Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 37/2005 Dava No 25/2010 Karar Tarihi 30.09.2010
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 37/2005 Dava No 25/2010 Karar Tarihi 30.09.2010
Numara: 37/2005
Dava No: 25/2010
Taraflar: Şeker Bank Ltd. ile Bahaddin Adil ve diğeri arasında
Konu: Hileli mal devri - Hüküm alındıktan sonra yapılan mal devir işlemlerinin geçersiz olduğuna dair mahkeme emri talebi - Fasıl 62 Malların Hileli Devrini Önleme Yasasının 4 maddesi - Hileli işlemin iptali için davayı görmüş veya görmekte olan Mahkemeye başvurulması - İstida yolu ile başvurma - Alacaklının malı alan kişiyi de davaya katması gereği.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 30.09.2010

-D. 25/2010 Yargıtay/Hukuk: 37/2005
(Mağusa Genel İstida No: 15/2004)


YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Mustafa H. Özkök, Gönül Erönen, Seyit A. Bensen.

İstinaf eden : Şeker Bank Ltd. Mağusa
(Davacı)

ile --

Aleyhine istinaf edilen : 1. Bahaddin Adil - Mağusa
2. Aliye Adil - Mağusa
(Davalılar)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Tevfik Pilli
Aleyhine istinaf edilenler namına: Avukat Öner Şerifoğlu.

Gazi Mağusa Kaza Mahk-emesi Başkanı Mustafa Güzoğlu ve Kıdemli Yargıç Ahmet Kalkan'ın 15/2004 sayılı Genel İstidada 24.11.2004 tarihinde verdikleri karar aleyhine Davacı tarafından yapılan istinaftır.


------------------------

H Ü K Ü M

Mustafa H-. Özkök: Bu istinafta Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Seyit A. Bensen okuyacaktır.

Seyit A. Bensen : Müstedi (İstinaf Eden) Gazimağusa Kaza Mahkemesinde ikame ettiği 2750/2000 sayılı davada 13.3.2001 tarihinde Müstedaaleyh No.1 aleyhine kefil sıffatıyle - 9,968.71 Sterlin talep, %20 faiz ve dava masrafi için hüküm aldı. Müstedaleyh No.1 istidaya ekli listede görülen 20 adet arsayı 20.8.2001 tarihinde bağış yolu ile eşi olan Müstedaaleyh No.2'ye Tapu Dairesinde devretmek suretiyle elden çıkardı. Müstedi bu -durumu 15.7.2003 tarihinde Tapu Dairesine yaptığı müracaat neticesinde öğrendi. Bunun üzerine Gazimağusa Kaza Mahkemesinde önümüzdeki Genel İstidayı dosyalayan Müstedi, Müstedaaleyh No.1'in söz konusu devir işlemini hükümlü borcunu ödemekten kaçınmak için -hileli olarak yaptığını iddia ederek istidaya ekli listede gösterilen taşınmaz malların devrine ilişkin muamelenin iptal edilmesi ve yeniden Müstedaaleyh No.1 adına kaydedilmesine ayrıca istidaya ekli listede bulunan taşınmaz malların Müstediye olan borcun-un ödenmesi amacıyle Tapu Dairesi tarafından açık artırma yolu ile satılmasına ilişkin Mahkeme emri talep etti.

Müstedaaleyh No.1 ve No.2 Genel İstidaya ayrı ayrı itiraz dosyaladılar. Müstedaaleyh No.1 itirazında, Müstedaaleyh No.2'nin esas dava olan 27-50/2000 sayılı davada taraf yapılmadan adına kayıtlı bir mal ile ilgili karar verilemeyeceğini ve/veya Müstedaaleyh No.2'nin taraf olmadığı bir davada verilen hükmü tahsil etmek ve/veya icra etmek için işbu istidanın dosyalanamayacağını ön itiraz olarak il-eri sürdü. Müstedaaleyh No.1 itiraznamesine ekli yemin belgesinde sair şeyler yanında, özetle 2750/00 sayılı davada hükmün 13.3.2001 tarihinde verildiğini, bağışın 20.8.2001 tarihinde hükümden 5 ay sonra gerçekleştiğini, Müstedinin mallara engel koymaya fı-rsatı olduğunu ancak koymadığını, devirde hile olmadığını iddia ederek Müstedinin iddialarını reddetmiştir.

Müstedaaleyh de itiraz ve yemin belgesinde benzer iddialarda bulunmuştur.

İstidanın duruşmasında Müstedi, krediler sorumlusu Hüseyin Kasap'ı v-e Gazimağusa Tapu Dairesi memurlarından Ahmet Karahasan'ı tanık olarak dinletmiştir. Ayrıca 2750/00 sayılı dava hükmünü Emare 1 olarak ibraz etmiştir.

Müstedaaleyhler şahadet vermedikleri gibi herhangi bir tanık da celbetmemişlerdir.

Tam kadrolu Gazi-mağusa Kaza Mahkemesi istida, itiraz ve bunlara ekli yemin belgelerini, sunulan şahadeti ve taraf avukatlarının hukuki argümanlarını dinledikten sonra, Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk 73/88 ve 74/88 (D.2/89); Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk 14/94 ve 15/94 (D.4-/95) ve Yargıtay/Hukuk 32/94 (D.18/94) sayılı içtihat kararlarını incelediğinde, ortaya çıkan sonuca göre alacağının tahsilini önlemek gayesiyle hileli devir yapıldığını iddia eden kişinin takip edeceği 2 yoldan birinin aynı dava içinde bir istida yapıp t-aşınmaz malların adından iptal edilmesini istediği kişileri davaya taraf yapmak ve bir istida ile işlemlerin iptalini talep etmek veya izlenebilecek yolun ayrı bir dava yolu ile, ilgili kişileri davaya taraf yaparak işlemlerin iptalini talep etmek olması g-erektiğini belirtti. İlk Mahkeme huzurundaki meselede Müstedi iki yolu da takip etmeyerek ne aynı dava altında bir istida dosyalamış, ne de ayrı bir dava açmıştır. Mahkeme, Müstedinin hükümlü borçlu durumundaki Müstedaaleyh No.1 ile malları adına alan eşi -Müstedaaleyh No.2 aleyhine Hukuk Muhakameleri Usul Tüzüğü E.48 n.2'ye dayalı ayrı bir genel istida dosyaladığını, bu yöntemin ise doğru olmadığı ve neticede Müstedinin hükmün verildiği davada, istida ile ilgilileri taraf yaparak mal devrinin iptalini istem-ediği veya ayrı bir dava açarak çare talep etmediği cihetle istidanın Fasıl 62, madde 4'ün öngördüğü prosedüre uygun dosyalanmadığına ve daha ileri gitmeden iptal edilmesi gerektiğine ilişkin bulgu yaptı.

İlk Mahkeme bu görüşlerinin hatalı olabileceğini- ve meselenin istinafa gidebileceğini dikkate alarak tarafların hile iddialarını da inceledi ve inceleme neticesinde Müstedaaleyhlerin hükümden 5 ay sonra gerçekleştirdikleri mal devrini alacağın tahsilini engelleme niyetiyle yaptıklarına ikna olmayarak Mü-stedinin istidasını masraflarla red ve iptal etti. Kaza Mahkemesinin bu ret kararından Müstedi istinaf etti.

İstinaf Eden Müstedi istinaf ihbarnamesinde aşağıdaki istinaf sebeplerini ileri sürdü.

Muhterem Bidayet Mahkemesi, Fasıl 62 Malların Hileli Dev-rini Önleme Yasasının 3(2),4 ve 5. maddeleri malların hileli devrini önlemek için yapılan başvurunun dilekçe yolu ile yapılabileceğini öngördüğü halde bunun göz ardı edilerek Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk 73/88 ve 74/88 (D.2/89)sayılı istinaf kararını yanl-ış yorumlayarak genel istidanın da bir dava başlatma şekli olduğunu, Muhterem Bidayet Mahkemesinin bunu görmezlikten gelerek başvurunun ille ki davaya bağlı bir dilekçe ile veya dava yolu ile yapılması gerektiği ve bu şekilde yapılmadığı nedeni ile de işbu- genel dilekçeyi reddetmekle hataya düşmüştür.
Müstedaaleyhler, genel dilekçe ile yapılan başvurunun hatalı olduğundan iptalini talep etmek niyetinde iselerdi, genel dilekçeye itiraz dosyalanmadan önce itiraz etmesi ve o aşamada dilekçenin iptalini talep -etmeleri gerekirdi. Müstedaaleyhler bunu yapmadığı gibi yapılan itiraz ihbarnamesine ekli yemin belgesinde yakınmaları yalnızca dilekçenin davaya bağlı bir dilekçe şeklinde yapılmadığı yönündedir. Muhterem Mahkeme bu hususu hiç dikkate almayarak Müstedinin- dilekçesini iptal etmekle hata etmiştir.
Muhterem Bidayet Mahkemesi Fasıl 62 Malların Hileli Devrini Önleme Yasasının 3(2) maddesindeki isbat külfetinin Müstedaaleyhlere ait olduğunu görmezlikten gelerek ve sanki bu maddedeki isbat külfeti Müstediye aitm-iş gibi davranmakla ve Mahkemeye gelip şahadet vermeyen ve istintaka tabi tutulmayan Müstedaaleyhlerin hiçbir isbat külfetini yerine getirmediği halde, bu hususta Muhterem Mahkeme hiçbir görüş belirtmeden dilekçenin Müstedi tarafından isbat edilmediği yönü-nde karar vererek Müstedinin dilekçesini iptal etmekle hataya düşmüştür.
Muhterem Bidayet Mahkemesi, bu dilekçe masraflarını Davacıya yükletmekle hatalı hareket etmiştir.

İstinaf Eden Müstedi Avukatı istinafın duruşmasında yaptığı hitabında özetle, Müst-edaaleyh 1'in, hükümlü borçlu olduğu bir esnada adına kayıtlı bulunan ve İskele İlçesindeki 20 adet arsasını eşine hibe ettiğini, bu yapılan devir karşılıksız yapılmışsa hileli bir devir olduğunu, çünkü yasa koyucunun bunu karine olarak koyduğunu ve devrin- hileli olmadığının isbat külfetinin Müstedaaleyhlere ait olduğunu belirttikten sonra başvurunun yöntemi ile ilgili olarak da Fasıl 62, madde 4'deki düzenlemeye göre başvurunun aynı davada bir istida ile yapılacağını öngördüğünü, Yüksek Mahkemede müracaatı-n dava yolu ile de yapılabileceğine karar verdiğini, bu durumda Genel İstidanın da bir dava yöntemi olduğunu, bundan dolayı gerek istida gerekse dava yolu ile yapılan müracaatların kabul edilmesi gerektiğini ve esas gayenin karşı tarafa davanın mahiyetini -bildirmek ve savunmalarını yapmak olduğunu, dolayısıyle müracaatın dava yolu ile veya Genel İstida ile de yapılabileceği görüşünde olduğunu, bunun bir dava başlatma yöntemi olduğunu ve şayet Müstedaaleyhler bu yöntemden rahatsız olmuşlarsa bu işlemin iptal-i için Mahkemeye müracaat etmeleri gerektiğini, Müstedaaleyhlerin bunu yapmadıkları gibi itirazlarında da ileri sürmediklerini, bu nedenle İlk Mahkemenin istidayı reddetmemesi gerektiğini beyan etti. Yine İlk Mahkemenin Fasıl 62 Yasasını yanlış yorumladığı-nı ve isbat külfetinin Müstedide olduğunu kabul ettiğini, halbuki Yasaya göre hileli devir olduğu için devrin hileli olduğuna karine teşkil ettiğini ve hileli olmadığının isbatı karşı tarafa ait olduğunu, İlk Mahkemenin bu suretle isbat külfetini ters çevi-rdiğini, çünkü Müstedaaleyhlerin Mahkemeye gelip devrin hileli olmadığını söylemediklerini, bu devir işleminin hileli yapılmış bir devir olduğunu ve iptal edilmesi gerektiğini ileri sürdü.

Aleyhine İstinaf Edilen Müstedaaleyhler Avukatı ise yaptığı hitab-ında, Müstedaaleyhler tarafından dosyalanan yemin varakalarının şahadet olduğunu ve bu Müstedaaleyhlerin savunmaları ve şahadeti olduğundan Mahkemeye gelmelerine gerek olmadığını, Fasıl 62, madde 2'nin akraba arasında özel bir düzenleme getirdiğini, burada- yapılan işlemin iyi niyetle yapıldığının isbatının Müstedaaleyhlere ait olduğunu, İlk Mahkemenin Müstedinin yapmış olduğu başvuruyu usule uygun yapılmadığı nedeniyle reddettiğini; Yüksek Mahkemenin, Yargıtay/Hukuk 73/88 ve 74/88 (D.2/89), Yargıtay/Hukuk 3-2/94 (D18/94) sayılı içtihat kararlarında Fasıl 62 madde 4'ün yorumunu yaptığını ve başvurunun ayrı dava ile veya hüküm alındığı davaya bağlı istida ile yapılabileceğini ve Müstedaaleyh No.2'nin davaya taraf yapılması ile mümkün olabileceğini, İlk Mahkeme -Müstedinin başvurusunu, Yüksek Mahkeme kararlarına dayanarak, Müstedinin farklı bir yol takip ederek Müstedinin başvurusunu reddettiğini; Müstedinin 13.3.2001 tarihinde hüküm aldığını, taşınmaz mal devrinin 20.8.2001 tarihinde gerçekleştiğini ve hüküm veri-ldiği tarihten geçen 5 aylık sürede Müstedi tarafından hiçbir işlem yapılmadığını, eğer Müstedaaleyh kötü niyetli olmuş olsaydı devir için bu kadar süre bekleyeceğini, İlk Mahkemenin devrin iyi niyetli yapılmadığına ve alacağın tahsiline engel teşkil edece-ğine inanmadığı için istidayı reddettiğini ileri sürerek İlk Mahkeme kararının doğru olduğunu savundu.

İlk önce 1. istinaf sebebini inceleyelim.

Fasıl 62 Malların Hileli Devrini Önleme Yasası madde 4 hileli mal devirlerinde uygulanacak usulü düzenlemekt-edir. Yasanın 4. maddesi şöyledir:

"4. -Any gift, sale, pledge, mortgage or other transfer or disposal of any movable or
immovable property deemed to be fraudulent under the provisions of section 3 of this Law whether made before or after the commencement of an action or other proceeding where-in the right to recover the debt has been established may be set aside by an order of the Court, to be obtained on the application of any Judgment creditor made in such action or other Proceeding, and to the Court before which such action or other proceedi-ng has been heard or is pending."


-Buna göre bir Davacı hüküm aldığı veya almaya çalıştığı davada bir istida dosyalayarak borçlunun mal kaçırma amacıyla yaptığı işlemleri iptal ettirebilir.

Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk 73/88, 74/88 (D.2/89) sayılı kararda Yüksek Mahkeme, müracaat edecek- kişinin mevcut davada istida dosyalayabileceği gibi, ayrı bir davayla da talepte bulunabileceğini karara bağlamıştır. Bu kararda şöyle denmektedir.


"Aleyhine istinaf edilen ayrı bir dava yolu ile ve istinaf edenleri de Davalı olarak davada taraf yapmak -suretiyle bir yargısal işlem başlatabileceği gibi aynı dava içinde istida yolu ile bir işlem yapabilir. İkinci yöntemle hareket etmeyi tercih etmesi halinde ilkin Mahkemeye müracaat edip taşınmaz malların isimlerinden iptal edilmesini istediği kişi veya ki-şileri davaya taraf yapması gerekir. Ancak aynı dava altında bir işlem yapma yönüne gidilirken esas davadaki talep ile ilişkisi olmayan kişileri davaya eklemek yerine kanımızca ayrı bir dava yolu ile bir yargısal işlem başlatması daha idealdir."


Birleşt-irilmiş Yargıtay/Hukuk 73/88 ve 74/88 (D.2/89)'da belirtildiği gibi bu tip talepler Fasıl 62 madde 4'de gösterilen usule ilaveten ayrı dava yolu ile de yapılabilmektedir. Bu husus Yargıtay/Hukuk 32/94 (D.18/94) ve Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk 14/94 ve 15/-94 (D.4/95)'de tekrar vurgulanmıştır.

İlk Mahkeme tarafları dinledikten sonra verdiği gerekçeli kararında (Mavi 31 ve 32'de) şöyle dedi:

"Huzurumuzdaki meselede Müstedi iki yolu da takip etmeyerek ne aynı dava altında
bir istida dosyalamış, ne de -ayrı bir dava açmıştır. Müstedi hükümlü borçlu durumundaki Müstedaaleyh No.1 ile malları adına alan eşi Müstedaaleyh No.2 aleyhine Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü E.48, n.2'ye dayalı ayrı bir genel istida dosyalamıştır.
Burada sorulması gereken soru Mü-stedinin başvuru yönteminin doğru olup
olmadığıdır?
Kanaatimizce usul kuralları, tarafların isterlerse uygulayacakları kurallar
bütünü değildir.
Müstedi Emir 48, n.2 ve Fasıl 62, madde 4 altında istida ile müracaat yolunu
seçtiğine göre -yukarıda izah ettiğimiz hukuki durum ışığında aynı dava altında müracaatta bulunup hükmün verildiği davada Müstedaaleyh No.2'yi taraf yapması gerekirdi. Müstedi bu yöntemi seçmediğine göre ikinci seçeneği ayrı bir dava açmaktı. Müstedi bunu da yapmadı.
..-.....................................................................................................................................
Yasa veya Tüzüklerde açıkca belirtilmeyen hususlar dışında Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü E.48, n.2 altında ayrı genel is-tida dosyalamak mümkün değildir. Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü Emir 48, n.2 bu anlamda, davaya bağlı istidaları düzenlemektdir. Gerek Fasıl 62 gerekse Yüksek Mahkeme madde 4 altında istida ile başvurulacaksa aynı dava altında müracaatı öngörmektedir. Müst-edi bunu yerine getirmediğine göre kanaatimizce hatalı davranmış, kendine yasanın öngörmediği bir yöntemi seçmiştir.
Bu kanaatimize bağlı olarak Müstedi hükmün verildiği davada istida ile ilgilileri taraf yaparak mal devrinin iptalini istemediği veya ayr-ı bir dava açarak çare talep etmediği cihetle bu istidanın Fasıl 62, madde 4'ün öngördüğü prosedüre uygun dosyalanmadığına ve daha ileri gitmeden iptal edilmesi gerektiğine ilişkin bulgu yaparız."


Yukarıda belirtilen içtihat kararlarından görüleceği üze-re Fasıl 62 uyarınca bir işlem yapılabilmesi için İstinaf Eden Müstedi ayrı bir dava yolu ile yargısal işlem başlatabileceği gibi, hüküm aldığı aynı dava içinde istida yolu ile de bir işlem yapabilir. Müstedi bu iki seçenekten herhangi birini yapmadı ve Ma-hkemeye genel istida ile müracaatta bulundu. Yasa koyucu ve yasayı tefsir eden Yüksek Mahkeme, Müstedinin ayrı bir dava yolu ile veya hüküm alındığı aynı dava içinde istida yolu ile Mahkemeye başvurulacağını öngördüğüne göre ve bunun dışında başka bir yönt-em belirlemediğine göre Müstedinin Mahkemeye genel istida ile müracaat etmesi hatalıdır. Bu bakımdan Müstedi tarafından dosyalanan genel istidanın Fasıl 62, madde 4 anlamında bir müracaat olmadığına karar verilmesi gerekir. Fasıl 62, madde 4 amir bir hüküm-dür ve buna uyulmaması esaslı bir kusurdur. Dolayısıyle bu yasa maddesine aykırı olarak yapılan müracaat hükümsüzlükle malûldür.

Yukarıda belirtilenler ışığında Müstedinin takip ettiği yöntem hatalıdır. İlk Mahkeme, müracaatın Fasıl 62, madde 4'ün öngör-düğü prosedüre uygun olarak yapılmadığı gerekçesiyle istidayı ret ve iptal etmekle hata etmiş değildir. Bu nedenle 1. istinaf sebebi reddolunur.

2. istinaf sebebine gelince, İstinaf Eden Müstedi, genel istida ile yapılan başvurunun hatalı olduğunu ve bu-nun iptalini talep etmek niyetinde iselerdi, Müstedaaleyhlerin genel istidaya itiraz dosyalamadan önce itiraz ve o aşamada istidanın iptalini talep etmeleri gerektiğini, ancak Müstedaaleyhlerin bunu yapmadıklarını, İlk Mahkemenin de bu hususu dikkate almam-akla ve Müstedinin istidasını iptâl etmekle hata ettiğini ileri sürdü.

Layihalarda iddia edilip edilmediğine bakılmaksızın, herhangi bir kanuni nokta davanın duruşmasında ileri sürülebilir. Bu hususta Odgers on Pleading and Practice, 12. bası, 1939 sayf-a 150'de şöyle demektedir.

"No one is bound to take an objection in point of law; O.XXV.r.2 merely says that
he shall be entitled to raise it by his pleading. At the trial he may urge any point of
law he likes, whather raised on the pleadings o-r not."


Herhangi bir müracaatın kanuna uygun olarak yapılıp yapılmadığı hususu kanuni bir noktadır. Bu husus itiraznamede ileri sürülmemekle beraber Mahkeme tarafından dikkate alınabilir. (Bak. Hukuk /İstinaf 36/71). İlk Mahkeme bu hususu dikkate almakl-a meselenin bütün ahval ve şerâiti göz önünde tutulduğunda, doğru hareket etmiştir. Bu nedenle 2. istinaf sebebi de reddolunur.

1. ve 2. istinaf sebebleri reddedildikten sonra geriye kalan istinaf sebeplerinin incelenmesine gerek kalmamıştır.


Sonuç o-larak istinaf reddolunur.
Masraflar İstinaf Eden tarafından ödenecektir.
Masraflar Mukayyit tarafından tesbit edilecektir.



Mustafa H. Özkök Gönül Erönen Seyit A. Bensen
Yargıç Y-argıç Yargıç


30 Eylül, 2010



8






Full & Egal Universal Law Academy