Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 40/2010 Dava No 18/2011 Karar Tarihi 30.06.2011
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 40/2010 Dava No 18/2011 Karar Tarihi 30.06.2011
Numara: 40/2010
Dava No: 18/2011
Taraflar: Arun Ltd. ile Arsın Un Sanayi Ltd. arasında
Konu: Ara emri - Geçici ara emri - Geçici ara emri verilmesine ilişkin prensipler - Ara emri istidalarında istisnai durumlar haricinde davanın esasına girilmemesi gereği. Masraf emri - Mahkemelerin masraflar konusundaki geniş takdir yetkisi.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 30.06.2011

-D.18/2011
Yargıtay/Hukuk 40/2010
(Lefkoşa Dava No: 6326/2009)


YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.


Mahkeme Heyeti: Narin F. Şefik,Hüseyin Besimoğlu,Ahmet Kalkan.


İstinaf eden: Arun Ltd., Lefkoşa
(Davacı)


-ile-


Aleyhine istinaf edilen-: Arsın Un Sanayi Ltd., Lefkoşa
(Davalı)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına : Avukat Serhan Çınar

Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Hasan Esendağlı


Lefkoşa Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Düriye Elkıran'ın 6326/2009 sayılı d-avada 9.4.2010 tarihinde verdiği karara karşı Davacı tarafından yapılan istinaftır.


------------------


K A R A R


Narin F. Şefik: Bu istinafta Sayın Yargıç Hüseyin Besimoğlu ve Sayın Yargıç Ahmet Kalkan'ın yazdıkları kararları daha öncede-n okuma fırsatı buldum. Sayın Yargıç Hüseyin Besimoğlu'nun vermiş olduğu karar ve varmış olduğu sonuca katılırım.

Hüseyin Besimoğlu: İstinaf Eden Müstedi, 4.1.2010 tarihli istida gereğince 7.1.2010 tarihinde Aleyhine İstinaf Edilen Müstedaaleyh aleyhin-e geçici olarak verilen ara emrinin 9.4.2010 tarihinde iptal edilmesi üzerine bu istinafı dosyaladı.

İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

İstinaf Eden Müstedi, Lefkoşa Kaza Mahkemesinde 6326/09 sayılı davada 4.1.2010 tarihinde tek taraflı bir istida dosyalayarak- Mahkemeden aşağıdaki şekilde taleplerde bulundu.

Davalının, Davacıya ait ARUN Markasını ve/veya ARUN markasına benzer mahiyette bir ismi herhangi bir şekilde kullanmaktan, men edilmesi ve Davalının ARUN Markası ve/veya benzer mahiyette aldatıcı bir isim -altında herhangi bir UN ürünü satışı ve/veya dağıtımı ve/veya paketlemesi yapmaktan men edilmesi hususunda bir emir;
Davalının elinde ve/veya depolarında bulunan ARUN Markasını taşıyan Un ürünü paketlerinin (boş veya un dolu olanlar dahil) tümünün Mahkeme- Mukayyitliği tarafından toplatılması ve bu dava sonuna değin Mukayyitliğin uygun göreceği bir yerde muhafaza edilmesi hususunda bir emir.


İstinaf Eden Müstedi, bu istidasını 9/76 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 41., Fasıl 268 Markalar Yasası'nın 4,5 ve 8. -ve Fasıl 148 Haksız Filler Yasası'nın 35. maddesine istinat ettirerek, Davacı şirketin direktörü Tolga A. Raşit'in yemin varakası ile destekledi.

Tek taraflı olarak yapılan bu istidayı değerlendiren Kaza Mahkemesi, istida gereğince ve tek taraflı olarak- emir verilmesini uygun bularak 7.1.2010 tarihinde istidanın A ve B paragrafları gereğince emir verdi ve yemin ve emrin bir suretinin Müstedaaleyhlere tebliğine emir vererek istidayı duruşma olarak 19.1.2010 tarihine tayin etti.

İstida, yemin ve emrin bi-r suretinin Aleyhine İstinaf Edilen Müstedaaleyhe tebliğ edilmesi üzerine, Aleyhine İstinaf Edilen Müstedaaleyh, 11.1.2010 tarihinde bir itirazname dosyaladı.

Aleyhine İstinaf Edilen Müstedaaleyh itirazını 9/76 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 41., Fasıl 26-8 Markalar Yasası'nın 2 ve 8., Fasıl 148 Haksız Filler Yasası'nın 35. maddelerine dayandırdı ve itirazını Davalı şirketin direktörü Rasım Yankın'ın yemin varakası ile destekledi.

Bu arada Aleyhine İstinaf Edilen Müstedaaleyh, 8.1.2010 tarihli tek taraflı- bir istida dosyalayarak 7.1.2010 tarihinde tek taraflı olarak verilen geçici ara emirinin iptalini talep etti.

8.1.2010 tarihine tayinli olan bu istida tebliğ edilmek üzere 12.1.2010 tarihine tayin edildi.

12.1.2010 tarihinde, Kaza Mahkemesi, taraf av-ukatlarının beyanlarını dikkate aldıktan sonra, öncelikle istinafa konu istidanın duruşmasına başlamayı uygun bulduğundan, 19.1.2010 tarihine tayinli istinaf konusu istidayı 19.1.2010 tarihinden 13.1.2011 tarihine duruşma olarak tayin etti.

İstinafa kon-u istidanın duruşması devam ederken, Aleyhine İstinaf Edilen Müstedaaleyh, 8.1.2010 tarihinde dosyaladığı istidayı 19.1.2010 tarihinde geri çektiğinden istida Mahkeme tarafından iptal edildi.

İstinafa konu bu istida ile ilgili, İstinaf Eden Müstedi, duru-şma maksatları için 8 tanık, Aleyhine İstinaf Edilen Müstedaaleyh ise duruşma maksatları için 3 tanık dinletti. İstinafa konu bu istida ile ilgili duruşma sırasında 27 adet belge emare olarak ibraz edildi.

ARUN Ltd. Fasıl 113 Şirketler Yasası altında 11.-11.1976 yılında kurulmuş sınırlı sorumlu bir şirkettir. Tolga Ahmet Raşit bu şirketin 5 hissedarından biri olup aynı zamanda 4 direktörden birisidir. ARUN Ltd. 5469 numara altında Fasıl 268 Ticaret Markaları Kanunun'un Sedül IV'ün 30'uncu sınıfına giren A -kısmına Un Ürünleri olarak kayıtlı "ARUN" ticari markanın kayıtlı sahibidir.

ARSIN Un Sanayi Limited Fasıl 113 Şirketler Yasası altında 17.6.2008 tarihinde kurulmuş sınırlı sorumlu bir şirkettir. Peral A. Raşit (%10 Hisse), Rasım Yankın (%40 Hisse), Tolg-a A. Raşit (%40 Hisse ) ve Çimen Yankın (%10 Hisse) bu şirketin hissedarları olup Rasım Yankın ve Tolga A. Raşit şirketin direktörü ve Çimen Yankın ise sekreteridir.

ARUN Ltd. ile Rasım Yankın arasından ARUN Ltd.in sahibi olduğu ARUN Un Fabrikasının işle-tilmesi hususunda işbirliği yapmak konusunda anlaşmaya varıldı ve bu amaçla 7.6.2008 tarihli bir işbirliği sözleşmesi imzalandı.

ARUN Ltd. ve Tolga Ahmet Raşit, avukatları vasıtasıyle Rasım Yankın ve Arsın Un Sanayi Ltd.e 22.10.2009 tarihli bir ihbar t-ebliğ ederek taraflar arasında yapılan işbirliği sözleşmesinin fesh edildiği bildirildi.

ARUN Ltd. avukatları vasıtasıyla 9.11.2009 tarihli bir ihbarı ARSIN Un Sanayi Ltd.e tebliğ ederek, "ARUN" ismini kullanma izninin bu ihbar ile geri alındığı ihbar ed-ildi. ARUN Ltd. adına Tolga A. Raşit, Gelir ve Vergi Dairesine, 2.9.2008 tarihinde bir yazı tebliğ ederek ARUN Ltd.in, 31.5.2008 tarihinden itibaren ARSIN Un Sanayi Ltd.Ş'i olarak faaliyet sürdürdüğünü ve 1.6.2008 tarihinden itibaren faaliyete başladığını -ve gerekenin yapılmasını bildirmiştir.

ARSIN Un Sanayi Ltd. ile Ekin Adademir Ltd. arasında ARSIN ve ARUN çeşitlerinin satışı, pazarlaması ve dağıtımı için 1.9.2008 tarihinde distribütörlük sözleşmesi yapıldı.

Rasım Yankın ve ARSIN Un Sanayi Ltd.in Avu-katı, 26.10.2009 tarihli bir ihbarı ARUN Ltd. ve Tolga Ahmet Raşit'in Avukatına tebliğ ederek taraflar arasında yapılan işbirliği sözleşmesinin feshedilmesi ile ilgili gönderilen ihbarın geçersiz olduğunu bildirdi.

ARSIN Un Sanayi Ltd.in tasfiye edilmesi- için Tolga A. Raşit ve Peral A. Raşit, Lefkoşa Kaza Mahkemesine 20.1.2010 tarihinde 3/2010 sayılı şirket istidasını dosyaladı. Bu şirket istidası halen askıdadır.

4.1.2010 tarihli ara emri istidasının duruşmasını yapan Kaza Mahkemesi, 9.4.2010 tarihinde- izah ettiği gerekçelerle 7.1.2010 tarihinde tek taraflı olarak verdiği geçici ara emrini iptal etti. Kaza Mahkemesinin bu kararı üzerine İstinaf Eden Müstedi bu karardan istinaf etti.

İSTİNAF SEBEPLERİ:

İstinaf Eden, istinaf ihbarnamesinde 7 istinaf se-bebi ileri sürdü. İstinaf sebeplerini 3 başlık altında özetleyebiliriz.

Kaza Mahkemesi, İstinaf Eden Müstedinin Fasıl 268 Markalar Kanunu altında tescilli sahibi olduğu "ARUN" ticaret markasının Müstedaaleyh tarafından kullanılmasının engellenmesi ile ilg-ili ara emri verip vermemeyi veya ara emrini kesinleştirip kesinleştirmemeyi incelerken ara emri ile ilgili prensipleri yanlış uygulamış ve Fasıl 268 altındaki Müstedinin yasal haklarının neler olduğu konusunu gerektiği gibi inceleyip bulgu yapmadan 7.1.20-10 tarihli geçici olarak vermiş olduğu ara emrini iptal etmekle hatalı davranmıştır.
Kaza Mahkemesi kararın okunmasından hemen sonra Davacı Avukatının mezkûr karardan dolayı istinaf dosyalayacağını ve bu nedenle mevcut ara emrinin istinaf dosyalanmasına fı-rsat verilmesi için uzatılması ile ilgili talebini reddetmekle hata etmiştir.
Kaza Mahkemesi istida masraflarını Müstedi aleyhine vermekle hata etmiştir.


TARAFLARIN İDDİALARI VE ARGÜMANLARI

İstinaf Eden Avukatı hitabında özetle; İstinaf Eden Davacı i-le Aleyhine İstinaf Edilen Davalının ortağı Rasım Yankın arasında bir işbirliği sözleşmesi yapıldığını, bu işbirliği sözleşmesi ile Davacının 3. kişilere olan borçlarının ödenebilmesi için Davalı şirketin kurulduğunu, işbirliği sözleşmesine uygun olarak "A-RUN" Un Fabrikasının Davalı şirket tarafından Davacının piyasaya olan borçlarının ödenmesi ve işbirliği sözleşmesinde anlaşmaya varılan işlemlerin ve çalıştırılması için anlaşma yapıldığını, un ürünleri olarak ARUN ticari markasının kayıtlı sahibinin Dava-cı olduğunu; işbirliği sözleşmesinin yapılmasından ve Davalı şirketin kurulmasından sonra işbirliği sözleşmesinde hukuken olmamasına rağmen tamamıyle iyi niyetle ve işbirliğine katkı amacı ile "ARUN" markasının Davalı tarafından kullanılmasına Davacının mü-saade ettiğini ve Davalının "ARUN" markasının Davacının izni ile kullanmaya başladığını, Davacı ile Rasım Yankın arasında yapılan işbirliği sözleşmesi ve buna uygun olarak kurulan Davalı şirketin faaliyete geçmesinden sonra Davalı şirketin veya Rasım Yank-ın'ın taraflar arasında yapılan sözleşmeye ve şirket kuruluş amaçlarına aykırı hareket ederek şirketi tek başına ve istediği gibi idare etmeye başladığını, Tolga Ahmet Raşit'in tüm yetkilerini kısıtladığını, şirketten dışladığını, borçlarını ödemez olduğun-u, bu nedenle işbirliği sözleşmesinin feshedildiğini ve "ARUN" markasının kullanılmasına müsaadesi olmadığını bildirdiğini, "ARUN" markası adı altında üretilen un mamülünün içindeki katkı maddesinin değiştirilmiş olmasından dolayı "ARUN" markasının kullanı-lması ile ilgili, sözlü olarak verilen izni geri aldığını, bu iznin geri alınmasından sonra Davalının "ARUN" markasını kullanmasına yasal bir dayanağı olmadığını, Kaza Mahkemesinin, Fasıl 268 altında Davacının yasal haklarının neler olduğunu incelemediğini-; Davalının bu markayı kullanması ile ilgili yasal hakkı olup olmadığını incelemediğini, Kaza Mahkemesinin sadece 9/76 sayılı Yasanın aradığı kriterlere baktığını, telafisi imkansız zarar ziyanla ilgili Kaza Mahkemesinin bir bulgu yapmadığını, "ARUN" marka-sının kullanılması ile ilgili iznin iptalinden sonra Davalının bu markayı kullanıma yasal hakkı olmadığını, yasal haklarına tecavüz edildiğini, bu davanın Fasıl 148 madde 35 altında açılan bir dava olduğunu, Davacının malına markasına bir tecavüz olduğunu;- ara emrini iptal etmekle Kaza Mahkemesinin hatalı olduğunu, ara emrini iptal ettikten sonra, ara emrinin yürürlükte kalması ile ilgili yapılan müracaatı değerlendirdikten sonra, istinaf dosyalanana kadar ara emrinin yürürlükte kalmasına emir vermemekle Ka-za Mahkemesinin hatalı davrandığını ileri sürüp istinafın kabulünü talep etmiştir.

Aleyhine İstinaf Edilen Avukatı hitabında özetle "ARUN" markasının kullanılmasının bir izin sonucunda başladığını, bu izinle taraflar arasında bir hukuk ilişkisi meydana -geldiğini, bu hukuki ilişkinin feshedilmediğini, taraflar arasındaki ihtilafın Fasıl 268 altında incelenmesi gerektiğini, böyle durumda yetkili Mahkemenin Yüksek Mahkeme olduğunu ve Kaza Mahkemesinin bu davaya bakmaya yetkisi olmadığını, bu konuda ön itira-zı olduğunu, Mahkemenin bunu incelemediğini, Kaza Mahkemesinin ara emrini reddederken hata etmediğini ileri sürüp istinafın kabulünü talep etmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ

Birinci başlık altındaki istinaf sebebinin incelenmesi:

İstinaf Eden,- Fasıl 268 Markalar Kanunu altında tescilli sahibi olduğu "ARUN" ticaret markasının, Müstedaaleyh tarafından kullanılmasının engellenmesi ile ilgili ara emri verip vermemeyi veya ara emrini kesinleştirip kesinleştirmemeyi incelerken, Bidayet Mahkemesinin,- ara emri ile ilgili prensipleri yanlış uyguladığını, Fasıl 268 altındaki Müstedinin yasal haklarının neler olduğu konusunu gerektiği gibi inceleyip bulgu yapmadan 7.1.2010 tarihli ve geçici olarak vermiş olduğu ara emrini iptal etmekle hatalı davrandığını- ileri sürmüştür.

Tek taraflı olarak yapılan ara emri istidalarında, ara emrinin verilebilmesi için, sair kriterler yanında konunun acil olması ve ara emrinin verilmemesi halinde Davacının telafisi imkansız zarara uğrayacağına Mahkemenin ikna edilmes-i gerekir. Aciliyet konusunda ikna olduktan sonra istidayı tek taraflı olarak görmeye karar veren Mahkeme, birçok içtihadi kararda özetlenen prensipleri dikkate alarak karar vermesi gerekir.(gör:Y/H 48/80 D:29/80)

Ara emirleri ile ilgili prensipler -9/76 sayılı Mahkemeler Yasamızın 41. maddesinde düzenlemiştir.

Ara emirlerinin verilmesine ilişkin Mahkemeler Yasası'nın 41.(1) maddesi şöyledir:

41(1)Hukuk davalarında yetkisini kullanan her
mahkeme, yürürlükteki Hukuk Muhakemeleri Usul
- Tüzüğüne uymak koşuluyla, tazminat veya başka
bir tedbir istenmemiş veya birlikte verilmemiş
olmasına bakılmaksızın, adil veya uygun gördüğü
tüm hallerde geçici, sürekli, men edici veya
emredici bir men'i müdahale emri ve-rebilir veya
bir yed'i emin tayin edebilir.
Ancak, geçici men'i müdahale emrinin
verilebilmesi için, karara bağlanması gereken
konunun ciddi olması, davacının iddiasında haklı
olduğuna -dair belirtilerin bulunması ve men'i
müdahale emri verilmezse ileride telafisi
mümkün olmayacak bir zararın doğacağı veya eski
duruma dönüşün çok zorlaşacağı hususlarında
mahkemenin kana-at getirmesi gerekir.



Yasanın ilgili maddesinden görüleceği gibi bir ara emri verilebilmesi için genel şart adil ve uygun olan bir halin bulunmasıdır.

Birçok içtihadi kararda benimsenen prensiplerle Yasanın 41.maddesinde ara emirleri verilirken, bu ma-ddenin içerdiği aşağıdaki 3 ana unsurun göz önünde tutulması gerektiği vurgulanmıştır. (Y/H 21/78, Y/H 7/80)

Bunlar ise şöyledir:
" a)Karara bağlanması gereken konunun ciddi olması
b)Davacının iddialarında haklı olduğuna dair belirtiler
bulunması
-c)Meni müdahale emri verilmezse ileride telafisi mümkün
olmayacak bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün
çok zorlaşacağı hususlarında Mahkemenin kanaat getirmesi"

İstinafa konu ara emri istidasını tezekkür eden Bidayet Mahkemesi, ilk nazar-da acil bir durumun olduğu kanaatine varmış ve Müstedinin telafisi imkansız zarar ziyana uğrama ihtimalini dikkate aldıktan sonra istidada talep edildiği şekilde geçici olarak tek taraflı bir ara emri vermeyi uygun bulmuş, emrin bir suretinin Müstedaaleyh-e tebliğine emir vermiştir.

Tek taraflı ve geçici olarak verilen emrin Müstedaaleyhe tebliğ edilmesi ile Müstedaaleyh itiraz dosyalamış, istidanın duruşması yapılmış ve neticede daha önce tek taraflı olarak verilen geçici ara emrinin kesinleştirilmesi uy-gun bulunmayarak, Müstedinin istidası Bidayet Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

Dava ile ilgili zabıtlardaki şahadeti dikkate alarak ilgili yasal mevzuat ve içtihadi kararlardaki prensipler ışığında öncelikle Davacının davasında karara ba-ğlanması gereken ciddi bir davası olup olmadığını inceleyelim.

Davacı şirket, şirketler mukayyitliği nezdinde kayıtlı tüzel kişiliğe haiz bir şirket olup, 5469 numara altında Fasıl 268 Ticaret Markaları Kanunu'nun sedül IV'ün 30. sınıfına giren "A" kısmı-na Un Ürünleri olarak kayıtlı "ARUN" ticari markasının kayıtlı sahibidir.

7.6.2008 tarihinde Arun Ltd. ile Rasım Yankın arasında "ARUN" Un Fabrikasının işletilmesi hususunda bir işbirliği sözleşmesi yapılmıştır.

Duruşmanın esası bu işbirliği sözleşmesin-den kaynaklandığı cihetle bu sözleşmenin ilgili 2,3,5,6,13 ve 17. maddelerini karara aktarmayı uygun gördük.

"2'nci madde: Taraflar, bu işbirliği sözleşmesinin amacının , Birinci tarafın, ikinci tarafa olan 3,000,000 USD (üç milyon amerikan doları) bo-rcunu ödemek ve birinci tarafın piyasaya olan borçlarını ödemek olduğunu ve dolayısı ile, birinci tarafın, piyasada olan tüm çeklerinn geri alınması olduğunu kabul ve taahhüt ederler. Taraflar ayrıca, kabul etmiş oldukları bu amacın, işbu sözleşmenin esası-nın oluşturduğunu kabul ve taahhüt ederler.


3'üncü madde: Taraflar Arun Un Farbrikasını, Tolga Ahmet Raşit
ile, ikinci tarafın "Arsın Sanayi Ltd" adı altında
kuracakları yeni bir şirket çatısı altında, birici tarafın
ikinci tarafa aşağıda tafsilatı ve-rilen borcunu ödeyene kadar
ve ikinci paragrafta belirtilen amaca uygun olarak birlikte
işletmeyi kabul ve taahhüt ederler.

5'inci madde: Taraflar işbirliği süresinin işbu sözleşme tarihinden itibaren başlayacağını ve taraflar mükellefiyetlerini işbu a-nlaşma gereğince yerine getirdikleri ve anlaştıkları takdirde ve 2. paragrafta belirtilen amacın dışına çıkılmaması şartı ile işbu sözleşme birinci tarafın, ikinci tarafa olan mezkur 3,000,000 USD (üç milyon amerikan doları) borcunu kapanana değin seneden- seneye yenilenecektir.

6'ncı madde: Taraflar, Rasım Yankın'ın kurulacak olan Arsın Sanayi Ltd.'in İdare Meclisi Başkanı olacağını kabul ve taahhüt ederler.Ancak, Arun Un Fabrikasının idaresinde ve/veya yönetiminde, Tolga Ahmet Raşit'in yönetici ve/veya -İdareci sıfatını ortadan kaldıracak herhangi bir davranışta bulunmamayı ve/veya Tolga Ahmet Raşit'in yönetici ve/veya idareci sıfatını ortadan kaldıracak herhangi bir karar almamayı kabul ve taahhüt ederler.

13'üncü madde: Taraflar kurulacak olan "Arsın -sanayi Ltd.' i ve7veya "Arsın Sanayi Ltd." adı altında Arun Un Fabrikasının çalıştırılması, işletilmesi, sevk ve idaresi ile ilgili kararların, Tolga Ahmet Raşit'in ve ikinci tarafın birlikte ve/veya müşterek olarak alacakları kararlara göre alınacağını ka-bul ve taahhüt ederler. Tarafların alınacak herhangi bir kararda (6. ve 7. maddelerdeki istisnalar saklı kalmak kaydıyle) uzlaşma sağlayamaması ve oylarda eşitlik olması halinde idare meclisi başkanı sıfatıyla Rasim Yankın'ın oyu çift sayılacaktır.

17'nci- madde: Taraflar işbu işbirliği sözleşmesinin amacına ulaşması halinde "Birinci taraf" ile 'Arsın Sanayi Ltd.' arasında imzlanacak olan kira mukavelesinin de kendiliğinden otomatik olarak, öngörülmüş olan kira süresi sona ermemiş olsa dahi, son bulacağını- ve/veya fesih edileceğini kabul ve taahhüt ederler."

Bu işbirliği sözleşmesine uygun olarak Peral Ahmet Raşit, Tolga Ahmet Raşit, Rasım Yankın ve Çimen Yankın'ın
hissedar olduğu ARSIN UN SANAYİ LİMİTED isimli şirket 17.6.2008 tarihinde MŞ 1332-3 no'su ile tescil edilmiştir.

ARSIN UN SANAYİ LİMİTED şirketinin tescil edilmesinden sonra, işbirliği sözleşmesinde olmamasına karşın Davacı şirket Fasıl 268 altında kendi adında tescilli olan "ARUN" markasının, Davalı şirket tarafından kullanılmasına -izin vermiş ve Davalı şirket bu markayı işbirliği sözleşmesi süresince kullanmaya başlamıştır.

İşbirliği sözleşmesi ve bu işbirliği sözleşmesinin bir sonucu olarak "ARUN" markasının kullanılmasına müsaade edildikten sonra, taraflar arasındaki bu işbirli-ği devam etmiştir.

Dava zabıtlarına göre; Davacı ve Tolga Ahmet Raşit, Davalı şirket ile bu şirketin hissedarı Rasım Yankın'a avukatları vasıtasıyle 22 Ekim 2009 tarihli yazılı bir ihbarname göndermiş ve bu ihbarname ile ihbarnamede izah edilen gerekçel-er nedeni ile Davacı ile Rasım Yankın arasında tanzim edilen işbirliği sözleşmesinin feshedildiğini bildirmiştir.(mavi294)

Yine dava zabıtlarına göre; Davacı, Davalı şirkete 9.11.2009 tarihli bir ihbar göndererek (Emare 8)ihbarnamde izah edilen gerekçele-r nedeni ile "ARUN" ismini kullanma iznini geri aldığını ihbar etmiştir.(mavi 297)

Davacı, Rasım Yankın ile yaptığı işbirliği sözleşmesini feshettiğini, ARUN markasını kullanma ile ilgili izni geri aldığını iddia etmiş ve bu nedenle Davalının bu markayı k-ullanmasına müsaadesi olmadığını ileri sürmüştür.

Davalı ise mukavelenenin feshedilmediğini ve halen devam ettiğini, yapılan tüm işlemlerin anlaşma çercevesinde devam ettiğini ileri sürmüştür.

İzah edilen bu gerçekleri tezekkür ettiğimizde İstinaf Eden D-avacının, davasının ne denli ciddi bir dava olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Nitekim Bidayet Mahkemesi bu konuyu incelemiş ve kararında "Ara emri istidasının dinlenmesinde esas dava ile ilgili kesin bulgu yapmamak gerektiği prensibini akılda tuta-rak huzurumdaki bu hususulara ilişkin şahadeti değerlendirdiğim zaman taraflar arasında karara bağlanması gereken konunun ciddi olduğu hususu açıklıkla karşıma çıkmaktadır." olarak ifade etmiş ve Davacının, ciddi bir dava sebebi olduğunu kabul etmiştir.

-İlgili gerçekler ışığında Bidayet Mahkemesinin bu konudaki bulgusu doğrudur.

Dava ile ilgili zabıtlardaki şahadeti dikkate alarak ilgili yasal mevzuat ve içtihadi kararlardaki prensipler ışığında Davacı/Müstedinin iddialarında haklı olduğuna dair belirti-ler bulunup bulunmadığını inceleyelim.

Birçok içtihadi kararda, belirtildiği gibi bir meni müdahale emri verip vermemeyi incelerken Müstedinin davasında haklı olduğunu ispat edip etmediğini değil, Müstedinin iddiasında haklı olduğuna dair belirtilerin bu-lunup bulunmadığına bakılmalıdır. Davacının iddialarında haklı olduğuna dair belirtilerin bulunması demek, onun ileri sürdüğü iddialarında haklı olabileceğine dair bazı işaretlerin bulunması demek olduğu birçok içtihadi kararda incelenmiştir.(gör:Y/H 44/82- (D.9/83) Y/H 31/93; Y/H 91/10
(D.1/11))

Duruşma zabıtlarına göre Davacı Müstedinin, bu istida maksatları için davasında haklı olduğunu gösteren ne gibi işaretler söz konusudur.

Duruşma zabıtlarına göre Arun Ltd., Fasıl 113 Şirketler Yasası altınd-a tescil edilmiş Limited bir şirket olduğu ve "ARUN" ticari markasının Fasıl 268 Ticaret Markaları Kanunu altında Davacı adına tescilli ticari bir marka olduğu ihtilaflı bir husus değildir.

Davacı ile Davalı arasındaki hukuki ilişki nasıl tesis edilm-iştir? Dava ile ilgili zabıtlardaki şahadete göre Davacı şirketin piyasaya olan borçlarının ödenmesi amacıyla Davacı ile Davalının direktörü Rasım Yankın arasında bir işbirliği sözleşmesi yapılmış (Emare 4), bu işbirliği sözleşmesine uygun olarak Davalı ş-irket kurulmuş (Emare 2) ve Davalı şirketin kurulması üzerine taraflar arasındaki işbirliği sözleşmesine göre; Davacıya ait ve çalışır durumda olan "ARUN" Un Fabrikası Davalı şirketin kullanımına verilmiştir."ARUN" Un Fabrikasının Davalı şirketin kullanımı-na verilmesi üzerine Davacı adına tescilli olan "ARUN" markasının, Davalı şirket tarafından "un" ürünlerinde kullanılmasına izin verilmiştir.

Taraflar arasında bu hukuki ilişki devam ederken Davacı, taraflar arasında yapılmış olan işbirliği sözleşmesinin- feshedildiğini, "ARUN" markasının kullanılması ile ilgili izni geri aldığını, Davalının bu markayı kullanamayacağını, "ARUN" un ürünleri içine konan katkı maddesinin Davalı tarafından değiştirildiğini ve "ARUN" markasının şöhretinin kötülenmekte olduğunu- iddia etmiştir.

Davalı ise bu işbirliği sözleşmesinin devam ettiğini, feshin geçersiz olduğunu ve "ARUN" markasının taraflar arasındaki işbirliği sözleşmesine uygun olarak kullanıldığını iddia etmiştir.

Taraflar arasındaki işbirliğini, bu işbirliği n-eticesi yapılan işlemleri ve daha sonra taraflar arasındaki ihtilaflı durumu, "ARUN" markasının Davacı adına tescilli olduğunu, bu markanın Davacının izni ile Davalı tarafından kullanıldığını, Davacının, "ARUN" markası konusunda Fasıl 268 altında bir işle-m yapmadıklarını dikkate aldığımızda, tüm bu gerçeklerin Davacının davasında ilk nazarda haklılığını ortaya koyacak ciddi işaretler olarak kabul edilmelidir.
Tüm bu gerçeklere karşın Bidayet Mahkemesi yasal durumla ilgili bir inceleme yapmayarak şahadeti -incelemeyi uygun görmüş ve yapmış olduğu inceleme sonucunda "ARUN" un ürünleri içine konan katkı maddesinin değiştirildiği, katkı maddesinin ucuz veya kötü malzeme olduğu, bu kötü malzeme ile piyasaya sürüldüğü konusunda Müstedi tarafından şahadet sunulmad-ığını değerlendirdikten sonra bu konu ile ilgili kararında şu görüşlere yer vermiştir.

"Müstedinin yemin varakasında davalının ARUN markası altında satmaya başladığı mamüllere ucuz diye kötü malzemeler veya katkılar kullandığı, bu şekilde davranmaması içi-n M/aleyhi ikaz etmesine rağmen her defasında daha kötü malzeme ile imalat yapmaya ve bu imalatlarını "ARUN" adı altında paketleyip piyasaya sürdüğü yönündeki iddiasını ispatlayabildiğini ve iddiasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunduğunu söyleyebilm-ek mümkün değildir.

Müstedi iddiasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunduğu hususunda Mahkemede kanaat uyandırmadığından, geçici olarak verilmiş olan emrin iptali gerekmektedir."


Bidayet Mahkemesi, kararında serdettiği yukardaki görüşler sonucun-da Müstedinin istidasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunduğu hususunda Mahkemede kanaat uyandırmadığı sonucuna vararak geçici olarak vermiş olduğu emri iptal etmeyi uygun bulmuştur.

Bidayet Mahkemesinin kararı incelendiğinde Bidayet Mahkemesinin-, İstinaf Eden Müstedinin, "ARUN" un ürünleri içine konan katkı malzemesi ile ilgili şahadete gereğinden fazla değer vermek suretiyle incelediği, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin boyutunu araştırmadan ve inceleme yapmadan karar verdiği anlaşılmaktadır.-

Dava zabıtlarındaki şahadet ile emareleri ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin boyutu dikkate alındığında, İstinaf Eden Müstedinin, davasında ilk nazarda haklı olduğuna dair belirtiler olduğu kabul edilmelidir.

Davacı/Müstedinin istidasında- haklı olduğuna dair belirtiler olmasına rağmen, Bidayet Mahkemesinin, Müstedinin istidasında haklı olduğuna dair belirtiler olmadığı konusundaki bulgusu hatalıdır.

Bu istinafta Davacının diğer bir yakınma konusu ise, dava ile ilgili bir kanunsuzluğ-un söz konusu olduğu ve Bidayet Mahkemesinin davanın esası ile ilgili bir inceleme yapmadığıdır.

Birçok içtihat kararında ara emri ile ilgili talepler incelenirken gerekmedikçe meselenin esasına girilmemesi ve davanın nihai neticesini etkileyecek kesin -kararlardan İlk Mahkemelerin kaçınması gerektiği ifade edilmiştir.(Y/H 22/80, Y/H 7/80, Y/H 71/79, Y/H40/93, Y/H91/10.(D 1/11) )

İlgili içtihadi kararlardaki prensipler ışığında Davacının bu konudaki iddialarını incelemeyi uygun gördük.

Ticari Markalar-la ilgili yasal mevzuat Fasıl 268'de düzenlenmiştir. Yasa'nın 6. maddesi bir ticari markasının tescilini ve tescilin verdiği hakları, Yasa'nın 4. maddesi tescil ettirilmemiş ticari markasının ihlali için dava açılmasını, Yasa'nın 29. maddesi ticari markanı-n tescilli kullanıcısının haklarını düzenlemektedir.

Davalının, "ARUN" markasını Davacının izniyle ve işbirliği sözleşmesi sonucu kullandığı ihtilafsız bir olgu olmakla birlikte, ARUN markası Fasıl 268 tahtında Davalı adına kayıtlı değildir. Ne de Davalı- Fasıl 268 madde 29 altında tescilli kullanıcı olarak kayıtlı değildir. Ancak ARUN markası Davacı/Müstedininin onayı ile Davalının kullanımına verildiği ihtilafsız bir olgudur.

Davacıya göre, "ARUN" markasının kullanılması ile ilgili izin geri alındıkta-n sonra Davalı, bu markaya tecavüz etmektedir ve bu tecavüz nedeni ile Fasıl 148 madde 35 altında tecavüz önleme hakkına sahiptir. Davalı ise, herhangi bir tecavüz olmadığı ve bu ihtilafın Fasıl 268 altında bir ihtilaf olduğu için Bidayet Mahkemesinin yet-kisi olmadığını ileri sürmektedir.

Bidayet Mahkemesinin kararı incelendiğinde bu konuda herhangi bir inceleme yapılmadığı anlaşılır. Bidayet Mahkemesi bu konuda bir inceleme yapmadığına göre Bidayet Mahkemesi bu konuda bir inceleme yapmış olsaydı, sonuç-ta bir değişiklik olma olasılığı varmıydı?

Hemen belirtmemiz gerekir ki, bu soruya verilmesi gereken yanıt olumsuz olmalıdır. Dava ile ilgili zabıtları ve dosyadaki evrakları incelediğimizde, Davacının davasını E.2 N.1 altında ikame ettiği ve henüz tafs-ilatlı talep takririnin dosyalanmadığını görürüz. Layiha teatisi tamamlanmadan bu istida maksatları bakımından davanın esasına girilmesi, hem olgusal, hem de yasal yönden incelenmesi ve bu sebeple bir sonuca ulaşılması adil bir yaklaşım değildir.

Da-vacı Müstedi Avukatı, bir kanunsuzluk olduğu için
bu konuda Bidayet Mahkemesinin inceleme yetkisi olduğunu söylemekle birlikte, Bidayet Mahkemesi huzurunda açıkça
bir kanunsuzluk olduğunu gösterecek olgusal bir şahadet bulunmamaktadır. Arun markasının u-n ürünlerinde
kullanılması taraflar arsındaki işbirliği sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Arun markasının Davalı tarafından kullanımı için Fasıl 268 madde 29 altında uygulanmaya konmamıştır.

Davacı Müstedi avukatının Y/H 17/87 D.13/87, Y/H 60/87 H//İ- 7/72 'de serdedildiği gibi açıkca kanuna aykırı bir durumun söz konusu olduğunu kabul etmek olanaksızdır. Dolayısıyle bu istida maksatları için kanunsuz bir durumun olduğu ve geçici olarak verilen ara emrinin kesinleştirilmesi gerektiği ile ilgili iddial-ar kabul edilir olamaz.

"ARUN" markasının münhasır kullanım hakkı Fasıl 268 madde 6 altında Davacıya ait olduğu, dava ile ilgili zabıtlara göre doğru olarak kabul edilmelidir.

Ancak taraflar arasında var olduğu ileri sürülen işbirliği sözleşmesi -ve bu sözleşmenin parasal boyutunu dikkate aldığımızda, istidaya konu davanın esası dinlenmeden bir sonuca varılması imkansızdır. Aksi takdirde ara emri safhasında davanın esasına girilmesi ve davanın, istida neticesinde sonuçlandırılmasına sebebiyet veril-ebilir.

İstisnai haller dışında davanın esasına girilmesi kaçınılmaz olabilir.(gör:Y/H 60/80 D 17/87)

İstinafa konu bu istida ile dava zabıtlarındaki gerçeklerin istisnai bir durum meydana getirmiş olduğunu söyleyemeyiz.

Davacı/Müstedi Avuk-atının diğer bir yakınma konusu ise "ARUN" markasının kullanılması ile ilgili Davalıya verdiği izni iptal ettikten sonra Davalının, bu markayı kullanmasının Fasıl 148 madde 35 altında bir tecavüz oluşturduğudur.

Davalı Avukatına göre de Davacı ile Da-valı arasında bir hukuki ilişki vardır ve "ARUN" markası bu hukuki ilişki çercevesinde kullanılmaktadır. Bu konudaki bir sorun, Fasıl 268 altında var olan bir sorun olduğu için yetkili Mahkeme Bidayet Mahkemesi değildir.

Kararımızın akışı içerisinde -belirtmiş olduğumuz gibi bu konudaki yasal argümanları incelemek ancak istidaya konu davanın esasını incelemekle mümkündür.

Davanın esasının incelenmesi ise dava ile ilgili layihaların tamamlanmasını müteakip yapılacak bir duruşma sonucunda olmalıdır-. Bidayet Mahkemesi de bu konuda bir inceleme yapmamıştır. Dolayısıyle davanın esasının incelenmeden ara emri safhasında yasal argümanları incelemeyi Yargıtay olarak uygun bulmayız.

Bidayet Mahkemesi de, istidaya konu ihtilafın Fasıl 268 altında ince-lenmesinin davanın esasının incelenmesinden sonra karara varılacak bir konu olduğu için incelemeyi uygun bulmamakla, doğru hareket etmiştir.

İlgili gerçekler ışığında sunulan şahadet ve emareleri Bidayet Mahkemesi gerektiği gibi incelemiş olsaydı -Müstedi Davacının, bu istida maksatları bakımından davasında haklı olduğuna dair belirtiler olduğu konusunda bulguya varabilecekti. Bidayet Mahkemesi bu şekilde davranmamakla hatalı haraket etmiştir.

Geçici bir ara emri verilmemesi halinde telafisi m-ümkün olmayacak bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zor olacağı konusunu inceleyelim.

Davacı Müstedi, Bidayet Mahkemesinin telafisi imkansız zarar ziyanla ilgili bir inceleme yapmadığını ve hatalı davrandığını ileri sürmüştür. Davalı/Müsteda-aleyh Avukatı da,
Bidayet Mahkemesinin telafisi imkansız zarar ziyanla ilgili bir inceleme yapmadığını kabul etmekle beraber Bidayet Mahkemesinin kararının doğru olduğunu ileri sürmüştür.

Müstedi, "ARUN" markasının tescilli sahibi olduğunu, Davalı ile yap-ılmış olan işbirliği sözleşmesinin feshedildiğini, "ARUN" markasının kullanılması için vermiş olduğu izni geri aldığını iddia etmekte ve bu iddiaları yaparken "ARUN" markası altında satılan mamüllere kötü malzeme veya katkı maddesi ilavesi yapılarak satış -yapıldığını, bunun ise bu markanın ününü yıkmak ve kötü mamül sınıfına sokmak için yapıldığını, bunun ise Davacının uzun zamanlarda elde etmiş olduğu itibarlı markasının itibarını veya kalitesini yok edeceğini ve bu itibarı tekrar kazanmasının çok güç olac-ağını ve telafisi imkansız zarar veya geriye dönüşün çok güç olacağını iddia etmiştir.

İstida ile ilgili olgulara göre Davacı Müstedi ile Rasım Yankın arasında 7.6.2008 tarihinde bir işbirliği sözleşmesi yapılmış ve bu işbirliği sözleşmesine uygun olarak- Davalı şirket kurulmuştur. Rasım Yankın ve Davacı şirketin hissedarı Tolga A.Raşit, bu şirketin ortaklarıdır.

Davalı şirketin kurulmasından sonra işbirliği sözleşmesinde olmamasına karşın Davacı şirket adına tescilli olan "ARUN" markasının, Davalı şirket- tarafından kullanılmasına müsaade edilmiş ve müsaadeye uygun olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Taraflar arasında yapılan işbirliği sözleşmesine bakıldığında bu sözleşmenin neden yapıldığı, işbirliği sözleşmesinin 2. maddesinde izah edilmiştir. Buna göre- "ARUN" Ltd.in 3 milyon ABD doları borcu olduğu ve bu borcun ödenmesine kadar bu işbirliği sözleşmesinin devam edeceğidir.

Bu sözleşme içerisinde "ARUN" Un Fabrikasının anlaşmanın amacına uygun olarak yeni kurulacak bir şirket tarafından kullanılacağı ka-bul edilmektedir.

Tarafların bu faaliyetleri devam ederken Davacı, 22.10.2009 tarihli ihbar ile bazı nedenlerden dolayı taraflar arasında yapılmış olan işbirliği sözleşmesini feshettiğini ihbar etmiştir.

Yine Davacı, 9.11.2009 tarihli bir ihbarla "ARUN" -markasının kullanılması ile ilgili izni geri aldığını Davalıya bildirmiştir.

Davalı, Davacının bu iddialarını kabul etmemektedir. Bu ara emri maksatları için telafisi imkansız zarar ziyan olacağı ve geriye dönüşün çok zor olacağı ile ilgili iddiaları iler-i sürüp kanıtlama yükümlülüğü ara emri talep eden Müstedinin görevidir.

Müstedi istida maksatları için 8 tanık dinletmiş olmasına karşın Bidayet Mahkemesi, bu konuyu incelemediği gibi neden incelemediği konusunda da bir bulgu yapmamıştır.

Bidayet Mahkeme-sinin bu şekilde davranması ve gerektiği gibi inceleme yapmadan ara emri istidasını sonuçlandırması büyük bir eksikliktir ve bu şekilde davranmakla Bidayet Mahkemesi hatalı davranmıştır.

Bidayet Mahkemesi bu konuda bulgu yapmamasına karşın duruşma zabıtl-arı incelendiğinde ne gibi bir sonuca ulaşılabilir.

Duruşma zabıtlarındaki şahadete göre, Davacı ile Davalı arasındaki işbirliğinin kökeni 7.6.2008 tarihli sözleşmeye dayanmaktadır. Davacı şirketin büyük bir maddi sıkıntı içinde olduğu ve maddi sıkıntının- boyutunun ise 3 milyon ABD doları olduğu anlaşılmaktadır. Bu maddi sıkıntının aşılması için Davacının mülkiyetinde olan "ARUN" Un Fabrikası işletilmesi için Davalı şirketin kullanımına verilmiş aynı zamanda Davacı, Fasıl 268 Ticaret Markaları Yasası altın-da kendi adına kayıtlı olmasına rağmen "ARUN" markasının, işbirliği sözleşmesine uygun olarak Davalı tarafından kullanılmasına izin vermiştir.

Dava zabıtlarına göre istida ile ilgili tarihlerde "ARUN" Un Fabrikası, Davalı tarafından çalıştırılmakta ve "A-RUN" markası Davalı şirket tarafından kullanılmakta idi.

İstinaf Eden Davacı, daha önce belirtildiği gibi Davalı ile yaptığı işbirliği anlaşmasını feshettiğini, "ARUN" markasını kullanma iznini geri aldığını, bu nedenle bu markanın Davalı tarafından kull-anılamayacağını, aynı zamanda "ARUN" markası taşıyan unlu mamüller içine konan katkı maddesinin değiştirildiğini ve bu markanın şöhretine zarar verdiğini ve bu nedenle telafisi imkansız zararın meydana gelebileceğini iddia etmiştir.

Bir ara emri veri-lirken veya kesinleştirilirken üzerinde durulması gereken en önemli husus Müstedinin ileride telafisi imkansız zarar görmesini önlemektir.

Bu ara emri istidasında Müstediler, İlk Mahkemenin ara emri vermemesi veya emrin kesinleştirilmemesi halinde ger-iye dönüşün mümkün olmayacağını, bu nedenle telâfisi imkânsız zarar göreceklerini öne sürdüler.

Bu konudaki iddiaları değerlendirip ara emri verirken, taraflardan sadece birinin muhtemel zarar ziyanının göz önünde bulundurulması yeterli değildir. Bir- ara emri istidasında
iki tarafın da muhtemel zararlarının göz önünde bulundurulması
ve bir tarafı korumaya çalışırken bu kez karşı tarafa
telâfisi imkânsız zarar verme yönüne gidilmemesine özen gösterilmelidir.

Aleyhine İstinaf Edilen Müstedaaley-h, taraflar arasında yapılan işbirliği sözleşmesinin feshedilmediğini ve halen geçerli olduğunu, "ARUN" markalı un ürünlerinden sadece kek un ürünlerindeki katkı maddesinin değiştiği, bunun ise bu markanın şöhretinde bir zarara sebebiyet vermediğini ileri -sürmüştür.

Taraflar arasında yapılmış olan işbirliği sözleşmesinin ekonomik boyutu milyon dolarlarla ifade edilmektedir. Bu nedenle ara emri verilmesi halinde Müstedaaleyhlerin görmeleri muhtemel olan zarar, ara emri verilmemesi halinde Müstedilerin g-örmeleri muhtemel olan zarardan daha fazla olabilir.

Bu nedenle herhangi bir ara emri verilirken karşı tarafa daha büyük zarar vermemek için titizlik gösterilmesi gerekir.

Unutulmaması gereken bir husus ise bir ara emrinin amacı duruşma süresin-ce statükoyu korumak, diğer bir ifade ile duruşma bittiğinde verilecek kararın bir anlam ifade etmesini sağlamaktır. (gör: Y/H 69/96 D.8/97)

Bu gerçekler bir çok içtihadi kararda incelenmiştir.

Yargıtay/Hukuk 71/89 sayılı kararda ise tarafların stat-üsüne zarar vermeden korumanın ölçüsü şu şekilde izah edilmiştir.

"Bir ara emrinin amacı, Davacının ileride haklı bulunması halinde, telâfisi mümkün olmayacak bir zarara uğramaktan korunmasıdır. Fakat Davacının bu korumaya olan ihtiyacının Davalının hakl-arını kullanmaktan men edilmesi neticesi düçar olacağı zararın Davacının sağladığı teminat ile yeterli derecede tazmin edilememesinden ötürü korunmaya olan ihtiyacına karşı ölçülüp tartılması gerekir. Mahkemenin bunu ölçüp tartması ve neyin uygun olduğuna -karar vermesi gerekir."

Kararımızın akışı içerisinde Davacı ile Davalı arasında bir işbirliği sözleşmesi yapıldığını izah etmiş ve önemli olduğu için bu işbirliği sözleşmesinin ilgili maddelerini kararımızın içerisinde aktarmış ve ARUN markasının da bu -işbirliği sözleşmesi sonucunda Davacının izni ile kulanıldığını ifade etmiştik.

Davacı Müstedi de bu gerçekleri kabul etmektedir. Ancak Davacı/Müstedi, "ARUN" markası ile ilgili izni geri aldığını, izni geri aldığı için bu markanın artık kullanılamayacağı-nı aynı zamanda "ARUN" un mamülleri içine konan katkı maddesinin değiştirildiğini, bu nedenle bu markanın şöhretine bir zarar verilme ihtimali olduğu için telafisi imkansız zarar ziyana uğrayacağını ileri sürmüştür.

Davacı/Müstedinin iddiaları ile tarafla-r arasında yapılmış olan işbirliği sözleşmesini incelediğimizde, Davacının ekonomik sıkıntı içerisinde olduğu, Davalının ise ekonomik yönden sıkıntı içinde olan Davacıyı bu ekonomik sıkıntıdan kurtarmak için işbirliği sözleşmesini yaptığı ve bu sözleşme -ile Davacının üç milyon ABD dolarını ödemek için büyük oranda maddi bir mükellefiyet içine girdiği ve bu borç ödenene kadar işbirliği sözleşmesinin devam edeceğinin taraflar arasında öngörüldüğü anlaşılır.

Tüm bu gerçekleri dikkate alığımızda ara emrinin- kesinleştirilmemesi halinde Davacının telafisi imkansız zarar ziyana düçar olacağı ve eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı ile ilgili Davacı/Müstedinin iddialarına itibar edilemez.

İkinci başlık altındaki istinaf sebebinin incelenmesi:

İstinaf Ed-en, kararın okunmasından hemen sonra Davacı Avukatının mezkûr karardan dolayı istinaf dosyalayacağını ve bu nedenle mevcut ara emrinin istinaf dosyalanmasına fırsat verilmesi için uzatılması ile ilgili talebini reddetmekle hata ettiğini iddia etmiştir.

Bi-r ara emrinin iptal edilmesi halinde, ara emrinin önemine binaen adaletin tecellisi bakımından bu gibi durumlarda, acil hallerde, istinaf söz konusu olduğunda tek taraflı başvuru ile Bidayet Mahkemesi tarafından tekrar yeni bir ara emri verilebileceği gib-i, verilen karardan hemen sonra sözlü bir başvuru ile eski emrin istinaf dosyalanmasına olanak sağlamak için kısa bir süre uzatılabileceği mümkündür.(gör:Y/H 22/80 D 10/80)Ancak, Bidayet Mahkemesinin huzurundaki şahadet çercevesinde ara emri verip vermeme- konusunda takdir hakkı olduğunu da göz ardı etmemek gerekir.

Duruşma zabıtlarına göre 9.4.2010 tarihinde karar okunmuş ve kararın okunmasını müteakip İstinaf Eden Davacı, istinaf dosyalayacağı sebebi ile iptal edilen ara emrinin istinaf dosyalanana kada-r yürürlükte kalmasını talep etmiştir.

İstinaf Eden Davacı 12.04 2010 tarihinde bu istinafı dosyalamış, 13.04.2010 tarihinde ise ara emri almak için Yargıtaya bir başvuru yapmıştır. 30.04.2010 tarihinde ise esas istinafın görüşüleceği nedeniyle İstinaf E-den Müstedi ara emri talebiyle ilgili istidasını geri çekmiş ve bu konuda ısrarlı olmamıştır.

Tüm bu gerçekleri dikkate aldığımızda istinaf edileceği nedeniyle ara emri vermemekle Bidayet Mahkemesi hatalı davranmamıştır.

Üçüncü başlık altındaki istin-af sebebinin incelenmesi:

İstinaf Eden, Kaza Mahkemesinin istida masraflarını Müstedi aleyhine vermekle hata ettiğini iddia etmiştir.

Bidayet Mahkemesi, adli takdir hakkını kullanarak istida masraflarının İstinaf Eden Müstedaaleyh tarafından ödenme-sine emir vermiştir.

Herhangi bir davada kazanan taraf lehine masraf emri verip vermeme, davayı dinleyen Yargıcın takdirine kalmış bir husustur. Yargıcın takdir hakkını adli sürette kullanarak masraflarla ilgili vermiş olduğu bir karara İstinaf Mahkemesi- usulen müdahale etmez meğer ki, verilen bu karar açıkça gayrimakul ve hatalı olsun veya yanlış prensiplere dayanarak verilmiş olsun.(gör: H/İ 21/72,31/72 ,3/74 ,8/72)

Bidayet Mahkemesi adli takdir hakkını kullanarak istida masraflarının İstinaf Eden ta-rafından ödenmesine emir vermiştir. Bidayet Mahkemesi bu tadir hakkını adli bir şekilde kullandığı cihetle Bidayet Mahkemesinin kararı hatalı değildir.

Yukardaki gerçekler ışığında İstinaf Eden istinafında başarılı olmamıştır.

Ahmet Kalkan :Davacını-n davasında ilk nazarda ciddi bir dava sebebi olduğu ve davasında haklı olabileceğine ilişkin belirtiler bulunduğu şeklindeki çoğunluk görüşü ile hemfikirim.

Keza telafisi imkansız zarar ziyan ile ilgili olarak çoğunluk kararında ifade edilen hukuki tanı-mlama ve prensipler ile de hemfikirim, ancak sonuç ile hemfikir değilim.

Ara emri maksatları bakımından ibraz edilen Emare 4 sözleşme, "ARUN" un fabrikasının işletilmesi ile ilgilidir.

Bu sözleşmede "ARUN" markası ile un üretilmesi ve satış yapılması k-onusunda hüküm bulunmamaktadır.

Davacı, Emare 8 ihbarnamede mezkûr anlaşma ile Davalıya "ARUN" adı ile un imal edip satışına izin verildiğini yazmakta, "ARUN" markası ile un üretilip satılması hususunun sözleşmedeki işbirliği kapsamında verilen izin ile -gerçekleştiği ortadadır.

Sözleşmenin hiçbir yerinde Davalıya "ARUN" markalı unu dilediği şekilde üretme hakkı verildiği ifade edilmemiştir. Dolayısıyle verilen iznin kapsamının marka sahiplerinin ürettiği unun aynısını üretmek olduğu kabul edilmelidir.
-
"ARUN" marka unun üretiminde ve bileşiminde kullanılacak maddeleri seçme hakkı Davalıya verilmediğine göre, Davalının "ARUN" markasının ticari kıymetini düşürecek veya zarara sokabilecek faaliyetlerde bulunamaması gerekir.

Örneğin; tanınmış tescilli bir- meşrubatı şişelemek için marka sahibi firma ile işbirliği yapıp şişeleme hakkını elde eden firmanın, o markaya has ürünü dilediği şekilde üretme hakkı olmadığı gibi, meşrubatın marka sahibinin formülünü açıklama yükümlülüğü de bulunmamaktadır.

Davacının- "ARUN" marka unu yıllarca bileşiminde ibex marka katkı maddesi kullanarak ürettiği kabul edilmektedir.
Davalı tarafından sunulan şahadette "ARUN" marka unda ibex marka katkı maddesinin kullanılmadığı kabul edilmektedir.

Sebebi ne olursa olsun marka sah-ibinin rızası hilâfına "ARUN" marka unun üretimine müdahale ederek bu marka altında piyasaya un sürmesi ilk nazarda "ARUN" markasının sahiplerini telafisi imkansız zarar ziyana sokabilecek, marka değerine zarar verecek bir fiildir ve önlenmesi gerekir.
-
Fasıl 268 Ticaret Markaları Yasası ile Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası'ndaki farka ve yetki konusuna bu safhada değinmeyi gereksiz gördüm.

Sonuç olarak mevcut olgular ışığında geçici ara emrinin kesinleştirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Narin F. Şe-fik: Netice itibarıyle;

İstinaf oy çokluğu ile red ve iptal edilir.

İstinaf masrafları ile ilgili emir verilmez.




Narin F. Şefik Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç Yargıç



30 Hazira-n, 2011











28






Full & Egal Universal Law Academy