Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 65/2009 Dava No 31/2012 Karar Tarihi 29.06.2012
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 65/2009 Dava No 31/2012 Karar Tarihi 29.06.2012
Numara: 65/2009
Dava No: 31/2012
Taraflar: Mehmet Gencay Emin ile Halkor Kredi ve Yatırım Şirketi Ltd. namına atanmış tasfiye memuru Ömer A. Köseoğlu arasında
Konu: Tasfiye hainde bir şirket olan Davacı, Davalını şirket olan borcunun öenmesi için ipotekli gayrimenkulün satılması için dava açması - İlk Mahkemenin Davacı lehine hüküm vermesi - Davalının hükmü istinaf etmesi - İstinafın reddedilmesi. Zaman aşımı - Davalının zamanaşımı iddiası - İpotekli alacaklarda sürenin 15 yıl olması nedeniyle ipotek takrirnamesi tahtındaki talebin zaman aşımına uğramadığı.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 29.06.2012

-D. 31/2012 Yargıtay/Hukuk 65/2009
(Mağusa Dava No: 342/2003)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Narin F. Şefik, Hüseyin Besimoğlu, Ahmet Kalkan.
İstinaf eden: Mehmet Gencay Emin, A-dresi Meçhul
(Davalı)
ile -
Aleyhine istinaf edilen: Halkor Kredi ve Yatırım Şirketi Ltd.
namına atanmış tasfiye Memuru Ömer A.
Köseoğlu, Şirketler Mukayyitliği -
Dairesi, Abdi İpekçi Caddesi, Lefkoşa
(Davacı)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Alper Dede
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat İsmail Sağlamer

Mağusa Kaza Mah-kemesi Kıdemli Yargıcı Bertan Özerdağ'ın 342/2003 sayılı davada 8.6.2009 tarihinde verdiği karara karşı Davalı tarafından yapılan istinaftır.


-------------


H Ü K Ü M


Narin F. Şefik: Huzurumuzdaki istinaf, Bidayet Mahkemesinin 8.6.2009 tarihli kararın-dan yapılmıştır.

Tasfiye halinde bir şirket olan Davacı/Aleyhine İstinaf Edilen, Davalı/İstinaf Eden aleyhine ikame ettiği davada, Davalı/İstinaf Eden tarafından 31/5/1994 tarihinde imzalanan borç ve ipotek senedine istinaden 8.100 Stg. ve bu meblağ- üzerinden 30.12.2000 tarihinden tamamen tediye tarihine kadar yıllık %18 faiz ödemesini, ayrıca ipotek takrirnamesi tahtında ipotekli bulunan Davalı adına kayıtlı Mağusa Tuzla'da kain, Kayıt No: 574, Pafta/Harita No: XXIV/50, Parsel No: 248'de kain, 9 dön-üm arazinin ve/veya taşınmazın aleni müzayede ile satılarak, satıştan elde edilecek meblağların talep ve masrafların karşılanmasında kullanılmasını ve dava masraflarını ödemesini talep etmiştir.

Davalı, davadaki taleplerin Fasıl 15 Zamanaşımı Yasas-ı'nın 3(1) (ç) maddesi uyarınca zaman aşımına uğradığını, borç senedinin şartları ile ilgili yeterli bilgi verilmediğini ve esasa ilişkin olguların talep takririnde yer almadığını, dava konusu borcunda ödendiğini iddia etmektedir.

Müdafaa Takririne C-evap layihasında, Davacı, zaman aşımı konusunda Fasıl 15 madde 3(1)(ç)'nin değil, 3(1)(a)'nın uygulanması gerektiğini, ipotekli borcun zaman aşımı süresinin 15 yıl olduğunu ve talebin zaman aşımına uğradığının ispat edilmesi gerektiğini ileri sürmüş ve tal-eplerini tekrarlayarak, Davalının iddialarını reddetmiştir.

Davayı dinleyen Bidayet Mahkemesi, hükmünde, huzurundaki davanın, esasen ödenmeyen bir borç senedi bakiyesinin ödenmesine ve bu bakiyenin tatmin edilmesi için ipotekli gayrimenkulün satılması ta-lebine dayandığını, taksitlerin ödenmesinin düzenlenmesi hususunun bu esas olguların yanında tali kaldığını, Davalının, neden bu taksitlerin ödenmesi hususunun esasa ilişkin olduğu yönünde ayrıca bir hukuki iddia belirtmediğini, bir olgunun sadece senet-te yer almasının, o olguya esasa ilişkin olgu sıfatı veremeyeceğini ve bu olgunun davanın ve ihtilafın çözümünde temel unsur olması özelliğini taşımadığını, bu nedenle talep takririnin esasa ilişkin olgulardan yoksun olmadığı hususunda bulguya vararak, Dav-alı tarafından imzalanmış olan senedin niteliğinin mersum mutad borç senedi için aranan şartları haiz olmadığı cihetle adi bir borç senedi olduğunu kabul ederek bu hususta bulgu yapmış ve adi senetlerde zaman aşımı süresinin 6 yıl, ipotekli alacaklarda ise- 15 yıl olduğunu kabul ettikten sonra, sadece borç senedinden gidilmesi halinde davanın 6 yıllık sürenin aşılmasından sonra açılmış olmasından dolayı zaman aşımına uğrayacağını ve ipotek takrirnamesi ile borç senedinin bir biri ile uyum içerisinde ve deste-kleyici mahiyette olduklarını belirterek, ipotekli alacaklarda sürenin 15 yıl olması nedeniyle ipotek takrirnamesi tahtındaki talebin zaman aşımına uğramadığı hususunda bulguya varmıştır.

Bidayet Mahkemesi, bulguları neticesinde, Davacı lehine ve Da-valı aleyhine 8,015 Stg. ve bu meblağ üzerinden 30.12.2000 tarihinden tamamen tediye tarihine kadar yıllık %18 faiz ve ipotekli malın satılarak, satıştan elde edilecek meblağın hükmün tatmin edilmesi için kullanılmasına emir vermiştir.

İstinaf Eden, bu h-ükümden 4 istinaf sebebi ile istinaf etmiş olmakla birlikte, istinaf sebeplerini iki başlık altında toparlamıştır.

İstinaf sebebi olarak, davanın esasa ilişkin olgulardan yoksun ikame edildiği nedeniyle, Bidayet Mahkemesinin davayı iptal etmeyip, Davacı l-eyhine hüküm vermekle hata ettiğini iddia etmiştir.

İstinaf sebebi olarak dava konusu 31.5.1994 tarihli borç senedinin zaman aşımına uğradığı bulgusundan sonra, Bidayet Mahkemesinin aynı tarihli ipotek senedine dayanarak Davalı aleyhine hüküm vermekle h-ata ettiğini ileri sürmüştür.

Birinci istinaf sebebi altında, Davacının talep takririnin esasa ilişkin olgulardan yoksun olup olmadığının incelenmesi gerekir.

İstinaf Eden, bir borcun ne zaman muaccel olduğu, ne zaman talep edilebilir olduğu hususu-nun davanın esasını teşkil ettiğini, Davacının talep takririnde bu borcun ne zaman muaccel olduğunun yer almadığını, yalnızca muaccel olduğunun yazıldığını, bunun da yeterli olduğunun kabul edilmemesi gerektiğini ileri sürmüştür.

Aleyhine İstinaf Edilen,- taksit miktarlarının esasa ilişkin olgu olmadığını, bu miktarlarla ilgili Davalının Bidayet Mahkemesi huzurundaki dava görülürken soru yöneltmesinden sonra, bu hususların esasa ilişkin olgu olduğunu ve layihada yer almamalarının bir eksiklik olduğunu artı-k söyleyemeyeceğini ifade etmiştir.

Davadaki talep takririnin, Davalının borcunun ne şekilde ödeneceği ve ne zaman muaccel olacağı konusunda herhangi bir bilgi içermediği doğrudur. Huzurumuzdaki istinafa konu davadaki esasa ilişkin olgular, Davalının -Davacıdan borç aldığı, borcun miktarı ve tarihi, borca tuta yapılan ödemeler ve neticede talep edilmekte olan bakiye borç miktarıdır. Her dava için esasa müteallik olguların, olaya dair gerçekler ışığında farklı olduğu muhakkaktır. Bu davada İstinaf Edenin- eksik olduğunu iddia ettiği hususlar; yani taksit miktar ve tarihleri ve senedin muacceliyet tarihi, taksitlere uyulmadığı ve taksitlerin ödenme tarihinden sonra Davalı tarafından ödeme yapıldığına dair hususlar Davalının kabulü ışığında, artık bu dava m-aksatları için esasa müteallik olgu niteliklerini yitirmişlerdir. Borç senedinde öngörülen taksit miktarı ve tarihleri ile muacceliyet tarihi, Davalının borca tuta kendi kabulü ile 1998 yılına kadar ödeme yapmış olması neticesinde önemlerini yitirmişlerd-ir. Ödeme yapılması, dava sebebinin doğduğu tarihi, borç senedinin yalın hali ile olan muacceliyet tarihinden farklı bir tarihe, yani 1998'e taşımıştır. Dolayısıyla senetteki taksit miktarları ve tarihleri ile senedin muacceliyet tarihinin bu dava için hiç- bir önemi kalmamıştır. Bu durumda talep takririnin esasa müteallik olgularda eksik olduğunu kabul etmek mümkün değildir . Eksik olduğu ileri sürülen hususlar, davada verilmesi istenilen karara etken olabilecek hususlar değillerdir. 1. istinaf sebebi başl-ığı altında sunulan istinaf sebebi ret ve iptal edilir.

Zaman aşımı konusunda İstinaf Eden, Bidayet Mahkemesinin 31.5.1994 tarihli borç senedinin alelade bir borç senedi olduğunu, 6 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu ve dolayısıyla borç senedinin zaman a-şımına uğradığını kabul ettikten sonra, Davacının, davasını hem borç senedi hem de ipotek takririne dayandırdığı nedeniyle, ipotek takriri için zaman aşımı süresinin 15 yıl olduğundan, ipotek takririne istinaden talep takriri gereğince, Davacı lehine hüküm- vermekle hata yaptığını, ipotek takrirnamesinin tek başına borçlandırıcı bir işlem olmadığını, ipoteğin temelindeki hukuki ilişkinin ortadan kalkması halinde ipoteğe dayanarak alacağın ispat edilemeyeceğini ileri sürmüştür. İstinaf Eden, ipoteği ayrı bir -borçlandırıcı işlem kabul ederek, Davalı aleyhine hüküm verilemeyeceğini, esas borç ortadan kalktıktan sonra, teminat altında hüküm verilemeyeceğini iddia etmiştir.

Aleyhine İstinaf Edilen, davadaki müdafaa takririnde, davadaki talebin hangi tarih itibar-ıyla zaman aşımına uğradığının yer alması gerektiğini, müdafaa takririnde, Davalının, Mavi 12'de dava konusu borca tuta 1998'e kadar ödeme yaptığını kabul ettiğini, bu durumda 1998 yılına kadar zaman aşımının söz konusu edilemeyeceğini, dolayısıyla borç s-enedinin de zaman aşımına uğramadığını, mukabil istinaf dosyalamamış olmasına rağmen, İstinaf Edenin iddiaları tezekkür edilirken bu hususları Yargıtayın göreceğini, esas borç senedinin zaman aşımına uğraması halinde bile borcun ortadan kalkmadığını, ancak- borcun dava yolu ile talep edilme olanağının ortadan kalktığını, ipotek senedinin bir teminat teşkil ettiğini, bu nedenle teminattan borcun kapatılabileceğini ve borç miktarının teminattan karşılanmasının ortadan kalkmadığını ileri sürmüştür.

Huzurumuzd-aki istinafa konu dava, 5.2.2003 tarihinde ikame edilmiştir.

Talep takririndeki talep, 31.5.1994 tarihinde imzalanan bir borç senedi ve teminat olarak imzalanan 31.5.1994 tarih ve 120/94 sayılı bir ipotek takrirnamesine dayandırılmıştır. Talep takrir-inde, Davalının 30.10.2000 itibarıyla borca tuta 2000Stg. ödediği ve bakiye borcun 30.12.2000 itibarıyla 8100 Stg. olduğu ileri sürülmüştür.

Müdafaa takririnde, Davalı talebin Fasıl 15 madde 3(1)(Ç) bendi altında zaman aşımına uğradığı belirtilmekte,- ayrıca 31.5.1994 tarihinden 1998 tarihine kadar 2,105 Stg. ve 189,500,000TL ödeme yapıldığı ileri sürülmektedir.

Mavi 68'de yer alan ipotek takrirnamesinde, 31.5.1994 tarihli senedin 1 yıl vade ile 4,000Stg. için olduğu belirtilmekte, Mavi 76'da g-örülen 31.5.1994 tarihli borç senedinde ise 4000 Stg.'lik borcun 1.7.1994 tarihinden itibaren 365 Stg.'lik 12 taksitle ödeneceği yer almaktadır. Senede göre borç, 30.6.1995 tarihinde muaccel olmuştur. Bu tarih, talep takririnde yer almamaktadır. Mavi 80'de-n 86'a kadar bu borca yapılan ödemeler görülmektedir. Mavi 83'de yer alan tahsilat fişi 7.8.1997 tarihini taşımaktadır.

Davalı 1998 yılına kadar borç senedine konu borcuna tuta ödeme yaptığını kabul etmektedir. Davalının Davacıya olan dava konusu bo-rcuna karşılık 1998 yılına kadar ödeme yaptığını kabul etmesi, Fasıl 15 madde 6 altında borcunu kabul ettiği anlamına gelir. (acknowledgment)

Madde 6 aynen şöyledir:

"6. (1) Where a right of action has accrued and the
person liable or -accountable therefor acknowledges
the claim, the right shall be deemed to have accrued
on and not before the date of the acknowledgment.


(2) Every acknowledgment as in subsection (1) of
this section provided shall be -in writing and signed
by the person making the acknowledgment or his
authorised agent."

"6.(1) Bir dava hakkı doğmuşsa, ve yükümlülük altında
bulunan veya ondan sorumlu olan kişi böyle bir
dava hakkından kaynaklanan tal-ebi kabul ettiğine
dair beyanda bulunursa, dava hakkı, kabul
beyanının yapıldığı tarihte doğmuş sayılır.

(2) Bu maddenin (1)'inci fıkrasında sözü edilen her
kabul beyanının yazılı, ve talebi kabul eden
kişi vey-a yetkili vekili tarafından imzalanmış
olması gerekir."


Emare tahakkuk fişlerinde, ödeme yapan Davalının imzası görülmektedir. Her halükarda, Davalı tarafından dosyalanan müdafaa takririnde, 1998'e kadar borca tuta ödeme yaptığını Daval-ı kabul etmektedir. Bunların madde 6 altında borcun kabulünü gösteren beyan olarak kabul edilmesi mümkündür.

Bir talebin zaman aşımına uğraması için, dava sebebinin doğduğu tarihten itibaren hesaplanacak, yasada belirtilen sürenin bitmiş olması gerek-ir.

Fasıl 15 madde 3 (1) (ç) aynen şöyledir:

"Dava sebebinin doğduğu tarihten başlayarak altı yılın
sona ermesi üzerine, bir bankanın alacağı veya vereceği
olan herhangi bir defter hesabı borcu;"


Madde 6'a istinaden, madde 3-(1)(ç)'de öngörülen zaman aşımı süresi olan 6 yıl, dava sebebinin, Davalının borcunu ödediği, yani borcunun var olduğunu kabul ettiği 1998 yılı itibarıyla hesaplandığında davanın ikame tarihi 5.2.2003 olduğuna göre, davanın ikame tarihi bakımından, davanın- borç senedine dayalı talebinin zaman aşımına uğradığını söylemek mümkün değildir.

Bidayet Mahkemesi borç senedine konu borcun zaman aşımına uğradığını kabul etmekle hata yapmış mıdır? Fasıl 15 madde 6'da yer alan borç kabulü (acknowledgement-) spesifik bir şekilde mahkeme huzuruna getirilmelidir. Olgusal olarak, Davalı, ödeme yaptığını kabul etmekle birlikte, Fasıl 15 madde 6 altında, dava sebebinin, borca tuta en son ödeme tarihinden hesaplanması gerektiği ve borca tuta ödeme yapmakla borcun -kabul edildiği ve zaman aşımı süresinin çalışmayacağı, ne Talep Takririnde ne de Müdafaa Takririne Cevap layihasında yer almaktadır. Bullen & Leake & Jacobs Precedents of Pleadings 12th edition sayfa 1354'de bu konuda şu sözler yer alır:

"A party des-iring to rely upon any of these statutory
provisions to defeat the defence that the action is
statute-barred must expressly plead the facts relied
on to take the case out of the statute. If he has
not already done so in his -Statement of Claim ...
and the defence raises the plea that the action is
statute-barred, the plaintiff must expressly plead
such facts in his reply."

(Zaman aşımı müdafaasını ortadan kaldırmak isteyen tarafın buna spesifik olara-k layihasında yer vermesi gerekir. Talebinin zaman aşımına tabi olmadığına talep takririnde yer verilmediği takdirde, müdafaa takririnde dava konusunun zaman aşımına uğradığı müdafaası yapılması halinde, Davacının müdafaaya cevap layihasında açık bir şeki-lde talebinin zaman aşımına tabi olmadığını belirtmesi gerekir.)

Bu konuda Müdafaa Takririne Cevap layihasında bir iddia ileri sürülmediğinden, Bidayet Mahkemesi, bu hususu dikkate almayarak borç senedinin zaman aşımına uğradığını kabul etmekle hata -yapmamıştır. Her halükârda borç senedinin zaman aşımına uğradığı bulgusundan Aleyhine İstinaf Edilenin mukabil istinafı yoktur. Bidayet Mahkemesi bu hususta hata yapmış olsaydı dahi, Bidayet Mahkemesinin bu bulgusuna müdahale edilmesine gerek olmayacaktı.
-
İstinaf Eden, borç senedinin zaman aşımına uğradığı kabul edildikten sonra, ipoteğin tek başına borçlandırıcı bir işlem olmadığını, ipoteğin dayandığı borç işlemi ortadan kalkınca ipoteğe dayanarak alacağın ispat edilemeyeceğini ileri sürmüştür.

- İpotek işlemleri 11/78 sayılı Yasa'ya istinaden yapılmaktadır. Yasa'nın 2. maddesi ipoteği şu şekilde izah eder:

"İpotek", miktarı belirli veya ileride belirlenecek
veya şarta bağlı bir borcun veya yükümlülüğün teminat
altına alınması için sahi-binin iradesi ile bir
taşınmaz mal üzerine konan herhangi bir yükü anlatır."

Borç senedinin zaman aşımına uğraması ile ipotek senedinin ortadan kalkması mümkün değildir. İpotek takrirnamesi, tek başına tarafları bağlayan bir teminat anlaşmasıdır. İp-otek takrirnamesi üzerinden, mahkemeye müracaat etmeden doğrudan işlem yapmak mümkündür. Borç senedinin dava edilebilirliğinin ortadan kalkması, hiçbir şekilde ipotek takrirnamesini etkilememektedir. Borç senedinin zaman aşımına uğraması, ancak borç sened-ine konu meblağın dava yolu ile talep edilememesini getirir. Ancak borcu ortadan kaldırmaz. Bu konuda Yargıtay/Hukuk 24/2011 (D.5/2012)'de belirttiğimiz görüşlerimizi aynen tekrarlarız. Borç ortadan kalkmayıp, dava ile talep edilme olanağı ortadan kalktığı- nedeniyle ipotek senedi altında bu borcun ispat edilmesine herhangi bir engel yoktur. Davacının talep takriri incelendiği zaman Davacının talebini sadece borç senedine istinaden ikame etmediği, davasını hem borç senedine hem de ipotek takrirnamesine dayan-dırdığı kabul edilmelidir. İpotek takrirnamesi ile ilgili zaman aşımı süresi 15 yıl olduğundan, 1994 yılına ait bir ipotek senedinin 2003 yılında zaman aşımına uğraması mümkün değildir. Bu durumda, Bidayet Mahkemesi, ipotek takrirnamesi altında, Davacı leh-ine hüküm vermekle hata etmiş değildir.

Netice itibarıyla, İstinaf Edenin 2. başlık altında sunduğu istinaf sebebi de ret ve iptal edilir.

İstinaf sebepleri arasında yer almayan yasal bir konuya da bu istinafta değinilmesi gerekmektedir.

- Talep takririnde, Davacının konumu, 1. paragrafta şu şekilde izah edilmiştir:

"Davacı bu dava ile ilgili bütün zamanlarda K.K.T.C
Şirketler Mukayyitliğinde kayıtlı tüzel kişiliğe sahip
ve diğer işler yanında Kredi ve Finansman verme işleri
- ile de iştigal eden bir Limited bir şirkettir. Ve/veya
tasfiye halindeki Halkor Kredi Yatırım Şirketi Ltd.'in
namına hareket eden ve Şirketler Mukayyidinin 4.12.2001
tarihli kararı ile atanmış tasfiye memurudur."

Bu dava tasfiye ha-linde bir şirket tarafından ikame edildiği cihetle, Fasıl 113 madde 233 altında davanın ikamesinden önce, mahkemeden veya inceleme komitesinden izin alınması gereklidir.

Fasıl 113 Madde 233(1)(a) aynen şöyledir:

"The liqui-dator in a winding-up by the Court shall
have power , with the sanction either of the Court
or of the committee of inspection,-
(a)to bring or defend any action or other legal
proceeding in the name and on behalf of the
company;- ......."

"233 (1) Mahkeme tarafından yapılan bir tasfiyede,
tasfiye memuru ya Mahkemenin veya inceleme
komitesinin onayı ile aşağıdaki yetkilere
sahiptir: -

şirket adına ve namına herhangi bir dava
-açmak veya yargı işlemi başlatmak veya
aleyhe açılan veya başlatılanların savun-
masını yapmak;


Dava dosyasından, böyle bir iznin alındığı görülmemektedir. Taraflar istinafın dinlenmesi esnasında, böyle bir izin alınmadığını teslim etmiş-lerdir. Fasıl 113 madde 233 açıkça, tasfiye memurunun dava ikame etmeden önce, mahkemeden veya inceleme komitesinden izin alması gerektiğini söylemektedir. Aynı maddenin 3. fıkrasında tasfiye memurunun yetkilerinin mahkemenin kontrolüne tabi olduğu ifade- edilmektedir.

Madde 233(3) aynen şöyledir:

"The exercise by the liquidator in a winding up
by the Court of the powers conferred by this section
shall be subject to the control of the Court, and
any creditor or contributor-y may apply to the Court
with respect to any exercise or proposed exercise
of any of those powers."


Madde 233 (3)
"Mahkeme tarafından yapılan bir tasfiyede bu madenin
verdiği yetkilerin tasfiye memuru tarafından kulla-nıl-
ması, Mahkemenin kontrolüne bağlı olup, herhangi bir
alacaklı veya iştirakçi, bu yetkilerin kullanılması
veya kullanılmasının tasarlanması ile ilgili olarak
istida yoluyle Mahkemeye başvurabilir."


Tasfiye halinde bir- şirkete tayin edilen tasfiye memurunun yetkileri ve bu yetkileri kullanırken mahkemenin onayını gerektiren işlemler teferruatlı bir şekilde Fasıl 113'de yer almaktadır. Tüm bu mevzuat, davanın ikamesinden itibaren taraflar ve mahkemece göz ardı edilmiştir-. Fasıl 113, tasfiye halinde bir şirketin alacaklıları ve borçluları arasında bir ayırım gözetmeden, belirlenen usul çerçevesinde, şirketin alacaklarının tahsil edilmesini ve ondan sonra şirketin borçlarının ödenmesini yönlendirmektedir. Dava açmadan önce,- mahkemeden izin istenmesinin nedeni, muvaffak olunamayacak veya tasfiye halindeki şirkete ek külfet getirecek davaların açılmasının önüne geçmektir.

Bu davada Davacı, davasını ikame etmeden önce mahkemeden izin almamıştır. Ancak bu husus ile ilgili- olarak Davalı ne Bidayet Mahkemesi huzurunda, ne de istinafta bir iddia ileri sürmüştür. Resen bu noktayı ele alıp, bu safhada davanın iptal edilmesi taraflar açısından adil olmayacaktır. Bu nedenle, Yargıtay olarak, sadece tasfiye halindeki şirketlerle i-lgili bu prensibi izah etmekle yetiniriz.

Netice itibarıyla, İstinaf Eden istinafında muvaffak olmaz ve istinafı ret ve iptal edilir. İstinaf masrafları İstinaf Eden aleyhine verilir.




Narin F. Şefik Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalka-n
Yargıç Yargıç Yargıç


29 Haziran 2012














12






Full & Egal Universal Law Academy