Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 25/2014 Dava No 1/2019 Karar Tarihi 04.01.2019
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 25/2014 Dava No 1/2019 Karar Tarihi 04.01.2019
Numara: 25/2014
Dava No: 1/2019
Taraflar: Cyprus Craft Co.Ltd. ve diğeri ile Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı vasıtasıyla KKTC Başsavcılığı ve diğerleri arasında
Konu: Adil yargılanma hakkı - yargılamada makul süre
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 04.01.2019

-D. 1/2019 Yargıtay/Hukuk No: 25/2014 (Lefkoşa Dava No: 7974/2010)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.


Mahkeme Heyeti : Ahmet Kalkan, Bertan Özerdağ, Peri Hakkı


İstinaf eden : No.1- Cyprus Craft Co.Ltd. Lefkoşa.
No.2- Turgay Yeşi-lbaş, Girne.
(Davacılar)
İle

Aleyhine istinaf edilen : No.1- Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı
vasıtasıyla KKTC Başsavcılığı,
Lefkoşa.
- No.2- KKTC Başbakanlığı vasıtasıyla
KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa.
No.3- Polis Genel Müdürlüğü
vasıtasıyla, KKTC Başsavcılığı,
- Lefkoşa.
No.4- Lefkoşa Polis Müdürlüğü vasıtasıyla
KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa.
No.5- KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa.
(Davalılar)


- A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına : Davacı No.1'i temsilen ve şahsen Turgay
Yeşilbaş
Aleyhine istinaf edilen namına : Savcı Meryem Beşoğlu hazır.



Lefkoşa Kaza Mahkemesi Başkanı Emine Dizdarlı'nın 7974/2010 sayılı davada,- 3.1.2014 tarihinde verdiği karara karşı Davacılar tarafından yapılan istinaftır.


------------------








H Ü K Ü M

Ahmet Kalkan : İstinaf Eden/Davacılar, Lefkoşa Kaza Mahkemesinin 3.1.2014 tarihinde davalarını reddeden hükmüne karş-ı bu istinafı dosyaladılar.

Davacılar, şahsen dosyaladıkları bu istinafta, bundan böyle yerine göre sadece Davacı No.1 veya Davacı No.2 veya gerektikçe Davacılar olarak anılacaktır.

Aleyhine İstinaf Edilen/Davalılar da aynı şekilde Davalı No.1,2,3,4,-5 veya Davalılar olarak anılacaktır.

Davacılar, 27.12.2010 tarihinde o zamanki avukatları vasıtasıyla Davalılar aleyhine, Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü E.2 n.1 altında bir dava dosyalayarak, Davacı No.2'nin 297/2004 No.lu ve diğer teminat şartları ger-eğince karşılıksız çek suçundan yurt dışına çıkışı men edilmiş olmasına rağmen, Davalıların ihmal ve kanunsuz fiilleri nedeniyle (6) yılı aşkın sürede aleyhlerine dava getirilmediğini ve/veya davalarının bitirilmediğini, bu sebeple Avrupa İnsan Hakları Söz-leşmesinin ihlal edildiğini ve Adil Yargılanma Hakkının ellerinden alındığını iddia ederek zarar-ziyan talep ettiler.

Davacılar, 16.9.2011 tarihinde dosyaladıkları Tafsilatlı Talep Takririnde, karşılıksız çıkan çekler ve çeklerin neden karşılıksız çıktı-kları ile ilgili bilgi verdikten ve 2004 yılında polis tarafından aleyhlerine tanzim edilen CTK numaralarını ve teminat emirlerini belirttikten sonra, aleyhlerine ikame edilen davaların 11.11.2010 tarihinde tamamen sonuçlandığını iddia ederek, Davalıların -kanunsuz fiil ve ihmallerinin tafsilatını vermek suretiyle Talep Takririnin 12,13 ve 14. paragraflarında belirttikleri özel ve genel zarar-ziyan miktarlarının ödenmesi için hüküm talep ettiler.

Davalılar, 18.11.2011 tarihinde, KKTC Başsavcılığı vasıtas-ıyla Müdafaa Takriri dosyaladılar. Müdafaa Takririnde özetle: Dava sebebi bulunmadığı belirtildikten ve zaman aşımı ön itirazında bulunulduktan sonra Davacıların iddiaları teker teker reddedilerek, işlenen suçlar, teminat emirleri ve açılan davaların netic-eleri hakkında olgular sıralandı. Davalılar, kendilerinin kusurlarından kaynaklanan bir gecikme olmadığını, talep edilen zarar-ziyanın haksız ve mesnetsiz olduğunu ileri sürerek, davanın ret ve iptalini talep ettiler.

Davacılar, Müdafaa Takririne aynı -şekilde uzun bir cevap vererek Davalıların iddialarını reddettiler ve davalarındaki iddiaları yinelediler.


İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

Alt Mahkeme, huzurundaki şahadet ve emareleri tetkik edip değerlendirdikten sonra olguları özetle şöyle tespit etti-:

Davacı No.1, KKTC Şirketler Mukayyitliği nezdinde kayıtlı, KKTC Bakanlar Kurulu kararıyla kurulan yabancı sermayeli tüzel kişiliği haiz limited bir şirkettir.

Davacı No.2 gerçek kişi olup, Davalı No.1'in hissedarı ve direktörüdür.

Davacı No.2, k-eşide edilen,

6 adet karşılıksız çek ile ilgili, 16.8.2004 tarihinde, 297/2004 sayılı teminat emri (Emare No.57),
14 adet karşılıksız çek ile ilgili, 3.12.2004 tarihinde, 471/2004 sayılı teminat emri (Emare No.58),
2 adet karşılıksız çek ile ilgili 29-.11.2006 tarihinde, 506/2006 sayılı teminat emri (Emare No.59) ile,
Lefkoşa Kaza Mahkemesinde teminata bağlandı.

Konu teminat emirleriyle, 29/1989 sayılı Yasayla tadil edilen Fasıl 262 Poliçeler Yasası ve Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın i-lgili maddeleri altında başlatılan cezai soruşturma kapsamında Davacı No.2'nin KKTC'den çıkışı men edildi.

Davalı No.5 Başsavcılık 297/2004 sayılı teminat emri kapsamında, Davacılar aleyhine (Emare No.38) 581/2005, (Emare No.37) 582/2005, (Emare No.36) -583/2005 sayılı ceza davalarını dosyaladı. Davalar 22.2.2005 tarihinde dosyalandı ve her üç dava da 28.3.2005 tarihine tayin edildi.

581/2005 sayılı dava Lefkoşa C/1073/2004, 582/2005 sayılı dava Lefkoşa C/1074/2004 ve 583/2005 sayılı dava Lefkoşa C/107-5/2004 sayılı cürüm dosyaları altında getirildi.

581/2005 sayılı dava, Sanık ve Avukatının talebiyle 22.4.2005, 20.5.2005, 15.7.2005, 10.8.2005, 19.9.2005 ve 1.11.2005 tarihlerinde, Davacılardan gelen talep doğrultusunda, çeklerin ödeneceği gerekçesiyl-e ertelendi. 5.12.2005 tarihinde, Davacılar, çek bedellerini ödedikleri müdafaasıyla aleyhlerindeki davayı kabul ettiler ve para cezasına çarptırıldılar.

582/2005 sayılı davada da aynı süreç izlendikten sonra, dava 5.12.2005 tarihinde aynı şekilde netic-elendirildi.

583/2005 sayılı dava, Sanık No.2'nin hazır olduğu duruşmada, Avukatının talebiyle, 27.5.2005 tarihine kadar aynı gerekçelerle tehir edildi ve bu tarihte Davacılar aleyhlerindeki davayı kabul ettiler. Çek bedeli ödendiğinden Davacılara para -cezası verildi.

C/1071/2004 ve C/1072/2004 sayılı dosyalar, şikayetçinin bir avukat olması nedeniyle, Davalı No.5 Başsavcılığın Emare No.69 Mütalaası sonucunda "daha ileri götürülmedi" olarak tasnif edilmeleri nedeniyle işlem görmedi. Davaların görüşülm-esinin talep edildiği bir dilekçe ilk kez 21.7.2010 tarihinde yapıldı.

297/2004 sayılı teminat emri altında bulunan Lefkoşa C/1071/2004 ve C/1072/2004 sayılı cürüm dosyalarına bağlı (Emare No.40) 8275/2010 sayılı dava ile (Emare No.41) 8276/2010 sayılı -dava 28.7.2010 tarihinde dosyalandılar. Konu davalar dosyalandıktan sonra, 15.9.2010, 22.10.2010 ve 5.11.2010, 10.11.2010 tarihlerine ertelendiler ve 11.11.2010 tarihinde ise neticelendirildiler.

Teminat No.471/2004 kapsamında Lefkoşa CTK C/1947/2006, 1-948/2006,1949/2006,1950/2006,1951/2006,1952/2006,1953/2006, 1954/2006,1955/2006 ve 1956/2006 cürüm dosyaları gereğince 7636/2006,7637/2006,7638/2006,7639/2006,7640/2006,7641/2006,
7642/2006,7643/2006,7644/2006,7645/2006 sayılı davaların tümü 15.12.2006 tar-ihinde dosyalanırken, duruşma için 17.1.2007 tarihine tayin edildiler. 17.1.2007 tarihindeki duruşmada hazır olan Sanık No.2 çekleri ödeme gayreti içinde olduğu gerekçesiyle tehir talep etti. Dava sırasıyla 19.1.2007, 29.1.2007, 8.2.2007 tarihlerine ertele-ndi.

8.2.2007 tarihinde Davacı No.2, 7636/2006 sayılı davayı kabul ederken, yukarıda belirtilen davalardan 7637,7638 ve 7643/2006 sayılı olanların dışındaki davalar ceza maksatları bakımından nazarı dikkate alındı. Diğer davalarda, çek bedellerinin şika-yetçi kişilere ödenmesine olanak tanınması için tehir talep edildi. Muhtelif tehirlerden sonra, konu davalar da 6.3.2007 tarihinde neticelendi.

29.11.2006 tarih ve 506/2006 sayılı teminat kapsamında, Davacılar aleyhine dosyalanan 4330/2008,6580/2009 ve -8277/2010 sayılı ceza davaları ikame edildi.

4330/2008 sayılı dava, 24.4.2008 tarihinde dosyalandı ve duruşma için 9.6.2008 tarihine tayin edildi. Dava Sanıklara tebliğ olmadığından, 27/6/2008, 31/8/2008 ve 8/9/2008 tarihlerine ertelendi. 8.9.2008 tari-hinde davaya takipsizlik dosyalandı ve Davacı No.2, 4.11.2008 tarihinde aranan şahıs ilan edildi.

6580/2009 sayılı ceza davası tebliğ için 28.5.2009 tarihinde dosyalandı. Dava tebliğ için Alt Mahkemenin saptadığı tarihlere tehir edildikten sonra, 30.12.-2009 tarihinde tebliğ gerçekleşmediğinden takipsizlik dosyalandı. Davacı No.2, 14.4.2010 tarihinde aranan şahıs ilan edildi.

Daha sonra, 28.7.2010 tarihinde, 8277/2010 sayılı dava dosyalandı. Dava tebliğ için muhtelif tarihlere tehir edildikten sonra, 2-2.10.2010 tarihinde, Sanık No.2'nin hazır olduğu duruşmada, Sanık No.2'nin talebiyle 5.11.2010 ve 10.11.2010 tarihlerine tehir edildi. 11.11.2010 tarihinde Davacı No.2'nin kabulü ile dava neticelendi.

Alt Mahkemeye göre, Davacılar aleyhlerine ikame edil-en ceza davalarına konu çek bedellerini iddia ettikleri gibi 3 ay içerisinde ödemediler. 297/2004 sayılı teminat emrine bağlı açılan davalar 3 ay ile 16 ay arasında; 471/2004 sayılı teminat kapsamına giren davalar, 3 yıl 2 ay sonra; 506/2006 sayılı teminat- kapsamında açılan davalar ise 4 yıl sonra ödendi ve neticelendi.

Alt Mahkemenin inandığı şahadete göre, Davacı No.2, 2007-2009 yılları arasında Ozanköy adresinde değil, Karpaz'daki Cyprus Pearl Tatil Köyünde ikamet etti.

Davacı No.2, Emare No.21'de b-elirtilen herhangi bir belgeyi şahsen düzenleyip teslim almadı.

Keza Davacı No.2, iddia ettiği gibi, sadece belli bir telefon numarası kullanmadı. Davaya konu zamanlarda Davacı No.2'nin telefonundan ayrı iki telefon numarası kullandığı ispat edildi.

-Davacı No.2 tarafından 8.4.2008 tarihinde GKK'ya hitaben yazılan Emare No.12 Yazıda, teminat emirlerinin kaldırılmasına yönelik herhangi bir talebi yoktur.

Aynı şekilde GKK'ya hitaben yazılmış 25.4.2008 tarihli yazı, tefecilik yaptıklarını iddia ettiği -iki kişiyi şikayetten ibaret olup, bu yazıda da teminat emirlerinin kaldırılmasını talep eden içerik mevzu bahis değildir.

Davacı No.2 tarafından KKTC Polis Müdürlüğüne yazılan 19.6.2009 tarihli (Emare No.18), 20.8.2009 tarihli (Emare No.19) ve 10.8.200-9 tarihli (Emare No.20) dilekçelerde, teminat emirlerinin haksız devam ettiğini belirten yakınması bulunmamaktadır.

Davacı No.2'nin 297/2004 sayılı teminat emrinin kaldırılmasına yönelik ilk yazısı KKTC Başsavcılığına muhatap 13.7.2010 tarihli Emare No-.17 Yazıdır.

Davalı No.5, 28.7.2010 tarihinde cevap yazarak, yurt dışına çıkış yasağının her zaman kaldırılabileceğini bildirdi.

Davacı No.2, bu yazının akabinde teminat emrinin kaldırılması için Avukatı Tekin Söylemez vasıtasıyla başvuruda bulundu. -

Avukat Tekin Söylemez, Davacı No.2'nin başka teminat emirleri olduğunu öğrenmesi üzerine, Davacı No.2'ye, mahkemeye başvurulması gerektiğini söyledi.

Davacı No.2'nin 14.7.2010 tarihine kadar teminat değişikliği için mahkemeye müracaatı yoktur. Keza, -8277/2010 sayılı davadaki ibraz edilen Emare No.1 Beyannameye göre, Müşteki çekle ilgili şikayetini 17.9.2010 tarihinde geri çekmiştir.

Davacı No.2'nin haksız ve kanunsuz olduğu gerekçesiyle teminat emirlerinin kaldırılmasına yönelik herhangi bir müracaa-tı da yoktur.

Teminata bağlanan Davacı No.2 adresini değiştirdiğini polise hiçbir zaman bildirmedi.

Teminat emirlerini kaldıracak yegane makam mahkeme olduğundan, Davacı No.2'nin teminat emrinin kaldırılmasına yönelik müracaatı yokluğunda, Davalılara- kusur veya ihmal atfedilmez.

Davacılar Tanığı No.11 Muzaffer Aydın'ın şahadeti, varsayıma dayandığı, Emare No.73 olarak sunulan raporu yetkisini aşarak hazırladığı ve bilirkişi sıfatı olmadığı cihetle değerlendirmeye alınmadı.

Davacı No.1 Şirketin %-50 hissesi Hakan Karagözlü ve Tahsin Karagözlü'ye ait olduğundan ve bu kişilerin Davacı No.2'yi yetkilendirdiklerine ilişkin belge sunulmadığından, Davalı No.1'in taleplerinin reddedilmesi gerekir.

Davacı No.2, sağlığında olumsuz değişiklikler olduğu, p-sikolojisinin bozulduğu veya annesinin cenazesine gidemediği iddialarını ispatlayamadı.


Alt Mahkeme, 15.5.2012 tarihinde başlattığı duruşmayı, toplamda 19 tanık dinleyerek, 1.7.2013 tarihinde tamamladı. 3.1.2014 tarihinde vermiş olduğu kararında Davacı-ların, Davalılara isnat ettiği ihmal ve kusur iddialarını ve zarar-ziyan taleplerini reddederek, Davacıların davalarını ret ve iptal etti.


İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davacı No.2'nin şahsen dosyaladığı istinaf ihbarnamesinde (21) istinaf sebebi bulunmaktadır.-

Uzun ve hitap formatında kaleme alınan istinaf sebeplerini tek ana başlık altında incelemeyi uygun gördük. Buna göre:

Muhterem Alt Mahkeme, Davacıların davasını reddetmek ve lehlerine hüküm vermemekle hata etti.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:

-Davacı No.2 hitabında sair hususlar yanında, özetle: Teminat ile yurt dışına çıkış yasağının 6 yıldan fazla sürdürülerek cezaya dönüştürüldüğünü, kanunsuz mahkumiyet cezaları verildiğini, Alt Mahkemenin adil ve tarafsız davranmadığını, duruşmalarda Savcını-n Davacı Tanıklarını tehdit ettiğini, Alt Mahkemenin tanıkları hatalı değerlendirdiğini, 2008 yılında teminat değişikliği için başvurduğunu ancak reddedildiğini, teminat için başvurmadığı yönündeki bulgunun hatalı olduğunu, Davalı Tanıklarının güvenilir şa-hadet vermediğini, Davacı No.1'in keşide ettiği çeklerle ilgili olarak Davacı No.2'nin Fasıl 262'ye dayandırılarak teminata bağlanmasının hata olduğunu, soruşturmaların en kısa sürede davaya dönüştürülerek mahkemeye gönderilmesinin yasal zorunluluk olduğun-u, özgürlüğü elinden alındığı için Türkiye'deki işlerine gidemediğini, ciddi zarara uğradığını, Davacıların Uzman Tanığı ile ilgili değerlendirmenin hatalı olduğunu, mevcut şahadet ile belirlenen olguların davasını ispata yeterli olduğunu ve davanın redded-ilmesinin hata olduğunu ileri sürdü ve istinafının kabulünü talep etti.

Davalıları temsilen Başsavcılık hitabında özetle: Alt Mahkemenin kararında hata olmadığını, istinaf ihbarnamesinin Alt Mahkemede iddia edilmeyen hususları içerdiği ve yeniden hitap -niteliğinde olduğunu, hiçbir safhada teminat emirlerine itiraz edilmediğini, davaların, Sanıkların ödeme yapacakları söylemlerine yönelik tehir talepleriyle tehir edildiğini, Davacıların bu safhada kanunsuz teminat iddiasında bulunamayacağını, Alt Mahkemen-in tüm olgular ve davalara teker teker değindiğini, bulgularında hata olmadığını, kusur, ihmal veya zarar-ziyan ispat edilmediğinden davanın reddinin doğru olduğunu ileri sürerek, istinafın reddini talep etti.

İNCELEME:

İstinaf sebepleri, tarafların i-ddia ve argümanları, dosyadaki şahadet ve emareler incelenip değerlendirildi.

Muhterem Alt Mahkeme, Davacıların davasını reddetmek ve lehlerine hüküm vermemekle hata etti.

Davacıların istinaf sebeplerini tek ana başlık altında incelerken, istinaf seb-eplerinin konu dağılımını dikkate alarak (3) alt başlık altında tasniflerini uygun bulduk.
Buna göre:

Alt Mahkemenin olgular ve Davalıların ihmallerine ilişkin tespitleri(1-9).
Adil Yargılama Hakkının ihlal edilmesiyle ilgili iddialar(10,11,12).
Zarar--ziyan talepleri(13-21).

Davacı No.2, Davacı No.1 Şirketin yetkilisi ve Davacı No.2 olarak şahsen bu istinafı dosyalamıştır.

Davacı No.2'nin avukat olmaması istinaf ihbarnamesinin hazırlanmasında kendisine bir ayrıcalık yaratmaz. İstinaf sebepleri, H-ukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü E.35 n.4'e uygun bir şekilde, gerekçeleriyle yazılması gerekmektedir.

İstinaf müessesesi, alt mahkeme tarafından yapıldığı iddia edilen hataların giderilmesini amaçlamakta, taraflara yeniden yargılama yolu açmamaktadır. Do-layısıyla, alt mahkemede ihtilaf konusu yapılmayan hususlara istinaf aşamasında değinilemeyeceği gibi, taraflar, alt mahkeme huzurundaki layiha, sunulan şahadet ve emareler ile bağlıdır. İstinaf sebepleri arasında bu niteliğe uymayan iddiaları değerlendirm-eyeceğimizi belirttikten sonra, öncelikle, Alt Mahkemenin Davacı No.1'in taleplerinin reddedilmesine ilişkin bulgusunu incelemeyi, daha sonra yukarıda yaptığımız tasnif tahtında diğer istinaf sebeplerini ele almayı uygun bulduk.

Alt Mahkeme, Davacı No.1-'in talepleriyle ilgili şöyle bulgu yapmıştır:

"Mahkemeye sunulan Şirket Hissedarları Onay Belgesine
göre, Davacı No.1 Şirketin %50 hissesi Hakan Karagözlü ve Tahsin Karagözlü'ye aittir. Her iki hissedarın Davacı
No.2'yi yetkilendi-rdikleri konusunda Mahkeme huzurunda
herhangi bir şahadet ve/veya teyit edici şahadet mevcut
değildir. Bu nedenle de Davacı No.1'in taleplerinin
reddedilmesi gerekmektedir(Mavi 708).

Alt Mahkemenin, Davacı No.2'nin yetkisi olmadan- Davacı No.1 Şirket adına talepte bulunduğu bulgusuna karşı, 13. istinaf sebebi içerisinde temas ettiği ve yeterince sebep ve gerekçe gösterdiği anlaşıldığından, Davacı No.1'in bu bulguya yönelik iddialarının incelenmesi gerekmektedir.

Dosya muhteviyat-ı incelendikten sonra, Davacı No.2'nin Davacı No.1 Şirketin Direktörü olduğu, konu Şirkette %50 hisseye sahip olduğu, bu davaya konu ceza davalarında Davacı No.1 Şirketi temsilen Sanık olarak bulunduğu, teminata bağlandığı, Davacı No.2'nin Davacı No.1 Şirk-et adına dava açmaya yetkisi olmadığı konusunun taraflar arasında uyuşmazlık konusu yapılmadığı anlaşıldığından, Alt Mahkemenin, Şirketin diğer %50 hisseyi elinde bulunduranların Davacı No.2'yi yetkilendirdiklerine ilişkin şahadet veya teyit edici şahadet -bulunmadığı bulgusuna vararak, Davacı No.1'in taleplerini bu nedenle reddetmesi hatalıdır.

Buna göre, 13. istinaf sebebinin Davacı No.1'in dava açma yetkisi ile ilgili kısmı kabul edilir ve Davacı No.1'in tüm taleplerinin Davacı No.2 ile birlikte incel-enmesi uygun görülür.

Bu hususu belirttikten sonra, istinaf sebeplerini sırasıyla ve mümkün olduğunca birlikte incelemeye çalışacağız.

Alt Mahkemenin olgular ve Davalıların ihmallerine ilişkin tespitleri(istinaf sebepleri 1-9).

Davacıların, 1. istin-af sebepleri aşağıdaki gibidir:

"1. Muhterem Mahkeme, Davacıların, iddialarını ve dava sebeplerini tespit ederken,eksik tespitte bulunmuştur. İlgili tarihlerde, Davacı No.1 Şirketin keşide ettiği karşılıksız çeklerden Davacı No.2'ye Davalılar tarafından- Fasıl 262 Poliçeler Yasası'na muhalefet suçu işlediğim ithamı ile uygulamalarda bulunulması, şahsıma dava okuyan, polisin talebi ile Mahkemenin Teminat ve Mahkumiyet Emirleri vermesinin kanunsuz olduğu iddiam dikkate alınmamıştır. Dava sebeplerim daraltıl-mıştır. Talep Takriri madde 8'e ve Müdafaaya Cevap madde 3, aynı iddialarım, şahadetim sırasında da müteakip defalar beyan edilmiştir. Önce 'yok böyle iddian' diyen Muhterem Mahkeme dinledikten sonra 'varmış' diyerek onaylamıştır."

1. istinaf sebebinden- görülebileceği gibi Davacılar, Davacı No.1 Şirketin keşide ettiği karşılıksız çeklerden Davacı No.2'ye Fasıl 262 Poliçeler Yasası altında ceza davası getirilmesini ve teminat emri ve mahkumiyet hükmünün verilmesini kanunsuz eylem olarak tanımlamaktadırlar-.

Talep Takririnin 8. paragrafında ve Müdafaaya Cevap Takririnin 3. paragrafında, Davalıların kanunsuz uygulamaları başlığı altında bu doğrultuda iddiaların ileri sürüldüğü görülmektedir.

Davacı No.2'nin istinaf gerekçesinde, duruşma yargıcı ile ola-n diyaloglarını, kendi lehinde unsurlarmış gibi göstermeye çalışmasını ciddiyetle bağdaşır bir yöntem olarak kabul etmeyiz. Bir yargıç, davasını sunmaya çalışan taraflara aydınlatıcı her türlü soruyu sorabileceği gibi, bir iddianın talep takririnde yer alm-ası kendiliğinden iddianın haklılığını göstermez.

Alt Mahkemenin kararı incelendiğinde, Davacıların iddialarını incelediği ve yargılama sürecinde herhangi bir kanunsuzluk tespit etmediği görülmektedir.

Davacı No.2'nin kanunsuz fiil olarak ileri sürdü-ğü hususlar, ceza yargılaması ile ilgilidir. Davacılar, Fasıl 262 Poliçeler Yasası altında getirilen karşılıksız çek kesme suçlarından dolayı, OLGULAR kısmında belirttiğimiz soruşturma ve kovuşturmalar dolayısıyla teminata bağlandılar, yargılandılar ve mah-kum oldular.

Davacılar konu ceza davalarında verilen karar veya yargısal işlemlere karşı istinaf yoluna gitmedikleri gibi, ceza yetkisi kullanan mahkeme huzurunda, Davacı No.2'nin yargılanamayacağı veya tutuklanmasının kanunsuz olduğu gibi hususlar iler-i sürülmedi, ihtilaf konusu yapılmadı. Huzurumuzdaki davada, Davacılar aleyhinde kesinleşmiş ceza davası mahkumiyetlerinin bulunduğu ise ihtilafsızdır.

Davacılar aleyhinde Fasıl 262 Poliçeler Yasası altında getirilen davalar ile ilgili yapılan işlemler,- verilen emirler, kesinleşmiş mahkumiyet kararları ve bu amaca ulaşmak için Davalılar tarafından mahkemeye yapılan talep ve müracaatın haksız fiil kapsamında Davalılar aleyhine kanunsuz fiil veya ihmal oluşturması mümkün olmadığından, 1. istinaf sebebi red-dedilir.

İstinaf ihbarnamesindeki istinaf sebepleri uzun ve hitap şeklinde yazıldığından, bu safhadan sonra istinaf sebeplerini özetleyerek açıklamanın daha uygun olacağına kanaat getirdik.

2.istinaf sebebi, ceza davalarında serdedilen ve Davacıların- kendi ikrarları ile kabul ettikleri olguların ve mahkumiyetin haksız olduğuna ilişkindir.

Dava konusu çeklerin keşide edilmesi ile ilgili olgular ceza yargılanmasında belirlenmiş, Davacılar çek bedellerini ödemek suretiyle, ceza davalarını kabul etmiş -ve aleyhlerindeki mahkumiyet hükmünü kesinleştirmişlerdir.

Bu durumun sonucu olarak, 1. istinaf sebebindeki gerekçe ışığında 2. istinaf sebebine konu iddialar, Davacıların kendi ikrarlarıyla kabul ettikleri kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün olgularını ort-adan kaldırmaya veya değiştirmeye yönelik olduğundan, Alt Mahkemenin bu iddialara itibar etmemesinde hata yoktur. Aynı gerekçe ile 2.istinaf sebebi reddedilir.

3. istinaf sebebinde, C/1071/2004, C/1072/2004 sayılı cürüm dosyaları altında getirilen ceza d-avası dosyalarına atıfla, bu dosyalarla ilgili sunulan şahadet ve soruşturma dosyalarının akıbeti ile ilgili bulgularında Alt Mahkemenin hatalı olduğu ileri sürülmüştür.

Alt mahkemelerin şahadet ile ilgili bulgularına açık hatalar olmadığı müddetçe müda-hale edilmemesi gerektiği yerleşmiş hukuki bir prensiptir.

Alt Mahkeme, Davacıların iddiaları doğrultusunda cürüm dosyaları ile ilgili bulgularını, dosyaları teker teker karşılaştırarak, emareler üzerinden değerlendirmiş ve sonuca ulaşmıştır.

Alt Mah-keme, Davacı No.2'nin iddia ettiği gibi herhangi bir gerçeği gizlememiş, davaların neticelendiği süreleri açık bir şekilde ortaya koymuştur. Zabıtlara göre, taraflar arasında Davacı No.2'nin teminat ile yurt dışına çıkışının yasaklandığı tarih ile davaları-nın tümünün neticelendiği tarih konusunda ihtilaf bulunmadığı gibi, mevcut emarelerin içeriği, bulguların doğruluğunu göstermektedir. Bu sonuç, ilgili cürüm dosyaları altında açılan davalar ve teminat şartları konusunda Alt Mahkemenin inandığı şahadette ha-ta olmadığını göstermektedir.

Davacı No.2'nin teminat şartlarına bağlı olarak yurt dışına çıkamadığı sürenin adil yargılamaya etkisini, adil yargılama başlığı altında ele alacağız. Buna göre, 3. istinaf sebebini reddederiz.

4.istinaf sebebinde, 297/20-04,471/2004 ve 506/2006 sayılı teminat emri kapsamında getirilen ceza davalarının bitiriliş süreleri ile ilgili Alt Mahkeme bulgularının hatalı olduğunun iddia edildiği görülmektedir.

Konu teminat emirleri altında getirilen tüm ceza davalarının karşılık-sız çıkan çeklerin ödenmesi veya şikayetçilerin şikayetlerini geri çekmesi üzerine Davacıların aleyhlerindeki ithamı kabul etmeleriyle bittiği, Alt Mahkemenin ilgili dosyaların muhteviyatına sadık kalarak bitiş sürelerini saptadığı, özellikle de davaların -toplam 6 yıllık süre içerisinde bittiği konusunda hata olmadığı anlaşıldığından, 4. istinaf sebebi reddedilir.

Bu istinaf sebebi içerisinde yer alan ve Adil Yargılama Hakkının ihlalini içeren iddialara, Adil Yargılanma Hakkını inceleyeceğimiz bölümde te-mas edeceğiz.

5,6 ve 7. istinaf sebeplerinde, Davacı No.2'nin ev ve iş adreslerinin değişmediği, Davalılar ile sürekli temas halinde olduğu ve bu nedenle polisin Davacı No.2'ye ulaşamaması ve/veya tebliğ yapılamaması için herhangi bir sebebi olmadığı,- Alt Mahkemenin, Davacılar ve tanıklarının bu husustaki şahadetlerine itibar etmemekle hata ettiği, Emare No.21'de bulunan belgelerin tebliğinin eşine yapılmış olabileceği ihtimaline değinilmemesinin ve telefon değişiklikleri ile ilgili bulgularının hatalı- olduğu yönündedir.

Aleyhine ceza soruşturması veya kovuşturması başlatılan bir kişi, aleyhindeki teminat şartlarına bağlı olarak, kaldığı adreste değişiklik oluşmuşsa yeni adresini polise bildirmek ve teminat şartlarını uygulamak zorundadır. Ceza sor-uşturmalarında kişinin bilinmesi, o kişiye keyfi davranma hakkını vermez. Teminata bağlanan kişi, teminat şartlarına uygun hareket etmek zorundadır.

Alt Mahkeme tebliğ adresi ile ilgili şahadetin özetini kararına aktarmıştır.

Alt Mahkemenin bulguları- ile dosyada mevcut şahadet ve emareleri inceleyip değerlendirdikten sonra, Davacının sürekli olarak Ozanköy'de kalmadığını, adres değişikliklerini bildirmediğini, Emare No.21 ile ibraz edilen belgeler arasında hukuk davalarına konu işlemlerin bulunduğunu,- hukuk davalarındaki tebliğ koşullarının ceza davalarından farklı olduğunu, Davacı No.2'nin eşinin aldığı evrakın ne maksatla alındığının şahadetle Mahkemeye anlatılmadığını, bu belgelerin Davacı No.2 tarafından alındığını gösteren imza veya bilgi bulunmad-ığını, Davacı No.2'nin birden fazla cep telefonu kullandığının ortaya çıktığını müşahede ettikten sonra, Alt Mahkemenin bulgularında hata olmadığı sonucuna ulaştık. Bu nedenle 5,6 ve 7. istinaf sebeplerini reddederiz.

8. ve 9. istinaf sebepleri, Davacıl-arın teminatların kaldırılması ile ilgili polise talepte bulunmalarına karşın netice alamadıkları gerçeği karşısında, Alt Mahkemenin, Davacı No.2'nin makûl ölçüde ihtiyatlı biri gibi davranmadığı yönündeki tespitlerinin hatalı olduğu yönündedir.

Alt Ma-hkeme, Davacı No.2'nin aleyhindeki teminat emirlerinin kaldırılması ile ilgili Temmuz 2010 yılına kadar yakınması olmadığı tespitini yaptıktan ve Davacılar aleyhindeki ceza davalarına, teminat emirlerine ve yasal duruma temas ettikten sonra, Davacı No.2'n-in ceza davalarının takibi ile ilgili temel haklarını kullanmada makul ölçüde ihtiyatlı bir kişi gibi davranmadığına, 2010 yılında yapılan şikayetlerin bu davaya zemin hazırlamak için yapıldığına, teminat emirlerini kaldıracak olan yegane makamın mahkeme o-lduğuna, Davalıların bunu yapmaya yetkili olmadığına ve Davacıların bu konudaki yakınmalarının kendi hatalarından kaynaklandığına bulgu yapmıştır(Mavi 699-701).

Davacı No.2, hitap şeklinde yazdığı konu istinaf sebeplerinde, birçok makama yaptığı şikayetl-erden, polis ve Başsavcılık ile olan temaslarından, yurt dışına çıkış yasağının neden devam ettiği ile ilgili polisin ileri sürdüğü gerekçelerden ve tahkikat memurunun şahadetinde söylediklerinden bahsettikten sonra, Emare No.11'e konu 2.4.2008 tarihinde y-apılan teminat değişikliğinin Alt Mahkeme tarafından dikkate alınmayarak, hatalı sonuçlara ulaştığını iddia etti.

Davacı No.2, Mahkeme tarafından verilen teminat emirlerine bağlı olarak, Davalıların kanunsuz veya ihmalkar fiillerinden bahisle Davalılar -aleyhine isnatlarda bulunmaktadır.

Alt Mahkemenin 2.4.2008 tarihinde yapılan teminat değişikliğini tespitte hatası olsa dahi, bu durum, Alt Mahkemenin bulgularının sonucunu etkileyecek nitelikte değildir.

Tüm şahadet incelendiğinde, Davacı No.2'nin t-eminata bağlandığı 2004 yılından, Mahkemenin belirttiği son tarih olan 2010 yılına kadar, haksız ve kanunsuz teminat emrine maruz kaldığı iddiasıyla aleyhindeki teminat emirlerinin kaldırılması için herhangi bir mahkemeye müracaatta bulunduğu görülmemekted-ir. Emare No.11 Teminat Değişikliği ise, talep etmesi halinde kendisine bu imkanın verildiğini göstermektedir.

Zabıtlar incelendiğinde, teminata bağlanma aşamasından itibaren Davacı No.2'nin Avukatlarının haksız ve kanunsuz bir tutuklama iddiasında bu-lunmadıkları, çekleri ödeme gayreti içinde oldukları ve bu nedenle tehir talep ederek zaman kazanma çabası ve davranışı sergiledikleri görülmektedir.

Bu meseledeki Davalıların mahkeme kararları üzerinde hiçbir etkileri olmayacağı gibi, Davalılara gönder-ilen şikayet mektuplarının teminat emirlerinin kaldırılmasına da etkisi yoktur.

Şahadetle ortaya çıkan gerçek, Davacı No.2'nin ceza davalarının bitirilmesi için mahkeme huzurunda sergilediği davranışlar ile mahkeme dışı makamlara karşı sergilediği davr-anışların farklı olduğudur.

Davalıların, teminat emirleri üzerinde herhangi bir etkileri hukuken söz konusu olamayacağından, Davacı No.2'nin mahkemeden araması gereken çareleri başka makamlardan aramasının teminat emirlerinin kaldırılmasına etkisi olma-dığı gibi, Davalıların, teminat emirlerinin kaldırılması konusunda etkisiz kalmalarını, haksız fiil kapsamında kanunsuz fiil veya ihmalkarlık olarak değerlendirmek hukuken mümkün değildir.

Mevcut gerçekler ışığında, 8. ve 9. istinaf sebepleriyle ilgili -Alt Mahkemenin bulgularına müdahale etmemizi gerektirecek hata olmadığından, 8. ve 9. istinaf sebeplerini reddederiz.

Bu safhaya kadar, Alt Mahkemenin tespit ettiği olgular ile Davalılara yöneltilen kanunsuz fiil ve ihmalkarlıklarla ilgili iddiaları in-celedik.

Şimdi Adil Yargılanma Hakkının ihlâli ile ilgili iddiaları incelememiz gerekmektedir.

Adil Yargılama Hakkının ihlâl edilmesiyle ilgili iddialar (İstinaf sebebi 10,11,12).

İkinci bölümde Davacıların Adil Yargılanma Hakkının ihlali ile ilgil-i iddialarını inceleyeceğiz. Sırasıyla 10,11 ve 12. istinaf sebepleri bu yöndeki iddiaları içermektedir.

İstinaf sebepleri içerisinde Adil Yargılama ile ilgili iddiaları kanunsuz fiil ve ihmalkarlıktan ayıran ve en iyi anlatan 10. istinaf sebebini esas- almayı uygun bulduk. 10. istinaf sebebi şöyledir:


"10.Alternatif olarak, Teminat değişikliği talebinde
bulunmamam ve/veya şartlarını yerine
getiremeyeceğimden dolayı bulunamamamın, Davalıların,
Ana-yasa'nın, Yasaların ve AİHS emri gereği, davalarımı
en hızlı, en kısa makul sürede, mahkemeye ikame etmesi
yargılaması gerektiği yükümlülüğünü ve Mahkemenin
Teminat Emirlerini, davaları neticelendiği halde-
usulsüz sürdürmesinin sorumluluğunu ortadan
kaldırmaz."


Ülkemizde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Adil Yargılama Hakkının ihlaline ilişkin taleplerde belli bir prosedürün uygulanmasına yönelik mevzuat bulunmamaktadı-r.

KKTC'de 39/1962 sayılı Yasa tahtında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ulusal mevzuat kapsamında kabul edilmekte ve üye taraf olmamamıza rağmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin koyduğu prensip ve kararları mevzuatımızla çelişmediği müddetçe uygulamakt-ayız. Bu konuda Anayasa Mahkemesi 3/2006 (D.3/2006), 8/2013 (D.3/2015), 2/2008 (D.2/2016) sayılı kararlarına atıfta bulunuruz.

Adil Yargılama Hakkı genel olarak Sözleşmenin 6. maddesinde yer almakta ve yargının işleyişine ilişkin kuralları ihtiva etmekt-edir. Bu kuralların amacı, kişinin hak arama özgürlüğü ve adil bir şekilde yargılanmasını koruma altına almaktır. Bu esastan hareketle, "adil" sözcüğüyle amaçlananın, adalete uygunluk olduğu tartışmasızdır. Bizim Anayasamız bakımından "Adil Yargılanma Hakk-ı" hukukun üstünlüğü ilkesi kapsamında kabul edilmekte ve değerlendirilmektedir. Bkz. Anayasa Mahkemesi 2/2008(D.2/2016) sayılı karar.

Adil Yargılanma Hakkının akademik tanımlaması, tartışmaları ve Sözleşmenin 6. maddesinin uygulamadaki sorunları üzerin-de uzun bir şekilde duracak değiliz. Bu konuda Yargıtay/Ceza 44/2012 D.4/2013 sayılı kararda Adil Yargılama Hakkı ilkesi ile ilgili söylenenlere atıfta bulunuruz. Huzurumuzdaki dava bir hukuk davası olmakla birlikte, Davacılar, ceza yargılamasına konu işle-mlerde Adil Yargılanma Haklarının ellerinden alındığını ileri sürerek, tazminat talep ettikleri için, Adil Yargılanma Hakkı ile ilgili Yargıtay/Ceza kararına atıfta bulunmayı uygun gördük.

Huzurumuzdaki Davacıların, kanunla kurulan, bağımsız ve tarafsız -bir mahkeme önünde ve açık duruşmada yargılandıkları konusu ihtilaflı değildir.

İhtilâf ve iddia konusu edilen hususlar davaların makul sürede neticelendirilmediğine ve bundan zarar görüldüğüne yöneliktir.

Avrupa İnsan Hakları İçtihatları ile Adil Ya-rgılama kavramı içerisine dahil edilen silahların eşitliği ve yargılamada çelişiklik (yüzyüzelik) unsurları huzurumuzdaki uyuşmazlığın çözümüne etken olmayıp bu yönde bir ihlâl iddiası bulunmamaktadır.

Yargılamanın makul bir süre içerisinde sonuçlandırıl-ması kavramı, genel olarak, cezayı gerektiren bir eylemin belirli bir usul kapsamında değerlendirilerek sonuçlandırılması, bu eylem için davanın başlaması, sona ermesi ve bunların makul süre içinde yapılması anlamını taşır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşme-si'nin 6. maddesi, yargılamanın makul sürede tamamlanmasını aramakta olup, bu hüküm esas itibarıyla 5. maddede yer alan ve "tutukluluk" geçici tedbirine maruz kalan kişileri de kapsamaktadır.

Bu meselede, Davacılar ile ilgili tutukluluk geçici tedbiri u-ygulanmamış, sadece tedbir maksatlı Davacı No.2'nin yurt dışına çıkışı men edilmiştir. Tutukluluk halinden farklı olmasına rağmen yurt dışına çıkış yasağı geçici tedbir niteliğinde olduğundan, makul sürenin çerçevesini soruşturmanın başlatılması, davanın a-çılması ve neticelendirilmesi arasında geçen süre belirleyecektir.

Divan tarafından 6. maddenin amacının, kişilerin yargılama işlemlerinin sürüncemede kalmasına karşı korunmaları olduğu ve özellikle ceza davalarında suçlanan veya herhangi bir nedenle ma-hkeme kararı bekleyen kişinin uzun süre, davasının nasıl sonuçlanacağı endişesi ile yaşamalarının önlenmesi olduğu ifade edilmiştir.

Makul sürenin başlangıcı konusunda Divan'da birçok tartışmalar mevcut olmasına rağmen, ceza davaları bakımından 6. madde-nin 1. fıkrasındaki suçlama deyimi, Divanın, "otonom kavramlar" doktrini uyarınca, teknik ve hukuki anlamda kamu davası açmaya yetkili makamın konuyu yargıç ve mahkeme önüne götürmesi şeklinde değil, ilgilinin suç işlediği şüphesi altında olması anlamında -kabul edilmektedir. Bu itibarla, makul süre, çoğu zaman olayın ceza yargıcı önüne götürülmesinden belki çok önce polis ve savcılık soruşturmasına başlandığı tarihten itibaren başlayabilmektedir(Bkz. T.C. Adalet Bakanlığı Yayınları, Adil Yargılanma Hakkı ve- Makul Süre, Kenan Özdemir).

Makul sürenin tespiti konusunun olayın ceza yargıcı huzuruna götürülmesinden çok önce, ilgili makamların tutum ve davranışları ile başlayabileceği gerçeği karşısında, Davacıların taleplerini geniş ve maddi anlamda ihtilaf kab-ul eder, Adil Yargılanma kavramına dahil edilen dava hakkı çerçevesinde Davacıların iddialarının incelenmesinin gerekli olduğu kanaatine varırız.

Makul sürenin saptanmasıyla ilgili ölçütleri göz önünde bulundurduktan sonra, huzurumuzdaki meselede, tutuk-luluk olmamasına rağmen Davacıların durumlarına etki ettiği oranda, geçici tedbir mahiyetinde "yurt dışına çıkışı men" emrinin verildiği tarihi makul sürenin başlangıcı, davaların neticelendiği tarihi ise sürenin sonu olarak belirlemeyi uygun gördük.

Ma-kul sürenin saptanmasında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi belli standart bir süre tespiti yapmamış, her olayın özelliğine bağlı makul sürenin aşılıp aşılmadığını belirleyerek, dava konusunun niteliğinin bu hususta önem arz ettiğini kabul etmiştir. Bunun ya-nında sanık ve yetkili makamların tutum ve davranışları da dikkate alınmaktadır. Özellikle sanığın gereksiz taleplerle soruşturmanın uzamasına bizzat sebebiyet vermesi, kötü niyetli manevraları, geciktirici davranışlarda bulunması, makul sürenin ihlâl edil-mesi sonucunu doğurmaktadır. Diğer taraftan yetkili makamların kusurlu davranışları nedeniyle sürenin uzamış olması makul sürenin ihlâli tespitinde önemlidir(Her iki duruma örnek verebileceğimiz Giancarlo Lombardo - İtalya, Dobertin-Fransa davaları ve diğe-rleri için Bkz.Adil Yargılanma Hakkı ve Makûl Süre, Kenan Özdemir).

Bu esaslar dahilinde ispatlanmış olgular incelendiğinde, Davacıların aleyhine 2004 yılında başlatılan karşılıksız çek kesme suçu ile ilgili soruşturma ve kovuşturma sürecinin 2005,2006-,2007,2008,2009 ve 2010 tarihlerini kapsayan 6 yıllık sürede bittiği görülmektedir.

Teminat emirleri, ceza davalarının açılma ve sonlandırma süreci kararımızın Olgular Bölümünde belirttiğimiz gibidir.

Davacının yurt dışına çıkışının men edilmesi ted-biri, ilgili tarihlerde, Fasıl 262 Poliçeler Yasası ve Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usul Yasası'nın öngördüğü yasal bir tedbirdir. Bu meseleye baktığımızda, Davacı No.2 mahkemeye müracaat ile değişikliği mümkün kılan bir çareye başvurmadan veya durumunu etk-ileyen yurt dışına çıkış tedbirini değiştirmek için çaba harcamadan, Adil Yargılama Hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğünü görürüz.

Teminat şartlarına ilaveten emare olarak huzurumuzda bulunan tüm davaların tehir gerekçelerine bakıldığında, talebin D-avacılar ve Avukatlarından geldiği, özellikle de karşılıksız çekleri ödeme gayretine girdikleri görülmektedir.

İlgili davalara bakan Ceza Mahkemelerinin bu konuda Davacıların ve özellikle Davacı No.2'nin talepleri doğrultusunda karar verdikleri zabıtla-r ile sabittir.

Davacıların tüm davaları aynı yöntemle ve belli bir zaman içerisinde neticelenmiş, Davacılara para cezası verilmiştir.

Kısacası, Davacılar aleyhine getirilen ceza davaları bakımından açıldıkları tarih ile neticelendirildikleri tarihle-r arasında geçen sürenin, yetkili makamların davranışlarından kaynaklandığını söylemek mümkün değildir.

Davacıların kendi talepleriyle çek bedellerini ödeme müdafaası elde etmek için Mahkemenin kendilerine verdiği süreyi Adil Yargılama Hakkının ihlâli -olarak değerlendirmeyiz.

Tebliğ nedeniyle bazı davaların neticelenme süresinin gecikmesinde, Davalılara atfedilecek bir kusur bulunmamaktadır. Tebliğ olmaması nedeniyle takipsizlik dosyalanan davalarda, Savcılığın Davacı No.2 için önce tutukluluk taleb-inde bulunması, sonra Davacı No.2'nin aranan şahıs ilan edilmesi yasal görevin yerine getirilmesi olup, bu konuda Davalılara atfedilecek kusur bulunmamaktadır. Davacı No.2'nin tebliği zorlaştıracak belirsiz adreste ikametinin yanı sıra, karşılıksız çıkan -çeklerinin varlığını ve sayısını bildiği halde sessiz kalarak yargılama sürecini uzatması, makul süre ihlali bakımından lehinde bir durum yaratmaz. Özellikle Davacılar aleyhindeki davaların belli tarihlerde Davacıların talepleri doğrultusunda bitirildiği, -askıda kalan 2 dosya için yargısal işlem yapıldığı dikkate alındığında, Alt Mahkemenin Davacıların tavırları ile ilgili bulgusunda hata olmadığı görülmektedir.

Tüm yukarıdakilar ışığında, Davalıların kusurları nedeniyle aleyhlerindeki davaların makul s-ürede bitmediği, Adil Yargılama Hakkının ihlâl edildiği iddialarına itibar etmeyen Alt Mahkeme hata etmiş değildir.

Bu görüşümüzün sonucunda 10,11, ve 12. istinaf sebeplerini reddederiz.

Alt Mahkemenin Davalıların kanunsuz fiil ve ihmalkarlıkları olm-adığı, Adil Yargılama Hakkının ihlâl edilmediği bulgularında hata olmadığından, doğal olarak Davacıların tazminat taleplerinin reddi gerekmektedir.

Mevcut hukuki gerçekliğin sonucu olarak, (c) paragrafı altındaki istinaf sebeplerini incelememize gerek k-almamıştır.

NETİCE:

Tüm yukarıdakier ışığında istinaf reddedilir.

İstinaf masrafları, Davacılar tarafından ödenecektir.


Ahmet Kalkan Bertan Özerdağ Peri Hakkı
Yargıç Yargıç Yargıç



4 Ocak, 2-019












27






Full & Egal Universal Law Academy