Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 35/2001 Dava No 1/2008 Karar Tarihi 18.04.2008
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 35/2001 Dava No 1/2008 Karar Tarihi 18.04.2008
Numara: 35/2001
Dava No: 1/2008
Taraflar: Necati Tatoğlu ile Hatice Zeybek vd.
Konu: Satış Sözleşmesi - Vekil ile Asıl ilişkisi - Vekilin asıl adına yaptığı sözleşmeleri şahsen uygulayamaması
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 18.04.2008

-D.1/08 Yargıtay/Hukuk : 35/2001
(Gazi Mağusa Dava No: 1726/1999)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti : Nevvar Nolan, Gönül Erönen,Seyit A.Bensen.

İstinaf eden : Necati Tatoğlu, Geçitkale
(Davacı)

- ile -

Aleyhine -istinaf edilen : 1.Hatice Zeybek (Zeybek Ticaret)
2 Salamis Yolu, Gazi Mağusa
2.Hasan Zeybek (Zeybek Ticaret)
2 Salamis Yolu, Gazi Mağusa
(Davalılar)
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namın-a : Avukat Alper Dede adına Avukat Fadıl Aksun
Aleyhine istinaf edilenler namına : Avukat İsmet Dağlar.

Gazi Mağusa Kaza Mahkemesi Yargıcı Gülden Çiftcioğlu'nun 1726/99 sayılı davada 19.12.2000 tarihinde verdiği karara karşı Davacı tarafından yapılan isti-naftır.

H Ü K Ü M

Nevvar Nolan : Bu istinafta Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Seyit A. Bensen okuyacaktır.

Seyit A. Bensen: Davacı G.Mağusa Kaza Mahkemesinde dosyalamış olduğu 1726/99 sayılı bir dava ile 12.10.1994 tarihinde d-avacı ile davalılar arasında aktedilen sözlü bir satış sözleşmesi tahtında davalıların, davacıya bir adet Baykal marka çifte kırma av tüfeğini uyuşulmuş 14,000,000.TL. karşılığında satıp teslim ettiklerini, taraflar arasında aktedilen sözleşmeye göre daval-ıların, ahar kişi adında kayıtlı olan dava konusu av tüfeğinin devrini ilk talepte ve/veya en geç 1 ay zarfında davacı adına kayıt ve devir etmeyi kabul ve taahhüt ettiklerini, davalıların, dava konusu av tüfeğinin kayıt ve/veya devrini davacı adına yapmad-ıklarından aralarında vaki akti haksız ve kanunsuz olarak ihlâl ettiklerinden davacının zarar ziyana düçar olmasına neden olduklarını iddia ederek dava konusu Baykal marka av tüfeğinin davacı adına kayıt edilmesi hususunda bir Mahkeme emri, alternatif olar-ak dava konusu av tüfeğinin geçerli ve/veya makul piyasa fiatı olan 300,000,000 TL.'yi davacıya zarar-ziyan ve/veya tazminat olarak ödemeleri için hüküm talep etti.

Davaya her iki davalı da müdafaa dosyaladı. Davalılar dosyaladıkları müdafaa takririnde- davacının iddialarını red ve inkâr ederek davanın zaman aşımına uğradığını bu nedenle davanın ileriye götürülemeyeceğini ön itiraz olarak ileri sürdüler.

Davalı 1, müdafaa takririnde, davacı ile 12.10.1994 tarihinde ve/veya herhangi bir tarihte dava ko-nusu av tüfeği ile ilgili herhangi bir sözleşme yapmadığını ve bu yüzden davacıya karşı hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını iddia etti.

Davalı 2 ise müdafaa takririnde, talep takririnde belirtilen tarihte konu av tüfeğinin satılmasına dair davacı ile söz-lü bir satış sözleşmesi akdettiğini ve konu av tüfeğini davacıya 14,000,000-TL. karşılığında satıp teslim ettiğini kabul etti ancak dava konusu av tüfeğini davacıya aracı sıfatıyle sattığını ve adına kaydını yaptıracağına dair davacı ile hiçbir şekilde anl-aşmadığını, aksine davacıya av tüfeğini satarken tüfeğin kendine ait olmadığını, tüfeğin sekreterinin kocası Hüseyin Kırçay adına kayıtlı olduğunu ve adı geçen şahsın, tüfeği kendisine sadece satmak için bıraktığını, tüfeğin kaydını Hüseyin Kırçay'ın yapac-ağını, kendisinin kayıt yaptırmaya yetkisi olmadığını açıkça anlattığını ve davacı ile bu konuda mutabık kaldıklarını ve aralarındaki şifahi satış sözleşmesini bu şekilde yaptıklarını iddia etti. Yine davalı 2 ile davacı arasında aktedilmiş olan şifahi sat-ış sözleşmesi icabı, davacının ertesi gün ve/veya 24 saat içinde Hüseyin Kırçay'a gidip tüfeğin kaydını kendi adına yaptıracağını, her hal ve koşulda, davalı 2'nin işbu davada davacının muhatabı olmadığını ve konu tüfeğin kaydedilmesi hususunda herhangi bi-r sorumluluğu olmadığını iddia ederek davanın iptalini talep etti.

Davacı müdafaaya cevap takririnde davanın zaman aşımına uğramadığını ve davalıların dava konusu av tüfeğini, ahar kişi adında kayıtlı olduğu cihetle, davacı adına kaydettirmeyi kabul ve t-aahhüt ettiklerini ileri sürdü.

Kaza Mahkemesi her iki tarafı ve şahitlerini dinledikten sonra kabul ettiği şahadet muvacehesinde davalı 1 ve 2'nin karı-koca olup 1994 yılında beyaz eşya ticareti ile iştigal ettiklerini, davalı l'in G.Mağusa'da Salamis y-olundaki dükkânı çalıştırdığını, davalı 2'nin ise G.Mağusa'da Larnaka yolundaki dükkânı çalıştırdığını, davalı No.2'nin ayrıca Larnaka yolundaki dükkânında av tüfeği satışı da yaptığını, 12.10.1994 tarihinde davacı ile davalı 2 arasında, davalı 2'nin çalış-tırmakta olduğu Larnaka yolu üzerindeki dükkânda dava konusu Baykal marka av tüfeğinin satışı ile ilgili sözlü bir sözleşme yapıldığını, bu sözlü sözleşme tahtında davacının davalı 2'ye 14,000,000-TL. tediyede bulunup dava konusu av tüfeğini satın ve tesli-m aldığını, konu tüfeğin devrinin bilahare, konu tüfeğin kayıtlı mal sahibi olan Hüseyin Kırçay tarafından davacıya yapılacağını, davalı 1'in ise işbu sözleşmeye herhangi bir şekilde taraf olmadığını ve davalı 1 ile davacı arasında herhangi bir hukuki iliş-kinin tesis edilmediği hususunda bulgu yaptı.

İlk Mahkeme ilaveten, dava konusu Baykal marka av tüfeğinin dava konusu tarihte, kayıtlı mal sahibinin Hüseyin Kırçay olduğunu, dava konusu av tüfeğinin davalı 2'ye satış amacı ile Hüseyin Kırçay tarafından t-eslim edildiğini, konu av tüfeğinin davalı 2 tarafından davacıya satılması üzerine 12,000,000-TL. bedelin davalı 2 tarafından Hüseyin Kırçay'a tediye edildiği hususunda bulgu yaptı.

İlk Mahkeme hükmünde ayrıca talep takriri, müdafaa takriri ve de Mahkem-e huzurundaki tüm şahadet dikkate alındığında, davacının oğlu Murat Tatoğlu ve kayınbiraderi Murat Mustafa ile yasak ava gitmeleri sonucu, davacının konu şahıslarla birlikte 23.10.1995 tarihinde Gazi Mağusa Ağır Ceza Mahkemesinde ruhsatsız ateşli silah tas-arrufu v.s. gibi suçlardan yargılanıp mahkûm olduğunu, polis tarafından emare olarak zaptedilen dava konusu Baykal marka av tüfeğinin yasal mal sahibine iadesine emir verildiğini ve işbu av tüfeğinin bilahare yasal mal sahibi olan Hüseyin Kırçay tarafından- 3. bir kişiye satıldığı hususunda bulgu yaptı. İlk Mahkeme ilaveten davalı 2 aleyhine konu tüfekle ilgili olarak G.Mağusa Kaza Mahkemesinde 1284/96 numaralı ceza davası ikâme edilip, davalı 2'nin konu tüfeği adına kayıt belgesi olmaksızın ateşli silah tas-arrufu ve İçişleri ile ilgili Bakanlıktan izni olmaksızın ateşli silah ticareti yapmak suçlarından mahkûm olduğu hususunda bulgu yaptı. İlk Mahkeme, davalı 2'nin İçişleri ile ilgili Bakanlıktan izin almaksızın ateşli silah ticareti yapmak suçlarından mahk-um olduğunu göz önünde tutarak davacı ile davalı 2 arasındaki sözlü av tüfeği satış sözleşmesinin ilk bakışta yasaya aykırı, geçersiz bir sözleşme olduğu ve bu yüzden de uygulanmaması gereken bir sözleşme olduğu hususunda bulgu yaptı. Bu bulgular ışığında,- satış sözleşmesinin taraflar arasında meydana getirdiği yasal hak ve yükümlülüklerin neler olduğu hususunda daha derin bir inceleme yapıp bulguya varmanın ve yine müdafaa takririnde öne sürülen zaman aşımı ile ilgili ön itirazın incelenmesinin gerekli olm-adığına kanaat getirerek davacının davalılar aleyhindeki davasını red ve iptal etti. Davacı, İlk Mahkeme kararının aşağıdaki sebeplerden dolayı hatalı olduğunu öne sürerek karar aleyhine istinaf dosyaladı. Davacının istinaf sebepleri aşağıdaki gibidir.

Mu-hterem Bidayet Mahkemesi huzurundaki tüm şahadet ve emareleri davacı ve tanıklarının şahadetine itibar etmeyip, davalılar ve tanıklarının şahadetine itibar etmekle hatalı hareket etmiştir.
Muhterem Bidayet Mahkemesi davalı 1'in, davacı ile davalı 1 arasınd-aki av tüfeği alım-satım aktine taraf olmadığı yönünde bulguya vararak davalı 1 aleyhine ikâme edilen davanın red ve iptali hususunda karar verip, davalılar aleyhine talep takriri gereğince hüküm vermemekle hata etmiştir.
Muhterem Bidayet Mahkemesi kararın-da, davalıların müdafaa takririnde davacı ile davalılar arasında 12.10.1994 tarihinde aktedilen sözlü av tüfeği alım-satım antlaşmasının yasaya aykırı bir satış olduğu yönünde herhangi bir iddianın yer almadığı ve/veya yer verilmediği halde, Muhterem Biday-et Mahkemesi layihasında yer almayan işbu hususu resen nazarı dikkate alarak bu yönde bulguya varmakla hata etmiştir.
Muhterem Bidayet Mahkemesi kararında, davacı ile davalı 2 arasında yapılan av tüfeği satış sözleşmesinin yasaya aykırı, geçersiz bir sözle-şme olduğu ve bu yönden de uygulanmaması gereken bir sözleşme olduğu hususunda bulguya varmakla hata etmiştir.
Muhterem Bidayet Mahkemesi kararında, davacı ile davalı 1 ve/veya davalılar arasında aktedilen 12.10.1994 tarihli sözlü bir av tüfeği alım-satım -akti olduğu hususunda bulguya vardıktan sonra, davalı 1'in (herhalde davalı 2 olacak) emare 3 tahtında ateşli silah satma izninin mevcut olmadığı ve davacı ile davalı 1 (herhalde davalı 2 olacak) arasında aktedilen antlaşmanın Fasıl 149 madde 23 tahtında y-asayla yasaklanmış bir antlaşma olduğu hususunda bulguya varıp, davacının ihtimaller dengesi prensipleri tahtında isbat ettiği davasında davacı leyhine talep takriri gereğince hüküm vereceği yerde, davacının davasını red ve iptal etmekle hata etti.

İlk ö-nce 1. ve 2. istinaf sebeplerini beraber incelemeyi uygun gördük.

İlk Mahkeme kararında mavi 88-89'da şöyle demektedir.
"Mahkeme huzurunda şahadet veren davacı ve
tanıklarının şahadeti ile davalı ve tanıklarının şahadeti, hal ve tavırları izlenip şaha-detleri değerlendirilmiştir.
Davacının şahadetinde, konu av tüfeği satış
sözleşmesinin hem davalı 1 hem de, davalı 2 ile
beraber yaptığını iddia ettiği gözlemlenmektedir.
İstintakında ise, diğer tüfekler arasında bu
tüfeği beğendiğini, tüfeği ken-disine davalı 2 Hasan
Zeybek'in verdiğini, davalı 2 Hasan Zeybek'e bunu beğendim dediğini, tüfeğinin sahibinin ismini davalı 2 Hasan Zeybek'in kendisine verdiğini, tüfek sahibinin adresini de davalı 2 Hasan Zeybek'in kendisine verdiğini, tüfeğin kendi adı-na kayıtlı olmaması sebebiyle istese de bu tüfeği kendi adına kaydedemediğini söylediğini, kendisinin tüfek sahibini bulup getireceğini, parayı davalı 2 Hasan Zeybek'in istediğini, davalı 2 Hasan Zeybek'e konu tüfekle ilgili olarak satış bedeli olarak 14 m-ilyon verdiğini belirtmiştir.
Davacının istintakı değerlendirildiğinde, tüfek
satışı ile ilgili tüm konuşmaların davacı ile davalı 2 arasında yapıldığı, konu av tüfeği satış bedelinin davacı tarafından davalı No.2'ye verildiği, konu av tüfeğini davacıya- davalı No.2'nin teslim ettiği gözlemlenmektedir.
Davacının yukarıda belirtilen istintakından dava konusu av tüfeği satış anlaşmasının davacı ile davalı No.2 arasında yapıldığı hususu istihraç edilebilir. Diğer yandan davalı No.2 adına kayıtlı olmayan tü-feğin, davalı No.2 tarafından devrinin üstlenilmesinin makul olmadığı sabittir.
Bu durumda davacının şahadeti ile istintakının esasa ilişkin çelişki arzettiği sabittir. Bu durumda davacının işbu husustaki şahadeti inanılır ve güvenilir olarak değerlendir-ilemez."

İlk Mahkeme, yukarıdaki alıntıdan görüleceği üzere, davacının şahadeti ile istintakını değerlendirmiş ve dava konusu av tüfeği satış anlaşmasının davacı ile davalı 1 arasında değil de, davacı ile davalı 2 arasında yapıldığı hususunda bulgu yapt-ı. Ancak davalı 2 adına kayıtlı olmayan dava konusu av tüfeğinin devrinin davalı 2 tarafından üstlenilip davacıya yapılacağı hususundaki davacının şahadetine ise inanmamıştır. İlk Mahkeme, yukarıdaki alıntıdan görüleceği üzere davacının şahadeti ile istint-akının esasa ilişkin çelişki arzettiği nedeniyle davacının şahadetine inanmadığını kararında belirtmiştir. Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı gibi bir şahidin doğruyu söyleyip söylemediğini en iyi değerlendiren hiç kuşkusuz o şahidi dinleyen, onun tavı-r ve hareketlerini müşahade altında bulunduran mahkemedir. Bu bakımdan Yüksek Mahkeme İstinaf Mahkemesi olarak İlk Mahkemenin bu avantajlı durumunu gözönünde bulundurarak genellikle İlk Mahkemenin bulgularına müdahalede bulunmaz. İlk Mahkemenin inandığı şa-hadete inanmaması gerektiğini savunan istinaf edenin, İstinaf Mahkemesini tatmin ve ikna etmesi gerekmektedir.

İlk Mahkeme huzurunda verilen tüm şahadeti esaslıca inceledikten sonra, davacı ile davalı 2 arasında dava konusu av tüfeği ile ilgili bir sat-ış sözleşmesi yapıldığı ancak bu satış sözleşmesine göre dava konusu av tüfeğinin devri tüfeğin kayıtlı mal sahibi olan Hüseyin Kırçay tarafından yapılacağı ve davalı 1'in işbu satış sözleşmesine herhangi bir şekilde taraf olmadığı açıktır.İlk Mahkeme dava-cının şahadetine itibar etmeyip davalıların şahadetine itibar etmekle hatalı hareket etmiş değildir. Önümüzdeki istinafta ibraz edilen şahadet ışığında Kaza Mahkemesinin vardığı netice, mahkemeye açıktı. Bu neticeye varılmaması hususunda avukat tarafından -yapılan argümanlar bizi tatmin ve ikna etmedi. Bu nedenle 1. ve 2. istinaf sebepleri reddolunur.
5. istinaf sebebine gelince: Davacı işbu istinaf sebebi ile İlk Mahkemenin davacı ile davalı 1 ve/veya davalılar arasında aktedilen 12.10.1994 tarihli sözlü b-ir av tüfeği satış sözleşmesi olduğu hususunda bulguya vardıktan sonra davacı lehine talep takriri gereğince hüküm vermemekle hata ettiğini ileri sürdü.

İlk Mahkeme kararında mavi 91'de şöyle demektedir.
"Yukarıda davalı 1 ve 2'nin inanılan şahadeti ı-şığında ......davacı ile davalı No.2 arasında, davalı No.2'nin çalıştırmakta olduğu Larnaka yolu üzerindeki dükkânda, sözlü olarak dava konusu Baykal marka av tüfeğinin satışı ile ilgili sözleşme yapıldığı, bu sözlü sözleşme tahtında, davacının davalı No.2-'ye 14 milyon TL. tediyede bulunup, tüfeği satın ve teslim aldığı, konu tüfeğin devrinin bilahare, konu tüfeğin kayıtlı mal sahibi olan 3. şahıs Hüseyin Kırçay tarafından davacıya yapılacağı, davalı No.1'in işbu sözleşmeye herhangi bir şekilde taraf olmadı-ğı ve de davalı No.1 ile davacı arasında herhangi bir hukuki ilişkinin tesis edilmediği hususunda bulgu yapılır."

İlk Mahkeme yine kararında mavi 94'de şöyle demektedir.
"Davalılar tanığı no.1 Hüseyin Kırçay'ın inanılır şahadeti ışığında, dava konusu av- tüfeğinin, dava konusu tarihte, kayıtlı mal sahibinin Hüseyin Kırçay olduğu, işbu tüfeğin Baykal marka olup, enjektörsüz olduğu, satış tarihinde (1) yıllık kullanılmış, 2. el bir av tüfeği olduğu, Davalı No.2'ye, satış amacı ile Hüseyin Kırçay tarafından -teslim edildiği, konu av tüfeğinin, davalı No.2 tarafından davacıya satılması üzerine, 12 Milyon TL'lik bedelin, davalı 2 tarafından Hüseyin Kırçay'a tediye edildiği, Hüseyin Kırçay'ın, dava konusu av tüfeği ile ilgili yargılanmasından sonra, Mahkeme taraf-ından konu av tüfeğinin kendisine iade edildiğini, işbu av tüfeğinin bilahare Hüseyin Kırçay tarafından 3. bir kişiye satıldığı hususunda bulgu yaparım."


İlk Mahkeme yine yukarıdaki bulgusundan görüleceği üzere, dava konusu av tüfeğinin kayıtlı mal sah-ibinin Hüseyin Kırçay olduğunu ve davalı 2'ye satış amacı ile Hüseyin Kırçay tarafından teslim edildiğini, davacı ile davalı 2 arasında dava konusu av tüfeğinin satışı ile ilgili sözlü bir sözleşme yapıldığı, bu sözlü sözleşme tahtında davacının davalı 2'y-e 14,000,000,000.TL. tediyede bulunup tüfeği satın ve teslim aldığı, ancak konu tüfeğin devrinin bilahare, konu tüfeğin kayıtlı mal sahibi olan Hüseyin Kırçay tarafından davacıya yapılacağı hususunda bulgu yaptı. Bu bulgu ışığında davanın neticelenmesi ger-ekirken İlk Mahkeme davacı ile davalı 2 arasındaki sözlü av tüfeği satış sözleşmesinin yasaya aykırı, geçersiz bir sözleşme olduğu ve bu yüzden de uygulanmaması gereken bir sözleşme olduğu hususunda bulgu yaptı ve bu bulgular ışığında davacının davasını re-t ve iptal etti. İlk Mahkeme davacının davasını iptal ettikten sonra satış sözleşmesini değerlendirip tarafların yasal hak ve yükümlülükleri ile müdafaa takririnde öne sürülen zaman aşımı ile ilgili ön itirazı da incelemedi. Halbuki İlk Mahkeme satış sözl-eşmesinin yasaya aykırı olduğu bulgusuna vardıktan sonra da istinaf maksatları için tüm olguları incelemesi ve satış sözleşmesini değerlendirip yasal sonuçları hususunda bir bulguya varması gerekirdi. İlk Mahkeme bunu yapmamakla hata etmiştir. İlk Mahkemen-in satış aktini değerlendirip yasal sonuçları hususunda bir bulguya varabilmesi için davanın İlk Mahkemeye iade edilmesi düşünülebilir. Ancak İlk Mahkemenin dava konusu av tüfeğinin devrinin kayıtlı mal sahibi olan Hüseyin Kırçay tarafından davacıya yapıla-cağı hususundaki davalı 2'nin şahadetini doğru kabul ettiği ve davacının dava konusu av tüfeğin devrinin davalılar tarafından davacıya yapılacağı hususundaki şahadetine inanmadığını ve özellikle karara bağlanacak hususun yasal olduğunu dikkate aldıktan son-ra, bu konudaki şahadeti ve yasal durumu en az İlk Mahkeme kadar doğru ve sağlıklı bir şekilde değerlendirip karara bağlayacak durumda olduğumuzdan davayı 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 37(3) maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünün 35. Emrinin 8. -Nizamının verdiği yetkiye dayanarak İlk Mahkemeye iade edilmesine gerek görmüyoruz. İlaveten verilen şahadet ve olgular ışığında İlk Mahkeme yanlış bir bulgu yapmış olsa dahi Yargıtay bununla bağlı değildir ve doğru neticeyi istihraç etmek Yargıtayın yetki-si dahilindedir.

Önümüzdeki istinafta İlk Mahkeme, şahadet veren davalı 2'nin şahadetine inanarak dava konusu Baykal marka av tüfeğinin kayıtlı mal sahibinin Hüseyin Kırçay olduğunu ve davalı 2'ye satış amacıyle teslim edildiğini, 12.10.1994 tarihinde d-avacı ile davalı 2 arasında dava konusu av tüfeğinin satışı ile ilgili sözlü bir sözleşme yapıldığını, bu sözleşme tahtında davacının davalı 2'ye 14,000,000 TL. ödeyip tüfeği satın ve teslim aldığını, ancak konu tüfeğin devrinin bilahare konu tüfeğin kayıt-lı mal sahibi olan Hüseyin Kırçay tarafından yapılacağı hususunda bulgu yaptı. Bu bulgunun hatalı olduğuna ilişkin herhangi bir istinaf sebebi yoktur.

Davacı talep takririnde davalıların dava konusu av tüfeğini, ahar kişi adında kayıtlı olduğu cihetle, -davacı adına kaydettirmeyi kabul ve taahhüt ettiklerini ileri sürdü. Halbuki İlk Mahkeme sunulan şahadet ve olgular ışığında davacının bu iddiasını isbatlanmış olarak kabul etmedi ve konu tüfeğin devrinin bilahare konu tüfeğin kayıtlı mal sahibi olan Hüsey-in Kırçay tarafından yapılacağı hususunda bulgu yaptı. Bu bulgunun daha önce belirttiğimiz gibi hatalı olduğuna ilişkin herhangi bir istinaf sebebi yoktur. Bu durumda konu av tüfeğinin devrinin davalı 2 dışında, kayıtlı mal sahibi olan Hüseyin Kırçay taraf-ından davacıya yapılacağı hususunda İlk Mahkemenin bulgusu verilen şahadet ışığında hatalı değildir. Bu bulgular ışığında davalı 2'nin işbu davada davacının muhatabı olmadığı ve konu tüfeğin kaydedilmesi hususunda davacıya karşı herhangi bir sorumluluğu ol-madığı ortadadır. Yukarıda belirtilenler ışığında davalıların satış sözleşmesini ihlâl ettikleri söylenemez. Davacının iddiası İlk Mahkeme tarafından kabul edilmediğine göre davacının davasını isbat edemediği kararına varılması gerekir.

Hemen belirtmeliy-iz ki, ibraz edilen ve İlk Mahkemece kabul edilen olgular muvacehesinde dava konusu av tüfeğinin kayıtlı mal sahibi Hüseyin Kırçay'dır. Hüseyin Kırçay, satış amacı ile, dava konusu av tüfeğini davalı 2'ye teslim etmiş ve davalı 2 de dava konusu av tüfeğini- davacıya satmıştır. Bu durumda davalı 2 ile Hüseyin Kırçay arasındaki ilişki vekil ve asıl (principal and agent) ilişkisidir ve davalı 2 asıl olan Hüseyin Kırçay'ın vekili sıfatı ile davacı ile satış sözleşmesini yapmıştır. Fasıl 149 Sözleşmeler Yasası, m-adde 190'a göre bir vekil asıl adına yaptığı sözleşmeleri şahsen uygulayamaz, ne de bu gibi sözleşmelerle şahsen bağlı olur. Önümüzdeki davada dava konusu satış sözleşmesinden sorumlu kişi, asıl olan Hüseyin Kırçay'dır. Asıl olan Hüseyin Kırçay'ın sorumlu -tutulabilmesi için davada taraf olması gerekirdi. Ancak dava celbnamesi tetkik edildiğinde Hüseyin Kırçay davada taraf değildir. Hüküm ancak davada taraf olan kişiler lehine veya aleyhine verilir. Davaya taraf olmadığına göre asıl olan Hüseyin Kırçay aleyh-ine bu davada herhangi bir hüküm verilemez. Davaya taraf olmuş olsaydı muhakkak ki netice değişik olacaktı. İlk Mahkemenin doğru kabul ettiği şahadet davaya konu sözleşmeyi Hüseyin Kırçay'ın ihlal ettiğini göstermektedir.

Yukarıda söylenenlerden anlaşıl-acağı üzere davacı davalılar aleyhindeki davasını isbat edememiştir.

Bu neticeye vardıktan sonra diğer istinaf sebepleri ile müdafaa takririnde öne sürülen zaman aşımı ile ilgili ön itirazın da incelenmesine gerek kalmamıştır.

Netice olarak istinaf r-et ve iptal olunur. İstinaf masrafları istinaf eden davacı aleyhine olacaktır.






Nevvar Nolan Gönül Erönen Seyit A. Bensen
Yargıç Yargıç Yargıç


18 Nisan, 2008



12






Full & Egal Universal Law Academy