Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 4/2003 Dava No 6/2006 Karar Tarihi 20.11.2006
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 4/2003 Dava No 6/2006 Karar Tarihi 20.11.2006
Numara: 4/2003
Dava No: 6/2006
Taraflar: A. Mehmet Gazioğlu & Sons Ltdvd ile Marzek Etiketten, Yetkili vekili Gerhard Neuhuber
Konu: Zamanaşımı - Faturalarda zamanaşımı - Zamanaşımı süresinin hesaplanması.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 20.11.2006

-D.6/06 Yargıtay/Hukuk 4/2003
(Magosa Dava No: 1701/97)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Nevvar Nolan, Gönül Erönen, Şafak Öneri.

İstinaf eden: 1. A. Mehmet Gazioğlu & Sons Ltd., Magosa
2. Ahmet Gazioğlu n/d Ahme-t Mehmet Ali Gazioğlu-
Magosa
(Davalılar)

-ile-

Aleyhine istinaf edilen:Marzek Etiketten, Gesellschaft m.b H.
Yetkili vekili Gerhard Neuhuber,Magosa
(Davacı)

A r a s ı n d -a.

İstinaf edenler namına: Avukat Orhan Z. Bilgehan ve Avukat Tağmaç Bilgehan
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Güneş Menteş.

Gazi Mağusa Kaza Mahkemesi Başkanı Mustafa Güzoğlu ve Kıdemli Yargıç Çetin Veziroğlu'nun 1701/97 sayılı davada 18/11/2002 t-arihinde verdikleri karara karşı Davalılar tarafından yapılan istinaftır.


-------------

H Ü K Ü M


Nevvar Nolan: Bu istinafta Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Gönül Erönen okuyacaktır.

Gönül Erönen: Bu istinafa konu olgular özetle söyledir:-

Aleyhine İstinaf Edilen/Davacı, Avusturya'da kayıtlı içki üretimi, şişeleme, ambalaj işleri ve satışı ile iştigal eden bir şirkettir. Davacı, bu davayı yetkili vekili Gerhard Neuhuber vasıtasıyle ikame etmiş bulunuyor.

İstinaf Eden/Davalılardan, Daval-ı No 1, KKTC şirketler mukayyitliğinde kayıtlı bir şirket olup her türlü içki ve alkollü içki üretimi ve satışı ile iştigal etmektedir. Davalı 2 ise Davalı 1'in hissedar ve/veya ortaklarındandır ve ilgili zamanlarda Davalılar Davacının müşterilerindendi.
-
Davacının iddiasına göre, 7.4.1994 ile 24.3.1995 tarihlerinde iki kez Davalı şirket üretmekte olduğu bira şişelerinde kullanılmak üzere Davacıdan etiket satın aldı. Davacı Davalıya etiket bedellerini ödemesi için (2) yıllık bir süre verdi. 7.04.1994 tarih-li fatura tutarı 352.430ATS; (Avusturya Şilini) 24.03.1995 tarihli fatura tutarı ise 83.120ATS idi. Davalı etiket bedellerine tuta muhtelif tarihlerde birtakım ödemelerde bulunduktan sonra iki faturadan ibaret toplam bakiye 290.140.99 ATS borcu kaldı. Dava-cı bu meblağı ve 24.3.1995 tarihinden itibaren yasal faizini talep etmektedir.

Davalılar tüm bu iddiaları reddetmektedirler ve Davacının alacağı olmadığını fakat alacağı olduğu varsayılsa bile alacağının zamanaşımına uğradığını iddia etmektedirler.

Dav-alılar ayrıca, Davacının taleplerine karşılık dosyaladıkları müdafaa ve mukabil taleplerinde özetle şu hususları ileri sürmektedirler: Davacının vekili konumundaki Gerhard Neuhuber dava ile ilgili zamanlarda Davalı No1'in personeli bulunmakta idi, ancak Da-valı şirketle ilişkisi kesilince Davalılarla arası açıldı. Davalı No.1, Davacıdan daha önceleri Gerhard aracılığı ile etiket satın almakta ve Davacıya ödemeler yapmakta idi. Takriben 1992 ve/veya 1993 yılında Davacıya 500.000 set etiket siparişi verdi anca-k aralarında çıkan anlaşmazlık neticesinde siparişi iptal etti. Bunun üzerine Davalı No 1 etiket ihtiyaçlarını yerli piyasadan tedarik etmeye başladı. Aralarındaki durum düzelince Davalı 1 Davacının elinde bulunan 2.711.000 set etiket satın almak istedi. 1-1 ay taksitlerle ödeme yapmak için Davalının temsilcisi durumunda olan Gerhard ile Davacı arasında bir protokol imzalandı. Bunun üzerine Davacı konu 2.711.000 adet etiketi Davalı 1'e gönderdi. Dava konusu etiketlerin kullanılmaya başlandıktan bir süre sonr-a bozuk olduklarını tesbit eden Gerhard bu sorunu Davacı ile halletmek için çeşitli temaslarda bulundu. Bu arada Davalı, Gerhard'ın talimatıyla peyder pey etiketler için yapılan ödemeleri durdurdu ve takriben 1994 yılı sonlarında Davacıya bir yazı gönderer-ek sorunu çözmek üzere Davacıyı Kıbrıs'a davet etti. Ayrıca bozuk etiketler yerine 500.000 adet yeni etiket getirmelerini talep etti. Takriben 1995 yılında kağıt üreticisi firmanın temsilcisi ile Davacının temsilcileri Kıbrıs'a gelerek Davalı ile temasta -bulundular, etiketlerin bozuk olduğunu kabul ve tesbit ettiler. Etiketlerdeki bozukluğun giderilmesi için yapılan çalışmalar da sonuç vermeyince Davacı bozuk etiketler yerine yeni etiketler göndermeyi kabul etti.Ancak bu vaadini de yerine getirmedi.

Daval-ılar yukarıda özetlenen iddiaları ışığında Davacının bozuk etiketler için Davalı No 1'den almış olduğu 150.000ATS'yi iade etmekten imtina ettiğini, bu etiketler için Davalı 1'in vergi harç ve nakliye ödediği için zarar ziyana uğradığını belirterek mukabil -dava yoluyla 150.000 ATS'nin iadesini, 50.000 ATS zarar-ziyan ile bunların faizlerini talep etmektedirler.

Davacı dosyaladığı müdafaaya cevap ve mukabil davaya müdafaa takririnde, taraflar arasındaki ilişkinin 1995 sonu ve 1996 yılı başlarına kadar devam- ettiğini, talep ve iddialarında ısrar ettiğini, bu nedenle talebinin zaman aşımına uğramadığını, mukabil davada yer alan Davalıların iddialarını kabul etmediğini, Davalılara herhangi bir borcu olmadığını beyanla mukabil davanın iptali ile talep takriri do-ğrultusunda hüküm talep etmiştir.

Davanın duruşması sırasında Davacının bir temsilcisi şahadet vermiş ve ayrıca lehine bir de tanık dinletmiştir. Davalılar tarafından ise Davalı 1 şahadet vermiş ve 2 de tanık dinletmiştir. İbraz edilen 28 adet emare olmu-ştur.

Sunulan şahadeti esaslı bir incelemeye tabi tutan Bidayet Mahkemesi, Davacının Davalı 1 aleyhine davasını ispatladığını ve 213.290.99 ATS alacağı olduğunu, keza Davalı 1'in Davacı aleyhine olan mukabil davasında ise Davalı 1'in Davacıdan 13.494 ATS -alacağı olduğu hususunu ispat ettiği bulgusuna vararak, Davacı lehine ve Davalı 1 aleyhine olmak üzere 213,290.99 ATS'nin tediyesine; 213,290.99 ATS üzerinden 24.3.1995 tarihinden tüm tediyesine değin yasal faiz ödenmesine hüküm vermiştir. Mukabil davada i-se Davalı No 1 lehine Davacı aleyhine olmak üzere 13.494 ATS'nin tediyesine; 13.494 ATS üzerinden 17.5.1994 tarihinden tüm tediyesine değin yasal faiz ödenmesine, hüküm vermiştir.

Bidayet Mahkemesi, Davacının Davalı 2 aleyhine olan davasını ise red ve ipt-al etmiştir.

Davalılar, Davalı 1 aleyhine verilen karardan istinaf etmiştir.Davalıların istinaf sebebleri 3 başlık altında özetlenebilir:
Bidayet Mahkemesi dava layihalarında yer almayan iddia ve/veya olguları ve/veya şahadeti dikkate alarak Davacı lehin-e ve Davalı 1 aleyhine hüküm vermekle hata etmiştir.
Bidayet Mahkemesi Davacı tanıklarının şahadeti temel konularda büyük çelişkiler içerdiği halde bu çelişkileri dikkate almadan ve ihtimaller dengesini Davalı taraf lehine kullanması gerektiği halde bunu y-apmayarak ve varmış olduğu görüş ve bulguları şahadete uygun olmadığı halde Davacı lehine ve Davalı 1 aleyhine hüküm vermekle hata etmiştir.
Bidayet Mahkemesi zaman aşımına ilişkin yasa maddesini ve veya ilgili maddede yer alan "absent" sözünü yanlış yorum-lamıştır ve/veya müruru zaman bir gerçek olduğu halde Mahkemece dikkate alınmamakla veya Mahkeme bu konu üzerinde gereğince ve yeterince durmamakla ve/veya konuyu geçiştirmiş olması nedeni ile Davacının talebinin zamanaşımına uğramadığı hususunda bulguya v-armakla hata etmiştir.

İstinaf Edenin avukatı istinafın duruşması sırasında öncelikle Bidayet Mahkemesinin Davacının talebinin zaman aşımına uğramadığı hususundaki bulgusuna değinmiştir (3.cü istinaf başlığı). Bu konuda zamanaşımı prensibinin tarihçesine -de girerek detaylı bir şekilde Mahkemeye hitapta bulunmuştur.

Özetle, İstinaf Edenin avukatının iddiasına göre Bidayet Mahkemesi Fasıl 15'in 8. maddesini hatalı yorumlayıp uygulamıştır, ve Davacının tüm talepleri zamanaşımına uğramıştır.

Diğer istinaf ba-şlıklarına da özetle değinen İstinaf Edenin avukatı, Bidayet Mahkemesinin vermiş olduğu kararda Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü çerçevesinde dava layihalarına sadık kalmayarak layihalarda yer almayan bazı iddia ve olguları varmış gibi kabul ederek bu şekil-de davayı işittiğini, şahadet dinlediğini ve bulgular yaptığını iddia etmiştir.

Aleyhine İstinaf Edilen ise bu argümanlara verdiği cevapta özetle, 1., 2. ve 3. istinaf başlıkları altındaki hususlarda Bidayet Mahkemesinin varmış olduğu bulgularda hata yap-madığını, keza Davacının davasını ispat ettiği cihetle Mahkemenin bu sonuca vardığını beyan etmiştir.

3. başlık altındaki istinaf sebebine konu teşkil eden zaman aşımı konusu işbu istinafın akibetini de belirleyeceği cihetle ilk önce bu başlık altındaki -yakınmayı ele almayı uygun bulmaktayız.

Bidayet Mahkemesinin zaman aşımına ilişkin bulgusu aynen şöyle ifade edilmiştir:
"Davacı ile davalılar arasındaki ilişkinin bir eşya satışı olduğu bulgumuz karşısında bu tür eşya satışının Fasıl 15 md 3(1) gereğinc-e 2 yıllık zaman aşımına tabi olması gerekir. Ne varki Fasıl 15 madde 8 ışığında, davacının KKTC dışında bulunduğu dikkate alınarak zaman aşımı hesaplanırken bu sürenin zaman aşımı süresi dışında bırakılması gerekir. Davacının sürekli yurt dışında olduğu m-alum cihetle, davacı aleyhine herhangi bir zaman aşımı süresi işlenmemiştir. Bu nedenle davalıların zaman aşımı iddialarını reddederiz."

Fasıl 15 madde 3(1)(f)'e göre Davacının dava konusu eşya satımı ile igili dava hakkının doğduğu tarihten itibaren iki -yıl geçmesi halinde, satılan ve teslim edilen etiketlerle ilgili alacak hakkı zaman aşımına uğramakta ve Davacı hakkını yitirmektedir.

İstinaf Edenlere göre,bu sürenin geçip geçmediğinin hesaplanmasında davanın 5.11.1997 tarihinde açıldığı dikkate alındı-ğında, 1.ci faturanın zaman aşımı süresi 8.11.1996 tarihinde, 24.3.1995 tarihli 2.ci faturanın ise 24.3.1997 tarihinde dolmaktadır. Bu nedenle İstinaf Edenler Davacının her 2 talebinin de zamanaşımına uğradığını iddia etmektedirler.

Aleyhine İstinaf Edile-ne göre ise, Bidayet Mahkemesi Fasıl 15 madde 8'i doğru yorumlamıştır. Davacının yurt dışında bulunduğu ve Kıbrıs'tan gaybubet ettiği zamanlarda, zaman aşımı süresi çalışmadığı cihetle her iki fatura ile ilgili alacak hakları zaman aşımına uğramamıştır ve -Bidayet Mahkemesinin bu konudaki kararı hatalı değildir.

Fasıl 15 madde 3(1)(F)aynen şöyledir:
"Dava hakkında tahakkuk ettiği tarihten itibaren iki yıl geçmesi üzerine satılan ve teslim edilen eşyalar dükkan faturası, otel faturası yukarıdaki(d)bendinde s-özü edilen defter hesabı, yapılan iş ve hizmet ve sanatkâr, işçi ve müstahdem gündelikleri için o konularda veya onlarla ilgili olarak dava açılamaz."

Fasıl 15 madde 8 aynen şöyledir:
"zaman aşımı süresi hesaplanırken, zaman aşımı süresine tabi bir kişini-n on sekiz yaşından küçük olduğu veya akli dengesi bozuk olduğu veya kendi işlerini idare etmek veya yönetmekten men edildiği veya Kıbrıs'tan gaybubet ettiği herhangi bir zaman, zaman aşımı süresinin dışında bırakılır."

Emare 25 sözleşme aynen şöyledir:
"-MARZEK ETİKETLERİ"
FAMAGUSTA
Ottakring Lisans-Biracılık
Bay Neuhuber eliyle
29 Levent Cad. Magosa KKTC
MERSİN10- TÜRKİYE
Traiskirchen, 30.03.94 SİPARİŞ ONAYI

"Ottakringen Gold Fassl Vienna Lager" ile ilgili olarak, Bay Neuhuber magosa ile Bay Müh.-Chvojka Marzek Etiketleri ile bugün yaptığımız telefon görüşmesini teyit ederiz. Konu 2,711.000 adet çift (ön ve arka etiketler)takımıdır. Mal 1.4.94 günü (6 palet, toplam ağırlık 2.670 kg) sevke hazırdır.

Sevkiyat: fabrikadan, gümrüksüz

Ödeme: Toplam Mi-ktar 352.430, ATS(130,-her 1.000 takım)
11 taksit beheri 30.000.-ATS, son taksit 22.430 -ATS
1. taksit sevkiyattan 30 gün sonra diğerleri aylık

Selamlarımızla

İmzaYukarıdaki beyanat ile mutabıkız
Marzek Etiketleri GmbHSelamlarımızla
Müh.Wolggang- Chvojkaimza
DirektörA.M.GAZİOĞLU &SONS lTD
M a g o s a
Magosa, 31.03.1994"

Bidayet Mahkemesi zamanaşımı hususundaki görüşlerini Y/H 14/89,(D 35/89) sayılı davadaki karara dayandırmıştır. Mahkeme, alıntısını verdiği ka-rarın 6.ve 7. sayfalarında yer alan hususlara değinerek zamanaşımı süresinin sadece ayni yasanın 6.,7.ve 8.maddelerinde belirtilen alacağın kabulü (acknowledgment) hile, hata veya akli dengesi bozuk hususların var olması halinde, durabileceğine değinmiştir-. Bu kararın bir yerinde şöyle denmektedir :-
"İngiltere'de, dava sebebi doğduktan sonra yasa ile gösterilen istisnalar dışında, zamanaşımı ile ilgili süre kesilmemek üzere işlemeye başlar. İngiltere'de yürürlükte olan Limitation Act 1939 bizim Fasıl 15'd-e bulunan 8. madde gibi bir madde içermemektedir. -Limitation of Actions by Preston and Newson's 3rd Ed.s.7'de İngiltere'de zamanaşımı işlemeye başladıktan sonra kesilmemesi yasa yokluğuna bağlanmaktadır. Diğer bir ifade şekliyle, yasal provizyon varsa, zamanaşımı süresi yasaca belirlenen durumlarda durur -......................
-
Kanımızca yukarıya metni çıkarılan Fasıl 15'in 8. maddesi orada belirlenen durumların sözkonusu olması halinde, zamanaşımının işlerliğini durdutur. Esasen yine yukarıya çıkarılan M. Zekâ Beyin hükmünden alınan alıntı bu konuda açıktır. Önemine binaen hükü-mdeki ilgili kısmı ayrı olarak aktarmayı uygun gördük.

'...Once the cause of action has accured the period of limitation starts to run and it appears that nothing can interrupt or suspend the operation of the statute in question save acknowledgment, fraud- and mistake, disability and unsoundness of mind as provided in section 6, 7 and 8 of the Limitation Law.' "

"The Mejelle" adlı eserin C.R. Tyser,B.A.L.,D.G. Demetriades,ve Ismail Haqqi Effendi tarafından tercüme edilmiş şekliyle (1901), 1663. paragrafınd-a, sayfa 270'de şöyle denmektedir:
"In this chapter is considered,that is to say,the lapse of time which prevents the hearing of actions,is the lapse of time which has taken place without excuse alone.
On then other hand consideration is not given to ti-me which passes,in consequence of one of the excuses allowed by Sher' Law.
Such as a person being an infant,or madman or person of unsound mind, whether the plaintiff has a guardian or not,or a person being in a foreingn country a long way off (müddet sefe-r) or his opponent being a person in power............
Therefore, the beginning of the time which elapses is considered to be from the removal of the excuse.

Bu madde tercüme edildi-ğinde karşımıza şu tanım çıkmaktadır: davaların dinlenmesini engelleyen zamanaşımı süresi sadece mazaret olmaksızın geçen zamandır. Bu "mazeretin" ne olabileceği ise maddedin "Such as" le başlayan cümlesinin devamında görülmektedir.

www.dictionary.com -websitesinden "absent" kelmesi:-
Not present; missing: absent friends; absent parents.
Not existent; lacking: a country in which morality is absent.
Exhibiting or feeling inattentiveness: an absent nod.
olarak çevirilmiş ve tarihçesini şöyle açıklamıştı-r :
"-[Middle English, from Old French, from Latin absns, absent- present participle of abesse, to be away : ab-, away; see ab-1 + esse, to be; see es- in Indo-European Roots.]"-
Başka bir anlatımla "absent" kelimesi yani "eksik olma" veya "ayrı kalma"("to be away") herzaman bir yerde bulunan kişinin bir müddet orada olmaması anlamını taşımaktadır.

Ayni web sitesinde "To excuse", yani "mazeret kabul etme" fiili ise"-To give permission to leave; release" olarak yorumlanmaktadır. "An excuse" ad olarak kullanıldığı hallerde ise:"A note explaining an absence" olarak geçmektedir.
-(underlines supplied)
-
Görülebileceği gibi bu şekilde yorumlanan "excuse" (mazeret) kelimesinin İstinaf Edenin avukatı tarafından belirtildiği şekil ve gerekçelerle "absent" olarak da ifade edilip yorumlanmış olabileceği muhtemel ve doğal olduğu sonucunu çıkarmaktayız.

-Ayni şekilde, Kıbrısta 20. yüzyıl başlarında uygulanmakta olan Şeriat Kanunu ve Mecellenin Kıbrıs'ta yaşamayan yabancılara, yani Kıbrıslı olmayan kişilere Kıbrıs'ta yaşayanlardan daha fazla bir hak vermediği bir tarafa, o zamanki yasa koyucu tarafından Kıb-rıs dışında ikamet edip yaşayan kişi veya yabancıları yurt dışında oldukları sürece zamanaşımı kısıtlamalarından muaf tutulabileceği düşüncesini de en basit kabul edilebilir tabir ile, mantık dışı buluyoruz. Çünkü yabancıların yurt dışında yaşayan ve yurt -dışında çalışanlar olarak zaten adaya gelmeleri beklenen bir olay olamazdı. Günümüzde de ilgili maddenin Bidayet Mahkemesince belirtilen şekilde kaale alınması ve yorumlanması adaletin tecellisi açısından Davalı 1'e bir haksızlık yaratmış olacaktır.

Yasan-ın ilgili maddesi, sadece Kıbrıs'ta yaşayan fakat yurtdışına gidip orada geçici olarak bulunmak zorunda olan kişilerin yurtdışında kaldığı süreyi, zamanaşımı açısından, hesaba katmamaktadır. Dolayısıyle, huzurumuzdaki meselede, yasanın dava açma hakkının y-itirilmemesi hususunda koyduğu kurallar, yurt dışında yerleşik ve çalışan Davacıyı kapsamamaktadır.

Belirtmek gerekir ki, yukarıda alıntısı verilen mesele ile işbu istinafa konu meselede en önemli fark, Yargıtay/ Hukuk 14/89 sayılı davada Davacının Kıbrı-sta yerleşik ancak çalışmak maksadıyla Libya'ya gitmiş olan bir kişi olmasıdır. Y/H 14/89 sayılı dava böyle bir kişinin yurt dışında geçirdiği zamanın alacağı açısından müruru zamana uğrayıp uğramadığı ile ilgilidir. Halbuki bu istinafta ise Aleyhine İstin-af Edilen Davacı Kıbrıs'ta yerleşmemiştir.

Bidayet Mahkemesinin bu konudaki bulgusunu bir an doğru olarak kabul edecek olursak, gerek yasanın yapıldığı ilgili dönemde gerekse günümüzde yurt dışında yerleşmiş herhangi bir şahsın veya şirket, alacaklarının- hiçbir zaman "zaman aşımına" uğramayacağı, ve bu gibi kişilerin dilediği zaman, 20-30-40 yıl geçse dahi, dava haklarını yitirmeyecekleri anlamı çıkmaktadır ki bu husus hukuken ve mantıken yasa koyucunun amacı olamazdı görüşündeyiz.

Dava sebebi doğduktan -sonra taraflar arasında ödenmesi için ek sürenin tanınmış olması zamanaşımı süresini durdurmamaktadır. Belirtmek gerekir ki sözlü olarak yapılan herhangi bir ek süre tanımı ancak dava sebebinin doğmasına engel teşkil eder. Ancak dava sebebi doğduktan ve za-manaşımı süresi çalışmaya başladıktan sonra zamanaşımı süresinin çalışmasına ve devamına engel teşkil etmez. (Bu konu ile ilgili bak ayrıca Papa Ioannis Zagraphakis v. Eftychia Agathocleous C.L.R.Vol. XX Part I sayfa 31 Baş Hakim M. Zekâ)

Yukarıdakiler-den anlaşılacağı üzere zamanaşımı ile ilgili iki yılın başlangıç tarihi dava sebebinin doğduğu tarihe bağlanmaktadır.

Bu durumda Davacının dava sebebinin doğduğu tarihin tesbiti önem arz etmektedir. 3. istinaf sebebi başlığı altındaki istinaf sebebi ile -ilgili yukarıdaki görüşlerimizi bu davadaki olgulara uygularken, önce Davacının dava hakkının doğduğu tarihin Bidayet Mahkemesinin vermiş olduğu karardan anlaşılıp anlaşılmadığı hususuna bakma gereğini duymaktayız.

Bu konuda layihalar ve şahadet ne demekt-edir?

İlgili talep takririnde hernekadar da 7.4.1994 tarihli ve 24.3.1995 tarihli faturalardan bahsedilmişse de bu faturalar Emare olarak Mahkemeye ibraz edilmemiştir. Talep takririnde taksitle ödeme hususu belirtilmekle beraber, bu konuda Bidayet Mahkem-esi huzurunda somut delil olarak Emare 23 ve Emare 25 anlaşma veya protokol vardır. Emare 25, Emare 23'ün teyididir ve dava konusu meblağın 11 taksitle ödenmesi hususunda anlaşma olduğunu göstermektedir ve bu konuda bu emareleri destekler nitelikte olan şa-hadet sadece Davacı tanığı Kaufmann'ın sunmuş olduğu şahadettir.

Ancak, Kaufman'ın bu konuda da en son ödemenin 2.ci fatura tarihi olan 24.3.1995 tarihinde yapıldığı ve "10 ay içerisinde Şubat 1996 da ödeme taksidi bitti" konusunda şahadeti ise Mahkemec-e, Kıbrıs'a gelen Kaufman ile Gelder'in masrafları ve beraberlerinde getirdikleri 500,000 adet fazladan etiketin ederi olduğuna ilişkin meblağ hakkında olduğu bulgusu ışığında, 83,120ATS rakamın Emare 25 protokol kapsamında olmadığını görmekteyiz. Kaldı ki-, Bidayet Mahkemesi nezdindeki tüm şahadeti incelediğimiz sırada gördüğümüz gibi, Davacı bu rakamla ilgili doyurucu şahadet sunmadığı bir tarafa, Gerhard Neuhuber'in şahadetinde Davalıların Davacıya yapılan ödemelerin listesini sıralarken 83,120ATS meblağı-n 24.3.1995 tarihinde ödendiği konusunda da şahadeti vardır.

Bidayet Mahkemesinin kararı incelendiğinde Davacının alacağının tam olarak ne zaman muaccel olduğu hususunda açıkca ifade edilen herhangi bir bulgusu olmadığını görmekteyiz.

Davacının alacağ-ının ne zaman doğduğu hususunda Mahkemenin bulgusu olmaması bir eksiklik olmakla beraber adaletin tecellisi açısından davanın zaman aşımına uğrayıp uğramadığını değerlendirmeye çalışırken bu konuda Mahkemenin görüşü ile ilgili bize ışık tutabilecek diğer b-ulgularına bakmakta fayda görmekteyiz. Kararının ilk başlarında Bidayet Mahkemesinin şöyle bir bulgusu bulunmaktadır:-

" Taraflar arasında 1992 yılından başlayan bir iş ilişkisi sonucu en son Mayıs 1994'de 2,711,000 adet 352,480 ATS'lik etiket alış-veriş -olduğu bunun sonucu olarak Davacının bu etiketleri Davalılara gönderdiği, bunların aylık taksitlerle ödeneceği, bunun (5) taksidinin ödendiğ-i mütebaki meblağın ise ödenmediği ihtilaf konusu değildir. Ancak bu konuda mütebaki meblağın miktarı üzerinde bir -ihtilaf olduğu görülmektedir."

Dava, Davacı tarafından 5 Kasım 1997 de açılmıştır.

Taraflar aralarındaki dava konusu mal alım satımı ödemelerinin 30.3.1994 deki anlaşma ile taksitle ödenmesini kararlaştırdıklarını kabul etmektedirler. (Emare 25) Bu duru-m emare protokolda görüldüğüne göre 2,711.000 set etiket için belirtilen 352.430.ATS satış bedeli taksitlerle ödenecekti.

Talep takririnde belirtilen ödeme miktarları Emare 25'e göre ödenmiştir. 1. fatura 7.4.1994 tarihli olup emare 25'de belirtilen 352,4-30 Avusturya şilingi için olduğunu kabul etmek mümkündür. Ancak Davacının davadaki talebi Emare 25'e değil, faturaya dayandığına göre bu faturanın herhangi bir kanıtı Mahkeme huzurunda bulunmamakta idi. Dolayısıyle, talep takririnde belirtilen dava sebebin-e sadık kalınması halinde, Davacının dava konusu talebinin sırf bu nedenle de daha ileri gidemiyeceğinin düşünülmesi gerekirdi. Bu husus spesifik olarak ne ihtilaf konusu ne de istinaf konusu yapıldığı cihetle adaletin tecellisi açısından bu gözlemimizle i-lgili daha fazla birşey söylemeyi uygun görmemekteyiz.

30.3.1994 tarihli protokolün kapsadığı etiketler 2,711.000 adet çift (ön ve arka etiketler) takımı ve 352.430, ATS içindir. 2.inci fatura ise 24.3.1995 tarihli olup 83.120 Avusturya şilingi(ATS)(t-oplamı 435.550ATS),idi. 24.3.1995 tarihli fatura üzerindeki rakamın sadece 6240ATS kısmı 48,000 set ek etiketin bedeli için idi. Yukarıda değindiğimiz gibi, 24.3.1995 tarihli olduğu iddia edilen fatura, Emare 25 protokol kapsamında olan bir alacak değildir-. Nitekim, bu husus Gerhard Neuhuber'in şahadetiyle de desteklenmektedir.

Bu hususta Bidayet Mahkemesinin görüş ve bulgusu şöyledir:
" Gerhard Davacı vekili olarak sorgusu sırasında 24/3/1995 tarihli ve karşılığı 83,120 ATS'nın etiket bedeli üzerinde hiç- durmadı. Çapraz sorgu sırasında ise bu rakamın Kıbrıs'a gelen Kaufman ile Gelder'in masrafları ve beraberlerinde getirdikleri 500,000 adet fazladan etiketin ederi olduğunu söyledi.
Kanaatimiz odur ki, talep takririnin bu biçimiyle Davacının, anılan kişile-rin masraflarını talep etmesi mümkün değildir. Çünkü talep takririnde sadece etiket ederi olduğundan bahsedilmektedir. Kaufman beraberlerinde getirdikleri etiketlerin 48,000 set olduğunu ve ederinin 6240ATS olduğunu belirtmektedir. Kaufman'ın beraberinde b-ir miktar etiket getirdiği ihtilafsızdır.Bu durumda Kaufman'ın bu yöndeki iddiasını makul addederiz ve aksine de şahadet olmadığı da hesaba katılınca beraberinde getirdiği etiketlerin ederinin 6240ATS olduğu sonucuna ulaşırız."

Sunulan şahadette, taksitle-rin ödenme şekli ve zamanı emare 25'de açıkca yer almaktadır. Emare 25'de 7.4.1994 tarihli faturaya konu olduğu ileri sürülen 352.430ATS'nin ilk taksit sevkiyattan 30 gün sonra ödenecekti ve diğerleri her ay ayni şekilde taksitlerle ödenmeye devam edilece-kti.

Şahadet, taraflar arasında etiketlerin bozuk olması nedeniyle çıkan ihtilafların ve bunlarla ilgili müzakere sürecinin geriye kalan meblağın ödenmesi için, tarafların da varlığını kabul ettiği Emare 25'de belirtilen sürenin uzamasına veya değişmesine- neden teşkil ettiğini, göstermemektedir. Mahkeme kararının bir yerinde şöyle demiştir:
"Bu arada Davalılar etiketlerle ilgili yaptıkları taksit ödemelerini en son yaptıkları 8.11.1994 tarihli ödemeden sonra durdurdular. Bu davranışlarıyla Davalıların anı-lan etiketleri reddettikleri anlamı çıktığı bir an düşünülebilir. Ne var ki, Davacı ile Davalılar arasındaki müzakere süreci Davalıların taksit ödemeyi durdurma eylemleriyle kesintiye uğramış değildir.Emare 8'den 18'e kadar tüm yazışmalar bunu göstermekted-ir.".....(Mavi 191-192)

Mahkeme, taraflar arasındaki iş ilişkisi nedeniyle alış verişlerinin en son Mayıs 1994'de dava konusu faturalar tahtında olduğunu kabul etmektedir. Keza, konu etiketlerin Davalılara Mayıs 1994 de teslim edildiği de kabul edilmekted-ir.

Görüleceği üzere, ilk taksit, etiketlerin Mayıs 1994 de teslim edilmesinden sonra 3 Haziran 1994 de ödenmiştir. Emare 25'e uygun olarak da 8 Kasım 1994 tarihine kadar, 4 taksit daha ödenmiştir. Geriye kalan 6 taksit ise ödenmemiştir.

Dolayısıyle, önc-e ödenen taksitlerin dışında geriye kalan 6 taksitin sonuncusunun en geç takriben 3-8 Mayıs 1995 tarihleri arasında ödenmesi gerekmekte idi. Mütebaki borcun en geç 3-8 Mayıs 1995 tarihleri arasında muaccel hale geldiği görülmektedir. Davacının dava açma ha-kkının, ödenmesi gereken en son taksitten itibaren başlayacağını kabul etsek bile, Davacının dava konusu meblağ için dava açma hakkının bu tarihte başlaması gerektiği sonucuna varırız. Bu noktadan hareketle Bidayet Mahkemesi huzurunda konu borç ile ilgili -bulunan şahadet çerçevesinde 3-8 Mayıs 1995 tarihleri arasında muaccel olmuş 207,050.00 ATS ile ilgili alacağının bu tarihten itibaren 2.ci yılın sonunda ve en geç 8 mayıs 1997 tarihinde zaman aşımına uğrayacağının kabul edilmesi gerekir. Davacının davasın-ı 5 Kasım, 1997 tarihinde açtığını da dikkate aldığımızda Fasıl 15 madde 3 (1)(f)'ye göre Davacı dava konusu alacak ile ilgili haklarını Mayıs 1997 tarihinden sonra yitirmiştir.

Keza Mahkemenin kararının hiç bir yerinde ödeme şekli ile ilgili bir sürenin -Davacı tarafından tanınmadığı veya verilmediği, hatta değiştirildiği konusunda herhangi bir görüşü veya bulgusu yoktur. Zamanaşımı ile ilgili bulgusunu ise iki yıllık sürenin Davacının KKTC dışında bulunması nedeniyle işlemediğine dayandırmaktadır. Yukarıd-a serdettiğimiz görüşler neticesinde bu konudaki bulgusunun da hatalı olduğu anlaşılmaktadır.

Tüm bu hususları dikkate aldıktan sonra yukarıda serdettiğimiz görüşlerden anlaşılacağı gibi Davacının dava konusu alacakları Fasıl 15'in 3(1)(f)ye göre iki yı-llık zaman aşımı süresine tabi bir alacaktır.

Zamanaşımının tesbitinde, huzurunda bulunan şahadetle Davacının dava hakkının doğduğu ve yitirildiği tarihlerle ilgili olarak Bidayet Mahkemesinin varması gereken sonuç bu idi. Nitekim, Davacının talepleri za-manaşımına uğramıştır.

Netice itibarıyle, İstinaf Eden, 3. başlık altındaki istinaf sebebinde başarılı olmuştur.

Bu görüşe varmamız neticesinde daha fazla ileri giderek diğer istinaf başlıklarıyla ilgili bir inceleme yapmamız, tamamen akademik kalacağı -cihetle diğer istinaf sebebleriyle ilgili bu safhada herhangibir görüş beyan etmeyi uygun bulmamaktayız.

Neticede yapılan istinaf kabul edilir ve Bidayet Mahkemesinin 18.11.2002 tarihinde Davacı leyhine Davalı 1. aleyhine, masraflar da dahil, vermiş olduğ-u karar iptal edilir.

İşbu istinaf masrafları Mahkeme Mukayyitliğince tesbit edildikten sonra Aleyhine İstinaf Edilen/Davacı tarafından İstinaf Edenlere ödenecektir.



Nevvar Nolan Gönül Erönen Şafak Öneri
Yargıç - Yargıç Yargıç




20 Kasım, 2006


-


17



-


Full & Egal Universal Law Academy