Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 27/2010 Dava No 4/2012 Karar Tarihi 16.02.2012
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 27/2010 Dava No 4/2012 Karar Tarihi 16.02.2012
Numara: 27/2010
Dava No: 4/2012
Taraflar: Güner Çakın ve Sadiye Borhan (Müteveffa Ramadan Güney Terekesinin Tereke İdare Memurları ile Düş Ticaret Ltd. arasında
Konu: Vekaletname - Vekaletnamenin vekile alım-satım yapma yetkisi verip vermediği - Veklin yaptığı alım-satımdan doğan alacağın terekeyi bağlayıp bağlamadığı - İlk Mahkemenin tereke aleyhine 180.000 Tl, yasal faiz ve masraf için hüküm verilmesi - Hükmün istinafı - İstinafın kısmen kabul edilerek İlk Mahkeme hükmünün değiştirilmesi.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 16.02.2012

-D.4/2012 Yargıtay/Hukuk No: 27/2010
(Gazimağusa Dava no: 1063/2008)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.


Mahkeme Heyeti : Narin F.Şefik,Hüseyin Besimoğlu,Ahmet Kalkan.


İstinaf eden :1. Güner Çakın, Müftü Raci Sokak, Ontaş
İşhanı,No-. B/41,Lefkoşa.
2. Sadiye Borhan, Lefkoşa Kaza Mahkemesi (Her
ikisi de Müteveffa Ramadan Güney Terekesinin
Tereke İdare Memuru sıfatıyla.
(Davalılar)

ile


Aleyhine istinaf edilen : Düş- Ticaret Ltd. 13 Dr.Ramiz Gökçe
Sokak, Suriçi Mağusa.
(Davacı)


A r a s ı n d a.


İstinaf eden tarafından Avukat Ergin Ulunay
Aleyhine istinaf edilen tarafınd-an Avukat İsmail Sağlamer

Gazimağusa Kaza Mahkemesi Başkanı Mehmet Türker'in 1063/08 sayılı davada 20/01/2010 tarihinde verdiği karara karşı, Davalılar tarafından yapılan istinaftır.


-------------


H Ü K Ü M

Narin F. Şefik: Bu istinaft-a, Mahkemenin hükmünü, Sayın Yargıç Ahmet Kalkan okuyacaktır.

Ahmet Kalkan: Davalılar No.1 ve 2, Müteveffa Ramadan Güney Terekesinin Tereke idare Memurları sıfatıyle dava edildiler.

Davalılar, Mağusa Kaza Mahkemesinin 20.01.2010 tarihinde Tereke aley-hine verdiği 180,000 TL talep, yasal faiz ve dava masrafları ile ilgili hüküm aleyhine bu istinafı dosyaladılar.

İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

Huzurumuzdaki istinafa konu dava ile ilgili olgular özetle şöyledir.

Davacı, kayıtlı limited bir şirkettir. -

Davacı, davasında; konfeksiyon işi ile iştigal ettiğini, Mayıs ve/veya Haziran 2005 tarihinde, çeşitli giyim eşyasını ithal ettiğini, 24.04.2006 tarihinde, gümrükten kurtarılan 30,000 adet çeşitli giyim eşyasını, bir mutabakat sonucunda, 3 ay vadeli ver-esiye yoluyla 180,000 TL karşılığında, 15.5.2006 tarih ve 1052 sayılı fatura tahtında, müteveffa Ramadan Güney'in talimatına uygun olarak, vekilin imzası karşılığında satıp teslim ettiğini, Davalının vadenin hitam tarihinde, satış bedelini ödemediğini iddi-a etti.

Davalı, dosyaladığı müdafaa takririnde; Davacının iddialarını redderek, müteveffanın konu eşyalarla hiçbir ilgisinin olmadığını, Suna Çankaya isimli kişinin müteveffanın vekili olmadığını, mevcut vekaletnamenin, Suna Çankaya'ya böyle bir alım iç-in yetki vermediğini, müteveffanın 2.11.2006 tarihinde öldüğünü, vekaletnamenin ortadan kalktığını, müteveffanın, hiçbir zaman bu eşyaları teslim almadığını ileri sürdü.

Davacı tarafından dosyalanan müdafaaya cevap takririnde; mutabakatın, bizzat müteve-ffa tarafından yapıldığını ve vekilin yaptıklarının, müteveffanın sağlığında, bilgisi dahilinde gerçekleştiğini ve onaylandığını ileri sürmüştür.

İlk Mahkeme, olguları şöyle tespit etmiştir.

Suna Çankaya Emare 3 vekâletname tahtında müteveffa Ramadan- Güney'in vekili idi.

Emare 3 vekâletnamede yer alan "kurum ve kuruluşlarla, şirketlerle ve şahıslarla sözleşme imzalama" yetkisi veren ibare; Suna Çankaya'ya, müteveffanın yetkili vekili olarak Davacı ile anlaşma yapma ve herhangi bir belgeyi, merhumun- vekili olarak imzalama yetkisi vermektedir.

Suna Çankaya, Emare 1 faturayı yetkili vekil olarak imzalamıştır.

Emare 1 fatura, müteveffa adına düzenlenmiş ve Suna Çankaya tarafından imzalanmış bir faturadır.

Dava konusu konfeksiyon eşyaları, Davac-ı şirket tarafından İngiltere'den ithal edilerek, Gazimağusa Gümrüğünde muhafaza edilmiştir.

Müteveffa, vekili Suna Çankaya'nın da hazır olduğu bir halde, Mağusa Gümrüğü ambarında, konu malları birlikte görmüş ve gümrükten kurtarılan Emare 1 faturaya k-onu malları, 180,000 TL'ye satın alma konusunda, Davacının vekili İbrahim Alçıner ile mutabakata varmışlardır.

Emare 1 fatura, 15.05.2006 tarihinde, müteveffanın talimat ve onayı ile vekili Suna Çankaya tarafından imzalanıp teslim alınmıştır.

Mütevef-fa Ramadan Güney, Emare 1 faturadaki satış bedelini ödemekle yükümlüdür.

Müteveffa, Emare 1 faturaya konu malların bedeli olan 180,000 TL'yi, faturada öngörülen 3 aylık vadede veya ölünceye kadar ödememiştir.

Müteveffanın terekesi, müteveffanın borcu -olan 180,000 TL'yi ödemekle mükelleftir.

İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davalı, dosyaladığı istinaf ihbarnamesinde 7 istinaf sebebi ileri sürmüştür.

İstinaf sebeplerini, Davalı Avukatının istinaf duruşmasında ele aldığı şekli ile 2 başlık altında toplamak mümkü-ndür.

Muhterem İlk Mahkeme, dava konusu vekaletnamenin vekile eşya alım-satımı ve ticareti yetkisi verdiğine; Emare 1 faturanın Müteveffa adına Suna Çankaya tarafından imzaladığına ve konu faturanın müteveffanın terekesini bağladığına ilişkin bulgu yapma-kla hata etti.
Muhterem İlk Mahkeme, müteveffayı bağlayan bir alım-
satım akdi olmamasına rağmen, terekeyi sorumlu
kılmakla hata etti.


TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:

Davalı Avukatı istinaftaki hitabında özetle; bu davada, bir vekâle-tnamenin nasıl yorumlanacağının büyük önem arzettiğini, Emare 3 vekaletnamenin Türkiye'de kurulan Live TV Production Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Tic Ltd. için yapılacak işlemlere yönelik düzenlendiğini, bu maksat için verilen yetkinin, vekile, müteveff-a adına her türlü ticareti yapma genel yetkisini vermediğini ileri sürerek, Bowstead on Agency 14. baskı sayfa 74-75'e değinmek suretiyle tezini desteklemeye çalışmış; devamla, kişi vekil kabul edilse dahi 50,000 TL değerindeki bir malı 180,000 TL'ye almas-ının onaylanamayacağını, vekaletnamenin ticaret yapma yetkisi vermediği için, bu işlemin geçersiz olduğunu, Suna Çankaya'nın imzaladığı Emare 1 faturada, vekil tarafından imzalandığı şerhinin bulunmadığını, bu nedenle imzanın müteveffayı değil imzanın sahi-bini bağladığını, Emare 1 faturanın aslının müşteride olması gerekirken, Davacı direktöründe olmasının şüphe ile karşılanması gerektiğini, faturanın müteveffanın ölümünden sonra düzenlenmesi halinde, faturanın müteveffayı bağlamayacağını, yapılan gümrük de-ğerlendirilmesinde 55,000 TL civarında değer biçilen konu malların, 180,000 TL'ye satılmasının Davacı tanıklarının doğruyu söylemediklerini gösterdiğini, ortada müteveffayı bağlayan bir ticari ilişki olmadığı cihetle, İlk Mahkemenin, davayı Tereke aleyhine- sonuçlandırmasının hatalı olduğunu ileri sürdü.

Daha sonra söz alan Davacı Avukatı hitabında özetle; Davacı tanıklarının birbirleri ile uyumlu şahadet verdiklerini, İlk Mahkeme huzurundaki şahadete göre, müteveffanın sağlığında dava konusu alış verişte-n haberdar olduğunu ve işlemlerde bizzat hazır olduğunu, vekaletnamenin yorumlanabileceğini, ancak sözleşmenin yoruma açık olmadığını, mezkûr vekaletnamede önce genel yetkilerin, daha sonra Live TV ile ilgili yetkilerin yer aldığını, Emare 3'ün özel vekale-tname olmadığını, verilen yetkiler içerisinde çok açık bir şekilde vekile dilediği şahısla sözleşme yapma yetkisi verdiğini, vekaletnamede bir eksiklik olmadığını, faturanın müteveffa adına düzenlendiğini, vekilin imzaladığını, bu durumun şahadetle de dest-eklendiğini, kaldı ki talep takririne göre, satış sözleşmesinin bizzat muteveffa ile yapıldığının alternatif olarak iddia edildiğini ve ispatlandığını, ortada süpheli bir işlem bulunmadığını, malların gümrük değerlendirilmesinin 55.000 TL olabileceğini ama- bir malı gümrük değerinden satmanın ticaret sayılamayacağını, İlk Mahkemenin tüm şahadet ve emareleri doğru şekilde değerlendirip, Davacı leyhine hüküm verdiğini, bu nedenle istinafın reddini talep etmiştir.

İNCELEME:

Tarafların iddia ve argümanların-ı özetledikten sonra, şimdi istinaf sebeplerinin incelenmesi gerekmektedir.

Muhterem İlk Mahkeme, dava konusu vekaletnamenin vekile eşya alım-satımı ve ticareti yetkisi verdiğine; Emare 1 faturanın Müteveffa adına Suna Çankaya tarafından imzaladığına ve -konu faturanın müteveffanın terekesini bağladığına ilişkin bulgu yapmakla hata etti.

İlk Mahkemenin I. istinaf sebebi ile ilgili bulgusu şöyledir.

"Öncelikle Emare 3 vekaletname ve içeriği gözden
geçirildiği zaman müteveffanın diğer yetkiler yanında-, vekil tayin ettiği Suna çankaya'ya "kurum ve kuruluşlarla, şirketlerle ve şahıslarla sözleşme imzalama" yetkisini verdiği de açıkca anlaşılmaktadır. Bu nedenle Suna Çankaya'nın Emare 3 vekaletname tahtında müteveffanın yetkili vekili olarak Davacı ile an-laşma yapmaya ve herhangi bir belgeyi merhumun vekili olarak imzalamaya yetkisi vardır. Suna Çankaya Emare 1 faturayı da merhumun yetkili vekili olarak imzalamıştır. Emare 1 fatura merhumun adına düzenlenmiş ve merhumun vekili olan Suna Çankaya tarafından -imzalanmıştır. Suna Çankaya'nın ismi ve imzası yanında müteveffanın vekili olduğunun yazılmaması faturanın geçerliliğini ve müteveffa adına imzalandığı gerçeğini değiştirmemektedir. Bu nedenlerle Emare 1 faturanın müteveffa adına düzenlenmiş vekili tarafın-dan imzalanmış (müteveffa ve terekesini bağlayan) geçerli bir fatura olduğu hususunda bulgu yaparım."
İlk Mahkemenin kararından iktibas ettiğimiz bu bulguda, üç unsur bulunmaktadır:

Emare 3 vekâletname; Suna Çankaya'ya, müteveffa Ramadan Güney adına sözl-eşme yapma ve herhangi bir belgeyi imzalama yetkisi vermektedir.
Emare 1 faturada; Suna Çankaya'nın adının yanında yetkili vekil sıfatıyla imzalandığı yazmamakla beraber, Suna Çankaya, Emare 1 faturayı vekil olarak imzalamıştır.
Emare 1 fatura, müteveffa-nın terekesini bağlamaktadır.

Davalı Avukatı, bu kapsamda, her üç bulgunun daha önce ifade ettiğimiz gerekçelerle hatalı olduğunu iddia etmektedir.

I.İstinaf sebebini, tarafların iddiaları ışığında incelerken, vekaletname nasıl yorumlanır sorusundan b-aşlamayı uygun bulduk.

Yüksek Mahkeme, esas itibarı ile vekaletnamelerde dar yorum prensibini kabul etmiş, genel ve özel vekil tanımını Hukuk İstinaf 7/74'de şöyle izah etmiştir.

"Vekiller yetkileri itibarı ile genel ve özel vekil
addedilirler. Bu ik-i sınıf vekil arasındaki sınır, Bowstead On Agency (13th Ed.p 74)'ye göre, o kadar belirsizdir ki bunları birbirinden ayırabilmek için kesin formül verilemez. Bir vekil bir işi veya ticareti müvekkili nam ve hesabına yürütmek veya muayyen bir sınıf iş veya- fiili yapmak veya burada olduğu gibi muayyen bir mesele ile ilgili olarak müvekkili nam ve hesabına genel olarak hareket etmek yetkisine haiz ise genel vekil sınıfına girer.
Her ne kadar vekaletnameler dar bir tefsire tabi
iseler de, genel bir vekil va-zifesinin veya yapmaya mezun olduğu fiilin layıkı veçhile icrası için gerekli herşeyi yapmak zımni yetkisine sahiptir. Bu hususta İngiltere'de ve Kıbrıs'ta hukuki durum aynıdır. "Fasıl 149 Sözleşmeler Yasası madde 148(1)"

Yargıtay/Hukuk 1/76'da ise, bu ko-nu biraz daha fazla detaylandırıldı ve şöyle dendi:

"Vekaletnamelerin tefsirinde izlenen kaidelerden biri de
vekaletnamelerde kullanılan genel anlamdaki sözlerin sadece verilen özel yetkilere atfen tefsir edileceğidir."


Verilen yetkilerin, özel maks-atla mı, yoksa genel maksatla mı verildiğini anlayabilmek için kullanacağımız ölçü, vekâleti verenin iradesidir.

Bu konuda, 23/74 sayılı Hukuk İstinafta şöyle denmiştir:

"Verilen bir vekaletname bilindiği gibi genel ve süresiz
olduğu gibi belirli bir- maksat için de verilmiş olabilir. Bunu ancak ilgili vekaletnameyi tetkik ederek oradan vekaletnameyi verenin niyet ve maksadını çıkarmakla mümkün olabilir."


Son olarak belirteceğimiz husus, bir yazı veya kelimeyi yorumlarken kullanılacak metod ile ilgi-lidir. Aynı kararda, bu hususla ilgili şöyle denmiştir:

"Bir yazı veya varakada muayyen bir kelime veya kelimelere
kitabi veya alelade manası verildiğinde elde edilen mana abes olursa o zaman ilgili taraf veya tarafların bu kelime veya kelimeleri kulla-nmakla neyi ifade etmek niyetinde olduğunu bulmak ve tefsiri bu niyet ve maksada uygun olarak yapmak lazımdır."

Vekaletnamelerin yorumlanması ile ilgili, yukarıdaki iktibaslardan çıkan neticeyi şöyle özetleyebiliriz:

Vekaletnamler, dar manada yorumlanma-lıdır.
Vekiller, özel veya genel yetkilerle donatılabilir.
Bir vekil, yetkilerinin icrası için, gerekli herşeyi yapmak zımni yetkisine sahiptir.
Vekaletnamelerde kullanılan genel sözler, sadece verilen özel yetkilere atfen tefsir edilmelidir.
Bu sonuca u-laşmak için, asilin iradesini belirlemek gerekir.

Bu prensiplere göre; her vekaletname, bir bütün olarak yorumlanmalı ve asilin niyet ve iradesini belirlemelidir.

Emare 3 vekaletnameyi, tetkik ederek, vekaletnameyi verenin niyet ve maksadını yukarıdaki- prensipler çerçevesinde belirleyeceğimize göre, İlk Mahkemenin bulgusunun hatalı olup olmadığının daha iyi anlaşılması için, vekaletnamenin bütününü karara aktarmayı uygun bulduk.

Emare 3 vekâletname aynen şöyledir:

"VEKALETNAME

Vekalet Verenin-:
Adı Soyadı: Ramadan Güney
Baba Adı : Hüseyin
Anne Adı : Havva
Doğum Tarihi ve Yeri: 18.2.1932 - Dağaşan
KKTC Kimlik Kartı No: 115906
Adresi: Serpil Babayiğit Apt.B.Blok Daire 2,Girne.

Ben yukarıda kimliği yazılı ve aşağıda imza sahibi
Ramadan Güne-y, bilumum resmi ve hususi dairelerde beni temsil etmeye, Savcılık, Mali Polis, Vergi Daireleri, Ticaret ve Sanayi Odası nezdinde beni temsile, evrak alıp vermeye, imzaya, her nevi düzeltme ve tashihatları yapmaya, tebliğ ve tebellüğe, her türlü beyan ve t-aahhütlerde bulunmaya, borç ve taahhüt altına sokmaya, imzaya, yurt içinde ve yurt dışında banka hesaplarını kontrol etmeye, bankadaki hesapları bloke etmeye, dondurmaya, çek karşılığı olsa dahi almaya, dondurmaya, çekleri imza etmeye, ahzu kabza, sulh ve -imzaya, bankalar nezdinde hazırlanacak evrakları imzaya, bankalara ihtar ve ihbarnameler göndermeye, kurum ve kuruluşlardan, şahıslardan, şirketlerden, üçüncü şahıslardan hertürlü hak ve alacaklarımı almaya, ibranameler vermeye ve imzaya, yapılmış olan her- türlü borç sözleşmesi, sözleşme, protokolleri fesh etmeye, fesihnameleri imzaya, kurum ve kuruluşlarla, şirketlerle ve şahıslarla sözleşmeleri imzaya, şartlarını tayin ve tespite, TRT nezdinde hazırlanacak evrakları imzaya, sözleşmeleri kontrole, TRT'ye y-atırılan teminat ve paralar hakkında gerekli belgeleri almaya, ihtarda bulunmaya, TRT ile yapılan sözleşmeleri teslim almaya, LİVE TV PRODÜKSİYON YAYINCILIK PAZARLAMA SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ'ni tasfiye etmeye, tasfiye kurullarına girmeye, tasfiye- kararlarını almaya, her türlü itirazlarda bulunmaya, gerekli resim, harç ve vergileri yatırmaya, tasfiye kararlarını imzaya, fazla gelen vergilere itiraz etmeye, itiraz komisyonlarına girmeye, fazla alınan vergileri geri alamaya, şirket evraklarını, dosya-larını almaya, şirket adına alınmış faturaları incelemeye, itiraz etmeye, şirketi kapatmaya, faaliyetini durdurmaya, gerek şirket adına ve şahıslar adına olan şirketteki tüm telefonları kapatmaya, iptal ettirmeye, PTT'de hazırlanacak evrakları imzaya, şirk-et merkez bürosunda bulunan tüm demirbaş eşyalara, demirbaş listesinde bulunmayan eşyalara el koymaya, teslim almaya, gerek şirket ve gerekse şahıs adına yurt dışından transfer olan paralar, gerek döviz ve gerekse Yeni Türk Lirası olarak bankalarda dondurm-aya, TRT'ye verilen reklam paralarını tahsil etmeye, TRT'den alınacak olan her türlü haklarımı ve paralarımı almaya, ahzu, kabza, sulh ve ibraya, bu yetkilerin bir kısmı ve tamamıyle başkalarını tevkil, teşrik ve azle mezun ve yetkili olmak üzere 265128172-26 numaralı T.C Kimlik hamili, 1959 doğumlu Dursun kızı Suna Çankaya'yı vekil tayin ettim.

Tarih: 8 Haziran, 2005
Vekalet Verenin imzası

İşbu vekâletname huzurumda imzalandığından yukarıdaki
imzanın reşit ve aklıselim sahibi vekalet veren Ramadan
- Güney'e ait olduğunu tasdik eder, resmi mühürümle
onaylarım.
Sayı: 311/2005"


Emare 3 vekaletnameyi dikkatlice tetkik ettiğimizde, Ramadan Güney tarafından verilen yetkilerin çok genel tutulduğu, sadece adı geçen LİVE TV isimli şirketle alakalı deği-l, dilediği kişi ile sözleşme yapmaya, her türlü borç altına sokmaya, yurt içinde ve dışında banka hesaplarını kontrol etmeye ve benzeri yetkiler verildiği görülmektedir.

Davalı Avukatı; bu vekaletnamenin, sadece Live TV Produksiyon Yayıncılık Pazarlama -Sanayi ve Ticaret Limited için verildiğini iddia etmektedir.

Adı geçen şirket, limited nitelikte bir tüzel kişilik olduğuna göre; en azından bu vekaletnamede, Ramadan Güney, direktör veya sekreter veya hissedar sıfatıyla bu yetkiyi vermesi gerekirdi.

-Böyle bir ibare olmadığı müddetçe, bir gerçek kişinin, başka bir tüzel kişiliğe sahip bir şirketin bütünü için özel vekaletname verdiği yorumunu yapmak, dar yorum prensipleri ile uyuşmaz.

Vekâletnamenin herhangi bir yerinde; yetkilerin sadece Türkiye'de -geçerli olacağına ilişkin irade beyanı bulunmadığı gibi, KKTC'de düzenlenen bu vekâletnamede, vekilin yurt içinde ve dışında yetkili olduğuna ilişkin açık irade beyanı bulunmaktadır.

Emare 3 vekâletnamenin, sadece Live Tv ile ilgili işlemlerin yapılması-na yönelik özel maksatla verildiğine veya vekâletnamenin sadece Türkiye'de geçerli olacağına ilişkin iddiaların geçerli olduğu kanaatinde değiliz.

Emare 3 vekâletnamenin, bütünüyle, genel maksatlı olarak hazırlandığı nedeniyle yetkilerin özel maksada yön-elik verildiği bulgusunu yapmak mümkün değildir.

Bu neticeden hareketle; İlk Mahkemenin, Emare 3 vekaletname ile müteveffa Ramadan Güney'in, Suna Çankaya'ya sair yetkiler yanında, dilediği kişi ile sözleşme yapma ve gerekli belgeleri imzalama yetkisi verd-iğine ilişkin bulgusu hatalı değildir.

Davalı Avukatı; Emare 1 faturada, Suna Çankaya'nın faturayı vekil sıfatıyla imzaladığına ilişkin ibare bulunmadığını, fatura, Ramadan Güney adına düzenlenmiş olsa da, imzayı şahsen atan Suna Çankaya'nın sorumluluğun-un şahsi olacağını iddia etmiştir.

Suna Çankaya'nın Müteveffanın vekili olduğu kabul edildiğine göre; sorumluluk açısından, adı geçen kişinin, Emare 1 faturayı neden ve ne şekilde imzaladığı, meselenin olgularına göre önem kazanmaktadır.

Halsbury's Law'-s of England Vol.1, 3 ed. Sayfa 228'de, sözleşmelerde vekilin sorumluluğu başlığı altında, "asilin belli olmadığı durumlar" alt kenar başlığı ile sorumluluk, söyle izah edilmiştir:

"517. Identity of principal not disclosed:
.............................-..................
Prima facie a party is personally liable on a
contract if he puts his unqualified signature to
it(f). In order, therefore, to exonerate the agent
from liability, the contract must show, when
construed as a whole, that he con-tracted as agent
only, and did not undertake any personal
liability(g)."

" It is not sufficient that he should have described
himself in the contract as an agent (h). But if he
states in the contract (i), or indi-cates by an
addition to his signature (k), that he is
contracting as agent only on behalf of a principal,
he is not liable, unless the rest of the contract
clearly involves his personal liability (l), or -
unless he is shown to be the real principal(m)."

Buna göre; bir kişi, bir belgeyi, izahatsız imza ile şahsen imzal-arsa, ilk nazarda, yapılan sözleşmeden şahsen sorumlu olduğu anlaşılır. Ancak, kişi, sözleşmede vekil olarak yer alsa bile, mukavelenin bütününden şahsen sorumluluk alacağı anlaşılırsa, sorumluluk şahsidir.

Mukavelede, kişinin vekil olduğunun tarif edilm-esi, tek başına yeterli değildir. Ancak, mukavelede beyan edilenlerden ve imzasına eklenen izahata bağlı olarak sadece vekil sıfatı ile akdettiği anlaşılırsa kişisel sorumluluğu yoktur. Meğer ki; mukavelede, açıkça, kişisel sorumluluk yüklensin veya gerçek- bir asili olduğunu gösteremesin.

Onay ile ilgili genel prensipler, BOWSTEAD on Agency 13. baskı sayfa 34'de şöyle izah edilmiştir:

"WHERE an act is done in the name or purportedly on behalf
of a person by another person purporting to act as his agen-t, the person in whose name or on whose behalf the act is done may, by ratifying the act, make it as valid and effectual, subject to the provisions of Articles 16 to 21, as if it had been originally done by his authority, whether the person doing the act w-as an agent exceeding his authority, or was a person having no authority to act for him at all."

Buna göre; bir kişi, biri adı-na veya o anlama gidecek bir davranışla, herhangi bir eylemde bulunur ve adına işlem yapılan kişi, yapılan davranışı onaylarsa, yapılan fiil geçerli ve etkin bir eylem olarak kabul edilir.

Aynı eserin, 37-65 sayfaları arasında, onayın etkileri, sonuçları- detaylı şekilde anlatılmaktadır. Fasıl 149 Akitler Yasası'nın 156 - 159. Maddeleri "Onaylama" işlemlerini düzenlemektedir. Akitler Yasası'nın 157. Maddesine göre; onaylama açıkça belirtilebilir veya adına eylem veya işlem yapılan kişinin davranışından zım-nen anlaşılabilir.

Burada önemli olan; vekilin, yetkileri çerçevesinde hareket etmesi, kötü niyetli olmaması ve bir işlemi yetkisi dışında yapsa bile, asilin vekilin yaptığı işlemi onaylamasıdır.

Huzurumuzdaki istinafa konu davada, dava konusu alım-sa-tım sözleşmesinin kimin tarafından yapıldığını, II. istinaf sebebini incelerken değerlendireceğiz.

Suna Çankaya'nın, Müteveffa Ramadan Güney'in dilediği kişi ile sözleşme yapma yetkisi ile donanmış vekili olduğu ispatlandığı cihetle; Ramadan Güney adına -düzenlenmiş bir evrağı, vekil sıfatıyle imzalamış olması için, imzalanan evrağın, yetkileri çerçevesinde yapılan bir işin devamı niteliğinde olması gerekmektedir. Bunun haricinde, Suna Çankaya'nın, imzaladığı faturanın müteveffa tarafından onaylandığına il-işkin şahadet mevcut ise, atılan imzanın, müteveffa adına olduğu kabul edilmelidir.

Vekâletnamedeki yetkiler dışında; dava konusu Emare 1 faturanın Suna Çankaya tarafından şahsen imzalanmış olmasının iki anlamı olmalıdır: Ya sadece teslim alandır, ya da- malları şahsen satın almıştır.

Birinci alternatifte, eşya satış akdi, Müteveffa tarafından gerçekleştirildiğinden, imzayı atanın şahsi sorumluluğu yoktur. İkinci alternatifte ise, şahsen sorumlu olacaktır.

I.İstinaf sebebi ile ilgili kesin sonuca var-mak için, Emare 1 faturanın ne maksatla imzalandığı dahil, tüm iddiaları incelemek gerekmektedir. Bu nedenle; bu aşamada, II. İstinaf sebebini incelemeyi ve her iki istinaf sebebi ile ilgili kararımızı birlikte vermeyi gerekli gördük.

İkinci istinaf sebe-bi şöyledir:

Muhterem İlk Mahkeme, müteveffayı bağlayan bir alım-satım akdi olmamasına rağmen terekeyi sorumlu tutmakla hata etmiştir.

Bu safhada, öncelikle; Davalı Avukatının vekaletnamedeki imza ile ilgili iddialarını ele almamız uygun olacaktır.

Em-are 3 vekaletnamedeki imzanın, müteveffa Ramadan Güneye ait olmadığı iddia edilmiş olmasına rağmen; konu vekaletnamenin, tasdik memuru Kemal Demir huzurunda imzalandığının belgeden açıkça görüldüğü, İlk Mahkemenin, huzurunda, imzanın sahte olduğu bulgusunu- yapabileceği yeterli şahadetin bulunmadığını dikkate aldığımızda, İlk Mahkeme, vekâletnamedeki imzanın müteveffa Ramadan Güneye ait olduğu bulgusunu yapmakla hata etmemiştir.

II. İstinaf sebebindeki iddialar ışığında; ortada, müteveffayı bağlayıcı, geç-erli bir eşya alım satım sözleşmesi olup olmadığını incelemeden önce, bir terekeden, herhangi bir talepte bulunulduğunda, mahkemenin gözetmesi gereken şahadet kurallarına değinmeyi gerekli gördük.

Şahadet Yasası Fasıl 9 Madde 7'ye göre; ölen bir kişinin -terekesi aleyhindeki talepler teyit edilmelidir. (corroborated)

İlk Mahkeme de, bu maddeyi kararına aktarmış ve Davacının taleplerinin teyit edilip edilmediğini inceleyerek, davadaki bulgularına varmıştır.

Ancak, meselenin daha iyi anlaşılması için, bu M-addedeki teyit ölçüsünü biraz daha açmayı uygun bulduk.

Fasıl 9 Madde 7'nin orjinal metni aynen şöyledir:

"A claim upon the estate of a deceased person, whether
founded upon an allegation of debt or of gift, shall not be maintained upon the uncorrobor-ated testimony of the claimant, unless circumstances appear or are proved which make the claim antecedently probable, or throw the burden of disproving it on the representatives of the deceased."

Aynı maddenin Türkçe tercümesi ise şöyledir:

"Ölmüş Bir - 7.Ölmüş bir kişinin terekesi üzerinde bir hak
Kişinin talebinde bulunulursa, söz konusu talep ister
Terekesi bir alacak isterse bağış iddiasına dayalı bir
Üzerinde talep olsun, talebi muhtemel kılan bir durum
Bir Hak veya asılsı-z olduğunu kanıtlama yükünü miras
Talebinde bırakanın yasal temsilcilerine bırakan bir
Bulunma. durum görülmedikçe veya kanıtlanmadıkça,
talepte bulunan kişinin teyit edilmemiş
şahadeti üzerine ileri götürülemez."

-Yukarıda iktibas ettiğimiz maddenin içeriği incelendiğinde; yasa koyucunun, tereke aleyhindeki bir talebin ispat koşulunu zorlaştırdığı görülmektedir.

Bu maddeyi, ikiye ayırarak yorumlamak gerektiğine inanmaktayız:

Bir kişi, ölen kişinin terekesi aleyhin-e olan talebini kendi şahadeti üzerine dayandırmamalı, böyle bir şahadet teyit edilmelidir. Meğer ki;
İspatlanan olgular, tereke aleyhindeki talebi,
Açık bir şekilde ortaya koysun veya geçmişte olması muhtemel hale getirsin (circumstances appear or are pr-oved which make claim antecedently probable); veya
Aksini ispat etme mükellefiyetini Tereke İdare Memurlarına yüklesin.

Görülebileceği gibi; (b) paragrafında belirttiğimiz durum, tereke aleyhine olan taleplerde teyit edici şahadet aranmasına açık bir şe-kilde istisna getirmektedir.

Özellikle; (b) paragrafındaki durumun anlaşılması için, aşağıdaki örneği vermeyi uygun bulduk:

Terekeden olan talep ile ilgili; dul eş ile diğer mirasçılar arasındaki ihtilafı konu alan, aşağıdaki davada, İlk Mahkeme, dul eşi-n şahadetini, teyit edilmediği cihetle, Fasıl 9 Madde 7 kapsamında kabul etmedi.

1 CLR sayfa 323'de yayımlanan OLYMBIA M IOCOVIDES v. KATİNA G. SCHIZA And OTHERS ünvanlı konu davada, İstinaf Mahkemesi, Şahadet Yasası'nın 7. Maddesinin, İngilizce metnini k-arara aktardıktan sonra sayfa 334'de şöyle demiştir.

"Assuming, without deciding, that this was a claim upon
the estate of a deceased person, the trial Court does
not seem to have considered the exception expressly
provided in section 7, that is -to say that corroboration
of the claimant's testimony is not necessary; if
circumstnces appear or are proved which make the claim
antecedently probable, and in this case the proved facts
and surrounding circumstances undoubtly make the claim
- antecendently probable."

Bu alıntıya göre; İstinaf Mahkemesi, bir tereke aleyhine olan talepte, İlk Mahkemenin, Fasıl 9 Şahadet Yasası Madde 7'de açıkça belirtilen istisnaları dikkate almadığını ve Davacının şahadeti ile açıkça ortaya konan veya geçmişte- olması muhtemel hale gelen bir talebin ispatlanmasında teyit edici şahadet aranmayacağını gözönünde bulundurmadığını, ispatlanan olguların ve tüm koşulların talebi geçmişte olması muhtemel hale getirdiğine şüphe olmadığını belirterek, İlk Mahkemenin bulgu-sunu bozmuştur.

Burada unutulmaması gereken nokta, istisnai kuralların, uygulamada, asıl hale getirilmemesine özen gösterilmesi gerektiğidir.

Her şeyden önce mahkemeler, müteveffanın ebedi sessizliğinden istifade edeceklerin bulunabileceğini ve hak edil-memiş menfaatleri sahiplenebileceklerini göz önünde bulundurmalı ve teyit edilmemiş şahadetten bağımsız olarak sunulan şahadeti çok titiz bir şekilde incelemelidir.

Eski bir dava olmakla beraber, Gandy v. Macaulay (1885) 31 Ch. D. davasında, şöyle denmişt-ir:

-"The law is that when an attempt is made to charge a dead
person in a matter, in which if he were alive he might have answered the charge, the evidence ought to be looked at with great care; the evidence ought to be thoroughly sifted, and the mind of any- Judge who hears it ought to be, first of all, in a state of suspicion...."1885,31 CL.S. at. pp 8,9)

-
Bu alıntıya göre; yaşayan bir kişinin cevap verebileceği bir iddia, öldükten sonra aleyhine ileri sürüldüğünde, şahadetin çok titiz bir şekilde, adeta elekten geçirilerek incelenmesi gerekir. Şahadeti dinleyen yargıç, böyle bir şahadete ilk etapta kuşku -ile yaklaşmalıdır.

Tereke aleyhine olan taleplerle ilgili şahadetin nasıl değerlendirileceğini bu şekilde özetledikten sonra, şimdi tarafların iddialarını incelememiz gerekmektedir.

Huzurumuzdaki davada; bir eşya alım satımından dolayı, terekenin borçlu- olduğu ileri sürülmekte ve tereke aleyhine 180.000 TL talep edilmektedir. Talep, niteliği itibarı ile istisnai bir durum yaratmamaktadır. Bu nedenle, talebin, teyit edici şahadet ile ispatlanması Fasıl 9 Madde 7 altında elzemdir.

Davacının, davadaki tal-ebi ile ilgili olgular, Talep Takririnin 3. paragrafında yer almaktadır. Talep Takririnin 3. paragrafı aynen şöyledir:(Mavi 6)

"3. İşbu davanın Bidayet duruşmasında temas ve tafsilatı
verileceği üzere, Mayıs ve/veya Haziran 2005 tarihlerinde ve/veya o t-arihlerde Davacı tarafından İngiltere'den ithal edilen ve M/V ALEKO KONSTANTINN Gemisi ile KKTC Mağusa Limanına taşınan ve uzun süre bekledikten sonra 24.4.2006 tarihinde Gümrükten kurtarılarak Davacının ambarlarına taşınan 30.000 adet çeşitli giyim eşyala-rını (çorap, külot, T-şört) Davacı ve/veya Davacının yetkilisi ile (müteveffa ve/veya yetkilileri) arasında yer alan mutabakat sonucu Mağusa'da Mehmet Abdullah Sokak, Serinkanlı Apartmanının bodrum katında sayımı yapılarak veresiye yolu ile ve en geç (3) a-y içerisinde ödenmek üzere 180,000 YTL (Yüzseksen bin Yeni Türk Lirası) karşılığında ve de Davacıya ait 1052 ve 15.5.2006 tarihli fatura tahtında Mağusa'da yer alan mutabakat ve/veya anlaşma uyarınca satışı yapılarak ve de müteveffanın talimatlarına uygun -olarak müteveffanın yukarıda anılan vekiline imzası karşılığında uyuşulduğu şekilde satın ve teslimi yapılmış ve konu emtianın önemli bir kısmı müteveffanın ajanları ve/veya müşterileri tarafından piyasaya sürülmüştür.
Davacı iddia eder ki uyuşulmuş ve/vey-a makul ve/veya geçerli piyasa ederi bu idi."

Davacı davasında; konu alım-satım akdi ile ilgili mutabakatın, müteveffa ile bizzat yapıldığını ve müteveffanın talimatlarına uygun olarak, vekilinin imzası karşılığında, Emare 1 fatura ile eşyaların teslim ed-ildiğini ileri sürmektedir.

Buna göre; bu meselede, önemli olan, eşya satış sözleşmesinin kimin tarafından yapıldığı ve satış bedelinin ne olduğudur.

Bilindiği üzere, istinaf edilen bir davada; Yargıtay yeniden yargılama yapmaz. Sadece, İlk Mahkemenin, -bulgularının doğru olup olmadığını, istinaf sebeplerine bağlı kalarak denetler.

Daha önce izah ettiğimiz prensiplere göre; bir mahkeme, huzuruna gelen böyle bir meselede, şahadeti süphe ile karşılamalı ve istisna teşkil eden durumlar dışında, sadece dava-cıların şahadeti ile yetinmemelidir.

Bu çerçevede; İlk Mahkemenin bulgularını incelemeye geçmeden önce, kararda tespit ettiğimiz bir hususu, doğru sonuca ulaşabilmek için öncelikle belirtmeyi uygun bulduk.

İlk Mahkeme, kararında; Davalı No.1 Güner Çakı-n'ın dürüstçe şahadet vermiş olmasına karşın, müdafaada ileri sürülen hususları teyit eder nitelikte şahadet sunamadığını, aksine, Davacı ve tanıklarının birçok iddiasının doğru olduğunu kabul ettiğini belirtmiş, (Mavi 96) devamla, Davalı No.1 Güner Çakın'-ın şahadetinde, malların piyasa değerinin 180.000 TL'nin çok altında olduğunu ileri sürdüğünü, ancak, elinde fırsat olmasına rağmen teyit edici şahadet celbetmediğini ve neden celbetmediği konusunda izahatta bulunmadığını belirterek, Yargıtay Hukuk 7/85 sa-yılı Yargıtay kararındaki prensipler ışığında, kendi iddiaları bakımından şahadetinin hiçbir değeri olmadığı sonucuna ulaşmıştır.(Mavi 97-98)

İstinafa konu dava, Fasıl 9 Madde 7 kapsamında, aksini ispat külfetini Tereke İdare Memurlarına yükleyen bir dava- değildir. Dolayısıyla, bu davada, Tereke İdare Memurlarının eşyaların makul piyasa değerinin altında olduğu iddiası dahil, hiçbir hususu ispat etme mükellefiyetleri bulunmamaktadır. Bu nedenle; İlk Mahkemenin, Yargıtay Hukuk 7/85 sayılı davadaki prensiple-ri, ispat külfeti açısından, Tereke İdare Memurlarına uygulaması hatalıdır.

İlk Mahkeme; Davalı No.1 Güner Çakın'ın şahadetini, dürüst şahadet olarak değerlendirdiğine göre, bu Tanığın şahadetini olumlu anlamda değerlendirmeli, Davacıların iddialarını des-tekleyecek mahiyette ise, o oranda dikkate almalıydı.

İstinafa konu davada, Davacılar; eşya alım-satımını Müteveffa Ramadan Güney ile yaptıklarını, satış bedelinin 180.000 TL olduğunu, parasının ödenmediğini ve terekeden alacaklı olduklarını, teyit edic-i şahadetle ispatlamak zorundadırlar. Başından sonuna kadar ispat yükümlülüğü Davacıda olup, Davalılar, talep ile ilgili herhangi bir hususu ispatlamak zorunda değildirler.

Müteveffa Ramadan Güney'in, 2005 yılında, beraberinde Suna Çankaya ve Davacı Tanı-ğı No.1 İbrahim Alçıner olduğu halde; Gazi Mağusa Gümrüğüne geldikleri, malları orada gördükleri, daha sonra malların Suna Çankaya tarafından sayıldığı, gümrükleme işlemlerinin yapıldığı ve malın gümrükten çıkarılarak Ramadan Güney'in evine götürüldüğü, ba-ğımsız tanıklar Gümrük Memuru Davacı Tanığı No.2 Erbil Songur ve Davacı Tanığı No.6 Gürsel Kaçmaz'ın şahadetleri ve taşımacılığı yapan Davacı Tanığı No.3 Muhammet Mustafa Ömeroğlu'nun şahadeti ile saptanmıştır.

Davacı Tanığı No.4 Dursun Soylu, şahadetind-e; Ramadan Güney adına konfeksiyon eşyası satıp parasını Ramadan Güney'e teslim ettiğini, malları kendisine Suna Çankaya'nın verdiğini, Ramadan Güney'in ölümü nedeni ile alacaklı olduğu %20 komisyonu alamadığını söylemiştir. (Mavi 36-39)

Davalı No.1 Güner- Çakın, şahadetinde, komisyoncuların kendisinden talepte bulunduklarını ancak parayı bir bayana verdiklerini söylediklerini ileri sürmüştür.

İlk bakışta, bu iki şahadet çelişir gibi görünmekle birlikte; Davalı No.1 Güner Çakın, şahadetinde, kimin kendisi-ne parayı bayana verdiğini söylemediği gibi, Davacı Tanığı Dursun Soylu bu konuda istintak edilmemiştir. Bu durumda Davacı Tanığı No.4 Dursun Soylu'nun şahadetinin doğruları içermediğini söylemeye imkan yoktur.

Daha önemlisi; doğru şahadet verdiğine ina-nılan Davalı No.1 Güner Çakın, gümrük bedelinin, Müteveffa Ramadan Güney tarafından ödendiğini kabul etmiştir. (Mavi 68)

Malları gümrüğe gidip bizzat gören, daha sonra, Suna Çankaya vasıtası ile sayımını yaptıran ve Girne'deki evine taşıtan, malların gümr-üğünü ödeyen ve aldığı malları satmak için komisyonculara dağıtan ve satılan bir kısım malın parasını alan Müteveffa Ramadan Güney'in, eşya alım satımı konusunda Davacı ile mutabakata vardığı bulgusunu yapmak için İlk Mahkemenin huzurunda yeterince teyit e-dici şahadet vardı. İlk Mahkeme, eşya satışının, Davacı ile Müteveffa arasında gerçekleştiğine ilişkin bulgu yapmakla hata etmedi.

Şimdi incelenmesi gereken, Davacı ile Müteveffa Ramadan Güney arasındaki mutabakat gereği oluşan eşya satış sözleşmesinde -satış bedelinin ne olduğudur.

Davacı Tanığı No.1 İbrahim Alçıner şahadetinde; Müteveffa ile 180.000 TL'ye anlaştıklarını ileri sürmekte ve Müteveffanın vekili Suna Çankaya'nın imzaladığı Emare 1 faturayı delil olarak göstermektedir.

Davacı Tanığı olara-k şahadet veren Müteveffanın vekili Suna Çankaya'da şahadetinde; Müteveffanın İbrahim Alçınar ile 180.000 TL'ye anlaştıklarını söylemekle beraber, ilk önce uygun fiyata (Mavi 43) anlaştıklarını, sonra 200.000 TL'nin üzerinde, son olarak da 180.000 TL'de an-laştıklarını ileri sürmüştür. (Mavi 44) Suna Çankaya, istintakında ise, Müteveffanın pazarlık yaptığı şeylere "ben karışmam" dedikten sonra ödeme süresi ile ilgili "herhalde 3 aylık bir dönem için" diyerek muğlak bir ifade kullanmıştır. (Mavi 54) Aynı Tanı-k, Davalı Avukatının, faturadaki miktarın uydurma olduğu iddiasına karşı "ben o konuda bir şey diyemem, çünkü Ramadan Bey kendisi pazarlığını yaptı, kendisi şey yaptı bana verilen talimatları yaparım. O konuları bilmem" (Mavi 55) diyerek, satış bedeli ile -ilgili bilgisi yokmuş gibi bir tutum sergilemiştir.

Bu şahadet dışında, bağımsız olarak nitelendirebileceğimiz hiçbir tanık, Müteveffanın, eşyaları 180.000 TL'ye satın almayı kabul ettiğine ilişkin şahadet sunmamıştır.

Davacı Tanığı No.1 İbrahim Alçıne-r kendi ifadesine göre;Davacı şirket çok zor durumdaydı ve babası kadar yakın olan Ramadan Güney, mallar ucuz olduğu ve kendilerine yardım etmek istediği için, bu malları satın almayı kabul etmiştir.

Davacının söylediklerini teyit edecek nitelikte, ne D-avacı şirketin zorda olduğunu, ne de konu eşyaların Müteveffaya makul piyasa fiyatının altında satıldığını gösteren şahadet bulunmamaktadır. Aksine, gümrük değerlendirme bedelinin çok üzerinde bir fiyata, Müteveffaya satıldığına ilişkin şahadet ve iddia bu-lunmaktadır.

Özellikle; eşyaların fahiş fiyat ile faturalandığı iddiası, gümrük bedeli ile karşılaştırıldığında, Davacı Avukatının istinaftaki hitabında ileri sürdüğü gibi, "ticaretin kuralı gereği böyledir" denmek suretiyle konu geçiştirilemez. Çünkü, D-avacı Tanığı No.1 İbrahim Alçıner, Müteveffanın, bu malları çok ucuza olduğu için satın almayı kabul ettiğini ileri sürmüştür. Buna göre; en azından, Emare 4'te tafsilatı verilen malların makul piyasa değerinin, satış bedeline yakın bir fiyat olduğunun ort-aya konup,bu iddianın çürütülmesi gerekirdi.

Bunun dışında, Davacının iddiaları açısından değerlendirilmesi gereken, iki önemli nokta vardır.

Suna Çankaya'nın şahadeti, teyit edici şahadet kapsamında değerlendirilebilir mi? Emare 1 faturanın, emare ola-rak, kıymeti nedir?

Davacı Tanığı No.1 İbrahim Alçıner'in ve Müteveffanın vekili Suna Çankaya'nın şahadetine göre, bu kişiler, Müteveffa ile çok samimiydiler.

Yine kabul ettiğimiz şahadete göre; eşya satış anlaşması, Müteveffa ile İbrahim Alçıner arası-nda gerçekleşmiştir. Davacı Tanığı Suna Çankaya'nın fonksiyonu, eşyaları gümrükte sayıp teslim almanın ötesine gitmemiştir.

Suna Çankaya anlaşmayı vekil sıfatıyle yapmadığına göre, Emare 1 faturayı, ne sıfatla imzalamıştır?

Emare 1 fatura, Ramadan Güne-y adına düzenlenmiş ancak Suna Çankaya tarafından, şahsen imzalanmıştır. Suna Çankaya'nın imzasının yanında, ne sıfatla imzaladığı yazılı olmadığından, daha önce ifade ettiğimiz gibi, ortada, iki alternatif vardır: Ya eşyaları Müteveffa adına teslim alan s-ıfatı ile imzalamıştır, ya da, şahsen, kendisi malları satın almıştır.

Eşya satış anlaşmasının Müteveffa tarafından bizzat gerçekleştirildiğini kabul ettiğimize göre, Suna Çankaya'nın sıfatı "teslim alan"dan öteye gidemez. Suna Çankaya'nın vekil sıfatı o-lması, her işi, vekil sıfatı ile yaptığını göstermez. Suna Çankaya, davada taraf olmadığı için, sorumluluğu ile ilgili bulgu yapılması gerekmemektedir.

Suna Çankaya'nın imza ettiği Emare 1 fatura, Müteveffanın, İngiltere'de olduğu bir tarihte gıyabında i-mzalanmıştır. Suna Çankaya'nın sıfatı teslim alan olduğuna göre, bu faturada, yazılı satış bedelinin mutabakata varılan miktar olduğu veya Müteveffa tarafından onaylandığının teyit edici şahadeti olarak kabul edilemez. Keza, Suna Çankaya'nın, daha önce alı-ntı yaptığımız muğlak şahadeti ile satış bedelinin teyit edildiği sonucuna varma imkanı yoktur.

Mahkeme huzurunda, Müteveffanın, Emare 1 fatura imzalandıktan sonra, tutum ve davranışları ile bu faturadaki miktarı kabul ettiğine ilişkin bir şahadet bulunm-amaktadır.

Davacı Tanığı İbrahim Alçıner ve Suna Çankaya'nın, Müteveffa ile olan yakın ilişkilerini dikkate aldığımızda; şahadetlerinin, terekeden olan talebi teyit eder nitelikte kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi, salim de değildir. İlk Mahkeme, Suna -Çankaya'nın şahadeti ve Emare 1 fatura ile satış bedelinin 180.000 TL olduğuna ilişkin bulgu yapmakla hata etmiştir.

Davalılar, 4 ve 5. istinaf sebeblerinde, emtianın fiyatının, çok fahiş olduğunu ileri sürdüler.

Satış bedeli ispatlanamadığına göre, ma-lı satın alan Müteveffanın, saptanmayan bedel karşılığı, Fasıl 267 Eşya Satış Yasası'nın 9(2) Maddesi uyarınca, makûl bir bedel ödemesi gerekmektedir.

Konu malın, makul piyasa fiyatının ne olduğuna ilişkin şahadet mevcut olmadığı gibi, Davacı tanıklarına -sorulmasına rağmen, gümrük bedeli ödenirken mallara ne kadar kıymet biçildiğini söylemekten kaçınmışlar veya bilmediklerini söylemişlerdir.

Ancak, istinafa konu davada; İlk Mahkemenin dürüstlüğüne inandığı Davalı No.1 Güner Çakın, gümrük vergisinin Mütev-effa tarafından ödendiğini kabul etmiş ve bu olgu, satış akdinin Müteveffa tarafından gerçekleştirildiğinin teyidi olarak kabul edilmişti.

Aynı esastan hareketle, Davalılar; malın kıymetini 55.000 60.000 TL civarında kabul ettiklerinden, bu miktarlarda b-ir rakama ulaşılması adil ve uygun olacaktır. Buna göre; masraf ve sair hususların varlığını dikkate alarak, Davalıların ikrarı ışığında, malların makul bedelini 60.000 TL olarak saptarız.

SONUÇ:

Yukarıdakiler ışığında; Davalı/İstinaf Edenler, istinaf-larında kısmen başarılı olduklarından, İlk Mahkemenin hükmü iptal edilir ve aşağıdaki şekilde değiştirilir.

Davacı leyhine, Müteveffa Ramadan Güney Terekesini temsilen Tereke İdare Memurları Davalılar aleyhine;

60.000 TL talep,
Yasal faiz, ve
Dava ma-srafları için hüküm ve emir verilir.

İstinaf masrafları, Aleyhine İstinaf Edilen tarafından ödenecektir.

Masraflar, Mukayyit tarafından belirlenecektir.



Narin F. Şefik Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç - Yargıç



16 Şubat, 2012











21






Full & Egal Universal Law Academy