Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 33-334/2012 Dava No 36/2012 Karar Tarihi 25.09.2012
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 33-334/2012 Dava No 36/2012 Karar Tarihi 25.09.2012
Numara: 33-334/2012
Dava No: 36/2012
Taraflar: Ülfet Emin ile KKTC Başsavcısı arasında
Konu: Anayasaya havale - 39/10 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasasının 2 ve 3(1). maddelerinin Anayasaya aykırı olduğu iddiası ile Anayasaya havale istemi - İstemin İlk Mahkeme tarafından reddi - Ret kararının istinaf edilmesi - Yargıtayın Anayasaya havale emri vermesi ve Anayasa Mahkemesinin neticelenmesine değin dava ile ilgili işlemlerin durdurulmasına emir vermesi.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 25.09.2012

-D. 36/2012 Birleştirilmiş
Yargıtay/Hukuk : 33-34/2012
(Lefkoşa Dava No: 1239/2011)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti : Narin F.Şefik, Hüseyin Besimoğlu, Ahmet Kalkan-.

Yargıtay/Hukuk : 33/2012
(Lefkoşa Dava No: 1239/2011)
İstinaf eden: Ülfet Emin, Lefkoşa.
(Davacı)

ile -

Aleyhine istinaf edilen:KKTC Başsavcısı, Lefkoşa. -
(Davalı)


A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Ezgi Özbeşer
Aleyhine istinaf edilen namına: Savcı İlter Koyuncuoğlu.


Yargıtay/Hukuk : 34/2012
(Lefkoşa Dava No: 1239/2011-)

İstinaf eden: KKTC Başsavcısı, Lefkoşa.
(Davalı)

ile -
Aleyhine istinaf edilen: Ülfet Emin, Lefkoşa.
(Davacı)


A r a s ı n d a.


İstina-f eden namına: Savcı İlter Koyuncuoğlu
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Ezgi Özbeşer.


Lefkoşa Kaza Mahkemesi Yargıcı Şerife Katip Kır'ın 1239/2011 sayılı davada 21.02.2012 tarihinde verdiği karara karşı, Davacı ve Davalı tarafından yapılan istinaf-lardır.


-----------------

H Ü K Ü M

Narin F. Şefik : Bu istinafta, 2 karar okunacaktır.

İstinaf eden/Davacı, Lefkoşa Kaza Mahkemesinin, Anayasaya havale talebini reddeden, 21.02.2012 tarihli ara kararından bu istinafı dosyalamıştır.
-
İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

Bundan böyle İstinaf Eden, Davacı, Aleyhine İstinaf Edilen, Davalı olarak anılacaktır. İstinaf ile ilgili olgular özetle şöyledir:

Davacı, 1.4.2011 tarihinde, Davalı aleyhine dosyaladığı dava ile Ekim, Kasım, Aralık 2010 ayl-arına ait emeklilik maaşından ve 2010 yılına ait 13. maaşından, aylığı 1,210.39 TL'den toplam 4,841.16 TL eksik ödeme yapıldığını ileri sürerek, bu miktarın yasal faizleri ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.

Davalı, dosyaladığı müdafaa takririnde; ön- itiraz olarak, emekli kamu görevlilerinin maaşından yapılan vergi kesintisinin idari işlem ve karar niteliğinde olduğunu, bu nedenle bu kesintiden kaynaklanan uyuşmazlıkta yetkili Mahkemenin Yüksek İdare Mahkemesi olması gerektiğini ileri sürdükten sonra,- 26/77 sayılı Emeklilik Yasası altında ödenen emekli maaşlarının, davaya konu aylarda yürürlükte olan mevzuat uyarınca 40/10 sayılı Emeklilik Yasası (Değişiklik) ve 24/82 sayılı Gelir Vergisi Yasası'nı değiştiren 39/10 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik) Yas-ası'nın uygulanması neticesinde kesintiye uğradığını, bu işlemin kesinleştiğini iddia ederek, davanın reddini talep etmiştir.

Davanın duruşması aşamasında Davalıyı temsil eden Savcı, Yargıtay/Hukuk 25/2011 (D.1/2012) sayılı karar ışığında ön itirazların-da ısrarlı olmadıklarını belirtmiştir.

Davacı Avukatı, İlk Mahkeme huzurunda, tanık çağırmadan önce bir beyanda bulunmuş ve 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası'nın 2'nci ve 3(1) maddelerinin, 40/2010 sayılı Emeklilik Değişiklik Yasası'n-ın 2. maddesinin 2.8.10-13.1.2011 tarihleri arasındaki dönemde yürürlükte olduğunu ve Mahkeme huzurundaki uyuşmazlık konularının karara bağlanmasında iptal edilen yasaların etken olduğunu ileri sürerek, sözü edilen yasa maddelerinin, Anayasanın 1, 3(4),7(-1)(2), 10,137 (1) ve 160. maddelerine aykırı olduğunu, bu nedenle Anayasanın 148. maddesi gereğince bu maddelerin Anayasa Mahkemesine havalesini talep etmiştir.

Davalıyı temsil eden Savcı özetle; Davacının maaşından vergi kesintisi yapılması kararı veya -işlemine karşı Yüksek İdare Mahkemesinde dava açılmadığından konu karar veya işlemin kesinleşmiş olduğunu, bu işlemin hukuk aleminde varlığını devam ettirdiğini, bu nedenle havale işleminin uyuşmazlığın çözümünde etken olmadığını, alternatif olarak ilgili -maddelerin davanın karara bağlanmasında etken olduğu bulgusu yapılsa bile, 13.1.2011 tarihinde Anayasa Mahkemesi 47/2010 sayılı iptal davasında, Anayasa Mahkemesinin adı geçen yasaları Anayasaya aykırı bularak iptal ettiğini, Anayasanın 150 (4). maddesine- göre iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceğini, Davacının davasını Anayasa Mahkemesinin kararından sonraki bir tarih olan 11.4.2011'de açtığını, bu nedenle havale talebinin Anayasanın 148(1)'in şart bendi ve 150(4) maddeleri kapsamında reddi gerektiğini -ileri sürmüştür.

İlk Mahkeme, Davacının havale işlemini Anayasanın 148. maddesi altında değerlendirerek, önce etkenlik konusunu sonra havale işlemini şöyle karara bağlamıştır.

"....... davacının maaşından yapılan kesinti, ilgili
tarihte yürürlükte ol-an 39/10 ve 40/10 sayılı yasalar altında yapılmış olup tüm bu belirtilenler ve müdafaa takriri ışığında 39/10 sayılı yasanın 2 ve 3(1) maddesinin ve 42/10 sayılı yasanın 2. maddesinin yürürlükte olduğu süre içerisinde işbu davanın karara bağlanmasında etke-n olduğu hususunda bulgu yaparım." (Mavi 19)

"........ konu daha önce Anayasa Mahkemesinde incelenip
karara bağlandığı ve Anayasaya havalesi istenen 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası'nın 2,3(1) ve 40/2010 sayılı Emeklilik (değişikli-k) Yasası'nın 2. maddeleri, Birleştirilmiş Anayasa Mahkemesi 4,5,6,7/2010 (D.1/2011) sayılı 13.1.2011 tarihli karar neticesinde, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği cihetle, havale talebinin Anayasanın 148. maddesinin verdiği yetkiye istinaden redd-edilmesine karar verilir."


İSTİNAF SEBEPLERİ:


İlk Mahkemenin kararına karşı hem Davacı hem de Davalı istinaf dosyalamıştır.

Davacı Avukatı 33/2012 sayılı istinafta tek istinaf sebebi dosyalamıştır. Uzun ve ayrıntılı şekilde kaleme alınan istinaf se-bebini şöyle özetlemek mümkündür:

Muhterem Mahkeme, Davacının 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasasının 2, 3(1) maddeleri ile 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasasının 2'nci maddesinin davada uyuşmazlık konularının karara bağlanmasın-da etkili olduğunu ve sözü geçen Yasaların Anayasa'nın 1,3(4), 7(1)(2),10,137 ve 160. maddelerine aykırı olduğunu beyanla Anayasa Mahkemesine havale talebini reddetmekle hata etmiştir.
Davalı, 34/12 sayılı istinaf ihbarnamesinde 4. istinaf sebebi dosyalam-asına rağmen, tüm istinaf sebeplerini tek başlık altında toplamak mümkündür. Buna göre:

Muhterem İlk Mahkeme, Anayasa Mahkemesine havale edilmesi talep edilen 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (değişiklik No.2) Yasasının 2 ve 3(1) maddeleri ile 40/10 sayılı E-meklilik (Değişiklik) Yasasının 2. maddesinin huzurundaki davanın karara bağlanmasında etken olduğuna bulgu yapmakla hata etmiştir.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:


İstinafın duruşmasında Mahkemeye hitap eden Davacı, önce İlk Mahkemede yaptığı havale m-üracaatını tekrarladıktan sonra, özetle, ilk Mahkemenin havale talebini, Anayasanın 148. maddesinin şart bendine istinaden reddettiğini, bu nedenle konu maddede yer alan "Anayasaya aykırılığı konusunda benzer bir konuda daha önce karar verilmişse" söz dizi-sinin anlamının ne olduğunu incelemek gerektiğini, bu bağlamda dava konusunun ne vakit vukubulduğunun önemli olduğunu, taleplerinin Ekim, Kasım, Aralık 2010 ve 13. maaş ile ilgili olduğunu, Anayasa Mahkemesi kararını 13.1.2011 tarihinde verdiğini ve davanı-n bir iptal davası olduğunu, Anayasanın 150(4) maddesi altında bu kararların geriye yürüyemeyeceğini, bu davanın dava konusunun 13.1.2011 tarihinden önce doğduğunu, dolayısıyla mezkûr Anayasa Mahkemesi kararının bu davaya uygulanamaya-cağını, kendi taleple-rinin Anayasanın 148. maddesi altında bir müracaat olduğunu, bu tür müracaatlarda Anayasa Mahkemesi aksine karar vermediği müddetçe, aykırılık sonuçlarının sadece tarafları bağlayacağını, aykırılık iddiasının uyuşmazlığın çözümüne etken olduğuna karar veri-ldikten sonra, Mahkemenin havaleyi yapması gerektiğini, aynı ve benzeri konuda karar verilmesi konusunun Anayasa Mahkemesinin 8/99 (D.5/99) sayılı kararında karara bağlandığını, konu kararda "aynı ve benzeri bir konuda daha önce karar verilmesi" söz dizisi-nden verilen kararın "Anayasaya uygundur" veya "Anayasaya aykırı değildir" biçiminde verilen kararlara göre yorumlanması gerektiğini, daha önce aykırılığa hükmedilmesi halinde, 3. fıkra gereğince karar sadece tarafları bağlayacağından, böyle bir havale iş-lemine Mahkemenin itibar etmesi gerektiğini, hatta bunun zorunlu olduğunu ileri sürerek istinafın kabulünü talep etmiştir.

Davalının iddiaları özetle şöyledir: Anayasanın 150 (4) maddesine göre iptal kararları geriye yürümez. Davacı davasını Anayasanın ip-tal kararından sonraki bir tarih olan 1.4.2011'de açmıştır. Havaleye izin verilmesi halinde, ortaya, Anayasanın 150(4) maddesine aykırı bir yorum ortaya çıkacaktır. Davanın açıldığı tarihte konu yasa maddeleri, Anayasanın iptal kararı ile hukuk aleminde ye-r almamaktadır. İptal davalarının sonuçları herkesi bağlamaktadır. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olmayan yasaların geriye dönük bir biçimde Anayasaya aykırılıklarının ileri sürülmesi halinde, böyle bir talebin reddi gerekmektedir. İlk Mahkemenin etke-nlik bulgusuna varmaması gerekirdi. Davacıya maaşı yürürlükteki mevzuat uyarınca bir tamam ödenmiştir. İlk Mahkemenin karara bağlaması gereken konu, ödemenin yürürlükteki mevzuata uygun ödenip ödenmediğidir. İlk Mahkemenin Davacının maaşından vergi kesinti-si yapıp yapamayacağını karara bağlama yetkisi olmadığından etkenlik bulgusu hatalıdır.

İNCELEME : Anayasa Mahkemesine havale talebi Anayasa'nın 148. maddesi altında yapılır. Bu madde altında havale yapılması için 2 kriterin tatmin edilmesi gerekir:

-İlk olarak, havale edilmesi istenilen yasa maddesinin, davanın karara bağlanmasında etken olması gerekir. Bidayet Mahkemesi, 39/10 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası'nın 2 ve 3(1) maddeleri ile 40/10 Emeklilik (Değişiklik) Yasası'nın 2. maddesin-in huzurundaki davanın karara bağlanmasında etken olduğuna karar vermiştir. Başsavcılık bu bulgudan istinaf etmektedir.

Davacının, Davalı aleyhine ikame ettiği davası ile Ekim, Kasım, Aralık 2010 aylarına ait emeklilik maaşından ve 2010 yılına ait 13. m-aaşından ayda 1,210.39 TL, toplam 4,841.16 TL eksik ödendiğini iddia ettiği miktarın, yasal faizleri ile ödenmesini talep etmektedir.

Davacının talebi emekli maaşının ödenmesi ile ilgili bir taleptir. Davacının davası bir alacak davasıdır. Böyle bir dav-ada Davacının emekli maaşından ne şekilde kesinti yapılacağı Kaza Mahkemesini ilgilendirmemektedir. Yargıtay/Hukuk 25/2011 D.1/12'de ifade edildiği gibi, kamu görevlilerinin maaşları ile ilgili kesinti yapmak, idari bir karar almaya yetkili bir organ tara-fından alındığı için idari bir karar niteliğindedir ve bu noktada karar vermek kaza mahkemesinin yetkisinde değildir. Kaza mahkemesi Davacının patrimuanına giren maaşın davacıya ödenip ödenmediğine bakar. Patrimuanına giren maaş miktarının ne şekilde hesap-lanması gerektiği noktasında kaza mahkemesinin yetkisi yoktur.

Davacının maaşının miktarının tespit edilmesi söz konusu olmadığından, Davacının havalesini talep ettiği mevzuatın Bidayet Mahkemesinin kararında etken olduğunu kabul etmek mümkün değildir. -

Bu durumda, Bidayet Mahkemesinin 39/10 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik No.2) Yasası'nın 2 ve 3(1) maddeleri ile 40/10 Emeklilik (Değişiklik) Yasası'nın 2. maddesinin karara etken olduğu doğrultusundaki kararı hatalıdır. Dolayısıyla Y/H 34/12 de yer- alan Başsavcılığın istinafının kabul edilmesi gerekir.

Madde 148 altındaki 2. unsur, havalesi talep edilen maddeler ile ilgili Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bir kararın bulunup bulunmadığıdır.

Bidayet Mahkemesi, Anayasa Mahkemesinin 13.1.11 ta-rihli ve 4,5,6,7/10 D.1/11 sayılı kararı ile havalesi talep edilen maddeleri iptal ettiğinden, bir kez daha bu maddelerin Anayasa Mahkemesine havale edilmesini reddetmiştir.

Davacının talebi Ekim-Aralık 2010 aylarının maaşı ile 2010 yılının 13. maaşı il-e ilgilidir. Bu maaşların tahakkuk ettikleri tarihlerde ve maaş bedelinin Davacının patrimuanına girdiği tarihlerde havalesi talep edilen maddeler yürürlükteydi ve Anayasa Mahkemesi kararı okunmamıştı.

Anayasa Mahkemesi kararını, 13.1.2011 tarihinde oku-du. Anayasanın 150(4) maddesi ışığında, Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez. Bu durumda, Davacının maaşının tahakkuk ettiği tarihlerde bu maddeler halen yürürlükte idi.

Ancak Davacının davası 1.4.2011 tarihinde ikame edilmiştir. 1.4.2011 tarihinde-, artık, Davacının havalesini talep ettiği 39/2010 Gelir Vergisi (Değişiklik NO.2) Yasası'nın 2 ve 3(1) maddesi ile 40/2010 Emeklilik (Değişiklik) Yasası'nın 2. maddesi yürürlükte değildir.

Anayasa Mahkemesinin D.1/2011 sayılı kararı, madde 148. altında -verilen bir karar olmadığından, sadece 148(3) altında davaya taraf olanları bağlayan bir karar değildir.

Anayasa Mahkemesinin kararlarının geriye yürümeyeceğini belirten 150(4) maddesi ışığında, Davacının Eylül, Ekim ve Kasım 2010 ayı maaşlarının tahakkuk- ettirildikleri tarihlerde, Davacının havalesini talep ettiği yasa maddeleri yürürlükte idi.

Anayasa Mahkemesi, madde 147 altında karar verdikten sonra, verilen karar genel nitelikte olduğundan herkesi bağlar ve madde 150(4) altında karar geriye yürümedi-ğinden, aynı maddelerin tekrar betekrar havale edilmesi, karar tarihinden öncesi dönemde de verilen iptal kararın yürümesini sağlamayabileceğinden, madde 150(4)'ün sarfınazar edilmesi neticesini doğurabilir.

Bu nedenle madde 147 altında Anayasa Mahkemesi- tarafından karar verilmiş olduğu takdirde, aynı maddelerin, tekrar Anayasa Mahkemesine havale edilmesine izin verilmemelidir.

Anayasa Mahkemesi 8/99 D.5/99 s.11'de şöyle demektedir:

"İlkin şart bendinde "ayni veya benzeri bir konuda daha önce karar" ve-rilmesi söz dizisinden verilen "kararın" "Anayasa uygundur" "veya Anayasaya aykırı değildir" biçiminde yorumlanması gerektiğini vurgulamak isteriz. Çünkü Anayasaya aykırı olduğu hükmüne varılan bir karar için nasıl hareket edileceği hususundaki düzenleme -zaten 3.fıkrada vardır. Anayasaya aykırı olduğu Anayasa Mahkemesince saptanan bir kuralın 3.fıkra hükümleri uyarınca sadece o davadaki tarafları bağladığı ve başka hiç bir Mahkemeyi veya kişi veya kişileri bağlamadığı açıktır. Dolayısıyle 3.fıkra uyarınc-a ayni veya benzeri konuda bir karar verilmişse ancak yine de bir havale talebi olması halinde bu isteme Mahkemenin itibar etmesi gerekir. Bu fıkra hükümleri uyarınca, Anayasaya aykırı bulunan bir kural başka bir meselede konu edilmesi halinde Mahkemenin -havaleyi yapıp yapmama konusunda bir takdir hakkı yoktur. Böyle bir vaziyette mahkemenin havale istemini kabul etmesi gerekir meğerki Anayasa Mahkemesi, Anayasaya aykırı bulan kararının herkese uygulanacağına ilişkin niyetini açıkca belli etmiş olsun."

- Huzurumuzdaki meselede, daha önce verilen karar, Anayasanın 148. maddesi altında değil, 147. maddesi altında verilen bir karardır. Yukarıdaki alıntıda ifade edildiği gibi bu "kararın herkese uygulanacağına ilişkin niyet" açıkça belirtilmiştir.147. m-adde altında verilen bir iptal kararından sonra, aynı madelerin tekrar Anayasa Mahkemesine havale edilmesi mümkün değildir.

Bu nedenle, Bidayet Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi tarafından havalesi talep edilen maddeler ile ilgili Anayasa Mahkemesinin daha ön-ce karar verdiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine havale yapmayı reddetmekle hata yapmış değildir.

Bu durumda Yargıtay/Hukuk 33/2012 sayılı istinafın da ret ve iptal edilmesi gerekir.

Ahmet Kalkan: Bu meselede, hem Davacı hem de Davalı istinaf dosy-alamış olmasına rağmen, her iki istinaf birbiri ile sıkı surette bağlıdır ve birlikte değerlendirilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle her iki istinaf sebebini birlikte inceleyeceğim.

Davadaki taraflardan herhangi biri tarafından, Anayasanın 148. maddesi a-ltında yapılan Anayasaya aykırılık iddiasında, öncelikle etkenlik konusunun ele alınıp incelenmesi gerektiğinden, ilk olarak Yargıtay/Hukuk 34/2012 sayılı istinaftaki istinaf sebebini incelemeyi uygun buldum.

Anayasanın 148(1) maddesine göre, istinaf işl-emleri de dahil olmak üzere, herhangi bir mahkeme işlemindeki bir taraf, bu işlemin herhangi bir safhasında, işlemdeki uyuşmazlık konularından herhangi birinin, karara bağlanmasında etkisi olabilen herhangi bir yasanın veya kararın veya herhangi bir kuralı-nın, Anayasaya aykırılığını ileri sürebilir ve bunun üzerine, mahkeme bu konuyu Anayasa Mahkemesine sunar. Konu hakkında Anayasa Mahkemesince bir karar verilinceye kadar işlemler durdurulur.

Davacının, davanın duruşması sırasında, Anayasanın 148. maddes-i kapsamında defi yoluyla aykırılık iddiasında bulunup, Anayasa Mahkemesine havalesini istediği 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik) Yasası ve 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası, Anayasa Mahkemesinin 4-7/2010 (D.1/2011) sayılı iptal davası s-onucunda Anayasaya aykırı bulunarak, her iki yasa iptal edilmiştir.

Anayasa Mahkemesince iptal edilen yasa, kararname, tüzük, iç tüzük, Cumhuriyet Meclisi kararı, yönetmelik veya bunların herhangi bir kuralı gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı- tarihte yürürlükten kalkar. (Anayasa maddesi 150(2))

İptal kararlarının geriye yürümeyeceği Anayasa kuralıdır. (Anayasa maddesi 150(4))

İptal davasında, Anayasa Mahkemesi kararını 13.1.2011 tarihinde vermiş olup, karar 14.1.2011 tarihinde Resmi Gazete'd-e yayımlanmıştır.

Bu olgulara göre; 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik) Yasası ile 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası 14.1.2011 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır.

Davacı, her iki yasanın yürürlükten kaldırıldığı 14.1.2011- tarihinden sonra, 1.4.2011 tarihinde, Lefkoşa Kaza Mahkemesine dosyaladığı davada, Ekim, Kasım, Aralık 2010 ve 13. emekli maaşının eksik ödendiğini ileri sürerek, eksik ödenen 4.841.16 TL tutarındaki meblağın ödenmesini talep etmiştir.
Davacının davası,- alacak davası niteliğinde bir hukuk davası olup, konu davada idarenin karar veya işlemlerine yönelik bir talebi bulunmamaktadır.

Davalı, davanın alacak davası niteliğinde olduğunu kabul ederek, Davacının kişisel patrimuanına dahil olmuş maaşları ile il-gili eksik ödeme talebinin, idari yargı yetkisine girmediğini beyan etmek suretiyle bu konudaki ön itirazını geri çekmiştir.

KKTC Anayasasının 150(4) maddesine göre, iptal kararları geriye yürümez. Bunun nedeni, iptal kararlarının "kazanılmış hakları" o-rtadan kaldırıcı bir sonuç doğurmasının önlenmesi, hukuk güvenliğinin tesis edilmesidir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararları, yayımlanıp yürürlüğe girene kadar yapılmış olan diğer uygulamaları etkilemez. Bu esaslar Prof.Dr.Abdullah Ş. Gözübüyük'ün Anayasa- Hukuku 5. baskı eserinin 247. sayfasında açıkça ifade edilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararları, iptal kararından önce Anayasaya aykırılığı saptanan maddelere dayanılarak yapılan işlemleri kendiliğinden ortadan kaldırmadığına göre, iptal kararın-dan sonra açılan davalarda, iptal edilen yasa maddeleri uygulanacaksa durum ne olacaktır?

Anayasanın 148. maddesi, bir hukuki işleme taraf olan bir kişiye,uyuşmazlık konusunun çözümünde etken olması halinde herhangi bir yasa maddesinin Anayasaya aykırı -olduğunu ileri sürüp, konunun Anayasa Mahkemesine havale edilmesini isteme hakkını vermektedir.

Defi yolu ile Anayasaya aykırılık iddiasında bulunmak, daha fazla bireysel bir haktır ve sonuçları, Anayasa Mahkemesi aksini öngörmediği müddetçe, sadece söz- konusu olduğu dava ile sınırlı kalmaktadır.

İptal davası ile bir yasanın iptal edilerek yürürlükten kaldırılması, "iptal kararları geriye yürümez" kuralına dayanılarak, yürürlükte oldukları dönem bakımından bu yasaları dokunulmaz hale getirmez ve Anay-asa Mahkemesinin somut norm denetimi dışında bırakmaz.

İptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi, somut norm denetiminde Anayasa aykırılık itirazında bulunan tarafın iptal kararından yararlanmasını engellemez. (Özbudun, Türk Anayasa Hukuku s.384)

B-ülent Tanör ve Necmi Yüzbaşıoğlu'nun 1982 Anayasasına göre Türk Anayasa Hukuku kitabının 11. baskı sayfa 552'de "iptal kararlarının geriye yürümezliği" başlığı altında şöyle denmektedir:

"Anayasalar iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesini
açıkca- kabul etmişlerdir. Bu ilke ile güdülen amaç, iptal edilen kanuna dayanılarak, daha önce yapılan işlemlerin ve bu işlemlerle elde edilen hukuki statülerin, kazanılmış hakların korunması suretiyle hukuk düzeninde güven ve istikrarı sağlamaktır.
Ancak, ipta-l kararlarının geriye yürümezliği ilkesini mutlak şekilde anlamak ve uygulamak mümkün değildir. Bir kere, iptal kararların geriye yürümezliği ilkesi, itiraz yolunda Anayasaya aykırılık iddiasında bulunan tarafın iptal kararının sonuçlarından yararlanmasını- engellemez. Dolayısıyla, itiraz yolunda AYM'nin iptal kararı, zaten kendiliğinden geriye yürür."


Görülebileceği gibi, defi yolu ile Anayasaya aykırılık iddiasında bulunmak, iptal kararından sonra da mümkündür. Özellikle bu husus hukuk davalarında, ceza- davalarında ve idari davalarda farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Ancak bunun yorumunu yapmak münhasır yetkisi Anayasa Mahkemesinde olduğundan, bu konuda daha fazla bir şey söylemeyi gereksiz görürüm. Yargıtay açısından önemli husus, böyle bir havale tale-binin akıbetini tayin etmektir.

Buna göre; herhangi bir kişi, bir hukuk işleminde, iptal edilen yasa hükümlerinin uygulanması ile karşı karşıya kalırsa, Anayasanın 148(1) maddesi altında, Anayasaya aykırılığı ileri sürmesine engel olacak hiçbir düzenlem-e bulunmamaktadır.

Huzurumuzdaki davada, Davacının talebi, adi alacak davası niteliğinde olduğuna göre; Davacı davasını Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra açmış olsa bile, uyuşmazlığın çözümünde alacağın doğduğu tarihteki mevzuat uygulanacağınd-an, 14.1.2011 tarihi itibarıyle yürürlükten kaldırılan 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik) Yasası ile 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası'nın uyuşmazlığın çözümünde etken olacağı aşikârdır.

Bu neticeden hareket ettiğimizde, İlk Mahkemenin-, etkenlik konusundaki bulgusunun hatalı olmadığı ve Davalının, 34/2012 sayılı istinafının reddedilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Bu safhadan sonra üzerinde durulması gereken nokta, Anayasanın 148(1) maddesinin şart bendinde, aynı ve benzer bir konu-da daha önce karar verilmişse, mahkemenin konunun Anayasa Mahkemesine iletilmesinin reddine karar verebileceğine ilişkin düzenlemedir.

Mahkeme huzurundaki uyuşmazlığın çözümünde etken olduğuna karar verilen Anayasaya aykırılık müracaatı, benzer konuda ve-rilen iptal kararından önceki dönemi kapsadığından, Anayasanın 148(1) maddesi altında kabul edilerek Anayasa Mahkemesine havalesinin yapılması gerekirdi.
Buna göre; Davacının, 33/2012 sayılı istinafında başarılı olduğu sonucuna ulaşırım.

Tüm yukarıdak-iler ışığında, Davalının, 34/2012 sayılı istinafının ret ve iptal edilmesine;

Davacının, 33/2012 sayılı istinafının kabul edilmek suretiyle, İlk Mahkemenin hükmünün iptal edilerek, 39/2010 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik) Yasası'nın 2,3(1) maddeleri ile- 40/2010 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası'nın 2. maddesinin, Anayasanın 1,3(4),77(1)(2),10,137 ve 160. maddelerine aykırı olduğuna ilişkin havale talebi doğrultusunda, konunun Anayasa Mahkemesine havale edilmesine ve Anayasa Mahkemesinin neticelenmesin-e değin dava ile ilgili işlemlerin durdurulmasına emir verilmesi gerekmektedir.

Hüseyin Besimoğlu: Meslektaşım Narin Ferdi Şefik'in kararını daha önce okuma fırsatı buldum, orada ifade edilen görüşler ve varılan sonuçlar ile hemfikirim.

Narin Ferdi- Şefik: Netice itibarıyla, oyçokluğu ile birleştirilerek dinlenen Yargıtay/Hukuk 33/12 ve Yargıtay/Hukuk 34/12 sayılı istinaflardan Yargıtay/Hukuk 34/12'de İstinaf Eden istinafında başarılı olmuştur, Yargıtay/Hukuk 33/12'de ise, İstinaf Eden başarılı olmad-ığından istinafı ret ve iptal edilir. İstinaf masrafları ile ilgili emir verilmez.



Narin F.Şefik Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç Yargıç

25 Eylül, 2012



15






Full & Egal Universal Law Academy