Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 57/2011 Dava No 25/2012 Karar Tarihi 14.06.2012
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 57/2011 Dava No 25/2012 Karar Tarihi 14.06.2012
Numara: 57/2011
Dava No: 25/2012
Taraflar: Kyrenia Jasmine Court Hotel anda Casino Ltd. ve Menekşe Tepesi Trading Ltd. ile İbrahim Esen arasında
Konu: İşten durdurma - İş azlığı neeniyle işden durdurma - Davacının sözleşme gereği tazminat talep eden dava açması - İlk Mahkemenin Davacı lehine hüküm vermesi - Hükmün istinafı - İstinafın kısmen kabul edilerek, İlk Mahkeme kararının değiştirilmesi. Zaman aşımı
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 14.06.2012

-D.25/2012Yargıtay/Hukuk : 57/2011
(Girne Dava No: 1652/2009)

Yüksek Mahkeme Huzurunda.

Mahkeme Heyeti :Narin F.Şefik, Hüseyin Besimoğlu, Ahmet Kalkan


İstinaf eden : 1. Kyrenia Jasmine Court Hotel anda Casino
Ltd., Na-ci Talat Caddesi, Girne.
2. Menekşe Tepesi Trading Ltd. Savoy Hotel-
Girne.
(Davalılar)

ile

Aleyhine istinaf edilen: İbrahim Esen, 20 Temmuz Stadyumu
Yanı, Hüseyin Hacı Sokak, Derin Apt.
- No.4, Girne.
(Davacı)

A r a s ı n d a.


İstinaf Eden namına: Avukat Ergin Ulunay
Aleyhine İstinaf Edilen namına: Avukat Mehmet Bilimer.

Girne Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Talat Usar'ın 1652/2009 sayılı- davada 15.3.2011 tarihinde verdiği karara karşı Davalılar tarafından yapılan istinaftır.


-----------------

H Ü K Ü M


Narin F. Şefik : Bu istinafta, Mahkemenin kararını, Sayın Yargıç Ahmet Kalkan okuyacaktır.

Ahmet Kalkan : İstinaf ed-en/Davalılar No.1 ve 2, Girne Kaza Mahkemesinin, 15.3.2011 tarihinde, aleyhlerine verdiği hükümden bu istinafı dosyaladılar.

Bundan böyle İstinaf eden, Davalılar; Aleyhine istinaf edilen ise Davacı olarak anılacaktır.

Davacı, 30.6.2009 tarihinde, Daval-ılar aleyhine, istinafa konu davayı dosyalayarak, ilgili tarihlerde, Davalıların müstahdemi olduğunu, Davalıların 11.5.2009 tarihinde, Davacıyı nedensiz ve/veya iş azlığı nedeniyle sözlü olarak haksız ve kanunsuz şekilde işten durduklarını ileri sürerek, t-alep takririnin 8. paragrafında izah edildiği gibi, sözleşme gereği alınması gereken toplam maaşlar, ihbar tazminatı, akit tazminatı, toplu işten çıkarma tazminatı, resmi tatiller, yıllık izinler, hafta sonu, ek mesai, haftalık izinler ve manevi tazminat o-larak toplam 1,140,468 TL ve 30,000 stg. kira yardımı alacağı, yasal faiz ve dava masrafları için hüküm talep etmiştir.

Davalılar, müdafaa takrirlerinde, alacakların bir kısmının zaman aşımına uğradığını ileri sürdükten sonra, Davacının iddialarına ayrı- ayrı cevap vererek, taleplerin haksız ve mesnetsiz olduğunu iddia ederek, davanın reddini talep etmiştir.

Davayı dinleyen İlk Mahkeme, Davacı lehine 274,902.62 TL tazminat, 11.6.2009 tarihinden tamamen tediye tarihine değin yıllık yasal faiz ve 8,000 T-L dava masrafı için hüküm verdi.

İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

Huzurumuzdaki istinaf ile ilgili olgular özetle şöyledir:

Davacı T.C uyruklu olup, Davalıların yanında çalışma izni ile çalışmaktaydı.

Davacı, 1.11.2001 tarihinden 23.8.2008 tarihine kadar -Davalı No.1 nezdinde, 23.8.2008 tarihinden 10.5.2009 tarihine kadar Davalı No.2 nezdinde olmak üzere, toplam 8 yıl 4 ay Davalıların yanında genel müdür olarak çalıştı.

Davacının, Davalı No.1 şirketten, Davalı No.2 şirkete aktarılan personel arasında oldu-ğu ve bütün hakları saklı kalmak kaydıyla, bu işlemin yapıldığı, Davalı No.2'nin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gönderdiği Emare 4 yazı ile bildirilmiştir.(Mavi 101)

Davacının, Emare 1 hizmet akdine göre, aylık ücreti brüt 12,490.78 TL idi.(Mavi -95-96)

Emare 6 bordroya göre, Davacının kesintilerden sonra eline geçen net maaşı 11,273.50 TL dir. (Mavi 103)

11.5.2009 tarihinde, Davacıya Emare 2 ihbar verilerek, iş azlığı nedeniyle işten durduruldu. (Mavi 99)

Davacının işten durdurulduğu, Emare 3, -Yabancı İşçilerin İşten Ayrılma Bildirgesi ile 21.5.2009 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, Davalı No.2 tarafından bildirildi. (Mavi 101)

Davalı No.2, Emare 5 ihbarname ile Davacıya, çalıştığı 1.1.2001-10.5.2009 tarihlerini kapsayacak şekil-de, yıllık izin, ihbar tazminatı, akit tazminatı, hafta tatili, toplu çıkış tazminatı olarak toplam 73,033 US Doları teklif etti. Davacı bu belgeyi imzalamadı. (Mavi 102)

Davacı Avukatı, bidayette 30,000 stg lik kira alacağı talebi ile 57,286 TL'lik toplu- işten çıkarma tazminatı taleplerini geri çekmiştir.

İlk Mahkeme, kararında; Davalılar Avukatının zaman aşımı iddialarını reddettikten sonra, Davacının taleplerini inceleyerek, Davacının iş akdinin haksız feshedilmediğine (Mavi 86), 74 gün yıllık izin ta-lebinin yasal olduğuna (Mavi 82), Davacıya 42 günlük ihbar tazminatı olarak (11,273 TL÷30*42) 15,782.90 TL, akit tazminatı olarak 11,273 TL÷30*42) 9,018.72 Tl (Mavi 88), resmi tatillerdeki çalışmasının karşılığı olarak 118,956 TL (Mavi 89), 140 günlük haft-a tatiline karşılık 131,145 TL (Mavi 91) olmak üzere toplam 274,902.62 TL meblağ ve 11.6.2009 tarihinden tamamen tediye tarihine değin yıllık yasal faiz için Davacı lehine hüküm ve emir vermiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davalılar, İlk Mahkemenin bu hükmünd-en istinaf dosyalamıştır.

Davalılar, istinaf ihbarnamesinde 13 istinaf sebebi ileri sürmelerine rağmen, istinafın duruşmasında 1,2,3,4 ve 12. istinaf sebeblerinde ısrarcı olmamışlardır.

Davalıların üzerinde durdukları, 5,6,7,8,9,10,11 ve 13. istinaf -sebeplerini, 3 ana başlık altında toplamayı uygun gördük.

Buna göre;

Muhterem İlk Mahkemenin, zaman aşımı ile ilgili bulguları hatalıdır.
Muhterem İlk Mahkeme, Davacının alacağı tazminatı belirlerken, yanlış kriterleri esas aldı ve hatalar yaptı.
Mu-hterem İlk Mahkeme, hükmünde, 11.6.2009 tarihinden itibaren yasal faize hükmetmekle hata etti.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:

İstinaf duruşması esnasında, taraf Avukatları tarafından ileri sürülen iddia ve argümanları aşağıdaki gibi özetlemek mümkünd-ür:

İstinaf eden/Davalılar Avukatı, hitabında özetle; Muhterem İlk Mahkemenin zaman aşımı iddialarını incelerken, Emare 4 fesih ihbarını esas aldığını, Fasıl 15 Zamanaşımı Yasası'nın 3(1)(f) maddesine göre sürenin, dava sebebinin tahakkuk ettiği tarihte-n itibaren başladığını, İş Yasası'nın 21. maddesinde işçi alacak ve menfaatlerinin en geç (1) ay içerisinde ödenmesi gerektiğinin amir olduğunu, bu nedenle 1 ay içerisinde ödenmeyen menfaatler için zaman aşımı süresinin (1) ayın hitamından itibaren başladı-ğını, dolayısıyla Emare 4 fesih ihbarı ile 8 yıl önceki menfaatlerin talep edilemeyeceğini, İlk Mahkemenin zaman aşımını belirlemede kullandığı ölçünün hatalı olduğunu ileri sürdükten sonra: Davacının, 8 yıllık müstahdem olması nedeniyle yıllık izin hakkın-ın 18. iş günü olduğunu, biriktirilmiş izinlerin 50 günü geçemeyeceğini, İlk Mahkemenin, Davalıların tekliflerini dikkate alarak, biriktirilmiş izinleri 74 gün olarak kabul etmekle hata ettiğini, resmi tatillerle, hafta sonu tatillerinin 138 gün olarak tes-pitinde itirazları olmadığını, ancak İlk Mahkemenin bu süreyi 141 gün olarak kabul ettiğini, zaman aşımı iddialarının kabul edilmesi halinde bu miktarın düşeceğini, her halükârda İlk Mahkemenin bu süreler ile
ilgili ücreti hesaplarken günlük ücretin %50 f-azlası olarak hesaplaması gerekirken, ücretin 1.5 katı oranında hesapladığını, bunun hatalı olduğunu; İlk Mahkemenin,
Davacı için 90 ayda 360 gün dinlenme izni olduğu ve bunun
140 gününü eksik kullandığı bulgusunu yaptığını, bu
yöntemin hatalı olduğunu, n-eticede bir işçinin ücret menfaatlerinin en geç 1 ayda ödenmesi gerektiği mecburiyeti dikkate alındığında, her ödemenin hesaplanmasında hangi ücretin dikkate alınacağının belirsiz olduğunu, örneğin 5 yıl önceki bir menfaatin son maaş üzerinden ödenmesinin- adil olamayacağını belirterek, İlk Mahkemenin iş aktinin sonlandırıldığı tarihten itibaren, yasal faiz uygulamasının yasal mesnedi olmadığını ileri sürerek, istinafın kabulünü talep etmiştir.

Davacı Avukatı, hitabında özetle; İlk Mahkemenin tamamıyla İ-ş Yasası'nın maksadına uygun ve adil bir karar verdiğini, İş Yasası'nın 50. maddesine göre işçinin kullanmadığı yıllık izin süresi için hizmet akdinin sona erdirildiği veya sona erdiği tarihteki ücret üzerinden kendisine ödeneceğini; resmi tatiller, hafta -sonlarının maaşa dahil olduğunu, dolayısıyla İlk Mahkemenin doğru yöntemi kullanarak hesaplama yaptığını, İlk Mahkemenin Yasa'nın yorumlanmasını, çalışanın lehine yapmasının doğal olduğunu, zayıfın güçlünün karşısında korunması için adil bir yöntem takip e-ttiğini, Yasa'nın da amacının bu olduğunu söyleyerek, istinafın reddini talep etmiştir.

İNCELEME:

Taraf Avukatlarının iddia ve argümanlarını yukarıdaki gibi özetledikten sonra, şimdi istinaf sebeblerinin incelenmesi gerekmektedir.

Muhterem İlk Mahk-emenin, zaman aşımı ile ilgili
bulguları hatalıdır.

Davalıların, I. istinaf başlığı altında inceleyeceğimiz zaman aşımı ile ilgili iddialarını, konularına göre kendi içerisinde 3'e ayırmak mümkündür. İstinaf sebeplerindeki sıraya göre, bu başlıkları ay-rı ayrı ele alacağız.

İlk Mahkeme yıllık izinlerin, resmi tatillerin ve hafta sonu izinlerinin tahakkuk tarihinden itibaren 2 yıllık zaman aşımına uğradığı bulgusunu yapmamakla hata etmiştir.

22/92 sayılı İş Yasası'nda zaman aşımı ile ilgili özel bir -kural bulunmamaktadır.

Fasıl 15 Zamanaşımı Yasası'nın 3(1)(f) maddesinin Türkçe tercümesi aynen şöyledir:

"(f) Dava hakkının tahakkuk ettiği tarihten itibaren iki
yıl geçmesi üzerine satılan ve teslim edilen eşyalar, dükkan faturası, otel faturası,- yukarıdaki (d) bendinde sözü edilen defter hesabı, yapılan iş ve hizmet ve sanatkar, işçi ve müstahdem gündelikleri için, o konularda veya onlarla ilgili dava açılmaz."


Yasa maddesinden açıkça görülebileceği gibi, iş ve hizmet karşılığı ödenmesi gerek-en ücretlerle ilgili zaman aşımı süresi, dava hakkının tahakkuk ettiği tarihten itibaren başlamaktadır ve 2 yıldır.

Bu mesele bakımından önemli olan, yıllık izinlerin, resmi tatillerin ve hafta sonu izinleri ile ilgili dava hakkının tahakkuk ettiği tarihi- belirlemektir.

Bizim İş Yasamız Türkiye'den alınmıştır. Türkiye Yargıtayı, işçilik alacaklarında zaman aşımı süresini alacağın muacceliyet tarihinden itibaren başlatmaktadır.(Bkz.T.C Yargıtay 9HD. 2010/4154 E.2010/4666K)

Bizim Zamanaşımı Yasamızda ise,- dava hakkının tahakkuk ettiği tarih itibarı ile zaman aşımı süresi başlamaktadır. Her iki kavram farklı olsa da, neticede hizmet akdi gereğince talep edilebilir veya hizmet akdinin genelinden ayrılabilir olarak nitelendirilebilen işçilik alacakları için, -zaman aşımı süresinin başlangıç tarihi farklı farklı olabilir.

Türkiye Yargıtayına göre, normal ücret, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ve genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti, ferdi iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmış olan ücr-et zamları, ikramiye, yemek ve servis ücretleri, yakacak ve giyim yardımları, bayram ve izin harçlıkları ve değişik biçimlerde kararlaştırılmış olan menfaatleri, işçilik hakları veya alacakları olarak tanımlanmıştır.

İşçilik alacaklarının tanımlanması ba-kımından, bizim ülkemizde de farklı bir durum yoktur. Yukarıda sayılanlar bizim ülkemiz bakımından da işçilik alacakları olarak tanımlanabilir.

Türkiye'de ücret taleplerine ilişkin davalarda, zaman aşımı def'inde bulunulmuşsa, işçinin herbir ücret hakkı i-çin "ödenmesi gerektiği gün" belirlenerek, dava tarihinden geriye doğru sayılarak zaman aşımı süresinin geçip geçmediği araştırılmaktadır.

22/92 sayılı İş Yasası'nda, her hakkın ne zaman ödeneceğine ilişkin hükümler bulunmakla birlikte, Fasıl 15 Zamanaşı-mı Yasası, hizmet akitlerinde zaman aşımı süresini, borcun muacceliyet tarihinden itibaren değil, dava hakkının tahakkuk ettiği tarihten itibaren başlattığından, işçilik hakları ile ilgili taleplerde, zaman aşımı iddiasını, Fasıl 15 Zamanaşımı Yasası ve 22-/92 sayılı İş Yasası ile birlikte değerlendirmemiz gerekmektedir.

Bu çerçevede, Davacının taleplerini ayrı ayrı incelemeyi uygun bulduk.

Yıllık ücretli izin hakkı: Bu hak İş Yasası'nın 46. maddesinde düzenlenmektedir. Ancak bizi, bu istinaf sebebi bakı-mından ilgilendiren, Davacının ne kadar yıllık ücretli izin hakkı olduğu değil, yıllık izin hakkının ödenmesi ile ilgili taleplerinin zaman aşımına uğrayıp uğramadığıdır.

Yıllık izin hakkının ne zaman ödeneceği ile ilgili 22/92 sayılı İş Yasası'nın 50. m-addesi aynen şöyledir:

"50. (1) İşçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin
süresi için ücreti, hizmet akdinin her ne şekilde olursa olsun sona ermesi halinde, akdin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine ödenir.
(2) İşveren tarafından s-üresi belirsiz hizmet akdinin
feshedilmesi halinde, bu Yasanın 12'nci maddesinde belirtilen bildirim süreleriyle, bu Yasanın 17'inci maddesi kuralları uyarınca işçiye verilmesi zorunlu yeni iş arama izinleri, yıllık ücretli izin süreleriyle iç içe gireme-z."


Yasa'nın 50(1) maddesinden açıklıkla görülebileceği gibi, işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin süreleri için, ücretin, hizmet akdinin her ne şekilde olursa olsun, sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine ödenmesi gerekmektedir.
-
Huzurumuzdaki meselede, Davacı, Davalı No.1'in yanında çalışmaya başlamış, daha sonra Davalı No.2'ye devredilmiştir.

İş Yasamızın 19 A(3) maddesine göre, böyle durumlarda aksine hüküm bulunmadığı takdirde, işçinin tüm hakları ve ödenecek tazminat tuta-rlarından yeni işveren sorumlu olacaktır.

Bunun yanı sıra, İş Yasası'nın 30(2) maddesine göre, hizmet akdinin süresinin dolması halinde, yenisi imzalanıncaya kadar mevcut hizmet akdi devam etmektedir.

Bunun önemi, işçilerin hakları bakımından sürekli-liğin esas olduğu ve yeni sözleşme yapılmasa bile, eski hakların saklı kalacağıdır. Bu meselede, her iki Davalının işveren sıfatı ile sorumlu oldukları istinaf konusu değildir.

Davacının hizmet akdi ilişkisi, Davalılar bakımından bütünlük ve süreklilik -arzettiğinden, yıllık izin ücretlerinin ödenmesine ilişkin esas alınması gereken tarih, hizmet akdinin sona erdiği tarihtir.(Bu konuda Türkiye'de de durum aynıdır. Bkz. HGK 05.07.2000 gün ve 2000/9-1079 E, 2000/1103K)

İş Yasası'nın 21(5). maddesine göre-,işveren, hizmet akdinin sona erdiği tarihten itibaren 1 ay zarfında, işçiye, sözleşmeden veya yasadan doğan parayı veya parayla ölçülmesi mümkün menfaatleri ödemesi gerekmektedir.

Davacının hizmet akdi, 10.5.2009 tarihinde feshedilmiştir. Bu durumda, D-avalıların en geç 11.6.2009 tarihinde yıllık izin ücretini ödemeleri gerekirdi. Yıllık izin ücretlerinin ödenmesi ile ilgili dava hakkının bu hakkın tahakkuk ettiği tarih olan 11.6.2009'dan itibaren başladığından, İlk Mahkemenin "yıllık izin ücretleri ile -ilgili talebin zaman aşımına uğramadığı" bulgusu hatalı değildir.

Resmi tatiller ve hafta sonu izin hakkı: Bu talep ile ilgili olarak, İlk Mahkeme, zaman aşımının, İş Yasası'nın 21(5) maddesi tahtında hizmet akdinin hitamından itibaren başlayacağı bulgu-sunu yaparak, zaman aşımı iddiasını reddetmiştir. (Mavi 84)

22/92 sayılı İş Yasası'nın Dördüncü Kısmı, 21-42 maddeleri arasında ÜCRET'i düzenlemektedir.

Ücretin tanımı ve ödenme biçimi 21. maddede düzenlenmiştir.

İş Yasası'nın 21. maddesi aynen şöyled-ir:

"21(1)Genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş veya hizmet karşılığında işveren ve/veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve nakden ödenen miktarı kapsar.(2)İşçi ücreti en geç ayda bir ödenir. Ancak, bu süre hizmet akitleri veya toplu sözleşmele-rle bir haftaya kadar indirilebilir. Aylık ödemelerde gecikme, bir haftayı geçemez.(3)Bir işyerinde aynı nitelikte işlerde ve eşit verimle çalışan kadın ve erkek işçilere sadece cinsiyet ayrılığı nedeniyle farklı ücret verilemez.(4)İşçiye ödenen üc-rete çalışılmayan hafta tatili ücretleri de dahildir. Hafta tatilinde çalışılması halinde, 27'inci maddenin (3)'üncü fıkrası kuralları uygulanır.(5)Hizmet akitlerinin veya hizmet ilişkisinin herhangi bir şekilde sona ermesi halinde, işçinin ücreti en g-eç yedi gün içinde; sözleşmeden veya bu Yasadan doğan para ve parayla ölçülmesi mümkün diğer menfaatler ise en geç bir ay içinde tam olarak ödenir.(6)İşçilere meyhane ve benzeri eğlence yerlerinde, perakende mal satan dükkan ve mağazalarda (buralarda ç-alışanlar hariç) ücret ödemesi yapılamaz."


Yasa'nın 21(1). maddesine göre, bir kimseye bir iş veya hizmet karşılığında işveren ve/veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve nakden ödenen miktar, ücret olarak tanımlanmıştır.

Yasa'nın 21(4). maddesi -ise, işçiye ödenen ücrete, çalışılmayan hafta tatili ücretlerinin de dahil olacağını düzenlemiştir. Buna göre, hafta tatili izin günlerinde yapılan çalışmalar, ücrete dahil kabul edilmelidir. Nitekim aynı madde hafta tatillerinde yapılan çalışmaların, İş Y-asası'nın 27(3). maddesine tabi olacağı hükmünü amirdir.

Yasa'nın 40. maddesi, resmi tatil ve ücret şekline göre, resmi tatil ücretinin ne şekilde ödeneceğini düzenlemektedir.

Yasa'nın 40(1). maddesine göre, işçiler resmi tatil günü olarak kabul edil-en günlerde çalışmayıp tatil yaparlar ve bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücretlerini tam olarak ödenirler. Yasa'nın 40(2). maddesinde ise, resmi tatillerde çalışanların ücretlerinin (1) kat fazlasıyla ödeneceği hükmü yer almaktadır.

Gerek 21(4), ger-ekse 40(1). maddelerinin içeriğinden de anlaşılacağı gibi, hafta tatili ve resmi tatillere ait alacaklar ücret kapsamında değerlendirilmektedir.

Türkiye Yargıtayı da 9 HD E2004/10295 K.2004/25574 sayılı kararında, hafta tatili ve genel tatil ücretlerin-in, ücret kapsamında olduğuna karar vermiştir.

Hafta tatili izin hakkı ve resmi tatil izin hakkı ücretlerinin, ücret kapsamında oldukları kabul edildiğine göre, bir işçinin ücret alacağında, zaman aşımı süresinin ne zaman başladığı sorusuna cevap vermem-iz gerekmektedir.

Hafta tatili ve resmi tatil izin günlerinde çalışılması nedeniyle hak edilen ücretler, İş Yasası'nın 27 ve 40. maddelerindeki esaslar tahtında düzenlenmekte ve ilgili ayda alınan aylık veya haftalık ücrete göre hesaplanmaktadır.

İşçiy-e ücretinin ne zaman ödeneceği, yukarıda kararımıza aktardığımız 21. maddede düzenlenmiştir.

İş Yasamızın 21(5). maddesi, hizmet akdinin herhangi bir nedenden dolayı sonlandırılmasından itibaren, en geç bir hafta zarfında işçinin ücretinin ödenmesini ami-rdir.

Yasa'nın 21(5). maddesi hizmet akdinin sonlandırılması ile birlikte talep edilebilir hale gelen ücret ve haklarla ilgili olup, hizmet akdi devam ederken ödenmesi gereken ücretleri de kapsayacak şekilde yorumlanamaz. Aksi halde, işçinin ücretinin ta-lep edilebilmesi için, hizmet akdinin sonlandırılmasının beklenmesi gerekecektir.

Nitekim İş Yasası'nın 21(2) maddesi, işçi ücretinin en geç ayda bir ödenmesini zorunlu kılmaktadır. Buna göre, ücrete dahil olan bir işçilik alacağının, en geç ayda bir öde-neceği yasayla hükme bağlanmıştır. İşveren ücreti bu sürede ödemekle mükelleftir.

Bu esastan hareket ettiğimizde, işveren tarafından her ay ödenmesi gereken ücret, yasal gecikme süresi olan bir haftalık süre zarfında ödenmediği takdirde, hizmet akdi deva-m etse bile, ödenmesi gereken ücret ile ilgili dava hakkı tahakkuk etmektedir.

Zaman aşımı, kişinin alacak hakkının, belli bir süre kullanılamaması yüzünden, dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Başka bir anlatımla, zaman aşımı, -alacak hakkını sona erdirmez sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür.

Daha önce aylık ücretin, en geç bir haftada ödenmemesi halinde talep edilebilir hale geleceğini belirtmiştik.

Bir alacağın talep edilebilir hale gelmesi, o alacak ile ilgili da-va hakkının tahakkuk ettiği anlamına gelir. Fasıl 15 Zamanaşımı Yasası'nın 3(1)(f) maddesine göre, işçi ücretleri ile ilgili zaman aşımı süresi, dava hakkının tahakkuk ettiği tarihten itibaren, 2 yıl geçtikten sonra zaman aşımına uğramaktadır.

Buna göre -ödenmesi gereken bir işçi ücreti ile ilgili zaman aşımı süresi, mukavelenin sonlandırılmasından itibaren değil, yasal olarak yerine getirilmesi gereken yükümlülüğün yerine getirilmeyip, borcun talep edilebilir hale gelmesinden itibaren başlatılması gerekme-ktedir.

İlk Mahkeme; işçiye ödenmesi gereken, hafta tatili ve resmi tatillerdeki çalışmalarından kaynaklanan ücret talebi ile ilgili zaman aşımı süresini hizmet akdinin sonlandırılmasından itibaren başlatmakla hata etmiştir.

Davacı davasını 30.6.2009 ta-rihinde açmıştır. Davacının 30.6.2007 tarihinden önceki hafta tatili ve resmi tatillerdeki çalışmalarından kaynaklanan ücret alacağı talepleri zaman aşımına uğradığından reddedilmesi gerekirdi.

Davacının ne kadar hafta tatili ve resmi tatil ücretine hakk-ı olduğunu diğer istinaf sebeplerinde inceleyeceğiz.

2. İlk Mahkeme, tüm şahadet ve emareler ışığında Fasıl 15
Zamanaşımı Yasası'nın ilgili hükümlerini yanlış yorumlayarak, 22/92 sayılı İş Yasası altında zaman aşımının uygulanamayacağına ve 50 günden f-azla yani 74 gün yıllık izin talebinin yasal olduğuna hükmetmekle hata etmiştir:

İlk Mahkeme, bu istinaf sebebine ilişkin iddiayı, zaman aşımı iddiaları kapsamında incelemiştir. Esasen Davalılar Avukatının da iddiası, geçmişte biriktirilen yıllık izinler-e ilişkin ücretin, ödenme mükellefiyetinin doğduğu tarihten itibaren en geç (1) ay içinde ödenmesi gerektiği, üzerinden 2 yıl geçmesi halinde talep edilemeyeceği yönündedir.

Daha önce Davacının yıllık izin ücreti taleplerinin zaman aşımına uğramadığını k-arara bağlamıştık.

Burada istinaf sebebi bakımından önemli olan, Davacının birikmiş ne kadar yıllık izninin olduğudur.

İlk Mahkeme; İş Yasası'nın 46. maddesi işçilerin, 50 günden fazla izin aktarıp biritiremeyecekleri hükmünü içermesine rağmen, bunun 5-0 günden fazla birikmiş yıllık izin ücretinin kaybedileceği anlamına gelmediği sonucuna vararak, Davacının 74 gün yıllık izin ücreti talebinin yasal olduğuna ilişkin bulgu yaptı.(Mavi 82)

İş Yasası'nın 46. maddesi, yıllık ücretli izin uygulaması kenar baş-lığını taşımaktadır. 46. madde aynen şöyledir:

"46. (1) Yıllık ücretli izin işveren tarafından bölünemez.
Bu iznin, bu Yasanın 43'üncü maddesinde öngörülen sürelere bağlı olarak işveren tarafından sürekli olarak verilmesi zorunludur.
Ancak, izin süre-lerinin bir bölümü, tarafların rızası ile sekiz günden az olmamak üzere bölünebilir.
(2) Yıllık ücretli izin günlerinin hesaplanmasında,
izin sürelerine rastlayan resmi tatil ve hafta tatili günleri, izin süresinden sayılmaz.
(3) İşveren, yıllık ücretli -izinlerini yurt dışında
geçirecek olanlara, eğer isterlerse, gidiş ve dönüşlerde yolda geçecek süreleri karşılamak üzere yedi güne kadar gereken ücretsiz izni vermek zorundadır.
(4) İşçiler, hak ettikleri izinlerinin en az on dört
iş gününü o yıl içeri-sinde kullanmak zorundadırlar. İşçinin istemesi halinde, artan izinler bir sonraki yıla aktarılabilir.
(5) İşçilerin bu şekilde, aktarıp biriktirecekleri
izin günlerinin toplamı elli iş gününü geçemez."

46.(5). maddesinde, açıkça işçilerin biriktir-ecekleri
izin günlerinin toplamının 50 iş gününü geçemeyeceği düzenlenmiştir.

Bunun anlamı nedir?

22/92 sayılı İş Yasası'nda kullandırılmayan izinlerin yanacağına dair hüküm bulunmamaktadır. Aksine, kullandırılmayan izinlerin iş sözleşmesinin herhang-i bir nedenle son bulması halinde ücretinin, işçinin son ücreti üzerinden ödeneceği hükmü yer almaktadır. (Madde 50(1))

Türkiye Yargıtayı, 9.HD, K. 2003/12999 sayılı kararında, İş Sözleşmesinin sona ermesinden itibaren zaman aşımı süresinde dava açmak ko-şuluyla, kullanılmayan yıllık izinlerin tümünün karşılığının ödenmesi gerektiğini hükme bağlamıştır.

İşçi de, işveren de yıllık izin hakkından feragat edemez. Sözleşmesi son bulduğunda, yasa hükmü gereği işçinin izin alacağı ücrete dönüşmektedir. İş Yas-ası'nın 50. maddesi gereğince ödeme, son ücret üzerinden olacağından, işçinin eline yüksek bir miktar geçebilmektedir. Bu nedenle işçi, izin kullanmaktan feragat etmeyi tercih edebilir. Ancak işveren, bir işçinin 50 günden fazla izin biriktirme hakkı olmad-ığından, işçinin izinlerini kullandırmak isteyebilir. "İşçi, hayır ben kullanmak istemiyorum" deme hakkına sahip değildir. İşverenin, iş yerini "yönetim hakkı" çerçevesinde yıllık izinleri düzenleme yetkisi vardır ve bir program dahilinde bunu gerçekleştir-mek zorundadır. (T.C Yargıtay 9 HD 25/2/98, 312/2510)

İşverenin "Yönetim hakkı" iş hukukunda büyük önem arzetmekte ve niteliği itibarıyla geniş bir anlam ifade etmektedir.

İşverenin vereceği talimatlarla, yasalar çerçevesinde toplu iş sözleşmesi ve iş -akdine aykırı olmamak üzere, işin yürütülmesi ve işçilerin iş yerindeki davranışlarını düzenleyebilme hakkına, yönetim hakkı denir. (Bkz.Sarper Süzek, İş Hukuku, 2005 sayfa 60.)

Yıllık izinleri düzenleme yükümlülüğü yönetim hakkı çerçevesinde işverene y-üklendiğine göre, yıllık izinlerin yasada öngörülen azami süreden daha uzun bir süre birikmesine mani olmak ve işçiye iznini kullandırmak görevi işverene aittir.

İşveren, işyerinde gerekli düzenlemeyi yapmaz ve işçinin yasada öngörülen süreden fazla yıl-lık izin biriktirmesine sebep olursa, yasal yükümlülüğünü yerine getirmemesinden istifade ederek, elli günden fazla birikmiş izinleri ödemekten kaçınamaz.

Bir işçi, İş Yasası'nın 46(5) maddesine aykırı şekilde, 50 günden fazla izin biriktirmeyi hak ola-rak talep edemez. Ancak işveren, işçinin 50 günden fazla bir süre izin biriktirmesine sebebiyet verirse, işçi fazladan çalıştığı süreyi, alacak hakkına bağlı olarak talep etme hakkına sahiptir.

Buna göre, Yasa'nın 46. maddesindeki düzenleme, işçinin, izi-n hakkını kullanmadan, çalışarak, biriktirmeye hakkı olan azami süreyi ifade etmektedir. İşveren bu sürenin aşılmasına fırsat verir ve işçiyi çalıştırırsa, 50 günlük süre aşıldı diye, işveren işçinin emeğini karşılıksız elde etme hakkına sahip olmaz.

Bu -nedenle, yasa koyucu işçinin biriktirmeye hakkı olduğu miktarı belirlerken, gerek işçiye, gerekse işverene eşit bir külfet yüklemiş ve sorumluluklarını belirlemiştir. Bunun ötesinde, 50 günden fazla birikmiş izinlerin yanacağı şeklinde yorum yapmak, İlk Ma-hkemenin de ifade ettiği gibi, Yasa'nın ruhu ve amacına terstir.

Emare 5 belge, Davalı No.2 tarafından, Davacıya işçilik hakları ile ilgili yaptığı teklifi içermektedir. Emare 5'te işveren tarafından kabul edilen birikmiş yıllık izin miktarı, 74 gün ola-rak kabul edilmiştir.

Davacının birikmiş yıllık izin süresinin 74 gün olmadığına ilişkin, İlk Mahkeme huzurunda şahadet bulunmamaktadır. Sadece Davalılar Avukatı, böyle teklif yapmış olsalar bile, Davacının kabul etmediğini, bu nedenle zaman aşımı dahil-, Davacının bu sürelere hakkı olmadığını ileri sürmelerine engel bulunmadığını ileri sürmüştür.

Davalılar Avukatının müdafaa takririnde, yıllık izin süreleri ile ilgili yasal itirazlarda bulunmaya hakkı olduğu konusunda şüphe yoktur. Ancak, Davalılar Av-ukatının zaman aşımı ve 50 günden fazla yıllık izin biriktirilemeyeceği iddialarında haklı olmadığı ortaya çıktığından, yıllık izin süresi ile ilgili Emare 5 belgede kabul edilen süre, Davalıları bağlamaktadır.

Buna göre, İlk Mahkemenin, Davacının ücreti-ni talep edebileceği birikmiş yıllık izin miktarının 74 gün olduğuna ilişkin bulgusu doğrudur ve İlk Mahkeme bu tespitinde hata yapmamıştır.

3. İlk Mahkeme, huzurundaki tüm şahadet ve emareler
ışığında, Davacının son 2 yıldaki 34 günlük resmi tatile h-ak kazandığı bulgusunu yapmamakla ve zaman aşımı prensibini uygulamayarak 141.5 gün resmi tatile hükmetmekle hata etmiştir.

Daha önce resmi tatillerle ilgili ücret alacağının 30.6.2007 tarihinden önceki taleplerinin zaman aşımına uğradığını karara bağlamı-ştık.

30.6.2007 tarihinden itibaren 2 yıllık sürede, yıllık 17 resmi tatil gününden, toplam 34 gün resmi tatil günü bulunmaktadır.

Buna göre İlk Mahkeme, Davacının almaya hak kazandığı resmi tatil günlerini, zaman aşımını dikkate almadan, 141.5 gün ol-arak saptamakla hata etmiştir.

Davacının almaya hak kazandığı resmi tatil izin sürelerini, 34 gün olarak saptarız.

Muhterem İlk Mahkeme, Davacının alacağı tazminatı belirlerken yanlış kriterleri esas aldı ve hatalar yaptı.

Bu başlık altındaki istina-f sebeplerini aşağıdaki sıra ile inceleyeceğiz.

Muhterem İlk Mahkeme, huzurundaki tüm şahadet ve emareler ışığında, Davacının, "hafta sonu izinleri'ni kullandığına hükmetmemekle ve Davacının 90 ayda 360
gün dinlenme iznine hakkı olduğu varsayım-ına
dayanarak 140 gün eksik hafta sonu izni olduğuna
hükmetmekle hata etmiştir.

İlk Mahkemenin kararı incelendiğinde, kullanılmayan hafta sonu izinlerini tespit ederken, huzurundaki şahadet ve emareleri incelediği, özellikle Emare 1-1 puantaj çizelgelerinde yer alan bilgilere değer verdiği, puantaj çizelgelerinde yer almayan günleri hesaplamadığı ve neticede Davacının kullanmadığı hafta sonu izin miktarını, 140 gün olarak saptadığı görülmektedir.

İlk Mahkeme, 140 günlük hafta sonu i-zin ücretini belirlerken, Davacının tüm çalışma süresini dikkate almıştır.

Daha önce saptadığımız gibi, Davacının, 30.6.2007 tarihinden önce tahakkuk etmiş hafta tatili izin alacaklarının zaman aşımına uğradığını saptamıştık.

Davacının son iki yılda t-oplam 96 gün hafta sonu tatili bulunmaktadır. Davacının bu izinleri kullandığını ispat etme yükümlülüğü, işveren sıfatı ile Davalılardadır.

İlk Mahkemenin huzurunda, Davacının hafta sonları çalışmadığına ilişkin şahadet bulunmadığından, Davacının, 96 gün-lük hafta tatili izin ücretini almaya hakkı olduğu sonucuna ulaşmak kaçınılmazdır.

Bu neticeden hareketle, İlk Mahkeme, Davacının hafta sonu izin ücretlerini 140 gün olarak saptamakla hata etmiştir.

Davacının hafta sonu izin günlerini 96 gün olarak sap-tarız.


2. Muhterem İlk Mahkeme, huzurundaki tüm şahadet ve
emareler ışığında, Davacının davasını ispatlayamadığı, özellikle resmi tatiller ve hafta sonu izinleri ile iglili olarak haftalık tatillerinin ve hafta sonu izinlerinin kullanılmadığı tarihler-deki aylık ücret miktarlarını ispatlayamadıkları bulgusunu yapmamakla ve en son günlük ücret tutarı üzerinden bulgular yapmakla hatalar işledi.

22/92 sayılı İş Yasası'nın 50(1) maddesine göre birikmiş yıllık izin günlerinin alınan son maaş üzerinden öden-eceğini amirdir. Yıllık izinler bakımından tartışmalı bir durum bulunmamaktadır.

Resmi tatiller ve hafta sonu tatilleri bakımından hesaplanacak ücret, 27 ve 40. maddede saptanmış kıstaslara göre, hak edilen tarihteki günlük ücret üzerinden belirlenmelidi-r.

Bu meselede Davacının hizmet süreleri, tüm hak ve menfaatleri ile birlikte Emare 1 hizmet akdi tahtında Davalı No.2'ye geçmiştir. Davalıların sorumluluğu açısından, Davacının hizmet süresinde bir kesinti olmamış ve bu süre 8 yıl 4 ay olarak kabul ed-ilmiştir.

Davacının hizmet ilişkisi devam ettiğinden, İlk Mahkeme, Davacının aylık ücretini Emare 1 hizmet akdinde saptandığı gibi dikkate almıştır.

Davacı, Davalıların yanında çalıştığını ve kullanılmamış resmi tatil ve hafta sonu izni ücretlerinin bu-lunduğunu ispat ettikten sonra, bu süreler ile ilgili alacağının farklı ücretten hesaplanması gerektiğini ispat etmek, Davalılara düşmektedir. Davalılar, bu yükümlülüklerini yerine getirmediler.

İlk Mahkeme hizmet akdinde belirlenen aylık ücreti esas alm-akla hata yapmamıştır.

Muhterem İlk Mahkeme huzurundaki tüm şahadet ve emareler ışığında, resmi tatiller ve hafta sonu izinleri için ödenecek miktarları hesaplarken yarım ve/veya bir günlük maaş yerine bir buçuk günlük maaş uygulamakla hatalar işledi:

-İlk Mahkeme doğru bir yöntemle resmi tatil ve hafta sonu tatili alacaklarını ayrı ayrı incelemiştir.

Kullanılmayan resmi tatillerle ilgili ücreti belirlerken, İlk Mahkeme aşağıdaki gibi bulgu yapmıştır:

"Davacının aylık brüt ücretinin 12.490.78 TL oldu-ğu Emare
1 hizmet akdinden görülmektedir. Bu rakamın yukarıda alıntısını yaptığım 40(2)(A) maddesine göre aylık toplam normal mesai saatine bölünmek suretiyle bulunacak saat başı ücretinin sekizle çarpılması gerekir. Emare 1 hizmet akdinin 9. maddesine g-öre günlük ve haftalık çalışma süreleri İş Yasası'na tabidir. İş Yasası'nın 31. maddesine göre normal haftalık çalışma süresi 40 saatten fazla olamaz. Bu durumda aylık normal çalışma süresi de haftada 40 saatten aylık azami 160 saattir. Davacının 12,490.78- TL olan brüt ücretini 160'a böldüğümüz zaman saat başı ücreti olarak 78.067 TL rakamına ulaşırız. Bu rakamın sekiz katı ise 624.5 TL olup %50 fazlası 936.75 TL'dir. Davacının toplam resmi tatillerini yani 141.5 günü 936.75 ile çarpıştığımız zaman ulaşacağ-ımız rakam ise 132,550.125 TL'dir. Davacının bu başlık altındaki talebinin bu rakamdan daha az olduğunu dikkate aldığım zaman Davacının resmi tatillerdeki çalışmasının karşılığı olarak davasında talep etmekte olduğu 118,956 TL nin Davalılar tarafından Dava-cıya ödenmesi gerektiğine dair bulguya varırım."

Fazla çalışma koşulları ve fazla çalışma ücretini düzenleyen 22/92 sayılı iş Yasası'nın 27. maddesi aynen şöyledir:


"27.(1)Ülkenin genel yararları veya işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nede-nlerle bu Yasada
saptanan günlük çalışma süresinin dışında ücretsiz olmamak koşuluyla, fazla çalışma yapılabilir.(2)Fazla çalışma süresi, normal çalışma günlerinde
günde dört saati geçemez. Fazla çalışma yapılacak günlerin toplamı, bir yılda doksan iş- gününden fazla olamaz..(3)(A)Her fazla saat çalışma için verilecek ücret,
normal günlük çalışma ücretinin saat başına düşen miktarın %10 yükseltilmesi suretiyle ödenir.(B)Hafta tatili ve resmi tatil günlerinde her
fazla saat çalışma için veril-ecek ücret, normal günlük çalışma ücretinin saat başına düşen
miktarın %50 yükseltilmesi suretiyle ödenir.(C)Yukarıdaki (A) ve (B) bendlerinde belirtilen
fazla mesai ücret artırma oranları asgari olup toplu iş sözleşmesi veya hizmet akdi ile artırıl-abilir.(Ç)Ödemenin aylık olarak yapıldığı işyerlerinde,
fazla çalışma hesabına esas olacak saat başı ücreti, işçinin aylık brüt ücretinin, o ay içerisinde ilgili işyerindeki normal mesai sistemine göre çalışılan iş günlerinde, çalışılan saatler toplam-ına bölünmesiyle bulunur.(D)Ödemenin haftalık olarak yapıldığı yerlerde, haftalık ücret elli iki ile çarpıldıktan sonra
on ikiye bölünerek aylık brüt ücret bulunur. Daha sonra bu fıkranın (Ç) bendinde anlatıldığı şekilde saat başı ücret hesaplanır.-(4)Bu Yasanın 31'inci maddesinin (3)'üncü fıkrasında öngörülen sağlık nedenlerine dayanan kısa veya
sınırlı süreli işlerde fazla çalışma yapılamaz.(5)Fazla çalışma için çalışacak işçinin olurunun
alınması gerekir.
Ancak, toplu iş sözleşmeleri-nde veya hizmet akitlerinde işçinin fazla çalışmaya ilişkin oluru önceden alınabilir.
(6)Sağlık, ölüm ve doğum gibi nedenlere bağlı olarak, önceden oluru alınmış olmasına karşın işçiye
istemediği hallerde fazla çalışma yaptırılamaz.

Resmi tatil v-e ücret şekline göre resmi tatil ücretini düzenleyen 40.madde aynen şöyledir:

"40(1)Bu Yasa kapsamına giren işyerlerinde çalışan
işçiler, Resmi Tatil ve Anma Günleri Yasasında
resmi tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışmayıp, tatil yaparlar v-e bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücretlerini tam olarak ödenirler.(2)Yukarıdaki (1)'inci fıkrada öngörülen günlerde çalışılması halinde, bugünler için işçilerin
ücretleri bir kat fazlasıyla ödenir. Bu ödemelerde
esas olacak resmi tatil ücreti aşa-ğıdaki şekilde saptanır:(A) Ödemenin aylık olarak yapıldığı yerlerde işçiye
ödenecek miktar, işçinin aylık brüt ücretinin, o ay
içerisinde ilgili işyerinde normal mesai sistemine
göre çalışılan işgünlerinde çalışılan saatler
- toplamına bölünmesi suretiyle bulunan saat başı
ücretinin sekiz katıdır.(B) Ödemenin haftalık olarak yapıldığı işyerlerinde, haftalık ücret elli iki ile çarpıldıktan sonra on ikiye bölünerek aylık brüt ücret bulunur ve yukarıdaki (A) bendinde an-latıldığı şekilde resmi tatil günü ücreti hesaplanır.(C) Parça başı, götürü veya yüzde usulü ile çalışan
işçilerin resmi tatil günü ücreti son ödeme
süresinde kazandığı ücretin aynı süre içinde
çalıştığı günlere bölünmesiyle hesaplanı-r. Yüzde
usulünün uygulandığı işyerlerinde, işçilerin resmi
tatil günü ücreti işverence ödenir.(Ç) Saat ücreti ile çalışan işçilerin resmi tatil günü
ücreti saat ücretinin sekiz katıdır.(3)Bir aydan daha kısa süreli ve gündelikçi -olarak çalışan işçiler için resmi tatil ücreti ödenmez.
Ancak, bu işçilerin resmi tatil gününde çalıştırılmaları halinde, ücretleri bir kat fazlası ile ödenir."


Her iki madde incelendiğinde, aralarında önemli bir farklılığın bulunduğunu gözle-mlemek mümkündür.

Yasa'nın 40. maddesi, resmi tatil ücretini hesaplarken, saptanacak saat başı ücretin sekiz katının esas alınarak, 1 katının uygulanacağını düzenlemektedir. Yasa'nın 27. maddesi ise, fazla çalışma ücretini esas almakta ve bu ücreti sapt-arken, maddedeki yöntemle belirlenecek saat başı ücrete %50 artışın uygulanacağını düzenlemektedir.

Her iki madde birlikte yorumlandığı zaman, resmi tatil ücreti hesaplanırken, günlük ücretin (1) katının, fazla çalışma ücreti hesaplanırken (hem hafta ta-tili, hem de resmi tatillerdeki fazla çalışma ücreti) günlük ücretin %50 fazlasının esas alınarak hesaplanacağı açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu neticeye göre, resmi tatiller için çarpan sayısı (1), fazla çalışma ücreti için ise çarpan sayısı (1.5)'tir.

Bun-un anlamı şudur. Yasaya göre, bir işçinin haftalık çalışma saatleri 40 saati aşamaz. Buna göre 40 saati aşan tüm çalışmalar, resmi tatiller dahil, hafta sonu tatil ücretleri, fazla çalışma ücreti olarak hesaplanacaktır.

Hafta sonu tatilleri, her halûka-rda haftalık 40 saati aşan bir süreye denk geleceğinden, hafta tatili ile ilgili tüm ücretler 27. maddeye göre hesaplanacak ve saat başı ücretin %50 fazlası alınarak belirlenecektir.

Ancak resmi tatiller, her zaman hafta sonu tatiline denk gelmemektedir-. Bir resmi tatil, iş gününe denk düştüğünde, yasal olarak işçinin o gün çalışmama hakkı vardır. İşçi çalışmayı tercih ettiği takdirde, Yasa'nın 40. maddesine göre günlük ücretin (1) katını almaya hak kazanacaktır. İşçinin resmi tatil günü yaptığı çalışma -8 saati aştığı veya resmi tatil hafta sonuna denk geldiği takdirde, fazla çalışma ücreti, 27. maddeye göre saat başı ücretin %50 fazlası ile hesaplanacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, hafta sonu tatili ve resmi tatillerin iç içe girmesi halinde-, mükerrer hesaplama yapılmaması ve sadece tek hesaplama yapılması gerektiğidir.

İlk Mahkeme, resmi tatiller için günlük ücreti saptarken doğru yöntemle hareket etmiş ve günlük ücreti doğru olarak saptamış, ancak hangi resmi tatillerde fazla çalışma yap-ıldığına bulgu yapmadan, tüm resmi tatil çalışmalarını 27. maddedeki fazla çalışma esaslarına göre hesaplamıştır.

İlk Mahkeme, hangi resmi tatillerde fazla çalışıldığını
ve hangi resmi tatillerin hafta sonuna denk geldiğini belirlemeden, tüm resmi tatil- günlerine saat başı ücretin %50 fazlasını uygulamakla hata etmiştir.

İlk Mahkeme, resmi tatiller ile ilgili hak edilen ücreti tespit ederken, 40. maddeye göre hareket etmeli ve günlük ücretin (1) katını uygulamalıydı.

İlk Mahkemenin doğru olarak yap-tığı hesaplamaya göre, günlük ücret 624.5 TL dir. Bu rakamın, daha önce 34 gün olarak saptadığımız, resmi tatil günleri ile çarpılması sonucunda ortaya çıkan rakam 21,233 TL'ye baliğ olmaktadır.

İlk Mahkeme, "resmi tatiller" için ödenecek ücreti talep t-akririne uygun olarak, 118,956 TL olarak saptamakla hata etmiştir.

Davacının kullanılmayan resmi tatiller ile ilgili hak edilen ücreti, 21,233 TL olarak saptarız.

"Hafta sonu tatilleri" ile ilgili İlk Mahkeme, hesaplamayı aşağıdaki gibi yapmıştır:

"-Davacının 22/92 sayılı Yasa'nın 27(1)(Ç) maddesinde
tarifi verilen günlük ücretinin 624.5 TL olduğunu yukarıda "resmi tatiller" başlığı altında tesbit

etmiştim. Bu rakamın %50 fazlası 936.75 TL dir. Davacının 140 günlük haftalık dinlenme iznini kullanm-adığından hareketle 140 günü 936.75'le çarptığımız zaman ise 131,145 TL ye ulaşırız. İzah ettiklerim ışığında Davacının kullanmadığı 140 günlük hafta tatiline karşılık Davalılardan 131,145 TL almaya hak kazandığında dair bulguya varırım."

Daha önce, İlk -Mahkemenin haftalık izin günlerini 140 gün olarak saptamakla hata ettiğini belirlemiş ve haftalık izin günlerini 96 gün olarak saptamıştık.

Buna göre, İlk Mahkeme, ödenecek miktarı 131,145 TL olarak saptamakla hata etmiştir.

İlk Mahkeme, Davacının gü-nlük ücretini saptarken doğru yöntem kullanarak, günlük fazla çalışma ücretini 936.75 TL olarak saptamıştır.

Günlük fazla çalışma ücretinin 96 gün ile çarpılması sonucunda, Davacıya ödenecek kullanılmayan hafta sonu tatil ücretini 89.928 TL olarak saptar-ız.

Tüm yukarıdakiler ışığında, II. başlık altında incelediğimiz istinaf sebeblerinde Davalılar kısmen başarılı olmuşlardır.

III. Muhterem İlk Mahkeme, hükmünde 11.6.2009 tarihinden
itibaren yasal faize hükmetmekle hata etti.

Davacı, talep -takririnin talep kısmında, 18(D) paragrafında sadece yasal faiz talep etmiştir.(Mavi 8)

İlk Mahkeme ise kararında, tespit edilen meblağa, 11.6.2009 tarihinden itibaren yasal faiz uygulamasını uygun görmüştür.

Talep takriri tadil edilmediği müddetçe, İlk -Mahkeme talep takriri ile bağlıdır.

Talep takririnde sadece yasal faiz talep edildiğinden, İlk Mahkemenin 11.6.2009 tarihinden itibaren yasal faiz ödenmesini emretmesi hatalıdır. İlk Mahkeme, yasal faizi, talep takririnde talep edildiği şekilde vermeli-ydi. Buna göre, İlk Mahkemenin yasal faizi, hüküm tarihinden itibaren başlatması gerekirdi.

Davalıların faiz ile ilgili istinaf sebepleri kabul edilir.

SONUÇ:

Tüm yukarıdakiler ışığında, İstinaf eden/Davalılar istinaflarında kısmen başarılı olduklar-ından, İlk Mahkemenin hükmünün sonuç kısmının 1. paragrafı, hatalı olarak saptanan miktarlar düşüldükten sonra yeniden düzenlenmelidir.

Ancak bu safhada bir hususa değinmeyi uygun gördük.

İlk Mahkeme, Davacının 74 günlük birikmiş yıllık ücretli izin -hakkı olduğuna bulgu yapmakla (mavi 82) birlikte, bu miktarın ne kadar olduğunu saptamamış, hükmüne yansıtmamıştır. Davacı bu miktarın eksik olduğuna ilişkin herhangi bir mukabil istinaf sebebi ileri sürmemiştir.

Davalılar Avukatı, yıllık izin hakkı ile- ilgili dosyaladığı istinaf sebebinde sadece saptanan sürenin fazlalığını ve zaman aşımını ileri sürmüş, Davacnın birikmiş yıllık izin hakkı ücreti almaya hakkı olmadığını iddia etmemiştir. Aksine, Davacının birikmiş yıllık izin hakkı olduğunu taraflar ka-bul etmektedirler. (Emare 5)

İlk Mahkeme, Davacının 74 günlük yıllık izin hakkı ücreti almaya hak kazandığı bulgusunu yapmış, ancak miktar belirlememiştir.

İlk Mahkemenin birikmiş yıllık izin hakkı miktarı ile ilgili bulgusunun doğru olduğu sonucuna u-laşmamıza rağmen, Davacının, İlk Mahkemenin bulgusuyla almaya hak kazandığı bir işçilik alacağı hükme yansımamış, taraf Avukatlarının gözünden kaçmasıyla, Davacı bu hakkından mahrum kalma durumuyla karşı karşıya kalmıştır.

Bir değerlendirme yapmadan, sa-dece İlk Mahkemenin bulguları ışığında, matematiksel bir hesaplamayı gerektiren bu eksikliği, Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü E.35 n.8'deki yetkimizi kullanarak gidermeyi ve alacağı hükme yansıtmayı adaletin gereği olarak kabul eder, bu durumun, Davacının -birikmiş yıllık izin hakkı olduğunu kabul eden Davalılara adaletsizlik teşkil etmeyeceği sonucuna varırız.

Davacı, talep takririnin 8 ve 11. paragraflarında yıllık izin hakkı ücreti olarak 40.753 TL talep etmektedir.(Mavi 7)

Davacının son aldığı maaşı-n, günlük 624 TL'ye denk geldiği İlk Mahkemenin bulgusu ile sabittir, buna göre bu miktarın 74 gün ile çarpılması sonucunda, Davacının, 46.176 TL'lik birikmiş yıllık izin ücreti alacağı olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Ancak Davacı, talep takriri ile bağl-ı olduğundan, 74 günlük birikmiş yıllık izin ücreti olarak 40.753 TL almaya hak kazanmıştır.

Davacının lehine hükmedilecek miktarı hesaplarken, bu miktarın alacağa eklenmesi gerekmektedir.

Buna göre hükmün sonuç kısmının 1. paragrafı aşağıdaki şekilde -değiştirilir.

Davalıların müştereken ve münferiden Davacıya 176.715 TL den ibaret bir meblağ ve bu miktar üzerinden yasal faiz ödemelerine;

Aleyhine istinaf edilen/Davacının, İstinaf eden/Davalılara 4.000 TL istinaf masrafı ödemesine emir verilir.

Hüse-yin Besimoğlu : Sayın meslektaşım Ahmet Kalkan'ın önceden okuma fırsatı bulduğum kararında, Davacın 74 günlük birikmiş yıllık izin hakkı ücreti ile Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Emir 35 Nizam 8 altında ifade edilen görüşlerine ve bu görüşler ışığında var-dığı sonuca katılmıyorum. Ancak;

Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Emir 35 Nizam 8 dışında ifade ettiği ve vardığı sonuca aynen katılır ve kararın bu kısmını aynen benimserim.

Davacının, 74 günlük birikmiş yıllık izin hakkı ücreti konusunda, İlk Mahkemen-in hatalı olduğu ile ilgili Aleyhine İstinaf Edilen tarafından herhangi bir istinaf dosyalanmış değildir. İstinaf duruşmasında da bu konuda herhangi bir iddia ileri sürülmemiştir.

İstinaf ile ilgili gerçekleri ilgili mevzuat tahtında tezekkür ettiğimde, -İstinaf Mahkemesinin, Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü, Emir 35 Nizam 8 altında konuyu re'sen incelemesi ve bir sonuca varması adil bir yaklaşım değildir.



Narin F.Şefik Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç - Yargıç


14 Haziran, 2012




30






Full & Egal Universal Law Academy