Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 73/2013 Dava No 34/2015 Karar Tarihi 09.10.2015
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 73/2013 Dava No 34/2015 Karar Tarihi 09.10.2015
Numara: 73/2013
Dava No: 34/2015
Taraflar: Fatma Yolcukuş ile Derya Kayakan, vekili Kerem Kayakan arasında
Konu: İhbarname -İhbarnamenin tebliği - Yasal kiraclık - Aydan aya kiracılık - Kiracılık ilişkisini sona erdirmek için aylık ihbar verilmesi gereği - Tam takvim ayı - Tahliye - İhtiyaca binaen tahliye - İhtiyaç kavramının İlk Mahkemenin takdir yetkisine dayanan bir olgu olması.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 09.10.2015

-D.34/2015 Yargıtay/Hukuk 73/2013
(Girne Dava No:2415/2011)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti:Hüseyin Besimoğlu,Ahmet Kalkan,Emine Dizdarlı

İstinaf eden:Fatma Yolcukuş,Ziya Rızkı Cad.No;16-0 Girne.

(Davalı)
ile -

Aleyhine istinaf edilen:Derya Kayakan,yetkili vekili Kerem
Kayakan vasıtasıyla No.36 Yeşiltepe-
Alsancak.
-
(Davacı)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Avukat Ünsal Çağda ve Avukat -Utku Çağda
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Selçuk Gürkan ve Avukat
Akan Gürkan


Girne Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Talât Usar'ın 2415/2011 sayılı davada 6.3.2013 tarihinde verdiği karara karşı, Davalı tarafından -yapılan istinaftır.


------------


H Ü K Ü M


Hüseyin Besimoğlu: Bu istinafta, Mahkemenin hükmünü, Sayın Yargıç Emine Dizdarlı okuyacaktır.

Emine Dizdarlı: Davacı, Girne'de, Ziya Rızkı Caddesi No.160'da kâin dükkânın sahibidir. İstinaf Eden/Davalı ise -konu taşınmaz malın yasal kiracısı olup, bu iş yerinde CD, film, kaset, müzik ve baskılı T-Shirt gibi eşyaların satışı ile iştigal etmektedir.

Davalı, 1.1.2008 tarihli yazılı Kira Sözleşmesi ile söz konusu dükkânı, 1.1.2008 tarihinden 31.12.2008 tarihine- kadar ayda 1300 Türk Lirası kira ile kiraladı. Taraflar arasında akdedilen Kira Sözleşmesi 31.12.2008 tarihinde sona ermiş olmasına rağmen, Davalı dava konusu iş yerini tasarrufunda tutmaya devam etti. Bunun üzerine taraflar sözlü bir anlaşma yaparak söz -konusu iş yerinin kirasını 1.1.2009 tarihinden itibaren ayda 1400 Türk Lirası olarak tespit ettiler ve Davalı Davacıya ayda 1400 Türk Lirası kira ödemeye başladı. Bir süre sonra Davalı, 2010 senesi Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları kira bedellerini -ödemedi ve neticede Davacı, Davalı aleyhine, Girne Kaza Mahkemesinde 2593/2010 sayılı davayı ikâme etti. Ancak mezkûr dava, 25.5.2011 tarihinde Davalının kira borçlarını ödemesi üzerine geri çekildi. Davacı, 12.9.2011 tarihinde Davalıya gönderdiği bir ihba-rname ile, dava konusu iş yerine makûl surette ihtiyacı olduğu nedeniyle aralarındaki muhtemel her türlü kira ilişkisini feshetti ve tasarrufunda bulundurduğu dükkânı 31.10.2011 tarihine kadar tahliye etmesini talep etti. Davacı, dava konusu iş yerini boşa-ltmayan Davalı aleyhine, makûl surette ihtiyacı olduğunu ileri sürerek tahliye davası açtı.

Davalı ise dosyaladığı Müdafaa ve Mukabil Talep Takririnde, Davacı tarafından ileri sürülen hususları reddederek, özetle: Davalının 1.6.2011 tarihinden itibaren d-ava konusu iş yerinde 1 yıllık süreli mukaveleli kiracı olduğunu, bu nedenle Davacının gönderdiği 12.9.2011 tarihli fesih ihbarının hatalı veya kiracılık münasebetlerinin sona erdirilmediği nedeniyle hukuken geçersiz olduğunu, dava konusu yerin tahliyesini-n talep edilmesinin esas sebebinin Hititbet Office'e veya daha yüksek kirayla kiralamak olduğunu, bu nedenle Davacının konu dükkâna makûl surette ihtiyacı olmadığını iddia ederek, tahliye emri verilmemesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Davayı dinleyen Al-t Mahkeme, Davacının ve eşinin işsiz oldukları hususunu dikkate alarak, Davacının bu dükkâna makûl surette ihtiyacı olduğu bulgusuna vardıktan sonra, böyle bir tahliye kararının verilmesinin makûl olup olmadığı hususunu da inceleyerek, tahliye kararının ve-rilmesinin uygun olduğu kanaatine vardı ve Davalının konu dükkânı tahliye etmesine karar verdi. Alt Mahkeme ayrıca, Davalının işini devam ettirebilmesi için alternatif bir dükkân bulmasına veya taşınmasına olanak sağlamak üzere ve 1400 Türk Lirası kullanım- bedeli ödenmesi halinde, tahliye emrinin 30.4.2013 tarihine kadar durmasına ilişkin bir emir verdi.

İstinaf bu karara karşı Davalı tarafından yapılmıştır. İstinaf ihbarnamesi 5 istinaf sebebi içermekle birlikte, Davalının iddialarını esas itibarı ile ik-i ana başlık altında toplamak mümkündür.
Şöyle ki:
Alt Mahkemenin huzurunda verilen şahadet ışığında, Davacı tarafından Davalıya gönderilen ihbarnamenin kanunen yeterli veya usulüne göre tebliğ edilmiş olmadığı veya söz konusu ihbarın gerçekten Davalıya -verildiği veya onun tarafından alındığı veya bilgisine getirildiğine dair şahadet bulunmadığı ve bu nedenle Davalının 1.11.2011 tarihinden itibaren yasal kiracı statüsüne girdiği bulgusu hatalıdır.
Alt Mahkemenin, Davacının mevcut şahadeti ışığında konu dü-kkâna makûl surette ihtiyacı olduğu konusunda vardığı sonuç hatalıdır.

Alt Mahkeme kararında, 1.istinaf sebebi ile ilgili aynen şunları söyledi:

"Dava konusu dükkânın aynı zamanda Davalının iş yeri
olduğu ihtilâfsız bir olgudur. Bu duru-mda Emare No.2 ihbarın 12.9.2011 tarihinde Davalının iş yeri adresine bırakılmak suretiyle tebliğ edildiğini doğru kabul eder, bulgu yaparım.
Davalının 1.6.2011 tarihinden sonra aydan aya
kiracı statüsünde dava konusu dükkânı tasarrufunda bulundurduğun-a ve Emare No.2 ihbarın 12.9.2011 tarihinde Davalıya tebliğ edildiğine dair yapmış olduğum bulgular ışığında Emare No.2 ihbarda tahliye için öngörülen sürenin 31.10.2011 tarihinde dolmasıyla birlikte Davalının 1.11.2011'den itibaren yasal kiracı statüsüne -girmiş olduğunu doğru kabul ederim."(Bak:Mavi 90)


17/1981 sayılı Kira (Denetim) Yasası'nın (27/2011 sayılı Yasa ile değiştirilmiş şekliyle) 14(1) maddesi yazılı bir ihbarın kiracıya nasıl tebliğ edileceğini veya verileceğini düzenlemektedir.

Y-asanın 14(1) maddesi aynen şöyledir:

"14.(1) İlgili Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü ve bu Yasa
uyarınca tüzüğe bağlı olmak koşuluyla herhangi
bir ihbar, başvuru, istem veya bu Yasa uyarınca
yapılan sair evrak yaz-ılı olur ve tebliğ edilecek
olan kişinin kendisine verilmek veya Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'ndeki son ikâmetgâh veya iş
adresine bırakılmak veya Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nde en son bilinen pos-ta adresine
taahhütlü posta ile gönderilmek suretiyle tebliğ
olunabilir ve kendisine tebliğ edilecek olan
kişi, kendisi tarafından usulüne uygun olarak
yetkili kılınmış herhangi bir vekili de kapsar.
- (2) .................................. "

Görülebileceği gibi, Yasanın 14(1) maddesi, sözü edilen ihbarnamenin, Davalıya, iş adresine bırakılmak suretiyle tebliğ edilmesine cevaz vermektedir. Böyle bir tebliğin yapılmış olduğunu kanıtlamak külfet-i bunu iddia eden Davacıya düşmektedir. Davalı, Davacı tarafından gönderildiği iddia edilen ihbarın gerçekten ona verildiği veya onun tarafından alındığı veya ihbarın muhteviyatının bilgisine getirildiği hususlarının ispat edilmediğini, bu konuda Mahkeme h-uzurunda şahadet bulunmadığını ve bu nedenle Davalının 1.11.2011 tarihinden itibaren yasal kiracı olduğu hususunun ispat edilmediğini ileri sürmektedir.

Davalının Müdafaa ve Mukabil Talep Takriri incelendiği zaman, Davalıya usulüne uygun bir tebliğ yapı-lmadığı iddiası yer almamaktadır. Ancak Davalı kendisine yapılan fesih ihbarının hatalı veya hukuken geçersiz olduğu iddiasını, 12.9.2011 tarihinde yapılan tebliğe ve Davalının ilgili tarihte konu dükkânın yasal kiracısı olup olmadığı hususuna bağlamaktadı-r. Davalıya göre, Davalı 1.6.2011 tarihinden itibaren dava konusu iş yerinde "1 yıllık süreli mukaveleli" kiracıdır. Dolayısıyla, tebliğ ile ilgili şahadete kısaca değinmeyi uygun gördük.

Alt Mahkeme huzurundaki ihtilâfsız şahadete göre, Emare No.2 12.9-.2011 tarihli ihbar Davalının iş yerinde, Davalının gelinine verilmiştir. Ancak Davalının bu ihbarla ilgili bilgi sahibi olması, onu almasıyla ve okumasıyla mümkündür (Bak:Hukuk/İstinaf 7/71, Yargıtay/Hukuk 106/85 D.2/86). İstinafa konu dava zabıtlarına gö-re, Davalının gelinine bırakılan Emare No.2 ihbarın muhteviyatı Davalının bilgisine geldikten sonra (Mavi 62), Davalının ihbar ile birlikte, "panik halinde" Avukatına gittiği ve Avukatının söz konusu ihbara istinaden Emare No.7 cevap yazısını hazırladığı a-nlaşılmaktadır. Bu husus sadece, Davalı tarafından değil, Müdafaa Tanığı No.3 Avukat Utku Çağda'nın şahadeti ile de teyit edilmektedir (Mavi 76 ve 77).

Dolayısıyla, 12.9.2011 tarihli Emare No.2 ihbarın Davalı tarafından alındığı veya ihbarın muhteviyatın-ın Davalının bilgisine geldiği hususu, Davacı tarafından kanıtlanmıştır. Bu itibarla, Davalının söz konusu ihbarı almadığı veya muhteviyatının bilgisine gelmediği iddiasına itibar etme olasılığımız yoktur. Bu durumda, Alt Mahkemenin, Davalıya yapılan tebli-ğ ile ilgili bulgusunda hata yoktur.
Gerek şahadetten gerekse Alt Mahkemenin yapmış olduğu bulgulardan görülebileceği gibi, taraflar arasında imzalanan Emare No.1 Kira Sözleşmesinin 31.12.2008 tarihinde sona ermesine rağmen, Davalı istinafa konu dükkânı -tasarrufunda tutmaya devam etmiştir. Davalı, Emare No.1 Kira Sözleşmesi gereğince 1300 Türk Lirası kira bedeli ödemekte idi. Bu sözleşmenin hitamında, tarafların sözlü olarak anlaşmaları üzerine, Davalı ayda 1400 Türk Lirası kira ödemeye başlamıştır. Daval-ı en son Mayıs 2010 ayına ait kirayı ödedikten sonra, Haziran-Eylül 2010 aylarına ait kiraları ödemedi. Davacı Girne Kaza Mahkemesinde açtığı 2593/2010 sayılı dava ile, Davalıdan ödenmeyen kira bedellerini talep etti. Mayıs 2011 ayı da dahil olmak üzere mü-tebaki borç olan 16,800 Türk Lirasının ödenmesi üzerine, dava 25.5.2011 tarihinde geri çekilmiştir.

Davalı, mütebaki borcunun ödenmesi üzerine, Davalının aydan aya kiracı statüsüne girmediğini ve taraflar arasında 1.6.2011 tarihinden itibaren 1 yıl sürel-i bir kira ilişkisi kurulduğunu ileri sürmektedir.

2593/2010 sayılı davada talep edilen mütebaki kiraların karara bağlanması veya Davalı tarafından ödenmesi istisnai bir durum olmadığı sürece, taraflar arasında yeni bir kira ilişkisi yaratmaz veya müteba-ki kirayı ödemekle yeni bir kira ilişkisinin kurulmasına yasal olanak yoktur. Mevcut şahadet ışığında, Davalı, 1.6.2011 tarihinden itibaren aydan aya kiracıdır.

Davalının statüsüyle ilgili olarak aydan aya kiracı statüsü sonucuna vardıktan sonra, kiracı-lık ilişkisini sona erdirmek için bir aylık ihbar verilmesi gerekmektedir (Bak:Yargıtay/Hukuk 42/83 D.31/83).

Yine bu konu ile ilgili Hill and Redman's, The Law of Landlord and Tenant, 15th edition, sayfa 533'de şöyle denmektedir:

"the expression "mont-h" shall, in all deeds, contracts and
other instruments made or coming into operation after
December 31, 1925 unless the context otherwise requires,
means a calendar month."


Yukarıdan anlaşılacağı üzere, 31 Aralık 1925 tarihinden s-onra tüm senetlerde (deeds), sözleşmelerde (contracts) ve diğer kıymetli belgelerde (instruments) kullanılan "ay" deyimi tam bir takvim ayını ifade etmektedir.

Davacı tarafından Davalıya gönderilen ihbar 12.9.2011 tarihli olup, Davalı tarafından aynı gün- alınmıştır. Söz konusu ihbarname tetkik edildiğinde, Davacının Davalıdan konu dükkânı en geç 31.10.2011 tarihine kadar teslim etmesini talep ettiği görülür. Bu durumda, mevcut içtihat kararlarına göre, ilgili yılın 31 Ekim'inde sona eren bir aylık bir ihb-arname, kira münasebetini feshetmek için yeterlidir. Davacının gönderdiği 12.9.2011 tarihli ihbar neticesinde, Davalıya 1 aylık ihbar süresi verildiği sabittir. Davalının aydan aya kiracı olması nedeniyle bir aylık bir ihbarname geçerli bir ihbarnamedir (B-ak:Yargıtay/Hukuk 27/81 D.24/81, Yargıtay/Hukuk 42/83 D.31/83, Glykes V Joannides 24 C.L.R. 220 ve Eastaugh and Others V Macpherson (1954) 3 All ER 214).

Yukarıda izah ettiğimiz sebeplerden dolayı, Alt Mahkemenin, Davalının 1.11.2011 tarihinden itibaren -yasal kiracı olduğu hususundaki bulgusuna müdahale etmemiz gerektiğine ikna olmadık. Bu nedenle 1.istinaf sebebi reddolunur.

2.istinaf sebebine gelince;

İstinaf Eden/Davalı, Alt Mahkemenin, davanın mevcut olgularını dikkate alarak, Davacının konu dükk-âna makûl surette ihtiyacı olduğu ve talep edilen tahliye emrinin verilmesinin makûl olduğu kanaatine varmakla, keza böyle bir tahliye emri vermekle hata ettiğini ileri sürmektedir.

Bu meselede uygulanan 17/1981 sayılı Kira (Denetim) Yasası'nın 7(1)(g) m-addesi (27/2011 sayılı Yasa ile değiştirilmiş şekliyle) şöyledir:

"7.(1) Bu Yasa kapsamına giren herhangi bir taşınmaz malın
tahliyesine ilişkin hüküm veya emir ancak
aşağıdaki hallerde verilir:

(a)
(b)
-(c)
(d)
(e)
(f)
(g) Taşınmaz mala, kiralayan veya eşinin veya on sekiz
yaşını doldurmuş olan herhangi bir evlâdının makul
surette ihtiyacı olması halinde;"

Alıntısı yapılan ilgili maddenin içeriği-nden görülebileceği gibi, makul ihtiyaca dayanılarak tahliye talep edilen davalarda, Davacının tahliye talebinde başarılı olabilmesi için iki hususu ispat etmesi gerekir:

Dava konusu taşınmaz mala kendisinin veya eşinin veya 18 yaşını bitirmiş bir çocuğun-un makul surette ihtiyacı olduğu.
Tahliye emrinin verilmesinin makul olduğu.

Yukarıda belirtilen bu hususları ispat eden veya ispat
yükümlülüğünü yerine getiren Davacı lehine tahliye emri verilmesi gerekir.

Davalı, Davacının tahliye talebinde samimi ol-madığını, kendisinin tahliye edilmesi durumunda dükkânın Hititbet'e kiralanacağını iddia etmiştir.

Bu konu ile ilgili Alt Mahkeme, kararında, (Mavi 91) şöyle demiştir:

"Özetlediğim şahadet ışığında Davalının, Davacının esas
niyetinin dükkânı Hi-titbet'e kiralamak olduğunu ispat
ettiğini kabul etmek kanaatimce mümkün değildir. Davalı
tarafın bu yöndeki iddiaları tahmin olmanın ötesine
geçebilmiş değildir. Hititbet önce bir dükkânla
başlayıp işi büyüttüğünü ve sürekli ge-nişlediğini bizzat
Davalı söylemiştir. Mezkûr bahis şirketinin
tasarrufundaki dükkânların mevcut iş hacmi açısından
yetersiz olduğu, işi genişletmek istedikleri yönünde bir
şahadet huzurumda mevcut değildir. İzah ettiklerim
- ışığında ve bu yöndeki şahadeti bir bütün olarak dikkate
aldığım zaman Davalının bu noktadaki iddiasının iddia
olmanın ötesine geçemeyeceği kanaatine varır, Davacının
niyetinin iddia edildiği şekilde olduğunu Davalının
is-pat edemediğine dair bulgu yaparım. Davacının
düşündüğü işi kurabilmesi için alternatif başka bir
taşınmazının olduğuna dair bir iddia ise huzurumda
mevcut değildir. Bu durumda halen herhangi bir işte
çalışmayan Davacının, iş ya-pmak için tek alternatifinin
dava konusu dükkânın tasarrufunu geri almak olduğunu
doğru kabul eder, mezkûr dükkâna makul surette
ihtiyacının olduğuna dair bulguya varırım."

Yukarıda yapılan alıntıdan açıklıkla görülebilecektir ki,- Alt Mahkeme ihtiyaç konusuna gereken titizlikle eğilmiş ve bir bulguya varmıştır.

Tahliye davalarında "ihtiyaç" konusu bir olgu meselesidir (Bkz:Yargıtay/Hukuk 94/85 D.10/86) ve tahliye emrinin verilmesinin makul olduğu bulgusunun objektif bir teste ta-bi tutulması gerekmektedir. Bu hususun kanıtlanması büyük oranda tahliye ile esasa ilişkin olguların kanıtlanmasına bağlıdır (Bkz:Yargıtay/Hukuk 49/90 D.3/91).

Alt Mahkeme huzurundaki ihtilâfsız olgulara göre, Davacı ev hanımıdır. Davacının eşi ise dülge-r olup, önceleri Alsancak'ta kendi işini yürütmekte idi. Davacının eşi bazı nedenlerden dolayı işini devam ettirememesi üzerine, bir süreliğine Güney Kıbrıs'ta çalışmıştır. Davacının eşi uzun bir süreden beri işsizdir. Yine Davacının ve eşinin iş yeri olar-ak kullanabilecekleri başka bir dükkânları olmadığı, Davalı tarafından da kabul edilmektedir veya Davalı bunun aksine bir iddia ileri sürmemiştir.

Bu konuda Yargıtay/Hukuk 8/77'de şu görüşlere yer verilmiştir:

"Bir alt kademedeki mahkemenin olgular hu-susunda yaptığı
herhangi bir bulguya Yüksek Mahkeme, İstinaf Mahkemesi
olarak kolay kolay müdahale etmez. Bilhassa mahkemenin
olgular hususundaki bulgusu şahadet verenlerin, şahadet
verirken takındıkları tavır ve hareketlerine i-stinat
ettirilmişse, İstinaf Mahkemesinin bu gibi bulgulara
müdahale etmezden önce çok dikkatli davranması gerekir.
Ancak alt kademedeki mahkemenin bulgusu, mahkeme
huzurunda verilen direkt veya zahiri delillere istinat
e-ttirilmişse ve alt mahkemenin bu hususta verdiği
gerekçeler ikna edici değilse veya Mahkeme huzurunda
verilen direkt veya zahiri deliller tarafından
desteklenmiyorsa, İstinaf Mahkemesinin bu gibi bulgulara
müdahale etmesi gereki-r."


Görülüyor ki "ihtiyaç" hususunda Alt Mahkemenin önünde şahadet vardı ve Alt Mahkeme huzurundaki şahadeti değerlendirdikten sonra Davacının konu iş yerine ihtiyacı olduğu hususunda bir bulgu yaptı. Yargıtay/Hukuk 56/81 D.6/82'de vazedilen ilkeye g-öre, Yasanın öngördüğü "makul surette ihtiyaç" tabirinden, dava günündeki ihtiyacın murat edildiği ve bu ihtiyacın dava gününde mevcut olması gerektiğidir. Yine bu konuda bu kaynağa başvurulabilir (Bkz:Aitkin V Shaw 1933 S.L.T p 21 at p.23). Alt Mahkemenin- "ihtiyaç" konusundaki bulguyu yapabilmesi için önünde yeterli şahadet olmadığını söylemeye imkan yoktur. Bu hususa ilaveten Alt Mahkemenin dikkate alınması gereken faktörleri dikkate almadığı veya dikkate alınmaması gerekenleri dikkate aldığını söylemek d-e olası değildir.

Davalı, Davacının bu iddialarında veya tahliye talebinde samimi olmadığını, konu yeri Hititbet'e kiralayacağını, dolayısıyla art niyetle hareket ettiğini ileri sürmektedir.

Yüksek Mahkeme, İstinaf Mahkemesi olarak şahitlere inanıp i-nanmama hususunda alt mahkemenin varmış olduğu kanaati hangi hallerde bozabileceğini veya tadil edebileceğini daha evvel vermiş olduğu birçok kararda sarahaten belirtmiştir. Bu gibi hallerde Alt Mahkemenin kanaatinin kesin bir şekilde yanlış olduğu hususun-da İstinaf Eden/Davalının, Yüksek Mahkemeyi ikna etmesi gerekir (Bkz:Hukuk/İstinaf 8/70 ve Hukuk/İstinaf 8/71).

Alt Mahkeme, Davacının tahliye talebinde samimi olup olmadığıyla ilgili şahadeti tümüyle değerlendirmeye tabi tutmuş ve Davalının bu iddiası-nın "iddia olmanın ötesine geçemeyeceği" kanaatine varmıştır.

Alt Mahkemenin bu kanaatinin yanlış olduğu hususunda, İstinaf Eden/Davalı tarafından ikna edilmedik. Bu nedenle Davalının bu iddiasını reddederiz.

Netice itibarıyla, Alt Mahkemenin, dava ko-nusu dükkâna Davacının veya eşinin makûl surette ihtiyacı olduğu ve Mahkemenin böyle bir tahliye emri vermesinin makûl olduğu bulgusu hatalı değildir. Bu nedenle 2.istinaf sebebinin de reddedilmesi gerekir.

Kararın bu aşamasında önemli bir hususa değinm-eyi uygun gördük. Şöyle ki:
17/1981 sayılı Kira (Denetim) Yasası 27/2011 sayılı Değişiklik Yasası ile değiştirildi. Bu Değişiklik Yasası 2.5.2011 tarihinde yürürlüğe girdi. Değişiklik Yasası yürürlüğe girmezden önce Yasanın 7(1)(g) maddesi bir koşul bendi- içermekte idi.

Bu koşul bendi aynen şöyle idi:
"7(1)(g) ..............................
Ancak, meselenin bütün ahval ve şeraiti muvacehesinde, tahliye hükmü veya emri verilmesinin böyle bir hüküm veya emir verilmemesine nazaran daha büyük müşkülat yar-atacağı hususunda müstecir Mahkemeyi tatmin ettiği takdirde bu bend hükümleri tahtında tahliye emri veya hükmü verilmez."

Geçmiş birçok içtihat kararlarımızdan da görülebileceği üzere, Davacı tahliye emrinin verilmesinin makul olduğunu ispat etmiş ol-sa dahi, Alt Mahkeme, huzurundaki şahadet ışığında tahliye emri verilmesiyle Davalının Davacıya nazaran daha büyük zorluklarla karşı karşıya kalacağına kanaat getirmesi halinde, Davacının tahliye talebini reddedebilirdi.

Bu davanın 27/2011 sayılı Yasa i-le yapılan değişiklikten sonra dosyalanmasına rağmen, İstinaf Eden/Davalı, tahliye emri verilmesinin Davalıya daha büyük müşkülat yaratacağı iddiasını hem Alt Mahkemede hem de bu istinafın dinlenmesi esnasında ileri sürmüş ve Alt Mahkemenin bu hususu hatal-ı değerlendirdiğini iddia etmiştir.

Alt Mahkeme, kararının ilgili kısmında (Mavi 93), bu hususları detaylı bir şekilde incelemiş ve tahliye emri verildiği takdirde, Davalının uğrayacağı müşkülatın, emrin verilmediği takdirde Davacının uğrayacağı müşkülâ-ta nazaran, daha az olduğu kanaatine varmıştır.

Halbuki, 27/2011 Değişiklik Yasası ile değiştirilen 17/81 sayılı Yasada 7(1)(g) maddesindeki "Ancak" ile başlayan koşul bendi tamamen ortadan kaldırılmıştır. Dolayısıyla Alt Mahkeme bu hususu gözden kaçırar-ak, Yasa maddesinde olmayan bir hususu incelemiştir. Alt Mahkemenin "müşkülat" konusunu uzun uzadıya incelemesine veya müşkülat konusunu ayrı bir sebep olarak ele alıp karara bağlamasına gerek yoktu.

Yasada yapılan değişiklikten sonra bu husus tahliye em-rinin verilmesine etken değildir veya Alt Mahkeme Davalının daha fazla müşkülat ile karşılaşacağı nedenine istinaden Davacının tahliye talebini reddedemez.

Önümüzdeki meselede Alt Mahkemenin "müşkülat" konusunda yaptığı inceleme neticesinde vardığı sonu-ç bu davanın neticesini etkilemediğinden hata yaptığı söylenemez.

Netice itibarıyla istinaf reddolunur. İstinaf Edenin, istinaf masraflarını, Aleyhine İstinaf Edilene ödemesi emrolunur.



Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan Emine Dizdarlı
Y-argıç Yargıç Yargıç




9 Ekim, 2015











13






Full & Egal Universal Law Academy