Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 87/2016 Dava No 50/2017 Karar Tarihi 16.11.2017
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 87/2016 Dava No 50/2017 Karar Tarihi 16.11.2017
Numara: 87/2016
Dava No: 50/2017
Taraflar: Türkiye Garanti Bankası A.Ş. ile Mustafa Hacı Ali Ltd. arasında
Konu: Davaya Ek Davalı eklenmesi - Davaya Davacının rızası hilafına taraf eklenebilmesi - Mahkemenin takdir hakkı
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 16.11.2017

-D.50/2017 Yargıtay/Hukuk No: 87/2016
(Lefkoşa Dava No: 2789/2015)

Yüksek Mahkeme Huzurunda.

Mahkeme Heyeti: Ahmet Kalkan, Gülden Çiftçioğlu, Bertan Özerdağ.

İstinaf eden: Türkiye Garanti Bankası A.Ş. Bedreddin Demirel
C-addesi, No.114, Lefkoşa
(Davalı/Müstedi)
-ile-
Aleyhine istinaf edilen: Mustafa Hacı Ali Ltd., Kızılay Sokak,
No.1, Yenişehir - Lefkoşa.
(Davacı/Müstedialeyh)

A r a s- ı n d a.

İstinaf eden hazır değil namına: Avukat Gülsün Yücel adına ve şahsen Avukat Mustafa Asena.
Aleyhine istinaf edilen hazır değil namına: Avukat Kıvanç Riza ve Avukat Serhan Çinar adına Avukat Arkun Zeka.

Lefkoşa Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Fad-ıl Aksun'un 2789/2015 sayılı davada 10.05.2016 tarihinde verdiği karara karşı Davalı tarafından yapılan istinaftır.

--------------
-
KARAR

-Ahmet Kalkan: Bu istinafta, Mahkemenin kararını, Sayın Yargıç Gülden Çiftçioğlu okuyacaktır.

Gülden Çiftçioğlu: Huzurumuzdaki istinaf, Davalı/Müstedinin (İstinaf Edenin) dosyalamış olduğu, 28.1.2016 tarihli ihbarlı istida ile Lefkoşa Kaza Mahkemesinde i-kâme edilmiş olan 2789/2015 sayılı davaya Mustafa Hacı Ali, Murat Çağal ve Şerife Güder isimli şahısların Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Emir 9 nizam 10 tahtında ek davalı (co-defendant) olarak eklenmeleri hususunda yaptığı talebin reddi doğrultusunda -verilen 10.5.2016 tarihli karara karşı, Davalı / Müstedi (İstinaf Eden) tarafından yapılmıştır.

İSTİNAFA İLİŞKİN OLGULAR

Davacı, Davalı Banka aleyhine Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Emir 2 nizam 1 tahtında, Lefkoşa Kaza Mahkemesinde ikâme ettiği 2-789/2015 sayılı davada, Davalının Davacıya ait Banka nezdinde açılmış olan ve özellikle celpnamede sayısı verilen hesaplarından usulsüzce veya yetkisizce veya sahte imza ile keşide edilen veya ciro edilen ve sahte imza ile ödenen veya imzasız çeklerle ilgi-li olarak yapmış olduğu ödemeler nedeniyle Davacının uğramış olduğu zarar-ziyanın tazmini; genel zarar-ziyan; dava konusu çeklerin Davacının söz konusu hesaplarına yapılan borçlandırmalar neticesinde Davacının söz konusu hesaplarına tahakkuk ettirilen faiz- miktarlarının Davacıya geri ödemesi; yasal faiz hususunda hüküm veya karar veya emir talep etmiştir.

Bilahare, Tafsilatlı Talep Takriri dosyalayan
Davacı, Davalı Bankanın kusur veya ihmal veya yasal mükellefiyetlerinin veya vecibelerinin ihlâlinin taf-silatını vererek,Talep Takririne ek yapılan listelerde tafsilatı verilen çekler üzerine atılan ve Mustafa Hacı Ali ve Okan Hacı Ali'ye ait gibi görünen imzaların sahte veya taklit imzalar

olduğunu iddia ederek,ek listede tafsilatı verilen çeklerin karşıl-ıklarının hatalı veya yetkisizce veya yetkili kişilerin imzaları olup olmadığını kontrol etmeden ödemek suretiyle Davacının hesabını borçlandırdığını iddia ederek, Davalıdan 4,246,921.04 TL, 14,225 euro ve konu hesaplara borç olarak kaydettiği faizlerin ka-ydedildiği tarihten itibaren, Talep Takririnde belirtilen faiz oranlarına göre hesaplanarak ödenmesini talep etmiştir.
Akabinde Davalı Müdafaa Takririni dosyalamadan önce 28.1.2016 tarihinde, Alt Mahkeme huzurundaki ihbarlı istidayı dosyalamıştır. -

Alt Mahkeme kararında huzurundaki olguları aşağıdaki şekilde özetlemiştir (Mavi 85):
"Müstedi istidasını Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü E.48, N.1-4 ile E.9 N.10-11'e dayandırmış durumdadır. İşbu istidanın ekinde Sadun Çağlar isim-li kişi tarafından tanzim edilmiş bir yemin varakası mevcuttur.
İşbu varakayı tanzim eden kişi Davalı bankanın yetkilisi olduğunu ifade ettikten sonra dava konusu olan çekleri keşide etme yetkisinin Davacı şirketin direktörü olan Mustafa Hacı Ali'de olduğ-u ve onun iradesi ile bu yetkinin üçüncü kişilere devredildiği, 2010 yılına dayanan dava konusu işlemleri denetleme yükümlülüğünün yine şirket direktörü tarafından yerine getirilmediği iddia edilmektedir.
Yemin varakasının devamında, dava konusu olan 542 -çekin 281'inde lehtarın Mustafa Hacı Ali ve Okan Hacı Ali olduğu tespit edildiği iddia olunarak usulsüz olduğu iddia edilen işlemlerin 2010 yılından bu yana tespit edilememesinden yetersiz denetim yapan Mustafa Hacı Ali'nin kusur ve kabahati olduğu öne sür-ülerek bu zararın sorumlusunun da yine şirket direktörü olduğu iddia edilmektedir.
Yemin varakasında ayrıca Sadun Çağlar ve Şerife Güder isimli kişilerin Davacının muhasebe müdürü ve/veya muhasebe sorumluları olduğu iddia edilerek bu kişiler aleyhine Dava-cıya ait çekleri sirkat etme, sahteleme ve tedavüle sürme ile alakalı dava getirildiği yine bu şahısların şirket hesaplarını denetleme yükümlülüğünün bulunduğu ve adı geçenlerin 2010 yılından bu yana Davacıya ait tüm işlemleri internet bankacılığı vasıtası- ile görüntüledikleri ve böylelikle dava konusu tüm işlemlerin bilgi ve sorumluluklarında olduğu iddia edilmektedir.

Müstedi yukarıdaki iddialarına karşılık ek davalı olarak eklemeye çalıştığı kişilerin işbu davadaki ihtilaf ile ilgileri bulunduğu ve dav-anın adilane çözümü için bu kişilerin de davaya taraf olarak dinlenmesinin zaruri olduğunu ifade etmektedir.
Müstedi son olarak, ek davalı olarak eklemeye çalıştığı kişilerin dava konu işlemleri denetleme mükellefiyeti bulunduğundan Davacının iddia ettiği- zarardan müştereken, münferiden ve müteselsilen sorumlu olduklarını iddia ederek istidası gereğince emir talep etmektedir.

Davacı/Müstedialeyh işbu istidaya karşı bir itirazname dosyalamış ve itiraznamenin ekinde Arkun Zeka tarafından tanzim edilen bir -yemin varakası sunmuştur. Bu varakada Arkun Zeka, Davacı şirketin avukatlarının yazıhanesinde çalıştığını ifade ederek, Mustafa Hacı Ali'nin şirketin tek direktörü olduğunu ve yapması gereken denetimi şahsen değil yetki verdiği kişiler vasıtası ile yapabil-diğini, Mustafa Hacı Ali'nin işbu davaya ek davalı olarak eklenmesi halinde şirketin bir yerde hem Davalı hem de Davacı olacağını ki bunun mümkün olmadığını, bunun yerine Davalının Davacıya karşı mukabil talep yapabileceğini, Murat Çağal ve Şerife Güder'in- ise ek davalı değil ancak 3. Şahıs olarak davaya eklenmesinin uygun olacağını ifade etmiştir."

-İstidanın dinlenmesi esnasında Müstedi adına yemin -varakasını tanzim eden Sadun Çağlar şahadet vermiştir. Müstedialeyh ise lehine herhangi bir tanık çağırmamıştır.
İstidanın dinlenmesi sonucu, -Alt Mahkeme, kararında şöyle demiştir (Mavi 88):-
-"Bir davaya ek davalı olarak eklenen bir kişi davadaki mevcut davalıdan farklı bir konuma sahip değildir. Daha net bir anlatımla, ek davalıdan ancak davacı talepte bulunabilir: Davalının doğrudan ek davalıdan talepte bulunması mümkün değildir. Bu durum Dav-alının davalısı konumundaki 3. şahıs (Emir 10) ile ek davalı prosedürünün en belirgin farkını oluşturur.

Davalının, ek davalıya karşı talep yapamamasının doğal sonucu olarak mahkemenin davacıyı iradesi dışında bir kişiyi dava etmek için zorlama yetkisi -bulunmayışıdır.

.............

Bu prensibin tek istisnası, davaya taraf olmayan bir kişinin kendisi tarafından veya kendi rızası ile davalı vasıtası ile davaya katılmak için yaptığı müracaatlardır. Bir davanın

mevcut tarafları ile dinlenmesi üçüncü bir -kişinin hukuki haklarını etkiliyorsa ona söz hakkı vermeden karara varmak adil olmaz. Bu durumda davacının rızası olmaksızın bu kişiler davaya dahil edilebilir.
Böyle bir müracaata uygulanacak test Annual Practice (supra) s.348'de şu şekilde izah edilmişti-r.. (Mavi 88)
..........

Huzurumdaki başvuruya baktığım zaman, istidanın ek davalı olarak eklenmek istenen kişilerce yapıldığı veya ek davalı olarak eklenmek istenenlerin rızası alınarak davalı vasıtası ile dosyalandığını söylemek mümkün değildir (Mavi 8-9).


Dolayısıyla huzurumdaki istidanın yukarıda belirtilen müdahil
(intervener) ekleme yöntemini takip etmediği ve genel kurala tabi olarak davacının ek davalıdan bir çare talep etmesi şartı ile yapılabileceği anlaşılmaktadır. Gerek huzurumdaki itirazdan- gerekse duruşmada yapılan beyanlardan Davacının ek davalı olarak eklenmek istenen kişilerden bir talebi olmadığı anlaşıldığından istida gereğince emir vermenin mümkün olmadığına iptidaen bulgu yaparım." (Mavi 89).
-
Akabinde Alt Mahkeme, kararında, bu bulgusunun hatalı olması ihtimaline binaen meseleyi incelemeye devam etmiş; sonuçta da Müstedinin istidasında başarılı olamadığı kanaatine vararak, istidayı ret ve iptal etmiştir. Bu bağlamda, istida masrafları için Müs-tedinin Müstedialeyhe 1000 TL ödemesine emir vermiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ VE TARAFLARIN ARGÜMANLARI
-
Davacının İstinaf İhbarnamesindeki istinaf sebepleri aşağıdaki üç başlık altında toplanabilir:

Alt Mahkeme, Davalı/Müstedinin istidasını iptidaen reddetmekle hata etmiştir.


Alt Mahkeme HMUT Emir 9 nizam 10'u hatalı uygulayarak istidayı reddetmekle ha-ta etmiştir.

Alt Mahkeme Davalı/Müstedi aleyhine masraf emri vermekle hata etmiştir.


Davalı/Müstedi/İstinaf Eden Avukatı istinaf ihbarnamesinde ve istinaftaki hitabında, özetle: Alt Mahkemenin ek davalı ekleme prensibini, davaya taraf olmayan bir kiş-inin kendisi
tarafından veya kendi rızası ile Davalı vasıtası ile davaya katılmak için yaptığı müracaatlarla kısıtlamak ve bu yönde bulgu yapmakla hata ettiğini; HMUT Emir 9 nizam 10'un böyle bir kısıtlama getirmediğini iddia etmiştir.

İstinaf Eden Avu-katı ilaveten, Alt Mahkemenin, Davacının ek davalı olarak eklenmek istenen kişilerden bir talebi olmadığı nedeniyle istida gereğince emir vermenin mümkün olmadığı yönündeki bulgusunun hatalı olduğunu; Alt Mahkeme huzurundaki davanın, Davacının direktörleri-nin veya müstahdemlerinin yaptığı sahtekarlık veya dolandırıcılık veya suç teşkil eden fiillerle ilgili olduğunu; bu davanın adil bir şekilde sonuçlanabilmesi için tüm gerçeklerin mahkeme önüne getirilmesi gerektiğini ve bu bağlamda sözü edilen kişilerin d-avaya davalı olarak eklenmesinin adil olduğunu ve Alt Mahkemenin talep edilen yönde karar vermeyerek hata yaptığını iddia etmiştir.

Davacı/Müstedialeyh Avukatı ise istinaftaki hitabında, Alt Mahkemenin bulgularının hatalı olmadığını iddia etmiştir. Bu b-ağlamda, Y/H 2/2012 D.1/2015 sayılı karara atıfla, ihtilâf ile ilgili olarak verilecek kararın, davaya davalı olarak eklenmek istenen şahsın yasal haklarını doğrudan etkileyecekse, mahkemenin bu şahsın davaya eklenmesine izin verme konusunda takdir yetki-si olduğunu; Alt Mahkeme huzurundaki meselede ise davaya ek davalı eklenmek istenen şahısların kusuru varsa, bunun 3. şahıs prosedürü ile yapılması gerektiğini iddia etmiştir.



MESELENİN HUKUKİ VE OLGUSAL AÇIDAN İRDELENMESİ

Emir 9 nizam 10 tahtında -davaya taraf ekleme ile ilgili prosedür, Y/H 2/2012, D.1/2015 sayılı içtihatta genel kapsamda incelendiği gibi, davacının arzusu hilâfına, davaya müdahil olmak isteyen 3. bir şahsın talebi üzerine davaya ek davalı olarak eklenmesi kapsamında da incelenmişt-i.

Huzurumuzdaki meseledeki olgular ise Y/H 2/2012 D.1/2015 sayılı içtihattaki olgulardan farklı olup, davaya Davacının arzusu hilâfına, Davalının talebi üzerine ek davalı eklenmesi kapsamındadır. Bununla birlikte, bu aşamada, Emir 9 nizam 10 tahtınd-a davaya taraf ekleme ile ilgili prosedürle ilgili olarak Y/H 2/2012 D.1/2015'te genel kapsamda söylenenleri kısaca anımsamak, ardından da davaya, Davacının arzusu hilâfına, Davalının talebi üzerine ek davalı eklenmesi ile ilgili prosedürü gözden geçirme-k yararlı olacaktır.

Y/H 2/2012 D.1/2015'te sayfa 9- 11'de şöyle denmektedir:
[[""Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü'nün, davaya davacı veya davalı eklenmesine olanak veren kuralı Emir 9 nizam 10 olup, ilgili kısmı şöyledir:

"...İşlemin herhangi bir aş-amasında mahkeme veya yargıç, taraflardan birinin başvurusu üzerine veya böyle bir başvuru yapılmaksızın, haklı göreceği şartlarla, sebep veya meselenin kapsadığı tüm sorunlar üzerinde mahkemenin tam ve etkili bir biçimde karara varabilmesini sağlamak ama-cıyla davada taraf olmaları gereken veya mahkemede hazır bulunmaları gerekli görülen davacı veya davalıların davaya eklenmesine emir verebilir."



Yukarıdaki alıntıdan görüleceği üzere, Emir 9 nizam 10 tahtında davaya taraf ekleme, taraflardan birisini-n başvurusu üzerine veya davada taraf olmayan bir kişinin başvurusu üzerine veya mahkeme tarafından resen yapılabilmektedir.

Davaya yeni taraf eklenmesi ile ilgili emir verip vermeme hususunda, mahkemenin geniş takdir yetkisi mevcuttur.

Ancak mahke-me, Emir 9 nizam 10 tahtında takdir yetkisini kullanırken, içtihat kararları ile yerleşmiş olan genel prensiplere uygun olarak hareket etmek zorundadır. Mahkeme ayrıca, takdir yetkisini adil olarak kullanmalıdır.

Davaya yeni taraf ilâve etmek, yeni masr-afa yol açıp,
yeni şahadet gerektirebilmesine rağmen, bu hususlar, yukarıdaki kuralın verdiği yetkinin mahkemeler tarafından kullanılmasına engel teşkil etmemektedir. Ancak, davacıya ciddi sıkıntılar verecekse, talep edilen emrin verilmesi reddedilebi-lir (Bkz: The Supreme Court Practice 1970 I,
s. 166).

HMUT Emir 9 nizam 10 tahtında davaya yeni taraf eklemeyi genel olarak irdeledikten sonra, bu safhada, davaya, Davalının talebi ile, Davacının arzusu hilâfına Davalı eklenmesi ile ilgili prosedür-ü irdelemek, huzurumuzdaki meseleyi karara bağlamak açısından uygun olacaktır.


HMUT Emir 9 nizam 10 tahtında, davaya taraf olmayan bir şahıs, davacının arzusu hilâfına ya davalının başvurusu üzerine ya da davaya taraf olmayan şahsın başvurusu üzerine - veya istisnai ve elzem durumlarda mahkemenin kendi insiyatifi ile davaya davalı olarak eklenebilir (Bkz: The Supreme Court Practice 1970 I, s.169).

Bilindiği üzere, HMUT Emir 9 nizam 10'un mehazı, İngiltere'deki 1883 Rules of Supreme Court Order 16 ru-le 11'dir ( Bkz: Annual Practice 1955 s. 251,252 ). Bu hükmün, gerek 1962 Rules of Supreme Court (Rev) (RSC 1962) gerekse 1965 Rules of Supreme Court (Rev) (RSC 1965)'daki muadili
ise esas itibarı ile maddi değişiklik ihtiva etmemekle birlikte o güne değ-in mevcut uygulamayı içeren Order 15 rule 6'dır. ""]]

Y/H 2/2012 D.1/2015'den yukarıdaki şekilde alıntı yaptıktan sonra meselemizi incelemeye devam edelim.
Huzurumuzdaki meselede Davalı, HMUT Emir 9 nizam 10 tahtında, istidada isimleri verilen kişile-rin davaya ek
davalı olarak eklenmesinin mezkur davanın adilane bir çözüme kavuşması için gerekli olduğunu iddia ederek, bu doğrultuda talepte bulunmuştur.

Davaya, Davacının arzusu hilâfına, Davalının talebi üzerine ek davalı eklenmesi ile ilgili olar-ak The Annual Practice 1966 1'de "Adding or Substituting Defendants" başlığı altında sayfa 242'de şöyle denmektedir:

"Under this rule, the Court has power to add or substitute a defendant on the application of the defendant, and also of a person not alrea-dy a party, and in either case against the wishes of the plaintiff. ..."


Yukarıdaki alıntıdan görüleceği üzere¸ bu kural altında (Order 15 rule 6/ HMUT Emir 9 Nizam 10) Mahkeme, Davalının başvurusu üzerine, Davacının rızası hilafına davaya Davalı ekle-mek veya çıkarmak hususunda yetkilidir. Diğer bir anlatımla takdir yetkisi mevcuttur.



Yargıtayın kararlarına da göz attığımızda Yargıtay/Hukuk 41/1980 D.35/1980'de Common Law'daki yukarıdaki hukuki durumun tekrarlanarak benimsendiği görülmektedir.- Bu bağlamda, Yargıtay/Hukuk 41/80 D.35/80'de Davalının başvurusu üzerine, Davacının rızası hilafına, davaya davalı eklemek hususunda Mahkemenin takdir yetkisi olduğu belirtilmiştir.

Bu durumda, Alt Mahkeme, huzurundaki istidanın, Davacının ek davalıd-an bir çare talep etmesi şartı ile yapılabileceği ve Davacının ek davalı olarak eklenmek istenen kişilerden bir
talebi olmadığı anlaşıldığı cihetle, istida gereğince emir vermenin mümkün olmadığına iptidaen bulgu yaparak istidayı reddetmekle hata etmiştir-.

Bu durumda İstinaf Eden 1. istinaf sebebinde başarılı olmuştur.

Alt Mahkeme, kararında, meselenin Yargıtaya havalesini dikkate alarak, Davacı Şirketin Direktörü olup davaya ek davalı olarak eklenmek istenen Mustafa Hacı Ali'nin davaya eklenmiş olsa -dahi davanın esasında sorumlu bulunmama ihtimali olduğu hususunda bulgu yapmıştır (Mavi 91,92). İlaveten, davaya eklenmek istenen Murat Çağal ve Şerife Güder isimli kişilerin Şirketin muhasebe sorumlusu olduğu, aynı zamanda aleyhlerine sahtecilik ve usulsü-zlükten dolayı soruşturma başlatılan kişiler olduğu, bununla birlikte bu davanın temelinin ise Bankanın kendi üzerinden keşide edilen çeklerle alakalı müşterisine karşı yükümlülüklerinin ihlali olduğu hususlarında bulgu yaparak, Müstedinin istidasını ret v-e iptal etmiştir (Mavi 93).




Y/H 2/2012 D.1/2015'te vurgulandığı üzere, Mahkeme Emir 9 nizam 10 tahtında takdir yetkisini kullanırken, içtihat kararları ile yerleşmiş olan genel prensiplere uygun olarak hareket etmek zorundadır. Mahkeme ayrıca, takd-ir yetkisini adli olarak kullanmalıdır.

Bu aşamada irdelenecek olan husus Alt Mahkemenin, huzurundaki olgular ve Müstedialeyhin itiraznamesi doğrultusunda, HMUT Emir 9 nizam 10 tahtında takdir yetkisini kullanırken içtihat kararları ile yerleşmiş olan g-enel prensiplere uygun olarak hareket edip adli kullanıp kullanmadığıdır.

Davalının müracaatı ile Davacının rızası hilafına davaya davalı eklenmesi hususunda uygulanacak test Annual Practice 1966'da s. 242,243'de şöyle özetlenmiştir:

"Where defendants- applied for an order that one D. be joined in an action with D's consent but against the will of the plaintiff D was joined. The test was held to be: " Would the order for which the plaintiff was asking in the action directly affect the intervener, nor in- his commercial interests, but in the enjoyment of his legal rights?( Amon v. Raphael Tuck & Sons Ltd [1956] I Q.B 357)]."


Yukarıdaki alıntıdan görüleceği üzere, Davalının müracaatı ile Davacının rızası hilafına (davaya davalı eklenmesi talep edilen ki-şinin rızası mevcut olması halinde dahi) davaya davalı eklenmesi hususunda emir verip vermemeyle ilgili takdir yetkisini kullanırken mahkemenin uygulayacağı test, Amon v. Raphael Tuck & Sons Ltd [1956] I Q.B 357 kararında uygulanan testtir.



Amon v.- Raphael Tuck & Sons Ltd [1956] I Q.B 357 kararında uygulanan testin ne olduğu hususu, Y/H 2/2012 D.1/2015'te ayrıntılı olarak incelenmiş ve bu hususta sayfa 11-14'de şöyle denmiştir:

[[""İngiliz Mahkemeleri tarafından 1968 yılına kadar verilen içtih-atlar irdelendiğinde, bu içtihatlara göre; mahkemenin, bir şahsın bir davaya dahil olmasına izin verip vermeme hususundaki takdir hakkını kullanırken, göz önüne alması gereken kriterlerin başında, davaya müdahil olmak isteyen şahsın, ihtilaf konusu -ile ilgisi (interest) olması kriterinin geldiği görülmektedir. Diğer bir kriter ise, davaya taraf olmasının veya mahkeme huzurunda hazır olmasının gerekli (necessary) olması kriteridir (Bkz: The Supreme Court Practice 1970 I, s.170).

Gerekli (necessary-)olmanın yorumu ise, Amon v. Raphael Tuck and Sons Ltd. [1956 I All ER s. 279] davasında yapılmıştır. Buna göre, "gerekli" olmak, kısaca, o taraf olmaksızın, mesele ile ilgili tüm sorunların etkili ve tamamı ile halledilememesidir.

Yine İngiliz Mahke-meleri tarafından 1968 yılına kadar verilen içtihatlar irdelendiğinde, bu içtihatlara göre, bir mahkemenin, bir şahsın, bu bağlamda ek davalının bir davaya dahil olmasına izin verip vermeme hususundaki takdir hakkını kullanırken göz önüne alması gereken- diğer bir kriterin, Davacının talep ettiği emrin, davaya dahil olmak isteyen şahsın yasal haklarını doğrudan etkilemesi gerektiğine ilişkin kriterin olduğu görülmektedir.






Bu hususta; Amon v. Raphael Tuck and Sons Ltd. (supra s.290) davasında şö-yle denmektedir:
"..I think that the test is: "May the order for which the plaintiff is asking directly affect the intervener in the enjoyment of his legal rights?"

Benzeri görüş daha sonra, Fire Auto and Marine Insurance Co. Ltd. v. Greene ([1964] 2- QB;[1964]2 All ER s.761) kararında tekrarlanmıştır.

Öte taraftan, bir davaya ek davalı eklenmesi hususunda, mahkemenin takdir hakkını kullanırken uygulayacağı "Davacının talep ettiği emrin davaya dahil olmak isteyen şahsın yasal haklarını doğrudan e-tkilemesi gerektiği" kriteri 1968 yılında Lord Denning tarafından verilen Gurtner v. Circuit
kararında ([1968]I All ER s.332'de)geniş ölçüde
yenilenmiştir.

Lord Denning, Gurtner v. Circuit kararında (supra s.332), gerek Amon v. Raphael Tuck & Sons Ltd-. gerekse Fire Auto and Marine Insurance Co. Ltd. v. Greene kararında, Order 16 rule 11 ile ilgili olarak, dar bir yorum tarzının benimsenmesini eleştirmiştir.

Lord Denning, Gurtner kararında (supra s. 332), yukarıdaki nizam ile ilgili olarak yapılan -dar yorum ile hemfikir olmadığını, geniş bir yorum tarzı benimsemeyi tercih ettiğini vurgulayarak, şöyle demiştir:

"...He thought that the rule should be given a narrow construction.......I am afraid that I do not agree with them.I prefer to give a wide i-nterpretation to the rule... It seems


to me that, when two parties are in dispute in an action at law and the determination of that dispute will directly affect a third person in his legal rights or in his pocket, in that he will be bound to foot the -bill, then the court in its discretion may allow him to be added as a party on such terms as it thinks fit. By so doing, the court achieves the object of the rule.It enables all matters in dispute "to be effectually and completely determined and adjudica-ted upon" between all those directly concerned in the outcome".


Yukarıdaki alıntıda özetle: İki taraf bir hukuk davasında ihtilaf halinde olduğu zaman ve o ihtilâf ile ilgili olarak verilecek karar, davaya davalı olarak eklenmek isteyen şahsın yasal -haklarını veya cebini doğrudan etkileyecekse, mahkemenin, uygun göreceği şartlarla, bu şahsın davaya eklenmesine izin vermeye takdir yetkisinin olduğu, bu yetkinin kullanılması ile mahkemenin kuralın içerdiği amacı yerine getireceği, bu bağlamda, sebep ve-ya meselenin kapsadığı tüm sorunlar üzerinde mahkemenin tam ve etkili biçimde karara varabilmesine imkan sağlayacağı vurgulanmıştır.

Nitekim Y/H 26/78'de, Lord Denning'in yukarıda vurgulanan aynı yorum tarzı benimsenerek, davanın neticesinin, davaya -müdahale etmek isteyen şahsın sadece yasal haklarını değil, cebini de direkt etkileyeceği hallerde, bu şahsın davaya ek davalı olarak katılmasına izin vermeye mahkemenin takdir yetkisi olduğu kabul edilmiştir.""]]

Y/H 2/2012 D.1/2015'den alıntı yaptıktan- sonra meselemize geri dönerek, Alt Mahkeme huzurundaki meseleyi yukarıda belirtilenler ışığında değerlendirdiğimizde, Alt Mahkemenin


kararında doğru olarak ifade ettiği üzere, Davacının Davalı aleyhindeki davasının temelini, bir müşterinin hesaplarında-n yetkisizce veya sahte imza ile keşide edilen çeklerin ödenmesi dolayısıyla müşterinin uğramış olduğunu zarar-ziyanın banka tarafından tazmininin oluşturduğu görülmektedir. Böyle bir dava temelinde, sözü edilen kişilerin bu ihtilaf konusu ile ilgilerinin -(interest) olduğunu ve ayrıca, Alt Mahkeme huzurundaki sebep ve meselenin kapsadığı tüm sorunlar üzerinde Mahkemenin tam ve etkili bir karara varabilmesine olanak sağlamak amacıyla davada taraf olmalarının veya Mahkeme huzurunda hazır olmalarının gerekli -(necessary) olduğunu, bu bağlamda, ek davalı olarak eklenmeden Davacı lehine hüküm verilmesi durumunda, sözü edilen kişilerin yasal hak ve menfaatlerinin ve ayrıca ceplerinin doğrudan etkileneceğini söylemek mümkün değildir.

Bu durum ışığında, Alt Mahke-menin, Davalının, davaya ek davalı ekleme ile ilgili talebini reddetmesi için huzurunda yeterli sebep mevcuttu.

Bilindiği üzere, Yargıtay, yargıcın takdir hakkına, hatalı davrandığı veya yanlış prensip uyguladığı konusunda tatmin olmadıkça müdahale et-mez (Bkz: Y/H 2/2012 D.1/2015; Y/H 19/2012 D.38/2014).
Bu bağlamda, Alt Mahkemenin takdir yetkisini, istidadaki talebi reddetmek yönünde kullanmakla adli kullanmadığı söylenemez.
Sonuç olarak, Alt Mahkeme, huzurundaki Davalının istidasını reddetmekl-e ve Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Emir 9 nizam 10 tahtındaki takdir yetkisini yukarıda belirtilen şekilde kullanmakla hata yapmış değildir.
Yukarıdaki gerekçeler ışığında Davalının 2. istinaf sebebi reddedilir.

3. istinaf sebebine gelince;
-Alt Mahkeme kararının sonucunda, Davalı/Müstedinin istidasında başarılı olamadığından hareketle, Davalı/ Müstedinin 1000 TL istida masrafı ödemesine emir vermiştir.
Alt Mahkeme huzurundaki olgular, masraf emri vermemek için istisnai bir durumun mevcudiyeti-ni ortaya koymadığı cihetle, Alt Mahkeme, Müstedinin istidasında başarılı olamadığından hareketle, istida masraflarının Davalı/Müstedi tarafından ödenmesine emir vermekle takdir hakkını hatalı kullanmış değildir.
Dolayısıyla; Davalı/Müstedinin 3. istinaf s-ebebinin reddi gereklidir ve reddedilir.

Sonuç olarak; Davalı/Müstedinin 1. istinaf sebebi kabul edilmekle birlikte, 2. istinaf sebebi reddedildiği cihetle, istinafında başarılı olamamıştır.

İstinaf masrafları İstinaf Eden/Davalı/Müstedi tarafından ödene-cektir.
-



Ahmet Kalkan Gülden Çiftçioğlu Bertan Özerdağ
Yargıç Yargıç Yargıç



16 Kasım 2017


-




16









Full & Egal Universal Law Academy