Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 33 - 35/2009 Dava No 2/2014 Karar Tarihi 20.01.2014
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 33 - 35/2009 Dava No 2/2014 Karar Tarihi 20.01.2014
Numara: 33 - 35/2009
Dava No: 2/2014
Taraflar: Safiye İrfan Nadir n/d Safiye Nadir ile Özer Boyacı arasında
Konu: Satış anlaşması - Taşınmaz mal satış anlaşması - Taşınmaz malların iade edilmesi şartıyla emaneten verildiği iddiası - Kredi temini için taşınmaz malların iadesi şartıyla devredilemsi -Hile (fraud) - Taşınmaz malların hile ile elde edildiği iddiası - Şahadet - Şahadetin değerlendirilmesi
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 20.01.2014

-D. 2/2014 Birleştirilmiş
Yargıtay/Hukuk 33/2009, 34/2009 ve 35/2009
(Girne Konsolide Dava No. 359/2002 ve 239/2000)
Dava No. 359/2002


YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti:Şafak Öneri, Necmettin Bostancı, Mehm-et Türker.

Yargıtay Hukuk 33/2009
(Girne Konsolide Dava No: 359/2002 ve 239/2000)
Dava No: 359/2002

İstinaf eden: Safiye İrfan Nadir n/d Safiye Nadir c/o Kıbrıs Gazetesi, Dr. Fazıl Küçük Bulvarı - Lefkoşa
(-Davacı No. 1)
ile

Aleyhine istinaf edilen: Özer Boyacı c/o Göz Emlak Ltd., Göçmenköy - Lefkoşa
(Davalı)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Mustafa Algun adına
Avuka-t Erden Algun
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Tahir Seroydaş.


Yargıtay/Hukuk No: 34/2009
(Girne Konsolide Dava No: 359/2002 ve 239/2000)
Dava No: 359/2002

İstinaf eden: Arrowrock Property Holding Co. Ltd-. n/d Arrowrock Property Development Co. Ltd. Çiğlerik Sokak No.4, Bedreddin Demirel Caddesi, Lefkoşa
(Davacı No. 2)

ile

Aleyhine istinaf edilen: Özer Boyacı c/o Göz Emlak Ltd., Yzb. Tekin Yurdabak Caddesi, Göçmenköy, - Lefkoşa
(Davalı)
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Mustafa Algun adına
Avukat Erden Algun
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Tahir Seroydaş.

Yar-gıtay/Hukuk No: 35/2009
(Girne Konsolide Dava No: 359/2002 ve 239/2000)
Dava No: 359/2002

İstinaf eden: Asil Nadir c/o Kıbrıs Gazetesi - Lefkoşa
(Davacı No. 3)

ile

Aleyhine istinaf edilen: Özer Boyacı c/o Göz Em-lak Ltd., Göçmenköy - Lefkoşa
(Davalı)
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Mustafa Algun adına
Avukat Erden Algun
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Tahir Seroydaş-.


Girne Kaza Mahkemesi Başkanı Hüseyin Besimoğlu ve Yargıç Nüvit Gazi'nin 239/2000 ve 359/2002 sayılı davada 10/3/2009 tarihinde verdiği karara karşı Davalı tarafından yapılan istinaftır.


------------


K A R A R

Şafak Öneri: Bu istinafta, Mahkemen-in hükmünü, Sayın Yargıç Necmettin Bostancı okuyacaktır.

Necmettin Bostancı: Huzurumuzda bulunan ve birleştirilerek dinlenen 33, 34, 35/2009 sayılı istinaflar, Girne Kaza Mahke-mesinin 239/2000 sayılı dava ile birleştirilerek dinlenen 359/2002 sayılı da-vada, istinaf eden/davacılar aleyhine ver-diği hükümden yapılmıştır.

Mezkur davadaki davacı 1, dava ile ilgili zamanlarda, Lefkoşa'da Arabahmet mevkiinde, 1089 ve 1090 No.lu koçanlar altında kayıtlı 2 adet dükkan ile 1188 ve 1325 No.lu koçan-larda kayıtl-ı 2 adet evin sahibidir. Davacı 1, keza, Girne Ozanköy'de bulunan, Loch-Manor diye bilinen 7274 No.lu koçanda kayıtlı ev, avlu ve bahçeden oluşan taşınmazın mal sahibidir. Davacı 2, Nadir Şirketler Grubuna bağlı, tescil edilmiş bir limited şirket olup, Oza-nköy'de Loch-Manor olarak bilinen evin ve/veya arazinin bir bölümünü oluşturan 6851 No.lu koçan al-tında kayıtlı tarla ve/veya taşınmazın kayıtlı mal sahibi idi. Davacı 3 ise, bir iş adamı olup davalı 1'in oğlu ve Nadir Şir-ketler Grubunun yetkilisi ve/vey-a sahibi idi.

Dosyalanan tafsilatlı talep takririnde, davacılar, 1994 yılında, Sosyal Sigortalara ve/veya İhtiyat Sandığına ve/veya Devlete olan sair borçları için acilen 200,000-Stg. krediye ihtiyaçları doğduğunu, krediyi temin için davacı 3'ün davalı -ile temas ettiğini, davalının 200,000-Stg. krediyi vermeye razı olduğunu ancak, kredinin geri ödenmesi ile tekrar davacı-lara iade etmek koşuluyla, yukarıda izahı verilen Davacı 1'e ve 2'ye ait taşınmazların emaneten kendi adına devir ve kaydı-nı istediğin-i, karşılıklı itimat ile davalının istekleri doğ-rultusunda sözlü bir borç anlaşması yaptıklarını, mezkur ta-rihte, anlaşma gereği davalıdan 200,000-Stg. kredi alındığını, dava konusu taşınmazların 17/1/1995 ve/veya 8/6/1995 tarihinde davalı adına kayıt ol-unduğunu, bilahare 200,000-Stg.lik borcu teminen, Lefkoşa'daki gayrimenkulleri davalıya bırakmak,
Loch-Manor'u ise eski sahiplerine iade etmek üzere davalı ile anlaştıklarını, bu anlaşmanın gereği olarak, 1997'de Lefkoşa'daki 2 dükkan ve 1 evi davalının k-ontrol ve tasarru-funa verdiklerini, mezkur anlaşma uyarınca Loch-Manor'un davacılara iadesini beklerken, davalının 30/3/2000 tarihinde tahliye için dava ikame ettiğini, tahliye davası ikame etmekle davalının kötü niyetini anladıklarını, davalının geri iad-e etme niyeti olmaksızın davacıları iade taahüdü ile kandırarak ve/veya sahte beyanda bulunarak (misrepresentation) hileli (fraud) bir şekilde mezkur malların kendi adına devrini sağla-dığını ileri sürerek, Mahkemeden, Loch-Manor olarak bilinen, Girne Ozan-köy'de 7274 ve 6851 No.lu koçanlar altında kayıtlı taşınmazların davacılara iadesi ve/veya kaydı için hüküm veya alternatif olarak, haksız zenginleşme ve/veya tazminat olarak 200,000-Stg. talebinde bulunmuştur.
Davalı, dosyalamış olduğu müdafaa takririnde-, davacıların iddialarını reddetmekte ve dava konusu taşınmazlarla ilgili olarak, davacılar ile olan hukuki münasebetinin emanet (trust) ilişkisi olmayıp, bir satış münasebeti olduğunu iddia etmek-tedir.

Tarafların ve tanıklarının şahadetlerini inc-eleyen Alt Mahkeme, taraflar arasındaki hukuki münasebetin davacıların iddia ettiği gibi kredi ve emanet ilişkisi olmayıp, davalının iddia ettiği üzere, bir satış sözleşmesi olduğu bulgusuna vardı. İncelemelerine devam eden Alt Mahkeme, davalının, dava kon-usu taşınmazları elde ederken, herhangi bir hile ve/veya yanıltmasının söz konusu olmadığı, keza, davacı 3'ün ileri sürdüğü anlaşmada, şartların açık olmayıp, özellikle süresinin de belirsiz olması nedeniyle bir akit sayılamayacağı bulgusuna da vararak, da-vayı ret ve iptal etti.

Alt Mahkeme kararının hatalı olduğunu ileri süren dava-cılar, huzurumuzda bulunan bu istinafları dosyaladı. Tümü de aynı sebepler içeren istinaf ihbarnamelerinde 11 istinaf sebe-bi görülmektedir. Huzurumuzda yapılan argümanlardan-, davacı-ların iddiaları aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
1- Alt Mahkemenin bulgu yaparken, aralarında ciddi çelişkiler olmasına rağmen, davalı ve tanığı no. 9'un şahadetlerine ina-narak itibar etmesi ve davacı ve tanığı no. 3'ün şahadetine inanmaması hata-lıdır.
2- Muhterem Bidayet Mahkemesi, taraflar arasındaki akitsel ilişkinin süresinin belli olmadığı, bu nedenle, bu akitsel ilişkiye itibar edilemeyeceği bulgu ve/veya bulgularına var-makla ve/veya sözü edilen vadenin şarta bağlı ve/veya öngörülenlerin öd-enmesi şartına bağlı olduğu ve/veya geçerli bir anlaşma oluştuğu bulgu ve/veya bulgularına varmamakla hata etti.
3- Muhterem Bidayet Mahkemesi, davaya konu taşınmazların mül-kiyetlerinin iadesi ile ilgili olarak, davalıyı temsilen Avukat Tahir Seroydaş ile- davacı No. 3 arasında görüşmeler yapıldığı ve anlaşmaya varıldığı hususunda huzurunda tekzip edilmemiş ve doğru kabul edilmesi gereken şahadet var iken, Tahir Seroydaş'ın şahadetine gerek olmadığı sonucuna varmakla ve/veya davaya konu taşınmazların davacı-lara iadesi gerektiği bulgusuna varmamakla hata etti.
4- Muhterem Bidayet Mahkemesi, huzurunda yeterli şahadet olduğu halde, Davalının, Davacı No. 3'e aslında iade niyeti olmadığı halde "Benim çalışma tarzım bu değildir. Ben sana borç veririm ama teminat a-lmam. Malları bana devret, borcu, faizlerini, devir masraflarını ödediğin zaman malları sana iade ederim" demek ve/veya aynı manada sözler sarfetmek ve daha sonra bundan kaçınmak sureti ile davacı no. 3'e hile yaptığı ve/veya davacı no. 3'ü aldattığı ve/ve-ya yanılttığı bulgusuna ve/veya bulgularına varmamakla hata etti.

İnceleme

1 ve 2. istinaf sebepleri:

Yukarıda da belirtildiği gibi, Alt Mahkeme, taraflar arasındaki anlaşmanın bir satış anlaşması olduğu bulgusuna varırken, özellikle davalının ve dava-lı tanığı no. 9 Avukat Menteş Aziz'in şahadetlerine dayanmıştır.
Tanıkları değerlendirmek ve söylediklerine inanıp inanmamak alt mahkemenin takdirinde olan bir husustur. Yargıtay, alt mahkemelerin tanıklar ve şahadet hususundaki bulgularına müdahalede bulu-nmakta çekingen davranır. Alt mahkeme önündeki şahadet, mahkemenin olgularla ilgili yaptığı bulgulara makul olarak varması için yeterli ise, Yargıtay bu bulgulara müda-hale etmez. Meğer ki istinaf eden, alt mahkemenin tanıkları ve şahadeti hatalı değerlend-irdiği, yapılan bulguların ibraz edilen olgulara dayanmadığı, tanıklara inanılmaması gerektiği hususlarında Yargıtayı ikna edebilsin.

İstinaf eden avukatı, istinafın duruşmasında, dikkatimizi aşağıdaki hususlara çekerek, davalı ve tanığının şahadetine in-anılmaması gerektiğini izaha çalışmıştır.
1- Davalı, Loch-Manor olarak bilinen ev ve arazi ile Lefkoşa'daki 2 ev ve 2 dükkanın ayrı ayrı satışlara konu oldu-ğunu, Loch-Manor için 200,000-Stg., Lefkoşa'daki taşınmazlar için 150-160,000-Stg. ödediğini iddia -etmesine rağmen, davalı tanığı 9 Menteş Aziz, bu satışların tümünün bir paket halinde yapıldığını ve toplam satış bedelinin 200,000-Stg. olduğunu ileri sürmektedir.
2- Davacı 3'ün, davalıyı ziyaretinin 24.12.94 tarihinde ger-çekleşmesi, davadaki satış muam-elelerinin ise 26.12.94 tari-hinde başlaması, davacı 3'ün iddialarının doğru olduğuna dela-let eder.
3- Davalı tanık no. 4'ün şahadetine göre, Loch-Manor'un satış tarihindeki değeri 1,200,000-Stg. idi. 1,200,000-Stg. Değerin-deki bir taşınmazın 200,000-St-g. satılması makul olarak düşü-nüldüğünde, doğal ve mantıklı olmadığından ihtimal dahilinde değildir.
4- Dava konusu taşınmazların davalıya devredilmesinden sonra da, davacıların tasarrufunda kalmaya devam etmesi, davacıla-rın, Loch-Manor'a büyük yatırım -ve/veya masraf yapmaları, bu yatırımlara davalının itirazda bulunmaması, taraflar arasın-daki hukuki münasebetin emanet ilişkisi olduğunu göstermek-tedir.

Loch-Manor'un devir tarihindeki değeri hususunda, Mahkeme önünde farklı şahadet mevcuttur. Davalı -tanığı no. 4'ün şahadetine bakıldığında, bu değerin 1,200,000-Stg. olduğunu söylerken, bunun tesbitinin herhangi bir araştırmaya dayan-madığını ifade etmekte, yine şahadetinde 25.1.07 tarihli duruşma günündeki değerinin 3,000,000-Stg. olduğunu, devir tarih-inden itibaren değerinin en az 10 kat arttığını ileri sürmektedir. Bu iddiaya göre, devir tarihinde Loch-Manor'un değeri 300,000-Stg.e tekabül etmektedir. Görüldüğü gibi, davacıların iddialarının dayanağı olan bu şahadet bile kendi içinde çelişkilidir. Diğ-er yandan, davacının şahadetine göre, devir tarihinde, o bölgedeki bir dönüm arazinin değeri 3,000-Stg.dir. Davalı tanığı 9 da, bu hususu şahadetinde teyit et-mektedir. Öte yandan, şahadete göre, Tapu ve Kadastro Daire-sinin tesbit ettiği rayiç değer de, -toplam 12 milyar 300 milyon TL, yani o günkü kur itibarıyla yaklaşık 195,000-Stg.dir. Görüldüğü gibi, Loch-Manor'un devir tarihindeki değeri hususunda net bir şahadet yoktur.
Yukarıdakiler ışığında, Loch-Manor'un, değerinin çok altında devredildiği, bunun- da satıştan ziyade, davacı 3'ün iddia ettiği gibi bir emanet ilişkisine delalet ettiği söylenemez.

Tapu'daki devirden sonra, Loch-Manor'un davacıların tasar-rufunda kalmaya devam ettiği ve bir takım masraflar yaptıkları bir gerçektir. Davalının büyük ma-l varlığına sahip birisi ola-rak, zor durumdaki birine iyi niyet göstererek tasarrufu talep etmemesi makul bir hareket olduğu cihetle, bu durumun emanet ilişkisine delalet ettiğine ikna olmadık.

Davacı, Alt Mahkemenin, Loch-Manor ile Lefkoşa'daki ta--şınmazların satışının ayrı ayrı satışlar olduğu hususundaki bulgusunun hatalı olduğunu ileri sürmektedir. Konu ile ilgili şahadete bakıldığında, davalının, bunların ayrı satışlar oldu-ğunu iddia ettiği, davalı tanığı no. 9 Menteş Aziz'in ise bun-ların tek- bir paket olarak satıldığını ileri sürdüğü görül-mektedir. Her iki taşınmaz grubu için devir muamelelerinin, tarafların görüştüğü 24.12.94 tarihinden hemen sonra 26.12.94 tarihinde başlatılması da Alt Mahkemenin bulgusunun hatalı olduğunu göstermektedir. -Ancak bu hatalı bulgunun sonuçları değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tesbitinde etken olmadığı görülmektedir. Esasen, Alt Mahkeme kararını verirken, ileriki safhalarda temas edileceği gibi, tüm bulgularını davalının şahadetine daya-ndırmış değildir.

Alt Mahkemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkinin ne olduğuna dair bulgusu şöyledir:

"Dava ile ilgili tarihlerde Nadir Şirketler Grubuna ait Şirketlerin ekonomik bir sıkıntı içinde olduğu bir gerçektir. Şirketler aleyhine haciz -işlemleri başlatıldığı ve bu nedenle, Davacı No. 3 bu haciz işlemlerini kaldırmak için paraya ihtiyacı olduğu şahadetle ortaya çıkmıştır. Davacı No. 3'ün Davalıdan almış olduğu 200,000 Sterlin para ile borcunu ödemiş olduğu bir gerçektir. İlgili tarihte da-vacı 3'ün borç paraya ihtiyacı olduğu, davalı ile temas kurarak davalıdan borç para istediği ancak davalının borç para vermekten kaçındığı, davacı 3'ün dava konusu malları emanet olarak vermek istediği ancak davalının bu teklifi kabul etmediği ve bunun net-icesinde taraflar arasında satış konusunda bir anlaşma sağlanması üzerine davalının 200,000 sterline dava konusu taşınmaz malları davacı 1 ve 2'den satın aldığı ve tapu dairesinde işlemlerin bu şekilde tamamlandığı, taraflar arasında yapıldığı iddia edilen- anlaşmanın bir borç ilişkisi olmadığını, bir satış ilişkisi olduğu kanaatindeyiz. Dava konusu taşınmaz malların emaneten davalıya verildiği ve süresi belirtilmeyen bir tarihte borç, faizler ve masrafların ödenmesi şartıyle davacı 3'e iade edileceği yönünd-eki iddiaları inandırıcı bulmadık. Davacı ile davalı arasında yapılan anlaşma bir satış işlemi olup bu gerçekler emare 8 ve 9 tapu devir takrirleri ile de teyit edilmiştir.
Yukarıdaki hususlar emare 8 ve 9 devir takrirlerinde de görülmektedir. Yasanın 18(-1)(e) maddesi bizim meselemize ışık tutmaktadır. Yasa koyucu devir işlemlerinin yapıldığı zamanlarda devredilen malın devredene iade edileceği konusunda taraflar arasında bir anlaşma olup olmamasına önem vermiş ve bu düzenlemeyi yaparak bu konuda devir sır-asında beyan yapılması gerektiği düzenlemesini getirmiştir. Emare 8 ve emare 9 incelendiğinde 26.12.94 tarihinde dava konusu taşınmaz malların devri sırasında ve devir formu imza edilirken, devredilen malın devredene ileride iade edileceği konusunda bir an-laşma olmadığını taraflar imza koyarak kabul etmiştir. Bu gerçekler davacı 3'ün bu konudaki iddialarını tekzip etmektedir. Davacı 3'ün iddiası doğrultusunda bir anlaşma yapılmış olsa idi yasanın ilgili hükmü gereğince bu hususlar devir formasına belirtilec-ekti. Böyle bir beyan olmadığına göre bu konudaki iddiaların doğru olmadığı ortaya çıkmaktadır. Gerek Tanık Asil Nadir ve gerekse tanık Fahri Tunalıer'in şahadetleri tezekkür edildiğinde davacı 3 ile davalı arasında davacı 3'ün iddia ettiği şekilde sözlü b-ir anlaşma yapıldığı bulgusuna varmak olanaksızdır. Tüm gerçekleri incelediğimizde ve şahadet verirken gözlemlediğimiz Asil Nadir ve Fahri Tunalıer'in şahadetinin itibar edilir şahadet olmadığı kanaatine vardık. Şahadetlerine itibar etmeyiz. Bu konuda şaha-detini tezekkür ettiğimiz şahadet verirken gözlem altında tuttuğumuz tanık Özer Boyacı'nın şahadetine itibar ederiz. Yukardaki gerçekler ışığında davacılar ile ve davacı 3 ile davalı arasında 24.12.1994 tarihinde davalının işyerinde sözlü olarak bir satış -anlaşması yapıldığı, dava konusu taşınmaz malların 200,000 sterline davacılar tarafından davalıya satıldığı, 26.12.1994 tarihinde tapu dairesinde devir işlemlerinin yapılıp davalı adına koçan ısdar edildiği, taraflar arasında bir emanet anlaşması veya borç-lanma anlaşması yapılmadığı, Lefkoşada bulunan 1089 ve 1090 koçan nolu iki dükkan ve 1188 ve1325 koçan nolu iki evin davalıya koçan edilmesinin başka bir satış anlaşmasının konusu olduğu ve bu malların devirlerinin sözlü anlaşma ile bir ilgisinin olmadığı -konusunda bulguya varırız."


Görüldüğü gibi, Alt Mahkeme, davalının şahadetinin bir kısmına inanmamıştır. Alt Mahkeme, davalının davacı 3 ile 24.12.94 tarihinde, dava konusu taşınmazlarla ilgili olarak borç ve emanet talebini görüştüğü hususunda bulguya- varmasına rağmen,
davacının anlaşma ile ilgili iddialarını kabul etmemiştir. Alt mahkemelerin, bir tanığın şahadetinin bir kısmına inanıp bir kısmına inanmaması bir takdir sorunudur.
Taraflar arasındaki anlaşmanın, devir takrirlerindeki beyan-lara göre s-atış işlemi olduğunu ve iade şartı ile ilgili bir beyanda bulunulmadığı gerçeğini teyit açısından ağırlıklı olarak dikkate alan Alt Mahkeme, taraflar arasındaki hukuki münasebetin satış olduğu bulgusuna varmıştır.
Alt Mahkeme huzurunda, bu bulguya varmak -için yeterli şahadet bulunmaktadır.

Olgulara göre, dava konusu taşınmazların davalıya devrin-den önce de, yine taraflar arasında, davacılara ve/veya şir-ketlerine ait Lefkoşa'daki Polly-Peck binaları olarak bilinen taşınmazların, Menteş Aziz aracılı-ğıyla davalıya satışının yapıldığı, bu taşınmazlar için davalının yazılı bir taahhüt-name vererek bir yıl içinde geri iadeyi kabul ettiği, daha sonra gündeme gelen dava konusu devirlerde yazılı hiç bir taahhüdün bulunmadığı, 11/78 Taşınmaz Mal (Devir ve İp-otek) Yasası altında, bu tür devirler için devir takrirnamelerinde özel beyan metodu mevcut olmasına rağmen, davacıların buna itibar etmedikleri bir gerçektir.
Davacı 3 gibi başarılı, uluslararası çapta büyük bir iş ada-mının geri iade alması koşuluyla, e-maneten devredeceği yüksek değerdeki taşınmaz mal için, özellikle yine aynı kişi ile yap-tığı diğer taşınmazlar ile ilgili devirlerde talep ettiği gibi, yazılı bir taahhüt alma imkanı mevcutken, keza bu konuda yasanın koruması altına girme olanağı varken, -sözlü bir beyan ve/veya taahhüt ile devretmesi makul ve mantıki değildir.
Bunun gibi, davalı gibi büyük çapta emlak, yapım ve alım-satım ile uğraşan bir iş adamının, şartları açıkça tesbit edilmeyen muğlak ve özellikle zaman sınırlaması taşımayan sözlü bir- iade anlaşmasına ve taahhüdüne girmesi makul ve inandırıcı olmaktan uzaktır. Bu itibarla, Alt Mahkemenin taraflar arasındaki ilişkinin bir satış ilişkisi olduğu bulgusunun hatalı olduğu söylenemez.

Huzurumuzdaki meselede Alt Mahkemenin bulgu yapark-en
hatalı davrandığı, bulguların Alt Mahkemenin önündeki olgulara dayanmadığı, Alt Mahkemenin huzurundaki şahadeti yanlış değer-lendirdiği, tanıklara ve şahadetlerine inanılmaması gerektiği hususunda, istinaf eden bizi ikna edebilmiş değildir.

Bu n-edenle, bu istinaf sebepleri reddolunur.

3. istinaf sebebi:
Alt Mahkeme, taraflar arasında iade konusunda yapılan gö-rüşmelerin emanet sözleşmesi kapsamında olmayıp, mezkur taşın-mazların davacılara geri satışı ile ilgili olduğu kanaatin-dedir. Alt Mahk-emenin bu bulgusunun şahadetle desteklendiği görülmektedir. Özellikle emare 8'e göre, taraflar arasında mezkur taşınmazların davacılara geri satışı konusunda bazı görüşmeler yapıldığı, ancak herhangi bir uzlaşıya varılamadığı sabittir. Nitekim tafsilatlı t-alep takririnin 6. paragrafın-daki iddialarda da, iade konusunda herhangi bir anlaşmaya varılamadığı teyit edilmektedir.

Davacı 3, iddialarını kanıtlamak için, herhangi bir yazı-lı belge sunmamıştır. Örneğin, ileri sürülen emanet anlaşması uyarınca,- bir geri iade söz konusu olması halinde, anlaşma şartlarına uygun olarak, ana para, faizleri ve masrafların hesaplanıp davalıya teklif edildiğine dair bir belge sunul-ması, en azından bu konularla ilgili tatmin edici bir şahadet ibrazı beklenir. Davalı ta-rafından sunulan emare 8 belgede, sadece Loch-Manor'un değil, Lefkoşa'daki bir ev ve Polly-Peck binalarının geri satışı için davacılara bir teklif yapıldığı görülmektedir. Bunlar ışığında, davacıların, iade konusunda yapılan görüşmelerin emanet anlaşması g-ereği olduğu yönündeki iddialarını kanıtladıkları veya bu iddialarının ihtimal dahi-linde olduğunu gösterebildikleri söylenemez.

Bir an için, taraflar arasındaki anlaşmanın davacının iddiaları doğrultusunda geri iadeyi öngördüğü kabul edilmesi halinde, t-araflar arasında iadeye yönelik görüşmeler yapıldığı ancak bir uzlaşıya varılamadığı olgusu karşısında, davacının dava sebebi mesnetsiz kalmaktadır.

4. istinaf sebebi:
Alt Mahkeme huzurunda, davalının hile yaptığı ve/veya yanılttığını ortaya koyan bir ş-ahadetin varlığından söz edilemez. Kaldı ki, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin dava konusu taşınmazlarla ilgili bir satış anlaşması olduğu sabit olduğu cihetle, davacıların hile iddialarının tartışılması gereksizdir.

Sonuç olarak, birleştirilerek di-nlenen istinaflar ret ve iptal edilir. İstinaf masraflarının istinaf eden tarafından ödenmesine emir verilir.




Şafak Öneri Necmettin Bostancı Mehmet Türker
Yargıç Yargıç Yargıç
-
20 Ocak 2014













12






Full & Egal Universal Law Academy