Üstelik tam aksine, davaya taraf yapılmamaları durumunda yasal hakları ve cepleri etkilenmeyecek olan Müstedialeyhler, Alt Mahkemenin öngördüğü üzere dav-aya taraf yapılmakla cepleri ve yasal hakları etkilenmiş olacaktır ki, bu husus kararımızın önceki bölümünde belirttiğimiz unsurlara aykırıdır ve bu nedenle davaya taraf yapılmamaları gerekir.

Sonuç olarak, daha önce de belirtildiği üzere, Ek Davalı ek-lenmesine emir verilebilmesi için tüm unsurların mevcut olması gerektiğinden, incelediğimiz unsurların noksanlığında, Mahkemenin Ek Davalı eklenmesi sonucuna varmayarak talepleri reddetmesi gerekirdi. Dolayısıyla, Ek Davalı eklenmesi için belirlenen unsurl-ar mevcut olmadığından, Müstedialeyhlerin davaya Ek Davalı olarak eklenmemesi ve Davalı No.1 ve 2'nin taleplerinin reddedilmesi gerekirdi.

SONUÇ

İstinaf kabul edilir. Müstedialeyhlerin davaya Ek Davalı olarak eklenmesi emri iptal edilir. Masraflar- Davalı No.1 ve 2 tarafından ödenecektir.




Ahmet Kalkan Bertan Özerdağ Peri Hakkı
Yargıç Yargıç Yargıç

5 Kasım 2018








21






Full & Egal Universal Law Academy