Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 28/2011 Dava No 25/2011 Karar Tarihi 22.12.2011
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 28/2011 Dava No 25/2011 Karar Tarihi 22.12.2011
Numara: 28/2011
Dava No: 25/2011
Taraflar: Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi ile Mustafa Pulyacı arasında
Konu: Kıdem Tazminatı ve yasal faizlerinin ödenmesi talebi - Davalının Davacının kıdem tazmiantı taleplerine karşı hukuki bir sorumluluğu olmadığını iddia ederek davanın iptalini talep etmesi - İlk Mahkemenin Davacı lehine karar vermesi - Davalının kararı istinaf etmesi - İstinafın reddi - Yetki - Hukuk meselelerinde Kaza Mahkemelerinin bölgesdel yetkisi.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 22.12.2011

-D.25/2011 Yargıtay/Hukuk: 28/2011
(Lefkoşa Dava No: 7018/2009)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti : Narin F.Şefik, Hüseyin Besimoğlu, Ahmet Kalkan.

İstinaf eden: Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi-Lefkoşa.
(Da-valı)

-ile -

Aleyhine istinaf edilen: Mustafa Pulyacı, Sakarya Sokak, No.5,
Çatalköy.
(Davacı)


A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına : Avukat Ergin Ulun-ay adına Avukat Adnan Ulunay
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Hasan Esendağlı.

Lefkoşa Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Şerife Katip Kır'ın 7018/2009 sayılı davada 16.3.2011 tarihinde verdiği karara karşı, Davalı tarafından yapılan istinaftır.

- -------------------------

H Ü K Ü M

Narin F.Şefik : Bu istinafta Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Ahmet Kalkan okuyacaktır.

Ahmet Kalkan : İstinaf Eden/Davalı, Lefkoşa Kaza Mahkemesinin 16.3.2011 tarihinde aleyhine vermiş olduğu hüküm nedeniy-le bu istinafı dosyalamıştır.



İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

Bundan böyle Aleyhine İstinaf Edilenden Davacı, İstinaf Edenden ise Davalı olarak bahsedilecektir.

Davacı, Davalı aleyhine Lefkoşa Kaza Mahkemesinde istinafa konu davayı ikame ederek, Daval-ıya ait Girne Dome Otel'de 5.10.1992-30.9.2009 tarihleri arasında işçi olarak çalıştığını Dome Otel'in Dayanışma Turizm Ltd.e devredildiği 14.5.2008 tarihine değin Davalının doğrudan işvereni olduğunu, Davalı ile Davacının mensubu olduğu Turizm Emekçileri -Sendikası arasında imza edilen Toplu İş Sözleşmeleri tahtında Davacının 14.5.2008 tarihine kadar 26,421.66 TL kıdem tazminatı alacağı doğduğunu, 30.9.2009 tarihi itibarıyle muaccel olmuş bu miktarın yasal faizleri ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.

-Davalı müdafaa takririnde Lefkoşa Kaza Mahkemesinin bölgesel yetkisi ile ilgili herhangi bir ön itirazda bulunmayarak, Dome Otel işletmesinin 15.5.2008 tarihinde Dayanışma Turizm Ltd.e devir ve teslim edildiğini, konu devirle işçiler ve personelin tüm hak-larıyla birlikte adı geçen şirkete aktarıldığını, Davalının hiçbir sorumluluğu kalmadığını, Davalının, Dayanışma Turizm Ltd.in işletme mukavelesinin birçok şartlarını ihlâl ettiğini, bu nedenle mukaveleyi feshederek konu şirket aleyhine Girne Kaza Mahkemes-inde dava açtığını, Davacının kıdem tazminatı taleplerine karşı hukuki sorumluluğu olmadığını iddia ederek davanın iptalini talep etti.

İhtilâfsız olgulara göre; Davacı 5.10.1992 - 30.9.2009 tarihleri arasında Dome Otel'de işçi olarak çalıştı. Davacının- çalışmaya başladığı tarihten, otelin Dayanışma Turizm Ltd.e devredildiği 14.5.2008 tarihine kadar tüm avanslar düşüldükten sonra kıdem tazminatı alacağı 26,421.66 TL'dir. Davacının kıdem tazminatı alacağı Sayıştay tarafından denetlenip tespit edilmiştir. -Dome Otel Emare 3 işletme sözleşmesi ile 4.5.2008 tarihinde Davalı tarafından Dayanışma Turizm Ltd.e devredilmiştir. Davalı adı geçen şirkete Emare 4 ihbarı göndererek işletme mukavelesini feshettiğini bildirdi. Davalı adı geçen şirket aleyhine Girne Kaza -Mahkemesinde 2781/2009 sayılı davayı ikame etti.

Davanın duruşması esnasında, Davacı davasını kapattıktan sonra Davalı Avukatı tanık çağırmadan önce Yargıtay/Hukuk 8/95 D.16/97 sayılı içtihat kararına atıfta bulunarak 22/92 sayılı İş Yasası'nın 2. madde-si tahtında yetkili Mahkemenin İş Mahkemesi olduğunu, İş Mahkemesinin olmadığı durumlarda işyerinin bulunduğu Kaza Mahkemesinin yetkili olacağını, dolayısıyle davanın işyerinin bulunduğu Girne Kaza Mahkemesinde açılması gerektiğini ileri sürmüştür.

İlk -Mahkeme kararında öncelikle meseleyi 42/96 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası altında inceledikten sonra Dome Otel'in Davalıya bağlı bir işyeri olduğu, bağımsız bir işyeri olmadığı, Sayıştay Raporuna göre Dome Otel'in idaresi altında bul-unduğu ve Davacının kıdem tazminatının Emare 1 ödeme vesikası tahtında Davalı tarafından hesaplandığı gerekçesi ile Davalı Avukatının bölgesel yetki itirazını reddetmiş; daha sonra Davacının davasını ispatladığı bulgusuna vararak Davalı aleyhine 26,421.66 -TL meblağ; bu miktar üzerinden 30.9.2009 tarihinden itibaren tüm borcun ödenmesine değin yıllık yasal faiz ve 3,000 TL dava masrafı için hüküm vermiştir.



İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davalı Avukatı istinaf ihbarnamesinde 7 istinaf sebebi ileri sürmüştür.

İ-stinafın duruşmasında 7 istinaf sebebini iki başlık altında ele alan ve Mahkemeye o şekilde hitap eden Davalı Avukatının istinafındaki ana başlıkları aşağıdaki gibi izah etmek mümkündür.

Muhterem İlk Mahkeme, Lefkoşa Kaza Mahkemesinin yargı yetkisi olduğ-una hükmetmekle hata etmiştir. (1 ve 2. istinaf sebepleri.)
Muhterem İlk Mahkeme, Kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğünün Davalıda olduğuna hükmetmekle hata etmiştir. (3,4,5,6 ve 7. istinaf sebepleri.)

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:

Davalı Avukatının id-diaları ile ilgili argümanlarını şöyle özetleyebiliriz.

Gerek 22/92 sayılı İş Yasası gerekse 42/96 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası'na göre iş akdinden veya toplu sözleşmeden kaynaklanan ihtilâflarda yetkili mahkeme İş Mahkemesidir.- İş Mahkemesinin olmadığı hallerde iş yerinin bulunduğu Kaza Mahkemesi yetkili Mahkemedir. Bu meselede ihtilâf Davacının kıdem tazminatından kaynaklandığından davanın işyerinin bulunduğu Kaza Mahkemesinde açılması gerekmekteydi. Bu düşünceden hareketle Dav-acı Dome Otel çalışanı olduğu ve Dome Otel Girne Kazasında bulunduğu cihetle davanın Vakıflar İdaresinin bulunduğu Lefkoşa'da değil işyerinin bulunduğu Girne Kaza Mahkemesinde açılması gerekirdi.

Davalı Avukatının davanın esası ile ilgili argümanı ise ö-zetle şöyledir.

Davacının Dome Otel çalışanı olduğu doğrudur. Ancak Davalı 14.5.2008 tarihinde Dayanışma Turizm Ltd. ile bir işletme mukavelesi imzaladı ve işyerinin işletmesini çalışanlar ile birlikte bu şirkete devretti. Emare 3 olarak Mahkeme huzurun-da bulunan bu mukavelenin 13. maddesine göre Davalı personelin tüm haklarını ödemekle yükümlüydü. Ancak devam eden süreçte Dayanışma Turizm Ltd. mukavele şartlarına uymadığı cihetle Davalı tarafından mukavele feshedildi ve Girne Kaza Mahkemesinde adı geçen- şirket aleyhine dava açıldı. Mukavele ortadan kalktığı cihetle Davalının Davacıya karşı hiçbir yükümlülüğü kalmadı.

Davacı Avukatının iddia ve argümanları ise özetle şöyledir.

Davacı Avukatı önce Mahkemenin yargı yetkisi ile ilgili alternatifli argü-manlarını Mahkemeye sunmuştur. Bunları özetleyecek olursak; Davada ihtilâf konusu olan iş akdi veya Toplu İş Sözleşmesi değildir. Davacının iş akdi ve Toplu İş Sözleşmesi tahtında bir kıdem tazminatı alacağı bulunmaktadır. Bu miktar belirlenmiş ve Emare 1 -ödeme vesikası ile Davalı tarafından düzenlenerek Sayıştay Denetiminden geçmiştir. Dolayısıyle dava muaccel hale gelmiş ödemenin yapılmamasından kaynaklanan bir alacak davasıdır. Bu nedenle Davalının merkezinin bulunduğu Lefkoşa Kaza Mahkemesi yetkilidir. -42/96 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası'nın tefsir bölümünde yetkili Mahkeme tanımı yapılmıştır. Yetkili Mahkeme Yasa'da sadece üç yerde geçmektedir ve bunların dava konusuyla ilgisi yoktur. Dolayısıyle yetkili Mahkeme belirtilen üç hal-de konu edilebilir. Onun dışında herhangi bir düzenleme olmadığı ve Yasa'nın hükümleri Mahkemeler Yasası'nın 24. maddesi ile çatışmadığı cihetle bu meselede özel ve genel yasa ayırımı yapılması mümkün değildir. Genel yetkili Mahkemenin yetkisi devam ettiği-nden Lefkoşa Kaza Mahkemesi yetkilidir. Bölgesel yetki itirazı hukuki bir nokta değildir, tamamen olgusaldır ve layihalarda yer alması gerekmektedir. Nitekim bu meselede işyerinin nerde olduğu ileri sürülmeli ve şahadet ibraz edilmeliydi. Yüksek Mahkemenin- birbirinden farklı kararları olsa da bölgesel yetki layihalarda ileri sürülmeliydi. Davalı bölgesel yetki itirazında geç kalmıştır. Davalı layihalarda bölgesel yetki itirazında bulunmadı, evrakların sunulması aşamasında ileri sürmedi, duruşmaya başladıkta-n sonra ileri sürmedi, müdafaa maksatları için sıra kendisine geldiğinde bölgesel yetki itirazında bulundu bu süreç Davalının bölgesel yetki itirazından feragat ettiğini göstermektedir.

Bu meselede Davacı davasını ispatladığından miktarı konusunda ihtil-âf bulunmayan kıdem tazminatının konu olduğu dönemde Davacının işvereni olan Davalı tarafından ödenmesi gerekmektedir. Bu nedenle İlk Mahkeme herhangi bir hata yapmadı.

İNCELEME:

Tarafların iddia ve argümanlarını bu şekilde özetledikten sonra şimdi sı-rasıyle istinaf sebeplerini incelememiz gerekmektedir.

Muhterem İlk Mahkeme, Lefkoşa Kaza Mahkemesinin yargı yetkisi olduğuna hükmetmekle hata etmiştir.

İlk Mahkeme kararında Davalının yetki itirazını değerlendirirken, Davacının alacağının Toplu İş Sözl-eşmesinden kaynaklandığı gerekçesi ile itirazın 42/96 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası'na göre değerlendirilmesi gerektiğini belirterek şöyle demiştir.

"Davacının davasındaki talep ettiği kıdem tazminatına ilişkin talebin kaynağı sun-ulan olgu ve sunulan Emare 2'den görüleceği üzere Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davalı ön itirazını İş Yasası'na dayanarak yapmış olup kanaatimce bu itirazını 42/96 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası'na göre yapması gerekmek-tedir. Gerek İş Yasası'nda, gerekse 42/96 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası'nda "Yetkili Mahkeme" İş Mahkemesini, yoksa işin bulunduğu yerin yetkili Kaza Mahkemesini anlatır."
(Mavi 33)


İlk Mahkeme yetki itirazını karara bağlarken -Prof. Dr. Nuri Çelik'e ait İş Hukuku Dersleri, yenilenmiş 13. baskı kitabında yer alan "iş yeri" tanımından hareket etmiştir. İlk Mahkemenin yetki itirazı ile ilgili kararı aynen şöyledir.
(Mavi 33)

"Prof.Dr.Nuri Çelik'e ait İş Hukuku Dersleri Yenilenmiş-
13. baskı kitabı incelendiği zaman "İş" diye bir tanım mevcut olmayıp "İşyeri" diye bir tanım izah edilmektedir. İşbu kaynağa göre İşyeri, bir işverenin maddi olan ve olmayan araçlarla belirli bir teknik amacı gerçekleştirmesine yarayan ve süreklilik gö-steren organize edilmiş bir bütündür. Buna göre işyeri sadece sınai ve ticari amaç güden yerleri değil hizmet kesimine giren ve serbest meslek faaliyetlerinin de görüldüğü bütün yerleri de kapsamaktadır. İşyerinin sınırlarının çizilebilmesi açısından işin -niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı olan yerlerin kapsamını ortaya koymak gereklidir. Eğer işyeri açısından diğer yer arasında teknik yönden bir bağlılık yoksa, biri ötekini tamamlamıyorsa bu yeri asıl işyerinden saymayarak bağımsız bir işyeri s-aymak gerekir. Bir yerin bağımsız bir işyeri sayılması için "o iş gereğince bağlı olmaksızın çalışılan yer" niteliğinde bulunması gerekir denmektedir. Davalı İşyerinin Dome Hotel olduğu iddiası ile yargı yetkisizliği iddiasında bulunmuş ve işbu davanın Dom-e Hotel'in bulunmuş olduğu Girne kazasının Mahkemesinde açılmış olması gerektiğini iddia etmiştir. Emare 3 olarak sunulan İşletme Sözleşmesi incelendiği zaman Dome Hotel'in mal sahibinin Vakıflar ve Din İşleri Dairesi olduğu görülmektedir. Emare 2 olarak s-unulan 28/10/2009 tarihli Sayıştay'ın yazısından da görüleceği üzere Dome Hetel'in idaresi Vakıflar ve Din İşleri Dairesine aittir. Davacının kıdem tazminatının hesaplarının olduğu Emare 1 ödeme vesikasının da Vakıflar ve Din İşleri Dairesi tarafından hazı-rlandığı görülmektedir. Tüm bu tezekkür edilen Emarelerdeki muhatap taraf Vakıflar ve Din İşleri Dairesi olup Dome Hotel'in aynı bağımsız bir işyeri olduğu görülmemekte aksine Dome Hotel'in, Vakıflar ve Din İşleri Dairesine ait ve ona bağlı faaliyet göster-diği görülmektedir. Dolayısıyle Davacı davasını doğru kişiye ve yargı yetkisi açısından yetkili olan Mahkemeye açmıştır ve işbu nedenlerle Davalının ön itirazı red ve iptal edilir."

İlk Mahkemenin yetki itirazı ile ilgili kararının doğru olup olmadığını -incelemeden önce, yetki itirazının hangi safhada yapılacağını belirlemeyi uygun bulduk.

Bu konuyu incelemeye Davacı Avukatının değindiği ve Yüksek Mahkemenin birbiri ile çelişir görüntüsü veren kararlarına atıfta bulunarak başlamayı uygun gördük.

Dav-alı Avukatının itirazına dayanak yaptığı Yargıtay/Hukuk 8/95 D.16/97 sayılı kararda sayfa 6'da şöyle denmektedir.

"Mahkemenin yetkisiz olduğuna ilişkin itiraz davanın her
aşamasında yapılabilir. Bunu Mahkemelerin bölgesel yetki itirazı ile karıştırmama-k gerekir. Davalının yetki itirazını geç yaptığı ve dolayısıyle yetki ile ilgili itirazından sarfı nazar ettiği yönünde Bidayet Mahkemesinin vermiş olduğu karar incelendiği zaman, yetkisizlik itirazının her aşamada yapılabileceği dolayısıyle geç yapıldığı -gerekçesi ile bu hakkından sarfı nazar ettiği yönünde Bidayet Mahkemesinin bulgusunun da hatalı olduğu kanaatindeyiz."


Yukarıda iktibas ettiğimiz kararda 9/76 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 24.maddesine atıfta bulunulmuş ve davanın açıldığı tarihte dava s-ebebinin kısmen veya tamamen Girne Kaza Mahkemesinin yetki alanı içerisinde doğmadığı ve Davalı bu yetki alanı içerisinde ikamet etmediği nedeniyle Girne Kaza Mahkemesinin davayı görmeye yetkili olmadığı sonucuna varılmış ve İlk Mahkemenin kararı hatalı bu-lunmuştu.

9/76 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 24. maddesinin kenar başlığı "Hukuk Meselelerinde Kaza Mahkemelerinin Bölgesel Yetkisi'dir.

Buna göre adı geçen Yargıtay/Hukuk 8/95 sayılı kararda incelenip karara bağlanan konu Girne Kaza Mahkemesinin bölg-esel yetkisi idi. Hal böyleyken yukarıda iktibas ettiğimiz alıntıda yetkisizlik itirazının her safhada yapılabileceği belirtilmiş, devamla "bunu Mahkemelerin bölgesel yetki itirazı ile karıştırmamak gerekir" denmek suretiyle karara bağlanan hususun bölgese-l yetki itirazı olmadığı ve bölgesel yetki itirazlarında farklı bir durum varmış algısı yaratılmıştır.

Mezkûr kararda referans gösterilen kararlara atıfta bulunarak durumu izaha çalışacağız.

Eskiden yeniye doğru gidecek olursak, Hukuk İstinaf 11/75 s-ayılı kararda şöyle denmiştir.

"Görülebileceği gibi yapılan iddia Lefkoşa Kaza
Mahkemesinin bu tip ve nitelikte bir davayı görmeye yetkisi olmadığı değil de bölgesel yetki bakımından davayı görmeye yetkisi olmadığıdır. Mamafih, Davalı yetki hususunu il-k defa istinafta ortaya koymuş, Bidayet Mahkemesi huzurunda ise herhangi bir şekilde iddia etmemiş ve ileriye sürmemiştir. Bu şekilde hareket etmekle Davalı, sair şekilde haklı olsa bile, bu husustaki itiraz hakkından feragat etmiş ve davayı dinleyen Mahke-menin yetkisini kabul etmiş addolunur.
(Gör. Chrysanthos Paraskeva v Polydoros Nicolaides, XI CLR, S2; Moore v. Gamgee, 25 QBD 224.)"


Yukarıda örnek verdiğimiz kararda, Bidayet Mahkemesinde itirazda bulunulmamasının bölgesel yetki itirazından sarfı nazar- edildiği sonucunu doğuracağından bahsedilmektedir.

Diğer taraftan Yüksek Mahkeme Yargıtay/Hukuk 48/78 sayılı kararda bölgesel yetki itirazı ile ilgili şöyle demiştir.

"İstinaf eden tarafından ileri sürülen ve Mahkemenin
bölgesel yetkisi ile ilgili -olan istinaf sebebi Alt Mahkemede ileri sürülmüş değildir. Ancak, yetki ile ilgili bir itiraz herhangi bir safhada yapılabileceği açık olduğundan İstinaf Mahkemesi olarak yetki hususunu incelemeye karar verdik.
9/76 sayılı 1976 Mahkemeler Yasasının Kaza M-ahkemelerinin hukuk meselelerinde bölgesel yetkisi ile ilgili 24. maddesi aynen şöyledir."

Yüksek Mahkeme bölgesel yetkiyi düzenleyen 24. maddeyi kararına aktardıktan sonra ilgili davanın konusu taşınmaz mal olmadığı cihetle Lefkoşa Kaza Mahkemesinde aç-ılmasının doğru olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Görülebileceği gibi ilk defa istinafta bölgesel yetki itirazı yapılmış olmasına rağmen Yüksek Mahkeme bu sefer Davalının yetki itirazında bulunmaktan feragat ettiği şeklinde bir sonuca varmamış ve itirazı ince-lemiştir.

Devam edecek olursak; Yargıtay/Hukuk 54/81 (D.38/81) sayılı kararda çoğunluğun da katıldığı azınlık kararında şöyle denmiştir.

"Dava tutanaklarından Davalının mukabil talebini
Mahkemenin yetkisi içine tahdit ettiği veya bu hususta Mahkemey-e herhangi bir beyanda veya müracaatta bulunduğu gözükmemektedir. Bir Mahkemenin ise, yasanın koyduğu tahdit sonucu, herhangi bir davaya bakmaya yetkisi olmadığına tarafların rıza veya sükutu Mahkemeye bu gibi bir davaya bakmaya yetki vermez. Halsbury's La-ws of England, 3 rd Ed,Vol 9 p.352 para. 824'te şöyle denmektedir.
-"Where, by reason of any limitation imposed by
statue, character or commission, a court is without jurisdiction to entertain any particular action or matter, neither the acquiescence nor the express consent of parties can confer jurisdiction upon the cou-rt."
-Hukuki durum bu merkezde olduğuna göre bir Davalı
Mahkemenin davaya bakmaya yetkisi bulunmadığı hususundaki bir itirazı herhangi bir safhada ileri sürebilir. Bu husustaki prensibi bir Davalının bir Mahkemenin bölgesel yetkisine itiraz etmek hakkından fer-agat edilebileceği prensibi ile karıştırmamak gerekir.(Gör.Hukuk/İstinaf 11/75 s.4)"

Bu alıntıdan görülebileceği gibi yetki konusunda ayırım yapılmış ve yasanın koyduğu tahditten kaynaklanan bir Mahkemenin yetkisine yapılacak itirazın her safhada yapılab-ileceği belirtilmiştir, bölgesel yetki konusunda ise daha önce temas ettiğimiz Hukuk/İstinaf 11/75 sayılı karara atıfta bulunulmuştur.

Aynı zamanda görev yetkisizliği olarak da bilinen ve bir Mahkemenin bakmaya yetkili olduğu davaların niteliğinden veya- yasal sınırlamalardan kaynaklanan yetkisine yönelik itirazların her safhada yapılabileceği ve tarafların anlaşarak veya sessiz kalarak bu yetkiyi ortadan kaldıramayacakları yerleşmiş temel bir prensiptir.

Ancak mezkûr kararda bölgesel yetki konusunda 1-1/75 sayılı Hukuk İstinaf kararına atıfta bulunularak, Yargıtay/Hukuk 48/78 sayılı karardan farklı olarak, Hukuk İstinaf 11/75'de ifade edilen bölgesel yetki itirazından feragat edilebileceği ile ilgili prensip hatırlatılmıştır.

Bu konuda nihai karara v-arabilmek için 11/75 sayılı Hukuk İstinafta temas edilen kararlara ve benzer sistemi uygulayan ülkelerdeki kararlara temas etmeyi gerekli gördük.

ÖnceHukuk İstinaf 11/75 sayılı kararda atıfta bulunulan ve XI CLR sayfa 52'de yayımlanan Chrysanthos Parask-eva v Polydoros Nicolaides davasına değineceğiz.

Kıbrıs'lı olan fakat yurt dışında yaşayan bir kişi aleyhine açılan ve gıyapta hüküm alındıktan sonra aşağıda belirteceğimiz prosedür neticesinde hüküm iptal edildikten sonra bu sefer bölgesel yetkisizlikt-en reddedilen davanın istinaftaki kararında sayfa 53'te şöyle denmiştir.

-"The plaintiff issued the writ, and got judgment by
default and then, at the instance of the defendant him self, the judgment is set aside and proceedings began de novo and a counterclaim, of which the court took no notice, is set up by him, all this on -a writ which he now asks the court to hold is bad. He did not - as he might have done, claim to have the whole proceedings set aside for want of jurisdiction but he applies to have it set aside and says. I have a good defence
It seems to me that the Defend-ant has submitted to
the jurisdiction and waived such protection (if any) which the Rules of Court night have afforded him."
-
Bu alıntıya göre durum şöyledir:

Davacı bir dava dosyaladı ve Davalının gıyabında hüküm aldı. Sonra Davalının müracaatı üzerine hüküm iptal edildi ve mukabil dava dahil tüm prosedür sil baştan (de novo) yeniden başladı. Davada bölgesel yetkisizlik ileri- süren Davalı, hükmün iptali safhasında Mahkemenin yetkisi ile ilgili iddiada bulunmadı, hükmün iptali için yaptığı müraacatında sadece iyi bir müdafaası olduğunu ileri sürdü. Yargıcın kanaatine göre Davalı, Mahkemenin yetkisini teslim etti ve Mahkeme niza-mları elverdiği ölçüde böyle bir korumadan feragat etti.

Bu davada Mahkeme, İlk Mahkemenin bölgesel yetkisinin olmadığını gösterecek herhangi bir nizam bulunmadığını belirterek istinafı kabul etmiş ve davayı tekrar görüşülmek üzere Kaza Mahkemesine gönd-ermiştir.

Mezkûr karara göre, bölgesel yetki itirazında bulunmadan atılan adımlar aksine bir nizam bulunmadığı takdirde ileride bu itirazın yapılmasına engel olabilmektedir. Bizim Yüksek Mahkememiz 11/75 sayılı Hukuk İstinafta ve Yargıtay/Hukuk 54/81 (D-.38/81) sayılı kararlarda bu prensibi açıkça benimsemiştir.

Yukarıda alıntısını yaptığımız karar 1921 yılına ait oldukça eski bir karardır. 1960 yılında yürürlüğe giren Adalet Mahkemeleri Yasası'nın 21. maddesi Mahkemelerin bölgesel yetkisini düzenlemek-teydi.

9/76 sayılı Mahkemeler Yasası yürürlüğe girdikten sonra 1960 Adalet Mahkemeleri Yasası yürülükten kaldırıldı. Ancak mezkûr Yasa'nın 21. maddesi ile halen yürürlükte olan Mahkemeler Yasası'nın 24. maddesi aynı hükümleri ihtiva etmektedir. Bu neden-le bizi bağlamamakla beraber 1960 Adalet Mahkemeleri Yasası'nın 21. maddesi ile ilgili uygulamaları konu alan aşağıdaki Mahkeme kararlarına atıfta bulunmayı uygun bulduk.

(1973) 6 J.S.C. sayfa 735'te yayımlanan Rousou v Jaber davasında bölgesel yetki -konusunda şöyle denmiştir.

-"It is well settled that the question of territorial
Jurisdiction must be raised at any stage provided that all the facts are before the court. (Westminster Bank Ltd v Edwards (1942) I All ER. P.470)


Burada açıklanan; yerleşmiş ilkelere göre, tüm gerç-ekler Mahkemenin huzurunda olması halinde bölgesel yetki ile ilgili sorunların her aşamada ileri sürülebileceğidir.

I CLR 1969 sayfa 203'te yayımlanan KYRİACOS THEOFANOUS v ARTEMİS GEORGHİON davasında aynı prensipler benimsenerek şöyle denmiştir.


"Th-e question as to the territorial jurisdiction was not
raised in the course of the hearing and it was raised for the first time as a ground of appeal. It is well settled that a point as to jurisdiction may be taken at any stage if all the facts are before- the Court. In the present case the appellant (defendant) concedes that the question of the territorial jurisdiction of the District Court of Nicosia was neither raised in the pleadings nor argued before the trial Court, and the record of the evidence does- not show whether the contract was made either in the Kyrenia district or the Nicosia district. Had the question of jurisdiction been raised in the defence, then the plaintiff would have had the opportunity of pleading facts showing that the cause of actio-n had arisen either wholly or in part with in the limits of the Nicosia district."


Bu alıntıya göre durum şöyledir:

Bölgesel yetki sorunu duruşma süresince ileri sürülmedi. İlk kez istinaf sebepleri arasında iddia edildi. Yerleşmiş prensiblere göre- yetki ile ilgili sorun her safhada ileri sürülebilir, yeter ki tüm gerçekler Mahkeme huzurunda bulunsun. Bu meselede Davalı Lefkoşa Kaza Mahkemesinin bölgesel yetkisi olmadığına ilişkin sorunu ne layihalarda ne İlk Mahkeme huzurunda ileri sürdü, ne de dur-uşma zabıtlarında sözleşmenin Girne veya Lefkoşa kazasında yapıldığına ilişkin şahadet vardır. Eğer Davalı yetki ile ilgili sorunu müdafaada ileri sürseydi Davacının dava sebebinin tümünün veya bir kısmının Lefkoşa kazasında doğduğunu layihalarında ileri s-ürmesine fırsatı olacaktı.
-
Mezkûr kararda Mahkeme bu prensipler çerçevesinde istinaf safhasında ileri sürülen bölgesel yetki itirazını inceledi ve reddetti.

Yukarıda örnek verdiğimiz kararlardan Hukuk İstinaf 11/75 sayılı karar hariç, Davalı tarafından belli prosedürel adımlar a-tıldıktan sonra ileri sürülen yetkisizlik itirazının incelenemeyeceğine veya böyle bir itirazda bulunmaktan sarfı nazar edildiğine ilişkin prensip ihtiva eden herhangi bir karara rastlamadık.

Bu konuda bütünlüğü sağlamak için 11/75 sayılı Hukuk İstinafta- belirtilen prensip ile Yargıtay/Hukuk 48/78 sayılı kararda belirtilen prensibin sentezi niteliğinde hukuk sistemimizle uyumlu ve eski içtihatlarımızla çatışmayan bir sonuca ulaşılması gerektiğine inanmaktayız.

Bu düşünceden hareket ettiğimiz zaman karşım-ıza şöyle bir tablo çıkmaktadır. Bir Mahkemenin davayı görmeye bölgesel yetkisi olmadığı itirazı davanın her aşamasında yapılabilir ve böyle bir itiraz yapıldığında Mahkemenin iddiayı inceleyip karara bağlaması gerekmektedir. Ancak itirazın yapıldığı aşama-ya kadar Davalının tutum ve davranışları Mahkemenin bölgesel yetkisini kabul ettiğini veya böyle bir itirazı ileri sürmekten feragat ettiğini göstermemesi gerekmektedir.

Bu konudaki bir itirazın layihalarda yer alması ve karşı tarafın iddiaya cevap verme- fırsatı olması arzu edilen en iyi durumdur. Ancak Davalı layihalarda yer almayan bölgesel yetki itirazında bulunduğunda Mahkemenin bu itirazı karara bağlaması için gerekli tüm olguların Mahkeme huzurunda olması gerekmektedir.

Tüm yukarıdakiler ışığında -kafalarda karışıklık kalmaması için yetkisizlik itirazının ne zaman yapılacağına ilişkin ulaştığımız sonucu şu şekilde ifade edebiliriz.

Bir Mahkemenin görev yetkisizliği davanın her aşamasında ileri sürülebilir, Mahkeme tarafından resen dikkate alınabili-r, tarafların uzlaşması veya sûkut kalmalarının hiçbir önemi yoktur.
Bir Mahkemenin bölgesel yetkisine itiraz, davanın her aşamasında ileri sürülebilir; ancak ileri sürüldüğünde itirazı karara bağlamak için gerekli tüm olguların Mahkeme huzurunda bulunmas-ı gerekmektedir.
Davalının bölgesel yetki itirazında bulunduğu safhadan önceki tutum ve davranışları Mahkemenin bölgesel yetkisine itiraz etmekten vazgeçtiğini göstermemelidir.

Yetkisizlik itirazının hangi safhada yapılabileceğini belirledikten sonra şim-di yapılan yetkisizlik itirazının niteliği ile ilgili karar vermemiz gerekmektedir.

Yargıtay/Hukuk 26/83 (D.17/83) sayılı kararda Yargıtay/Hukuk 11/76 sayılı karara atıfta bulunularak şöyle denmiştir.

"Tefsir prensiplerine göre aynı konuya şamil hem gen-el hem
de özel kurallar mevcut olduğunda konuya özel kurallar uygulanır. Nitekim Yargıtay/hukuk 11/76 sayfa 3'te şöyle denmiştir.
"14/1960 sayılı kanun Mahkemelerin yetkilerini genel
olarak saptamakta olduğu cihetle, başka bir yasa ile Mahkemelere öz-el surette yetki verilmediği hallerde uygulanması gerekir."


Mezkûr kararda atıfta bulunulan Yargıtay/Hukuk 11/76 sayılı kararda ise "Bir Yasa veya yasa maddesi yasa koyucunun gaye ve niyeti gözönünde bulundurularak tefsir" edilir denmek suretiyle yasa m-etinlerinde yasa koyucunun iradesinin esas olduğu açıkça ifade edilmiştir.

42/96 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası'nın "tefsir" kenar başlıklı 2. maddesinde "yetkili Mahkeme" İş Mahkemesini, yoksa işin bulunduğu yerin yetkili Kaza Ma-hkemesini anlatır denmek suretiyle izah edilmiştir.

22/92 sayılı İş Yasası'nda da "yetkili Mahkeme" tanımı kelimesi kelimesine aynı şekilde izah edilmiştir.

KKTC'de henüz yasa ile kurulmuş İş Mahkemeleri bulunmamaktadır.

Yukarıda belirttiğimiz he-r iki Yasa özel niteliklidir ve Mahkemelerin genel yetkisini düzenleyen 9/76 sayılı Mahkemeler Yasası'ndan farklı bir şekilde İş Mahkemelerini böyle bir Mahkeme olmaması halinde ise işin yapıldığı yerin Kaza Mahkemesini yetkili kılmaktadır.

İş Mahkemele-ri olmuş olsaydı her iki Yasa kapsamındaki ihtilâflara konu davaların ilgili İş Mahkemelerinde açılması gerekecekti. İş Mahkemeleri varken Kaza Mahkemesinde açılan bir davaya yapılan itiraz görev yetkisizliği itirazıdır. Ancak İş Mahkemeleri olmadığından h-uzurumuzdaki dava bakımından hangi Kaza Mahkemesinin "işin yapıldığı yer" Mahkemesi olduğuna ilişkin itiraz bölgesel yetki itirazıdır ve o kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir.

Huzurumuzdaki meselede yapılan bölgesel yetki itirazı layihalarda yer alm-amaktadır. Davalı Avukatı duruşmada Davacı davasını kapattıktan sonra yetkisizlik itirazında bulunmuş ve Mahkeme Davacı Avukatına yetkisizlik itirazına cevap vermek için fırsat etmiştir. Davacı Avukatı bu konuda tanık çağırma ihtiyacını hissetmediği gibi a-rgümanlarını Mahkemeye sunmuştur. Mahkeme yetkisizlik itirazını davanın sonunda kararı içerisinde neticelendirmiştir.

Duruşma zabıtlarına göre İlk Mahkemenin önünde Davalının yetkisizlik itirazını karara bağlaması için yeterli olgu vardı ve İlk Mahkeme y-etkisizlik itirazını dikkate alıp karara bağlamakla herhangi bir hata yapmadı.

Yetki itirazı yapıldığında Davalının bu itirazdan sarfı nazar ettiğine ilişkin bir iddiada bulunulmadığı gibi Davalının Mahkemenin yetkisini kabul ettiği veya yetki itirazında-n feragat ettiği sonucunu çıkaracak tutum ve davranışları bulunduğuna ikna olmadık. Müdafaa takririnde böyle bir ön itiraz yapılmaması tek başına feragat anlamında değerlendirilemez.

Şimdi İlk Mahkemenin bölgesel yetki itirazını karara bağlarken hata ya-pıp yapmadığını incelememiz gerekmektedir.

İlk Mahkeme dava konusu ihtilâf Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklandığı gerekçesi ile meseleyi 42/96 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası kapsamında değerlendirdi ve huzurundaki emarelerdeki muha-tap tarafın yani işverenin Davalı olduğu, Dome Otel'in Davalıya bağlı ve bağımsız olmayan bir işyeri olması nedeniyle Lefkoşa Kaza Mahkemesinin yetkili olduğu sonucuna ulaştı.

Huzurumuzdaki davada taraflar arasındaki ihtilâfın 22/92 sayılı İş Yasası'nda-n veya 42/96 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası'ndan kaynaklanan bir ihtilâf olduğu kararına varılması halinde daha önce ifade ettiğimiz gibi öncelikle yasa koyucunun iradesinin ne olduğuna bakmamız gerekmektedir.

Her iki Yasa'ya göre- yetkili Mahkeme işin yapıldığı yerdeki Kaza Mahkemesidir.

Her iki Yasa'da 'İş' tanımının tefsiri yapılmamış ancak iş yerinin tefsiri yapılmıştır.

42/96 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası'nın tefsir kenar başlıklı 2. maddesinde "iş- yeri" tanımı şöyle yapılmıştır.

"İşin yapıldığı yeri anlatır ve işin niteliği ve yürütümü
bakımından işyerine bağlı bulunan yerlerde dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku,yıkanma, bakım, beden veya mesleki eğitim yerleri ve avlu gibi eklentiler ve araçl-ar da iş yerinden sayılır."


22/92 sayılı İş Yasası'ndaki "iş yeri" tanımı aynıdır. Her iki Yasa'da işin yapıldığı yer esas alınmıştır. Bu anlamda işin niteliği ve ne şekilde yürütüldüğü büyük önem arzetmektedir.

Davacı Girne'de bulunan Dome Hotel çalışa-nıdır ve işin niteliği ve yürütülmesi bakımından fiili olarak orada çalışmakta idi.

İşverenin merkezinin Lefkoşa'da bulunması işin yapıldığı yerin Lefkoşa'da olduğunu göstermez. Yasa koyucunun bölgesel yetkiyi düzenlerken işyerinin bağlı olduğu yeri değ-il işin niteliğine ve yürütülmesine bağlı olarak işin yapıldığı yeri esas aldığı açık surette ortadadır.

İlk Mahkemenin örnek aldığı iş yeri tanımı doğru fakat akademik anlamda genel bir tanımdır. Bu meseleye iyi örnek teşkil ettiği kanaatinde değiliz. A-ksi takdirde Lefkoşa'da faaliyet gösteren bir kurumun veya şirketin, İskele kazasında bulunan bir iş yerinde yaptığı Toplu İş Sözleşmesinden çıkan ihtilâfta Toplu İş Sözleşmesine bağlı çalışanların Lefkoşa Kaza Mahkemesinde dava açmaları gerekecektir ki, b-öyle bir tefsirin her iki Yasa'nın amacı ile uyumlu olduğu kanaatinde değiliz. Yasa iş yerinin bağlı bulunduğu yeri değil, işin yapıldığı yerin kaza Mahkemesini esas almıştır.

Bu meselede, ki ihtilâf İş Yasası ve Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Y-asası'ndan kaynaklandığı takdirde İlk Mahkemenin Lefkoşa Kaza Mahkemesini yetkili Mahkeme olarak saptayan bulgusu şüphesiz hatalıdır ve her iki Yasa kapsamında yetkili Mahkemenin Girne Kaza Mahkemesi olacağı aşikardır.

Ancak bu konuda nihai karara varabi-lmek için dava sebebinin İş Yasası veya Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası'ndan kaynaklanması gerekmektedir. Davacı Avukatının önemli bir argümanı bu davanın basit bir alacak davası olduğu ve genel yetkiyi düzenleyen 9/76 sayılı Mahkemeler Yasa-sı'nın 24. maddesi kapsamında Davalının ikametgahının bulunduğu yer Mahkemesinin yani Lefkoşa Kaza Mahkemesinin yetkili olduğu ve bu durumun her iki Yasa'daki özel yetki ile çatışmadığıdır.

Bu meselede Davacının kıdem tazminatı alacağı olduğu ve kıdem ta-zminatının miktarı ihtilâf konusu değildir. İhtilâf konusu husus kıdem tazminatının kimin tarafından ödeneceğidir.

Yasadan kaynaklanan bir hakkın gerek Devletten gerek bir iş verenden gerekse bir kurumdan, Toplu İş Sözleşmesine veya iş akdine veya yasaya- dayanarak talep edilmesi talep edenin statüsünden kaynaklanan objektif bir haktır. Örneğin işlenmemiş maaş, ikramiye, kıdem tazminatı gibi.

Ancak bu menfaatler işlenip tahakkuk ettikten sonra istihkak eden kişinin memur veya işçinin subjektif birer hak-kı haline gelir ve hak sahibinin tahakkuk edip kesinleşmiş kişisel alacağı haline dönüşür.

Böyle bir talep ister kamu hukukunda, ister özel hukukta olsun adi alacak niteliğindedir ve alacak davasına konu olur.

Bu konu memur maaşları bakımından Yargıtay-/Hukuk 46/87 (D.6/88) sayılı kararda incelenmiş ve memurlar açısından istihkak edilmiş menfaatlerin alacak davasına konu olacağı hükme bağlanmıştır.

Davacının Dome Otel'de çalıştığı 5.10.1992 tarihinden 14.5.2008 tarihine kadar olan döneme ait kıdem tazm-inatı alacağı Davalı tarafından Emare 1 ödeme vesikası ile 45,933.52 TL olarak saptanmış, bu işlemler Emare 2 belge ışığında Sayıştay tarafından kontrol edilip onaylanmış ve bir kısmı ödendikten sonra mütebaki dava konusu 26,421.66 TL ödenmemiştir.

Bir k-amu kurumu olan Davalı yaptığı işlemler ile Davacının kıdem tazminatını objektif bir hak olmaktan çıkarmış ve subjektif bir alacak haline getirmiştir.

Davacının talebi mevcut hali ile Toplu İş Sözleşmesinden doğan hakka dayalı belirlenmiş, tahakkuk etmi-ş ve Davacının kesinleşmiş şahsi alacağı haline geldiğinden, Davacının talebi alacak davasına konu bir ihtilâfdır ve Mahkemelerin genel yetkisini düzenleyen 9/76 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 24. maddesi altında Davalının merkezinin bulunduğu Lefkoşa Kaza M-ahkemesinde açılacak bir dava ile talep edebilir.

Nitekim Davacı talep takririnin 6. paragrafında 30.9.2009 tarihi itibarıyla muaccel olmuş alacaktan bahsetmektedir.

İlk Mahkeme kararında Emare 1 ödeme vesikasının Davalı tarafından düzenlendiğini belir-tmiş fakat işyeri tanımını genişleterek farklı gerekçe ile Lefkoşa Kaza Mahkemesini yetkili bulmuştur.(Mavi 34)

İlk Mahkeme kısmen doğru kısmen hatalı gerekçe ile doğru sonuca ulaşmıştır. Huzurumuzdaki davada Davacının talebi şahsi patrimuanına geçmiş al-acaktan kaynaklandığı cihetle Lefkoşa Kaza Mahkemesinin bölgesel yetkisi olduğu sonucuna varmış bulunuyoruz. Bu nedenle Davalının bölgesel yetki itirazı ile ilgili istinaf sebebini reddederiz.

Şimdi Davalının 2. istinaf sebebini incelememiz gerekmektedir-.

Muhterem İlk Mahkeme, kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğünün Davalıda olduğuna hükmetmekle hata etmiştir.

Davacı talep takririnde 5.10.1992- 14.5.2008 tarihleri arasındaki kıdem tazminatı toplamı 26,421.66 TL'yi talep etmektedir.

Emare 3 İşletme Sözle-şmesi ile Dome Otel'in işletmesi 14.5.2008 tarihinden itibaren Dayanışma Turizm Ltd.e devredilmiştir. Mezkur sözleşmenin 13. maddesine göre Davalı işten ayrılanlara mevcut Toplu Sözleşme koşullarına uygun olarak yükümlülüğünde olan kıdem tazminatlarını işt-en ayrılma tarihinden itibaren 1 ay zarfında ödemekle yükümlü olduğunu kabul etmiştir.

Davacının talebi Emare 3 işletme devir sözleşmesinden önceki dönemi kapsadığından Davalı Davacının alacağı olan kıdem tazminatını ödemekle yükümlüdür.

Davalının iddi-ası Dayanışma Turizm Ltd.in Emare 3 mukaveleye uymadığı cihetle sözleşmenin feshedildiğini, sözleşme ortadan kalktığı cihetle Davalının herhangi bir sorumluluğu kalmadığı doğrultusundadır.

Davacının talebi Davalının sorumlu olduğu dönemi kapsadığından, D-avalı tarafından kısmen ödenmiş kıdem tazminatı alacağının mütebaki miktarını ödemekle yükümlüdür ve Emare 3 sözleşmenin feshi Davacının talebini olumsuz yönde etkilememektedir. İlk Mahkeme bu doğrultuda bulgu yapmakla hata etmiş değildir.

Davalının 2. i-stinaf sebebini reddederiz.

SONUÇ :

Davalı istinafında başarılı olmadığından istinaf reddedilir.

İstinaf masrafları Davalı tarafından ödenecektir.
Masraflar Mukayyit tarafından tespit edilecektir.



Narin F.Şefik Hüseyin Besimoğlu Ahmet- Kalkan
Yargıç Yargıç Yargıç

22 Aralık, 2011






14






Full & Egal Universal Law Academy