Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 5,7/2002 Dava No 17/2004 Karar Tarihi 30.06.2004
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 5,7/2002 Dava No 17/2004 Karar Tarihi 30.06.2004
Numara: 5,7/2002
Dava No: 17/2004
Taraflar: Akyap İnşaat Taahhüt ve Tic. A.Ş. ile Tacan Hasan Mesutoğlu
Konu: Sözleşme Hukuku - Tarafların mutabakatıyla kaydedilen mahkeme hükmü
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 30.06.2004

-D.17/04
Birleştirilmiş
Yargıtay/Hukuk 5-7/02


YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Nevvar -Nolan, Gönül Erönen, Seyit A. Bensen.

Yargıtay/Hukuk 5/02
(Dava No: 299/99; Girne)

İstinaf eden: Akyap İnşaat Taahhüt ve Ticaret Anonim Şirketi-
Lefkoşa
- (Davalı)

-ile-

Aleyhine istinaf edilen: Tacan Hasan Mesutoğlu, Mersin
(Davacı)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Serhan Çınar
Aleyhine istinaf e-dilen namına: Avukat Kıvanç M. Rıza.

Yargıtay/Hukuk 7/02
(Dava No: 489/99; Girne)

İstinaf eden: Akyap İnşaat Taahhüt ve Ticaret Anonim Şirketi-
Lefkoşa.
(Davalı)

-ile-

Ale-yhine istinaf edilen: Tacan Hasan Mesutoğlu, Mersin
(Davacı)

A r a s ı n d a.
İstinaf eden namına: Avukat Serhan Çınar
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Kıvanç M. Rıza.

Girne Kaza Mahkemesi Kıdeml-i Yargıcı Taşkent M. Akif ile
Yargıç Ömer Güran'ın birleştirilmiş 489/99 ve 299/99 sayılı
davalarda 4.12.2000 tarihinde verdikleri karara karşı Davalı tarafından yapılan istinaflardır.

-------------
H Ü K Ü M


Nevvar Nolan: Bu istinafta Mahkemenin h-ükmünü sayın Yargıç Gönül
Erönen okuyacaktır.

Gönül Erönen: İstinaf Eden Davalı, Bidayet Mahkemesinin
konsolide edilerek dinlenen 489/99 ile 299/99 sayılı davalar neticesinde 4/12/2000 tarihinde vermiş olduğu karardan 5/0-2
ve 7/02 sayılı istinaflarla Yargıtaya başvurmuştur. Y/H 7/02
sayılı istinat 489/99 sayılı dava ve Y/H 5/02 ise 299/99
sayılı dava ile ilgilidir. Yargıtaydaki duruşma sırasında istinatlar birleştirilerek dinlenmiştir.

Her iki davanın olguları ayni ol-gulardan neşet
etmektedir ve özetle şöyledir:-

Davacı koçan no: 216/, P/H No: XII.39.W.1, parsel 26/1 &
27/2, Beylerbeyi köyü, 6 dönüm 1 evlek 2700 ayakkareden
müteşekkil taşınmaz malın, yine koçan no: 215 P/H
No:XII.39.W.1, parsel No: 25,Beylerbeyi k-öyü, 6 dönüm 1
evlekten müteşekkil taşınmaz malın ve keza koçan no: 219, P/H
No: XII.39.W.1, parsel No. 27/1, Beylerbeyi köyü, 4 dönüm 3 evlekten müteşekkil taşınmaz malın kayıtlı mal sahibidir.
Davalı Türkiye Cumhuriyetinde Türkiye Cumhuriyeti yasaları-
altında kurulmuş sınırlı sorumlu bir şirkettir. Davalı
şirket KKTC Şirketler Mukayyitliği nezdinde YŞ 00064 kayıt
no'su ile Fasıl 113, Limited Şirketler Yasasının 346. maddesi altında yabancı bir şirket olarak 25.10.1990 tarihinde tescil edilmiştir. Ke-za şirketler mukayyitliği nezdinde deniz aşırı
bir şirket olarak kaydedilmiş bir şirkettir. (emare 22) Davalı şirketin hissedarları Altan Yavuz, Ali Takış, Musa Takış,
Recep Havuz, Sami U. Kumbasar, Servet Takış ve Ömer Havuz
isimli şahıslar olup, tüm h-issedarlar TC/TR



uyrukludur. Hissedarlar arasında ilgili tarihlerde KKTC
uyruklu bir şahıs bulunmamaktaydı. (emare 23) Davalı şirketin Direktörler Kurulu ve Sekreteri Altan Yavuz, Hüseyin Havuz,
Musa Takış, Recep Havuz ve Servet Takıştan oluşmakta ve -
sekreter ve direktörlerin tümü TC/TR uyruklu yabancı
kişilerdir. Davalı şirketin yönetimi tamamen TC uyruklu
kişilerden meydana gelmiştir. (emare 24)

Davacı ile Davalı arasında takriben 1990 senesinde
yazılı bir protokol ve 19.9.1990 tarihinde ise Le-fkoşa'da bir sözleşme aktedilmiştir.Bu protokol ve sözleşme gereğince
taraflar dava konusu olup yukarıda referansları verilen
taşınmaz malların inkişaf ettirilmeleri hususunda mutabakata varmışlar(emare 10), varılan mutabakatlar neticesinde Davalı
şirke-t sözkonusu taşınmaz mallar üzerine bazı inşaatlar
başlatmış, ancak daha sonra taraflar arasında meydana gelen ihtilaflardan dolayı Davalı şirket inşaatları durdurmuş ve
Girne Kaza Mahkemesinde Davacı aleyhine 1010/93 sayılı davayı
ikame ederek söz konu-su dava ile sair şeyler meyanında
Davacıdan zarar ziyan talep etmiştir.

1010/93 sayılı davada Davacı durumundaki İstinaf Eden Davalılar, söz konusu taşınmazlara müdahalede bulunulmamasına ilişkin iki ayrı ara emri de aldılar. Bu davadaki taraflar
daha -sonra aralarında anlaşarak Mahkemeye bir hüküm ve
nizamat yazdırmışlardır. İhtilafı karara bağlayan 4.2.1999
tarihli Mahkeme huzurundaki anlaşma, hüküm ve kaydedilen
Mahkeme Nizamatı aynen şöyledir:-


"Tarih: 4.2.1999
Saat: 16.50
Dava No: 1010/93

-HAZIR: Davacıyı temsilen Yönetim Kurulu Başkanı Recep Havuz.
Yönetim Kurulu üyesi Altan Yavuz
Davacı şirket tarafından Av. Peyman Erginel
Davalı hazır tarafından Av. Kıvanç Rıza



Av. Kıvanç Rıza: Bu safhada taraflar Mahkeme dışı
anla-şmışlardır. Şöyle ki:

1.Dava konusu parsellerden 25 numaralı parsel davalının
adında ve mülkiyetinde kalacaktır, diğer iki parsel
26/1 &27/2 ve ayrıca 27/1 numaralı davalı tarafından
davacı şirkete veya davacı şirketin uygun göreceği
başka herhangi b-ir şirket veya şahsa mülkiyetini
devretmeyi kabul ederiz. Ancak bu devir işlemi
esnasında 26/1 parsel numaralı mal üzerinden davalı
leyhine ve/veya 25 numaralı parsel leyhine bir geçit
hakkı verilecektir. Bu geçit hakkı ilgili parsellerin parselasyonu i-le ilgili parselasyon projesinde yol
olarak öngörülen yolun genişliğinde ve doğrultusunda olacaktır. İlgili tapu muameleleri yapılırken davacı
şirket davalıya 80.000 stg cash olarak ödeyecektir.
Ayrıca davacı leyhine ve davacı aleyhine 100.000 stg
artı -hüküm tarihinden itibaren de senede %15 faiz için
hüküm verilecektir. Şu şartla ki tapu devrine müteakip
ayın ilk iş gününde olmak üzere müteakip 6 ayın ilk iş
gününde davacı davalıya ayda 13.333 stg. ödediği
takdirde tüm hükümlü borç ve faiz tatmin edil-miş addolunacaktır. Her ödemenin 7 günlük bir lütuf süresi olacaktır. Yukarıda 6 ay zarfında ödenmesi öngörülen
toplam miktar 80.000 stg.dir.

2.Bu şekilde tarafların dava ve mukabil dava ile ilgili
olarak tüm ihtilafları ortadan kalkmış olacaktır. Para-
ile ilgili hususlarda hüküm ve emir verilecek diğer
hususlar Mahkeme nizamatı olarak kaydedilecektir.

3.Herkes kendi masraflarını ödeyecektir.

Bu meyanda hükme konu olacak olan 26/1 &27/2 ile 27/1
numaralı parsellerdeki gayrımenkullerin mülkiyetini-n davalı tarafından davacıya devredileceği tarihe kadar davalının dava konusu tüm taşınmaz malların mülkiyetini herhangi bir şekilde
elden çıkarmaktan ve/veya herhangi bir yükümlülük altına
koymaktan men edilmesi hususunda bir emir verilmesine
itirazımı-z yoktur.

Av. Peyman Erginel: Yukarıda yapılmış olan beyana
katılırım.

Mahkeme: Tarafların yukarıdaki beyanları ve
muvafakatları ışığında Davalı leyhine ve Davacı aleyhine
olmak üzere,

1.180.000stg. artı bugünden itibaren senede %15
nisbetinde fai-z için emir ve hüküm verilir.
Şu şartla ki:


Davalının dava konusu olan 26/1+27/2 ile 27/1 parsel
numaralı taşınmaz malları Davacıya devredinceye kadar işbu
hükmün icrası durdurulur.

Sözkonusu parsellerin davacının adına devredilmesi
üzerine yukarı-da mezkur hükümlü borcun 80.000stg.'i derhal
ödenecek ve ilgili devir muamelesini takip eden aydan
itibaren her ayın ilk iş günü 7 gün lütuf süresi ile 6
eşit aylık taksitte ve her taksidi 13.333 stg olmak üzere
toplam 80.000 stg. daha ödendiği takdirde- tüm hükümlü borç ve faizler tatmin edilmiş addolunacaktır.

2.Davalının dava konusu taşınmaz malların tümünü (parsel 25,26/1+27/2 ve 27/1) yukarıda 26/1+27/2 ve 27/1 parsel numaralarının mülkiyeti davacıya devredilinceye kadar,
satmaktan ve/veya başka he-rhangi bir şekilde elden
çıkartmaktan veya ipoteğe koymaktan veya başka bir şekilde yükümlülük altına koymaktan men edilmesine hüküm ve emir
verilir.

3.Masraf emri verilmez.

4.Dava ve mukabil dava ile ilgili diğer tüm talepler geri
çekildiği cihetle -red ve iptal olunur.

5.Aşağıdaki hususlar ise Mahkeme Nizamatı olarak
kaydedilir.

a.Dava konusu parsellerden 25 numaralı parsel,
Davalının adında ve mülkiyetinde kalacaktır. Buna
karşın yine dava konusu olup da 26/1+27/2 ve 27/1
parsel numaralı taşın-maz malların mülkiyeti
bugünden itibaren 45 gün zarfında davalı
tarafından davacıya devredilecektir. Ancak devir
işlemi esnasında 26/1+27/2 parsel numaralı
taşınmaz mal üzerinden davalı veya 25 numaralı
parsel leyhine bir geçit hakkı verilecektir.
Sözko-nusu geçit hakkı ilgili parselasyon
projesinde öngörülen yolun genişliğinde ve
doğrultusunda yani projede gösterildiği yerde
olacaktır.

b.Davalı mezkur hükümlü alacağı için davacıya
devredeceği taşınmaz mallara memorandum koymakta
serbest olacaktır. -Ancak hükümlü borcun tümü
ödendiğinde memorandum kalkacaktır. Ancak yine
davalı 7 villaya tekabül eden kısımların hisse
devirlerine müsade etmeyi kabul ve deruhte eder.

Bu nizamata uymayan taraf diğer tarafın düçar olabileceği hertürlü zarar ziyandan m-esuldur."



Bu hüküm ve nizamat kaydedildikten sonra 1010/93 sayılı davadaki Davalı durumundaki Tacan Hasan Mesutoğlu tarafından 9.4.1999 tarihinde 299/99 sayılı dava açılmıştır. Bu dava
altındaki iddialar özetle şöyledir:-

Bu davadaki Davacı, 4.2.19-99 tarihli nizamat altında belirlenen 45 günün tamamlandığını ve iyi niyet
girişimlerinin Da-valı tarafından men edildiğini keza 2.4.1999 tarihinde konu malları tahliye etmesi veya konu mallara
müdahalede bulunmaması için ihbar gönderilmiş olmasına rağme-n Davalı veya ajanlarının veya vekillerinin sözkonusu mallara müdahale etmeye, girmeye ve izni olmaksızın işgal veya
tasarruf etmeye devam ettiğini iddia etti ve bu malları
tahliye etmediği cihetle Davalının sözkonu malları tahliye
etmesi ve tahliye edi-nceye kadar mesne profits veya zarar
ziyan ödemesi talebinde bulunmuştur.

Davalı şirket ise 27.12.1999 tarihinde dosyaladığı savunmasında, 489/99 sayılı davada ileri sürdüğü savların
hemen hemen aynılarını ileri sürmüştür. Davalı özetle,
Davacının iyi -niyetli olmadığını, dava konusu taşınmazlar üzerindeki engelleri kaldırmadığını, taraflar arasındaki
sözleşme gereğince dava konusu taşınmazlara girdiğini, bu
taşınmaz mallar üzerine büyük yatırımlar yaptığını,
yatırımlarının halen orada olduğunu, çıkmal-arı halinde telef olacaklarını, bu nedenle 1010/93 sayılı davada bu davadaki Davacının bu mallara girmesini engelleyici emir aldıklarını,
keza 1010/93 sayılı davada varılan anlaşma, hüküm veya
nizamatın halen yürürlükte olduğunu ve iptal edilmediğini,
k-onu hükmün bağlayıcı olduğunu, mezkur hükmün iptali
sağlanmadan Davacının bu davadaki taleplerini elde etmesinin
mümkün olmadığını ileri sürerek davanın iptalini talep
etmiştir.





Bu davanın açıldığı tarihte dosyalanan ara emri istidası tahtında tar-aflar 5.5.1999 da bir mutabakata vardılar ve
bunun neticesinde Davalı söz konusu malları, ara emrin
7.6.1999 tarihinde yürürlüğe girmesi kaydıyle tahliye etmeyi
kabul etmiştir.

489/99 sayılı dava 18.6.1999 tarihinde Tacan Hasan
Mesutoğlu tarafından a-çılmıştır. Bu davadaki iddialar özetle şöyledir:-

Davacının iddialarına göre Davalı, 1010/93 sayılı dava
altında kaydedilen Mahkeme hükmü ve nizamatı gereğince
4.2.1999 tarihinden itibaren 45 gün zarfında Bakanlar
Kurulundan gerekli izni alamamış ve Ba-kanlar Kurulu 9.6.1999 tarihinde aldığı bir kararla Davalının dava konusu taşınmaz mallardan sadece 2 dönümlük kısmını ve bu kısma tekabül eden hisseyi satın alması için gerekli izni vermiştir. Bu nedenle
Davacı hazır olmasına rağmen dava konusu taşınmazı-n ilgili
hüküm ve/veya nizamat altında Davalıya devredilmesinin artık imkansız hale geldiğini veya alternatif olarak sözkonusu izni
bir hafta zarfında alabileceği inancıyle tarafların müşterek yanılgıya düştüklerini ve 1010/93 sayılı davada kaydedilen
n-izamat tahtındaki anlaşmanın geçersiz olduğunu ileri sürerek 4.2.1999 tarihli hükmün ve nizamatın iptal edilmesi
gerektiğini iddia etmiştir.

489/99 sayılı davada Davalının savları özetle şöyle olmuştur:1010/93 sayılı davada kaydedilen hükmün ve nizamatı-n yerine getirilmesi ve gerekli izni almak için Davalı
zamanında müracaatta bulunmuş ancak Bakanlar Kurulunun yanlış değerlendirmesi sonucu 9.6.1999 tarihinde E.1030-99 sayılı
kararı ile Davalı şirket adına koçan edilmesi öngörülen
arazilerin sadece 2 dö-nümlük bir kısmını kapsar şekilde karar çıkmıştır. Bakanlar Kurulunun kararının düzeltilmesi için




gerekli girişimlerde bulunulmuş, ancak bürokratik engeller
olduğu için kendilerine atfedilebilecek bir hata olmaksızın
talep edilen düzeltme gerçekleşme-miştir. Keza Davacı da konu
mallar üzerinde bulunan ipoteği kaldırmamıştır. 4.2.1999
tarihli hükmün icrasının imkansız hale gelmediğini iddia eden Davalı, kısa bir süre içerisinde mezkur hükmün
uygulanabileceğini ileri sürmüştür.

Her iki davayı birleşt-irerek dinleyen Bidayet Mahkemesi huzurundaki duruşmada Davacı kendisi dahil 4 tanık, Davalı ise 3 tanık dinletmiştir. Mahkemeye 30 adet emare sunulmuştur.

Bidayet Mahkemesi duruşma sonrası 4.12.2000 tarihli
kararında 489/99 sayılı dava tahtında aşağıdak-i şekilde hüküm vermiştir:-

Davalı tarafından Girne Kaza Mahkemesinde açılan 1010/93 sayılı davada tarafların muvafakatı ile 4.2.1999 tarihinde
verilen hükmün ve/veya emrin ve söz konusu hüküm ve/veya emir
ile ilgili olarak kaydedilen Mahkeme Nizamatın-ın söz konusu
hükmün ve/veya emrin ve/veya Mahkeme Nizamatının
uygulamalarının ve/veya infazlarının bilahare imkansızlaşmış olmaları ve/veya gayri yasal bir durum arzetmiş bulunmaları nedeniyle ve/veya alternatif olarak sözkonusu hükmün ve/veya
emrin ve/-veya Mahkeme Nizamatının verilmesine ve/veya kaydedilmesine temel teşkil eden anlaşmayı taraflar müşterek
bir hata tahtında hareket ederek yaptıkları cihetle, iptal edilmelerine hüküm ve emir verilmiştir.

Bidayet Mahkemesi bu davadaki kararını özetle şu -bulgu
ve gerekçelere dayandırmıştır:-
1. Emare 30, 9.6.1999 tarihli Bakanlar Kurulu
kararı dışında başka herhangi bir karar mevcut
değildir.Söz konusu Bakanlar Kurulu kararı iptal
edilmemiştir ve konu ile ilgili başka karar



üretilmemiştir. Söz kon-usu Bakanlar Kurulu kararı
4.2.1999 tarihindeki anlaşma sonucu bir hafta
içerisinde temin edilmiş bir Bakanlar Kurulu kararı değildir.Keza 9.6.1999 tarihli Bakanlar Kurulu kararı
davada konu edilen taşınmaz malların tümüne koçan
almayı öngörmemektedir.- 489/99 sayılı dava ikame
edildiği 18.6.1999 tarihinden 27.6.2000 tarihine kadar
geçen bir seneye yakın sürede de dava konusu mallarla
ilgili herhangi başka bir Bakanlar Kurulu kararı
alınmamıştır.

2.Davacı herzaman her koşulda söz konusu taşınmaz
mal-ları Davalıya devretmeye hazır bulunmakta idi. Bu devretmeyi Davalının kabul ve tavsiye edeceği şekilde
gerek Davalıya gerekse Davalının öngöreceği herhangi
bir kimseye yapabileceği anlaşılmaktadır.

3.Davacı işbu davayı Bakanlar Kurulu kararının alındığı- 9.6.1999 tarihinden sonra, 18.6.1999 tarihinde ikame
etmiştir. Bu nedenle Davacı 4.2.1999 tarihli Mahkeme
hükmü ile ilgili olarak 144 gün (4.2.99'dan 18.6.1999'a
kadar geçen sürenin) çok uzun bir süre olmadığı cihetle davanın reddini gerektirecek bir geci-kme olmamıştır.
Keza Davalı Bakanlar Kuruluna ikinci bir müracaat yapacaklarını beyan ettikleri için Davacıyı beklemeye zorladılar. Bu nedenle Davalının bu yöndeki iddialarını reddetmiştir.

4.Bidayet Mahkemesi yukarıdaki bulgular neticesinde
Bakanlar Ku-rulunun 9.6.1999 tarihli kararı
muvacehesinde geriye kalan kısımların Davalı tarafından
satın alınmasının mümkün olmadığı, bu nedenlerle
taraflar arasında tüm konu malların satış işlemlerinin tamamlanması ile ilgili olarak yapılan anlaşmanın ve




buna -dayanılarak 4.2.l999 tarihinde lOlO/93 sayılı
davada verilen mahkeme hükmü ve nizamatının Bakanlar
Kurulunun saptadığı kamu siyasetine (public policy)
tamamen aykırı düştüğü ve uygulanma olanağı bulunmadığı
veya yürürlüğe konmasının mümkün olmadığı neden-leriyle
ortadan kaldırılması ve iptal edilmesi gerektiği
sonucuna vardı ve bu doğrultuda bulgu yaptı.

5.Keza 4.2.l999 tarihindeki Mahkeme hükmü,hükümde yer
alan mahkeme nizamatı ile birlikte okunup mütalaa
edilmesi gerekir. lOlO/93 sayılı davadaki Mah-keme hükmü Davalının iddia ettiği gibi sadece ilgili taşınmazların Davalıya devredilmesine tabi tutulmamıştır. Bunun gerçekleşmesi mezkur taşınmaz malların
devredilebilmesine olanak verecek Bakanlar Kurulunun
üreteceği karara bağlı tutulmuştur ve burada -söz konusu
olan taliki bir şart (contingency) Bakanlar Kurulu
kararı vardır.

6.Yukarıdaki bulgular neticesinde taraflar arasındaki anlaşmanın Fasıl l49 madde 32 tahtında ve keza kamu
siyasetine aykırı olduğu nedeni (against public
policy) ile geçersi-z kabul edilmesi gerekir.

Daha sonra, Bidayet Mahkemesi 299/99 sayılı davada, ,
Davalının, ajanlarının ve/veya hizmetkarlarının ve/veya vekillerinin Beylerbeyi köyünde kain olup 2l5,2l6 ve 2l9
numaralı koçanlar gereğince kayıtlı bulunan sırasıyle 25,26/-l
& 27/2 ile 27/l parsel numaralı taşınmaz mallara müdahale
etmemeleri için gerekli Mahkeme emri ve/veya dava konusu
taşınmaz malları tahliye edip Davacıya teslim etmesine;keza
Davalının 24.l.l999 tarihinden itibaren dava konusu yukarıda
konu taşınmazı -tahliye edeceği ve/veya müdahalesini sona
erdireceği tarihe değin Davacıya ayda 362.5 Stg ve/veya ödeme




tarihindeki Türk Lirası karşılığını (mesne profits) ara kâr
ve/veya kullanım bedeli olarak ödemesi hususunda, emir ve
hüküm vermiştir.

Bidayet- Mahkemesi bu davadaki kararını özetle şu
bulgulara dayandırarak vermiştir :-

Dava konusu mallar Girne Kazasına bağlı Beylerbeyi
köyü toprağındadır. Beylerbeyi köyü 17/81 sayılı Kira
Denetim Yasası tahtında herhangi bir emirname veya
kararname ile "den-etim bölgesi" ilan edilmemiştir. Bu
nedenle söz konusu taşınmaz mallar Kira Denetim
Yasasının kapsamı dışında olan taşınmaz mallardır.
17/81 sayılı Kira Denetim Yasasının konu ile uzaktan
veya yakından ilgisi yoktur. Keza taraflar arasında doğabilecek he-rhangi bir kira ilişkisi veya sözleşme
yoktur. Keza Davalının söz konusu taşınmaz malları kira ilişkisi neticesinde kullandığı sonucuna varmak mümkün değildir.

2. Taraflar arasında söz konusu taşınmaz mallarla
ilgili olarak takriben Mayıs 1990 tarihli -bir protokol
yapılmış, ayrıca 19.9.1990 tarihli bir sözleşme
akdolunmuştur. Bu bulgu neticesinde Davalının konu
edilen taşınmaz mallara Mayıs ve/veya Eylül ve/veya
Kasım 1999 tarihinde Davacının izni ve onayı ile
girmiştir. Başka bir ifade ile Davalı -dava konusu
taşınmaz mallarda "licensee" olarak bulunmakta idi.

4.2.1999 tarihinde 1010/93 sayılı davada verilen
hüküm daha önce taraflar arasında akdedilen protokol
ve/veya sözleşme tahtında Davacının Davalıya verdiği
mezkur mallara girme ve/veya mü-dahalede bulunma izninde herhangi bir değişiklik yaratmamıştır. 4.2.1999
tarihinde verilen hüküm Davacının iznini teyit
etmektedir.

4. 4.2.1999 tarihli Mahkeme hükmünün iptal edilmesi
gerekir, bunun neticesinde Davacı tarafından Davalıya
dava konusu -mallara girmesi ve/veya müdahale edebilmesi
yönündeki izin ortadan kalkmış veya iptal edilmiştir.

5. Emare 8, 2.4.1999 tarihli ihbar, gerek anlaşmalar
gerekse 4.2.1999 tarihinde verilen hüküm ile verilmiş
olabilecek herhangi bir izni, iptal etmiştir. K-eza konu
ihbar Mahkemeye ve Davalıyı temsil eden avukata
verilmek sureti ile doğru bir şekilde tebliğ
edilmiştir. Kabul edilen bu husus karşısında Davacı
tarafından Davalıya verilmiş olan herhangi bir izin
Emare 8 ile, 2.4.1999 tarihli ihbarın tebliğ t-arihi
itibariyle, geçersiz olmuştur.

6. Davalının söz konusu mallarda 2.4.1999 tarihinden
itibaren ve halen mütecaviz sıfatıyle bulunduğu
hususunu doğru kabul eden Bidayet Mahkemesi, Davacının
Davalı şirket aleyhine tahliye hükmü elde etmeye ve
dava-sında talep ettiği şekilde emir ve hüküm elde
etmeye hak kazandığı sonucuna vararak böyle bir bulguya
varmıştır.

7. Bu dava altında 7.4.1999 tarihinde dosyalanan tek
taraflı bir ara emri istidası ile Davacı, Davalının
tecavüzlerini ve müdahalelerini e-ngellemek konusunda
talepte bulunmuştur. Davacının bahse konu istidası
5.5.1999 tarihinde neticelenmiş ve ayni tarihte Bidayet
Mahkemesi 7.6.1999 tarihinden itibaren yürürlüğe
girmesi şartı ile konu istidada talep edildiği şekilde
emir vermiş; ancak yi-ne ayni emirde Girne Kaza
Mahkemesinde açılmış bulunan 1010/93 sayılı davada
verilen hüküm ve nizamat gereğince tarafların sahip
olduğu herhangi bir hakka ve menfaate halel gelmeyeceği belirtilmiştir.

8. Bidayet Mahkemesi, Davalı şirketin söz konusu
-mallarda mütecaviz olduğu bulgusu neticesinde Davacının
ara kar (mesne profits) talebi ile ilgili olarak
Davacının söz konusu malları satma olanağına sahip
olmuş olsa idi satıştan eline geçecek olan değerin
86.900 sterlin olacağı, konu miktar bir banka-da senevi
%5 faiz ile değerlendirilebiIse idi Davacının eline
senede 4,345 sterlin,ayda ise 362.5 sterlin gelir
geçeceği hususunda huzurunda şahadet olduğundan Davalı
şirketin Davacıya söz konusu taşınmazlarla ilgili
olarak 2.4.1999 tarihinden itibaren -ayda 362 sterling
ara kar ödemesini uygun ve adil bularak bu konuda
bulguya varmıştır.

9. Muhtemel bir istinafı gözönünde bulundurarak konuyu
bir başka açıdan değerlendirmeyi "kaçınılmaz" bulan Alt
Mahkeme konu arazilerde inşaat bulunmadığı ve sade
ta-rla olarak kullanıla-bileceği hususunu varsayarak kuru
arazilerin zirai amaçla kullanılabileceği, bu halde
Beylerbeyi köyünde kuru tarlaların kaça kiralandığına
dair huzurunda şahadet olmadığını belirttikten sonra,
Beylerbeyi köyünde kuru arazilerin dö-nümünün 22 milyon
Türk Lirasına kiralandığı hususunu adli ihbar alarak ve
dava konusu taşınmazları kusuratsız 16 dönüm kabul
ederek, her dönümün 22 milyon TL'sından tüm
taşınmazların ayda 352 milyon TL gelir getirdiğini,
mezkur dönemde sterlin kurunun -970 bin Türk Lirası
olarak kabul edildiği takdirde bu miktarın takriben 362
sterlin'e baliğ olduğu ve Davacının bu taşınmaz malları
kuru tarla olarak kiralamış olması halinde eline ayda
takriben 352 milyon veya 362 sterlin gelir geçmiş
olacağı sonucun-a vararak bu konuda bulgu yapmıştır.


10. Davalı şirket söz konusu mallara haksız tecavüzü
sonucunda Davacıyı bu gelirden mahrum ettiği cihetle, mahrum
ettiği bu geliri Davacıya ödemek zorundadır.

Davalı,aşağıdaki istinat sebeplerine dayanarak her iki-
davada verilen kararlardan istinaf etmiştir.

Yargıtay/Hukuk 5/02 (299/99) sayılı davada istinat sebepleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir.:-

Bidayet Mahkemesi 1010/93 sayılı davadaki hükmün
içeriğini, keza bu hükmün davalıya yaptığı yatırımlar
nedeni- ile konu taşınmazlara girme hakkı bahşettiği
gerçeğini, gözardı ederek,huzurunda yeterli şahadet
yokken ve/veya 1010/93 sayılı davada verilen hükmü
iptal etmeden Davalının konu mallarda mütecaviz olduğu şeklindeki bulgusu hatalıdır.Keza Davalının ilgil-i
taşınmazda bulunması 1010/93 sayılı davadaki hüküm veya anlaşma neticesinde bulunduğu gerçeğini gözardı ederek
işgalci olduğunu kabul etmekle hata ve yanılgıya
düştüğü nedeni ile karar hatalıdır.

Bidayet Mahkemesi Davacının mesne profit kaybına
düç-ar kaldığı şeklinde bir şahadet mevcut olmadığı
yönünde bulgu yaptıktan sonra, keza mezkur mallar
üzerinde başlatılan bina, inşaat projesinin
tamamlanmamış olduğu ve tüm binalar dahil olmak üzere
elektrik çıkışı ve su girişinin gerçekleşmediği
yolların- ise yapılmamış olduğu ve şantiye
kullanımındaki bu malların bu hali ile
kullanılamayacağı ve/veya bunlardan gelir elde
edilemiyeceği yönünde bulgu yaptıktan sonra varsayımdan hareket ederek Davacının mesne profit kaybına uğradığı şeklinde bulgu yapan Bi-dayet Mahkemesi tenakuza düşmüş
ve/veya yanlış veya hatalı davranmıştır.

Bidayet Mahkemesi huzurunda şahadet olmaksızın adli
ihbar alarak Beylerbeyindeki kuru arazilerin kira
bedellerini tesbit etmekle ve buna kıyasla bu şekilde
tesbit ettiği miktarl-arı ilgili taşınmazlara uygulamak suretiyle Davacı lehine hayali bir "mesne profit" kaybı tesbiti yapmakla hata ve yanılgıya düşmüştür.

Yargıtay /Hukuk 7/02(489/99) sayılı davadaki istinat sebebIeri de aşağıdaki şekilde özetlenebilir:-

1.Bidayet Mahkem-esi 4.12.2000 tarihinde verdiği hükümde
Davalı şirketin hissedarlarının tümünün TC uyruklu
olduğu hususunda bulgu yaptıktan sonra, 3.11.1999
tarihinde yürürlüğe giren Devletlerarası Andlaşmayı
dikkate almamak ve TC asıllı kişileri de 3. ülke
vatandaşı- potasına koymakla yanılgı ve hataya düşmüştür. Bidayet Mahkemesi söz konusu protokolü dikkate alsa idi
varmış olduğu bulguya varamayacak ve bulgusu üzerine
inşa edilen kararı veremeyecekti.

Bidayet Mahkemesinin 9.6.1999 tarihli Bakanlar Kurulu kararı -neticesinde Davacı tarafından iptali istenen
hükmün uygulanma ihtimali kalmadığı, 1010/93 sayılı
davada tarafların rızası ile verilen hüküm ve yapılan nizamatın kamu siyasetine aykırı düştüğü veya uygulama
olanağı olmadığı,9.6.1999 tarihinden sonra Baka-nlar
Kurulu kararının değiştirilmesi için yapılan müracaatın sonuçlanmadan hüküm veya nizamatın uygulanamayacak
olduğu, bulgularına dayanarak 1010/93 sayılı dayadaki
hükmü ve nizamatı iptal etmekle hataya düşmüştür.

Bidayet Mahkemesi 1010/93 sayılı dav-ada verilen
"consentil hükmün içeriğini yanlış değerlendirmiştir.Bu
hükmün henüz gerçekleşmeyen t&liki şarta bağlandığını
kabul etmemekle, ilgili hükmü n Davacının ilgili
taşınmazların devredilmesine tabi olduğu hususunu
görmemekle, ilgili şartları sa-dece Bakanlar Kurulunun
izni ile sınırlandıran bulguyu yapmakla, huzurundaki
şahadeti yanlış değerlendirerek hata ve yanılgıya
düşmüştür.

Bu istinaf sebebIeri ile ilgili olarak taraf avukatları Yargıtay'da karşılıklı hitapta bulundular.

İstinaf Eden -Avukatı Yargıtay huzurunda yapmış olduğu
hitapta, başka şeyler yanında Bidayet Mahkemesinin 1010/93
sayılı davadaki hükmün iptali yönündeki bulgusuna, 1993
yılında ceryan eden taraflar arasındaki anlaşmazlıklara
atıfta bulunarak Davacının, bugün itibar-ıyle zaman aşımına uğrayacağı nedeni ile, bütün haklarını yitireceğini, keza
1010/93 sayılı davadaki hükmün hata ile ve icrası mümkün
olmayacak şekilde verilmiş olması halinde 1010/93 sayılı
davada bir önceki duruma geri dönüş yapılması gerektiğini
idd-ia etmiş ve böyle olması halinde 489/99 sayılı dava ile

ilgili 4.12.2000 tarihli hükme itirazı olmıyacağını beyan
etmiştir.

İlk önce 299/99 sayılı dava altındaki mahkeme hükmünü incelemeyi uygun bulmakla beraber öncelikle bu davaya ve
her iki istinaf-a konu olan 1010/93 sayılı davadaki taleplere
kısaca göz atmakta fayda vardır.

1010/93 sayılı davada Davacı durumunda olan Akyap
şirketinin talebi, tadil edilmiş şekliyle 23.6.1998 tarihli
talep takriri layihasının 10.paragrafı altında şöyle
serdedil-mekte idi:-

a. Davalının taraflar arasındaki protokol ve/veya sözleşme
gereğince Davacıya devretmesi gereken Beylerbeyi
toprağında bulunan XII.39.W.1 Pafta/Harita ve 25, 27/1,
26/1 ve 27/2 parsel numaralı taşınmaz malların %75
hissesini Davacı şirket-e devretmesini ve/veya sözkonusu
%75 hissenin Tapu Dairesince Davacı adına
kaydedilmesini emreden bir Mahkeme emri.
b. Alternatif olarak paragraf 9(a) ve (b) 'de belirtilen
zarar ziyanın ödenmesi.
c. Paragraf 9(c) gereğince Kasım 1993 tarihinden itibar-en
stg 603,751.33 ve stg 350000.- üzerinden ödeninceye
kadar %22 faiz ödenmesi.
ç. Muhterem Mahkemenin uygun göreceği diğer
herhangi bir emir ve Davalının ve/veya ajanlarının
ve/veya müstahdemlerinin dava konusu parselleri elden çıkartmaktan ve/veya y-ükümlülük altına koymaktan
men edilmesi.


1010/93 sayılı dava altında Davalı durumunda olan
Tacan Hasan Mesutoğlu'nun da mukabil talebi bulunmakta idi.
1010/93 sayılı davadaki mukabil talebin detayları ise tadil
edilmiş şekliyle (Emare 15) 21.9.1998 -tarihli müdafaa ve
mukabil talep layihasının 12.i13.,ve 14. maddelerinde yer almaktaydı ve taraflar arasındaki sözleşme veya protokolün ihlalinden doğan zarar ziyan ile ilgiliydi.

299/99 sayılı dava, 489/99 sayılı davadan önce ve
1010/93 sayılı davadak-i hüküm ve nizamat kaydedildikten
sonra, 7.4.1999 tarihinde açılmıştır. Bu dava Davacı
tarafından Davalıya gönderilen 2.4.1999 tarihli tahliye
ihbarını müteakip açılmıştır ve yukarıda belirtilen talepleri içermektedir. Yine de hatırda tutmak gerekir ki -Davalı
aleyhine bu dava altında 7.4.1999 tarihinde alınan ara emri
1010/93 sayılı davadaki "hüküm ve nizamat tahtında tarafların
var olan hak ve menfaatlerine halel gelmeksizin" verilmiştir
ve 7.6.1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Neticede, 1010/93
-sayılı davadaki Mahkeme hüküm ve nizamatı tahtında Davalıya verilmiş olan haklar ve menfaatler Bidayet Mahkemesinin
4.12.1999 tarihinde verilmiş olan iptal hükmüne kadar geçerli bulunmakta idi. (Bak: Halsbury'S Laws of England 3rd ed.Vol 22 sayfa 752 para- 1672)

Nerede kaldı ki, 2.4.1999 tarihli yazı veya ihbar,
1010/93 sayılı dava altında yapılan nizamat ve verilen hükmün
halen yürürlükte olduğunu ve geçerliliğini koruduğunu zımnen
de olsa kabul etmektedir. Bu durumda tarafların rızasıyla
temin edile-n ancak henüz iptal edilmemiş Mahkeme nizamatı
olarak kaydedilen bir anlaşma ve de bununla birlikte bir
Mahkeme hükmü varken, Davalıyı mütecaviz durumuna koyan
2/4/1999 tarihli ihbarın Davalının statüsünü olumsuz yönde değiştirmesinin, hukuki geçerliliğ-inden bahsedilemez.

Dolayısıyle Bidayet Mahkemesinin sözkonusu ihbar ve bu
ihbarın etkileri ve doğurduğu sonuç konusundaki bulguları hatalıdır. Şunu belirtmekle de yetineceğiz: Bidayet
Mahkemesinin mesne profit'le ilgili varmış olduğu
bulgular, huzuru-nda bulunan olgulara ve hiç bir
şahadetle desteklenmemektedir. Bidayet Mahkemesi böyle önemli
bir meselede sanki kira tesbitinde bulunuyormuş gibi
davranması ve şahadet olmaksızın "adli ihbar" alarak mesne



profit'le ilgili olarak neticeye varması ka-naatimizce yanlış ve hatalıdır.

Davacı 2.4.1999 tarihli ihbarın hukuki geçerlilik
kazanmasını temin etmek için ve 1010/93 sayılı davadaki hükmü
ve nizamatı ve onun altında verilen hakları ortadan kaldırmak
için atik davranarak 18.6.1999 tarihinde 489/-99 sayılı davayı
ikame etmiştir. Konsolide edilerek birlikte dinlenen istinaf
konusu davalarda ise yukarıda belirtildiği şekilde ayni anda ,
hüküm çıkmasına neden olmuştur.

Bu safhada Bidayet Mahkemesinin 489/99 sayılı davada
verdiği kararın incelenme-si gerekmektedir.

Bidayet Mahkemesinin 489/99 sayılı dava altında varmış
olduğu bulgular ve bu bulgular neticesinde vermiş olduğu
kararın doğru bir karar olduğu sonucuna varmamız halinde,
taraflar arasındaki 1010/93 sayılı davanın da sonuçlanmamış
ve- halen askıda bulunduğunun addolunması gerekmektedir. Ancak
yeri gelmişken şunu söylemekte fayda görmekteyiz. Bidayet
Mahkemesi 489/99 sayılı davada 1010/93 sayılı dava altındaki
hükmü ve mahkeme nizamatını iptal ederken, 1010/93 sayılı
davadaki ihtila-fı askıda ve sonuçlanmamış bırakmıştır.
Yaratılan bu durumun idrakı içerisinde ve adaletin
tecellisini sağlamak için Bidayet Mahkemesi, 1010/93 sayılı davadaki ihtilafın sonuçlanmasına değin, 299/99 sayılı
davadaki kararını askıya alması gerekmekte idi.- Bu şekilde
hareket edip 1010/93 sayılı davayı sonuçsuz bırakmakla
Bidayet Mahkemesi hata etmiştir. Bu nedenle istinaf eden
avukatının bu konudaki endişelerine katıldığımızı belirtmek isteriz.

Tarafların mutabakatıyla kaydedilen mahkeme hükmü ile
mah-keme nizamatı ne gibi hallerde ortadan kaldırılabilir? Bu

konudaki görüşlerimize yer verirken Bidayet Mahkemesinin
serdetmiş olduğu hususlara da bakmamız gerekmektedir.

Öncelikle Mahkeme Nizamatlarının hukuki değerlerinin
ne olduğunu kısaca irdelemek-te fayda vardır. Bu konuda Yargıtay/Hukuk 22/93 (D.4/94) sayılı davada sayfa 2-3'de
şöyle denmiştir:-

"Tespit kararı (declaratory judgment) kavramı
İngiliz mevzuatında çok eskiye dayanmaktadır. Langdale
v. Birggs (1856) i 8 D.E.G.M. and G.391'de görül-düğü gibi
1883 Judicature Acts'a göre Mahkernelerin icra kabiliyeti olmayan fakat bir hakkı tespit eden kararlar vermesi mümkündür. The Supreme Court Practice (1973) 1. vol,
p.212'de belirtildiğine göre 1883 Judicature Acts'dan
önce de Chancery Practice b-aşlığı altında böyle
uygulamalar bulunmaktaydı. Öyle anlaşılıyor ki ilk
zamanlarda Chancery Practice'de görülen tespit kararları 1883'den sonra Common Lawıda uygulanmaya başlandı ve
böylece aynı uygulama Kıbrıs'a da gelmiş oldu. Bu
nedenle Hukuk Muhake-meleri Usulü Tüzüğü Emir 27 nizam 4, Mahkemelerimizin (declaratory judgment) tespit kararı verebileceklerini hükme bağlamıştır. Aynı hüküm 9/76
sayılı Mahkemeler Yasasının 49. maddesinde de mevcuttur.
The SupremeCourt Practice (1973) 1. vol. P. 212'de
ş-öyle denmektedir:

"In the Court of Chanceryı binding declarations of
right were madeı but only if some right to relief which
the Court could grant i whether claimed or not was shown
and established.

Mahkemelerin talep edilsin veya edilmesin
Mahkemen-in karar verebileceği bir konuda bir hakkın
varlığını tespit eden kararlar vermeleri mümkündür. Mahkernelerin böyle bir tespit kararını re'sen vermeleri mümkün olduğu gibi tarafların anlaşarak Mahkemeden bu anlaşmayı kaydetmesini istemeleri de mümkündür. -9/76
sayılı Mahkemeler Yasasının 25(3) (a) (v) maddesi
şöyledir:

"Kaza Mahkemesi .......
Herhangi bir davada......
(v) taraflardan birinin talebi tamamen veya
kısmen kabul ettiği haldeı kabul edilen kısım hakkında
hüküm vermeye yetkilidir."
Böylece- taraflardan birinin talebi kabul etmesi
üzerine Mahkeme tarafından kaydedilen ve Mahkeme
Nizamatı olarak isimlendirilen bir anlaşma bir tür
tespit kararıdır. Yani kendiliğinden icra kabiliyeti
olmamakla birlikte bir hak veya sözleşmenin en güçlü
şeki-lde ortaya çıkmasını ifade etmektedir. Böyle bir sözleşmeye dayanarak hakkını elde etmeye çalışan tarafın amacına diğer sözleşmelere kıyasla daha kolay
ulaşabilmesi gerekir.
......................................................
......................-....................................
.............
Tarafların anlaşmalarını bir tür tespit kararı olan Mahkeme Nizamatına dönüştürmelerini de buna paralel
olarak değerlendirmek gerekir. Mahkeme Nizamatına dönüştürülmüş bir anlaşmanın diğer tüm anlaşmalar-dan
daha güçlü olduğu açıkça ortadadır. Çünkü bir Mahkeme
önünde yapılan ve zabıtlara geçirilen Mahkeme Nizamatına
karşı yapılabilecek savunmalar son derece sınırlıdır."

Nizamat zaten mahkeme huzurunda yapılan ve tabiatıyle
"by consent"le (mutabakat -sonucu) varılan bir anlaşmadır.
Ancak yukarıda belirtildiği şekilde mahkeme nizamatı bir
hüküm kadar güçlü bir anlaşma şeklidir, ve Bidayet
Mahkemesinin belirttiği şekilde, genelde Mahkeme huzurunda
yapılan bu tür "anlaşmaların" iptal edilmesi mümkün d-eğildir. Huzurumuzdaki meselede 4.2.1999 tarihinde Mahkemede
kaydedilenlerin detaylarına bakıldığı zaman, taraflar, veya
en azından hazırda bulunan ve kaydı yapan avukatlar, Mahkeme hükmünü ve nizamatını yazdırırken mesele ile ilgili tüm
gerçekleri, hatta- Davalının yabancı statüsündeki hükmü
şahsiyeti açısından Bakanlar Kurulu kararının alınması
konusundaki zaman ihtiyacını ve müracaatla ilgili diğer
teknik zorlukları bilebilecek durumda idiler. Bu böyle
olmakla birlikte 9.6.1999 tarihli Bakanlar Kurulu- kararının düzeltilmesi için, 27.6.2000 tarihli bir müracaat olmasına
rağmen, Bidayet Mahkemesi kararını okuduğu tarihe kadar böyle
bir müracaatın yapılmamış veya gerçekleşmemiş olması, ve
nizamat ve hükmü n icrasının mümkün olmadığı, yani uygulama
ola-nağı olmadığı (unenforceability) bulgusu ve gerekçesiyle
mahkeme huzurunda 4.2.1999 tarihinde kaydedilen hüküm ve
nizamatı iptal etmiştir. Konuyu bu açıdan değerlendiren
Bidayet Mahkemesinin böyle yapmakla ve değineceğimiz diğer görüşlerimiz neticesinde -de müdahalemizi gerektirecek
nitelikte hatalı olduğunu söylemenin mümkün olmadığı
görüşündeyiz. Bu görüşümüz neticesinde Bidayet Mahkemesinin
kamu siyasetiyle ilgili serdetmiş olduğu görüşlere değinmeyi
uygun görmemekteyiz.

Değinilmesi gereken bir baş-ka husus ise 4.2.1999
tarihinde verilmiş olan 1010/93 sayılı davadaki hükmün ilgili tarihteki yasal mevzuata uygun olması gerektiğidir. İstinaf sebeplerinin birinci başlığı altında belirtilen 19 Temmuz
1999 tarihli T.C. ile KKTC arasında yapılan ve iki ü-lke vatandaşlarına ilave kolaylık getirilmesine ilişkin
Devletlerarası Andlaşmanın 3.11.1999 tarihinde yürürlüğe
girdiği belirtilmektedir. Başka bir ifadeyle, Bidayet
Mahkemesi 489/99 sayılı dava konusu olan 1010/93 sayılı dava altındaki Mahkeme hükmü v-e nizamatını 4.2.1999 da
kaydederken, konu Andlaşma zaten yürürlükte değildi.Bidayet Mahkemesi 489/99 sayılı davada karar verirken kararın
okunduğu 4.12.2000 tarihi değil,4.2.1999 tarihindeki yasal
durumu ve şartları incelemiş ve uygulamıştır. Bu incele-me neticesinde Bidayet Mahkemesi davaya has olgular açısından nizamatın ve hükmün kaydedildiği tarih olan 4.2.1999
tarihindeki yasal durumu esas almış ve bu tarihteki yasal
duruma önem atfetmiştir. Bu nedenle huzurundaki meselede
Mahkemenin hatalı davra-ndığı söylenemez.

Bu görüşümüze ek olarak şunu da belirtmekte fayda
vardır. Bidayet Mahkemesi nezdindeki duruşma sonrası 21
Ağustos 2000 tarihinde istinaf eden adına Davacı Avukatı
tarafından yapılan hitabede, Davacı Avukatı istinaf
sebeplerinin biri-nci başlığı altında belirtmekte olduğu ve 3.11.1999 tarihinde yürürlüğe giren sözkonusu Devletlerarası Andlaşmanın Mahkemece dikkate alınması için bu Andlaşmaya
atıfta bulunmamış ve bu konuya hiç değinmemiştir, Mahkemenin dikkatini de bu doğrultuya çekmem-iştir. İlgili Avukatın
"Yasal durum" başlığı altında yazılı olarak vermiş olduğu hitabesinde,bu hususa bidayette de değinmesi gerekirdi.
Kanaatimizce, hukuki bir husus olmakla birlikte, bidayette değinmeden bu hususu istinafta ileri sürmesi uygun ve
yap-ılması tasvip edilen bir yöntem değildir.

Yukarıda bu belirtmiş olduğumuz görüşlerimiz
çerçevesinde 1010/93 sayılı dava altındaki talepler neticeye bağlanmadan taraflar arasındaki ihtilaf çözümlenmemiş olacak
ve tarafların 1990 tarihindeki protokol ve -1010/93 sayılı
davadaki talepler ve iddiaları halen geçerliliğini
koruyacaktır. Adaletin tecellisi için yapılması gereken ise 1010/93 sayılı davaya bırakıldığı yerden yani 4.2.1999
tarihli hükümden hemen önceki durumdan devam edilmesi ve
tarafların ha-klarının tesbit edilerek sonuçlandırılıp hükme bağlanmasıdır. Zaten bu hususta İstinaf Eden Davalının
herhangi bir itirazı olmıyacağı istinafın duruşması sırasında belirtilmiştir.

Neticede,
a) Yargıtay/Hukuk 5/02 sayılı istinat kabul edilerek
Bidayet -Mahkemesinin Davalı aleyhine 299/99 sayılı dava ile
ilgili 4.12.2000 tarihinde vermiş olduğu karar iptal edilir.

b)Yargıtay/Hukuk 7/02 sayılı(489/99 sayılı davadaki
hükümle ilgili) istinat red ve iptal edilerek Girne Kaza Mahkemesinde halen askıda bulu-nan 1010/93 sayılı davanın
4.2.199 tarihinden hemen önceki durum itibarıyle, aradan
geçen uzun süreyi ve değişen koşulları da dikkate alarak, bırakıldığı yerden bir an önce devam edilip dinlenmesine ve tarafların hakları tesbit edilerek en erken zamanda -
sonuçlandırılıp hükme bağlanması direktifi ile, hüküm
verilir.


işbu istinaf masraflarının yarısını, Mahkeme Mukayyidi
tarafından tesbit ve tayin edildikten sonra, istinaf Eden, Aleyhine istinaf Edilene ödeyecektir.




Nevvar Nolan Gönül Eröne-n Seyit A. Bensen
Yargıç Yargıç Yargıç



30 Haziran, 2004




11





11





23





23






Full & Egal Universal Law Academy