Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 71/2009 Dava No 19/2011 Karar Tarihi 13.10.2011
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 71/2009 Dava No 19/2011 Karar Tarihi 13.10.2011
Numara: 71/2009
Dava No: 19/2011
Taraflar: Hüseyin Erzurumlu ile Şuayip Eser arasında
Konu: Gayri menkul satışı - Satış bedelinin tamamen ödenmesine rağmen devir işleminin yapılmaması nedeniyle ödenen para ve faizinin talep edilmesi - İlk Mahkemenin Davacı lehine hüküm vermesi - Davalının hükmü istinaf etmesi - Davalının yalnız faiz ile ilgili istinaf sebebinde başarılı olması - Yargıtay, İlk Mahkemenin faiz ile ilgili verdiği hükmün iptal ederek, tediye tarihine kadar yasal faiz ödenmesi için emir vermesi. Ön itiraz - Davanın Emir 2 nizam 6 altında ikame edilemeyeceği ön itirazı.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 13.10.2011

-D. 19/2011 Yargıtay/Hukuk 71/2009
(Girne Dava No: 2413/2006)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Mustafa H. Özkök, Narin F. Şefik, Hüseyin Besimoğlu.
İstinaf eden: Hüseyin Erzuruml-u, Nasır Güneş Sokak, Kooperatif
Merkez Bankası Yanı, Girne
(Davalı)
- ile -
Aleyhine istinaf edilen: Şuayip Eser, Akçiçek Hastahanesi, Girne
- (Davacı)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Avukat Aytekin Özalkım
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Arkun Zeka.


Girne Kaza Mahkemesi Başkanı Mehmet Türker'in ve Kaza Mahkemesi Yargıcı Fatma Şenol'un 2413/2006 sayılı dava-da 30.6.2009 tarihinde verdiği karara karşı, Davalı tarafından yapılan istinaftır.


---------------


K A R A R

Mustafa H. Özkök: Bu istinafta Mahkemenin kararını Sayın Yargıç Narin F. Şefik okuyacaktır.

Narin F. Şefik: Davacı Hukuk Muhakemeleri Usulü -Tüzüğü Emir 2 nizam 6 altında ikame ettiği davasında Davalı ile Zeyko Yolu Deniz Sokak no.73 (11)'deki gayrimenkulu 60.000 YTL'ye satın almak için sözlü bir anlaşma akteylediklerini, Davalıya satış bedelini 3 taksit halinde bir tamam ödediği halde gayrimen-kul malı adına devretmediğini, bunun üzerine Davalıyı Girne Polis Müdürlüğüne şikayet ettiğini, şikayet neticesinde gayrimenkulun başka bir kişi adında kayıtlı olduğu ve Davalı'nın bu gayrimenkul ile ilgisi olmadığının saptandığını, Davalı'nın konu gayrime-nkul ile ilgili anlaşmayı "hilekarca ve/veya sahtekarca ve/veya Davalıyı aldatarak ve/veya kandırarak akteylediği" iddiası ile ilgili tafsilât vererek Davalıdan ödediği 60.000 YTL'nin faizi ile birlikte iadesini talep etmiştir.

Davalı Davacı'nın iddiala-rını red ederek, hiçbir zaman Davacı ile gayrimenkul satışı için anlaşma yapmadığını ve Davacı'dan herhangi bir para almadığını ileri sürmüş ve ayrıca hile iddiası içeren bir davanın Emir 2 nizam 6 altında ikame edilmesinin hatalı olduğunu ve bu şekilde da-vanın ileriye gitmemesi gerektiğine dair bir ön itirazda bulunmuştur.

Bidayet Mahkemesi davayı dinledikten sonra gerekçeli kararında ön itirazı reddetmiş ve Davacı'nın davasını ihtimaller dengesi prensibi ışığında layıkı veçhile isbat ettiği kanaatine v-ararak Davacı lehine ve Davalı aleyhine 60.000 YTL ve bu meblağ üzerinden 2.11.2005 tarihinden tamamen tediye tarihine kadar %24 faiz ve dava masrafları için hüküm vermiştir.

Davalı Bidayet Mahkemesinin bu kararından 14 istinaf sebebi ile istinaf etmişt-ir. İstinafın dinlenmesi esnasında İstinaf Eden istinafını 2 başlık altında şu şekilde toplamıştır.

Davacı davasını Davalı'nın hilesine dayamakla beraber davayı Emir 2 nizam 1 değil de, Emir 2 nizam 6 altında ikame etmekle hata etti. Bu hata bir usulsüzl-ük değil, bir hukümsüzlük ihtiva ettiğinden Bidayet Mahkemesinin bu hatanın usulsüzlük teşkil ettiği doğrultusundaki kararı hatalıdır.
Davasını isbat etme külfeti Davacıya ait olduğu halde ve Davacı davasını ispat edememesine rağmen, Davacı lehine hüküm v-ermekle Bidayet Mahkemesi hata yaptı.

Ön itiraz ile ilgili istinaf sebebini incelediğimiz zaman bir davanın ne şekilde ikame edileceğinin Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü'nün 2. emrinde yer aldığını görürüz.

Emir 2 nizam 1 başka bir kural olmaması halind-e Kaza Mahkemesindeki davaların celpname ile ve tüzüğün sonunda yer alan, forma 1 veya 2'ye uygun bir şekilde, ikame edileceğini belirtir. Emir 2 nizam 1 altında ikame edilen bir dava celpnamesinde Davacı'nın talebi kısa bir şekilde celpnamenin arkasında y-er almaktadır.

Emir 2 nizam 6 ise, hangi koşullarda Davacı'nın davadaki tafsilat ihtiva eden talebinin dava celpnamesinin arkasında yer alabileceğini izah eder.

Emir 2 nizam 6 aynen şöyledir:

"6. In actions-

(1) Where the plaintiff seek-s to recover a debt
or liquidated demand in money payable by the
defendant, with or without interest, arising-
(a) upon a bond or upon a contract, express or
implied (as, for instance, on a bill of
exchange, promissory note or cheque, or other-
contract debt); or
(b) on a guarantee, where the claim against the
principal is in respect of a debt or liquidated
demand; or
(2) Where a landlord seeks to recover possession
of immovable property, with or without a claim for
rent, aga-inst the tenant whose term has expired or
has been duly determined by notice to quit, or has
become liable to forfeiture for non-payment of rent,
or against persons claiming under such tenant; or
(3) Where the plaintiff seeks to recover- possession
of a specific chattel with or without a claim for the
hire thereof or for damages for its detention; and
(4) In all other actions in the District Court
(except actions for libel, slander, malicious
prosecution, false impr-isonment, seduction or breach
of promise of marriage, and actions in which fraud is
alleged by the plaintiff);
the writ of summons may, at the option of the
plaintiff, be specially indorsed with a statement of
his claim, or of the remedy o-f relief to which he
claims to be entitled."


Emir 2'nin 6. nizamın 4. bendi neşren hakaret, sözlü hakaret, kötü niyetle -kovuşturma, haksız yere hapislik, iğfal, evlenme sözünü yerine getirmeme veya Davacı'nın hilesinin varlığı ileri sürülen davaların Emir 2 nizam 1 altında ikame edilmesi gerektiğini açık bir şekilde belirtmektedir.

Bu davada Davacı, Davalı'nın hileli dav-randığını, Emir 2 nizam 6 tahtında dosyaladığı dava celpnamesinde ileri sürmüştür. Bu durumda ilk etapta Davacı'nın davasını Emir 2 nizam 6(4)'e uygun bir şekilde ikame etmediği kesindir. Davalı bu konudaki itirazını Müdafaa Takririnde iptidai itiraz olara-k ileri sürmüştür.

Bidayet Mahkemesi Davalı'nın iptidai itirazını tezekkür ederken, Davacı'nın davasını yanlış nizam altında ikame ettiğini kabul etmekle beraber bu hatayı usulsüzlük olarak kabul etmiş ve Davalı'nın bu usulsüzlük ile ilgili şikayetini za-manında yapmadığını, Davalı'nın davanın iptaline ilişkin talebini makul adımlar atmadan Mahkeme huzuruna getirdiğini söylemenin mümkün olmadığını kabul ederek ön itirazı red etmiştir.

Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü'ne uyulmadığında ne olduğunu izah eden- emir, Emir 64'dür. Emir 64 nizam 1 ve 2 aynen şöyledir:

"1. Non- compliance with any of these rules, or with
any rule of practice for the time being in force, shall
not render any proceedings void unless the Court or
Judge shall so direct, but such pr-oceedings may be set
aside either wholly or in part as irregular, or amended,
or otherwise dealt with in such manner and upon such
terms as the Court or Judge shall think fit.
2. No application to set aside any proceeding for
irregularity shall be allo-wed unless made within
reasonable time, nor if the party applying has taken
any fresh step after knowledge of the irregularity."

-Emir 64 nizam 1 açıkca Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü'nde yer alan kurallara uyulmamasının işlemi geçersiz yapmayacağını, ancak Mahkemenin işlemin geçersiz olduğuna karar verebileceğini, işlemlerin usulsüz oldukları gerekçesiyle tamamen veya kısmen iptal -edilebileceği gibi, işlemin tadil edilmesine emir verilebileceğini veya Mahkemenin uygun göreceği işleme tabi tutabileceğini ifade etmektedir.

1959 yılında karara bağlanmış Kyriacos (Alias Koullıs) Protopapas v. Eleni (Alias Lella) Spyrou Vassillou 1-959-60 vol. 24 page 132 davasında Zeka Bey kararında (sayfa 134) Emir 2 nizam 6'ya aykırı bir şekilde dosyalanan celpnamenin ancak usulsüzlük teşkil ettiğini kabul eden İlk Mahkemenin kararının doğru olduğunu belirtmiştir.

"The trial Court ruled that -although the writ was
not capable of being specially indorsed, fresh steps
taken in the proceedings amounted to a waiver and the
Court having treated the defect as a mere irregularity
overruled the objection under rule 2, Order 64 o-f the
Civil Procedure Rules. Indeed if the default in
question amounted to nullity the proceedings followed
in the action are automatically nullified.
....................................................
.........................-...........................
We are of the opinion that the Court below was
right in treating the defect in question as a mere
irregularity." (underline supplied)


Yine Yargıtay/Hukuk 93/99 (D.15/2004) sayfa 19'da
"... usul kuralların-dan herhangi birine aykırı bir işlem yapıldığı zaman o işlemi iptal etmek zorunlu değildir. İptal adaletsizliğie neden olacaksa Mahkeme daha farklı bir önlem (müeyyide) alarak işlemin geçerli kalmasına karar verebilir."
denmiştir.
Yargıtay/Hukuk 3/75'da 3.- sayfada ise Emir 64 nizam 1 ve 2 değerlendirilirken;
"usulsüzlük ile ilgili şikayetin istidanın esasına cevap veren bir takrirde değil de önceden, başka herhangi bir adım atılmaksızın, yapılan bir müracaat ile ileri sürülmesini öngörmektedir" denmiştir. -

Bu davada Davalı, davanın Emir 2 nizam 1 altında ikame edilmiş olması gerektiği hususunu 9.4.2007 tarihli Müdafaa Takririnde ileri sürmüştür. Dava 8.11.2006'da dosyalanmış ıspat-ı vucut kaydı ise 21.12.2006 tarihinde dosyaya girmiştir. 15.1.2007 tarih-inde Müdafaa Takriri dosyalanmadığı için hüküm talep eden bir istida dosyalanmış ve bu istida 9.2.2007'ye 6.3.07, 22.3.07 ve en son 9.4.07'e tayin edilmiş, 9.4.2007'de müdafaa takriri dosyalandığı için bu istida geri çekilmiştir. Davalı'nın 15.1.2007 tarih-inde yukarıda belirtilen istida maksatları için Mahkemede hazır olduğu ve bu istidanın müteaddit kez ertelendiği gerçeği ışığında 9.4.2007 tarihinde dosyaladığı Müdafaa Takririnde dile getirdiği ön itirazı ileri sürmekle Emir 64 nizam 2'e uygun olarak yeni- bir adım atmadan usulsüzlük ile ilgili işlem yaptığı kabul edilemez.

Bu durumda Bidayet Mahkemesi, davanın Emir 2 nizam 1 altında ikame edilmemesini usulsüzlük olarak kabul etmekle hata yapmamıştır. Bidayet Mahkemesi bu usulsüzlüğe karşı Davalı'nın der-hal adım atmamakla şikayetinden feragat ettiğini kabul etmiştir. Yukarıda dosya safahatı ile ilgili verilen bilgi ışığında Bidayet Mahkemesi bu bulgusunda da hata yapmamıştır.
Bu nedenle İstinaf Edenin 1. başlık altında topladığı 1-5'e kadar olan istinaf -sebepleri ret ve iptal edilmelidir.

2. başlık altında toplanan istinaf sebepleri altında İstinaf Eden Bidayet Mahkemesi huzurunda verilen şahadet ile Davacı'nın davasını ispatlayamadığını, ne satış sözleşmesinin varlığını, ne Davalıya ödeme yaptığını o-rtaya koyabildiğini, Bidayet Mahkemesi ise Davacı'nın davasını kanıtlayamadığını göz ardı ederek Davacı lehine hüküm vermekle hata yaptığını ileri sürmektedir.

Birçok içtihat kararında ifade edildiği gibi olgular ile ilgili bulgu yapma yetkisi tanıklar-ı dinleyen İlk Mahkemeye aittir. Yargıtay bulgular konusunda İlk Mahkemenin takdirine genellikle müdahale etmez. Ancak İlk Mahkemenin vardıkları bulgulara varabilmeleri için önlerinde yeterli veya herhangi bir şahadet olmaması halinde veya dikkate alınmas-ı gereken faktörleri dikkate almamaları veya dikkate alınmaması gereken faktörleri dikkate almaları veya huzurlarındaki şahadete veya bir kısmına değerinden fazla veya az kıymet vermeleri halinde Yargıtay bulgulara müdahale eder. (Yargıtay/Hukuk 8/82 (D.17-/82))

Huzurumuzdaki istinafta Bidayet Mahkemesi Davacı ile Davalı arasında bir evin satışı ile ilgili bir sözlü sözleşme olduğunu ve bu sözleşmeye istinaden Davacı'nın Davalıya 60.000TL ödediğini kabul etmiştir.

Davacı ile Davalı arasında var olduğ-u iddia edilen sözleşmenin sözlü bir sözleşme olduğu ileri sürülmüştür. Bu durumda böyle bir sözleşmenin varlığı tamamen tarafların ve tanıkların şahadetlerinden ortaya çıkarılabilinir. Tanıkları ve tarafları dinleyen Bidayet Mahkemesi olduğu cihetle, Bi-dayet Mahkemesinin bu konudaki bulgusuna müdahale etmeden önce çok dikkatli davranılmalıdır.

Davacı'nın davasını ispat etmek için kendi şahadet vermiş ve 3 tanık dinletmiştir. Davacı Davalı ile aralarında sözlü bir sözleşme yapıldığı zaman yanlarında -bir kişi daha olduğunu iddia etmiş ve bu kişi için "kendi adamı vardı", "Tahir diye bir adam" (Mavi 20) sözlerini kullanmıştır. Davacı bu kişiyi şahadete çağırmamış, Davalı ise Tahir Erkmen isimli bu kişiyi tanık olarak dinletmiştir. (Mavi 52)

Davacı'nın- ve Davalı ile Tanığı Tahir Erkmen'in zıt iddialarını dinleyen İlk Mahkeme Davacı'nın şahadetini tercih ederek, Davacı ile Davalı arasında bir ev satımı ile ilgili sözlü bir anlaşma olduğunu kabul etmiştir. Bidayet Mahkemesi devamla Davacı'nın Davalıya bu -satışa istinaden 60.000TL ödediğini, Davalı'nın Davacıya evi devredeceğini taahhüt ettiğini, Davalı'nın evin kayıtlı sahibi olmadığı gibi ev ile alakası olmadığını ve bu durumda Davalı'nın Davacıya karşı hileli davrandığını kabul ederek Davacı lehine ve Da-valı aleyhine 60.000TL, 2.11.2005 tarihinden bu meblağ üzerinden %24 yıllık faiz ve dava masrafları için hüküm vermiştir.

Bir konu ile ilgili şahadet verenlerin sayısının fazla olması yapılan iddianın doğruluğunu gösteremeyeceği gerçeği ışığında, B-idayet Mahkemesinin Davacının başka tanık çağırmadığı halde Davacıya inanarak Davalı'nın ve Davalıyı teyit eden tanığına inanmamakla ve huzurundaki tüm şahadeti değerlendirerek Davacı lehine hüküm vermekle hata yaptığını söylemek mümkün değildir. Bidayet -Mahkemesi Davalı Tanığı Tahir Erkmen'i "verdiği cevaplardan ve Mahkemede takındığı hal ve tavır neticesinde, tarafsız ve itibar edilir bir tanık olarak kabul görmesinin mümkün olmadığını" (Mavi 73) belirtmiştir. Davalı'nın şahadetini de, Davacı Tanığı No.- 4'ün şahadeti neticesinde güvenilir bulmadığını, Davalı'nın Davacı Tanığı No.4'e verdiği ifade ile Mahkemede duruşmada verdiği şahadet arasında ciddi çelişki olduğu kanaatine vararak, gerek Davalı, gerekse Davalı 4 Tanığı Tahir Erkmen'in şahadetlerini değ-il, sözleşme yapılması konusunda Davacı'nın şahadetini güvenilir kabul etmiştir.

Mavi 39'da yer alan Davacı Tanığı No.4'ün Davalı ile ilgili verdiği şahadet aynen şöyledir:

"Hüseyin Erzurumlu'dan yaptığım soruşturmada Girne'de
hastabakıcı olarak ça-lışan Şuayip Eseri tanıdığını,
arkadaşı olduğunu, devamlı eğlence yerlerine
gittiklerini, hatta bugün eğlence yerindeki ödemeleri
Hüseyin Erzurumlu'nun yaptığını, Hüseyin Erzurumlu'ya
yaklaşık bir yıldan beridir Şuayip Eser'in ev aramak-
- ta olduğunu ve satın almak istediğini ve parasal
durumda da kendisine yardım edeceğini söylediğini
ancak kesinlikle Şuayip Eser'den 60,000 TL. Para
talep etmediğini ve almadığını beyan etmektedir."

Davacı Tanığının Davalı ile ilgili yaptığı s-oruşturma hakkında şahadetinden sonra Davalı tarafından istintak edilen bu Tanığa birtek Davalı'nın gayrimenkul alım satımı ile uğraşıp uğraşmadığı sorulmuş ancak bu Tanığa Davacı ile Davalı'nın arkadaş olup olmadığı, birlikte eğlence yerlerine gidip gitme-dikleri, Davacı'nın ev arayıp ev satın almak istediği veya Davalı'nın Davacıya para yardımı yapacağını söylediği hususlarında soru sorulmamış, bu konularda söylediklerinin doğru olmadığı iddiası dahi yapılmamıştır.

Taraflara ve tanıklara inanıp inanmam-a İlk Mahkemenin takdir yetkisindedir. Ancak Bidayet Mahkemesinin hata yaptığına kanaat getirildiği takdirde Yargıtay Bidayet Mahkemesi kararına müdahale edebilir. Davacı Tanığı No. 4 şahadetinde Davacı'nın konu ile ilgili şikayetçi olması üzerine araştırm-a yaptığını ve bu araştırması dahilinde Davalı ile de görüştüğünü söyleyerek, Davalı'nın kendisine söylediğini iddia ettiği hususları tekrarlamıştır.

Yukarıda ifade edilen konularda Davacı Tanığı istintak edilmediği halde Davalı farklı bir şekilde -şahadet vermiştir.

Mavi 44'de Davalı şunları söylemiştir:
"S: Senin davacı ile ilişkin hastaneden kaynaklanan
bir ilişki miydi yoksa dışarıda görüşürdünüz?
C: Görüşmedik. Hastaneden kaynaklandı.
S: Sadece hastaneden kaynaklandı?
C: Evet hastaned-en tanıdım kendini. O da pansumana
gittiğim dönem.
S: Az önce buradaydın değil mi? Polis Memuru Ertan
Akçaylı'nın şahadetini dinlendin.
C: Evet.
S: PM Ertan Bey ne dedi? Sen ifadende kendisi ile
geceleri çıktığınızı açıldığınızı, hatta sen ö-dediğini
bu paraları ifade şeklinde vermişsin?
C: Benim restoranıma geldi davet ettim bir iki sefer
yemeğimi yedi ve geldi yemeğimi yedi davet ettim ben
kendini restoranıma.
S: Yani dışarıda da görüşürdünüz demek ki?
C: Benim iş yerime gelirdi.
S: -Ben sana iddia eder ve derim ki Hüseyin Bey doğruları
söylemiyorsun sen Şuayip Bey ile yakın arkadaşlık
çerçevesinde görüşüyordun?
C: Çok yakın değildik. Yakın değildim o kadar. Hastane
amaçlıydı bizim arkadaşlığımız. O da pansumana gittiğim
d-önemlerde ondan sonra bir iki sefer restorana davet
ettim yemek yedik. Bir iki sefer götürdüm kendini
gazinoya.
S: Nereye götürdün?
C: Yani kabare diyorlar burada.
S: Peki Hüseyin Bey sen sokaktan geçen herhangi birini
alıp kabareye g-iden birlikte?
C: Tanımam lazım en azından bir iki arkadaşım olur,
bir, iki sene görüşün hiç tanımadığını da yoldan
götüremezsin.
S: Dolayısı ile senin davacı ile ilişkin hastane
bazında değildi dışarıda görüşürdünüz birlikte
çıkardınız eğlenirdi-niz?
C: Devamlı çıkmazdık. Bir, iki sene çıktık sadece onu
ben davet ettim bir, iki sefer yemek yedi falan.
S: Ben sana iddia eder ve derim ki devamlı görüşürdünüz.
Bu yönde de Ertan Akçaylı'ya ifade o şekilde verdin."

Yargıtay/Hukuk 98/2009 (D.-17/2011)'de belirtildiği şekilde Davalı bir olayı Davacı'nın iddia ettiğinden farklı bir şekilde izah edecekse, bu konuda layihalarda bir engel olmaması halinde, bu farklı iddiasını Davacıya ve/veya Davacı tanıklarına sunmalıdır. Aksi takdirde bu konuda Da-valı'nın vereceği şahadet kabul edilebilinir nitelikte olmayacaktır.

Bir diğer kural, tanıkların Mahkemede şahadet vermeleri safhasından önce aynı konu ile ilgili verdikleri ifade veya beyanlar ile ilgilidir. Hearsay kuralına göre bir tanık ancak Mah-kemede şahsen kendi bildikleri hakkında şahadet verebilir. Mahkeme huzurunda bulunmayan bir kişinin söylediklerinin Mahkemede aktarılması hearsay kapsamına girer ve buna izin verilmemelidir. Dolayısıyle bir tanık kendisine başka bir kişinin söylediğini akt-armaya çalışması halinde bu konuda söylenenler, söylenen hususların doğruluğunun isbatı için geçerli şahadet kabul edilemez. Bu kurala istisnalar getirilmiştir. Bu istisnaların bir tanesini de davada taraf olan kişilerin davadan önce dava konusu ile ilgili- yaptıkları kabullerdir.

KKTC'deki Şahadet Yasası Fasıl 9, 1946 yılına aittir. Bu Yasa çok kısa bir yasadır ve şahadet ile ilgili tüm kuralların burada yer alması imkansızıdır. Nitekim Yasanın 3. maddesi bizi 5.11.14'de İngiltere'de yürürlükte olan -şahadet ile ilgili mevzuata yönlendirmektedir ve o tarihte İngiltere'de uygulanan mevzuatın bizde uygulanması gerekir. Bu durumda Fasıl 9'a yapılan tadilat dışında, burada uygulancak mevzuat için İngiltere'nin eski mevzuatına bakmak gerekir. İngiltere'de b-ir dönüm noktası olan 1968 Civil Evidence Act'ın KKTC'de uygulanırlığı yoktur. Daha sonraki yıllarda geçirilen sair mevzuatta bizde yürürlükte değildir.

Fasıl 9 içerisinde Hearsay kuralı ile ilgili Fasıl 9'da madde 4 vardır. Bu madde evrak içerisinde ye-r alan ifadeler ile ilgildir. Bir davadaki bir tarafın, davasından önce başka bir kişiye söylediklerinin hangi koşullarda o kişi tarafından Mahkemede tekrarlanabileceği konusu tamamen hearsay kuralı kapsamında tezekkür edilmelidir. Hearsay kuralının ne old-uğu ile ilgili İngiltere'deki mevzuata baktığımız zaman Halsbury's Laws of England 3rd ed. (1956) vol. 15 sayfa 294'de şu sözler yer almaktadır:

"As a general rule, a statement made by a person
not called as a witness is inadmissible to
prove the tru-th of the fact stated. The term
"hearsay", in the present connexion, imports a
purpose, and not a quality. A statement is hearsay
if tendered to prove the truth of the facts
asserted, it is sometimes called original evidence
if its relevance depen-ds on the fact that it was
made, and not on the fact that it was true. Thus
A gives B into custody for forging C's acceptances
to a bill of exchange; the charge is dismissed,
and B sues A for malicious prosecution; A testifies
that on presenting t-he bill to C, the latter said:
"It is a forgery; B has forged it". C's statement
is hearsay and inadmissible if tendered to prove
the forgey,but is relevant and admissible on the
question of A's bona fides, in order to show the
information on whic-h he acted."


Başka bir kişinin söylediklerinin Mahkemede bir tanık tarafından aktarılması halinde bunun, söylenenin doğruluğunu isbat etmediği, ancak sözlerin söylenmiş olduğunu ortaya koyabileceği ifade edilmiştir.

Herasay kuralına istisnalar yin-e paragraf 535'de yer alır:

"The general rule against hearsay has been relaxed
in relation to various classes of statements, of
which the most important are (1) admissions and
confessions; (2) statements by deceased persons;
(3)- statements in public documents; and
(4) statements in documents admissible under the
Evidence Act, 1938."

Hearsay kuralının yumuşatıldığı ve bu kurala istisnalar getirilmiş olduğu ifade edilmektedir.

Ayni kitabın 536. paragrafında- ise hukuk davalarında, davaya taraf olan birisinin, Mahkemede şahadet verirken söylediklerinin dışında daha önce söylediklerinin, davada kendisine karşı, yapılan iddianın doğru olduğunun isbatı için, şahadet olarak kullanılabileceğini ifade eder.

"In ci-vil cases, statements by a party to the
proceedings, made otherwise than by way of
testimony in court, are evidence against him
of the truth of the facts asserted. Although
what a party has said on some former occasion
may, without inju-stice, be presumed to be true
as against himself, yet no presumption of truth
arises when such statements are tendered as
evidence in his own favour; otherwise, every man,
if he were in a difficulty, or in view of one,
might make declarations to s-uit his own case."

Bu durumda Bidayet Mahkemesi, Davacı Tanığı No. 4'ün şahadetine itibar etmekle, bu şahadet ışığında Davalının şahadetini güvenilir bulmamakla, ve netice itibarıyla Davalı'nın şahadetine itibar etmemekle hata yaptığı söylenemez. Dolayıs-ıyle Bidayet Mahkemesi Davacı ile Davalı'nın ev satımı ile ilgili sözlü bir anlaşma yaptıkları bulgusuna varmakla hata yapmış değildir.

Davalı, Davacıya sözlü olarak satmayı taahhüt ettiği evin kayıtlı sahibi olmadığı hususunda herhangi bir ihtilaf yoktu-r.

Davacı evin satış bedeli olarak Davalıya 3, 20.000 YTL'lik taksitlerle 60.000 YTL ödediğini söylemekte, Davalı ise herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürmektedir.

Davacı ödediği miktarlara karşı herhangi bir makbuz almış değildir. Davacı ancak -Kooperatif Merkez Bankası Ltd.deki Emare 1 hesap defterinden görüldüğü şekilde 27.10.2005, 31.10.2005 ve 2.11.2005'de 2 kez 20.000 YTL çekmiştir. 3. kez ise 20.875.48 YTL çekerek hesabını kapatmıştır. Yargıtay/Hukuk 4/89 (D.25/89) sayfa 6'da ifade edildiğ-i gibi "Her ne kadarda Davacı'nın bankadan para çekmesinin isbatı kendi başına bu paranın Davalıya verildiği anlamına gelmese de bu hususun diğer önemli faktörlerin kanıtlanması halinde, Davacı'nın iddiasına güç kazandırabileceği aşikardır".

Makbuz yoklu-ğunda ödeme yapıldığı an tanık olmadığı takdirde Davacı'nın tek yapabileceği parayı hesabından çektiğini göstermektir. Bu ödemenin yapıldığının ispatı değildir. Ancak tarafları dinleyen Bidayet Mahkemesi huzurundaki tüm şahadet ışığında Davacı'nın Davalıy-a 60.000 TL'yi ödediğini kabul etmiştir. Bidayet Mahkemesinin bu bulgusuna müdahale etmek gerekip gerekmediğini incelerken, Davacı Tanığı No.2 Erol Canselen'in şahadetini tezekkür etmek gerekir. Bu Tanık şahadetinde Davalı ile konuşmasını şu şekilde aktarm-ıştır:

"S: Peki Davalı'nın Davacıya bu gittiğiniz yeri teslim
etmemesi üzerine senin davalı ile direkt irtibatın oldu
mu?
C: Evet oldu.
S: Bu hususla ilgili görüşmeni muhterem mahkeye arz
edelim lütfen. Ne konuştunuz davalı il-e.
C: Davalıyı ben gördüm kendisi ile ikisinin arkadaş
olduğunu, bu işi tatlıya bağlayım. Parasını madem
evi teslim edemedin parasını geri iade et. Hüseyin
Erzurumlu bana aynen şöyle dedi: "Aklıynan durursa bu
60,000YTL.'yi ken-disine vereceğim." Ve daha sonra
yani şey konuştu, ağır konuştu. Ben ayrıldım. Başka
bir temasım olmadı kendi ile."


Bu Tanığın Davalı'nın kendisine söylediklerini aktarması yukarıda ifade edildiği şekilde hearsay olarak kabul edilmelidir. -Bu Tanığın Davalı'nın kendisine söylediğini aktarması, yine yukarıda izah edildiği şekilde hearsay kuralına olan istisna altında kabul edilebilinir şahadettir. Davalı, Davacı Tanığı No. 2'ye istintak esnasında Davacıdan Davalının para almadığı iddiasını ya-pmış olmakla beraber, Davalı'nın hiçbir zaman Tanık 2'ye Davacı için "Aklıynan dursun bu
60.000 YTL'yi kendisine vereceğim" sözlerini söylemediği iddiası Tanık 2'e yapılmış değildir. İstintak edilmeyen bu konudaki şahadeti Bidayet Mahkemesi doğru kabul e-tmekle bu durumda hata yapmış değildir.

Tüm bu hususlar göz önünde tutularak huzurundaki tüm şahadet ışığında Bidayet Mahkemesinin, Davacı'nın Davalıya ev satışına ilişkin 60.000 TL ödeme yaptığını kabul etmekle hata yaptığı kabul edilemez. Bu durumda- İstinaf Edenin 6,7,9,12, 14. istinaf sebepleri de reddedilmelidir.

Bidayet Mahkemesinin Davacının Davalıya ödeme yaptığı bulgusuna varmakla hata yapmadığını kabul ettikten sonra 8. istinaf sebepinin ayrı olarak incelenmesine gerek kalmamıştır.

- İstinaf Edenin hearsay iddiası ile ilgili 10 ve 11. istinaf sebepleri yukarıdaki başlıklar altında incelenmiş bulunmaktadır. Hearsay kuralı ihlal edilmediğinden bu istinaf sebepleri red ve iptal edilir.

13. istinaf sebebi %24 faiz ile ilgilid-ir. Bidayet Mahkemesi Davacının parasını bankadan çekerek Davalıya ödeme yaptığını, paranın bankada kalması halinde faiz alacağını ve Davacının bundan mahrum edildiğini kabul ederek %24 faiz ödenmesine hüküm vermiştir. Taraflar arasında bir anlaşma olmada-n ve faiz oranları ile ilgili şahadet yokluğunda Bidayet Mahkemesinin Davacı lehine hüküm verdikten sonra bu rakam üzerinden %24 faiz ödenmesine emir vermekle hata yaptığı kabul edilmelidir.

Tüm söylenenler ışığında İstinaf Eden birtek 13. istinaf- sebebinde başarılı olmuş, diğer istinaf sebeplerinde başarılı olmamıştır. Bu durumda Bidayet Mahkemesinin Davacı lehine ve Davalı aleyhine verdiği hükmün faiz ile ilgili kısmı iptal edilir ve Davalının onaylanan 60,000 TL üzerinden hüküm
tarihinden tamam-en tediye tarihine kadar yasal faiz ödemesine emir verilir.

Davanın kendine has olguları dikkate alındıktan sonra istinaf masrafları ile ilgili emir verilmez.




Mustafa H. Özkök Narin F. Şefik Hüseyin Besimoğlu
Yargıç - Yargıç Yargıç


13 Ekim 2011



































































18






Full & Egal Universal Law Academy