Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 67/2016 Dava No 37/2016 Karar Tarihi 11.10.2016
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 67/2016 Dava No 37/2016 Karar Tarihi 11.10.2016
Numara: 67/2016
Dava No: 37/2016
Taraflar: Erol Ergün ile Mihraciye Zorali arasında
Konu: Hükmün icrasını durdurma - Execution - Yetki - Hükmün icrasının durdurulmasında Mahkemelerin takdir yetkisi olması ve takdir yetkisinin adil kullanılması gereği - Ara emri.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 11.10.2016

-D. 37/2016 Yargıtay/Hukuk No: 67/2016
(Gazimağusa Dava No: 4232/2012)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Yargıç Bertan Özerdağ huzurunda

İstinaf eden: Erol Ergün, Gazimağusa
(Davalı No. 5)
-
ile

Aleyhine istinaf edilen: Mihraciye Zorali, Bafra
(Davacı)

A r a s ı n d a.


İstinaf eden/müstedi namına: Avukat Oktay Feridun ve- Avukat Serhan Çinar adına Avukat Oktay Çinar
Aleyhine istinaf edilen/müstedialeyh namına: Avukat Çetin Veziroğlu ve Avukat Arif Tahir Erişen

Gazimağusa Kaza Mahkemesi Başkanı Talat Usar'ın, 12.4.2016 tarihinde, 4232/2012 -sayılı davada verdiği emre karşı, Davalı No. 5 tarafından yapılan istinaftır.

(25.4.2016 tarihli ara emri istidası hakkında)

------------

K A R A R

Müstedi/İstinaf Eden bundan böyle sadece "Müstedi", Müstedialeyh/Aleyhine İstinaf Edilen ise bundan -böyle sadece "Müstedialeyh" olarak anılacaktır.

Müstedi, istinafına bağlı olarak dosyaladığı istidasında; Alt Mahkemenin kararına konu gayrimenkulün istinaf dinlenip bir neticeye bağlanıncaya kadar elden çıkarılmaması veya herhangi bir yükümlülük altına- konmaması veya satılmaması amacıyla emir talep etmektedir.

Müstedinin dosyaladığı tek taraflı istidaya konu talepleri uyarınca, 27.4.2016 tarihinde geçici bir emir verilmiş ve bu emir "returnable" olarak Müstedialeyhe tebliğ edilmiştir. İstidanın tebli-ğinden sonra Müstedialeyh itirazname dosyalayarak, verilen emre itiraz etmiştir.

Geçici emrin istinaf sonuna kadar kesinleşmesi talepleri ile ilgili duruşma yapılmış, Müstedi şahadet vermiş ve Müstedialeyh tarafından ise Müsatedialeyhin oğlu ve yetkili -vekili Naim Zorali tanık olarak dinlenmiştir. Şahadetin verilmesinin devamında, taraflar Mahkemeye hitap etmiştir.

İstinafın istida duruşmasındaki süreç haricinde Alt Mahkemedeki istida ve dava ile ilgili süreç ve olgular tablonun tamamlanması amacıyla -aşağıda şu şekilde özetlenmiştir:

Müstedialeyh Alt Mahkemede dosyaladığı dava ile, adına kayıtlı olan gayrimenkulün bu istinaftaki Müstediye devri esnasında, kullanılan vekaletnamenin geçersiz ve/veya hukuken geçerli olmayan bir vekaletname olduğu cihetl-e yapılan devrin iptalini talep etmiştir. Davayı dinleyen Alt Mahkeme, gayrimenkulün Müstediye devrinin iptal edilmesi hususunda bir karar vermiş ve bu karar ışığında devrin iptal edilmesi ile, gayrimenkul eski kayıtlı sahibi olan Müstedialeyhin adına inti-kal etmiştir.

Müstedi bu karardan istinaf dosyalayarak, Alt Mahkemeden, istinaf dinleninceye kadar dava konusu olan gayrimenkulün Müstedialeyhin adından çıkarılmaması ve/veya satılmaması ve/veya devredilmemesi ve/veya hibe edilmemesi ve/veya yükümlülük -altına konmaması hususunda emir talep etmiştir. Tek taraflı bir istida ile yapılan bu talebi dinleyen Alt Mahkeme, istida uyarınca geçici bir emir vermiş ve bu emrin Müstedialeyhe "returnable" olarak tebliğine emir vermiştir. Müstedialeyh ise istidaya itir-az dosyalamıştır. İstidayı dinleyen Alt Mahkeme istidayı ve istida altında verdiği geçici emri iptal etmiştir.

Müstedi bu iptal kararından sonra işbu istinafı dosyalamıştır.

Müstedinin dosyaladığı istidasında yer alan iddiaları özetle şöyledir:

Müs-tedinin istinafında haklı sebepleri vardır. Alt Mahkemedeki istida duruşmasında Müstedialeyh Avukatı Müstedialeyhin konu malları satacağını beyan etmiştir. Müstedialeyhin istinaf dinlenene kadar Avukatının beyan ettiği gibi dava konusu taşınmazları satması- halinde istinafında başarılı olması ve iptal edilen devir işlemine yönelik kararın iptal edilmesi durumunda, geriye dönüş imkansız veya karmaşık bir hale gelecektir.

Müstedialeyh adına yetkili vekili oğlu tarafından dosyalanan itiraznamesine ekli yemi-n varakasında ise şu iddialarda bulunulmuştur:

Müstedinin haklı veya ciddi bir istinafı yoktur. İstinafa konu dava sonuçlanmış ve Mahkeme kararı icra edilmiştir, yani hükmün icrası tamamlanmıştır. Müstedialeyhin hükmün meyvelerini devşirmekten mahrum edi-lmemesi gerekir. Müstediye yapılan devir iptal edilmiştir. Verilen Mahkeme kararı kesindir, dava sonuçlanmıştır ve mahkeme kararlarının icrasının durdurulması ve/veya ara emri verilmesi hem usulden hem de esastan hukuken mümkün değildir. İstinaf görüşülürk-en, ara emri verilerek karşı tarafın hükmün meyvelerinden mahrum edilebilmesi için istisnai durumlar mevcut olması gerekir. Bu meselede böyle bir istisnai durum olmadığı gibi, bu yönde bir iddia da ortaya konmamıştır.

Davacının hükmün icrası talebi hüküm-den kaynaklanan bir hak olup Davalı açısından hükmün icrasını durdurmak yine hükümden kaynaklanan bir haktır ancak ara emri ile hükmün icrasını durdurmak hükümden kaynaklanan bir hak olamaz. Ara emri ancak davadaki taleplere istinaden yapılabilir. Bu istid-ada bir talep olmadığı cihetle ara emri talebi de haksızdır.

Hüküm icra edildikten sonra aciliyet prensibinden söz edilemez. İstidanın usulen çift taraflı yapılması ve tek taraflı olarak yapılan bu istidanın salt bu nedenden dolayı reddedilmesi gerekir. -

İstidanın duruşmasında şahadet veren Müstedialeyhin yetkili vekili Naim Zorali, hükme konu taşınmazı satma niyetlerinin olmadığını, elden çıkarmayacaklarını ve Müstedinin istinafının haklı olmadığını iddia etmiştir. Müstedi ise Müstedialeyhin hükme kon-u taşınmazı elinden çıkaracağını ve ara emri verilmezse istinafında haklı çıkmış olsa dahi verilen kararın icrasının mümkün olmayacağını veya çok zor olacağını iddia etmiştir.

Öncelikle Müstedinin talebine konu istidanın çift taraflı yapılması gerektiği -hususunu incelemeyi uygun görmekteyim. Hukuk Muhakemeleri Usulu Tüzüğü Emir 48 nizam 4, Emir 35 nizam 18'e dayanılarak yapılacak bir istidanın tek taraflı olarak yapılabileceği düzenlenmiştir. Tek taraflı dosyalanan bir istida altında karşı tarafa söz hakk-ı vermeden emir verme hususunda mahkemenin takdir yetkisi bulunmaktadır (Hayal Hancıgil v. Havva İyilmez, Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk 14 - 15/88 ve D.16/89). Mahkeme bu takdirini kullanarak tek taraflı bir emir verebileceği gibi, herhangi bir emir vermed-en önce karşı tarafa söz hakkı verilebilmesi için tebliğe de emir verebilir. Tüzük tarafından verilen bu takdir yetkisi, istidanın tek taraflı olarak dosyalanmasında herhangi bir usulsüzlüğün olmadığı bir yana, usulün buna cevaz verdiğini ortaya koymaktadı-r. Bu nedenle Müstedialeyhin bu husustaki iddialarının bir mesnedi bulunmamaktadır.

Müstedialeyh tarafça ileri sürülen diğer bir teknik itiraz olan, Alt Mahkeme kararlarının nihailiği hususundaki iddiasını da öncelikli olarak incelemeyi uygun görmekte-yim.

Müstedialeyh tarafından ileri sürülen EYRIK and Others v. Angelos Kotsonis 1 CLR 1986 623 referanslı kararda belirtilenler bizim mahkemelerimiz için bağlayıcı olmamakla birlikte bize ışık tutmak açısından bir değeri haizdir. İlgili kararda belirtile-n alt mahkeme kararlarının nihailiğinin, kararın istinaf edilmesi durumunda askıya alınmadığı doğru bir görüştür. İstinafa konu karar nihai olmakla ve kesinleşmiş bir karar gibi işlem görmekle birlikte eğer istinaf edilmişse İstinaf Mahkemesinin kararı açı-klanmadan kesinleşemez. Bu konuda Hukuk/İstinaf 2/70 sayılı karara yer vermek uygun olacaktır:

"Kanaatımızca 1. istinaf sebebinin hiç bir hukuki mesnedi yoktur. 194/68 sayılı davada verilen hükmün istinafı mevcut mevzuata göre icrayı durdutmaz ve İstinaf -Mahkemesi tarafından iptal edilmediği veya değiştirilmediği takdirde böyle bir hüküm mezkur madde maksatları için kesin bir hüküm addolunur."

Özetle, alt mahkemenin vermiş olduğu bir karar kesinleşmiş bir karar gibi uygulanabilir veya icra edilebilirse de- veya kesinleşmiş bir karar gibi bağlayıcılığı haiz olsa da, istinaf edilmiş olması durumunda bu karar ile ilgili tüm hukuki çareler tüketilmiş olmadığından, her iki tarafın hukuki hakları açısından kesinleşmiş bir niteliği haiz değildir ve kesinleşmiş gib-i işlem gören kararı icra eden tarafın karşı tarafa olan karara konu dava ile ilgili sorumlulukları İstinaf Mahkemesi o kararı onaylamadıkça sona ermiş olmaz. Bu nedenle alt mahkeme kararı kesin bir hüküm niteliğini haiz olamaz. Alt mahkeme kararlarının ni-hailiğinin hukuk sistemimiz tarafından tanınan istinaf yolunun etkinliğinin sağlanmasını engellememek için iki prensip arasında bir denge sağlanmalıdır. Bu denge, her meselede, meseleyi haiz olgulara bakılarak sağlanmalıdır (Bkz. 1986 1 CLR 623).

Bu huku-ki durumun bu meseledeki ihtilafa olabilecek etkisi aşağıda incelenecektir.

Bu noktadan uzaklaşmadan, Müstedialeyh tarafından iddia edilen talebin hükmün içerisine karıştığı (transit in rem judicatam) hususundaki hukuki argümanını incelemekte fayda v-ardır. Bir davada yapılan talep hüküm ısdar edilmesi ile talep niteliğinden çıkıp hüküm olacağı ve bu nitelik değişmesi ile iddia aşamasından bağlayıcı bir hakka dönüşeceği aşikar-dır. Talebin hüküm aşamasına gelmesi ile, bizi Müstedialeyhin iddiasına bağl-ı olarak ortaya çıkacak sonuçlar o taleple ilgili ihtilafların sonuçlanacağı ve talebin res judicata olacağı bir noktaya getirir. Ancak bir talebin hüküm ile res judicata olabilmesi için, talebin karıştığı hüküm ile ilgili tüm hukuki çarelerin tüketilmesi -zaruridir. Halen istinaf aşamasında olan bir hükme konu talebin hükme karıştığını ve buna bağlı olarak da talebin değil, hükmün ortada olduğunu ve/veya res judicata oluştuğunu belirtmek hatalı olacaktır. Bu nedenle, Müstedialeyhin talebin hükme karıştığı i-ddiası, istinaf aşamasındaki hükmün İstinaf Mahkemesi tarafından verilecek bir kararla kesinleştirilmeden bu safhada yapılması iddiayı mevsimsiz ileri sürülen bir iddia olmaktan öteye geçirmemekte ve bu hukuki prensip Müstedialeyh lehine bu safhada bir huk-uki sonuç doğurmamaktadır (Bkz. Fethi Ata Dayanç v. Hüseyin Fikri Hukuk/İstinaf 2/70).

Müstedialeyh taraf hitabında, daha önce de belirtilen mahkeme kararlarının nihailiği çerçevesinde, lehine karar çıkan tarafın hükmün meyvelerinden devşirme edinmesin-in engellenmemesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu husus prensipte doğru olmakla birlikte, HMUT Emir 35 nizam 18, hükmün icrasına kısıtlama getirebileceğini düzenlemektedir.

Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü Emir 35 nizam 18 aynen şöyledir:

"18. Bir istinaf-, istinaf edilen kararın öngördüğü icra takibini veya işlemleri yalnızca istinaf edilen kararı veren mahkeme veya İstinaf Mahkemesi veya bu iki mahkemeden birinin bir yargıcı tarafından emredildiği ölçüde durdurulabilir ve arada yapılmış olan fiil veya işl-emler, istinaf edilen kararı veren mahkemenin emrettiği ölçüde geçersiz kılınabilir. İcra takibinin durdurulmasına dair bir emir verilmeden önce emri elde eden kişi, emredilmiş olan kefaleti (eğer varsa) verir; verilecek kefalet bir senetle verilecek ise,- senet, istinaf konusu olan karar hangi tarafın lehine verilmiş ise o tarafın adına yapılır."
Özetle, ilgili emirde, bir istinafın hükmün icrasını durdurmayacağı, hükmün icrasının kararı veren mahkemenin veya İstinaf Mahkemesinin bir yargıcının emrettiği- ölçüde durdurulabileceği belirtilmektedir.

"Hükmün icrası" kelimlerinin en geniş anlamda hükmün veya emirlerin uygulanması veya onlara bir etki verilmesi anlamında olduğu ifade edilmiştir.

Halsbury (4th edition) Vol. 17 para. 401.de "execution" t-anımı aşağıdaki gibi yapılmıştır:
"The word "execution" in its widest sense signifies the enforcement of or giving effect to the judgment of orders of courts of justice. In a narrower sense. It means the enforcement of those judgments or orders by a public- officer under the writ of fieri facias. possession. delivery. sequestration..."

Re: Overseas Aviations Engineering (G.B.) Ltd. (1963) 1 Ch. 24 kararının 39. sayfasında ise, Lord Denning tarafından hükmün icrasının anlamının en basit anlatımla mahkeme hü-kmünün icra edilmesi veya bir etki verilmesi olduğu ve icranın, hükmün alacaklısının hükme konu parayı alması veya hükümde belirtilen diğer şeyleri elde etmesi ile tamamlandığı belirtilmiştir. Şöyle ki:
"Execution means quite simply the process for enforci-ng or giving effect to the judgment of the court and it is 'completed' when the judgment creditor gets the money or other thing awarded to him by the judgment."
Bu meselede, Müstedialeyh taraf, hükmün icrası ile elde edeceği hükmün meyvelerini, hüküm icra- edilmesiyle davadan önce taşınmazın Müstedinin adına yapılan devrinin iptal edilerek Müstedialeyhin adına dönmesi sonucu elde etmiş ve Alt Mahkeme kararının icrası sağlanarak tamamlanmıştır. Bu nedenle, Müstedialeyhin belirttiği üzere, hüküm icra edildiği- için hükmün icrasının durdurulması söz konusu değildir. Bu gerçeklerden hareketle, Müstedialeyh tarafın, ara emri verilmesi durumunda hükmün meyvelerinden mahrum kalacağı hususundaki iddiası haklı bir iddia değildir. Bir an için mülkiyet hakkı adına tekra-r kaydedilmesine rağmen ara emri verilmesi ile bu mülkiyet hakkının sağladığı hakların; örneğin satış, hibe, devir ve benzeri hakların bu emirle kısıtlanmış veya engellenmiş olacağı düşünülse de, hükmün sağlayacağı menfaatlerin, taşınmaza yapılan devri-n iptal edilerek mülkiyetin tekrardan Müstedialeyhe kaydedilmesi olduğu dikkate alındığında, böyle bir engelle hükmün meyvelerinden mahrum edileceği sonucuna varılama-yacağı ortaya çıkmaktadır.

Bir istinaf altında icranın durması ile ilgili ara emri ve-rilebilmesi için iyi bir istinaf sebebi olduğunun iddia edilmesi yeterli olmayacağı gibi, talep edildiği şekilde emir verilmez ve hüküm icra edilirse, icra edilen somut hükmün geriye dönüşünün mümkün olmayacağının veya böyle bir ihtimalin ortadan kalkacağı-nın yemin varakasında ileri sürülmesinin ve ispat edilmesinin gerekeceği yerleşmiş bir hukuki prensiptir.

İcranın durmasını bu gerekçelerle ileri süren taraf, dayanmakta olduğu gerekçeleri ve özel sebepleri yemin varakasında ileri sürmek ve ispat etmekle- yükümlüdür. İspat külfeti, mahkemede bu iddiayı ileri süren icranın durmasını talep eden taraftadır.

Yemin varakası bu yönde iddialar içeren Müstedinin iddialarının dosyalanan itirazname ile reddedilmesi ile dinletilen Müstedi, söz konusu bu iddialarını- olgusal olarak Mahkemeye sunmuştur. Müstedinin talep edilen şekilde emir verilmezse, talebe konu taşınmazın elden çıkarılması sonucunda istinafında başarılı olması halinde dahi taşınmazla ilgili olarak 3. bir kişinin hak elde edebileceği nedeniyle istinaf-ın akademik kalacağını veya icra edilemeyeceğini iddia etmiştir. Bu iddia karşı tarafça reddedilmekle birlikte bunun böyle olmayacağı veya doğru olmadığı olgusal olarak açıklanamamıştır. Bu nedenle, Müstedinin bu iddiasını ispat etmiş olduğunu kabul etmek -gerekmektedir.

Hukuk sistemimizin takip etmekte olduğu Common Law içtihatlarında, hükümlü miktarın icrasının durdurulabilmesi için çok özel durumların var olması gerektiği belirtilirken ve bu özel durumlar da genelde hükümlü miktar ödendiğinde- ve istinaf kazanıldığında ödenen miktarın geri alınamayacağının kanıtlanmasının gerektiği durumlar olmaktadır (Bkz. Yargıtay/Hukuk, Amao Chemical Co. Ltd. ile Uğur Ticaret Şti. Ltd. 9/1979).

Müstedi yemin varakasında ve şahadetinde, bu özel durumların v-ar olduğunu ve hükümlü miktarın ödenmesi halinde Müstedialeyhin yatalak durumda olan hasta bir kişi olduğundan ve herhangi bir mal varlığı bulunmadığından hükümlü miktarı geri ödeme ihtimali veya imkanı olamayacağını belirtmiştir. Bu beyanlar, bu meselede -özel durumların var olduğunu göstermektedir.

Yukarıda yapılan incelemede belirtilenlere istinaden ve bilhassa her ne kadar da hükmün icrasının gerçekleşmesinden sonra mahkemenin istidada talep edilenler muvacehesinde bir emir verip veremeyeceği hususunun- incelenmesi gerekir.

Müstedi bu istinafta talep ettiği şekilde emirlerin, Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası madde 5 altında bir dava görüşüldüğü veya askıda olduğu süre zarfında verilebileceğini iddia etmektedir.

Müstedialeyh ise hukuki iddialar-ı çerçevesinde, Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası madde 5 altında, talep edilen emirlerin sadece bir dava görüşüldüğü veya askıda olduğu süre zarfında verilebileceğinden, Müstedinin istidasında dayanmakta olduğu bu madde altında, istinaf aşamasında e-mir verilemeyeceğini iddia etmiştir. Fasıl 6 madde 5 (1), davanın askıda bulunduğu süre zarfında mahkemenin emir verebileceğini öngörmektedir. Bu madde aynen şöyledir:

"5(1) Alacak veya zarar ziyan talebini içeren bir davanın askıda bulunduğu herhangi bir- Mahkeme, davanın ikame edilmesinden sonra herhangi bir zamanda vereceği bir emir ile, davalının adında kayıtlı bulunan veya adına kaydedilmesi hususunda yasal hakkı bulunan herhangi bir taşınmaz maldan, Mahkemenin kanaatına göre davacının talebini ve dava- masraflarını karşılamaya yeterli olacak miktardaki bir kısmının elden çıkarılmasını engelleyebilir."


Fasıl 6 madde 5 (1), bir dava askıda bulunduğu bir sırada bir kişinin adına kayıtlı olan bir taşınmazının veya adına kaydedilme hakkı olduğu bir taşınma-zının davacının alacaklı olduğu miktarı karşılayacak kadar kısmının elden çıkarılmaması hususunda emir verilebileceğini öngörmektedir.

Fasıl 6 madde 5 (1)'de belirtilen davanın istinafı da kapsayıp kapsamadığını belirleyebilmek için, aynı Yasanın 2. mad-desindeki "mahkeme" tanımına bakılması gerekir. Fasıl 6 madde 2'ye göre mahkemenin tanımı şöyledir:

"'Mahkeme', hakkında herhangi bir istida yapılan, bir emir verilen veya herhangi bir müzekkere veya celpname ısdar edilen davanın ikame edildiği Mahkemey-i veya Yüksek Mahkemeyi veya onların herhangi bir yargıcını anlatır."
Yasanın tefsirine göre "mahkeme", Yüksek Mahkemeyi, yani Yargıtayı da kapsamaktadır. "Mahkeme" tanımında Yüksek Mahkemenin de yer alması nedeniyle Yüksek Mahkeme de Fasıl 6 mad-de 5 (1) altında öngörülen emirleri vermeye yetkilidir.

Nitekim Yasanın orijinal metninde "court" tanımında, davadan "action" olarak söz edilmekte olup Yüksek Mahkemenin de bu tanımda "Supreme Court" olarak yer alması münasebetiyle, bu tür emirleri v-erebileceği anlaşılmaktadır. Orijinal metindeki "action" kelimesiyle, sözlük anlamı ile de hem davayı hem de istinaf işlemlerini kapsayacak şekilde yargısal işlemlerin kastedildiği aşikardır.

Bu gerekçeler ışığında bu başvuru altında böyle bir emir v-erilebilmesine yasal imkan olduğu kabul edilmelidir. Fasıl 6 madde 5(2) tahtında bir emir verilebilmesi için, davanın askıda olması, davadaki talebin zarar-ziyan veya alacak içermesi, aleyhinde emir talep edilen tarafın mülkiyetinde olan veya mül-kiyet hususunda yasal hakkının olduğu bir taşınmazı olması durumlarında talebi karşılayacak kadarki kısmı için, elden çıkarılmamasına yönelik bir emir verilebilmektedir.

Müstedinin istidasında talep ettiği taşınmaz, istinafının konusudur ve istinafında, -hükümle iptal edilen devir işlemini ortadan kaldıracak sonuçlar talep edilmektedir. Bu değerlendirmeden hareketle meni müdahale emri talep edilen taşınmaz halen askıda olan Müstedinin istinaftaki taleplerini karşılayacak değerde veya miktardadır ve bu nede-nle taşınmazın elden çıkarılmaması yönünde emir verilebilmesi mümkündür.


Tek taraflı bir emir verildiği ve karşı tarafa söz hakkı verilerek verilen emrin kesinleşip kesinleşmeyeceği ile ilgili duruşma yapıldığı gerçeğinden hareketle, tek taraflı em-ir verilirken aciliyetin bulunup bulunmadığı veya tek taraflı emir alınırken Müstedinin geç davranarak hüküm icra edildikten sonra bir başvuru yaptığının, bu safhada kararı etkileyecek bir öneminin kalmadığını da belirtmekte fayda vardır. Kaldı ki, Müstedi-nin geç başvurmasına, geçirdiği ciddi bir sağlık probleminin neden olduğu hususunda makul bir gerekçesi bulunmaktadır.

Tüm belirtilenler ışığında, Müstedinin istidası uyarınca tek taraflı olarak verilen geçici emrin aynı koşullarla kesinleştirilmesi ger-ekir.


Neticede:

Alt Mahkemenin 12.04.2016 tarihinde vermiş olduğu emirden dolayı yapılan 13.04.2016 tarihli istinafın dinlenip karara bağlanmasına değin Davacı/Müstedialeyhin Bafra İskele'de kain Koçan No. 895 (Pafta/Harita No. VIII/57, Parsel 273), Ko-çan No. 943 (Pafta/Harita No. VIII/57, Parsel 309), Koçan No. 944(Pafta/Harita No. VIII/57, Parsel 310), Koçan No. 945 (Pafta/Harita No VIII/57, Parsel 311), Koçan No. 946 (Pafta/Harita No. VIII/57, Parsel 312) referanslı gayrimenkul malları satmaktan, dev-retmekten, hibe etmekten, takas etmekten, ipotek etmekten ve herhangi bir mükellefiyet altına koymaktan men edilmesine emir verilir.

İstidanın "A" ve "C" paragrafı altındaki taleplerin alternatif olduğu cihetle herhangi bir emir verilmez.

Müstedi tek -taraflı emrin koşulu olarak 50,000 TL'lik kefalet senedi imzaladığından, tekrardan bir koşul belirlenmesine gerek yoktur.

İstida masraflarının Müstedialeyh tarafından Müstediye ödenmesine emir verilir.



Bertan Özerdağ
- Yargıç

11 Ekim 2016








13






Full & Egal Universal Law Academy