Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 59,67/2013 Dava No 16/2016 Karar Tarihi 21.04.2016
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 59,67/2013 Dava No 16/2016 Karar Tarihi 21.04.2016
Numara: 59,67/2013
Dava No: 16/2016
Taraflar: Afrika Yayınclık Ltd ve diğerleri ile Mehmet Çangar arasında
Konu: Zem ve kadih - İfade özgürlüğü - Kişinin haysiyet ve şerefinin korunması - Hakaret ve sövme (defanation) - Cürüm isnadı - Makul bir insan yorumu - Şartlı imtiyaz (Qualified Privilege) - İyi niyetli eleştiri (fair comment)- İyi niyetli eleştiride ispat külfeti - Adil yorum - Kamu yararını ilgilendiren konular - Yayında yasal, sosyal ve ahlaki yarar - Yayında toplumsal fayda - Topluma mal olmuş kişiler.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 21.04.2016

-D. 16/2016 Birleştirilmiş
Yargıtay/Hukuk No: 59/2013 - 67/2013
(Lefkoşa Dava No: 5717/2010)

Yüksek Mahkeme Huzurunda.


Mahkeme Heyeti : Ahmet Kalkan, Gülden Çiftçioğlu, Tanju Öncül


Yargıtay/Hukuk No:59/2-013
(Lefkoşa Dava No: 5717/2010)



İstinaf eden : No.1- Afrika Yayıncılık Ltd., Arca Apt.İkinci
Selim Caddesi, No.49 Daire No.1, Lefkoşa.
No.2- Şener Levent, Arca Apt. İkinci Selim
- Caddesi, No.49 Daire No.1,Lefkoşa.
No.3- Ali Osman Tabak, Arca Apt. İkinci Selim
Caddesi, No.49 Daire No.1, Lefkoşa.
(Davalılar)
ile

Aleyhine istinaf edilen : Meh-met Çangar, Çangar Motors
Ltd., Şht.Mustafa Ruso Caddesi,
Lefkoşa. (Davacı)

A r a s ı n d a


İstinaf edenler namına: (Davalı No.2) Şener Leve-nt şahsen
hazır.
Aleyhine istinaf edilen namına : Avukat Oktay Feridun ve Avukat
Serhan Çinar adına Avukat Oktay
Çinar hazır.


Yargıtay/Hukuk No: -67/2013
(Lefkoşa Dava No: 5717/2010)



İstinaf eden : Mehmet Çangar, Çangar Motors Ltd., Şht.Mustafa
Ruso Caddesi, Lefkoşa. (Davacı)
ile

Aleyhine is-tinaf edilen : No.1- Afrika Yayıncılık Ltd. Arca
Apt.İkinci Selim Caddesi,
No.49 Daire No.1, Lefkoşa.
No.2- Şener Levent, Arca Apt. İkinci -
Selim Caddesi, No.49 Daire
No.1, Lefkoşa.
No.3- Ali Osman Tabak, Arca Apt.
İkinci Selim Caddesi, No.49
- Daire 1, Lefkoşa.
(Davalılar)


A r a s ı n d a

İstinaf eden namına: Avukat Oktay Feridun ve Avukat Serhan Çinar
adına Avukat Oktay Çinar hazır.
Aleyhine istinaf edile-nler namına :(Davalı No.2) Şener Levent
Şahsen hazır.


Lefkoşa Kaza Mahkemesi Yargıcı Peri Hakkı'nın 5717/2010 sayılı davada, 8.3.2013 tarihinde verdiği karara karşı, Davalılar ve Davacı tarafından yapılan istinaflardı-r.


---------------


K A R A R

Ahmet Kalkan: Bu istinafa konu davadaki tarafların tümü, Lefkoşa Kaza Mahkemesinin 8.3.2013 tarihinde verdiği hükme karşı istinaf dosyaladı.


İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:


Birleştirilerek dinlenen her iki istinafla- ilgili olgular özetle şöyledir:

Yargıtay/Hukuk 67/2013 sayılı istinaftaki İstinaf Eden/Davacı (Bundan böyle sadece Davacı olarak anılacaktır.), 7.9.2010 tarihinde Aleyhine İstinaf Edilen/Davalılar No.1,2 ve 3 (Bundan böyle sadece Davalılar veya yerine g-öre Davalı No.1,2 ve 3 olarak anılacaktır.) aleyhine Lefkoşa Kaza Mahkemesinde, Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Emir 2 n.1 altında bir dava dosyalayarak, Davalılar tarafından yayımlanan günlük 'AFRİKA' gazetesinin aşağıda belirtilen nüshalarında, Davacı ha-kkında kötü niyetle ve/veya yanlış ve/veya gerçeğe aykırı olarak yazı yazıldığını, yayın ve dağıtımının yapıldığını iddia ederek, Davalılar aleyhine münferiden ve müştereken genel zarar-ziyan, yasal faiz ve dava masraflarını talep etti.

Davacı hakkında- zem ve kadih içeren yazıların bulunduğu iddia edilen günlük AFRİKA gazetesinin tarih, sayı ve ilgili yazı başlıkları, emare dizilişine göre aşağıdaki gibidir:

6.8.2010 tarih ve 3151 sayılı 'AFRİKA' gazetesinin 1. sayfasınında "Kabarık Dosya Gizlenen İs-imler" ve 3'üncü sayfada "AFRİKA'dan mektup..." başlığı altında yayımlanan yazılar(Emare No.1);

12.8.2010 tarih ve 3157 sayılı 'AFRİKA' gazetesinin 1. sayfasında "Cezaevi Kayıtları İşadamını Ele Veriyor", 3. sayfasında "AFRİKA'dan mektup..." başlığı altı-nda yayımlanan yazılar (Emare No.2);

13.8.2010 tarih ve 3158 sayılı 'AFRİKA' gazetesinin 1. sayfasında "Uyutulmak istenen 142 kilo eroinin Kıbrıs bağlantıları ile sorularımız polis tarafından yanıtlanmıyor... Polis "babalar"ın değil, ancak maşaların peşi-ne düşüyor ... Cezaevi kayıtları Kim bu ziyaretçi" başlığı altında yayımlanan yazı ile 3. sayfada "AFRİKA'dan mektup..." başlığı altında yayımlanan yazılar (Emare No.3);

16.8.2010 tarih ve 3161 sayılı 'AFRİKA' gazetesinin 1. sayfasında "Bizim millet amma- dedikoducuymuş ha... Çangar tutuklanmış diye ortalığa dedikodu yayıyorlar... Ayıp değil mi? Neden tutuklansın ki... Çangar Merit'teki düğünde göbek atıyor." şeklinde yayımlanan yazı (Emare No.4);

21.8.2010 tarih ve 3166 sayılı 'AFRİKA' gazetesinin 1. say-fasında "Görüldükleri yerde tutuklanacaklar" başlığı altında yayımlanan yazı ile 3. sayfasında "AFRİKA'dan mektup..." başlığı altında yayımlanan yazı (Emare No.5);

25.8.2010 tarih ve 3170 sayılı 'AFRİKA' gazetesinin 3. sayfasında "AFRİKA'dan mektup..." b-aşlığı altında yayımlanan yazı (Emare No.6);

26.8.2010 tarih ve 3171 sayılı 'AFRİKA' gazetesinin 3. sayfasında "AFRİKA'dan mektup..." başlığı altında yayımlanan yazı (Emare No.7);

1.9.2010 tarih ve 3177 sayılı 'AFRİKA' gazetesinin 3. sayfasında "AFRİKA'-dan mektup..." başlığı altında yayımlanan yazı (Emare No.8);

2.9.2010 tarih ve 3178 sayılı 'AFRİKA' gazetesinin 1. sayfasında "Sarayda ağırlanan, Arınç'la Karpaz sefasına çıkan, üniversite rektörleriyle müşerref olan, Mehmet Çangar'ın dükkanından çıkmayan- ve şu anda eroin kaçakçılığından yargılanan İsmet Felek'in Kıbrıs'taki karanlık dosyalarını silkelemeye devam ediyoruz" şeklinde yayımlanan yazı ile 3. sayfada "AFRİKA'dan mektup..." köşesinde yayımlanan yazı
(Emare 9);

06.09.2010 tarih ve 3182 sayılı -'AFRİKA' gazetesinin 1. sayfasında "GKK saptadı mı? Kimi yakarmış?" başlığı altında yayımlanan ve 2. sayfada "AÇI" sütununda "Çangar'a vefa borcu mu var?" diye yayımlanan yazı (Emare No.10).

Davacı daha sonra 1.10.2010 tarihinde dosyaladığı Tafsilatlı Ta-lep Takririnde, yukarıda bahsi edilen başlıklara konu yazıları ayrı ayrı içerikleriyle belirterek, Davalıların fiilleri nedeniyle Davacının ve ailesinin başkalarının önünde küçük düşürüldüğünü, iş hayatındaki şöhreti ve itibarının sarsılmasına sebep olduğu-nu, Davacıya zarar vermek maksadıyla yanlış ve kötü niyetli yayımlanan yazılar nedeniyle zarar-Ziyana uğradığını iddia ederek, her yazı için 100,000 TL genel zarar ziyan, benzeri yazıların yayımının engellenmesini ve dava masraflarını talep etti.

Davalıl-ar şahsen dosyaladıkları müdafaa takririnde, Davacının iddialarını reddederek, konu yazıları yayımladıklarının doğru olduğunu, ancak kötü niyet ve zarar vermek maksadıyla bunu yapmadıklarını, gazeteci olarak kamu oyunu aydınlatmak görevleri olduğunu, yazıl-anların doğru olduğunu, Fasıl 148 madde 21 altında ayrıcalıklı (qualified privilege) olan bu yazılardan dolayı sorumlu tutulamayacaklarını ileri sürerek davanın reddini talep ettiler.

Alt Mahkemenin bulgularına göre olgular şöyledir:

Davacı, KKTC'de tan-ınmış bir iş adamı olup, Davalı No.1'i 'AFRİKA' gazetesinin sahibi, Davalı No.2'yi Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni, Davalı No.3'ü ise Davalı No.1'in Direktörü ve Yetkilisi sıfatıyla dava etmiştir.

Yukarıda belirtilen ve Emare No.1'den 10'a kadar sıralana-n gazetelerdeki dava konusu yazıları inceleyen ve her yazı için ayrı ayrı bulguya varan Alt Mahkemenin bulgularının sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için yazıları yayımlandıkları gibi karara aktarmayı uygun gördük.

İlgili yazılar sırasıyla şöyl-edir.

Emare No.1: 6.8.2010 tarih ve 3151 sayılı 'AFRİKA' Gazetesi,

EMARE 1

"Kabarık dosya"
142 kilo uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili elimize
ulaşan yeni bilgileri yayınlamaya devam ediyoruz.
Duruşmalara 12 Ağustos Pazartesi günü İstanbul'da
9. Ağı-r Ceza Mahkemesi'nde başlanıyor.


"Kabarık dosya Gizlenen isimler"
Gazetemizi dün İstanbul'dan tutuklu İsmet Felek'in avukatları telefonla aradı.
12 Ağustos'ta yargıç huzuruna çıkarılacak olan İsmet Felek'in dosyasında
Kıbrıslı bazı şahısların isimle-rinin de bulunduğu bildirildi. Felek'in sadece bu
şahısların 'tahsilatçı'sı olduğu için tutuklandığı öne sürüldü.
Felek'in dosyasında yalnız
bir Kıbrıslı işadamının
değil, 5-6 kişinin adının
geçtiği belirtiliyor.
Tutuklanmaları için karar
çıkarıla-bilir.
KKTC Polis Genel
Müdürlüğü'nün olayla ilgili yaptığı
açıklamayı da okuduklarını
söyleyen avukatlar, İsmet
Felek'in Kıbrıs'ta verilmiş ifadesi
olduğunu doğruladılar.
Kamuoyu da Polis Genel
Müdürlüğü'nün yaptığı
açıklamayı yeterli
bulmadı.-
Toplumumuzdaki
uyuşturucu baronlarına
dokunulmadığı yönündeki
yaygın kanat, bu son
olayla birlikte daha da
güçleniyor.


3. Sayfada
"AFRİKA'dan Mektup..."
POLİSİN KARANLIKTA BIRAKTIĞI SORULAR

Türkiye'de ele geçirilen 142 kilo
eroinin Kıbrıs bağlan-tıları ile ilgili
olarak KKTC Polis Genel
Müdürlüğü kısa bir açıklama
yapmış gerçi, ancak bu açıklama
tatmin etmemiş kimseyi.
Çok yetersiz çünkü.
"Herhangi bir işadamının
bağlantısı yok" demekle olmuyor
yalnız.
Ayrıntı ister millet.
Eski dille 'tafsilat' -yani.
KKTC'deki İsmet Felek nasıl
tutuklandı?
Kimin talimatıyla?
Cezaevinde ne kadar kaldı?
Kimlerle bağlantı kurdu, kimlerle
görüştü cezaevindeyken?
Birkaç kez ziyaretine gelen ve ona
para ile yiyecek getiren o
esrarengiz işadamı kim?
Bu ziyaretlerde işad-amı tehdit
edilmiş mi Felek tarafından?
"1.5 milyon sterlin vermezsen, seni
ele veririm" demiş mi?
O para da sonra onun istediği
hesaba yatırılmış mı?
Ya İsmet Felek'in KKTC polisine
verdiği ifade?
Narkotik Şube müfettişine verilen
bu ifadede Kıbrıslı suç -ortaklarının
isimlerinin de yer aldığı doğru
mu?...
Polis o kişileri arayıp buldu mu?
Sorguladı mı?
Ve nihayet kamuoyuna neden
hiçbir bilgi verilmedi bu konuda?
2 gram hintkenevirini haber yapan
polis 142 kilo eroini haber
yapmaya değer bulmadı mı?
Polis G-enel Müdürlüğü'nün
açıklamasından bunların hiçbiri yok
işte.
Bu durumda güvenmek mümkün
mü bu polise?
*
Bugün olayla ilgili elimize ulaşan
yeni bilgileri yayınlamaya devam
ediyoruz.
Dün, İstanbul'dan, tutuklu İsmet

Felek'in avukatları aradı bizi
telefonla-.
Gazetemizdeki yayını okumuşlar.
KKTC Polis Genel Müdürlüğü'nün
açıklamasını da okumuşlar
Güldüler.
"Açıklama mı bu?" dediler.
İsmet Felek'in KKTC'de verilmiş
ifadesi olduğunu doğruladılar.
İstanbul'daki dosyasında en az 5-6
Kıbrıslı şahsın ismi varmış.
İ-smet Felek 'mal' sahibi değil,
sadece onların 'tahsilatçı'sıymış.
Şebeke elemanı olduğu için
tutuklanmış.
12 Ağustos Pazartesi günüymüş
duruşma.
İstanbul'da 9. Ağır Ceza
Mahkemesi'nde.
Davanın görülmeye
başlanmasından sonra, dosyada
adı geçen Kıbrıslı kişi-lerin
tutuklanması mümkün.
*
"Afrika" ısrarla ülkemizdeki
uyuşturucu baronlarının üstüne
giderken, geriye kalan basınımızın
durumu da çok ilgi çekici.
Şüpheli işadamlarımızla al gülüm,
ver gülüm.
Onlar onları görüyor, onlar da
onları.
-Biz bu işleri kurcaladıkça onlar da
basına verdikleri ilanları artırıyor...
Bankalar hortumlanırken de
öyleydi.
Biz bankaların hortumlandığını
yazdıkça, geriye kalan basınımız
da banka reklamlarına
boğuluyordu.
Bize davalar geliyordu, onlara da
reklamlar.-
Biz battığını yazıyorduk
bankaların, onlar da ne kadar
güvenilir olduklarını.
Bugünün dünden farkı mı var?"


Emare No.2 : 12.8.2010 tarih ve 3157 sayılı 'AFRİKA' Gazetesi,

EMARE 2

"142 kilo eroinin Kıbrıs bağlantıları çözülecek mi?
Cezaevi ziyaretç-i kayıtları işadamını el veriyor

Kıbrıs'ta bazı işadamları ile bağlantılı olan 142 kilo eroin
davasına bugün İstanbul'da 9. Ağır Ceza Mahkemesinde
başlanıyor.
KKTC'de tutuklanan ve sonra Türkiye'ye iade edilen İsmet Felek'in cezaevi
ziyaretçileri arasında- ünlü bir işadamı var. 5 ve 7 Haziran tarihlerinde
Felek'i cezaevinde ziyaret eden işadamının kimliği cezaevi kayıtlarında yer
alıyor.

3. Sayfada:
"AFRİKA'dan mektup..."
142 KİLO EROİNİN KIBRIS AYAĞI


Türkiye'de ele geçirilen 142 kilo
eroinin Kıbrıs u-zantıları ile ilgili
Polis Genel Müdürlüğü'nün yaptığı
o kısa açıklama tatmin etmemiş
elbette kimseyi.
Pek çok soru işareti açıkta kalmış
çünkü.
Polisin bu açıklaması güvenlik
makamlarına karşı güvensizliği daha
da artırmış toplumumuzda.
Yeni bir Güvenlik- Kuvvetleri
Komutanı atanmış şimdi buraya.
İşadamı kılığındaki bazı
mafiozlarımızın henüz yakından
tanımaya fırsat bulamadıkları bir
komutan.
Av partileri, piknik muhabbetleri
yok henüz...
Görürsünüz ancak.
Kuyruğa girerler yakında.
'Nezaket' ve 'şükran' z-iyaretleri
başlar.
Çam sakızı çoban armağını
hediyecikler yağar sonra adrese.
Ve yeni gelen komutanlar da girer
böylelikle eskilerin havasına.
Bizim polisimiz emirleri Güvenlik
Kuvvetleri Komutanı'ndan aldığı
için yazıyoruz bunları.
Yoksa Kıbrıslı failleri- Türkiyeli bir
komutanın yakalamasından yana
olduğumuz için değil.
Keşke kendimiz görebilseydik kendi
işimizi.
Ancak bu yetki bizim elimizden
alınmış ne yazık.
Dolayısıyla ülkemizdeki güvenlik
konusunda bizim muhatabımız Polis
Genel Müdürlüğü değil.
Güvenl-ik Kuvvetleri Komutanı'dır.
Umarız yeni atanan komutan, eski
komutandan daha farklı yaklaşır bu
son operasyona...
Operasyon uyuşturucu
operasyonu.
142 kilo erion...
Parasal değeri bir servet.
*
Kıbrıs'ta yakalanıp TC polisine iade
edilen -ve halen tutuklu bulunan
İsmet Felek'in yargılanmasına
başlanıyor bugün İstanbul'da.
Beşiktaş'ta, 9. Ağır Ceza
Mahkemesi'nde.
Felek'in İstanbul'daki
avukatlarından aldığımız bilgiye
göre, ifade dosyasında Kıbrıs'taki
bağlantılarının isimleri de varmış.
As-lına Felek, Kıbrıs'ta tutuklandığı
sırada da vermiş bizim Narkotik
Şube'ye bu ifadeyi.
Ancak polisimiz Felek'i Türkiye'ye
iade ederken, o ifadedeki isimleri
hasırlatı etmiş.
Avukatları Felek'in şebekenin yalnız
tahsilatçısı olduğunu, ele geçirilen
uyuştu-rucu ile direkt bir
bağlantısının olmadığını
söylüyorlar.
Kıbrıs'taki çetenin tahsilatçısıymış
Felek.
*
İsmet Felek tutuklandığı zaman,
cezaevindeyken bazı ziyaretçileri
olmuş.
5 ve 7 Haziran 2010 tarihlerinde
ünlü bir işadamımız tara-fından iki
kere ziyaret edilmiş mesela.
Bu işadamımıza Felek, "Ya 1.5
milyon sterlin, ya da seni ele
veririm" demiş.
O para da Felek'in istediği bir
hesaba yatmış.
İşadamı ise daha sonra yurtdışına
gitmiş ve uzunca bir süre gözden
kaybolmuş.
Ta ki İsmet F-elek Türkiye'ye iade
edilene kadar.
Gidin, cezaevi ziyaretçi defterine
bakın.
O işadamının kim olduğunu
öğrenirsiniz siz de.
Tabii ziyaretçi defteri yeniden
düzenlenmemişse.


Emare No.3: 13.8.2010 tarih ve 3158 sayılı 'AFRİKA' Gazetesi,

EMARE 3

Uyutulma-k istenen 142 kilo eroinin Kıbrıs
bağlantıları ile ilgili sorularımız polis
tarafından yanıtlanmıyor. Polis, "babalar"ın
değil, ancak maşaların peşine düşüyor.

"Cezaevi kayıtları"
"Kim bu ziyaretçi?"

Türkiye'de ele geçirilen 142 kilo eroinle ilgili olara-k KKTC'de tutuklanan ve
sonra da TC polisine iade edilen İsmet Felek'i 5 ve 7 Haziran tarihlerinde
cezaevinde ziyaret eden ünlü işadamımız kim? Ve bu ziyarette yapılan
pazarlık ne?

İsmet Felek'i KKTC'deki
cezaevinde 2 ve 27
Haziran tarihlerinde iki
ünlü -iş adamımızın daha
ziyaret ettiği öğrenildi.

Felek'in Narkotik Şube polisine
verdiği ifade de bir sır olarak
kalmaya devam ediyor. Bu
ifadede Felek Kıbrıslı suç
ortakları olarak kimlerin ismini
verdi? Polis bunları neden
gizliyor?

Dün görevi devralan yen-i
GKK Komutanı
Tümgeneral Mehmet
Daysal'dan toplum bu
soruların aydınlatılmasını
bekliyor. Ülkemizdeki
uyuşturucu kaçakçılığının
kökü kazınacaksa
maşaların değil,
'baba'ların
yakalanmasıyla
mümkündür ancak.

3. Sayfada:
"AFRİKA'dan Mektup"
CEZAEVİNİN E-SRARENGİZ ESRAR ZİYARETÇİLERİ

Bu sorun hepimizin sorunu aslında...
Yalnız 'Afrika'nın değil...
Bu memleket hepimizin memleketi
çünkü.
Sorun da yalnız uyuşturucu sorunu
değil.
Hele bir aydınlansın.
Siz o zaman görürsünüz bu
memleketin haritasını.
İşleri-n burada nasıl yürüdüğünü.
Düzenin ne olduğunu.
Kimlerin başımıza buyruk
kesildiğini.
Ve kuşkusuz Kıbrıs sorununun neden
bir türlü çözülemediğini.
Tatlı kârları.
Ve alengirli alt-üst ilişkilerini.
Elinizde tuttuğunuz bu gazeteyi
okuyanlar tüm bunların fark-ında gerçi
ve şaşmazlar herhalde karşılaşacakları
sürprizlere.
Zorlu Töre'nin şaştığı gibi.
Töre bakın nasıl isyan etmiş.
Büyük boyutlarda et ve canlı hayvan
kaçakçılığı yapılıyormuş güneyden.
Durumu güvenlik makamlarına
bildiriyor, ama her ne hikmetse bir-
türlü yakalanamıyormuş kimse.
Soruyor Zorlu:
"KKTC sınırlarından ve kapılarından
nasıl geçiyor? Devletin kontrolünde
olmadan sınır kapılarından,
arazilerden nasıl o taraftan bu tarafa
kaçak et ve hayvan geliyor?"
E, bakan bile isyan ettiğine göre, biz
ne -diyelim?
Vatandaşın evinde 1 gram hintkeneviri
yakalama becerisi gösteren güvenlik
makamları karşıdan gelen koskoca
hayvanları görmüyorlar mı?
Kim bekliyor sınırlarımızı?
Mehmetçik!
Düşünün, bu kaçakçılığı yapanların
arkası ne kadar güçlü ki, bunu
başarıyl-a yapabiliyorlar?
Sen kaçakçılığı yapanlara değil, onları
koruyanlara bak Bay Zorlu.
*
Zorlu'nun polise ihbarları havada
kaldığı gibi bizim sorularımız da
havada kalıyor.
Kaç gündür soruyoruz polise:
Türkiye'de ele geçirilen 142 kilo
-eroinin Kıbrıs bağlantıları ne?
Burada tutuklanan ve TC polisine
iade edilen İsmet Felek
cezaevindeyken 5 ve 7 Haziran
tarihlerinde onu iki kez ziyaret eden
ünlü işadamımız kim?

Ele geçirilen eroinin asıl sahiplerinin
Kıbrıs'ta olduğu söyleniyor. İsmet
F-elek'in Narkotik Şube'ye verdiği
ifadede suç ortaklarını açıkladığına
dair bilgiler var. O ifade nerde?
İsmet Felek'i 2 ve 27 Haziran
tarihlerinde ziyaret eden başka ünlü
işadamlarımız da var.
Cezaevi ziyaretçi kayıtlarında
görülebilir.
Onların da ifadeler-ine başvuruldu mu?
*
Güvenlik Kuvvetleri Komutanı'mız
Abdullah Recep görevini tamamlamış
Kıbrıs'ta.
Türkiye'ye dönüyor.
Tayyip Erdoğan'a askeri danışman
olmuş.
Ancak Recep, yukarıda sıraladığımız
tüm soruları açıkta bırakarak ülkes-ine
dönüyor.
Ve yeni atanan komutana miras
kalıyor bunlar.
İki yıİl Tümgeneral Mehmet Daysal
sorumlu olacak şimdi
güvenliğimizden.
Polis talimatları ondan alacak.
O halde bu dosyadan başlasın hemen
işe.
Kötü bir miras devralmış.
Bizi Ruma karşı korumak değ-il yalnız
görevi.
Koruyacaksa, asıl kaçakçılara karşı
korusun!
Abdullah Recep'in yakalayamadığı et
ve hayvan kaçakçılarını yakalasın.
Uyuşturucuda maşaları değil, 'baba'ları
enselesin.
Enselesin de görelim.


Emare No.4: 16.8.2010 tarih ve 3161 sayılı 'AFR-İKA' Gazetesi,


EMARE 4


"Bizim millet amma da dedikoducuymuş ha. Çangar tutuklanmış diye ortalığa dedikodu yayılıyor. Ayıp değil mi? Neden tutuklansın ki. Çangar Merit'teki
düğünde göbek atıyor!"




Emare No.5: 21.8.2010 tarih ve 3166 sayılı 'AFRİKA' G-azetesi,

EMARE 5


1. Sayfadan

Polis Genel Müdürlüğü Türkiye'de
yakalanan 142 kilo eroinin Kıbrıs'la hiçbir
bağlantısı yok diyor, ama Türkiye'de
hazırlanan polis fezlekesi öyle demiyor

"Görüldükleri yerde Tutuklanacaklar"
9 Şubat 2009 tarihinde, Türkiye-'de sanıklarla birlikte adliyeye intikal
ettirilen polis fezlekesinde, KKTC'deki Birtan Zabitler ile Mustafa İzzet
Debbağ'ın yakalanan uyuşturucu ile bağlantılı oldukları belirtiliyor ve
bu şahısları "Yakalama çalışmalarına devam edilmektedir" deniliyor.
-Polis fezlekesinden: "Açık
kimliği tespit edilemeyen
KKTC vatandaşı Birtan
Zabitler isimli şahsın İsmet
Felek'ten uyuşturucu
konusu ile ilgili sürekli bilgi
aldığı, İsmet Felek'in bu
şahıs adına uyuşturucu
ticareti faaliyetini
gerçekleştirdiği
değerlendir-ilmektedir."

Kıbrıs'ta çok sıkı dostları olan
İsmet Felek'in cezaevi
ziyaretçilerinin Mehmet Çangar,
Birtan Zabitler, Mustafa İzzet
Debbağ, Av. Seyhan Yıldırım,
Özcan Hangün, Fahri Kirim, Hanifi
Togar, Fevzi Togar ve Halil Falyalı
olduğu öğrenildi.

3. Sa-yfada:
"AFRİKA'dan mektup..."

POLİS GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN AÇIKLAMA BEKLİYORUZ

Türkiye'den ele geçirilen 142 kilo
eroin ile ilgili yaptığımız ısrarlı
yayınlar üzerine isteksizce kısa bir
açıklama yapmış olan KKTC Polis
Genel Müdürlüğü,
uyuşturucunun KK-TC
bağlantısının olmadığını ileri
sürdü gerçi, ancak Türkiye'deki
polis raporları öyle demiyor.
Gazetemiz bu konuda yeni
bilgilere ulaştı. Ve ulaştığımız
bilgiler de Polis Müdürlüğü'nü
yalanlıyor.
Eroin operasyonu 7 Şubat 2009
tarihinden gerçekleşmiş
Türki-ye'de.
9 Şubat 2009'da ise yakalanan
sanıklar mahkeme huzuruna
çıkarılmış.
Sanıklarla birlikte hazırlanan polis
fezlekesi de sunulmuş
mahkemeye.
Bu fezlekenin 31. maddesinde
bakın ne deniliyor:
"Açık kimliği tespit edilemeyen
KKTC vatandaşı Birtan Zabitler-
isimli şahsın İsmet Felek'ten
uyuşturucu konusu ile ilgili
sürekli bilgi aldığı, İsmet Felek'in
bu şahıs adına uyuşturucu ticareti
faaliyetini gerçekleştirdiği
değerlendirilmektedir."
Yine aynı polis fezlekesinin 32.
maddesinde ise şöyle deniliyor:
"Açık -kimliği Mustafa isimli
şahsın İsmet Felek'ten uyuşturucu
konusu ile ilgili sürekli bilgi aldığı
yönünde tespitler yapılmıştır."
Bu raporda ayrıca Birtan Zabitler
ile Mustafa İzzet Debbağ isimli
şahısları "yakalama çalışmalarına
devam edilmektedir" deniliyo-r.
Durum böyle olduğuna göre,
KKTC Polis Genel Müdürlüğü, ele
geçirilen yüklü miktardaki eroinin
Kıbrıs bağlantılı olmadığını nasıl
iddia eder?
*
Dikkate değer başka bir husus
daha bulunuyor.
9 Şubat 2009 tarihli TC polis
fezlekesinde b-u kadar ağır bir
şekilde suçlanan İsmet Felek,
neden ancak 1 yıl sonra KKTC'de
tutuklanabilmiştir?
İsmet Felek'i tutuklama talebi
Türkiye'den KKTC'ye 2010
Nisan'ında geldi.
Tutuklandı.
Cezaevine kondu.
Sonra da Türkiye'ye iade edildi.
Ama TC polisinin arad-ığı diğer
şahıslar da KKTC'de olduğu
halde, onlara dokunulmadı
nedense.
Türkiye'deki ifadelerinde Kıbrıs'ta
pek çok dostu olduğunu söyleyen
İsmet Felek'in cezaevindeki
ziyaretçi listesi de oldukça
kabarık.
Edindiğimiz bilgilere göre, bu
ziyaretçiler arasın-da Mehmet
Çangar, Birtan Zabitler, Mustafa
İzzet Debbağ, Av. Seyhan Yıldırım,
Özcan Hangün, Fahri Kirim, Hanifi
Togar, Fevzi Togar ve Halil Falyalı
bulunuyor.
İsmet Felek'in Çangar'ı tehdit ettiği
ve ondan 1.5 milyon sterlin tahsil
ettiği söyleniyor.
1970-'li yılların sonunda
İngiltere'de uyuşturucu
kaçakçılığından tutuklanan ve 9
yıl hapis yatan Mustafa Debbağ,
halen Lefkoşa'da dövizcilik ve
tefecilik yapıyor.
*
Kamuoyuna verdiğimiz bu yeni
bilgiler ışığında yeni GKK
Komutanı Tümgeneral M-ehmet
Daysal'ı göreve davet ediyoruz.
Polis Genel Müdürlüğü zorunlu
bir açıklama daha yapmak için
talimat bekliyor.

Emare No.6 : 25.8.2010 tarih ve 3170 sayılı 'AFRİKA' Gazetesi,

EMARE 6

Sayfada:

"AFRİKA'dan mektup..." ARAYAN BULUR MEVLASINI DA
BE-LASINI DA.

Nerde kalmıştık?
Ortaya çıkan tüm bilgilere rağmen
güvenlik makamlarımız 142 kilo
eroin kaçakçılığı konusunda hala
ciddi bir açıklama yapmıyorlar
toplumumuza.
Bilirsiniz.
Bu açıklamayı yapmak ve
kamuoyunu aydınlatmak Polis
Genel Müdürü'müzün el-inde değil.
GKK Komutanı'ndan talimat
gelmezse yapamaz.
Elde ettiğimiz bilgilere göre,
Türkiye'den gelen polis
raporlarında eroinle ilgili Kıbrıs'taki
kişilerin telefon numaralarına kadar
herşey var.
Hem fezleke.
Hem de ses kayıt dosyası
gönderilmiş Türkiy-e'den.
Tutukladığı kişileri tutuklamadan
önce, gizlice takip altına alan TC
polisi, onların telefonlarını da
dinlemiş ve kayıt yapmış.
Türkiye ile Kıbrıs arası konuşmalar
da var ellerinde.
Ki telefonu dinlemeye alınanlardan
biri de halen tutuklu bulunan ve-
yargılanan İsmet Felek.
İşte KKTC'ye gönderilen dosyada
bunlar da var.
Yani bir soruşturma için polisin
elinde olması gereken herşey.
Buna rağmen polisimiz buradaki
şüphelileri, o dosyada adı
geçenleri, verilen telefon
numaralarından arayıp
soruşturmuyor.-
Çok ilginç bir durumla karşı
karşıyayız değil mi?
Türkiye emniyeti talep ediyor, ama
KKTC emniyeti bu talebi yerine
getirmiyor.
Eğer polisimiz GKK'ya bağlı
olmasaydı.
Kıbrıslı Türkiyeliye direniyor
sanırdık.
Ama direnen bizim polisimiz değil.
Onun bağlı o-lduğu komutanlık.
Türkiye emniyetini buradaki TC
generalleri takmıyor yani.
TC makamları KKTC makamlarıyla
karşı karşıya değil.
Buradaki TC makamlarıya karşı
karşıya yine.
Anlatabildik mi?
Türkiye'deki asker-sivil
çatışmasının bir parçası olabilir mi
acaba- bu?
*
Kapıkule sınır kapısında ele
geçirilen 142 kilo eroinin Türkiye'ye
İran'dan sevkedildiği, oradan da
Avrupa'ya gönderilmek istendiği,
ancak finansmanın bazı Kıbrıslı
işadamları tarafından yapıldığı
söyleniyor.
Bunlar da KKTC güvenli-k
makamlarının araştırması gereken
şeyler.
O paralar buradan çıktıysa.
Veya Mehmet Çangar gerçekten
İsmet Felek'in hesabına 1,5 milyon
sterlin yatırdıysa bunları ortaya
çıkarmak polisin görevi değil mi?
*
Sevgili okurlar,
Dünkü yayın-ımız çok etkili oldu.
Bizi Türkiye'den telefonla arayan
TC'li gazeteciler inanamadılar
okuduklarına.
TC Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç'ın kardeşi
akademisyen Ümit Doğay Arınç'ın
İsmet Felek'le yakın ilişkilerine akıl
erdiremediler bir tü-rlü.
"Delil var mı?" diye sordular.
Var tabii.
Ararlarsa bulurlar.
Arayan bulur, mevlasını da,
belasını da.
Ve kimbilir, bakarsınız bizim
uzanamadığımız yerlere de
uzanırlar.
'Afrika' ruhuna sahipseler tabii...



Emare No.7: 26.8.2010 tarih ve 3171 sayıl-ı 'AFRİKA' Gazetesi,


EMARE 7

3. Sayfada:
"AFRİKA'dan mektup..."

KAFAMIZA TEKMEYLE VURARAK UYANDIRACAKMIŞ BİZİ

Sevgili okurlar,
'Afrika'nın bir aydan beridir ısrarlı bir
biçimde üstüne gittiği eroin
operasyonu ve Kıbrıs bağlantısı
konusunda kimseden s-es çıkmadı.
Ne siyasi partilerimizden.
Ne sendikalardan.
Ne de örgütlerden.
Polis Genel Müdürlüğü'nün hepimizle
dalga geçercesine yaptığı o kısa
açıklamaya bile tepki gösteren
olmadı.

İşte bundan dolayı dün gece bizi
telefonla arayan İsmetFelek'in kardeşi-
Oğuz Felek, "Sizden başka kim
yazıyor ki bunları?" diye daha da
cesaretlendi.
Gazetemize Birtan Zabitler gibi
tehditler yağdırdı.
Ama Zabitler'den de daha baskın çıktı!
*
Oğuz Felek'le Şener Levent arasında
geçen dün geceki telefon g-örüşmesi
eğer dinleme servisleri tarafından
kayda geçirilmişse, polis de görecek.
Ama Felek'in polis korkusu gibi bir
korkusu da yok.
"Beni emniyete mi vereceksiniz.
Verin. Ben onlara da telefon açıp
söylüyorum söyleceğimi" diyerek
havasını atıyor.
- *
Şöyle diyor Oğuz Felek:
"Kafana tekme vurarak uyandıracağım
seni. Doğduğuna pişman edeceğim.
Ucuz kahramanlık yapıyorsun sen.
Ama merak etme, ben kahraman
yaparım seni.."
Kıbrıs'a hiç gelmemiş güya.
Ancak bizim için gelecekmiş şimdi.
Yatıyl-a Kıbrıs'ın etrafından geçmiş
bugüne dek.
Uzaktan bakmış adaya.
Şöyle devam ediyor:
"Kiminle savaştığını sanıyorsun sen?
Felek ailesi ne demek bilir misin?
Malatyalı bir aşirettir Felek ailesi.
İsmet Felek beraat edip hapisten
çıktıktan sonra ne yapacaksın-?"
*
Şener Levent'e, "Seni öldürtmeye
çalışıyorlar" diyen Oğuz Felek, bizim
saptamalarımıza göre, adamıza sık sık
gelip giden biri. Ve tıpkı kardeşi
İsmet Felek gibi, onun da burada çok
'hatırlı' dostları bulunuyor.
Edindiğimiz bilgi-ye göre, İsmet Felek
gözaltına alındığı zaman, Oğuz Felek
de burada bulunuyordu.
Zaten Mehmet Çangar da yaptığı bazı
açıklamalarda itiraf etmiş bunu.
Hesapta, İsmet Felek cezaevinde
konduğu zaman, arabası Çangar'da
serviste imiş.
Ve İsmet Felek Çangar'a ka-rdeşi Oğuz
Felek'i göndermiş o arabayı almak
için.
Oysa, gazetemize yapılan ihbarlarda,
söylenen başka.
İsmet, Çangar'ı cezaevinden telefonla
arayıp da bulamayınca göndermiş
kardeşini ona.
Cezaevinde kendisini görmeye
gitmezse, onu ele vereceği tehditinde
-bulunmuş.
Çangar'dan kopardığı söylenen 1.5
milyon sterlini de bu tehditle
koparmış.
*
Dünkü telefon görüşmesinde bir tehdit
de Kartal Döviz Bürosu sahiplerine
savurmuş Oğuz Felek.
Gazetemizde kendilerine 'sokak
çakalları' diyen Halil Kartal'ın ifadesini
o-kumuşlar ve çok içerlenmişler.
Oğuz Felek, "Halil Kartal'ın anasını
..." dedi ve bunun da mutlaka
yazılmasını istedi gazeteye.
ışte biz de yazıyoruz.
Ama cümleyi yine de tam
yazamıyoruz!



Emare No.8: 1.9.2010 tarih ve 3177 sayılı 'AFRİKA' Gazetesi,


EMA-RE 8

3. Sayfada:
"AFRİKA'dan mektup..."

TIPKI YERALTI DÖNEMİNDEKİ GİBİ SESSİZLİK

Sevgili okurlar,
Gazetemizin dünkü yayını adeta
şok yarattı toplumumuzda.
Herkes bunca karanlık işler çeviren
ve şimdi de eroin kaçakçılığı ile
suçlanan bir adamın
Cum-hurbaşkanlığı'na nasıl
sızdığını, Ercan Havalimanı'nda
VIP'e nasıl girdiğini sorup durdu.
Bunu sormayan siyasi partilerimizle
örgütlerimiz oldu yalnız.
Bugüne dek inanılmaz bir şekilde
sessizliğini koruyanlar dün de
korudu.
Evet.
Hesap soran yok.
Merak ede-n yok.
Onların sayesinde çeteciler çok
rahat.
O çetecilerle aynı yolları yürüyen
makamlarımız da rahat.
Kimse merak bile edip
ilgilenmediğine göre devam.
Bu toplumun neden bu hallere
düştüğünü merak ederseniz, yanıtı
buradadır işte.
Bu sessizlikte.
Tıpkı y-eraltı dönemindeki gibi bir
sessizlik.
Teşkilatın neden habire adam
vurduğunu, Fazıl Önder'in
cenazesine neden hiç kimsenin
katılmaya cesaret edemediğini,
camilere bombayı kimin
koyduğunu bildiği halde neden
herkesin sustuğunu çok dahi iyi
anlıyoruz şimdi.-
Demek o günlerde de takır takır
adam vurulurken ve ortalıkta
maskeli meçhul şahıslar fink
atarken, gazetelerimiz güzellik
yarışmalarından, yani çıkan
plaklardan ve su meselesinden
bahsediyordu.
*
Sevgili okurlar,
İsmet Felek'in dün Der-viş Eroğlu ile
sarayda çekilmiş resminin
ardından, bugün yeni bir belge
daha sunuyoruz sizlere.
Yeni bir fotoğraf.
Felek'in Artınç'la Karpaz hatırası.
Bu fotoğraf da Ümit Doğay
Arınç'ın bu yılın Mayıs başlarında
Kıbrıs'ı ziyaret ettiği sıralarda
çekilmiş.
-Karpaz'a gitmişler.
Dipkarpaz Recep Tayyip Erdoğan
Ortaokulu'nu da ziyaret etmişler.
Dönemin Dipkarpaz Belediye
Başkanı Arif Özbayrak da eşlik
etmiş onlara.
Bu fotoğraflar Yavru Susurluk'un
canlı kanıtı.
*
Bu arada İsmet Felek'in Kıbrıs-'taki
organize işleri ile ilgili elimize yeni
bilgiler ulaşmaya devam ediyor.
Felek, Mağusa'nın Sakarya
bölgesindeki camiyi üs olarak
kullanmış meğer.
Kimsenin şüphelenemeyeceği
Allah'ın evini.
Belki Din İşleri Başkanımız Yusuf
Suiçmez de bu konuda bir aç-ıklama
yapar bize.
Felek'in yakın ilişkide olduğu
işadamları arasında, Mağusa'nın
tanınmış simalarından Çetin Alkan
ile Fikri Ataoğlu da bulunuyor.
Son model BMW'lerde gezen ve bu
araçları İsmet Felek'ten aldıkları
söylenen bu işadamlarımlarımız da
yalnız -bırakmamışlar Felek'i
cezaevinde.
Onlar da ziyaretine gitmişler.
*
Güvenlik makamlarımız uyuşturucu
meselesinin üstüne gitmek istemiş
olsalardı, Felek'in dosyası ortaya
çıktıktan sonra buradaki yakın
çevresini sorgularlar ve daha pek
çok- şeyi ortaya çıkarırlardı.
Hem de Mehmet Çangar'dan
başlarlardı işe en başta.
Değil mi?


Emare No.9: 2.9.2010 tarih ve 3178 sayılı 'AFRİKA' Gazetesi,

EMARE 9

Sarayda ağırlanan, Arınç'la Karpaz sefasına çıkan, üniversite rektörleriyle
müşerref olan, Mehm-et Çangar'ın dükkanından çıkmayan ve şu anda eroin
kaçakçılığından yargılanan İsmet Felek'in Kıbrıs'taki karanlık dosyalarını
silkelemeye devam ediyoruz.


2006'da Sante-Fe inşaat şirketi sahiplerini de işte böyle kurşunladılar...

Polis: Yarın sizi kurşu-nlayacaklar

Tehditle işadamlarından tahsilat yapma konusunda uzmanlaşan Felek çetesi
2006 da Santa-Fe inşaat
şirketini taktı ağına. İsmet Felek ile kardeşi Oğuz Felek şirket sahiplerinden
300 bin sterlin haraç
istediler. Alamayınca iki kez onları kurşun -yağmuruna tuttular. Polis saldırıdan
bir gün önce şirket
sahiplerine, "Aldığımız istihbarata göre yarın gelip sizi kurşunlayacaklar,
dikkatli olun." dedi.

Saldırılardan sonra İsmet
Felek polis tarafından
tutuklandı..Ancak çok
geçmeden mahkemenin
verdiği -takipsizlik kararı
ile yine serbest kaldı.
Şirket sahipleri uzun bir zaman
Felek çetesi tarafından terörize
edildi. Ne GKK'ya, ne de polise
başvurmaları hiçbir işe
yaramadı.

Polisin silahlı saldırıyı
yapacak olanları bildiği
halde onları
tutuklamamasını -ve
sadece saldırıya
uğrayacak olanları
uyarmakla yetinmesini
şimdi kim bize izah
edecek?

3. Sayfada:

"AFRİKA'dan mektup..."

POLİS, "YARIN SİZİ KURŞUNLAYACAKLAR" DEDİ

Dedik ya.
Mübarek Aşk-ı Memnu dizisi gibi.
Çorap söküğü gibi gidiyor eşeledikçe...
S-iyasi partilerle örgütlerimizin
umurunda değil gerçi.
Varsın öyle olsun.
Biz devam edelim yolumuza.
Ve bu da bir ibret sayfası olsun
tarihimizde.
Bankalar batarken olduğu gibi tıpkı.
O zamanlar da bir tek bu gazete
yazmıyor muydu bankaların battığını?
Anc-ak onların ilgisizliğine aldırmayın
siz.
İyi izleyin bunları.
Bu tablo, çünkü hayatınızın aynası.
Maaşınız.
Terfiniz.
Verginiz.
Ve şu isşiz, şu perişan haliniz hep bu
tabloda.
Israrla vurguladığımız bir şey var her
gün.
Bir daha vurgulayalım.
Bu mesele bir- uyuşturucu meselesi
değil yalnız.
Bir sistem, bir düzen, bir statüko
meselesi.
Burada nasıl yönetildiğimizin resmi.
Zaten biz de bu yüzden dibine darı
ekmiyor muyuz?...
*
Yeni bilgiler var elimizde İsmet Felek
çetesi hakkında.
Girne'-de Santa-Fe inşaat şirketi
sahiplerinin kurşunlanması.
Ne zaman?
2006 yılında...
Memleketimizde dürüst kimlikleri ile
tanınmış olan bu işadamları da
Felek'lerin ağına takılmış uzun bir
zaman.
Hiç tanımadıkları şirket sahibinden
İsmet Felek'le kardeşi Oğuz- Felek 300
bin sterlin haraç istemişler.
Tehditle.
Telefonla.
Ve bu insanlar onlardan korunmak için
akla karayı seçmişler.
GKK'ya da gitmişler, polise de.
Kendilerini tehdit edenleri isimleriyle
söyleyerek şikayetçi olmuşlar.
Hiç işe yaramamış ama.
Hem pol-is ne yapmış bilir misiniz?
Bir gün şirket sahiplerini arayıp
uyarmış.
"Dikkatli olun. Aldığımız bir
istihbarata göre yarın gelip sizi
kurşunlayacaklar!"
Ne güvenlik, ne polis bu bre.
Bu saldırıyı yapacak olanları öğrendiği
halde, gidip onları tutuklayacağ-ına,
saldırıya uğrayacak olanları uyarmayı
tercih ediyor!
Maşallah!
Ve bakın ne oluyor sonuçta.
Polisin dediği doğru çıkıyor ve
Hammer marka araç kurşun
yağmuruna tutuluyor Girne'de.
Vuruluyor ayağından araçtaki adam.
Ama bununla da kapanmıyor mesele.
300 -bin sterlini istemeye devam
ediyorlar.
Yine vermiyor, yine direniyor şirket
sahipleri.
Birinci kurşunlamadan 6 ay sonra bir
kez daha kurşunlanıyor Haammer
araç.
Bu kez isabet ettiremiyorlar ancak.
Ne oluyor tüm bunlardan sonra?
Tutuklanıyor İsmet Felek.
So-nra?
Yine mahkemede takipsizlik.
Yine serbest.
*
Sarayda ağırlanan, Arınç ve Karpaz
sefası yapan, üniversite rektörleriyle
müşerref olan ve Çangar'ın
dükkanından hiç çıkmayan, en
sonunda da eroin kaçakçılığından
tutuklanan adam böyle bir- adam işte.
Ve sizin Sayın Soyer ve Sayın
Çakıcı.
Bu konuda hiçbir fikriniz yok değil
mi?
Yoksa sizinle de mi aynı fotoğraf
karesine girdi?



Emare No.10: 6.9.2010 tarih ve 3182 sayılı 'AFRİKA' Gazetesi,


EMARE 10

KKTC Merkezi Cezaevi'ndeki bir mahku-mun İsmet Felek ile ilgili ciddi bir
ihbarı da GKK tarafından gözardı ediliyor. Mahkumun anlattıkları
gazetemizin elde ettiği bilgilerle örtüşüyor.


"GKK saptadı mı? Kimi yakarmış?"
Mahkûmun cezaevinden verdiği bilgilere göre, İsmet Felek cez-aevindeki
ankesörlü telefondan bir kişiyi aramış ve şöyle demiş: Ben yandım, seni de
yakacağım, adını vereceğim. Bu işin bedeli 5 milyon Euro'dur. Bu işi
Londra'da halledeceksin!.. Ankesörlü telefondan aradığı kişi telefona
çıkmayınca Felek bir başka şah-sı arayarak,
"Sen o adamın yanına git. Beni seni arayınca
telefonu ona verirsin"
demiş.
Gazetemize bilgi veren kaynaklar, Felek'in ısrarla aradığı ve sonra da tehdit
ettiği kişinin Mehmet Çangar olduğunu öne sürüyor. Onun yanında
gönderdiği kişi ise kardeş-i
Oğuz Felek.
Polisimizin bağlı olduğu GKK Felek'in şaibeli cezaevi ziyaretçileri ile
telefon kayıtlarını hala neden sorgulamıyor?

"ÇANGAR'A VEFA BORCU MU VAR?"

Eroin çetesini araştırmamakta ve soruşturmamakta
kararlı olan Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığ-ı,
Kıbrıs'la olan bağlantıyı örtbas etmeye mi çalışıyor?..
Polis demiyorum.
GKK.
Polisimiz araştırma ve soruşturmalar için talimatı
komutandan aldığına göre, bunun sorumlusu da odur
elbette.
Bakın, Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ahmet
Kalkan bile polis söylem-emiş söyleceğini.
GKK'ya söylemiş.
Yasadışı karanlık güçlerle daha etkili bir mücadele
için Polis Gene Müdürlüğü'nü değil, GKK'yı göreve
çağırmış.
***
GKK eroinin Kıbrıs bağlantısını sorgulamadı.
İsmet Felek'i cezaevinde- ziyaret eden, sonra da uzun
bir süre ortadan kaybolan, ancak daha sonra
İngiltere'ye gittiği öğrenilen Mehmet Çangar'ın
ifadesine başvurmalıydı.
Başvurmadı.
Yalnız Çangar değil, şaibeli başka ziyaretçileri de
vardı Felek'in.
Onları da sorgulayabilirdi.
S-orgulamadı.
Gazetemizde İsmet Felek çetesi ile ilgili yer alan
bilgileri görmezlikten geldi.
Geçtiğimiz gün bu çeteye hala haraç veren bazı
İşadamlarımızın kimliklerini yayınladık
gazetemizde.
Baş harflerini.
GKK en azından bunların kim olduklarını merak
e-debilir, polisi gazetemize gönderebilir ve bunların
açık isimlerinin ne olduğunu öğrenmek isteyebilirdi.
Onu da yapmadı.
Sormadı soruşturmadı.
Kim bu haraca bağlanan adamlar diye.
***
Cezaevindeki bir mahkumdan bir ihbar -var.
İsmet Felek'i anlatıyor cezaevinde.
Oraya konduğu ilk günlerde çok rahatmış.
Namazını kılar, dualarını yaparmış.
Ancak gün geçtikçe sinirleri gerilmeye başlamış.
-Bana birşey olmaz, arkam kuvvetli, diye
tutturmuş.
Ama en önemlisi şu:
Ankesörlü telefo-na dadanmış daha sonra
cezaevinde.
Bir gün şöyle demiş telefonda konuştuğu kişiye:
-Cep telefonunu al ve o adamın yanına git. Ben seni
arayacağım, sen de telefonu o adama ver.
Anlaşılan sürekli aradığı kişi telefona çıkmıyordu
ve o da bu yolu seçmişti.
Baş-arılı da olmuş bunda.
Sonunda yakalamış telefonda aradığı o adamı.
Ve şöyle demiş ona:
-Ben yandım, seni de yakacağım, adını vereceğim.
Bu işin bedeli 5 milyon Euro'dur. Bu işi Londra'da
halledeceksin!
Öfkeyle söylediği bu sözlerin, telefonun yanındaki
diğ-er mahkumlar tarafından da işitildiğini görünce ise,
fena fena bakarak şöyle demiş onlara Felek:
-Kulaklarınızı kapatın!
***
Cezaevindeki bir mahkumun aktardığı bu bilgiler,
bize ulaşan bilgilerle örtüşüyor.
Daha ilk -günlerde yaptığımız yayınlarda ne demiştik
biz?
İsmet Felek cezaevine düştüğü zaman telefonla
Çangar'ı aramış önce.
Ona ulaşamayınca kardeşi Oğuz Felek'i göndermiş
ona.
Sonra da tehditini sallamış Çangar'a:
-Ben yandım, seni de yakarım!
Bir ayrıntı farkı -var yalnız.
Çangar'dan1.5 milyon sterlin istediğini yazmıştık
biz.
Meğer hesap 5 milyon Euro'ymuş.
Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'nın kısa bir
araştırmayla ulaşabileceği bir bilgi değil mi bu?
Bizim telefonlarımız dinlenir de, cezaevi telefonları
istihbar-atımız tarafından dinlenmez mi?
***
Zenginler sıralamamızda 5. olduğu söylenen
Mehmet Çangar neden sorgulanmadı bugüne kadar?
Çok yüksek makamlarda çok hatırlı dostları olduğu
için mi?
Basınımızı da maşallah Çangar'ın s-adık dostu.
Özellikle CTP döneminde yıldızı parlamış. O
sıralarda bir numaralı CTP'ci olmuş çünkü.
Colony Otel'de Mehmet Ali Talat'ın torbasına en
büyük parayı o atmış
60 milyar diyorlar.
'Çözümcü ve barışçı' Çangar'dan Talat'a.
CTP bunun için mi bu mesele- hakkında hala
susuyor acaba?"

Yukarıda iktibas ettiğimiz yazıların, Davacı açısından zem ve kadih içerip içermediğini incelerken, mahkemenin kendisini makul ve sıradan bir vatandaşın yerine koyması ve böyle bir kişinin dava konusu yazıları okuduğu zaman -ne anladığını veya ne düşündüğünü saptaması gerektiğini belirten Alt Mahkeme, özetle:

Emare No.1 Gazetenin manşetinden, Türkiye'de 142 kilo uyuşturucu kaçakçılığı ile yargılanan İsmet Felek'in KKTC'de bazı iş adamları için çalıştığına, bu iş adamlarının -polis tarafından korunduğunun ve isimlerinin ilerleyen günlerde açıklanacağının anlaşıldığına, 3. sayfada yer alan yazıda ise İsmet Felek'in Türkiye'deki dosyasında 5-6 Kıbrıslı ismin geçtiğine, bunların ileride açıklanacağının anlaşıldığına, herhangi bir -isimden veya şahıstan bahsedilmediğine, bu nedenle Emare No.1 Gazetenin 1. ve 3. sayfalarında Davacıya karşı zem ve kadih fiilini oluşturacak herhangi bir ibarenin yer almadığına;

Emare No.2 Gazetenin, 1. sayfasındaki yazıdan, İsmet Felek'in KKTC'de tutu-klu bulunduğu sırada, cezaevini ziyaret eden ünlü iş adamının isminin kayıtlarda yer aldığının anlaşıldığına, 3. sayfasındaki yazıdan ise ziyarette bulunan ünlü iş adamının cezaevi ziyaretçi kayıtlarından bulunabileceği anlamının çıktığına, her iki yazıdan- ünlü iş adamının Davacı olabileceği ile ilgili direkt veya dolaylı anlam çıkmadığına, bu nedenle Emare No.2 Gazetenin 1. ve 3. sayfalarında Davacıya karşı zem ve kadih fiilini oluşturacak herhangi bir ibare yer almadığına;

Emare No.3 Gazetenin ön sayfası-nda yer alan başlıkta yer alan ibareleri okuyan birinin ünlü bir iş adamının adının gizlendiğine, GKK Komutanının kamu vicdanının rahatlatılması için bu soruları aydınlatması gerektiği anlamının çıktığına, 3. sayfadaki yazıda ünlü iş adamının Davacı olabil-eceği ile ilgili direkt veya dolaylı bir ibare yer almadığına, bu nedenle Davacıya karşı zem ve kadih fiilinin oluşmadığına;

Emare No.4 Gazetenin ön sayfasında yer alan ve imalı olarak Davacının uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını ve cürüm isnat eden eylemle-rde bulunduğunu soruşturur nitelikteki yazının Davacının iş ve mevkii ile şöhretini zedeleyici nitelikte olduğundan zem ve kadih oluşturduğuna;

Emare No.5 Gazetenin ön ve 3. sayfalarında yazılanların aynı şekilde Davacının uyuşturucu kaçakçılığı ile bağla-ntılı olabileceğinden bahsettiğini belirterek, Davacının iş ve mevkisi ile ilgili şöhretini zedeleyici ve Davacıya karşı genel bir nefret uyanmasına sebep olacak niteliklerde zem ve kadih oluşturduğuna;

Emare No.6 Gazetenin 3. sayfasında yer alan yazılar-ın Davacının iş ve şöhretini zedeleyici nitelikte cürüm isnadı içerdiğine, bu nedenle zem ve kadih oluşturduğuna;

Emare No.7 Gazetenin 3. sayfasında yazılanlardan, İsmet Felek'in kardeşi ile Davacıyı cezaevine çağırttığını ve gitmediği takdirde uyuşturuc-u ile ilişkisini açıklayacağını söyleyerek tehdit ettiğine ve Davacıdan 1.5 milyon sterlin aldığı anlamı çıktığına, Davacının iş, mevkii ve şöhretini zedeleyici nitelikte cürüm isnadı içeren yazının zem ve kadih oluşturduğuna,

Emare No.8 Gazetenin 3. say-fasında yazılanlardan, Davacının uyuşturucu kaçakçılığından sorgulanması gerektiği anlamı çıktığına, dolayısıyla zem ve kadih oluşturduğuna;

Emare No.9 Gazetenin ön sayfasında yazılanların, Davacının adının uyuşturucu Sanığı ile birlikte anıldığı anlamına- geldiğine, bu nedenle zem ve kadih oluşturduğuna;

Emare No.10 Gazetenin 1. ve 3. sayfasında yazılanlardan, İsmet Felek'in uyuşturucu kaçakçılığını Davacı ile birlikte yaptığı ve kendi yakalandıktan sonra adını deşifre etmemek için Davacıdan Londra'da öd-enmek kaydıyla 5 milyon euro istediği anlamının çıkacağına bu nedenle yazılanların zem ve kadih oluşturduğuna;
bulgu yapmıştır.

Alt Mahkeme kararında devamla, yazılardaki iddiaların doğru olduğunu destekleyecek bir izahatın veya şahadetin olmadığına, -yazılanların adil bir yorum (fair comment) müdafaasından yararlanacak nitelikte olmadığına, şartlı imtiyaz müdafaasının bu anlamda geçerli olmadığına bulgu yaparak, Davacının tazminata hak kazandığına ve Davalıların müştereken ve münferiden Emare No.4'den -10'a kadar işaretli her yazı için Davacıya 3000 TL çoğaltılmış zarar-ziyan, 4000 TL dava masrafı ödemeleri gerektiğine hükmetmiştir.


İSTİNAF SEBEPLERİ:

Alt Mahkemenin kararına karşı Yargıtay/Hukuk 59/2013 sayılı istinafı dosyalayan Davalılar, istinaf -ihbarnamesinde 14 istinaf sebebi ileri sürdüler.

Davalıların tüm istinaf sebeplerini 2 başlık altında toplamak mümkündür. Buna göre:

Muhterem Bidayet Mahkemesi, huzurundaki şahadeti hatalı değerlendirdi, dava konusu yazıların zem ve kadih içerdiğine bu-lgu yapmak ve iyi niyetli eleştiri ve şartlı imtiyaz müdafaasına değer vermemekle hata etti.

Muhterem Bidayet Mahkemesi, Davalılar aleyhine tazminata hükmetmekle hata etti.


Alt Mahkemenin lehine verdiği tazminat miktarını yeterli bulmayan Davacı, Alt M-ahkemenin kararına karşı Yargıtay/Hukuk 67/2013 sayılı istinafı dosyalayarak, istinaf ihbarnamesinde 4 istinaf sebebi ileri sürdü.

Davacının istinaf sebeplerini 3 başlık altında toplamak mümkündür:

Muhterem Bidayet Mahkemesi, Emare No.1,2 ve 3 Gazetele-rde yazılanların zem ve kadih içermediğine bulgu yapmakla hata etti.

Muhterem Bidayet Mahkemesi, Emare No.1,2 ve 3 Gazetelerde yazılanlar ile ilgili tazminata hükmetmediği ve Emare No.4'den 10'a kadar işaretli Gazetelerde yazılan yazılar için gazete başı-na takdir etmiş olduğu 3000 TL çoğaltılmış zarar-ziyan miktarı düşük bir miktar olduğu için hatalıdır.

Muhterem Bidayet Mahkemesinin tespit etmiş olduğu 4000 TL dava masrafı, davanın olgularına göre çok düşük bir miktar olduğundan hatalıdır.


TARAFLARI-N İDDİA VE ARGÜMANLARI:

İstinafta şahsen bulunan Davalılar, özetle: Gazeteci olduklarını, halka gazetecilik etiğine uygun, doğru haber vermek ve halkı aydınlatmakla yükümlü olduklarını, hiçbir zaman Davacıya yönelik uyuşturucu kaçakçısı olduğu ithamı ve- iddiasında bulunmadıklarını,ima etmediklerini, Davacının ünlü bir uyuşturucu kaçakçısı ile olan ilişkilerini sorguladıklarını, uyuşturucudan tutuklanan birini ziyaret eden ünlü bir iş adamının Cezaevi Müdürünün odasında gerçekleştirdiği bir görüşmeyi ve b-u ilişkinin boyutlarını hem sorgulamak hem de ortaya çıkarmanın gazeteciliğin gereği olduğunu, Davacının tek tanığı olan Genel Müdürü Halil Debreli'nin dahi şahadetinde uyuşturucu kaçakçısı suçlamasının yapıldığını kabul etmediğini, Davacının yayınlar ile -ilgili hiçbir açıklama veya tekzipte bulunmadığını, Davacının verdiği paralı ilanı yükümlü olmadıkları halde gazetelerinde yayımladıklarını, hiçbir zaman Davacıya karşı kötü niyetle davranmadıklarını, Alt Mahkemenin kötü niyet bulgusunun hatalı olduğunu, y-ayınlarında sadece toplumsal faydayı esas aldıklarını, yayın süresince yetkili makamları açıklama yapmaya çağırdıklarını, küfür veya hakaret niyetiyle hareket etmediklerini, Alt Mahkemenin İsmet Felek ile ilgili dosyaların ibrazına izin vermeyerek hata ett-iğini, cezaevindeki telefon görüşmelerinin değerlendirilmediğini, Davacının davayı kaybettiği takdirde BMW'nin temsilciliğinin iptal edileceği ile ilgili iddiaların Mahkemeyi etki altına almak maksatlı olduğunu, icazetsiz yapılarından kaynaklanan haberleri-n ve yorumların, Davacıya zarar vermek ve onu toplumda küçük düşürmek maksatlı yapılmadığını, hükmedilen tazminatlarla aslında "hiçbir haber yazmayın, sorgulamayın" algısının yaratıldığını, adil ve hukuka uygun olmayan neticenin düzeltilmesi gerektiğini il-eri sürerek, istinaflarının kabulünü, Davacının istinafının ise reddini talep ettiler.

Davacı Avukatı ise istinaftaki hitabında, özetle: Davalıların Davacı ile ilgili yaptıkları yayının masum, iyi niyetli yayınlar olmadığını, Davacıyı uyuşturucu işinin -içerisinde bir kişi gibi göstererek, toplum içinde küçük düşürdüğünü, bu yazılara ne şekilde anlam verilmesi gerektiğinin Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası'nın 17. maddesinde gayet açık ve anlaşılır bir şekilde izah edildiğini, Alt Mahkemenin Emare No.4-10 G-azetelerdeki yazıları doğru bir şekilde yorumlayarak, makûl insan ölçütünde zem ve kadih oluşturduğu sonucuna ulaştığını, objektif bir test sonucunda aklı selim ve makûl kişilerin bu yazılanlardan ne anlayabileceği değerlendirildiğinde yazıların kötü niyet- ürünü olduğunun açıkça ortaya çıktığını, Emare No.1,2 ve 3'deki yazılar bu esaslar üzerinden değerlendirildiğinde, yazıların Davacıyı işaret ve ima ettiğinin açık olduğunu, bu nedenle Alt Mahkemenin Emare No.1,2 ve 3 yazıların zem ve kadih içerdiğine bulg-u yapmamakla hata ettiğini, esrar kaçakçısı biriyle cezaevinde pazarlık yaptığı ileri sürülen veya haberle bu şekilde yapılan yönlendirmenin ünlü iş adamının uyuşturucu işinin içinde olduğu anlamına geldiğini, sadece bu hususun bile kötü niyeti gösterdiğin-i, cürüm isnadı içerdiğini, İsmet Felek isimli kişiye tehditle 5 milyon euro ödendiğini iddia etmenin iyi niyetle alakası olmadığını, Davacı tarafından yapılan paralı açıklama ile ilgili "hesapta" kelimesini kullanarak yazılanların yalan olduğunun ima edil-diğini, hükmedilen tazminatların açık bir şekilde az olduğunu, tespit edilen masrafların az olduğunu ileri sürerek, istinaflarının kabulünü Davalıların istinaflarının ise reddini talep etti.

İNCELEME:

İstinaf sebepleri, tarafların iddia ve hukuki argüm-anları incelenip değerlendirildi.

Tarafların dosyaladığı her iki istinaf birleştirilerek dinlendiğinden, Yargıtay/Hukuk 59/2013 sayılı istinaftaki 1. başlık ile Yargıtay/Hukuk 67/2013 sayılı istinaftaki 1. başlık altındaki istinaf sebeplerini aynı başlık- altında incelemeyi uygun bulduk. Buna göre:

Yargıtay/Hukuk 59/2013;

Muhterem Bidayet Mahkemesi,huzurundaki şahadeti hatalı değerlendirdi, dava konusu yazıların zem ve kadih içerdiğine bulgu yapmak ve iyi niyetli eleştiri ve şartlı imtiyaz müda-faasına değer vermemekle hata etti.



Yargıtay/Hukuk 67/2013;
Muhterem Bidayet Mahkemesi, Emare No.1,2 ve 3
Gazetelerde yazılanların zem ve kadih içermediğine
bulgu yapmakla hata etti.

İstinaf sebeplerine bağlı olarak Alt Mahkeme kararının inc-elenmesine geçmeden önce, davanın günlük 'AFRİKA' gazetesinin yayınlarından kaynaklandığını, bir basın organının yayınlarından dolayı gazete aleyhine tazminat davası açıldığında, Anayasamızın 14. maddesi ile güvence altına alınan 'kişinin haysiyet ve şeref-inin korunması' ile Anayasamızın 24. maddesi ve İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin 10. maddesinde yer alan 'ifade özgürlüğü' arasındaki dengenin gözetilmesiyle ilgili temel esasların ihlâl edilmemesi gerektiğini aklımızda -tutarak, istinafın bu çerçevede değerlendirileceğini belirtmek isteriz.

Bir mahkeme kararının doğru sonucu verebilmesi için herşeyden önce kararın dava ile ilgili doğru olgular üzerine kurulması gerekmektedir. Bu meselede, Davalılar, Emare No.1-10 yazı-ların gazetede yazılıp yayımlandığını kabul etmektedirler. Keza, Davacının KKTC'de faaliyet gösteren büyük şirketleri olan, tanınmış bir iş adamı olduğu hususunda da ihtilâf yoktur. Ancak yazılardaki iddiaların zem ve kadih açısından değerlendirilebilmesi -için, iddia edildiği gibi Davacının İsmet Felek isimli kişiyi hapiste ziyaret edip etmediğinin ve İsmet Felek'in Türkiye'de 142 kilo uyuşturucuyu tasarruf etme suçu ile ilgili aleyhinde başlatılan ceza-i soruşturma veya kovuşturma nedeniyle KKTC'de tutukla-nıp tutuklanmadığının olgusal olarak belirlenmesi gerekmektedir.

Alt Mahkeme kararında, Davacının, İsmet Felek'i hapiste ziyaret edip etmediği ile ilgili bulguya varmadığı gibi, bu konuda herhangi bir değerlendirmesi de bulunmamaktadır.

Keza, Alt Mahk-eme, Davalılar tarafından bu yazılardaki iddiaların doğru olduğunu destekleyecek izahat ve doyurucu şahadetin Mahkemeye sunulmadığına bulgu yapmıştır.

Davalıların yazılarının doğru olduğu müdafaasının gerçek olgular çerçevesinde değerlendirilebilmesi içi-n, yorumdan ayrı olarak, bu hususların gerçek olup olmadığının tespiti gerekmektedir.

Davacı kendi Avukatının sorduğu soru üzerine, İsmet Felek'i hapiste ziyaret ettiği olgusunu aşağıdaki şekilde izah etmiştir:

(Mavi 56,57,58)
"S: Tanır mıydınız bu a-damları siz?
C: Tanımam. Ya ben orda da değildim.
S: Hah.
C: Ben orda değildim. Oradaki arkadaşlar, servisçiler
dedi ki, bu araç ödenmeden alınmaz. Efendime söyleyim
Cumaydı o gün.
S. Bu çalışma prensibinizdi?
- C: Evet, vermediler arabasını.
S. Evet.
C. Sonra Cumartesi geldi İsmet Felek'in adamlarından
biri dedi ki, yahu abi dedi İsmet Abinin canı çok sıkıldı işte hapse düşünce mi Çangar bize yüz çevirdi diye bir laflar etti. Dedim abim be-n meseleyi bilmem böyle bir araba sizin buradadır, yeni öğrendim ödemediğini siz de bana dedim aramadınız beni böyle, böyle arabam var deseniz verirdim. Siz daha önce benden araba aldınız, ödediniz. Ödemeden de aldığınız arabalar oldu. Ödemeden bir daha al-dığınız arabalar oldu. Daha sonra ödediniz. Yani, 100 bini, 200 bini ödeyen adam 2000 euro'yu mu ödemeyecek. Yani, benim haberim olmadan adamın biri geldi ordaki çocuklar da vermedi. Sonra dedim sen ikide birde İsmet Abi düştükten sonra, nere düştükten son-ra. Abi dedi İsmet Abi dedi içerde yatıyor. Ne içerdesi yahu nerde içerde.Ben hala daha uyanmam. Abi dedi İsmet Abi şeyde cezaevinde. Öyle mi dedim yahu benim haberim yok. Sizin adamlardan biri dün dedi geldi birisi dedi ki, İsmet Abi seni telefonda arıyor-. Ben de aldım telefonu alo, alo yok abi dedi.Arayacak beni da vereyim size tamam dedim. Ben Creditwest Bankası'nın Müdürleri ile yemeğe gidecem saat birde. Birden evvel arasaydı ver bana gaçıyoruk, biraz sonra gaçacayık dedim ha. Şimdi ben o vakit da İsme-t'in e,hapiste olduğunu bilmem ve biz yemeğe gittik geldik. Geldikten sonra da o adam meydanda yoktu. Ertesi gün Cumartesi da adamın biri geldi bunları söyledi işte İsmet Abi'nin gücüne gitti bilmem ne. Dedim benim haberim yok. Yani, siz 200 bin euro ödeye-n adam bir, iki euroyu mu ödemeyecek ama ben sizi burada kabul ediyorum. Ama beni arasaydınız ben derdim ki, verin yahu gitsin. Ha İsmet Abi'nin da içerde olduğunu bilmem hade galk gidelim dedim şimdi. İsmet Abi'nin canı sıkıldıysa galk gidelim. Onun üzeri-ne saatta galiba iki birşeydi galktım gittim. Gendisi da geldi girdik içeri geldi İsmet alo, alo telefonda gonuştuk. Geçmiş olsun dedim yahu ne oldun, neye böyle içerdesin yahu deyemedim gendisine. Çünkü, aklımda ne vardı bilir misin. Bu devamlı Mağusa da -birileri var dövizci Ahmet nedir soy ismini bile bilmem şimdi unuttum. Onlarnan devamlı gavga ederdi bunlar ve bundan bir müddet önce de gavga ettilerdi. Ben zannederim ki, onuynan gavga ettiği için içerdedir. Dedim ki, gardaş canın sıkıldı arabayı vermedi-k sana diye olur mu öyle şey yahu. Benim haberim yoğudu böyle, böyle mesele. Yani, benim olmadığım bir zamanda senin adamlar geldi oradaki adamlar da prensip icabı vermedi. Ama dedim arabanı bugün verdim ben. Olur mu dedim yahu siz bana her türlü borcunuzu- ödersiniz öğle bir durum yoktur ki sen gaçacan hesabından. Sonra giderken dedim ben seni gene gelirim ziyaretine acele geldik. Pazartesi gene gelelim sana biraz meyva getiririm dedim. Ha söz verdiğim için de gendisine Pazartesi aldım biraz meyvacık gittim-. Bu gidişimda da aradım şeyi cezaevi müdürünü dedim yahu gelecem böyle, böyle. Çünkü ben daha önceleri da birkaç kez gittim cezaevine bu bazı arkadaşları ziyaret ettim. Onlara da her gidişimde biraz meyva, biraz sigara hatta birazcık paracık bile bırakırd-ım. Çünkü, adam mapusdadır. Yani şimdi arkadaşınıza senin ve bu adam hapse düştü giden ve goyan bir zarfın içine birkaç 100 Yüz TL fena mı. Ha gittik İsmet'e de müdür aldı bizi odasına. Müdür Yardımcısı geldi İsmet Feleği de çağırdılar oturduk. Aramızda İs-met Feleğin aşağı, yukarı 3,4 metre vardı. Ben müdürün masasının hemen yanındaki koltukta otururdum İsmet böyle masa gibi otururdu. Yardımcısı da konuştuk havadan, sudan. Dedik e napan. Ne oldun yahu da geldin bunun içine. Dün soramadım neçin içerdesin sor-amadık sana bunu. Dedi ki, abi dedi yanlışlık oldu. Türkiye'den dedi isim benzerliği vardır dedi isim benzerliğinden dolayı dedi e merak etme dedi çıkarım dedi. Bir şey yoktur dedi. Yani, hallonulur dedi isim benzerliği inşallah öyledir dedim ben da. Sana -biraz meyva getirdim ben galktık bay, bay, bay. Yani aramızda bir sürtüşme, bir serzeniş bir bişeyler olmadı yani, ben hala daha o vakit, hala daha onun neden içerde olduğunu bilmem. Ben Londra'dan döndükten sonra ve Gazeteye başladı yazsın o zaman öğrendi-m bu adamın bu 142 kilo ile ilgili bir ön tutuklaması olduğunu o zaman öğrendim. Yani gendisini ziyaretimden bir ay, bir buçuk ay sonra benim haberim oldu.
S: Ortağı olduğunuzu da yazılardan öğrendiniz değil?
C: İşte yazılarda. Yazaydı bize daha -önceden Sayın
Şener Levent deseydi bu adama dikkat et da budur,
bu maksatla yakalandı ben da gitmezdim gendini
ziyaretine."



İstinaf açısından önem arz ettiği için, Davacının kendi anlatımını aynen aktardığımız şahade-tten görülebileceği gibi, Davacı, İsmet Felek'i hapiste ziyaret ettiğini kabul etmektedir. Yine buraya aktarmayı gereksiz gördüğümüz şahadeti içerisinde, İsmet Felek'in iyi bir müşterisi olduğunu, kendisinden birçok BMW marka araba aldığını, bu arada bazı -gayrimenkul alımlarında da İsmet Felek'in aracılık ettiğini kabul etmektedir.

Bu esaslar çerçevesinde Alt Mahkeme, Davacının İsmet Felek'i hapiste iki kez ziyaret ettiğine ve tutuklanmadan önce aralarında araba ve bazı gayrimenkul alım-satım ilişkisi bul-unduğuna bulgu yapmamakla hata etti.

Bundan ayrı olarak gerek Davacı gerekse Tanığı Halil Debreli, İsmet Felek'in Türkiye'deki uyuşturucu suçundan tutuklandığını öğrendiklerini kabul etmelerine, İsmet Felek'in habere konu tutukluluğunun KKTC'de işlenmiş -bir suçtan kaynaklanmadığı ve dava konusu yayınlarla ilgili zamanlarda Merkezi Cezaevinde tutuklu olduğu şahadetle ortaya konmasına rağmen, Alt Mahkeme İsmet Felek'in Türkiye'de yürütülen uyuşturucu kaçakçılığı kavuşturması ile ilgili tutuklu olduğuna bul-gu yapmamakla hata etti (59/2013 sayılı İstinaf İhbarnamesindeki 1. ve 2. istinaf sebepleri).

Bu safhaya kadar ortaya çıkan gerçekleri sıralayacak olursak, ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır:

Davacı ile İsmet Felek davaya konu yayınlardan önce tanışmakt-aydılar. Aralarında araba alış-verişi ve gayrimenkul mal alımı ile ilgili münasebetleri olmuştur. İsmet Felek Türkiye'deki uyuşturucu suçundan tutuklanıp Merkezi Cezaevine konduğunda, Davacı tarafından farklı zamanlarda, iki kez ziyaret edilmiştir.

Olgul-arı bu şekilde tamamladıktan sonra, şimdi meselenin hukuki esaslarının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Zem ve kadih davalarında Alt Mahkemenin de kararında belirttiği gibi, Davacının davasında başarılı olabilmesi için, Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası'nı-n 17. maddesi altında zem ve kadih (defamation) haksız fiilinin oluştuğunu ispat etmesi gerekir.

Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası'nın 17. maddesinin orijinal metninde "defamation" olarak geçen "zem ve kadih", Yasanın Türkçe tercümesine "hakaret ve sövme" -olarak aktarılmıştır.

Esasen zem ve kadih, "defamation" kavramının eski Türkçe'den gelen tam karşılığı olup, "zem" bir kimsenin başka bir kimse aleyhine özel bir cürüm isnadında bulunması veya cürüm sayılmayacak özel bir durumu açıklayarak o kişiye karşı -halkın nefretini sağlaması, veyahut onun şeref ve haysiyetini zedeleyecek fiilleri yakıştırması,başka bir söylemle iftira etmesi olarak tanımlanmakta, "kadih" ise belirli bir konuyu ortaya koymadan, bir kimsenin başkasının şeref ve haysiyetine tecavüzü ola-rak tarif edilmektedir (Bkz.Eski TCK 480-490 ve zemm-ü kadh (eski hukuk) Aynı zamanda bu deyim sözlüklerde hakaret ve sövme şeklinde de tanımlanmaktadır).

Bu hususu belirtmemizin sebebi, bazı Yüksek Mahkeme kararlarında "defamation" kavramının karşılığı -hakaret ve sövme, bazılarında hakaret ve iftira, bazılarında ise zem ve kadih şeklinde geçmesidir. Tümü de doğru olmakla birlikte Yasanın Türkçe tercümesine uygun olarak kavram birliğini sağlamak için, "zem ve kadih" yerine "hakaret ve sövme" kavramlarını -kullanacağımızı belirtmek isteriz.

Hakaret ve sövmenin tanımı Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası'nın 17(1) maddesinde aşağıdaki şekilde yazılmıştır:


"17(1)"Hakaret ve Sövme" herhangi bir kişi tarafından-
(a) Herhangi başka bir kişiye cürüm isnat eden;- veya
(b) Herhangi başka bir kişiye kamu görevinde yolsuzluk
isnat eden; veya
(c) Herhangi başka bir kişinin meslek, ticaret, iş ve
mevkiyle ilgili şöhretini zedeleyici veya
haleldar edici nitelikte olan; veya
(d) -Herhangi başka bir kişiye karşı genel nitelikte
bir nefret uyandıran veya onu tahkir eden veya
gülünç düşüren; veya
(e) Herhangi başka bir kişiyi, başkalarının kaçındığı
veya geri durduğu bir kişi durumuna getirme
ol-asılığı bulunan,
Bir şeyin baskı, yazı, boya, resmi el veya kol
işareti, söz veya başka seslerle veya radyo ve
televizyon dahil herhangi bir yolla yayınlanması
demektir."

Yasadaki bu tanımlamaya bağlı olarak, Davalıl-arın yayınından, Davacının uyuşturucu kaçakçısı, servetini gayriyasal yollardan elde etmiş ve gayriyasal işler yapan kişilerle gayriyasal işleri yapmak maksatlı münasebetler kuran biri olduğu anlamı çıkıyorsa, bu anlamda bir cürüm isnatı varsa, bu yayınlar-ın, onun meslek, ticaret ve işi ile ilgili şöhretini zedeleyici, başkalarının kaçındığı veya geri durduğu bir kişi durumuna getirme olasılığı olan, hakaret ve sövme içerikli yazı ve yayımlar olduğuna bulgu yapmak mümkün olacaktır.

Davalıların yazı veya -yayınlarından böyle bir anlamın çıkıp çıkmadığını hangi ölçütlerle tespit edeceğimize gelince:

Alt Mahkemeye göre, Davacı açısından belirtilenlerin gerçekleşip gerçekleşmediğini tetkik ederken, Mahkemenin kendisini makul ve sıradan bir vatandaşın yerine -koyması ve böyle bir kişinin dava konusu yazıları okuduğu zaman ne anladığını veya ne düşündüğünü saptaması gerekir. Bu noktada önem arz eden husus, makul ve sıradan bir vatandaşın yazılardan ne anlam çıkardığıdır(Mavi 219).

Yargıtay/Hukuk 9/88 D.44/88 Öz-ker Özgür v R.R.Denktaş davasında, Yargıtay, Alt Mahkemenin sunulan şahadeti bir tarafa iterek, o davaya konu yazıyı normal muteber bir vatandaş gözü ile okuyup inceleyerek, yazıya bir bütün olarak anlam vermesinin doğru bir yöntem olduğunu kabul etmiştir.-

Yargıtay daha sonra Yargıtay/Hukuk 52/2011 D.12/2014 sayılı Veziroğlu v Y.Eralp davasında, konuyu daha açık bir şekilde belirleyerek şöyle demiştir:

"Davacının veya Davalının kullanılan kelimelere, ne anlam
verdiği önem arzetmez, yani Davalı bu kelim-eleri kullanırken ne söylemek istediği veya Davacı okurken ne anladığına önem atfedilmez. Mahkemenin, şikayet konusu kelimelerin ne anlamda anlaşıldığına karar verirken, kendisini makûl zeka düzeyi olan, makul ölçüde genel kültür ve hayat tecrübesine sahip-, makul bir vatandaş yerine koyarak yazıyı okuması ve bu vasıfları taşıyan bir vatandaşın bu kelimeleri ne şekilde anlayacağına bakması gerekir (Bu konuda ayrıca Bkz. Gatley on libel, 8 th edition paragraf 88 ve 93).



Kelimelerin, doğal ve alışılmış anla-mlarında kullanılması, makul bir insanın yorumlaması bakımından önem arz eder. Burada duyarlı okuyucunun düşüncelerine göre değil, makûl sıradan okuyucunun düşüncesi esas alınarak hareket edilir (Bkz. 1971, 2 All ER, sayfa 1156, Morgan v Odhams Press Ltd).-

Mevcut içtihat kararlarını dikkate aldığımızda, Alt Mahkemenin, dava konusu yayınların hakaret ve sövme içerip içermediğini saptamak için, kendini makul ve sıradan insan yerine koyup yazıları değerlendirmesinde hata yoktur.

Huzurumuzdaki istinafa konu -davada, Emare olarak ibraz edilen 10 adet Gazetede ayrı ayrı yayımlanan yazıların, hakaret içerikli olduğu iddia edilmektedir. Normalde, tek bir yazı olsaydı, meseleyi genel hatlarıyla değerlendirip, Davalıların müdafaaları açısından tazminat gerektiren ha-karet ve sövmenin gerçekleşip gerçekleşmediğini analiz edebilirdik. Ancak Alt Mahkeme doğru bir yöntemle, her yayını ayrı ayrı ele alarak, Emare No.1,2 ve 3 Gazetedeki yayınların hakaret ve sövme içermediği, diğerlerinin ise hakaret ve sövme içerikli olduk-ları bulgusuna vardığı için bizim de aynı metotla yazıları ayrı ayrı incelememiz gerekmektedir.

Bir yazının hakaret ve sövme içerikli olabilmesi için, hedef aldığı kişiyi açıkça yazması veya belirtmesi gerekmez; kişiyi ima ile anlatması sorumluluk için y-eterli olabilir. Bu konuda önemli bir karar olan 1971, 2 All ER sayfa 1156'da rapor edilen Morgan v Odhams Press Ltd. and Another davasında makûl sıradan okuyucunun kılavuz alındığı belirtilmiş ve duyarlı (sensible) okuyucudan farklı olarak, sıradan okuyuc-unun değerlendirmesinin ölçütü şöyle ifade edilmiştir:

"If we are to follow Lewis's; case and take the ordinary
man as our guide then we must accept a certain amount of loose thinking. The ordinary reader does not formulate reasons in his own mind: he -gets a general impression and one can expect him to look again before coming to a conclusion and acting on it. But formulated reasons are very often and afterthought. The publishers of newspapers must know the habits of mind of their readers and I see no i-njustice in holding them liable if readers, behaving as they normally do, honestly reach conclusions which they might be expected to reach."


Bu alıntıya göre, kılavuz alınan makûl, sıradan okuyucunun üstünkörü, gelişigüzel düşünceleri belli ölçüde kabul- edilmelidir. Sıradan insan, sebepleri zihninde formüle etmez (şekillendirmez). O genel bir izlenim edinir ve bir sonuca varmadan ve bunun üzerine hareket etmeden önce ondan tekrar bakmasını bekleyebilirsiniz. Formüle edilmiş gerekçeler çok sıklıkla sonrad-an düşünülmüştür. Gazetenin yayıncıları okuyucularının zihinlerinin düşünce alışkanlıklarını bilirler, bu nedenle eğer normal okuyucu dürüstçe ondan beklenen sonuca varmış ise yayımcıyı sorumlu tutmakta adaletsizlik yoktur.

Bu anlamda, bir beyanın hakare-t ve sövme niteliğinin olabilmesi için, Astaire v Campling davasında (1965 3 All ER p.666) şöyle denmiştir:

"... the statement must itself contain, whether expressly
or by implication, a statement of fact or expression of opinion which would lower the p-laintiff in the estimation of a reasonable reader who had knowledge of such other facts, not contained in the statement as the reader might reasonably be expected to possess."


Bu alıntıya göre, açıklananın veya yazılanların açık veya zımni olarak içeriğ-inde olmayan ancak okuyucunun bilgisinde olması makûl olarak beklenilen diğer gerçekleri bilen makûl okuyucunun zihninde (değerlendirmesinde) davacıyı küçük düşüren beyanları içermesi gerekir.

Yukarıdaki alıntılardan görülebileceği gibi, benzer sistemin- uygulandığı İngiltere'de, hakaret ve sövme nitelikli yazıların içeriğinde davacının adı geçmese bile, makûl okuyucunun zihninde davacının resmedilmesi ve küçük düşürülmesi, sorumluluk için yeterli sayılmıştır. Yukarıda iktibas edilenleri bir bütün olarak -değerlendirdiğimizde, imâ yollu anlatımda, gazetenin, okuyucunun zihnindeki davranış alışkanlıklarını bilerek hareket etmesi ve istediği sonucu okuyuculardan alması gerekmektedir.

Bu safhada yapmamız gereken, sıradan makul okuyucuya göre, yazılarda Davac-ıyı küçük düşürücü ifadelerin yer alıp almadığını tespit etmektir. Özellikle Emare No.1,2 ve 3 Gazetelerdeki yayınların değerlendirilmesi açısından yukarıda belirttiğimiz kriterler önem arz etmektedir.

Alt Mahkeme, Emare No.1,2 ve 3 Gazetelerdeki yazı ve- ibarelerde Davacının direkt veya dolaylı olarak adının ve kimliğinin yer almadığına ve bu anlamda Davacıya karşı hakaret ve sövme teşkil edecek içeriğin olmadığına bulgu yapmıştır.

Kararımızın "OLGULAR" kısmında, tamamını iktibas ettiğimiz yazıların içe-riğinden görülebileceği gibi, Davacının adından bahsedilmemekte, ima yoluyla Davacıyı tarif eden, resmeden iddialar ileri sürülmemektedir. Özellikle Emare No.2 Yazının içeriğinden, Davalıların İsmet Felek'i ziyaret eden kişiyi bildikleri, ancak açıklamalar-ı için resmi makamlara soru sordukları ve onları açıklamaya davet ettikleri anlaşılmaktadır. Sıradan okuyucuda yazı ile ilgili gerçeklerin bilinmesi, makul bir beklenti değildir. Davalı No.1 Gazetenin yayınları, Davalı No.2'nin söylemiyle icazetsiz, sorgul-ayıcı, yolsuzlukların üzerine giden ve öğrendiğini yazmaktan çekinmeyen niteliktedir. Doğal olarak, Davalıların kendi okuyucu kitlesinin gazeteden beklentisi de bu yöndedir. Bu ahvalde bile, Emare No.1,2 ve 3 Gazetelerdeki yayınlardan gazetenin makul okuyu-cusunun zihninde Davacıyı küçük düşürecek, Davacıya cürüm isnadı içeren ve itibarını sarsıcı anlam çıkarılması mümkün değildir.

Yayımlanan yazıda açık veya ima yoluyla Davacının hedef alındığı anlaşılmazsa, ne olacaktır? Bu konuda yukarıda iktibas ettiği-miz kararların dışında çok eski bir dava olan 1901,2 KB 1 at 4 Sadgrove v Hole davasında aynen şöyle denmiştir:

"In such case as the present, the plaintiff, not being
actually named in the libel, will have to prove an
innuendo identifying her in th-e minds of some people
reasonably reading the libel with the person defamed, for
there is no cause of action unless the plaintiff can
prove a publication of and concerning her of the
libellous matter (Ayrıca Bkz. Yukarıda iktibas ettiğimiz
Mo-rgan v Odhams Press Ltd.sayfa 1165).


Buna göre davacı, adının veya kimliğinin belli olmadığı yayınlarda, makûl sıradan okuyucuların düşüncesinde imâ yoluyla hakaret içeren yayının kendisinden bahsettiğini kanıtlamadığı müddetçe, ilgili yazı bakımından da-va sebebi oluşmaz.

Yukarıda söylenenler ile daha önce belirttiğimiz hukuki prensipleri birlikte değerlendirdiğimizde, Alt Mahkemenin, Gazetenin Emare No.1,2 ve 3 yayınlarının Davacı hakkında hakaret ve sövme içermediği bulgusunda hata olmadığı anlaşılmak-tadır.

Bu aşamada, Emare No.4'den 10'a kadar olan gazete yayınlarını teker teker incelemeye devam etmeliyiz.

Yargıtayın görevi, Alt Mahkemenin yerine davayı dinlemiş olsa, ne karar vereceğini tespit etmek değil, verilen kararın Alt Mahkeme huzurundaki -şahadet ışığında verilip verilmeyeceğini incelemektir (Bkz. Yargıtay/Hukuk 52/2011 D.12/2014, Veziroğlu v Eralp davası).

Alt Mahkeme, Emare No.4 Gazetede yayımlanan yazıdan, makûl ve sıradan bir vatandaşın, Davacının gerçekten tutuklanmış olabileceği ve b-ir suçla ilgili olabileceği anlamını çıkaracağına, dolayısıyla ima yoluyla yapılan bu anlatımın Davacının iş ve şöhretini zedeleyici nitelikte olduğuna bulgu yapmıştır.

Emare No.4 Yazı, AFRİKA gazetesinde sürmanşette, özlü ve çarpıcı bir başlık olarak ya-yımlanmıştır. Yazının yayımlanma şekli, yukarıda Morgan v Odhams Press Ltd. davasından iktibas ettiğimiz kısmına örnek teşkil edecek niteliktedir.

Gazete İsmet Felek'in tutuklanması ile ilgili 3 gün süren bir yayın yapmış ve bazı önemli iş adamlarının ko-nu Sanıkla ilgisinden ve onu hapiste ziyaretinden bahsederek, makul ve sıradan okuyucunun kafasında konu ile ilgili bir fikir oluşmasını sağlamıştır. Gazete daha sonra, önceden yazılanlar ile direkt alakalı olmayan, konu sürmanşeti yayımlamakla, sıradan ok-uyucunun konu ile ilgili önceden edindiği bilgi ve fikirden, İsmet Felek soruşturması ile ilgili iş adamının Davacı olduğunun okuyucunun zihninde anlaşılmasının amaçlandığı açıktır.


Herhangi bir ayrıntı vermeden bir iş adamını, İsmet Felek meselesi nede-niyle tutuklanan bir kişi gibi ima etmesi veya hiciv yapması, kişinin iş mevkii ve şöhretini zedeleyici nitelikte olduğundan, Alt Mahkemenin Emare No.4 yazı ile ilgili bulgusunda hata yoktur.

Alt Mahkeme, Emare No.5 Gazetenin ön sayfasında atılan "görüld-ükleri yerde tutuklanacaklar" başlıklı manşetten makûl ve sıradan bir okuyucunun 142 kilo eroin ile KKTC'den Birtan Zabitler ve Mustafa İzzet Debbağ'ın da bağlantısı bulunduğuna, bu şahısları yakalama çalışmalarının devam ettiğine ve Türkiye'de yargılanan- İsmet Felek'in Kıbrıs'ta yakın dostları bulunduğuna ve cezaevinde kendisini ziyaret edenler arasında bu şahıslar yanında Davacının da bulunduğuna dolayısıyla Davacının da uyuşturucu ile alakası olabileceği anlamının çıkacağına, aynı şekilde 3. sayfasındak-i yazıda da İsmet Felek'in tehditle 1.5 milyon sterlin aldığını yazdığına ve Davacıyı uyuşturucu suçları işleyen kişilerle ilişkilendirdiğine, bu nedenle yazının hakaret ve sövme içerdiğine bulgu yapmıştır.

Yargıtay/Hukuk 9/88 D.44/88 sayılı Özker Özgür -v R.R.Denktaş davasında belirtildiği gibi, yazıların bir bütün olarak incelenmesi gerekmektedir.

Gazete, Emare No.1,2 ve 3 Gazetelerde İsmet Felek'in tutuklanması ile başlattığı haber yayınında, resmi makamlara isim belirtmeden birçok soru sordu. Emare N-o.4'te ima yolu ile Davacının, İsmet Felek soruşturması ile ilgili olduğunu belirttikten sonra, Emare No.5 Gazetede, daha önce talep edildiği halde açıklama yapılmamış olması nedeniyle konu ile ilgili ayrıntılı şekilde bilgi vermeye başladığı görülmektedir-.

Emare No.5 Gazetenin 1. sayfasında, yoruma gerek olmayacak bir biçimde uyuşturucu ile bağlantılı olan kişilerin Birtan Zabitler ve Mustafa İzzet Debbağ'ın olduğu, bu şahısları yakalama faaliyetlerinin sürdürüldüğü yazılmaktadır.

Gazete uyuşturucu ile- bağlantılı kişileri açık olarak belirttikten sonra, Davacıyı bu kapsama almak için yorum yapmak gerekmektedir. Açık ve anlaşılır şekilde yapılan bir haberi yorumlayarak başka sonuca ulaşmak, makul, sıradan kişi testi için geçerli bir yöntem olmayıp, 1. sa-yfada yazılanlardan, Davacının uyuşturucu suçu ile ilişkilendirilmesi mümkün değildir.

3. sayfadaki "Polis Genel Müdürlüğünden açıklama bekliyoruz" başlıklı yazı okunduğunda, 1. sayfadaki temanın işlendiği sadece bu sayfada, İsmet Felek'in Davacıyı tehdi-t ederek ondan 1.5 milyon sterlin tahsil ettiği iddia edilmiştir.

Bir iş adamından tehdit ile para alındığının iddia edilmesi veya iş adamının bir kişiyi cezaevinde ziyaret ettiğinin yazılması, o kişinin tehdit ve tehlike altında olduğunu gösterir. Tehdit-ten Davacının uyuşturucu suçu ile bağlantılı olduğu anlamı, ancak formüle edilmiş düşünce ile çıkarılabilecek bir sonuçtur.

Makul bir vatandaş veya okuyucunun, Emare No.5 Gazetede yazılanlardan, Davacının uyuşturucu suçu ile alakalı biri olduğu anlamını -çıkaracağı kanaatinde değiliz. Bu nedenle, Alt Mahkemenin, Emare No.5 Gazetede yayınlanan yazıların hakaret ve sövme içerdiğine ilişkin bulgusu hatalı olmuştur.

Alt Mahkeme, Emare No.6 Gazetenin 3. sayfasında yazılanların cürüm isnadı niteliğinde olduğu-na bulgu yapmıştır.

Bilindiği gibi, hakaret davalarında, her yayın ayrı dava sebebi içermekte, ayrı tazminata konu olabilmektedir. Bu nedenle her yazının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini aklımızda tutarak meseleyi incelediğimizde, daha önce Emare -No.5 Gazetedeki iddiaların somut kişiler üzerine yazıldığı, Davacı açısından yazılanların cezaevi ziyareti ve kendinden tehditle para alınması ile alakalı olduğu, bu nedenle hakaret ve sövme içermediği sonucuna varmıştık.

Emare No.6 Gazetede yazılanlara -baktığımızda, Gazetenin birtakım bilgiler verdikten sonra, 142 kilo eroin soruşturması ile ilgili Polisten soruşturma yapmasını istediği ve bu bağlamda 142 kilo eroinin bazı Kıbrıslı iş adamları tarafından finanse edildiğini bildirdiği ve Davacının gerçekt-en İsmet Felek hesabına 1.5 milyon sterlin yatırdıysa, bunun ortaya çıkarılmasını istediği görülmektedir.

Makul ve sıradan bir vatandaşın böyle bir yazıyı okuduğunda, Davacıyı İsmet Felek'in işlediği iddia edilen uyuşturucu suçu ile ilişkilendirilebilece-ği açıktır.

Bu neticeden hareketle, Alt Mahkemenin Emare No.6 Gazete ile ilgili bulgusunda hata yoktur.

Alt Mahkeme, makul ve sıradan bir okuyucunun, Emare No.7 Gazetenin 3. sayfasında "AFRİKA'dan mektup..." başlığı altındaki yazılardan, İsmet Felek'in- kardeşi Oğuz Felek'in Davalı No.2'yi telefonla tehdit ederek, sık sık gidip gelen bir şahsın Davalı No.2'yi öldürtmeye çalıştığını, bu şahsın
İsmet Felek gibi Kıbrıs'ta önemli dostları bulunduğunu,İsmet Felek yakalandığı zaman, Oğuz Felek'in aslında Kıbr-ıs'ta olduğunu ve Mehmet Çangar'ın yaptığı açıklamada, İsmet Felek tutuklandığı zaman serviste bulunan aracını aldırmak için kardeşini gönderdiğini ama aslında İsmet Felek'in, kardeşi vasıtasıyla Mehmet Çangar'ı cezaevine çağırttığını ve gitmediği takdird-e uyuşturucu ile ilişkisini açıklayacağını söyleyerek tehdit ettiğini ve Mehmet Çangar'dan 1.5 milyon sterlin aldığını anladığı bulgusuna varmıştır.

Emare No.7 Yazı ile, normal okuyucunun Davacıyı İsmet Felek'in işlediği suçlar ile ilişkilendireceği çok -açıktır. Alt Mahkemenin bu bulgusunda hata olmadığı gibi, 3. sayfadaki yazıların, Davacının iş ve mevkii ile ilgili şöhretini zedeleyici nitelikte olduğuna ilişkin bulgusunda da hata yoktur.

Alt Mahkeme, Emare No.8 Gazetenin 3. sayfasında yazılanlardan m-akul ve sıradan bir vatandaşın, Davacının sorgulanması gerektiğini, dolayısıyla uyuşturucu ile ilişkisi olduğunu anladığı bulgusuna vardıktan sonra, bu yazının hakaret ve sövme nitelikli olduğuna bulgu yaptı.

Emare No.8 Yazı bir bütün olarak okunduğunda,- yazının İsmet Felek'in sorgulanması maksatlı yazıldığı, yazıda adı geçen birçok yönetici ve iş adamının bu şahsın yanında bulunduğu, birlikte fotoğraf çektikleri ve hapishanede kendisini ziyaret ettikleri, İsmet Felek'in ilişkilerinin araştırılmasının ist-endiği, yazının doğrudan Davacıya yönelik olmadığı, hapishane ziyaretlerinin nedenini sorguladığı ve doğrudan Davacıya cürüm isnat etmediği anlaşılmaktadır. Makul ve sıradan okuyucunun bu yazıda yazılan tüm kişilikleri ayırarak, Davacıyı uyuşturucuyla iliş-kilendirmesi makûl değildir.

Bu neticeden hareketle, Alt Mahkemenin duyarlı okuyucu nitelikli yorumu, bu anlamda makul ve sıradan okuyucu testine uygun olmayıp, Emare No.8 Yazının hakaret ve sövme nitelikli olduğuna ilişkin bulgusu hatalı olmuştur.

Alt- Mahkeme, Emare No.9 Gazetenin ön sayfasında yazılanlardan, makûl ve sıradan bir vatandaşın, Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilen ve Davacıyla çok samimi olan uyuşturucu Sanığı İsmet Felek'in suç dosyalarının açıklanacağını ve Davacının adının bu uyuşturu-cu Sanığı ile anıldığını anladığına, 3. sayfadaki yazıdan ise Davacının İsmet Felek ile çok samimi olduğunu anladığına bulgu yapmıştır.

Emare No.9 Gazetenin ön sayfası ile 3. sayfadaki yazı bir bütün olarak incelendiğinde, yazının İsmet Felek'in yaptıkla-rını hedef aldığı, konu şahsın Davacı dahil toplumun birçok ileri geleni veya etkin kişiler ile yakınlığını anlattığı, konu yazının bütününden Davacıyı ayırarak, yazıyı okuyanın, yazının, Davacıya karşı genel bir nefret uyandıracak nitelikte olduğu sonucun-u çıkarmasının mümkün olmadığı kanaatindeyiz.

Buna göre, Alt Mahkemenin Emare No.9 Gazetede yazılanlar ile ilgili bulgusu hatalı olmuştur.

Alt Mahkeme; makul ve sıradan bir okuyucunun Emare No.10 Gazetenin ön sayfasında yazılanlardan İsmet Felek'in uyu-şturucu kaçakcılığını Davacı ile birlikte yaptığını ve kendi yakalandıktan sonra Davacının adını deşifre etmemek için Davacıdan Londra'da ödenmek şartıyla 5 milyon euro istediğini anladığını, sayfa 3'de "AFRİKA'dan mektup..." başlığı altındaki yazılardan d-a makul ve sıradan bir okuyucunun Gazetenin Polis ve Güvenlik Kuvvetlerini göreve çağırarak, uyuşturucunun Kıbrıs bağlantısı olduğu sanılan Davacının olay patlak verdikten sonra uzun süre İngiltere'ye gittiğini ve ifadesinin niye alınmadığı sorusunu sormak- suretiyle, GKK'nın bu olayı örtbas etmeye çalıştığını ve Davacıya bir vefa borcu olup olmadığının sorulduğunu anladığı bulgusuna varmıştır.

Makul ve sıradan bir okuyucunun Emare No.10 Yazıyı okuduğu zaman, Alt Mahkemenin bulgu yaptığı gibi İsmet Felek'i-n uyuşturucu suçunu, yazıda sürekli tehdit ettiği iddia edilen Davacı ile birlikte işlediğini anlaması mümkün olmamakla birlikte, Emare No.10'da yazılan cümlelere doğal anlamların verilmesi halinde, Davacının İsmet Felek meselesi nedeniyle sorgulanması ger-ektiği ve İsmet Felek'le ilişkilendirildiği açık olduğundan ve konu yazının Davacıyı İsmet Felek ile ilişkilendirmesi sonucunu doğurduğundan, Alt Mahkemenin bulgusunda bu anlamda hata yoktur.

Yukarıdaki saptamalarımız ışığında, Emare No.1,2,3,5,8 ve 9. G-azetelerde yazılanların Davacının iş, şöhret ve mevkini zedeleyici, cürüm isnat eden yazılar olmadığı saptandığından, bu yazıların Davalıların müdafaaları bakımından incelenmesine gerek yoktur.

Bu safhaya kadar, Davacıyı, uyuşturucu suçu nedeniyle tutukl-anıp aleyhinde soruşturma başlatılan İsmet Felek ile ilişkilendiren, Davacıya cürüm isnat edici, Davacının iş, şöhret ve mevkini zedeleyici ve onu toplum nezdinde küçük düşürebilecek nitelikte içeriği olan yazıları belirledik. Davalıların konu yazılardan s-orumlu tutulabilmeleri için, bu nitelikteki Emare No.4,6,7 ve 10. Gazetelerdeki yazıları, Davalıların müdafaaları bakımından incelememiz gerekmektedir.


Alt Mahkeme, meseleyi öncelikle Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası'nın 21. maddesi altında düzenlenen şa-rtlı imtiyaz (Qualified Privilege) ve Fasıl 148 madde 19 altında Fair Comment (adil yorum veya iyi niyetli eleştiri) yönünden incelemiş ve Davalıların bu doğrultudaki müdafaalarını reddetmiştir.

Davalılar, Alt Mahkemenin bu konudaki bulgularına karşı, İst-inaf İhbarnamesinde 3,5,6,7,8 ve 9. istinaf sebeplerini ileri sürdüler.

Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası'nın 19. maddesi hakaret ve sövme davalarında, nelerin savunma olduğunu düzenlemiştir.

Buna göre, Yasanın 19(a) maddesi altında, şikayet nedeni şeyin -doğru oluşu; 19(b) maddesi altında, şikayet nedeni şeyin, kamu yararını ilgilendiren bir konu hakkında hakkaniyet ölçülerine uygun biçimde ileri sürülen bir mülahazadan ibaret oluşu; 19(c) maddesi altında, hakaret ve sövme teşkil eden şeyin yayımlanmasının- bu Yasanın 20. ve 21. maddeleri uyarınca serbest oluşu, bir savunmadır.

Haksız Fiiller Yasası'nın 20. maddesindeki koşullar, bu davanın konusu değildir. Aynı Yasanın 21. maddesi ise, hakaret ve sövme teşkil eden konuların yayımlanmasının şartlı olarak s-erbest olduğu durumları düzenlemektedir.

Şartlı imtiyaz koşullarını düzenleyen 21. maddeye göre, hakaret ve sövme teşkil eden bir konunun yayımlanması, yayımlama iyi niyetle yapıldığı takdirde, Yasada (a)'dan (e)'ye kadar belirlenen durumlarda serbesttir-.


Burada önemli nokta, yayının iyi niyetle yapılmış olmasıdır. Aynı maddenin 2.fıkrası, hakaret ve sövme teşkil eden bir konunun, bir kişice yayımlanmasının hangi hallerde iyi niyetle yapılmış sayılmayacağını düzenlemektedir.

Buna göre:
Konunun doğru o-lmadığı ve yayımlayan kişinin onun doğru olduğuna inanmadığı görülürse; veya
Konunun doğru olmadığı ve yayımlayan kişinin onun doğru olup olmadığını saptamak amacıyla makûl ölçüde özen göstermediği görülürse; veya
Yayımlayan kişinin konuyu yayımlarken ha-karet ve sövmeye maruz kalan kişiyi kamu yararının veya hakkında imtiyaz sahibi olduğunu ileri sürdüğü özel hak ve yararın korunması için makul olandan önemli ölçüde daha fazla ve değişik biçimde zarara uğratmak kastıyla hareket ettiği görülürse.


Aynı m-addenin 3. fıkrası ise, şartlı imtiyaz müdafaası ileri sürüldüğünde, söz konusu yayımın iyi niyetle yapılmadığını kanıtlama yükümlülüğünün davacıya düştüğünü düzenlemektedir.

İyi niyetli eleştiri ve şartlı imtiyaz kavramları içtihatlarımızda açık şekilde- izah edilmiştir. Bu kavramlara sırasıyla değinecek olursak, durum şöyledir:

Yargıtay/Hukuk 9/1988 (D.44/1988) sayılı Özker Özgür v.R.R.Denktaş davasında ve Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk 30-31-32/1988 D.46/1988 sayılı Şener Levent ve diğerleri ile
Dr.De-rviş Eroğlu ve diğerleri davasında "Fair comment" kavramı iyi niyetli eleştiri diye tercüme edilerek tanımlandıktan sonra, her iki kararda Gatley on Libel and Slander 8. baskı, sayfa 300 para.709'dan atıfla müdafaanın başarılı olabilmesi için 5 koşul sıral-anmıştır.

İyi niyetli eleştiri (fair comment) için 5 şart aşağıdaki şekilde belirtilmiştir:

-"709. Conditions for fair comment. For comment to be fair,
it must meet the following conditions;
It must be based on facts contained in or referred to in the publication complained of.
The facts must be sufficiently true make the comment fair.
If- the comment contains an imputation of corrupt or dishonest motives, or perhaps any inference of fact, the comment must be shown to be justifiable.
The comment be such a fairly to be described as criticsm
The comment must represent the honest opinion of t-he comment for, and published without malice."


Her iki kararda da tercümesi yapılmayan iyi niyetli eleştirinin (adil yorum) koşullarını aşağıdaki gibi ifade edebiliriz.

Buna göre:
Yorumun şikayete konu yayında geçen ya da referans verilen gerçeklere da-yanması gerekir.
Olguların, yorumu makul yapacak derecede doğru olması gerekir.
Eğer yorum suçlama veya dürüst olmayan saik içerse bile, olgulardan yapılacak çıkarım yorumun doğru olduğunu göstermelidir.
Yorumun, eleştiri olarak nitelendirebilecek kadar -iyi niyetli olması gerekir.
Yorumun, yorumu yapanın dürüst fikrini yansıtması ve kötü niyet olmadan yayımlanmış olması gerekir.

Yukarıdaki (C) maddesi Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk 30-31-32/1988 D.46/1988 sayılı Şener Levent ve Derviş Eroğlu ve diğerleri- davasında yorumlanarak şöyle denmiştir:


"Yukarıdaki (C) paragrafında açıkça görülebileceği gibi
hakaret ve iftira olarak yazılanların ahlaka aykırı olması halinde iyi niyetli eleştiri savunmasından yararlanabilmek için olayın gerçek olduğunun kanıtla-nması gerekir. Yani "fair comment" savunması sınırlı bir savunmadır ve ahlaka aykırı anlamı olan ciddi hareketlerde gerçek olduğunu kanıtlama diye isimlendirebileceğimiz temel savunmaya dönülmektedir."



Bu kararda, Davalıların yayımlanan yazıda iddia ed-ilenlerin doğruluğunu kanıtlamaya teşebbüs etmemeleri halinde, iyi niyetli eleştiri savunmasından yararlanmayacakları sonucuna ulaşılmış, Davalı üzerindeki ispat yükümlülüğü bir oranda artırılmıştır.

Alt Mahkeme kararında, iyi niyetli eleştiri müdafaası-nın ispat koşulları, Gatley on Libel 8 th ed. paragraf 693'ten atıfla aynen şöyle izah edilmiştir:

"Defence of fair comment the defendant must prove that the
facts on which the comment is founded are true and that comment on these fact is fair."

"Dav-alının yorumuna dayanak teşkil eden olguların
doğru olduğunu ve bu olgular ile yorumun adil olduğunu da ispat etmesi gerekir."


Alt Mahkemenin iktibas ettiği kısımda serdettiği bu prensibin doğru olduğuna şüphe yoktur. Ancak ortaya çıkan sonuca göre, -iyi niyetli eleştiriyi (Fair Comment) ispat etmek davalıya, şartlı imtiyaz (conditionally privileged) kapsamında yazının iyi niyetli yapılmadığını ispat etme yükümlülüğü ise davacıya yüklenmektedir.

Bu meselede, Davalıların şartlı imtiyazdan yararlanabi-lmeleri için, Davalıların, Haksız Fiiller Yasası'nın 21(1)(a) maddesi altında (maddenin kullandığı anlatım şekliyle) konu yazıları iyi niyetle yayımladıklarını, yazıyı yayımlayanla, kendisine yayım yapılan kişi veya kişiler arasında hukuki, ahlaki veya top-lumsal bir ilişki olduğunu, bu yazıyı yayımlayanın, bu yazıyı hukuki ahlaki veya toplumsal bir görevin yerine getirilmesi maksadıyla yaptığını ve kendisine yayım yapılan kişi veya kişilerin bu bilgiyi almaya haklarının olduğunu ortaya koymaları gerekir.

-Buna göre, Davalılar yazılan yazıları toplumsal görevlerini yerine getirmek amacıyla, iyi niyetli yaptıklarını müdafaa olarak ileri sürdüklerinde, yayının iyi niyetle yapılmadığını ispatlama yükümlülüğü, madde 21(3) altında Davacıya düşmektedir.

Genel o-larak hukuki durum bu olmakla birlikte, günümüzdeki basın ve düşünce hürriyetleri çerçevesinde, bu konunun ne şekilde geliştiğini incelememiz gerekmektedir.

Hakaret ve sövme davalarındaki eleştirinin sınırları, hak ve özgürlüklerin genişlemesi ile birlik-te, özellikle politikacılar, toplumun önde gelen, mevki sahibi ve yönetici pozisyonunda olan kişiler ile ilgili yazılanların tolerans seviyesi, eleştiriden ağır eleştiri düzeyine yükseltilerek, yayını yapanın basın kuruluşu olması halinde, kamu menfaatinin- gözetilmesine önem verilerek, bu nitelikteki toplum yöneticilerinin veya önde gelen kişilerinin, yaşadıkları toplumda buna tahammül göstermeleri gereği benimsenmiştir. Bu konudaki prensipler, öncü karar niteliğindeki Lingens V Austria (1986) 8 EHRR davası-nda açıklanmıştır. Konu karar genel olarak politik eleştiri ile ilgili prensipleri ihtiva etmekle birlikte, bu kararda ifade edilen iyi niyetli eleştiri ve şartlı imtiyaz prensiplerinde kabul edilen ölçüt, toplumun büyük iş adamları dahil, tüm ileri gelenl-eri için de geçerlidir.

Bu temel kavramların bize daha faydalı olacak açılımlarını belirleyen ve İngiltere'deki Reynolds v Times Newspapers Ltd. and others (2001) 2 AC sayfa 127) davasında, özellikle şartlı imtiyaz konusu geniş bir şekilde incelenmiştir.-

Bu kararda şartlı imtiyaz prensipleri, Duncan and Neill on Defamation 2nd ed. (1983) pp 93-94, paras 14.04-14.05 adlı eserinden iktibasla şöyle özetlenmiştir:


"From broad general principle that certain communications
should be protected by qualifie-d privilege in "the general interest of society" the courts have developed the concept that there must exist between the publisher and the publishee some duty or interest in the making of the communication. In 1855 in Harrison v Bush (1855) 5 E&B 344 at 34-8, Lord Campell stated the law as follows: A communication made bona fide upon any subject matter in which the party communicating has an interest, or in reference to which he has a duty, is privileged, if made to a person having a corresponding interest o-r duty, although it contains criminatory matter which, without this privilege would be slanderous and actionable."



Bu alıntıya göre, genel prensip, iletişimin (yayının) toplumun genel yararı maksadıyla şartlı imtiyaz ile korunmasıdır. Mahkemeler bu fik-ri yayıncı ile yayını alanlar arasındaki iletişimden (yayından) kaynaklanan ödev ve menfaat çerçevesinde geliştirdiler. İletişim (yayıncılık) herhangi bir konuda iyi niyetle yapıldığında, yayını yapan, bu yayını toplum yararı ve bir ödevi gerçekleştirmek r-eferansı ile yapıyorsa, böyle bir yayının, imtiyaz olmasa, hakaret ve dava edilebilir nitelikte suçlayıcı içeriği haiz olsa bile, şartlı imtiyaz ile korunmalıdır.

Aynı kararda şöyle devam edilmiştir:

"Pullman v Hill and Co (1891) I QB 524 at 528, Lor-d Esher
Mr.said: An occasion is privileged when the person who makes the communication has a moral duty to make it to the person to whom he does make it, and the person who receives it has an interest in hearing it. Both these conditions must exist in o-rder that the occasion may be privileged."


Bu alıntıya göre, yayını yapan ahlaki bir yükümlülük ile yayını yapar ve bu yayını alanların bunu işitmekte menfaati varsa, bu yayın imtiyazlı sayılır. Bu koşulların karşılıklı olarak varlığı halinde imtiyaz ol-uşabilir.

Buradaki faydanın toplumsal fayda olduğunu ve faydanın yayını yapanın veya hakkında yayın yapılanın fikrine göre belirlenmeyeceğini belirtmek isteriz. Nitekim aynı iktibasta devamla şöyle denmiştir:

"In Adam v Ward (1917) AC 309 at 334 Lord At-kinson
emphasised the importances of reciprocity in the following words: "It was not disputed, in this case on either side, that a privileged occasion is, in reference to qualified privilege, an occasions where the person who makes the communication has -an interest or a duty, legal, social or moral, to make it to the person to whom it is made and the person to whom it is so made has a corresponding interest or duty to receive it. This reciprocity is essential."


Bu alıntıya göre, yayıncı böyle bir yayını- yasal, sosyal ve ahlaki yarar ve görev maksadıyla yapar ve yayını alanların böyle bir yayını almakta bu anlamda bir yararı varsa, yayının imtiyazla korunacağı tartışılmazdır. Ancak bu menfaat ve yükümlülüğün karşılıklı olması esastır.

-Görülebileceği gibi yayıncılıkta muhatap, yazıdan rahatsız olan değil, yayının ulaştığı kitlelerdir. Bu anlamda yayından rahatsız olanın yazıdan ne anladığının önemi yoktur. Yayın, yasal, sosyal ve ahlaki bir görevi veya faydayı sağlamak maksadıyla okuyucu-lara ulaşıyorsa ve okuyucuların aynı şekilde bunları öğrenmekte menfaati ve bilgilendirilmesi mükellefiyeti varsa, yapılan yayın hakaret içerikli olsa bile imtiyazla korunmaktadır.

Basının sahip olduğu bu imtiyaz, ifade hürriyetine, hakaret davalarının d-ondurucu etkisinden korunması maksatlı tanınmıştır (recognise such a qualified privilege arises because of the well recognised chilling effect of libel actions on freedom of expression, Reynolds davası sayfa 1161).

Bunun doğal sonucu olarak, cürüm isnat e-dici veya hakaret içeren ibarelerin yer aldığı yazılar, kamusal veya kişisel görev olarak, yasal, sosyal ve ahlaki bir yükümlülüğü yerine getirmek için yapılmadığı ve yapanın bunu doğruluğuna inanmadan gerçekleştirdiği hallerde sorumluluk kaçınılmazdır (Bk-z. Reynolds v Times davasında sayfa 162 bu sayfa referans verilen davalar).

İfade hürriyeti ile kişinin korunması arasındaki dengenin sağlanmasında Silkin v Beaverbrook Newspapers Ltd. (1958) I WLR 743,746-747 davalarında dile getirilen ve aşağıda özetlen-en klasik söylem şöyledir:

"Let us look a little more closely at the way in which the
law balances the rights of the public man, on the one hand, and the rights of the public, on the other, in matters of freedom of speech. In the first place, every man-, whether he is in public life or not, is entitled no to have lies told about him; and by that is meant that one is not entitled to make statements of fact about a person which are untrue and which redound to his discredit, that is to say, tend to lower hi-m in the estimation of right thinking men..."


Bu alıntıya göre, kamuda mevkisi olan kişinin haklarındaki yasal dengeye göre, bir tarafta kamu hakları, diğer tarafta ifade hürriyeti vardır. Öncelikli olarak, kimsenin, kamuda olsun ya da olmasın, herhang-i biri hakkında yalan söyleme hak ve yetkisi yoktur. Bunun anlamı, söylendiği zaman kişinin itibarını zedeleyecek veya düşünen insanların zihninde o kişinin değerini düşürecek açıklamaların yapılamayacağıdır.

İktibas ettiğimiz kısımdaki "public man" kavr-amı kamuda mevkisi olan kişi olarak değerlendirilmekle birlikte, buradaki ilkeler meslek, iş, unvan ve şöhretleri ile topluma mal olmuş "public figure" kişiler bakımından da aynıdır ve ölçüt kamuya ait olsun ya da olmasın, hakkında itibar zedeleyici gerçek- olmayan şeylerin söylenmeyeceğidir.

Bununla birlikte, basının imtiyazlı durumlarda korunması gereğinin, kamu menfaatinin korunması için korkusuzca yayın yapabilme hakkını ihlâl etmeyecek bir şekilde, kişisel haklar ile arasında bir denge gözetilerek yer-ine getirilmesi ve bu şekilde sonuca ulaşılması günümüzde esas alınan kriterdir (Bkz.Blackshaw v Lord (1984) QB1).

Tüm yukarıdakilerden çıkarılacak netice, toplumda, mevki, ün, şöhret sahibi olan ve davranışları ile göz önünde bulunan kişilerin, kişisel h-aklarının yanında, yasal, sosyal ve ahlaki değerlerin korunması maksadı ile daha ağır şekilde eleştirilebilecekleri, öne çıkarılabilecekleri ve kamu yararı maksadıyla davranışlarının basın tarafından sorgulanabileceğidir. Başka bir söylemle, bu konudaki i-mtiyaz, mevki, şöhret, ün veya toplumda etkin kişilerde değil, kamunun aydınlatılması maksadıyla basındadır.

Davalıların müdafaasını değerlendireceğimiz genel çerçeveyi belirledikten sonra, şimdi Davalıların iddialarını incelememiz gerekmektedir.

İlk ö-nce Davalıların (fair comment) iyi niyetli eleştiri (adil yorum) müdafaasını ele alacağız.

Alt Mahkeme şöyle bulgu yapmıştır:


"Emare 4-10 gazeteleri yukarıda belirttiğim prensipler
ışığında incelemiş bulunmaktayım. Hiç kuşku yoktur ki, uyuşturucu k-açakçılığı ve uyuşturucu konuları toplumu yakından ilgilendirmekte olup hassas bir konudur ancak yukarıda da belirttiğim gibi Davalılar iddialarının doğru olduğunu destekleyecek bir şahadet Mahkemeye sunamamıştır ve Emare 4,5,6,7,8,9 ve 10 yazılarda ileri -sürülen olguların herhangi birinin doğru olduğunu ispat edememiştir" (Mavi 235).


Önceki safhalarda sadece Emare No.4,6,7 ve 10. Gazetelerdeki yayınların hakaret ve sövme içeriğini haiz olduğu sonucuna ulaşmıştık. Dolayısıyla "fair comment" müdafaasını, -sadece bu Gazeteler bakımından incelememiz gerekmektedir.

Davalıların yayınlarının ana temasının İsmet Felek isimli kişinin uyuşturucu suçu ile olan ilişkisi ve KKTC'deki muhtemel bağlantıları olduğu açıktır. Uyuşturucu suçları ve bu tür suçlarla ilişki-si olan kişiler hakkında haber yapılması hem yasal, hem sosyal, hem de ahlaki yarar kapsamındadır.

Davalıların yazılarında, Davacının uyuşturucu suçu ile doğrudan ilişkisi olduğu iddia edilmemiştir.


Davalıların yazılarında, İsmet Felek'in KKTC'de ha-pishanede kimler tarafından ziyaret edildiğinin açıklanmasının istendiği, bu kişiler arasında bulunan Davacının bu ziyaretleri niçin yaptığı ve kendisinden tehditle para temin edildiğine dair iddiaların yer aldığı açık surette anlaşılmaktadır.

Davalılar-, İsmet Felek'in uyuşturucu suçu ile hapishanede tutuklu olduğunu ve bu süreçte Davacının konu şahsı iki kez ziyaret ettiğini ispatladılar. Bu anlamda, yazıların ziyaret içeriğinin gerçek olduğu ispatlanmış oldu.

Davalılar daha sonra, Davacı ile İsmet F-elek arasındaki bazı ilişkileri ispatlamak için, Avukat Seyhan Yıldırım ile o tarihte Kıdemli Savcı olan Ergül Kızılokgil'i tanık olarak çağırdılar.

Avukat Seyhan Yıldırım ile Davacı arasındaki ihtilaflar nedeniyle, Avukat Yıldırım'ın şahadeti bağımsız t-anık şahadeti olarak değerlendirilemeyecek olsa bile, Davalılar bu Tanığı haberin kaynağı olarak Mahkemeye celbettiler.

Davalılar bunun dışında, İsmet Felek ile ilgili dosyanın içeriğini söylemesi için Kıdemli Savcı Ergül Kızılokgil'i tanık olarak celbet-ti.

Kıdemli Savcı Ergül Kızılokgil, Mahkemeye sunduğu şahadetinde, Tanık Avukat Seyhan Yıldırım'ın iddiaları üzerine polisin soruşturma yaptığı, bir dosya tanzim ettiği, görüş için Başsavcılığa gönderdiği hususunda bir takım açıklamalarda bulunduktan so-nra, dosyanın sunulması ile ilgili aşağıdaki gibi şahadet vermiştir:



"Mahkeme : Yalnız Şener Bey'in sorduğu soruya cevap
vermediniz,Ergül Bey veya ben anlamadım. O dedi ki,
polisten gelecek verilere göre siz ona göre ne
- yapacağınıza karar vereceksiniz, öyle miydi?
Tanık : Evet ya dosya kapatıla da bilir. Birine bir dava
gelsin da denebilir.
Davalı No.2 sorar:
S. Ama kapatılıp kapatılmaması polisten gelecek
verilere ba-ğlı olacak?
C: Evet ama yani siz somut olarak soru sorarsanız
bana yani Zanlı kim olabilir falan ben size yani
davanıza faydası olması için ben söylerim.
S. Evet Zanlı kim olabilir?
C. Şim-di şeyin ...

Mahkeme : Şimdi yalnız bunu sormak çok doğru olmaz. Çünkü
Ergül Bey tabii Savcı olduğu için ve bilgi
vermeye alışık olduğu için kendini çağıran
tarafa böyle soru sorabilirsiniz dedi. Ama
usulümüz açısından çok uygun olmaz. Onun -için
bunu kayıtlardan düşelim. Evet Şener Bey zaten
soruşturma safhasındayız, kesin olmayan bir şey
var. Hep varsayıma gitmek çok doğru olmaz(Mavi
184-185).


Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk 30-31-32/88 D.46/88 Şener Levent ve diğerleri v Dr.Der-viş Eroğlu ve diğerleri davasında, iddialarını ispat etmeye teşebbüs etmeyen o istinaftaki istinaf edenlerin iyi niyetli eleştiri müfafaasından yararlanamayacakları tespiti yapılmıştı.

Huzurumuzdaki istinafa konu davada ise, haberin kaynağını teşkil eden- dosyaların akıbeti ile ilgili sorulan sorulara "varsayım" diyerek izin verilmemiştir.

Mevcut görüntüye göre, Davalılar Tanığı Kıdemli Savcı Ergül Kızılokgil, tasarrufundaki dosyayı emare yapmadan, içeriği ile ilgili şahadet vermesine izin verilmiş, anca-k soruşturmaya konu şahısların akıbetleri ile ilgili bilgi vermesine izin verilmemiştir.

Avukatsız olarak davayı sürdüren Davalılar, kendi üzerine düşeni yaparak polisin yaptığı tahkikat ile ilgili şahadet vermek üzere, dosyayı tasarrufunda bulunduran ve- içeriğini bilen Kıdemli Savcı Ergül Kızılokgil'i celbetmesine rağmen, Alt Mahkeme Tanığın dosyasının Savcılık nezdindeki akıbetini söylemesine izin vermemiştir.

Burada önemli olan, iddiaların gazetede yayımlanan içeriğinin doğru olup olmadığı olgusunun- haberin kaynağı doğrultusunda ispatlanması, haberin uydurma olmadığının ortaya konmasıdır. Bunun dışında Davalıların, ne İsmet Felek'in gerçekte suçlu olup olmadığını ne de Davacının konu şahısla olan ilişkilerinin içeriğini ispatlamak mükellefiyeti vardı-r.

Alt Mahkeme, Kıdemli Savcı Ergül Kızılokgil'in dosya içeriğindeki soruşturmaya konu şahıslar ve dosyanın akıbeti hakkında bilgi vermesine izin vermemekle hata etmiş, bu suretle Davalıların iyi niyetli yorum müdafaaları çerçevesinde haberin içeriğinin -doğruluğunu ispat etme mükellefiyetlerini akamete uğratmıştır.

Ortaya çıkan durum ışığında Davalılar, İsmet Felek'in Davacı tarafından iki kez hapishanede ziyaret edildiğini, İsmet Felek'in uyuşturucu suçu ile arandığını ispat ettiklerinden, Emare No.4,6-,7 ve 10 Yazılarda hakaret unsuru içerik olsa bile, yapılan yorumların iyi niyetli eleştiri kapsamında olmadığı sonucuna ulaşmak mümkün değildir.

Ancak meseleyi bir bütün olarak ele almak bakımından, son sözü söylemeden şartlı imtiyaz müdafaasını da ince-lemeyi uygun gördük.

Alt Mahkeme kararında şartlı imtiyaz müessesesi ile ilgili hukuki tanımı ve gerçekleri doğru bir şekilde yaptıktan sonra, aşağıdaki gerekçe ile şartlı imtiyaz müdafaasını reddetmiştir:


"Davalıların Davacı ile ilgili herhangi bir i-ddiayı
İspatlayamadığı, dolayısıyla iddialarının doğru olmadığı
sarihtir.
Davalılar bu haberleri yayınlarken bu yazıları
inanarak mı yazdılar ve bu yazılardaki iddiaların
gerçeklik payını yeterince araştırdılar mı?
Davalılar bu yazıları yayınl-arken "öğrenildi",
"edindiğimiz bilgilere göre", "yakın bir kaynak", "Türkiye'den gelen polis raporlarına göre", "güvenilir kaynaklar" ibarelerini kullanarak bu haberlerin kaynağı ile ilgili herhangi bir şahadet sunmamışlardır. Davalılar dava konusu yazı-lardaki bilgileri teyit ettiklerine dair herhangi bir şahadette sunmamışlardır. Dolayısıyla Davalıların Davacı aleyhine zem ve kadih fiilini işledikleri Emare 4-10'daki yazıları iyi niyetli yayınladıklarını söylemek mümkün değildir, keza bu hususta bulgu y-aparım. Yapmış olduğum bu bulgu ışığında Davalılar şartlı imtiyaz müdafaalarında başarılı olamamışlardır." (Mavi 238).


Herşeyden önce, Alt Mahkemenin, yazıların içeriğindeki haber kaynaklarının genelliğine atfen şartlı imtiyaz müdafaasını değerlendirmes-inin hata olduğunu belirtmek isteriz.

Daha önce belirttiğimiz gibi, şartlı imtiyaz müdafaasında önemli olan, yayıncının yasal, sosyal ve ahlaki bir görevi yapmak veya toplumsal faydayı sağlamak maksadıyla yayını yapıp yapmadığını tespit etmektir.

Bur-ada temel hareket noktası "iyi niyettir".

Haksız Fiiller Yasası'nın 21(1)(a) maddesinin lafzı budur.

Davalıların, yazılara konu haber ve yorumları, uyuşturucu suçu ile tutuklanan İsmet Felek ile ilgili olup, onunla toplumun ileri gelenlerinin yakınlığ-ının eleştirisi ve sorgulanması üzerine kuruludur.

Davalılar, bu tahkikatın sonuçlarının açıklanmasını talep etmektedirler. Bu arada ortaya çıkan gerçek, Davacının konu şahsı hapishanede ziyaret ettiğidir.

Toplumun önde gelen kişilerinden birinin böy-le bir ziyarette bulunması kamuyu ilgilendirir ve hiçbir mevki, unvan ve şöhreti haiz kişi bundan muaf tutulamaz. Bu anlamda, yukarıdaki haberin ağır eleştiri nitelikli yazılar veya sorgulama veya hiciv şeklinde verilmesi, haberin yasal, sosyal ve ahlaki b-ir görevi yerine getirmesi esasını ortadan kaldırmaz.

Yazıların hedef aldığı uyuşturucu suçu ile ilgili haber yapılmasında, şüphesiz hem yayıncılar hem de okuyucular bakımından karşılıklı yarar vardır.

Mevcut olguların sonucu, Davacının, İsmet Felek'in- konu olduğu uyuşturucu suçu ile alakası olduğunu göstermediği gibi, habere konu olacak şekilde Davacı ile İsmet Felek arasındaki ilişkinin ne olduğunu gazetenin sorgulamasında kötü niyet yoktur.

Davacı bu yazılardan rahatsız olabilir, toplumdaki imajını-n sarsılabileceğinden endişe duyabilir, ancak gazetenin ifade hürriyeti çerçevesinde, okuyucularına olan görevi ve toplumsal fayda, Davacının böyle bir yazıdan zarar görme olasılığı olsa bile, Davalıların yayından sorumlu tutulmalarını gerektirmez.

Mevcu-t gerçekler dikkate alındığında, Alt Mahkemenin, Davalıların kötü niyetli yayın yaptıklarına bulgu yapmakla hata ettiği sonucu ortaya çıkmaktadır.

Bu sonuçtan hareketle, Emare No.4,6,7 ve 10 Yazılar şartlı imtiyaz kapsamında olduğundan Davalıların bu yaz-ılarından sorumlu tutulmalarına olanak yoktur.

Tüm yukarıdakiler ışığında, I. başlık altında Davalıların 1. istinaf sebebi kabul edilir. Davacının I. istinaf sebebi reddedilir.

Davalıların 1. istinaf sebebi kabul edildiği cihetle, aleyhlerine tazminata -hükmedilemeyeceğinden, 2. başlık altındaki istinaf sebebinin kabul edilmesi, Davacının 2. ve 3. istinaf sebeplerinin reddi gerekmektedir.

NETİCE:

Yukarıdakiler ışığında,

Davalıların 59/2013 sayılı istinafı kabul edilir. Alt Mahkemenin, Davalılar aleyh-indeki hükmü ret ve iptal edilir.
Davacının 67/2013 sayılı istinafı reddedilir.
İstinaf masrafları Davacı tarafından ödenecektir.



Ahmet Kalkan Gülden Çiftçioğlu Tanju Öncül
Yargıç Yargıç Yargıç


21 N-isan, 2016











67






Full & Egal Universal Law Academy