Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 86/2017 Dava No 42/2019 Karar Tarihi 05.11.2019
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 86/2017 Dava No 42/2019 Karar Tarihi 05.11.2019
Numara: 86/2017
Dava No: 42/2019
Taraflar: İsmail Ozanlar ile Ahmet Cahan arasında
Konu: Trafik kazası - tazminat - özel zarar-ziyan - genel zarar-ziyan - müstakbel kazanç kaybı - çoğaltıcı rakam
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 05.11.2019

-D. 42/2019 Yargıtay/Hukuk No: 86/2017
(Gazimağusa Dava No: 65/2014)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Ahmet Kalkan, Bertan Özerdağ, Peri Hakkı

İstinaf eden: İsmail Ozanlar, Yasemin Caddesi, Yıldırım, - Gazimağusa.
(Davalı No.1)

ile

Aleyhine istinaf edilen: Ahmet Cahan, İsmail Beyoğlu Sokak, Muharrem Apartmanı, Kat 3, No. 7, Lefkoşa.
(Davacı)

A r- a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Gülçe Berksel
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Erdaş Erbilen


Gazimağusa Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Füsun Cemaller'in, 65/2014 sayılı davada, 30.3.2017 tarihinde verdiği karara karşı, Davalı No.1 tar-afından yapılan istinaftır.


------------


K A R A R

Ahmet Kalkan: Bu istinafta, Mahkemenin kararını, Sayın Yargıç Bertan Özerdağ okuyacaktır.

Bertan Özerdağ: Bu istinafta, İstinaf Eden/Davalı No.1 kararda bundan böyle sadece Davalı, Aleyhine İsti-naf Edilen/Davacı ise, sadece Davacı olarak anılacaktır.

Davacı, Davalı No.1 ve No.2'nin trafik kazasından neşet eden haksız fiilleri neticesinde bedensel yaralanma, acı ve ızdıraba uğradığı cihetle genel zarar-ziyan, aracının hasara uğraması nedeniyle i-se özel zarar-ziyan talebi içeren huzurumuzdaki istinafa konu davayı dosyaladı.

Davalılar ise dosyaladıkları Müdafaa Takriri ile Davacının iddia ve taleplerinin reddedilerek davasının iptalini talep etti. Davacı Müdafaaya Cevap Takriri dosyalayarak D-avalıların Müdafaa Takririndeki iddialarını reddetti.

Davanın duruşması neticesinde Alt Mahkeme Davalı No.2'nin kazadaki sorumluluğunun ispat edilemediği bulgusuna vararak Davalı No.2 aleyhindeki davayı ret ve iptal etti. Alt Mahkeme Davalı No.1'i is-e kazadan dolayı sorumlu bularak Davacı lehine ve Davalı No.1 aleyhine müstakbel kazanç kaybı için
193,920-TL, yaralanmalar, acı ve ızdıraplar içinse 200,000 TL olmak üzere toplamda 393,920-TL genel zarar-ziyan, yasal faiz ve 20,000 TL dava masrafı için e-mir ve hüküm verdi.

Davalı bu karardan istinaf Davacı ise ve Mukabil İstinaf dosyaladı.

OLGULAR

Meseledeki olgular özetle şöyledir:

8.11.2013 tarihinde saat 16.20 raddelerinde Gazimağusa - Lefkoşa anayolunun 2-3 km arasında Lefkoşa istikametin-e doğru seyreden Davalı No.1'in, yönetimindeki GL 924 plakalı aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu, Davacının da içerisinde bulunduğu yolun solunda asfalt banket içerisinde park halinde bulunan GY 324 plakalı araca, yönetimindeki
GL 924 plakal-ı aracın ön kısmı ile arkadan çarpması sonucu, GY 324 plakalı araç yolun solundan yoldan çıkıp dört teker havada durur şekilde yaralanma ve maddi hasarla neticelenen bir kazaya sebebiyet vermiştir.
Davacı, GL 924 plakalı aracın kaza esnasında Davalı No.-1 tarafından Davalı No.2'nin müstahdemi sıfatıyla ve/veya onun izin ve/veya müsaadesi ve/veya bilgi ve/veya talimatıyla kullanıldığını iddia etti.

Davacı kaza neticesinde almış olduğu yaralar nedeniyle önce Gazimağusa Devlet Hastanesi'ne sonrasında ise -Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesine kaldırıldı ve tedavi altına alındı.

Davacı bu kazadan dolayı 20 gün yoğun bakımda kaldığını, kazadan dolayı aldığı yaralar ile çektiği acı ve ızdıraplar nedeniyle bir daha çalışamayacağını iddia ederek g-enel zarar ziyan, hasara uğrayan aracı için ise özel zarar-ziyan talep etti. Davanın duruşması neticesinde, Davalı No.2'yi kazadan sorumlu bulmamakla birlikte Davalı No.1'in sorumlu olduğuna bulgu yapan Alt Mahkeme, Davacı lehine ve Davalı No.1 aleyhine -genel zarar-ziyan ödenmesi hususunda emir ve hüküm verdi, Davacının özel zarar-ziyan taleplerini ise reddetti.
İSTİNAF SEBEPLERİ

Davalının istinaf gerekçelerini aşağıdaki şekilde 6 başlık altında toplamak mümkündür:

Muhterem Alt Mahkeme, kazada Dava-lıyı tamamen kusurlu bulup Davacının kusursuz olduğuna karar vermekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Talep Takririnde olmayan esasa ilişkin olguların sunulmasına izin vermekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Davalının müdafaasında ortaya çıkan şahad-ete itibar etmeyip, Davacı Tanığı No.3 Dr. Ahmet Ebeoğlu'nun şahadetine itibar ederek Davacı lehine hüküm vermekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Davacının kazadan dolayı bir daha çalışamayacağına bulgu yapmakla veya karar vermekle hata etti.

Muhtere-m Alt Mahkemenin, müstakbel kazanç kaybı, çoğaltıcı rakam ve Davacının geliri konusundaki bulguları hatalıdır.

Muhterem Alt Mahkeme Davacı lehine, genel zarar-ziyan olarak 200,000 TL tazminat ödenmesine emir vermekle ve Davacının yaralanma, acı ve ızdıra-pları ile uyumlu olmayan, fahiş rakamda genel zarar-ziyan veya tazminat belirlemekle hata etti.

Davacının Mukabil İstinafı ise 2 başlık altında toplanabilir:

Muhterem Alt Mahkeme, Davacı lehine genel zarar-ziyan olarak 200,000 TL tazminat ödenmesine em-ir vermekle ve daha yüksek rakamda genel zarar-ziyan veya tazminat belirlememekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Davacının aracı ile ilgili özel zarar-ziyan taleplerini reddetmekle hata etti.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI

Davalı Avukatının istin-aftaki hitabı özetle aşağıdaki gibidir:

Muhterem Alt Mahkeme Talep Takririnde yer almayan esasa ilişkin olgularla ilgili olarak Davacı Tanığı No.3 Dr. Ahmet Ebeoğlu'nun şahadetinin sunulmasına izin vermekle hata etti. Muhterem Alt Mahkeme bu şahadetin su-nulmasına izin vermekle hata etmesinin yanında bu şahadeti eksik ve hatalı yorumlamakla da hata etti.

Tafsilatlı Talep Takririnde Davacı kazada kafatasında meydana gelen kırıklar ve beyin kanamaları nedeniyle akli dengesini kaybettiği ve bir daha çalışa-mayacağı gerekçesi ile genel ve özel zarar-ziyan talep etti.

Davalı müdafaasında Davacının akli dengesini yitirmişse şahsen dava açamayacağı ön itirazını koyduktan sonra, Davacının kazanın oluşumunda katkısal kusuru olduğunu, geliri iddia edilen miktarda- olmadığını ve işsiz bir kimse olduğunu, talep edilen miktarlara hakkı olmadığını, başkasına ait araçla ilgili talepte bulunamayacağını ileri sürdü.

Alt Mahkeme Davacının kazanın oluşumunda hiçbir katkısal kusuru olmadığına, özel zarar-ziyanın ispat edil-emediğine, buna rağmen Davacının kalıcı bilinç sıkıntıları olduğuna, okuma ve okuduğunu anlamada sıkıntısı olduğuna, hafif saçmalayabileceğine, sırt ağrılarının olacağına, ağır kaldıramayacağına ve tüm bu nedenlerle çalışmasının uygun olmadığına bulgu yapı-p, Davacının kaza tarihinde 52 yaşında olduğunu, kaza olmasaydı 65 yaşına kadar çalışabileceğini belirterek çoğaltıcı rakamı 8 olarak belirledikten sonra müstakbel kazanç kaybını 193,920 TL, acı ve ızdırapları konusunda ise genel zarar-ziyanı 200,000 TL ol-duğuna karar vermekle hata etti. Çünkü Talep Takririnde ileri sürülen haksız fiil eyleminin sonucu olarak Davacının yaşadığı bedensel acı ve ızdırap ile yaralanmalar mahkemenin kararındakilerle tamamen farklıdır. Alt Mahkemede Davacı, ne kafatasının kırıld-ığına ne de akli melekelerini yitirdiğine dair şahadet sundu. Davacı bu konuda herhangi bir şahadet sunmadığından bu iddia ve taleplerinden vazgeçmiş kabul edilmesi ve davanın masraflarla reddedilmesi gerekirken lehine tazminata hükmedilmesi hatalıdır.

-Alt Mahkeme Davacının Tafsilatlı Talep Takririndeki iddialarında farklı şahadet sunmasına izin vermiş olmasının yanında Davacının kalıcı hasarlarıyla ilgili çelişkili şahadetine itibar ederek karar vermiş ve hata yapmıştır. Davacı Tanığı No.3 Dr. Ahmet Eb-eoğlu'nun muayenesinde, Alt Mahkemenin kararında belirtilen tıbbi tespitler yoktur. Kaldı ki, bu muayene ve rapor 1.5 yıl öncesine ait olup ve Davacının son durumunu yansıtmamaktadır. Mezkûr tanık, daha sonra muayene etmediği Davacının duruşma esnasındaki -son halini bilmediğini kabul etmiştir.

Keza Davacı Tanığı No.3 Davacıdan sonra gelmiş olup bu tanığın Tafsilatlı Talep Takririnde yer almayan konularla ile ilgili söyledikleri hususunda Davalı, Davacıyı istintak etme fırsatı bulamamıştır. Davacı ve mahke-mede şahadet veren oğlu şahadetlerinde Davacı Tanığı No.3'ünşahadet verdiği konularda hiçbir iddia ve beyanda bulunmadı. Bu nedenle Davacı, kitap okuduğunda anlar mı - anlamaz mı, saçmalar mı saçmalamaz mı konusundaki muayene bulguları ile ilgili istintak -edilemedi. Davalı bu konuda itiraz etmesine rağmen Alt Mahkeme bu itirazlara itibar etmedi (Mavi 47-53-88-106).

Davalı Avukatı, Davacı Tanığı No.3 Dr. Ahmet Ebeoğlu'nu istintak ederken, "bu hastanın genel olarak iyileşme sürecinde olduğunu söyleyebilir m-iyiz" diye sorduğunda, Tanık, "evet söyleyebiliriz", diye cevapladı (Mavi 97). Tanık kendisine yöneltilen Davacının unutkanlık ve amnezi durumunun kalkmış olabileceği ihtimaline yönelik soruya cevaben ise, "kalkma ihtimali vardır ama bence kalkmış değildi-r" diyerek kesin ve somut bir şahadeti mahkemeye sunamadı. Bunun yanında Davacının sağlık durumuna ilişkin en son rapor 2015 yılına ait olup, bu raporun olumlu olduğunun beyan edilmesi ve bunun haricinde başka bir muayene raporu veya şahadet sunulmadığında-n hareketle Alt Mahkemenin Davacının iyileştiğine veya kalıcı bir bedensel yaralanmasının bulunmadığına bulgu yapması gerekirdi.

Alt Mahkeme tarafından yapılan Davacının dengesinin bozuk olduğu bulgusundan ne anlaşılması gerektiği belli değildir. Hafif -saçmalama yaşayabilme bulgusu bir olasılıktır, okuduğunu anlamada güçlük çektiği konusunda doktorunun muayenesi, tespiti veya yapmış olduğu bir test yoktur, Davacının bu yönde bir şahadeti de mevcut değildir.

Alt Mahkeme, Davacının bu konularda hiçbir b-eyan içermeyen kendi şahadeti ve Davalı Tanığı No.2 Dr. Bahar Kaymakamzade'nin şahadetinden sonra, Davacının durumu, eskiyi hatırlamakta güçlük çektiği, dengesinin bozuk olduğu, bilinciyle ilgili sıkıntılarının olduğu ve hafif saçmalama yaşayabileceği bulg-usuna varmakla hata yaptı. Davalı, Tanığı No.2 Dr. Bahar Kaymakamzade "Davalı uzman doktoruna gidip muayene olmadı ama bu tanık eğer sorulara cevap verip sorduğunuzu anlıyorsa bu kişi kooperedir, yani iletişim kurabilen bir kişidir, Davacı eğer mahkemeye g-elip şahadet vermişse kooperedir ve kendisini muayene etmesine gerek yoktur" şeklinde Davacının iddialarını bertaraf edecek yönde bir şahadet vermiştir. Koopere konusunda Davacı Tanığı No.3 Dr. Ahmet Ebeoğlu'nun şahadeti de Davalı Tanığı No.2'nin şahadetiy-le ayni olup, kazayı da, eskiyi de yeniyi de hatırlayan Davacının, koopere olmayan veya iddia edilen rahatsızlıklar yaşayan bir kişi olarak bunları hatırlamaması gerekirdi.

Talep takririnin 4 (A) paragrafında "torokal fraktür" kelimeleri kullanılmıştır,- bu kelime sırt kırığı anlamına gelir. Ancak Davacı Tafsilatlı Talep Takririnin devamında "kafa tası kırığı ve devamında gelen beyin kanaması" şeklinde iddialar ileri sürdü. Bunlar değerlendirildiğinde Tafsilatlı Talep Takririnde ne sırt kırığının sırtın h-angi bölümünde olduğuna ne de kafatası kırığı ve beyin kanamasının bu sırt kırığı veya çalışamamazlıkla ile bir bağlantısı olup olmadığına ilişkin tafsilat vardır.

Davacı Tanığı No.3'e bu "sırt kırığı tamamen geçti diyebilir miyiz" diye sorulduğunda,- "onu MR veya tomografi gösterir" diye cevap vermiş olmasına karşın Davacı tarafından ne MR ne de tomografi raporu mahkemeye sunulmamıştır.

Davacının yaşadığı kazadan dolayı meydana gelen kırıklar nedeniyle bundan böyle çalışamayacağına dair bir sağ-lık kurulu raporu yoktur. Çalışamayacağına dair mevzuata uygun bir rapor mahkemeye sunulmuş değildir. Davacı Tanığının beyanları bir görüş olup, kesin bir sonuç değildir.

Alt Mahkemenin Davacının ileride problem yaşama ihtimaline dayanarak çalışması uyg-un değildir bulgusu da hatalıdır
(Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk 29-30/1987 D. 14/1987).

Davacının Tafsilatlı Talep Takrir'inde müstakbel kazanç kaybı konusunda hiçbir iddiası yoktur. Tafsilatlı Talep Takrir'inde yapılan tek hesaplama Davacının, ömür boy-u çalışamayacağı iddiası altındaki özel ve genel zarar-ziyan talebine ilişkindir. Diğer taraftan, duruşma öncesi ve duruşma sonrası özel ve genel zarar-ziyan ayrımı yapılmış değildir.

Alt Mahkeme kaza tarihinde Davacının yaşının 52 olduğunu dikkate alma-kla hata etmiştir, zira Davacının duruşma tarihindeki yaşı olan, 55 yaşını dikkate alması gerekirdi. Alt Mahkemenin çoğaltıcı rakamı 8 olarak tespiti de hatalıdır. Keza Alt Mahkemenin Davacı kesintisiz çalışırdı bulgusu ve buna bağlı olarak aylık asgari üc-ret kazanırdı tespiti ve bu tespitler üzerinden hesap yapması da hatalıdır.

Mahkeme, kazadaki tahkikat eksikliğini ve Davacının kazadaki katkısal kusurunu dikkate almamakla ve Davacıya hiçbir kusur atfetmemekle hata yapmıştır.

Tüm belirtilenlere is-tinaden istinafın kabul edilerek Alt Mahkemenin hükmünün iptali talep edilir.

Davacı Avukatının hitaptaki iddiaları ise özetle şöyledir:

Talep Takririnde dava sebebi ve sırt kırığı ile ilgili olgular mevcuttur. Bu davanın esası sırt kırığı değildir. D-avacının beyninde oluşan kanama ve beyin hasarıdır.

Dr. Ahmet Ebeoğlu Davacının geçirdiği tüm rahatsızlıkları şahadetinde açıklıkla belirtmiştir (Mavi 80 - 116). Davacıyı ilk kaza geçirdiği anda muayene eden, takibini yapan, yaşamasının mucize olduğunu -mahkemeye beyan eden kişi bu doktordur. Davalının doktor tanığı ise Davacıyı hiçbir zaman muayene etmemiştir. Bu durum Davacının kusuru olmadığı gibi dava açısından da bir eksiklik yaratamaz.

Davacı Tanığı No.1 Polis Memuru Savaş Şahin, kazanın nasıl o-lduğunu mahkemedeki şahadetinde anlatmış, Davalının sürüş hakimiyetini tamamen kaybedip yoldan çıkarak Davacının aracına arkadan çarpması sonucu kazanın meydana gelmiş olduğunu belirtmiş ve mahkeme de bu şahadete itibar edip Davacının kusuru olmadığına kar-ar vermiştir. Diğer taraftan, Davalının kazadaki kusur oranları konusunda sunduğu şahadet tamamen farazidir.

Davacının kazadan dolayı çalışamayacak olması konusunda Alt Mahkeme huzurunda yeterli şahadet mevcut olup mahkemenin buna karar verebilmesi için- kurul raporuna gerek olduğu konusunda herhangi bir yasal düzenleme yoktur.

Davacı müstakbel kazanç kaybını özel zarar-ziyan başlığı altında vermiştir. Alt Mahkemenin bu tespiti hatalıdır. Çünkü Alt Mahkemenin müstakbel kazanç kaybını genel zarar-ziyan -altında vermesi gerekirdi. Ancak genel zarar-ziyanla ilgili değerlendirmesinde hata olsa bile Alt Mahkemenin zarar-ziyanla ilgili vardığı genel sonuç ve bu miktarda tazminata hükmetmesi hatalı değildir. Keza Davacının, davasında genel zarar-ziyan başlığı a-ltında zaten talebi vardı.

Alt Mahkemenin çoğaltıcı rakam olarak belirlediği 8 çarpanında ve Davacının asgari ücret üzerinden gelir elde ettiği bulgusunda hata yoktur.

Bununla birlikte Davacı, Alt Mahkemenin acı ve ızdırapları için takdir ettiği 200-,000 TL genel zarar-ziyan miktarıyla ilgili mukabil istinafında ısrarlıdır. Beyin hasarı hafif, orta ve ağır modariks ever olarak üçe ayrılır. Davacı ağır bir beyin hasarı yaşamıştır. Davacının özellikle yaşamış olduğu bu ağır beyin hasarı nedeniyle yükse-k bir tazminata hükmedilmesi ve tazminatın 150,000 Stg. civarında olması gerekirdi.

Keza aracın total loss olduğu konusunda mahkeme huzurundaki şahadet tahtında Davacı lehine 6,067 Stg. özel zarar-ziyan ödenmesine hükmedilmesi gerekirdi.

Tüm bu nedenl-erle istinafın reddi ve mukabil istinafın kabul edilerek mukabil istinaf uyarınca hüküm verilmesi talep edilir.

İNCELEME

Tarafların istinaf sebeplerini, bu husustaki iddia ve argümanlarını, olguları, emare ve şahadeti tetkik ve tezekkür ettik.

Muhte-rem Alt Mahkeme, kazada Davalıyı tamamen kusurlu bulup Davacının kusursuz olduğuna karar vermekle hata etti.

Alt Mahkeme, Davalının haksız fiilinden vuku bulan kazadan dolayı Davalının tam kusurlu, yani % 100 sorumlu, olduğuna bulgu yaptı.

Alt Mahkemen-in bu bulgusu değerlendirildiğinde, kaza ile ilgili yapılan tahkikat sonucunda hazırlanan Emare No.1 ölçekli krokiden; GY 324 plakalı araç kazadan önce, tamamen çift şerit anayol olan yolun kenarında asfalt banket içerisinde park halindeyken kullanımındaki- GL 924 plakalı araç ile arkadan gelen Davalı No.1'in, aracının ön kısmı ile, GY 324 plakalı aracın arka kısmına çarpması sonucu GY 324 plakalı aracın yoldan çıkarak dört tekerlek havaya bakar şekilde durmasına sebebiyet verdiği bir kaza meydana geldiği gö-rülmektedir. Bu nedenle Alt Mahkemenin bu konudaki bulgusuna müdahalemizi gerektirecek bir hatası olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Tahkikattan ortaya çıkan bu olgulara ilaveten, Davalı istinafta bu bulgunun hatalı olduğunu ileri sürmesine karşın Alt M-ahkemenin bu bulgusundaki hatanın nereden kaynaklandığına dair bir olguyu Mahkemeye sunamamış, Davacının durulmaması gereken bir yerde durduğuna ve trafik kural ve nizamlarına aykırı hareket ettiğine ilişkin bir şahadetin varlığını ortaya koyamamıştır. Böy-le bir durumda, Yargıtay'ın kendi Alt Mahkeme'nin yerine koyarak davayı kendisi dinlermiş gibi tarafların kusurlarını belirleyemeyeceği gerçeğinden hareketle ve Alt Mahkemenin hata yaptığı hususunda ikna edilemediğimizden dolayı da bu istinaf sebebinin red-dedilmesi gerekir.

Neticede Alt Mahkemenin tarafların kusur ve sorumlulukları ile ilgili bulgusunda hata yoktur. Davalının 1. başlık altındaki istinaf sebebi reddedilir.

Bu aşamada hitap safhasında Davalı tarafından ileri sürülen Davacının dava ehliy-etine ilişkin iddia ile ilgili olarak da bir hususa dikkat çekmek isteriz. Davalılar dosyaladıkları Müdafaa Takririnde, akli melekelerini yitirdiği iddia edilen Davacının dava açma ehliyetinin olamayacağını ve bu dava başlığı ile davasını ileriye götüremey-eceğini ileri sürdü. Alt Mahkemenin kararında bu ön itirazı hiç incelemediği, bir değerlendirmeye tabi tutmayarak bu hususta karar vermediği görülmektedir. Hal böyle olmakla birlikte Alt Mahkeme, Davacının akli melekelerini yitirdiği iddiasına itibar etmem-iş ve Davacının tazminat taleplerini bu iddia üzerinden takdir etmemiştir. Alt Mahkemenin bu bulgusu istinaf konusu edilmemiş ve kesinleşmiştir. Dolayısıyla Davacının akli melekelerinin yerinde olmadığı iddiasının ispat edilemediği sonucu doğmuş ve huzurum-uzdaki istinaf açısından Alt Mahkemenin Davacının akli melekelerini kaybettiği iddiasının reddi olgusu kesinleşmiştir. Bu neticeden hareketle, Davalıların Müdafaa Takririnde yer alan, Davacının dava açma ehliyetine ilişkin ön itirazın bir ehemmiyeti kalmad-ığından bu ön itirazı inceleme konusu yapmayız.
Yukarıda 2, 3, 4 ve 5.başlıklar altında topladığımız istinaf sebeplerini birbirleri ile bağlantılı olduğu cihetle aşağıdaki sırayla incelemeyi uygun görürüz:

Muhterem Alt Mahkeme, Talep Takririnde olmayan e-sasa ilişkin olguların sunulmasına izin vermekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Davalının müdafaasında ortaya çıkan şahadete itibar etmeyip, Davacı Tanığı No.3 Dr. Ahmet Ebeoğlu'nun Talep Takririnde yer almayan hususlarda şahadet sunmasına izin vermekl-e ve bu tanığın şahadetine itibar ederek Davacı lehine hüküm vermekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Davacının kazadan dolayı bir daha çalışamayacağına karar vermekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkemenin, müstakbel kazanç kaybı, çoğaltıcı rakam ve Dava-cının geliri konusundaki bulguları hatalıdır.

Davalı Davacının Tafsilatlı Talep Takririnde esasa ilişkin olguların eksik olduğunu ileri sürmektedir.

Esasa ilişkin olgu dava sebebini ortaya koyan olgudur, dava sebebini oluşturmayan tafsilat veya şahadet- niteliğindeki olgular esasa ilişkin olgu niteliğinde değildir ve talep takririnde yer alması gerekmez. Esasa ilişkin olgu tam bir dava sebebinin oluşturulması için gerekli olan unsurlardır ve bu gerekli unsurlardan birinin eksik olması o layihayı kötü bir- layiha yapar (Odgers on Pleading and Practice 16.Baskı sayfa 86).



"(ii) EVERY PLEADING MUST STATE MATERIAL FACTS ONLY
What facts are material?
"The word 'material' means necessary for the purpose of formulating a complete cause of action, and if any o-ne 'material' fact is omitted, the statemant of claim is bad." (Per Scott, L.J., in Bruce v. Odhams Press, Ltd., (1936) 1 K.B. at p.712.) The same principle applies to defences."

Esasa ilişkin olgu, her davanın kendine has münferit özel durumuna bağlıdır -ve değişebilir. Bu prensipten hareketle, bu davada yapılan talep gözönüne alındığında talep takririnde yer alması gerekli olan dava sebebini oluşturan esasa ilişkin olgular nelerdir?

Bu sorunun cevabı düşünüldüğünde, trafik kazasına dayanan, Davalının k-usur ve ihmallerinden neşet eden tazminat taleplerini içeren Tafsilatlı Talep Takririnde yer alması gerekli esasa ilişkin olgu:
Haksız fiil teşkil eden bir trafik kazasının olduğu, bu kazanın nasıl meydana geldiği,
Kazaya sebebiyet verenlerin kimler olduğu- ve sorumlu olmaları sonucunu doğuran kazadaki kusur ve ihmallerinin neler olduğu,
Özel zarar-ziyanın ne olduğu ve miktarı, kazadan dolayı Davacının genel zarar-ziyan mahiyetindeki zararlarının neler olduğu, yaralanma, acı ve ızdırabın detayları, müstakbe-l kazanç kaybının ve çalışma hayatından yoksun kalındığını gösteren olguların açıklaması,
olarak sıralanabilir.
Belirtilenlere, Davacının Tafsilatlı Talep Takriri (TTT) bağlamında bakıldığında; kazanın nasıl meydana geldiği (TTT 3.paragraf), kazaya sebeb-iyet verenlerin kimler olduğu (TTT 2.paragraf), kazadaki kusur ve ihmallerinin neler olduğu (TTT 3.paragraf), kazadan dolayı Davacının almış olduğu yaralar, çekmekte olduğu acı ve ızdıraplar (TTT 4.paragraf), müstakbel kazanç kaybı ve özel zarar-ziyan mikt-arları (TTT 6.paragraf) ve genel zarar ziyanın detayının (TTT 8.paragraf) yer almakta olduğu görülmektedir. Bu nedenle davada tam bir dava sebebi ortaya koymaya yeterli esasa ilişkin olguların eksik olduğu söylenemez.

Davalı esasen Alt Mahkemenin, Tafsil-atlı Talep Takririnde yer almayan esasa ilişkin olgularla ilgili şahadet sunulmasına izin vermekle ve bunları dikkate alarak hüküm isdar etmekle hata ettiği iddiasındadır. Bu iddia, Alt Mahkemede sunulan şahadetin Tafsilatlı Talep Takririyle örtüşüp örtüşm-ediği açısından bu bölümde diğer istinaf sebepleri altında incelemeye devam edilecektir.

İstinafta Davalının hükmedilen genel zarar-ziyan ile ilgili birden fazla argümanı olmuştur. Bunları şu başlıklara ayırmak mümkündür:
Tafsilatlı Talep Takririnde i-leri sürülen yaralanmalar, acı ve ızdıraplarla, Davacı tarafından sunulan şahadettekiler ve hükümdekiler farklıdır, bu nedenle bu taleplerin reddedilmesi gerekirdi.
Davacının kazadan dolayı bir daha çalışamayacağını gösteren şahadet Alt Mahkeme huzurunda -yoktu, bu nedenle bu yönde bulguya varılması hatalıydı.
Alt Mahkemenin 8 çoğaltıcı rakamını belirlemesi hatalıydı.
Alt Mahkemenin belirlediği müstakbel kazanç kaybı hususundaki genel zarar-ziyan ve tazminat miktarı hatalıydı.
Yukarıda belirlediğimiz alt b-aşlıkları sırasıyla inceleyelim:
Tafsilatlı Talep Takririnde ileri sürülen yaralanmalar, acı ve ızdıraplara ilişkin iddialarla Davacılar tarafından sunulan şahadet ve mahkemenin bulguları hükümdekilerinden farklıdır, bu nedenle bu taleplerin reddedilmesi g-erekirdi.
Davacının kazadan dolayı bir daha çalışamayacağını gösteren şahadet Alt Mahkeme huzurunda yoktu, bu nedenle bu yönde bulguya varılması hatalıydı.
Yukarıda Tafsilatlı Talep Takririnin, trafik kazasına dayanan kusur ve ihmaller hususunda bir dava -sebebi içerdiğini belirlemiştik. Bir davada Davacı lehine hüküm verilebilmesi, Talep Takririndeki dava sebebini ortaya koyan esasa ilişkin olguların şahadetle ispat edilmesi ile mümkündür. Bu nedenle davanın ispat edilebilmesi içim davanın duruşmasında sun-ulacak şahadetin layihadaki iddialarla ayni olması, devamında, Davacının sunacağı şahadetle o iddiaların ispatını sağlaması gerekir.

Dolayısıyla tarafların sorumlulukları saptandıktan sonra Davacı lehine genel zarar-ziyan ve tazminata hükmedilebilmesi sa-dece talep takririnde belirttilen yaralanmalar, acı ve ızdıraplar kapsamında ve ancak onların sunulacak şahadetle ıspatı halinde mümkündür.

Genel zarar-ziyan konusunda zarar miktarının talep edilebilmesi için tafsilat gerekli değildir. Ancak spesifik bir- yaralanma veya kayıp talebi ile ilgili talep takririnde sadece genel zarar-ziyan talep edilmesi yeterli olmaz (Bullen and Leake 12.Edition sayfa 379).

Genel zarar-ziyan niteliğindeki bedensel yaralanmalar, acı ve ızdırapların tazmini için açılan davada,- kusur ve ihmal içeren eylemin sonucunda çekilen acıların tüm tafsilatının zararın nitelik ve kapsamının belirtilmesi, talep kesin bir hesaplamaya dayanıyorsa, bu hesaplamanın dayandığı olguların talep takririnde belirtilmesi gerekir. Bu olgular esasa iliş-kin olgu niteliğinde olup amaç, Davalının karşılaşacağı davayla ilgili bilgi sahibi olmasını sağlamaktır. Yukarıda belirtilen prensiple ilgili Bullen and Leake Precedents of Pleadings 12.Edition sayfa 379'da yer verilen aşağıdaki görüşlere atıf yaparız.

-Accordingly, it is the duty of the plaintiff to plead full particulars of any damage or injury suffered by him, which is not the necessary and immediate consequence of the wrongful act complained of, and he must show by such particulars the nature and exte-nt of the damages claimed to be recoverable by him, so far fairly to inform the defendant of the case he has to meet and if the claim is based on a precise calculation, the plaintiff must plead particulars of the facts relied on to support such calculation-s (Perestrello e Companhia Limitcuia v. United Paint Co. Ltd., supra)

Diğer taraftan özel zarar-ziyanla ilgili talep de tüm ayrıntıları ile birlikte açıkça talep takririnde yer almalıdır. Özel zarar-ziyan ayrıntıları ile talep takririnde ileri sürülmelidi-r ki, Davalı hem uğranıldığı iddia edilen zarar-ziyanın miktarının ne olduğuna hem de bu zarar-ziyanın nasıl hesaplandığına dair bilgi sahibi olsun. Duruşma tarihine kadar uğranıldığı iddia edilen tüm maddi kayıplar ayrıntılı olarak ileri sürülmelidir. Aks-i takdirde, bu zarar tazminat olarak karşı taraftan alınamaz. Bu nedenle özel zarar-ziyan, davanın belirli koşullarından kaynaklanan ayrıntılı zarar-ziyan anlamına gelmektedir. Davacının zarar-ziyanının tazmin edilebilmesi için layihasında ileri süreceği t-afsilat ile karşı tarafa uyarı verme yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülüğün amacı karşı tarafın davanın duruşmasında bir sürprizle karşılaşmanın engellenmesidir. Yine ayni eserde bu konu ile ilgili aşağıda belirtilen hususları aynen kararımıza aktarırız:

A c-laim for special damage must be explicitly claimed in the pleading, with full particulars of how it is made (Hayward v. Pullinger & Partners Ltd. (1950) 1 ALL E.R. 581; Anglo-Cyprian Trade Agencies Ltd.v. Paphos Wine Industries Ltd. [1951] 1 All E.R. 873).- Special damage must be alleged with particularity so that the defendant should know, not only what is the amount of loss or damage which the plaintiff alleges he suffered, but also how such amount is made up or calculated. Any monetary loss which the pla-intiff has sustained up to the date of trial must be pleaded and particularised, otherwise it cannot be recovered (Ilkiw v. Samuels [1963] WLR 991), For this purpose, special damage means the particular damage (beyond the general damage) which results from- the particular circumstances of the case, and of the plaintiff's claim to be compensated, for which he ought to give warning in his pleadings in order that there may be no surprise at the trial (see per Bowen L.J. in Ratcliffe v. Evans [1892] 2 Q.B. 524 a-t 528).

Yukarıda belirtmiş olduğumuz hukuki kurallardan hareketle haksız fiil nedeniyle genel zarar-ziyan talep eden Davacının, talep takririnde yer vermediği yaralanmalar, acı ve ızdıraplar ile kazadan dolayı ve/veya kaza sonrasında uğradığı bedensel yar-alanmaların ve yaşamakta olduğu veya ileride yaşayacağı acı ve ızdırapın ve/veya bedensel rahatsızlığın olgularına istinaden tazminata hükmedilemez, bu konuda şahadet verilemez, verilse dahi dikkate alınamaz, talep takririnin dışına çıkılarak tazminat takd-ir edilemez. Mahkeme sadece talep takririnde iddia edilen ve şahadetle ispat edilebilen zarar-ziyana hükmetme yetkisini haizdir. Gerçekte yaralanmaların boyutu talep takririnde ileri sürülenden daha ağır olsa bile mahkeme talep takririnin dışına çıkamaz ve- bu iddiaları dikkate alamaz.

Yukarıda belirttiğimiz hukuki ilkeler çerçevesinde Davalının istinaf duruşmasındaki iddiaları bağlamında Tafsilatlı Talep Takririndeki iddialara ve mahkemenin kararındaki bulgulara sırasıyla bakmamız gereklidir.

Alt Mahkeme- tazminata hükmederken, kazadan önce boyacılık mesleği ile iştigal eden Davacının kazadan dolayı aldığı yaralanmalar ve çektiği acı ve ızdıraplar nedeniyle çalışmasının mümkün olmadığı sonucuna vardı.

Bir kişinin çalışamayacak duruma gelmesi halinde, çal-ışamadığı süre boyunca kaybedeceği gelir kaybını tazminat olarak alabilmesi için hayatının kalan süresinde çalışamayacağının ispat etmesi gerekir. Bunu iddia eden taraf gerçekte çalışamayacak olduğunu ortaya koymakla yükümlüdür.

Davacının çalışıp çalışam-ayacağı konusundaki iddianın ispat edilip edilemediğine bakıldığında şu sonuca varmaktayız:

Tafsilatlı Talep Takririnin 4.paragrafının a), b) ve c) sub paragraflarında kaza nedeniyle alınan yaralarla ilgili şu iddialarda bulunuldu:
Davacı yapılan muayene- sonucunda AC kontizyon, subdural hematom, torokal fraktür ve plural effüzyon nedeniyle yoğun bakıma alındı ve 20 gün yoğun bakımda kaldı, 24.12.2013 tarihinde ise taburcu edildi.
Davacı taburcu edildikten sonra ancak destekle yürüyebildi. Kooperasyon ve -bilinci açık olmasına rağmen amnezileri mevcuttu, 6 ay süreyle çalışmasının uygun olmadığı kendisine bildirildi.
Taburcu edildikten sonra baş ağrılarının devam etmesi üzerine çekilen tomografide subakut subdural hematom geliştiği tespit edildi. Tekrar ser-vise yatırılan Davacı düzelme olduğu saptanınca tekrardan taburcu edildi. Davacının kafatasında meydana gelen kırıklar ve beyin kanamaları nedeniyle artık akli dengesi yerinde olmayıp muhtemelen ömür boyunca bir daha çalışamayacaktır.
Davacı Tafsilatl-ı Talep Takririnin 4.paragrafı dışında, 8.paragrafta:
Çalışma hayatı aktif olan çağda mesleğini yürütememeye mahkum edildiğini,
Etrafı ile eskiye oranla her türlü ilişkilerinin negatif yönde geliştiğini,
Ruhen ve psikoloijkman çöktüğünü,
Beyinde oluşan bü-yük hasarın yan etkisi ile aşırı agresif olduğunu ve akli melekelerini kaybetmiş duruma geldiğini,
Bu hasarlar nedeniyle acı ve ızdırap çekmekte olduğunu ve uzun süre ve/veya ömür boyu çekeceğini ileri sürdü.
Alt Mahkeme ise kararında bu konuya ilişkin ol-arak şu bulgulara vardı:
Kazadan sonra anında beyninde kanama olduğu, akciğerlerinde kan birikmiş olduğu, sırtında kırık olduğu, taburcu edildiğinde bilincinin dalgalı olduğu, bu nedenle sürekli takip gerektiği, daha sonra beyninde suptural hematom meydana- gelmesi nedeniyle 2 kez hastaneye yatırıldığı, şu anki durumunun ise eskiyi hatırlamakta güçlük çektiği, dengesinin bozuk olduğu, sırt kırığı nedeniyle ileride problem yaşayabileceği, ağır kaldıramadığı ve beyninde sıvı toplama riskinin olduğu (Mavi 188),-
Davacının kalıcı olarak bilinç yönünden sıkıntılarının olduğu, okuma ve okuduğunu anlamada güçlüklerinin olduğu, hafif saçmalama yaşayabildiği, sırt ağrılarının olacağı, ağır kaldıramadığı ve tüm bu nedenlerle çalışmasının uygun olmadığı (Mavi 189).
Dava-cı Tafsilatlı Talep Takririnde, sırt kırığı yaşadığını ileri sürmekle birlikte, kafatasında meydana gelen kırıklar ve beyin kanamaları nedeniyle artık akli dengesinin yerinde olmadığından dolayı muhtemelen hayatının geri kalan kısmı boyunca bir daha çalışa-mayacağını ileri sürdü.

Alt Mahkeme ise kararında Davacının kalıcı yönden sıkıntılarının olduğu, okuma ve okuduğunu anlamada güçlüklerinin olduğu, hafif saçmalama yaşayabildiği, sırt ağrılarının olacağı, ağır kaldıramadığı ve tüm bu nedenlerle çalışması-nın uygun olmadığı yönünde bulgularda bulundu.

Alt Mahkeme kararı Tafsilatlı Talep Takririnin 4. ve 8. paragrafları ile birlikte değerlendirildiğinde Davacının almış olduğu yaralar nedeniyle çalışamayacağının iddia edildiği ve çalışamama olgusunun tek ne-dene dayandırılmadığı görülmektedir. Bu anlamda Tafsilatlı Talep Takriri özlenen şekilde kaleme alınmış olmamakla birlikte, kusurlu ve eksik olduğu söylenemez. Kaza nedeniyle yaşadığı sırt kırığı, geçirdiği beyin kanaması, gerek sırt kırığının verdiği acı,- ızdırap ve rahatsızlıklar gerekse beyin kanamasının neden olduğu beyinle ilgili komplikasyonların oluşturduğu rahatsızlıklar Davacının bir daha çalışamayacağına dayanak teşkil etmiştir. Alt Mahkemenin, kararında yer verdiği Davacının okuma ve okuduğunu an-lamada güçlükler çektiği, hafif saçmalama yaşayabildiği, sırt ağrılarının olacağı, ağır kaldıramadığı ve tüm bu nedenlerle çalışmasının uygun olmadığı bulguları Davacıyı ilk kaza anından beri takip eden Dr. Ahmet Ebeoğlu'nun şahadeti ile genel olarak örtüş-mekte, sunduğu raporlarla uyumlu bir görünüm arz etmektedir.

Alt Mahkemenin Davacının Tafsilatlı Talep Takririnde ileri sürmüş olduğu rahatsızlıklarla ilgili olarak Davacı Tanığı No.3 Dr. Ahmet Ebeoğlu'nun vermiş olduğu Davacının eskiyi hatırlamakta zor-luk çektiği, dengesinin bozuk olduğu, beyninde sıvı toplama riskinin olduğu hususlarındaki şahadet ışığında Davacının sırt kırığı nedeniyle ileride problem yaşayabileceği, ağır kaldıramadığı ve tüm bu nedenlerle bir daha çalışamayacağı hususundaki bulgusu -makul ve inanılır bir tibbi şahadete dayanmakta olup böyle bir rahatsızlık geçiren bir kişinin bir daha çalışamayacağı sonucuna varmakla Alt Mahkemenin hata yaptığından söz etmek olası değildir.

Duruşma aşamasında Davalı, bir kişinin ömür boyu çalışamay-acağına yasal olarak karar verilebilmesi için Sağlık Kurul'unun rapor vermesinin zorunlu olduğu iddiasını da ileri sürdü. Davalı, Davacının bir daha çalışamayacağına dair bir rapor mahkeme huzurunda olmadığından Alt Mahkemenin teknik olarak bu sonuca zaten- varamayacağı Davacı ise tam aksine bunun yasal olarak gerekli olmadığı iddiasındadır.

Bu konu ile ilgili Davacı Tanığı No.3 Dr. Ahmet Ebeoğlu şahadetinde kendisinin de yer aldığı 4 doktordan oluşan Ön Kurul'un bir hastanın çalışıp çalışamayacağı konusun-da bir karar verdiğini, kendilerinin Ön Kurul olduğunu, verdikleri raporun bir tavsiye niteliğinde olduğunu, bu konuda kararı Merkezi Kurul'un verebileceğini, Davacı Ön Kurul raporundan sonra hastaneye gelmediğinden Kurul'a sevkin tamamlanamadığını beyan e-tmiştir.

Tarafların istinaf duruşmasında konu ettiği sağlık ile ilgili kurullar, 12/1969 sayılı 1969 Hastaneleri Kontrol Yasası'nın 3.maddesi altında çıkarılan Sağlık Kurulları Tüzüğü ile kurulup, yine bu Tüzük altında yetkileri belirlenmiştir.

Tüzüğü-n 6.maddesi Merkezi Sağlık Kurulunun oluşumu ve görevlerini düzenlemektedir. Bu maddenin 5.fıkrasının (C) bendi şöyledir:
Geçirilmiş hastalığa bağlı olarak sakatlık derecesi ve sağlık durumu nedeniyle emekliye sevk edileceklerin başvurularını değerlendirir- ve karara bağlar.
Yukarıda yer verdiğimiz mevzuatın ilgili bendinde bir haksız fiil davasında, bir kişinin kazadan dolayı ömür boyu çalışamaz durumda olduğunun ispat edilebilmesi için mezkûr kurul raporunun zorunlu olduğuna dair yasal bir zorunluluk öngö-rülmemektedir. Düzenlemeye bakıldığında bu Kurul raporunun temini, sadece bedensel zarara uğrayan kişinin sosyal güvenlik haklarının elde edilebilmesi için gereklidir. Dolayısıyla, bir haksız fiil sonucu artık çalışamayacağını ileri süren taraf, böyle bir -raporla iddiasını ispat edebileceği gibi bu husustaki iddiasını sunacağı tibbi şahadetle de ispat edebilir ve bu iddiasının ispatını sağlayacak şahadeti mahkemeye sunması tazmin edilmesi için yeterli olabilir. Tüm bu belirttiklerimiz ışığında Davalının, Da-vacının çalışamayacağına dair bir kurul raporu olması gerektiği iddiasına itibar etmeyiz.

Netice itibarı ile Davacının, gerek Tafsilatlı Talep Takririnden gerekse şahadetten ortaya çıkan ve birbirini teyit eden olgulara göre kaza nedeniyle beyin kanamas-ı geçirdiği, sırt kaburga kemiği kırığı (torakal fraktür) yaşadığı, kazadan sonra 3 kez beyin kanaması komplikasyonunun geliştiği, bu nedenlerle beyinle ilgili sorunlar yaşayıp raporlarda belirtilen sürelerde çalışamadığı ve son raporda ise çalışmasının uy-gun olmadığı hususundaki nihai tespite konu tıbbi şahadet hususlarını mahkemede ortaya konulduğundan, buna istinaden Davacının beyin kanamalarına bağlı olarak devamlı surette baş ağrıları olacağı, bu ağrılardan dolayı agresif olduğu, beyninde oluşan hasar -nedeniyle eski haline dönemeyeceği ve ağrılı durumunun hayatı boyunca devam edeceğini de yukarıda belirtilenlerle birlikte dikkate alarak bir daha çalışamayacağına bulguyla genel zarar-ziyana hükmeden Alt Mahkemenin yukarıda belirtilen gerekçelere dayanar-ak varmış olduğu bulgunun hatalı olduğuna ikna olmadık.

Tüm bunlar sonucunda Davacı meydana gelen trafik kazası neticesinde almış olduğu yaralanmalar nedeniyle bir daha çalışamayacağını ispat ettiğinden bu aşamada müstakbel kazanç kaybı hususundaki iddia-ların değerlendirilmesi gerekmektedir.

Alt Mahkemenin 8 çoğaltıcı rakamını belirlemesi hatalıydı.
Alt Mahkemenin belirlediği müstakbel kazanç kaybı hususundaki genel zarar-ziyan ve tazminat miktarı hatalıydı.
Tazminat hukukunda amaç, uğranılan zarar-ziy-anın tazmin edilmesidir. Restitutio ad integrum olarak adlandırılan tazminat hukukundaki temel hukuk prensibine göre tazminatın amacının, zarar gören kişinin, zararı hiç oluşmamış gibi eski hale iadesinin sağlanması olduğu kabul edilir. Bu nedenle zarar gö-renin uğradığı zarardan fazlasını tazminat olarak alması amaçlanmaz. Dolayısıyla tazminatın gayesi sadece, zarara uğrayanı olabildiğince eski hale getirebilmeyi sağlamak suretiyle tazmin etmektir.

Bu amaç doğrultusunda müstakbel kazanç kaybı hesaplaması-nda da, haksız fiilden dolayı çalışamayacak veya gelirinden yoksun kalacak kişinin bu kaybının tazmin edilmesi, tazmin edilirken de, yasal olarak tazmin etme yükümlülüğü altında olan kusurlu tarafın ortaya çıkan sonucun veya zararın fazlasını ödemekle karş-ı karşıya bırakılmaması gerekir.

Müstakbel kazanç kaybı, bir kişinin uğramış olduğu haksız fiilden dolayı çalışma hayatına devam edememeye başladığı tarihle, çalışma hayatında geçirmesi muhtemel kalan çalışma süresi arasındaki çalışma hayatından yoksun k-aldığı sürenin tümüdür.

Bir kişinin müstakbel kazanç kaybının hesaplanmasında o kişinin uğradığı haksız fiil veya kaza öncesindeki çalışma hayatı dikkate alınır. Yapılacak hesaplamada haksız fiil veya kaza öncesi çalışma hayatına ilişkin olarak değerlen-dirmeye alınabilecek prensipler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Haksız fiile uğrayan kişinin iştigal etmekte olduğu son işi ve bu işinden kazandığı aylık geliri,
Çalışma hayatındaki sürekliliği,
Çalışma hayatında elde ettiği kariyeri ile gelecekteki kariyer -planları ve beklentileri,
Haksız fiile uğrayan kişinin uzun bir çalışma hayatı boyunca elde edeceği geliri, dava sonucu bir defada toplu bir şekilde tazminat olarak alacak olması,
Kazadan dolayı elde ettiği menfaatler, sağlık sigortaları emeklilik veya sa-katlık ödenekleri vb.
Bu prensiplerden de anlaşılacağı üzere müstakbel kazancın hesaplanmasında sadece çalışamayacak kişinin elde edeceği gelirden yoksun kalması değil, oluşan bu yeni durumdan dolayı elde etmekte olduğu sakatlık veya emeklilik maaşları, -toplu tazminatlar gibi unsurlar da dikkate alınır.

Huzurumuzdaki meselede Davacının, sunduğu şahadet ile kazadan dolayı çalışamayacağını ispat edebilmeyi başardığına kararımızın önceki bölümlerinde değinmiştik.

Haksız fiil davalarında yoksun kalınan -müstakbel kazanç kayıplarının duruşma tarihine kadar olan dönemin özel zarar- ziyan, duruşma tarihinden sonraki dönemin ise genel zarar-ziyan olarak hesaplandığı, içtihatlarımızda belirlenmiş hukuki bir kuraldır.
Davacının kaza tarihinden duruşmanın yap-ıldığı tarih olan 14.7.2014 tarihine kadarki çalışma hayatından mahrum kaldığı süredeki zararı Davacı açısından özel zarar-ziyan niteliğindedir.

Davacı Alt Mahkemenin bu dönemi genel zarar-ziyan içerisine koymakla hata yaptığını, ancak Mahkemenin hükmet-miş olduğu tazminatla adaleti sağladığını ileri sürdü. Alt Mahkeme mavi 190'dan görülmekte olduğu üzere müstakbel kazanç kaybını kaza tarihinden itibaren hesaplamıştır.

Öncelikle Davacının Tafsilatlı Talep Takririnde duruşma tarihine kadar olan dönem içi-n özel zarar-ziyan kapsamında kazanç kaybı talebi olmadığını belirtiriz.

Bu durumda Davacının Tafsilatlı Talep Takririnde duruşma tarihine kadar olan dönem için özel zarar-ziyan kapsamında talepte bulunması gerekirken, bu kapsamda bir talepte bulunmadığ-ını ve ilgili dönemde oluşan özel zarar-ziyan nitelikli kazanç kayıplarını genel zarar-ziyan kapsamında almasına imkan olmadığını belirtmek isteriz. Bu durumun sonucu olarak Davacı, özel zarar-ziyan başlığı altında bir talep yapmadığından, kaza tarihinden -duruşma tarihine kadar olan dönem için kazanç kaybı alma hakkı bulunmamaktaydı. Dolayısıyla bu miktarın müstakbel kazanç kaybından indirilmesi veya Davacı lehine verilmemesi gerekmektedir. Bununla birlikte Davacının, duruşma tarihinden sonraki dönem için m-üstakbel kazanç kaybı alma hakkı bulunmaktadır.

Tüm bu nedenlerle Davacı müstakbel kazanç kaybını içeren bir hüküm elde edebilmesi için artık çalışamayacağını ispat etmiş olmakla birlikte, duruşma tarihine kadar olan dönem için çalışma hayatından yoksu-n kaldığı süreyle ilgili özel zarar-ziyan talebinde bulunmadığından bu orandaki müstakbel kazanç kaybı taleplerinin reddedilmesi gerekirdi.

Dolayısıyla Alt Mahkeme müstakbel kazanç kaybını kaza tarihinden itibaren hesaplayıp duruşma tarihine kadar olan k-ısmın özel zarar-ziyan olduğunu belirlemeyerek özel zarar-ziyanla ilgili, böyle bir ayrıma gidip talepte bulunmamasına rağmen, Davacı lehine kazadan itibaren müstakbel kazanç kaybı için emir ve hüküm vermekle hata etmiştir.

Bu safhada Alt Mahkemenin be-lirlediği müstakbel kazanç kaybına konu tazminat miktarını çoğaltıcı rakam konusundaki bulguları ile birlikte incelemeyi uygun görürüz.

Alt Mahkeme Davacının yaşını dikkate alarak çoğaltıcı rakamın 8 olduğuna karar vermiştir. Alt Mahkeme bu çoğaltıcı ra-kamı tespit ettikten sonra Davacının aylık gelirini 2,020 TL, yıllık gelirini ise 24,240 TL olarak tespit etti. Alt Mahkeme daha sonra yıllık geliri çoğaltıcı rakamla çarptı ve ortaya çıkan rakamı müstakbel kazanç kaybı olarak belirledi.

Davacının aylık- kazancı konusunda bir istinaf bulunmadığından tazminat miktarı ve müstakbel kazanç kaybına ilişkin Davalı yakınmalarını Alt Mahkemenin bu bulgusu üzerinden incelemeyi sürdürürüz.

Davacı sadece genel zarar-ziyan talebinde bulunduğundan müstakbel kazanç- kaybını bu taleple sınırlayacağımızı yukarıda ifade etmiştik. Bu sonuçtan hareketle, müstakbel kazanç kaybının duruşma tarihinden itibaren hesaplanarak ödenmesi gerekir. Duruşma tarihinde Davacı 55 yaşında olduğundan çoğaltıcı rakamın bu yaş dikkate alına-rak belirlenmesi gereklidir. Bu olgudan hareketle, çoğaltıcı rakamın 8 olarak belirlenmesi hatalıdır. Davacının duruşma tarihindeki yaşını dikkate alarak çoğaltıcı rakamı 6 olarak belirleriz.

Yukarıdaki tespitimiz ışığında sonucunda Davacının yıllık kaz-ancını 6 çoğaltıcı rakam ile çarptıktan sonra müstakbel kazanç kaybını 145,440 TL olarak belirleriz.

Belirtilenler ışığında Davalı bu istinaf başlığı altındaki istinafında başarılı olmuştur.

Bu safhada ihtilaf konusu ayni olduğundan Davacının mukab-il istinaf sebeplerinden ilkini Davalının tazminat miktarı ile ilgili istinafı ile birlikte inceleriz:

Muhterem Alt Mahkeme, Davacı lehine genel zarar-ziyan olarak 200,000 TL tazminat ödenmesine emir vermekle ve daha yüksek rakamda genel zarar-ziyan veya -tazminat belirlememekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Davacı lehine 200,000 TL genel zarar-ziyana hükmetmekle hata etti.

Genel zarar-ziyan talepleri ile ilgili Alt Mahkeme Davacı lehine acı, ızdırap ve yaralanmalar nedeniyle Davalı tarafından 200,000- TL ödenmesine hüküm verdi.

Alt Mahkeme Kemp & Kemp Quantum of Damages isimli eserin 2009 yılı baskısı Vol. 3'de yer alan K vs. Hickman davasına atıfta bulunarak o davadaki olguların meseleyle benzerlik arz ettiğine bulgu yapmıştır.

Alt Mahkemenin daya-nmakta olduğu K. Hickman (Quenn's Bench Divison karar tarihi 18.10.1999) kararında kafatası kırığı rahatsızlığı yaşayan kişinin, bu kafatası kırığı ile birlikte yaşamakta olduğu rahatsızlıklar veya yaşaması muhtemel rahatsızlıklar, keza haksız fiil eylemi -sonucunda kafatası ve beyin dışında kaburgasında ve diğer uzuvlarında meydana gelen bedensel yaralanmalar ve incinmeler sebebiyle genel zarar-ziyan miktarı, tarafların uzlaşısı ile 60,000 Stg. olarak belirlenmiştir.

Davacının gerek Tafsilatlı Talep Takri-rinden gerekse duruşmadaki şahadetten ortaya çıkan, birbirini teyit eden olgulara göre, Davacı kaza nedeniyle beyin kanaması geçirdiği, sırt kaburga kemiği kırığı (torakal fraktür) yaşadığı, kazadan sonra 3 kez beyin kanaması komplikasyonunun geliştiği, bu- nedenlerle beyinle ilgili sorunlar yaşayıp raporlarda belirtildiği üzere çalışamadığı hususlarını mahkemede ortaya koymuştur. Buna istinaden Davacının, beyin kanamalarına bağlı olarak devamlı surette baş ağrıları olacağı, bu ağrılardan dolayı agresif oldu-ğu, beyninde oluşan hasarın eski hale dönmeyeceği ve ağrılı durumunun hayatı boyunca devam edeceğini dikkate alarak genel zarar-ziyanın tespiti gerekir.

Davacının akli melekelerini kaybettiği konusunda sunulan şahadet ve raporlardan böyle bir olgunun var-lığı ortaya çıkmadığı cihetle bu hususu genel zarar-ziyan tespiti maksadıyla dikkate almayız.

Huzurumuzdaki istinafta kafatası kırığı Tafsilatlı Talep Takririnde ileri sürülmekle birlikte şahadet ve raporlarda Davacının böyle bir kırık rahatsızlığı yaşam-adığı ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla tazminat belirlenirken bu hususun dikkate alınması gerekirdi.

Huzurumuzdaki istinaftaki Davacının, yukarıda belirttiğimiz ve Alt Mahkemenin dikkate aldığı Hickman Davası'ndaki Davacıdan daha hafif bir yaralanmaya ma-ruz kaldığı, yaşının mezkûr davadaki Davacıdan daha genç olduğu, mezkûr davadaki Davacının ileride muhtemel yaşaması rahatsızlıkların ve belirli oranda eşine ve bakıma muhtaç olarak yaşama durumunun hasıl olması, davanın görüldüğü ülkedeki mahkemeler taraf-ından belirlenen tazminat miktarlarının ülkemize nazaran daha yüksek oluşu gibi faktörleri leh ve aleyhte dikkate aldıktan sonra Davacıya acı ve ızdırap ve bedensel incinmeleri (pain and suffering) için ödenmesi gerekli genel zarar-ziyanı 170,000 TL olarak- belirleriz.

Bu sonuç ışığında Davacı mukabil istinaf sebebinde başarılı olamamış, Davalı ise bu istinafında başarılı olmuştur. Bu sonuçtan hareketle Alt Mahkemenin 200,000 TL olarak belirlediği genel zarar-ziyan miktarının iptal edilerek Davacıya 170,00-0 TL genel zarar-ziyan ödenmesine emir verilmesi gerekir.

Son olarak Davacının ikinci başlık altındaki Mukabil İstinafını inceleriz:

Muhterem Alt Mahkeme, Davacının aracı ile ilgili özel zarar-ziyan taleplerini reddetmekle hata etti.

Davacının özel z-arar-ziyan talebi ile ilgili bu istinaf başlığı incelendiğinde, Davacının Alt Mahkemenin GY 324 plakalı araçta vuku bulan zararla ilgili özel zarar-ziyana hükmetmemekle hata ettiği iddiasını yapmış olduğu görülmektedir.

Alt Mahkeme, zararın miktarı ile i-lgili şahadete itibar etmesine karşın aracın total loss olduğu hususunda herhangi bir şahadet sunulmuş olmadığını belirterek Davacının bu konudaki taleplerini reddetmiştir.
Alt Mahkemede gerek Davacı ve gerekse Tanık No.1 Polis Memuru Savaş Şahin, GY 324 -plakalı aracın kazadan sonra kullanılamaz hale geldiğini ifade ettiler. Bu tanıkların şahadeti istintak dahi edilmemiştir. Sunulan bu şahadetten sonra Alt Mahkemenin, huzurunda bu konuda herhangi bir şahadet olmadığına bulgu yapması hatalı olmuştur. Bu ned-enle Alt Mahkemenin huzurunda istintak dahi edilmemiş bu şahadete itibar ederek kazadan dolayı hasara uğradığı aşikâr olan GY 324 plakalı araç ile ilgili tazminata hükmetmesi gerekirdi.

Yukarıda belirttiğimiz tüm nedenlere bağlı olarak Davacının aracın b-orcunu kendisi ödediği ve kaza nedeniyle bu aracın tamamen kullanılamaz hale geldiğini ispat ettiği sonucuna varılması gerekmektedir. Dolayısıyla Davacının bu araç için ödemiş olduğu 6,067.79 Stg'yi almaya hakkı olduğu sonucuna varırız.

Neticede Davacı b-u başlık altındaki istinafında başarılı olmuştur.

NETİCE

Netice itibarıyla tüm yukarıda söylenenler ışığında Davalı istinafında ve Davacı ise mukabil istinafında kısmen başarılı olduklarından Davacı lehine Davalı aleyhine aşağıdaki şekilde emir ve hüküm -verilir:

Alt Mahkeme hükmü masraflar ve Davalı No.2 ile ilgili kısmı hariç iptal edilir ve,
Davalının Davacıya müstakbel kazanç kaybı için 145,440 TL Acı, ızdırap ve yaralanmalar için 170,000 TL olmak üzere toplam 315,440 TL genel zarar-ziyan ödemesine e-mir ve hüküm verilir,
Davalının Davacıya 6,067.79 Stg. özel zarar-ziyan ödemesine emir ve hüküm verilir,
Genel ve özel zarar-ziyan miktarları üzerinden yasal faiz ödenmesine emir ve hüküm verilir,

İstinaf ve Mukabil İstinaf masrafları ile ilgili herhangi- bir emir verilmez.



Ahmet Kalkan Bertan ÖzerdağPeri Hakkı
Yargıç Yargıç Yargıç


5 Kasım 2019








32






Full & Egal Universal Law Academy