Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 32/2012 Dava No 31/2014 Karar Tarihi 21.10.2014
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 32/2012 Dava No 31/2014 Karar Tarihi 21.10.2014
Numara: 32/2012
Dava No: 31/2014
Taraflar: Güvence Eğitim Merkezi Ltd. ile Girne Kaymakamlığı ve Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu arasında
Konu: Haksız fiil - Ölümle neticelenen haksız fiillerde kimlerin dava açabileceği - Locus standi - Mahkemeden talep etme hakkı - Davacının haksız fiilden doğrudan doğruya etkilenmediği nedeniyle locus standisi olmadığı ön itirazı - İhmalkarlık - Tazminat - ispat külfeti - Zararı yapanın ihmalkarlığının ispatlanması gerği.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 21.10.2014

-D. 31/2014 Yargıtay/Hukuk 32/2012
(Girne Dava No: 1434/2009)


YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.


Mahkeme Heyeti: Hüseyin Besimoğlu,Ahmet Kalkan,Gülden Çiftçioğlu.


İstinaf eden: Güvence Eğitim Merkezi Ltd., Girne
(Davacı)

- il-e -


Aleyhine istinaf edilen: 1. Girne Kaymakamlığı vasıtasıyla
KKTC Başsavcısı, Lefkoşa
2. Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu,
Lefkoşa.
(Davalılar)


A r a s- ı n d a.


İstinaf Eden namına: Avukat Oktay Feridun ve Avukat Serhan
Çinar (a) Avukat Oktay Çinar.
Aleyhine istinaf edilen No.1 hazır değil. No.1 namına :
Savcı Emine Tayfunsel.
Al-eyhine istinaf edilen No.2 hazır değil.No.2 namına :
Avukat Talat Kürşat.



Girne Kaza Mahkemesi Başkanı Tanju Öncül'ün 1434/2009 sayılı davada, 24.1.2012 tarihinde verdiği karara karşı, Davacı tarafından yapılan istinaftır.


---------------




-

K A R A R

Hüseyin Besimoğlu : Bu istinafta, Mahkemenin hükmünü, Sayın Yargıç Ahmet Kalkan okuyacaktır.

Ahmet Kalkan :İstinaf Eden/Davacı, Aleyhine İstinaf Edilen/Davalılar aleyhine, Girne Kaza Mahkemesinde dosyaladığı 1434/2009 sayılı davada, Alt Ma-hkemenin, Aleyhine İstinaf Edilen/Davalı No.2'nin ön itirazını dinlemesi ve Davalılar aleyhine dosyalanan davayı ret ve iptal etmesi sonucunda, bu istinafı dosyaladı.

İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

İstinafa ilişkin olgular özetle şöyledir.

İstinaf Eden/D-avacı, (bundan böyle Davacı olarak anılacaktır) 4.6.2009 tarihinde, Aleyhine İstinaf Edilen/Davalı No.1 ve Davalı No.2 aleyhine (bundan böyle sadece Davalı No.1 ve Davalı No.2 olarak anılacaklardır) Girne Kaza Mahkemesinde 1434/2009 sayılı bu istinafa konu- davayı dosyalamıştır.

Davacı, Davalılar aleyhine açtığı bu davada; Girne, Ozanköy'de işletmekte olduğu Güvence Okullar Grubu olarak bilinen Güvence College, Güvence Primary School, Güvence Kurs Merkezi ve benzeri okulların yer aldığı binanın yüzme havuz-unu temizleyen Müteveffa Necip Çağlaş'ın, takriben 14.6.2008 tarihinde ve/veya o tarihlerde havuz üzerinden geçmekte olan Yüksek Gerilim Hattı tarafından elektrik çarpması sonucu hayatını kaybetmesi nedeni ile uğramış olduğu özel ve/veya genel zarar-ziyanı-n tazminini talep etti.

Daha sonraki süreç içerisinde taraflar arasındaki layiha teatisi tamamlandı.

Davalı No.2, dosyaladığı Müdafaa Takririnde, iptidai itiraz olarak, Davacının davada "locus standi" si olmadığını ve/veya davanın yanlış açıldığını id-dia ederek, aleyhindeki davanın ret ve iptal edilmesini talep etti.

Alt Mahkeme, 6.1.2012 tarihinde, daha önce vermiş olduğu direktife bağlı olarak, öncelikle Davalı No.2'nin ön itirazının karara bağlanması için duruşmaya başladı.

Duruşmada herhangi bi-r tanık çağırmayan taraf Avukatları ve Başsavcılık Mahkemeye hitap ettiler.

Alt Mahkeme, 24.1.2012 tarihinde verdiği kararında, gerekçelerini ayrıntılı şekilde ifade ettikten sonra, "Davacının bir zararı doğmuşsa, bunun müteveffanın ölümüne bağlı olma ol-asılığı ortada dursa ve durum böyle kabul edilse dahi, Fasıl 148 gereği hukuken korunan kişi, haksız fiilden doğrudan doğruya zarar gören kişi veya bunun istisnası olarak, ölüm halinde, ölenin kocası, karısı, ebeveyini ve çocuğu olduğundan, Davacının, konu- haksız fiil dolayısıyla korunması ve haksız fiilin etkileri sonucu dolaylı olarak uğradığı zararın tazmini istemesi olanaklı olmayacaktır." sonucuna vararak, Davalı No.2'nin ön itirazını haklı buldu.

Davalı No.1'in bu yönde bir ön itirazı olmamasına karş-ın, aynı kuralın Davalı No.1 için de geçerli olacağı hukuki gerçekliğinden hareketle, Davalılar aleyhindeki davayı reddederek, Davalı No.2'nin masraflarının Davacı tarafından ödenmesine emir verdi. Davacı, Alt Mahkemenin bu kararını istinaf etti.


İSTİNAF- SEBEPLERİ:

Davacı, istinaf ihbarnamesinde, 6 istinaf sebebi ileri sürmüş olmasına rağmen, istinafın duruşmasında istinaf sebeplerini 3 başlık altında ele almıştır.

İstinaf Edenin istinaf sebepleri özetle şöyledir:

Muhterem Bidayet Mahkemesi, İstinaf -Edenin davasının ve davası ile talep etmekte olduğu çarelerin, Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası, madde 58'de düzenlenen kısıtlamadan ve mezkûr maddede düzenlenen taleplerden farklı talepler olmasına rağmen, huzurundaki davanın mezkûr Yasa ve maddesi temelin-de şekillendiği hususunda yapmış olduğu bulgu hatalıdır.
Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Davacının doğrudan doğruya zarar görmediği, haksız fiilin etkilerinden dolaylı olarak zarara uğradığı ve bu nedenle uğradığı zararın tazminini istemesinin olanaklı olma-dığı bulgusu hatalıdır.
Muhterem Bidayet Mahkemesi, Davacı aleyhine masraf emri vermekle hata etti.

TARAFLARIN İDDİA ve ARGÜMANLARI:

Davacı Avukatının 3 başlık altında ele aldığı istinaf sebepleri ile ilgili iddia ve hukuki argümanlarını şöyle özetleye-biliriz:

Davacı Avukatına göre Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası'nın 58. maddesi kapsamında, ölümle neticelenen haksız fiillerde dava açacaklar bakımından bir sınırlama getirildiği doğrudur. Ancak bu meselede Davacının esas iddiası, Davalıların haksız fiil-inden dolayı bir çalışanının vefat ettiği, olayın meydana gelmesi nedeni ile Davacının kusuru olmamasına karşın okulun güvenirliliğini kaybettiği, velilerin teker teker öğrencileri okuldan almaları sonucu zarara uğradığına ilişkin olup, bu durumun Fasıl 14-8 Haksız Fiiller Yasası'nın 58. maddesi ile ilgisi yoktur. Bu anlamda, Yargıtay/Hukuk 19/73 sayılı içtihat kararı, bu meseleye uygulanabilir değildir.

Davacı Avukatı, devamla, Alt Mahkemenin "doğrudan doğruya" kavramının kelime anlamından hareket ettiğin-i, elektrik çarpması sonucu hayatını kaybeden müteveffanın, doğrudan doğruya zarar gören kişi olduğu bulgusuna vararak, Davacının dava açmaya hakkı olmadığı sonucuna ulaştığını, bu sonucun hatalı olduğunu, doğrudan doğruya kavramının anlamının bu kadar dar- olmadığını, haksız fiilden dolaylı olarak zarar görenlerin dava açabileceklerini, bunun mümkün olduğunu ileri sürerek, bu konuda İngiltere'de verilmiş bazı mahkeme kararlarına atıfta bulunduktan sonra, okulun bahçesinde meydana gelen haksız fiil neticesin-de ölen kişi dışında zarar gören varsa, bu kişi veya kişilerin dava açabileceğini iddia etmiştir.

Davacı Avukatı, iddialarına bağlı olarak, Alt Mahkemenin masraf emrinin iptal edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

Davacı Avukatından sonra iptidai itira-zı yapan sıfatıyla öncelikle söz alan Davalı No.2 Avukatı, hitabında özetle: Davacı Avukatının iddialarına dayanak yaptığı içtihat kararlarının hiç birinde ölüm hadisesinin olmadığını, Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası'nın 58 (1) maddesinin çok açık olduğunu-, ölümle neticelenen haksız fiillerde kimlerin dava açabileceklerinin belirlendiğini, bu durumun Yargıtay/Hukuk 19/1973 sayılı içtihat kararı ile pekiştirildiğini, bu sonuçtan hareketle Alt Mahkeme kararının hatalı olmadığını, Alt Mahkemenin meseleyi doğru- yorumladığını, ölüme yol açan haksız fiilden doğrudan doğruya etkilenenlerin dava açabileceklerini, örneğin ölüm nedeni ile müteveffanın berberi, bakkalı veya onunla iş yapacak kişilerin zarar görebileceklerini, ancak bu kişilerin dava açma hakları olmadı-ğını ileri sürerek, istinafın reddini talep etmiştir.

Davacı No.1'i temsilen Başsavcılık hitabında özetle, Davacı No.2 Avukatının iddia ve argümanlarına katıldığını ifade ettikten sonra, ölümle neticelenen bir davada müteveffanın eşi, çocukları ve yakınl-arının dava açabileceklerini, şirketin ölüm nedeniyle elde edeceği gelirden mahrum kalmış olmasının şirkete dava açma hakkı vermediğini, Girne Kaymakamlığının haksız fiil ile hiç bir alakasının olmadığını ileri sürerek, istinafın reddini talep etti.


İST-İNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ:

Tarafların iddia ve hukuki argümanlarını genel çerçevesi içerisinde bu şekilde belirttikten sonra, istinaf sebeplerini sırasıyla ele alıp incelememiz gerekmektedir.

Muhterem Bidayet Mahkemesi, İstinaf Edenin davasının ve -davası ile talep etmekte olduğu çarelerin, Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası, madde 58'de düzenlenen kısıtlamadan ve mezkûr maddede düzenlenen taleplerden farklı talepler olmasına rağmen, huzurundaki davanın mezkûr Yasa ve maddesi temelinde şekillendiği husu-sunda yapmış olduğu bulgu hatalıdır.


Huzurumuzdaki istinafa konu ön itirazın dinlenmesinde
taraflar tanık çağırmadıklarından, Mahkemenin huzurunda olgu olarak nitelendirebileceğimiz herhangi bir şahadet bulunmamaktadır. Alt Mahkeme bu durumu kararında b-elirtmiş ve dava layihalarını esas alarak, ön itirazı karara bağlamıştır.

Alt Mahkeme hükmünü, Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası'nın 58. maddesi ve bu maddeyi yorumlayan Hukuk/İstinaf 19/73 sayılı içtihat kararında belirtilen prensipler üzerine kurarak, Fa-sıl 148 Haksız Fiiller Yasası'nın 58(1) maddesine göre, ancak ölen bir şahsın kocası, karısı, ebeveynleri ve çocukları tazminat talep edebilir esasından hareketle bir limited şirket olan Davacının, müteveffanın ölümü ile neticelenen haksız fiil nedeniyle D-avalılar aleyhine dava açamayacağı sonucuna ulaşmıştır.

Alt Mahkemenin, Davacının Davalılar aleyhine talepte bulunma hakkı -(Locus Standi)- olmadığı bulgusunda hatalı olup olmadığını incelerken, Haksız Fiillerdeki "Locus Standi" kavramı üzerinde kısaca durmayı gerekli gördük.

Genel olarak, bir haksız fiil nedeniyle herkesin dava açma ve dava edilme kapasitesi olduğu kabul edilir. Kişinin y-asal olarak sahip olduğu, mahkemeden çare talep edebilme hakkı "Locus Standi" olarak tanımlanır. Böyle bir talep, yasal olarak zarara sebebiyet verene ve sorumlu olana karşı ileri sürülebilir. Bu kuralın temeli, kişisel hakları ihlal edilen ve zarar gören -kişilerin, hukuki çare arama hakkına sahip olmalarıdır. Bu nedenle, böyle bir hakkı kullanabilmek için kişiye veya malına haksız fiil ile doğrudan zarar verilmesi gerekmektedir.

Yukarıda belirtilenler ile ilgili olarak Özel Hukuk ve Kamu Hukuku açısından- "Locus Standi" kavramını inceleyen Dr.C.J Rawondale'nin Law of Torts and Consumer Protection Act adlı eserinin Standing of Person in Tort alt başlığında, sayfa 1-3'de belirtilenlere atıfta bulunarak, aşağıdaki kısmı iktibas etmeyi uygun bulduk:

"All pers-ons have -capacity- to sue and be sued in tort.
This -however-, is a general rule and is subject to modification in respect of certain- categories- of persons.

Locus Standi: Traditional -Doctrine- of Locus Standi in
Private Law Litigation.

Locus Standi means "legal capacity to challenge an
act or decision." This traditional rule of locus standi
is that judicial redress is available only to person who
has suffered legal injury.

Th-is rule was based on premise that only a person
whose own right is threatened; is entitled to -seek- a remedy, this rule translate itself into the following proposition of law:

Only he can take recourse to the jurisdiction whos-e own legal rights of person or property are -directly- and -substantially injured.
-..3.. (kamu hukuku ile ilgili olduğundan iktibas
edilmedi)"


Yukarıda belirtilen genel nitelikli tanımlama Anglo-Sakson hukuk sisteminin uygulandığı tüm ülkelerde benzerlik arz etmektedir. Bizim mevzuatımız bakımından da durum farklı de-ğildir.

Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası'nın 3. maddesi, haksız fillerden zarar gören kişilerin tazmin edilme hakkını düzenlemektedir. Bu maddeye göre, Yasada belirlenen KKTC hudutları içerisinde yapılan bir haksız fiil nedeniyle zarara uğrayan veya hakla-rına tecavüz edilen herhangi bir kişi, bu yasa kurallarına bağlı kalınması koşuluyla, haksız fiil işleyen veya ondan sorumlu olan kişiden, Mahkemenin kararlaştırmaya yetkili olduğu hal çarelerinin uygulanmasını isteme hakkına sahiptir.

Bu esastan hareket -ettiğimizde, bir haksız fiil davasında mahkemeden çare talep edebilmek için,

Ortada bir haksız fiil,
Bu haksız fiili gerçekleştiren kişi veya ondan sorumlu olan kişi,
Haksız fiile uğrayanın kendinde veya malında meydana gelen bir zararın,
mevcut olması -gerekmektedir.

Fasıl 148 Haksız Fiiler Yasası'nın 3. maddesinde genel olarak düzenlenen "haksız fillerden zarar gören kişilerin tazmin edilme hakkı" yanında, yasa koyucu bazı hallerde dava açabilecek kişileri sınırlamıştır. Yasanın 58(1) maddesi, bir kişi-nin ölümüne neden olan eylemle ilgili olarak, ölen kişinin karısı, kocası, anne veya babası ve çocuğunun dava açabileceğini düzenlemiştir.

Bu madde, Alt Mahkemenin de kararında iktibas ettiği Hukuk/İstinaf 19/1973 sayılı içtihat kararında, Yüksek Mahkeme -tarafından yorumlanmış ve müteveffadan yardım gördükleri iddasıyla o davadaki Davalı aleyhine tazminat davası açan müteveffanın kardeşlerinin davasını, Haksız Fiiller Yasası'nın 58(1) maddesine göre ancak ölen şahsın kocası, karısı, ebeveynleri ve çocuklar-ı tazminat talep edebilir esasından hareketle reddetmiştir.

Birinci istinaf sebebi bakımından sonuca ulaşabilmek için yoruma gerek bırakmayacak kadar açık olan Yasanın 58. maddesi ile Hukuk/İstinaf 19/73 sayılı içtihat kararının Davacının davasına uygula-nıp uygulanmayacağına karar vermemiz gerekmektedir.

Meselenin iyi anlaşılabilmesi için 58(1) maddesinin Türkçe tercüme metnini kararımıza aktarmayı uygun gördük. Şöyle ki:

"58 (1) Herhangi bir kişinin bir haksız fiil sonucu
hayatını kaybetmesi -ve böyle bir kişinin, haksız
fiil ölümle sonuçlanmamış olsaydı, haksız fiilden gördüğü bedensel zarar için bu Yasa kuralları uyarınca öldüğü zaman tazminat alma hakkına sahip bir kişi olması halinde, söz konusu ölen kişinin kocası, karısı, anne v-eya babası ve çocuğu, söz konusu haksız fiilden sorumlu olan kişiden aşağıdaki kurallar uyarınca tazminat alabilir:

Dava, ölen kişinin Tereke İdare ve Tenfiz Memuru veya mirasçıları tarafından kocası, karısı, anne veya babası ve çocuğu yararına
- veya bunlardan hangileri varsa onlar yararına
açılır:
Ancak, ilgili Tereke İdare ve Tenfiz Memuru veya mirasçılar tarafından ölüm tarihinden başlayarak altı ay içinde dava açılmadığı takdirde, Tereke İdare ve Tenfiz Memuru veya mir-asçılarca yararlarına dava açılabilecek tüm kişiler adına bu gibi kişilerin tümü veya herhangi biri tarafından dava açılabilir.
Böyle bir davada elde edilecek tazminat, adlarına dava açılan kişilerin müteveffanın ölümüyle fiilen uğradıkları veya ileride uğ-rayacakları parasal zarar göz önünde tutularak kararlaştırılır ve davalının sorumlu tutulmadığı masraflar çıkarıldıktan sonra davayı gören Yargıç tarafından ilgili kişiler arasında paylaşılır:
Ancak, böyle bir tazminatı takdir -
ederken -
Bir sigorta sözleşmesi uyarınca müteveffanın ölümü üzerine ödenen veya ödenmesi gereken herhangi bir para miktarı, ve
Müteveffanın cenaze töreni veya hakkında matem tutulması için ödenen veya ödenmesi gereken herhangi bir par-a miktarı,
dikkate alınmaz.

(c) Böyle bir davada, adlarına dava açılan kişiler
hakkında ve onların her birinin müteveffanın
ölümü nedeniyle uğradığı parasal zarar
hakkında ayrıntılı bilgi verilir.
(d) Böyle bir dava, mütevveffanın öl-düğü tarihten
başlayarak 1 yıl içinde açılır."


Maddenin içeriğinden görülebileceği gibi, ölen kişinin ölümünden dolayı uğranılan zarar için yakınlarının dava açabilmesi, böyle bir kişinin, haksız fiil ölümle sonuçlanmamış olsaydı, bedensel zarar -için tazminat alma hakkına sahip bir kişi olması ile mümkündür.

Huzurumuzdaki istinafa konu davada, Davacı, ölen kişinin kaybından kaynaklanan veya ölenin kaybı ile uğranılan zarar veya ileride uğranılacak mali zararın tazminini talep etmemektedir.

-Davacının talebinin temeli, okula ait havuz üzerinden geçen yüksek gerilim hattına kapılarak ölen Necip Çağlaş'ın ölümü nedeniyle okulun güvenilirliğini kaybetmesi ve velilerin çocuklarını okuldan alması ile oluşan zararın tazminine dayanmaktadır.

Bir k-işinin ölümüne sebebiyet veren bir haksız fiilden aynı zamanda başkasının şahsı ve malı zarar görmüş veya hakları tecavüze uğramış ise, zarar gördüğünü iddia eden tarafın, zarar verene karşı dava açmasına hukuki bir engel olmadığı gibi, böyle bir durumda d-ava açma hakkı sadece ölen kişinin Yasanın 58. maddesinde belirlenen yakınları ile sınırlanamaz. Dolayısıyla, Davacının haksız fiil sonucunda şahsında veya malında meydana gelen bir zarar nedeniyle Haksız Fiiller Yasası'nın 3. maddesi kapsamında Davalılar -aleyhinde böyle bir talepte bulunmaya hakkı olduğu gibi, Yasanın 58. maddesi ile bu hakkı kısıtlanmış değildir.

Buna göre, Alt Mahkeme, Davacının talebini Haksız Fiiler Yasası'nın 58. maddesi kapsamında değerlendirmekle hata etmiştir.

Davacının 1. is-tinaf sebebinde başarılı olması istinafın kabulü için yeterli değildir. Daha önce ifade ettiğimiz gibi, Davacının, Davalılardan tazminat talebinde bulunabilmesi için zararın doğrudan haksız fiilin neticesi olması gerekmektedir. Bu nedenle 2. başlık altında-ki istinaf sebebini incelememiz zorunludur.

"2. Muhterem Bidayet Mahkemesinin, Davacının doğrudan
doğruya zarar görmediği, haksız fiilin etkilerinden
dolaylı olarak zarara uğradığı, zararın tazmini
işleminin olanaklı -olmadığı bulgusu hatalıdır."

Alt Mahkeme, kararında, Davacının Talep Takririndeki iddialarından ve hitap safhasında söylediklerinden hareketle, ihmale dayanan bir tazminat talebinde bulunabilmenin koşullarını incelenmiştir.

Alt Mahkeme kararında konu ile- ilgili şöyle demiştir:

"Davacı Avukatının hitap safhasında dile getirdikleri ve
Tafsilatlı Talep Takririnde yer alan bu husus değerlendirildiğinde, Davacının "ihmale" dayanarak ve "ihmalden zarar gören kişi pozisyonuyla" dava hakkı olduğu noktasından h-areket ettiği düşünülebilmektedir."

Hukuk İstinaf 17/72'de,
"İhmalle ilgili davalarda zarar görenin;
zararı yapanın ihmalkar olduğunu ve
zararın bu ihmalkarlığının doğrudan doğruya neticesi olduğunu kanıtlaması gereği vardır" denilmiştir.

Yukarıda anıla-n ve Tafsilatlı Talep Takririnin 6. paragrafında konu edilen, "ihmal sonucu Davacının adının lekelendiği veya itibarının veya güvenilirliğinin sarsıldığı" özlü iddialar değerlendirildiğinde, Davalıların ihmali sonucu, doğrudan doğruya Davacı için gerçekleş-en bir zarardan söz edilemeyeceği, ancak dolaylı yoldan gündeme gelen ve doğrudan doğruya Davalılarca yapıldığı iddia edilen ihmallere bağlı olmayan zararların Davacı tarafından talep edilemeye çalışıldığı görülmektedir.


Alt Mahkeme bu tespiti yaptıktan -sonra, Davalıların haksız fiilinden doğrudan zarar görenin Necip Çağlaş olduğunu, Davacının haksız fiilden dolaylı olarak uğradığı zararın tazminini talep etmesinin olanaklı olmadığı sonucuna ulaşarak, davayı ret ve iptal etmiştir.

Alt Mahkemenin kararına- referans aldığı Hukuk/İstinaf 17/72 sayılı içtihat kararında konu ile ilgili kısım aynen şöyledir:

"Zarar gören şahsın, zararı yapanın ihmalkar olduğunu ve
zararın bu ihmalkarlığın doğrudan doğruya neticesi olduğunu ispat etmedikçe zarar gören şahıs h-erhangi bir tazminat alamaz."

Buradaki anlam çok açık olup daha önce izah ettiğimiz "Locus Standi" tanımı ile tamamen uyumludur. Buna göre, ihmale dayalı tazminat talep etme hakkı olabilmesi için zararın doğrudan haksız fiili yapanın eyleminin neticesi ol-ması gerekmektedir.

Buradaki "doğrudan doğruya" kavramı, dolaysız, araçsız anlamında fiil ile zarar arasındaki illiyeti anlatmakta olup, haksız fiilin dolaylı sonuçlarından kaynaklanan, doğrudan Davalının fiilinden meydana gelmeyen zararları kapsamamaktad-ır.

Birçok davada referans yapılan Horton v Colwyn Bay (1908) 1.KB 327 davasında, zararın kapsamı ile ilgili şöyle denmiştir:


"..if an actionable wrong has been done to the claimant,
he is entitled to recover all the damages resulting from tha-t wrong and non the less because he would have had no right of action for some part of that damage if the wrong had not also created a damage which was also actionable."

Buna göre, bir davacı herhangi bir haksız fiile maruz kalırsa, böyle bir fiilin sebep- olduğu tüm zararın-daha azının değil- karşılığını almaya hakkı vardır. Çünkü, eğer bu fiil bütün zararı doğurmasaydı, daha azını da almaya hakkı olmayacaktı.

Zararın haksız fiilin neticesi olması gerektiğini açık şekilde ortaya koyan bu prensip, günümüz-e kadar geliştirilerek uygulanmıştır. Uygulamada bir haksız fiil sonucunda oluşan zararlarla ilgili olarak, önceden öngörülebilir mali kayıplar için tazminata hükmedilebilmekte, ancak, dolaylı, önceden öngörülmesi ihtimali olmayan ve Davalılara dikkatli ol-ma yükümlülüğü atfedilemeyecek ekonomik kayıpların tazminatı kapsamadığına karar verilebilmektedir. Bu konuda, Electrochrome Ltd v Welsh Planties Ltd.1968.2.All.E.R.205, ve aşağıda temas ettiğimiz Spartan Steel davasına atıfta bulunuruz.

Davacı Avukatını-n istinafta referans gösterdiği İngiltere'de hükme bağlanmış ve tazminata hükmedilmiş kararların tümünde de zarar, haksız fiili gerçekleştirenin ihmalkârlığının doğrudan neticesi olarak meydana gelmiştir.

Davacı Avukatının dayandığı ve bu konuda önemli p-rensipler içeren bir karar olduğuna inandığımız Spartan Steel And Alloys Limited v Martin & Company (Contractors) Limited [(1972) EWCA Civ.3)] davasında, Kontraktörlerin müstahdemlerinin dikkatsizlikle yoldaki elektrik kablosunu kesmeleri sonucunda, davacı-nın 15 saat elektriksiz kalan fabrikasında, o sırada işlem gören ve zarara uğrayan dökme çelik ürünü ile ilgili maddi zarar-ziyana hükmedilmiş, ancak bu eylemden dolayı oluştuğu ileri sürülen önceden öngörülemeyen ekonomik kayıpların dolaylı ve endirekt o-lduğunu ve böyle taleplerin tazmin edilebilir olmadığına karar verilmiştir.

Huzurumuzdaki istinafa gelince; Talep Takririne göre, Davacının, Davalıların haksız fiili sonucunda uğradığını iddia ettiği ekonomik zarar, okula kayıtlı çocukların velilerinin o-laydan etkilenerek, çocuklarını okuldan almasından kaynaklanmıştır. Başka bir söylemle, zarar, doğrudan Davalıların haksız fiilinden değil, başkalarının davranışından, dolaylı bir şekilde oluşmuştur.

Buna göre, Davacının davasında ileri sürdüğü zarar ziya-n doğrudan doğruya Davalıların haksız fiilinin neticesinde oluşmadığından, dolaylı olarak başkalarının hareketlerinden meydana gelen ekonomik kayıplara ilişkin tazminat talepleri dava edilebilir nitelikte değildir.

Bu sonuçtan hareket ettiğimizde, Alt- Mahkemenin, zarar, doğrudan haksız fiilin neticesi olmalıdır prensibini davaya bir şekilde doğru uyguladığı ve Davacının davasını reddetmekle hata etmediği anlaşılmaktadır.

Buna göre Davacının, 2. istinaf sebebi reddolunur.

Bu sonuca göre, Davacının ist-inafının reddedilmesi gerekmektedir.

3. İstinaf başlığını incelememiz gerekmemektedir.



SONUÇ:

Netice itibarıyla,

İstinaf reddedilir.

Mukayyit tarafından tespit edilecek masraflar, İstinaf Eden/Davacı tarafından ödenecektir.



Hüseyin Besimoğl-u Ahmet Kalkan Gülden Çiftçioğlu
Yargıç Yargıç Yargıç



21 Ekim, 2014











16






Full & Egal Universal Law Academy