Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 52/2011 Dava No 12/2014 Karar Tarihi 29.04.2014
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 52/2011 Dava No 12/2014 Karar Tarihi 29.04.2014
Numara: 52/2011
Dava No: 12/2014
Taraflar: Fuat Veziroğlu ile Yalım Eralp arasında
Konu: Haksız fiil - Haksız fiil davası için, haksız fiilin nerede vukubulduğu değil, haksız fiilin nerede oluştuğunun önem arzetmesi. Zem ve kadih - Zem ve kadih davalarında zarar ispat edilmez - Esasa ilişkin olguların talep takririnde yer alması gereği. Tazminat - Tazminat saptamanın şartları - Tazminata hükmedilmesi - Hükmün istinafı - İstinafın reddi.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 29.04.2014

-D. 12/2014 Yargıtay/Hukuk 52/2011
Lefkoşa Dava No: 3586/2004)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Narin F. Şefik, Hüseyin Besimoğlu, Mehmet Türker.
İstinaf eden: Fuat Veziroğlu, Lefkoşa
- (Davalı No. 1)
ile
Aleyhine istinaf edilen: Yalım Eralp, İstanbul
(Davacı)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden şahsen hazır
Aleyhine istinaf edilen namına: -Avukat Talat Kürşat.

Lefkoşa Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Peri Hakkı'nın 3586/2004 sayılı davada 23.3.2011 tarihinde verdiği karara karşı, Davalı No. 1 tarafından yapılan istinaftır.


---------


H Ü K Ü M


Narin F. Şefik: Huzurumuzdaki istinaf, Biday-et Mahkemesinin, 23.3.2011 tarihli, zem ve kadih davasında, Davacı lehine verdiği hükümden kaynaklanmaktadır.

Davada zem ve kadih içerdiği iddia edilen sözler, Davalı No.1 tarafından yazılan ve Davalı No.2 tarafından yayınlanan "Annan Planı ve Yalan Maki-naları" adlı kitapta yer almaktadır.

Davacı, Talep Takriri ile, Davalı No.1'in kitabın yazarı olduğunu, Davalı No.2'nin ise kitabı KKTC'de ve Türkiye'de "yayınlayan ve/veya basımını yapan Akdeniz Haber Ajansı Yayınlarının sahibi ve/veya mezkur kitabın ya-yımcısı" olduğunu ileri sürmüştür.
Davacı, Davalı No.2 aleyhindeki davasını, 23.2.2006 tarihinde geri çekmiştir. Bidayet Mahkemesi, Davacı ve Davalı No.1 arasındaki davayı dinlemiş ve 23.3.2011 tarihli kararı ile Davacı lehine ve Davalı No.1 aleyhine 3000- TL tazminat ve 1500 TL dava masrafı için hüküm vermiştir.

İstinaf Eden/Davalı No.1, bu karardan 8 istinaf sebebi ile istinaf etmiştir. İstinafın dinlenmesi aşamasında, istinafını 4 başlık altında toplamıştır.

Davacı, Talep Takririnde, Davalı No.1'in ki-tabı yayınladığı veya yayınlamasına katkı koyduğu iddiasında bulunmadığından, Davalı aleyhine herhangi bir dava sebebi yokken Davacı lehine karar vermekle Bidayet Mahkemesi hata yaptı.
Huzurundaki şahadet ışığında, "Papyonlu Şarlatan" söz dizisinden, Davac-ıya karşı zem ve kadih haksız fiilinin oluştuğunu kabul eden Bidayet Mahkemesi hata yaptı.
Bidayet Mahkemesi, Davalı tarafından tanıtma olarak ibraz edilmek istenen, Annan Planı ve Doğu Perinçek'in kitabının ibrazına izin vermemekle, Davalının müdafaa hakk-ını engelledi ve hata yaptı.
Bidayet Mahkemesi, KKTC'de Davacının tanındığı doğrultusunda şahadet yokluğunda, Davacı lehine herhangi bir tazminata hükmetmekle, tazminat miktarını 3000 TL gibi fahiş bir rakam saptamakla ve dava masrafı olarak 1500 TL tespit- etmekle hata yaptı.

istinaf sebebi:
Davacıya karşı zem ve kadih haksız fiilinin oluşması için tatmin edilmesi gerekli unsurlar, Fasıl 148 madde 17'de yer alır. Zem ve kadih haksız fiilinin oluşması için "publication", yani yazının , 18. maddede ser-dedilen anlamda yayınlanması gerekmektedir.
18. madde aynen şöyledir:

- "18. (1) A person publishes defamatory matter
if he causes the print, writing, painting, effigy,
gestures, spoken words, or other sounds or other
means by which the defamatory matter is conveyed
to be dealt with, either by exhibition, reading,
r-ecitation, description, delivery, communication,
distribution, demonstration, expression or utterance,
or otherwise, so that the defamatory meaning
thereof becomes known or is likely to become known
to any person other than-
the person de-famed thereby; or
the husband or wife of the person publishing
the defamatory statement so long as the
marriage is subsisting.

(2) For the purposes of this section, communi-cation
by open letter or postcard, whether sent to the person
defamed or to any other person, constitutes publication."

"-18.(1) Bir kimse, zem ve kadih içeren baskıyı,
yazıyı, boyanmış şeyi, resimi, maketi, jest ve
mimikleri, söylenen sözleri, veya başka sesleri
veya zemmedici malzemeyi veya ifadeyi başka yöntemle
ileten şeyleri teşhir etme veya sergi-leme, okuma,
dinleti, ezbere okuma, tarif etme, teslim etme,
iletme veya ulaştırma, tevzi etme veya dağıtma,
gösterme veya gösteri düzenleme, ifade etme veya
ağızdan ses çıkarma veya başka biçimde hareketle
bunların zemmedici a-nlamının - (a) zemmedilen kişiden başka herhangi bir kişi
tarafından ; veya
(b) evlilikleri yürürlükte bulunduğu sürece,
zem ve kadih içeren beyanı yayımlayan
kişinin karısı veya kocası dışında he-rhangi
bir kişi tarafından öğrenilmesine veya
öğrenilmesi olasılığının yaratılmasına sebep
olursa, zemmedici malzeme yayımlamış olur. (2) Bu madde amaçları bakımından açık mektup
veya kartpostalla yapı-lan iletişim, ister zemmedilen
kişiye, isterse başka bir kişiye gönderilmiş olsun,
yayınlama oluşturur."

Zem ve kadih haksız fiilinin oluşması için, zem ve kadih ihtiva ettiği iddia edilen metnin, yazarın kendisi, eşi ve hakaret edilen kişi d-ışında en az bir kişinin daha bilgisine getirilmesi gerekir.
Davacı, Davalı ve Davalının eşi dışında bir kişi yazıyı görmediği takdirde, yazının madde 18'de belirtildiği şekilde yayınlanmış olduğu kabul edilemez. Haksız fiilin oluşması için, yazının yazı-ldığı ve yazının yayınlandığı iddialarının esasa müteallik olgu olarak talep takririnde yer alması gerekir.

Davacının talep takririne bakıldığı zaman, talep takririnin 2. paragrafında, Davalı No.1'in kitabın yazarı, Davalı No.2 ise kitabı yayınlayan ve-/veya basımını yapan Akdeniz Haber Ajansı Yayınlarının sahibi ve/veya mezkûr kitabın yayımcısı sıfatı ile dava edildikleri görülür. Talep takririnin içerisinde Davalı No.1'in kitabı yazdığı ve/veya kaleme aldığı, Davalı No.2'nin ise kitabı yayınladığı ve/v-eya yayınlanmasını sağladığı yer alır. Talep takririnde kullanılan yayınlama kelimesi, madde 18 anlamında değil, kitabın basım işlemini yaptırdığı anlamında kullanılmıştır.

Bir zem ve kadih davasında talep takririnde nelerin yer alması gerektiği, Gatley -on Libel and Slander, 8th ed. Paragraf 1061'de şu şekilde izah edilir:

-"1061. Material facts. The statement of claim must
contain a concise statement of the material facts
on which the plaintiff relies, but not the evidence
by which they are to be proved. The material facts
are the publication by the def-endant, the words
published, that they were published of the plaintiff,
where necessary the facts relied on as causing them
to be understood as defamatory or as referring to
the plaintiff, and knowledge of these facts by those
- to whom the words were published, and where the
words are slander not actionable per se any
additional facts making them actionable, such as
that they were calculated to disparage the plaintiff
in an office, etc., held by him or- that they had
caused special damage."


-(Esasa ilişkin olgular. Talep takririnde esasa müteallik olguların yer alması şarttır. Bu olguları ispat edecek şahadetin talep- takririnde yer alması gerekmez. Esasa müteallik olgular Davalı tarafından yayınlama, yayınlanan kelimeler, bu kelimelerin Davacı hakkında yayınlandığı, gerektiği hallerde sözlerin zem ve kadih ihtiva ettiğini veya Davacıyı ilgilendirdiği gösteren olgular -ile sözlerin yayınlandığı kişiler tarafından bu hususların bilindiği ........" dir.)


Talep takririnde Publication ile ilgili ne tür detayın olması gerektiği ise 1065.paragrafta yer alır:

-"1065. Details of publication. The statement of
claim must in principle show that the words were
published on a stated occasion to a named person
or persons other than the plaintiff. Thus, in an
action for libel on a letter or memorandum the
p-laintiff should specify the date on which and
the person or persons to whom the libel was
published. But the principle requires only that
the defendant be given due notice of the case
he has to meet, and there is no fixed general
rule. Where the p-ublication complained of is
in a newspaper or book it is not usual to plead
particular acts of publication unless the
plaintiff is relying on special facts not
generally known."


--Burada açıkça zem ve kadih teşkil eden yazının, bir kitapta yer aldığı takdirde, Davacının davasını "publication", yayımlama, il-e ilgili olarak genelde bilinmeyen özel olgulara dayandırmadığı sürece, davada detay verilmesi gerekmediği ifade edilmektedir.

Fullam V. Newcastle Chronicle Journal Ltd (1977) I W.L.R 651, sayfa 654'de bu konu ile ilgili şu sözler yer almıştır:

"If- the plaintiff relies on the natural meaning of
the words (pleading what is called a "popular"
innuendo so as to show what, in his
view, is the natural and ordinary meaning) he must
in his statement of claim, specify the person or
- persons to whom they were published: save in the
case of a newspaper or periodical which is published
to the world at large, when the persons are so
numerous as to go without saying-or book, I would
add."

-(Kelimelerin doğal anlamında kullanıldığını ileri
süren bir Davacının genelde talep takririnde bu
kelimelerin kim veya kimlere yayımlandığını da
belirtmesi gerekir. Ancak tüm dünyaya yayımlanan
bir gazete veya mecmua ve bir kita-p olduğu zaman
bu yayımın çok kişiye yapıldığı iddia edilmesine
gerek olmayacak kadar açık olduğu için, buna gerek
yoktur)


Davalı No.1, kitabı oluşturan metni yazmış, Davalı No.2 metnin kitap olarak yayınlanmasını sağlamıştır. Dav-alı No.1, Emare No.1 Kitabın 9 ile 11. sayfaları arasında yer alan bir ön sözü de kaleme almıştır. Bu Emarenin 11. sayfasında, Davalı No.1'e ait ifadeler aynen şöyledir:

"Bu küçük kitapta, tek amacımız, bir yandan Annan
plânını izah ederken, diğer- yandan İlter Türkmen
ve benzerlerinin yalanlarını, kendi yazdıklarından
ve Annan plânından alıntılar yaparak sergilemek.

Yalancının mumunu söndürmek.
Hepsi bu.

Fuat Veziroğlu
- 24 Temmuz 2003
Lefkoşa"

Emare No.1 Kitabı yazan Davalı No.1, bu kitap vasıtasıyla bazı hususları kamuoyuna sunmak istediğini kendi ön sözünde vurgulamaktadır. Davalı No.1, bu kitabın fiili bası-mında yer almamış, ancak kitabın Davalı No.2 tarafından basılması için kitabı oluşturan metni, Davacı, kendisi ve eşi dışında birisi olan Davalı No.2'e vermiştir. Fasıl 148 madde 18 maksatları bakımından bu davranış mevzuatın aradığı bir yayımdır (publicat-ion) ve bunu destekleyecek şahadet, Bidayet Mahkemesi huzurunda mevcuttur. Talep takririnde Davacı, Emare No.1 Kitabı Davalı No.1'in yazdığını, Davalı No.2'nin yayınladığını belirtmektedir. Davalı No.1'in Davalı No.2'ye kitabı vermekle yayınlamış olduğu ta-lep takririnde yoktur. Talep takririnde, kitabı oluşturan metni Davalı No.1'in yayınladığı iddiası da yoktur. Fasıl 148 madde 11 altında Davalı No.1 ve 2 (joint tortfeasor), müştereken ve müteselsilen sorumlu konumundadır-lar. Böyle kişiler, aynı dava ile -dava edilebilecekleri gibi, ayrı da dava edilebilirler. Bu konu ile ilgili Gatley paragraf 1006'da şu sözler yer alır:

"....the author of the libel and the proprietor,
editor, printer and publisher of the newspaper
in which it appeared are joint-ly and severally
liable, and the plaintiff can join any or all
of them as co-defendants in one and the same
action. If he brings separate actions, two or
more of the defendants may apply to have the
actions consolidated."

(Zem ve kadihin yazarı -ve bunun yayınlandığı gazetenin
sahibi, editörü, basımcısı ve yayımcısı tümü müştereken
ve müteselsilen sorumludurlar ve Davacı onları Davalı
olarak aynı davada dava edebilir. Davacı bu kişiler
aleyhine ayrı dava açtığı takdirde, 2 veya daha fazla -
Davalı, davaların konsolide edilmesi için müracaat
edebilir.)

Bu nedenlerle, İstinaf Edenin, Davacının Davalı No.1 aleyhine talep takririnde herhangi bir dava sebebi ihtiva etmediğini ve kitabın Davalı No.1 tarafından yayımlandığını gösterecek şa-hadet sunulmadığı iddiaları yersizdir ve 1. istinaf sebebi ret ve iptal edilir.

istinaf sebebi:

Davacı, talep takririnde, 3. paragrafta, Emare No.1 Kitapta zem ve kadih teşkil ettiğini ileri sürdüğü ifadeleri sıralamıştır. Mavi 11 aynen şöyledir:

"-Şöyle ki;
"... Bu utanç verici gizli mesajda isim vermeden
zikredilen "bir grup eski büyükelçi" kim acaba?
Tabii ki İlter Türkmen ve papyonlu şarlatan Yalım
Eralp, (Sayfa 15)
"...papyonlu şarlatan Yalım Eralp ise..."(Sayfa -40)
"...ve papyonlu şarlatan Yalım Eralp..."(Sayfa 43)
"...Annan belgesinin şampiyonları arasında papyonlu şarlatan Yalım Eralp'in ayrı ve özel bir yeri var. Onun neresini anlatsam ki?(Sayfa 53)
"...Karen Fogg bataryasının topçu subaylarından Yalım Eralp .-.."(Sayfa 53)
"...Papyonlu şarlatan iddia ve yalanlarında o kadar ileri gitmişti ki..."(Sayfa 54)
"... ve papyonlu şarlatan Yalım Eralp'in..."(Sayfa 60)"

Davacı, talep takririnde, bu sözlerin, "kendiliğinden ve/veya sade ve/veya doğal anlam itibarı i-le ve/veya kitapta olduğu şekliyle hakaret ve/veya iftira ve/veya zem ve kadih teşkil ettiğini, bu sözlerin "açık ve sarih bir şekilde Davacıya yönelik yazılmış olup, zaman zaman ise bu sözler ve/veya cümleler ve/veya ibareler ve/veya sıfatlar ve/veya ifad-eler ve/veya iddialardan Davalı No.1'in Davacıyı ima ettiğini (innuendo) kolayca" anlaşıldığını ileri sürmüştür.

Davacı, talep takririnde, sadece şikayet ettiği sözlerin yer aldığı cümlelerin kısımlarına yer vermiştir.

Gatley paragraf 1069'da, zem ve k-adih teşkil ettiği iddia edilen pasajın yazılmasının ve hangi sayfada bulunduğunun belirtilmesinin yeterli olduğu, tüm yazı veya mektubun yazılmasının gerekmediği yer almaktadır:

-"1069. Libellous passages only to be set out. If
the plaintiff is suing in respect of certain
libellous passages in an article or letter, he
should not set out the whole article or letter;
it is sufficient to set out the libellous passages
only, provi-ded their meaning be clear and distinct.
But if the meaning of the passages needs clarification
from the context, or if the imputation conveyed by
the libellous passages is materially altered or
qualified by other passages in the article o-r letter,
the plaintiff should specify those other passages
which, as he contends, are the context from which
the natural and ordinary meaning is derived. He
should not plead the whole article or letter. On
the other hand, semble, he cannot pick and ch-oose
between libellous passages which are not in severable
parts of the work. And there may be cases in which
the plaintiff can set out a whole article in the
statement of claim, and rely on the effect it makes
as a whole; in such a case the defendant -would not
be entitled to particulars or which parts of it are
alleged to be defamatory.
If the libellous passages are conta-ined in a
book, the plaintiff should set them out as separate
passages, indicating in each case the page at which
it is to be found."-


Innuendo, zem ve kadih teşkil ettiği ileri sürülen kelimelerin doğal anlamı ile değil de, yayınlanan kişilerde olan özel bilgiler ışığında, zem ve kadih teşkil ettiği durumu kapsar. Davacı, talep takririnde, yukarıda alıntısı yapılan paragrafta innuend-o kelimesini kullanmış olmakla beraber, talep takririnin 4. paragrafının devamında, davasını, kelimelerin doğal ve sade anlamı üzerine kurduğu görülmektedir. Alıntı yapılan paragrafta, innuendo kelimesi, sözlerin, Davacıya atıfta bulunduğunun anlaşılabilec-eği anlamında kullanılmıştır. Ancak bu, zem ve kadih ile ilgili mevzuatta yer olan innuendo olmadığından, talep takririnde şikayet konusu yapılan sözlerin innuendo ihtiva ettiği ile ilgili bir talep bulunduğu kabul edilmez.

Şikayet konusu kelimelerin doğ-al ve sade anlamı ile kullanıldığı iddia edilmesi halinde, bu kelimelerin makul zeka düzeyi bulunan, makul ölçüde genel kültür ve hayat tecrübesine sahip, makul bir vatandaş konumundan incelenmesi gerekir.

Davacının veya Davalının kullanılan kelimelere, -ne anlam verdiği önem arz etmez, yani Davalı bu kelimeleri kullanırken ne söylemek istediği veya Davacı okurken ne anladığına önem atfedilemez. Mahkemenin, şikayet konusu kelimelerin ne anlamda anlaşıldığına karar verirken, kendisini makul zeka düzeyi olan-, makul ölçüde genel kültür ve hayat tecrübesine sahip, makul bir vatandaş yerine koyarak yazıyı okuması ve bu vasıfları taşıyan bir vatandaşın bu kelimeleri ne şekilde anlayacağına bakması gerekir.

Gatley on Libel, 8th edition paragraf 88 ve 93'de bu ko-nu ile ilgili şu sözler yer alır:

"88. The test is whether .. under the circumstances
in which the writing was published, reasonable
men to whom the publication was made would be
likely to understand it in a libellous sense.
The imputatio-n conveyed is not to be determined
by the meaning intended by the man who published
the words, nor is it necessarily determined by
the meaning which those to whom the words were
published in fact attached to them."


--"93. Natural and ordinary meaning. Words are normally
construed in their natural and ordinary meaning, i.e.
in the meaning in which reasonable men of ordinary
intelligence, with the ordinary man's general
knowledge and experience of worldly affairs, -would be
likely to understand them. The natural and ordinary
meaning may also "include any implication or inference
which a reasonable reader guided not by any special
but only by general knowledge and not fettered by
any strict legal rules of co-nstruction would draw
from the words. The words are not to be construed
in a milder sense (mitiori sensu) merely because
th-ey are capable on some forced construction of
being interpreted in an innocent sense."


- Davacının yukarıda sıralanan ifadelerinin, Davacıya karşı zem ve kadih teşkil ettiği Bidayet Mahkemesi tarafından kabul edilmiştir. Bidayet Mahkemesi, kararında, Mavi 63, 64 ve 65'de şöyle demiştir:

"Yukarıda madde ışığında zem ve kadih haksız fiili-nin
oluşabilmesi için dava konusu yazılanların Davacının
şeref ve haysiyetini olumsuz bir şekilde etkilemesi,
rencide etmesi veya Davacıyı küçük düşürmesi veya
gülünç veya nefret edilecek duruma getirmesi veya
Davacının başkaları tarafından sakınılma-sı gereken
bir şahıs olduğunun düşünülmesine sebep olması
gerekir. Davacı açısından zikrolunanların gerçekleşip
gerçekleşmediğini tetkik ederken Mahkemenin kendisini
makul ve sıradan bir vatandaşın yerine koyması ve
böyle bir kişinin dava konusu yaz-ıları okuduğu zaman
ne anladığını veya ne düşündüğünü saptaması gerekir.
Bu noktada önem arzeden husus makul ve sıradan bir
vatandaşın yazılardan ne anlam çıkardığıdır. Bir
diğer anlatımla Davacının veya tanıkların dava
konusu yazılara ne gibi man-a atfettiği ve ne gibi
sonuçlar çıkardığı önemli değildir ve Mahkeme
tarafından dikkate alınmamalıdır. Keza Mahkeme
Emare 1 kitapta yer alan "şarlatan" kelimesinin
doğal anlamları ile Davacı açısından zem ve kadih
teşkil edip etmediğine bakmalıdır-.
................................................
Yani kelimelerin kullanımında normal anlamları
dışında sıradan bir zeka ve bilgiye sahip makul
bir kişinin özel bilgisi haricinde genel bilgi
ve tecrübesi ile çıkaracağı an-lam da kelimenin
doğal anlamı kapsamında kabul edilmelidir.
..............................................
Emare 1 kitapta yer alan "şarlatan" kelimesinin
Davacıya zem ve kadih oluşturup makul bir
vatandaşın bakış açısıyla- değerlendirmeli ve böyle
bir şahısın yazıları ne şekilde anlayıp yorumlayacağı
saptanmalıdır.

"Şarlatan" kelimesinin anlamının sıradan bir
kişinin anlayabileceği şekilde değerlendirdiğim
zaman makul ve sıradan bir kişi içi-n anlamının
başkalarını kandıran ve dolandıran kimse olduğu
hususunda bulgu yaparım.......................
...................................................
Makul ve sıradan bir kişiye göre Emare 1 kitapta
bulunan "p-apyonlu şarlatan" kelimelerinin Davacının
iş ve mevkiisi ile ilgili şöhretini zedeleyici
nitelikte olduğu ve Davacıya karşı rencide edici,
rahatsız ve huzursuz edici olduğu ve Davacıya
yönelik kötü niyetli yazıldığı hususunda bu-lgu
yaparım. Keza Davalı No.1'in yazdığı Emare 1 kitabın
15., 40., 43., 53., 54., ve 60. sayfalarındaki
"papyonlu şarlatan" kelimelerinin Davacıya karşı
zem ve kadih haksız fiilinin oluştuğuna dair bulgu
yaparım"
Kelimele-rin doğal anlamları ile zem ve kadih teşkil ettiğine karar verileceği hallerde, Bidayet Mahkemesinin kendisini makul ve sıradan bir kişi yerine koyarak yazıyı okuması gerektiği, böyle bir kişiye göre "papyonlu şarlatan" kelimelerinin Davacının iş ve mevkis-i ile ilgili şöhretini zedeleyici nitelikte olduğu ve Davacıyı rencide edici, rahatsız edici ve huzursuz edici olduğu doğrultusunda Mahkemenin yaptığı bulgularda hata yoktur.

Yargıtayın görevi, Bidayet Mahkemesinin yerine davayı dinlemiş olsa, ne karar v-ereceğini tespit etmek değil, verilen kararın Bidayet Mahkemesi huzurundaki şahadet ışığında, verilip verilemeyeceğini incelemektir. Şarlatan kelimesi makul ve sıradan bir vatandaş tarafından "insanları kandıran" ve/veya "yalan söyleyen" anlamında anlaşılı-r. Şarlatan kelimesinin bir anlamı da dolandırıcı olmakla birlikte, Emare No.1 Kitap içerisinde, Davacıya dolandırıcı yakıştırması yapıldığının makul bir vatandaş tarafından anlaşılması mümkün değildir. Şarlatan kelimesinin dolandırıcı anlamında da anlaşıl-abileceği bulgusunda, Bidayet Mahkemesi hata yapmıştır. Ancak "insanları kandıran" anlamını kabul etmekle hata yapmış değildir. İstinaf Eden 2. istinaf sebebinde kısmen haklıdır.

istinaf sebebi:

Davalı, davanın dinlenmesi esnasında, Davacıya, Annan
Pla-nı ile Doğu Perinçek'in kitabını tanıtma olarak ibraz etmek istemiş ve Bidayet Mahkemesi bu talebi reddetmiştir. Mavi 48 ve 49'da istinaf konusu direktifi şu şekilde yer almıştır:

"Mahkeme: İbraz edilmek istenen evrak ile ilgili
yapılan beyan, ona veri-len itiraz tetkik ve
tezekkür edildikten sonra, Davalı avukatının bu
evrağın ibrazı ile ilgili yaptığı beyanda talimat
aşamasında bu kitabın davasında ibraz edeceğine
dair beyanlar yapmış olmasına rağmen, bunun illa
ki duruşma aşamasında emare olar-ak ibraz edilebi-
leceğine dair bir karar verilmiş değildir. Bu
duruşma aşamasında Mahkemenin takdirine kalmış
bir husustur. Talimat aşamasında ibraz edilecek
evrakları beyan etmek, onların emare olduğunu
varsaymak kanaatimce mümkün değildir. Emare- ibraz
etmek, duruşmanın seyri safhasında hukuk kuralları
çerçevesinde kurallara tabidir. Ve bu safhada ibraz
edilmek istenen kitabın Davacının istintakı
safhasında Davalı avukatı tarafından ibraz edilmek
istenen bir kitaptır.Kanaatimce bu kuralla-rımız
çerçevesinde doğru değildir. Davacıya Davalı
avukatının istintak aşamasında, Davacı avukatının
itirazı olmasını dikkate alarak bu kitabın gerek
emare, gerekse tanıtma olarak ibrazına izin
verilmez."

"Mahkeme: İbraz edilmek istenen A-nnan Planı ile
ilgili yapılan beyan ve verilen itiraz tetkik ve
tezekkür edildikten sonra 26 Şubat 2003 tarihli
Annan Planı ile ilgili yapılan beyan ve verilen
itiraz tetkik ve tezekkür edildikten sonra bu
dava bir libel davasıdır. Bu iddia edile-n bu
libele konu sözler Annan Planı ve Yalan Makineleri
adlı kitapta yer almaktadır. Bu kitap emare 1
olarak Mahkemenin huzurunda durmaktadır. Kanaatimce
bu safhada yine Davacı tanığı olan Davacıya bu
evrağın Davacı avukatının itirazı olmasına rağ-men
ibraz edilmesine imkan yoktur. Bu nedenle bu
evrağın tanıtma veya emare olarak ibraz edilmesine
Emir verilmez.
Davalı Fuat Bey: Dolayısıyla efendim, bu iki kitabı
açıp, bu iki kitabın içeriği hakkında soru soramam?
Mahkeme: Soramazsınız? "


Da-valının ibraz edilmesini istediği bir evrağı, Davacı Tanığına emare olarak ibraz ettirmeye hakkı yoktur. Bidayet Mahkemesi, Davalının, Davacının, ibraz etmesini talep ettiği kitapları, "Davacı istemedikten sonra, emare yapılamaz" demekle hata yapmış değild-ir. Ancak, Davalı, esasında, gerek Annan Planı, gerekse Doğu Perinçek'in kitabının Davacı tarafından emare yapılmasını talep etmiş değildir. Davalı, Davacıyı müdafaa takriri doğrultusunda istintak edebilmek için, bu kitapların tanıtma olarak ibraz edilmesi-ni talep etmiştir. Mavi 45'de Davalı No.1'in müracaatı, kitabın tanıtma yapılması doğrultusundadır.

Bir evrak emare yapılmadan önce, şahadet veren tanık tarafından evrağın emare yapılmasına engel bulunduğu veya tanık, evrağı emare olarak ibraz etmeyi kab-ul etmediği takdirde, evrağın tanıtma olarak ibraz prosedürü, şahadet veren tanığa, o evrak ile ilgili soru sorulmasına fırsat tanımak için vardır. Aksi takdirde, o tanığa, evrağın emare olmamasından dolayı soru sorulmadan şahadeti bitecek ve evrağın emare- yapılmasından sonra, aynı tanığın tekrar çağrılmasının mümkün olup olmadığı gündeme gelecektir.

Şahadet veren bir tanık, itiraz olmadığı ve başka bir mevzuat engellemediği takdirde, herhangi bir evrağı emare olarak ibraz edebilir. Bir evrak bir tanığın -tasarrufunda olsa da, evrak başkası tarafından hazırlanmış ise, evrağı hazırlayan kişinin istintak edilmesi istenebilir. Bu istintak hakkının kaybedilmemesi için de, istintak etmek isteyen taraf, söz konusu belgenin, belgeyi tasarrufunda bulunan tanık tara-fından emare olarak ibrazına itiraz edebilir. Böyle bir durumda şahadet veren tanığın o belge ile ilgili bildiklerini söylemesine fırsat vermek için, evrak tanıtma yapılır ve tanıtma ile ilgili o tanığa soru sorulur. Daha sonra o evrak emare yapılmazsa, ta-nıtma üzerine verilen şahadet kaale alınmaz. (D 26/84 Y/H 42/84, D.3/99 Y/H 70+71/97)

Her halükarda, daha sonra itiraz edildiği takdirde, emare olarak ibraz edilmesine imkan bulunmayacak bir evrağın, tanıtma olarak dahi ibraz edilmesi mümkün olmayacaktır-. İbrazına itiraz edilen bir evrağın, o davada emare yapılması mümkün değilse, o evrağın tanıtma yapılmasının hiç bir anlamı olmayacaktır; çünkü, ileride evrak emare yapılamayacağından, mahkeme tarafından değerlendirilemeye de tabi tutulamayacaktır.

Huzu-rumuzdaki istinafa konu davada, Davacı, Davalılar aleyhine zem ve kadih davası ikame etmiş, Davalı No.1'in yaptığı bir müdafaa ise, yazdıklarının doğru olduğu (justification) yönünde olmuştur.

Davalı No.1, Davacının şahadeti esnasında, Davacıya Annan Plan-ı ve Doğu Perinçek'in kitabını tanıtma olarak ibraz ettirerek, kitaplar ile ilgili soru sormak istemiştir.

Davalı No.1'in yazdığı ve Davacıya karşı zem ve kadih haksız fiilinin yer aldığı iddia edilen Emare No.1 Kitabın ismi Annan Planı ve Yalan Makinalar-ı'dır. Davalı No.1'in kitabı, Annan Planı hakkında tartışılan hususları konu yapmıştır. Davalı No.1, bu kitabında yazdıklarının doğru olduğuna dair müdafaa takririnde justification müdafaasını ileri sürmüştür. Bu durumda, Davalı No.1'in Annan Planını ihtiv-a eden kitabı tanıtma olarak ibraz etmesine ve bu konuda Davalı No.1'in Davacıya soru sormasına Bidayet Mahkemesinin izin vermemesi hatalı olmuştur. Annan Planı ile ilgili Davacının söylediklerinin doğru olmadığını iddia eden ve bu nedenle Davacıya 'papyon-lu şarlatan' sözlerini kullanan Davalı No.1'in müdafaasının esasını Annan Planı teşkil edeceği için, kitabın tanıtma yapılmasına izin vermemekle Bidayet Mahkemesi hata yapmıştır. Davalı No.1, Davacının, Annan Planını farklı bir şekilde aktardığı nedeniyle-, Davacıya istinaden papyonlu şarlatan kelimelerini kullandığını müdafaa takririnde ve kitabında açıkça ifade etmiştir. Davalı No.1'in, müdafaası bakımından Davacının söylediklerini ve bunların niçin doğru olmadığını ortaya koyması gerekirdi. Bu doğrultuda- şahadet sunulması ve Davacıya soru sorulması için, Annan Planını ihtiva eden kitabı Davalı No.1'in tanıtma olarak ibraz etmek istemesi olağandı. Bidayet Mahkemesinin buna izin vermemesi yanlış olmuştur.

Davalı No.1, Annan Planı dışında Doğu Perinçek'in k-itabını da tanıtma olarak ibraz etmek istemiştir. Doğu Perinçek'in kitabı, sadece yazarın görüşünü içeren bir metindir. Böyle bir kitap içerisinde yer alan hususlar, o hususların doğru olduğu kapsamında, yani justification müdafaası dahilinde değerlendiri-lemez. Kitapta yer alan hususların, kitap vasıtasıyla Mahkemenin bilgisine getirilmesi, bu hususların doğruluğunu göstermez. Bidayet Mahkemesinin, Doğu Perinçek'in kitabının huzurundaki davayı ilgilendirmediği ve emare veya tanıtma olarak ibraz edilemeyece-ği doğrultusundaki bulgusunda hata yoktur. Doğu Perinçek'in kitabının istinafa konu davada emare olarak ibraz edilmesi mümkün değildi. Tanıtma yapılsa da emare yapılamayacak bir evrağa, Mahkemenin kıymet vermesi veya değerlendirmesi mümkün olmayacaktı. Bu -nedenle bu kitabın tanıtma olarak da ibraz edilmesine izin verilmemesinde hata yoktur ve Davalıya bir zarar vermemiştir.

Davalı No.1'in Annan Planını tanıtma olarak ibraz edilmesine Bidayet Mahkemesi tarafından izin verilmemesi, Davalı No.1'in müdafaasını- ne kadar engellemiştir? Annan Planı hakkında Davalı No.1'in iddiaları, Davacının bu Plan ile ilgili halka yanlış bilgi verdiği noktasındadır. Annan Planının Davacının söylediğinden farklı olduğunu ortaya koymak isteyen Davalının, Davacıya Annan Planını na-sıl anladığını ve anlattığını sormasına herhangi bir engel olamaz. Mavi 49'da Bidayet Mahkemesinin, Davalı No.1'e "kitabı açıp ... kitabın içeriği hakkında soru soramayacağı", ifadesi tanıtma yapılmamış olan kitaptan okunup şahadet verilemeyeceği anlamında- kabul edilmelidir. Davalı No.1'in kendisi şahadet vererek ve tanık dinleterek, Annan Planının ibrazını sağlayabileceği gibi, bu Planı kendisi ve tanıkları yorumlayabilirdi. Davacıya ise, istediği konularda Annan Planını nasıl anladığının izahatını, Annan -Planı ile ilgili kitabı tanıtma olarak ibraz etmeden de sorabilirdi. Davalı No.1, Bidayet Mahkemesinin hatalı olarak tanıtma olarak ibrazına izin vermediği Annan Planı ile ilgili Davacıya soru sormayıp, daha sonra kendisi de şahadet sunmayarak, justificati-on müdafaasını ortaya koyamamıştır. Davalı No.1'in müdafaa takririnde ileri sürdüğü şekilde, müdafaasını ortaya koymasına Bidayet Mahkemesinin engel olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Dolayısıyla, Bidayet Mahkemesi yanlış bir şekilde Annan Planının tanı-tma olarak ibrazına izin vermemekle hata yapmış olmasına rağmen, bu hatanın, Davalı No.1'in davasını etkilemesi gerekmediği halde, Davalı No.1'in müdafaası için hiç bir şahadeti Bidayet Mahkemesine sunmadığı ve justification müdafaasını ortaya koymadığı ka-bul edilmelidir.

İstinaf Eden, 3. istinaf sebebinde kısmen haklıdır.

4. istinaf sebebi:

İstinaf Eden/Davalı No.1, Davacının KKTC'de yaşayan insanlar nezdinde rencide olduğuna veya Davacı ile ilgili KKTC'de olumsuz düşünceler edinildiğine dair, ne talep -takririnde iddia yapıldığını, ne de bu doğrultuda şahadet sunulduğunu, Davacının Türkiye kamuoyu nezdindeki saygınlığının dava konusu olmadığını ileri sürerek, Bidayet Mahkemesinin herhangi bir tazminata hükmetmemesi gerektiğini veya ancak sembolik bir taz-minata hükmetmesi gerektiğini, 3000 TL tazminatın fahiş ve yanlış olduğunu ileri sürmüştür. İstinaf Eden/Davalı No.1, Davacı lehine dava masrafına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ifade etmiştir.

Fasıl 148 madde 3 haksız filler için hangi koşullarda çar-e aranabileceğini (relief) izah etmektedir. Bu madde aynen şöyledir:

"The matters in this Law hereinafter enumerated
shall be civil wrongs, and subject to the provisions
of this Law, any person who shall suffer any injury
or damage by reason of any ci-vil wrong committed in
the Colony or within three miles of the coast thereof
measured from low water mark shall be entitled
to recover from the person committing or liable for
such civil wrong the remedies which the Court has
power to grant:
Provid-ed that an act which if repeated would not
tend to establish an adverse claim or which is an
act of which in the circumstances a person of
ordinary sense and temper would not complain shall
not be deemed to be a civil wrong."

"3. Bu -Yasada bundan sonra ele alınan konular haksız
fiil sayılır ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
toprakları içinde veya deniz sularının çekilmiş
haldeyken, bıraktığı en alçak su izinden ölçülmek
üzere, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuri-yeti sahillerinden
üç millik bir mesafeye kadar uzanan deniz sahası
içinde yapılan bir haksız fiil nedeniyle zarara
uğrayan herhangi bir kişi, bu Yasa kurallarına
bağlı olarak, haksız fiil işleyen veya haksız
fiil-den sorumlu olan kişiden, Mahkemenin bahşetmeye
yetkili olduğu mağduriyetini giderici çareler elde
etme hakkına sahiptir.
Ancak, tekrarlanması halinde bir karşıt talep
(adverse claim) oluşturabilecek nitelikte olma-yan
bir fiil veya yapıldığı koşullar altında sıradan
bir sağduyu ve mizaç sahibi bir kişinin şikayet
konusu yapmayacağı bir fiil, haksız fiil sayılmaz."


Bir haksız fiil davası için zararın nerede vukubulduğu önem arz etmez, hak-sız fiilin nerede oluştuğu önem arz eder. Haksız fiil KKTC'de oluşmuş ise, haksız fiil nedeniyle doğan zararın da KKTC'de oluşması şartı madde 3'de yoktur.

KKTC'de yayınlanan bir yazı ve/veya makale ve/veya kitabın KKTC'e dışında görülmesi, İnternet vası-tasıyla yurt dışında da dağılması artık çok kolaylaşmıştır. Zaten, Emare No.1 Kitabın, hem KKTC'de hem de TC'de yayınlandığı talep takririnde ileri sürülmüş, müdafaa takriri paragraf 8'de, Davalı No.1, kitabın Türkiye'de basıldığını kabul etmiştir. Kitabın- TC'de bulunduğu, Davacının şahadetinden sarihtir. Gerek S. Ergün, gerekse öğrencilerinden bir tanesi kitaba ulaşmıştır.

KKTC'de zem ve kadih haksız fiilinin oluştuğuna karar verildikten sonra, hükmedilecek tazminat, KKTC'de oluşan zarar üzerine tespit e-dilmez. KKTC'de yapılan yayım neticesinde Davacının, nerede olursa olsun, düçar olduğu zarar tespit edilerek tazminata hükmedilir.

Zem ve kadih davalarında, zarar ispat edilmez. Hakaretamiz olduğu kabul edilen bir yazı nedeniyle zarar olduğu varsayılır.

-"1320. Damage presumed. In cases of libel or slander
actionable per se, the plaintiff need not prove
actual damage, for "the law presumes that some
damage will flow in the ordinary course of things
from the mere invasion of his absolute right to
r-eputation." "Where disparaging words are spoken
of a person, and either actual injury has flowed
from them or they were spoken of him in the way
of his trade, in contemplation of law damage has
accrued to the person defamed."

(Zarar-ziyan varsayılı-r. Zem ve kadih ... davalarında,
Davacının gerçekten zarara düçar kaldığını ispat
etmesi gerekmez. Hukuk, bir kişinin şöhretine karşı
yapılan bir saldırı neticesinde normal süreç içerisinde
bir zararının oluştuğunu kabul eder. Bir kişi ile
ilgili -küçümseyici sözler sarfedildikten sonra,
gerçekten bu sözler neticesinde zarara uğramışsa veya
o sözler o kişinin mesleği ile ilgili söylenmişse,
hukuk zem ve kadihe uğramış kişi lehine zarar tahakkuk
ettiğini kabul eder.)


Bir kişi ile ilgili ha-karetamiz olduğu kabul edilen sözlerin yayınlanması nedeniyle düçar olunan zararın tespiti için yayının ne kadar yaygın olduğu, kaç kişiye ulaştığı önem arz eder. Bidayet Mahkemesi huzurunda, Emare No. 1 Kitabın kaç kez basıldığı veya kaç tane basıldığı il-e ilgili şahadet sunulmuş değildir. Gerek talep takririnden, gerekse Davacının şahadetinden, Davacının tanınmış bir emekli diplomat ve saygın bir entellektüel olduğu anlaşılmaktadır. CNN'de sık sık KKTC'deki izleyiciler tarafından da, TC'deki halk tarafınd-an da izlenebilmektedir. Emare No.1 Kitabın gerek TC'de, gerekse KKTC'de kaç kişiye ulaştığı ile ilgili Bidayet Mahkemesi huzurunda şahadet yoktur. Sadece Davacı, şahadetinde, Emare No.1 Kitapta yazılanlardan, Sedat Ergün ve bir öğrencisinden haberdar oldu-ğunu söylemiştir. Yazılanlardan kendisinin rahatsız olduğunu, eşi, gazeteci arkadaşları ve öğrencilerinin tepki verdiğini söylemiştir.

Tazminat saptarken, davalının tutum ve davranışları da dikkate alınacak hususlardır. Davalının zem ve kadih içeren- yazının yayınlandığı zamandan, mahkemenin karar tarihine kadar geçen sürecin dikkate alınması gerekir. Tazminat, davalının hislerine olan yaralama, duruşma safhasındaki tedirginlik ve belirsizlik, özür dilenmemiş olması, yazılanların doğru olduğu iddiasın-ın yenilenmesi, davalının kötü niyeti dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. Davalının müdafaa takriri dahil davadaki tutumu, davadan önceki tutumu ve karar verilinceye kadar gösterilecek olan tutumu da dikkate alınmalıdır.

Gatley Para 1327'de bu hu-sus ile ilgili şu sözler yer almıştır:

"Again the conduct of the defendant may be shown
as a matter of aggravation of damages, semble,
both for its direct effect on the plaintiff,
and as an indication of malice, which may
further affect his feeli-ngs. " The jury in
assessing the damages are entitled to look at
the whole conduct of the defendant from the
time when the libel was published down to the
very moment of their verdict. They may take
into their consideration the conduct of the
-defendant before action and after action." "Quite
obviously, the award must include factors for
injury to the feelings, the anxiety and uncertainty
undergone in the litigation, the absence of
apology or the reaffirmation of the truth of the
mat-ters complained of , or the malice of the
defendant."


(Davalının hareketleri, hem Davacı üzerindeki direkt
etkisi, hem de kötü niyetinin göstergesi kapsamında
ve netice itibarıyla davacının duygularını daha da
etkileyici olarak za-rar-ziyanı ağırlaştırıcı etkiler
olarak gösterilebilir. Zarar-ziyan tespit edilirken,
davalının zem ve kadihin yayınlandığı tarihten,
karar tarihine kadar olan tüm hareketlerine
bakılabilir. Davalının dava öncesi ve dava açıldıktan
sonra harek-etleri de tezekkür edilebilir. Hükümde yer
alacak zarar-ziyan miktarı, duygulara olan hasar, dava
sürecinde yaşanan endişe ve belirsizlik, özür dilen-
memesi veya şikayet edilen konuların doğru olduğuna
dair ısrar veya davalının kötü niyeti de tezek-kür
edilerek tespit edilmelidir.)


Huzurundaki şahadet ışığında, Davacı için şarlatan kelimesini kullanan Davalı No.1'in 3000 TL zarar-ziyan ödemesine karar veren Bidayet Mahkemesinin, bu kelimeye dolandırıcı anlamını da yüklemesine rağmen, tazmina-t miktarında hata yaptığına ikna edilmedik. Bu nedenle, bu başlık altındaki istinaf sebebi ret ve iptal edilir.

Dava masrafı takdir etmek, Bidayet Mahkemesinin takdirinde olan bir husustur. Davasını kazanan bir Davacıya, dava masrafı vermekle, Biday-et Mahkemesinin takdir hakkını yanlış kullandığını söylemeye olanak yoktur. Bidayet Mahkemesi masraf ödenmesine emretmekle kalmamış, ayrıca rakam olarak 1500 TL belirlemiştir. Dava masraflarının ne olması gerektiği, Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü'nden hesa-planabilir. Bidayet Mahkemesinin, dava masrafı olarak bir rakam belirlerken, bu tabloyu göz önünde bulundurarak bir rakam belirlediği varsayılır. Bunun böyle olmadığı, rakamın fahiş olduğu hususunda İstinaf Eden herhangi bir şey söylememiş, sadece aleyhine- masraf emri verilmemesi gerektiğini ileri sürmekle yetinmiştir. Bidayet Mahkemesi, Davalı aleyhine dava masrafı takdir etmekle hata yapmamıştır. Rakamın hatalı olduğu iddia edilmediği cihetle, bu konunun incelenmesine gerek yoktur. İstinaf Edenin bu başlı-k altındaki istinaf sebebi de ret ve iptal edilir.

Netice itibarıyla, İstinaf Eden, istinafında başarılı olmamıştır. 2. ve 3. istinaf sebeplerinde kısmen başarılı olması, Bidayet Mahkemesinin kararının bozulmasını getirmemiştir. İstinaf, ret ve iptal edi-lir.

İstinaf masrafları ile ilgili emir verilmez.





Narin F. Şefik Hüseyin Besimoğlu Mehmet Türker
Yargıç Yargıç Yargıç


29 Nisan 2014

















22






Full & Egal Universal Law Academy