Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 24/2012 Dava No 13/2014 Karar Tarihi 30.04.2014
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 24/2012 Dava No 13/2014 Karar Tarihi 30.04.2014
Numara: 24/2012
Dava No: 13/2014
Taraflar: Dekodizayn İnşaat ve Dış Ticaret Mobilya Endüstrisi Ltd. Şti. ile Saffet Başpınarlı arasında
Konu: Ek şahadet - Sorunun adaletli bir şekilde çözülmesive gerçek adaletin sağlanması için çift taraflı istida ile İstinaf Mahkemesi huzurunda ek şahadet olarak 5 adet belge ibraz edilmesi için izin verilmesi talebi - İstinaf Mahkemesinde yeni şahadet sunulmasına izin verilmesi
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 30.04.2014

-D. 13/2014 Yargıtay/Hukuk 24/2012
(Girne Dava No: 1498/2008)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Narin F. Şefik, Hüseyin Besimoğlu, Mehmet Türker.
İstinaf eden: Dekodizayn İnşaat ve Dış Ticare-t Mobilya
Endüstri Ltd. Şti. Girne
(Davacı)
ile -
Aleyhine istinaf edilen: Saffet Başpınarlı, Girne
(Davalı)


A r a s ı n d a.


İstin-af eden namına: Avukat Akan Gürkan ve Avukat Ayşe Gürkan
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Derviş Akter adına Avukat Buğra Akter.


Girne Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Talat Usar'ın 1498/2008 sayılı davada 16.1.2012 tarihinde verdiği karara karşı, Da-vacı tarafından yapılan istinaftır.


----------


K A R A R


Narin F. Şefik: Bidayet Mahkemesi tarafından, 16.1.2012 tarihinde, Davacının davasını ret ve iptal eden hükümden dosyalanan huzurumuzdaki i-şbu istinafta, istinafın dosyalanmasından 8 ay kadar sonra, 30 Ekim 2012 tarihinde çift taraflı bir istida dosyalanmış ve bu çift taraflı istida altında, Aleyhine İstinaf Edilen/Müstedi/Davalı, Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü Emir 48 nizam 2, Emir 35 nizam -8 altında, İstinaf Mahkemesi huzurunda ek şahadet olarak 5 adet belgenin ibraz edilmesine izin verilmesini talep etmiştir.

İstidaya ilişik yemin varakasında, Davalı/Aleyhine İstinaf Edilen/Müstedi, kısa bir süre önce İstinaf Eden/Davacı/ Müstedaaleyh şir-ketin tasfiye edilmiş ve tasfiye işlemlerinin tamamlanmış olduğu yönünde bilgi aldığını, bu bilgiyi alır almaz Avukatına bildirdiğini, Avukatının yaptığı araştırma neticesinde, Davacı/İstinaf Eden/Müstedeaaleyh Dekodizayn İnşaat ve Dış Ticaret Mobilya Endü-stri Ltd. Şirketinin ortaklar kurulunun, 18 Mart 2008 tarihinde şirketin tasfiyesine ilişkin karar aldığını, bu kararın 27.3.2008 tarihinde tescil edildiğini ve tasfiye memuru olarak Lütfi Serdar Çakıroğlu'nun atandığını, bu hususların 1.4.2008 tarihinde T-ürkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlandığını, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde şirketin tasfiyesine ilişkin 1.4.2008 tarihinde birinci ilan, 8.4.2008 tarihinde ikinci ilan ve 15.4.2008 tarihinde üçüncü ilanın yayınlandığını, Türkiye Ticaret Sicili Ga-zetesinin 21.4.2010 tarih ve 7548 sayılı yayınında ise, şirketin kapandığı ve şirket kaydının silindiğinin ilan edildiğini, bu durumda adı geçen şirket için, ortaklarının kararı ile "kanuni tasfiye süresini tamamlamış olduğundan ve şirketin herhangi bir bo-rcu-alacağı olmadığından şirket tasfiyesinin kapatılmasına, tasfiye memurunun ibrasına ve şirketin ticaret sicil kaydının silinmesine" yönelik karar alınması neticesinde, şirketin tüzel kişiliğinin sonlandırıldığını öğrendiğini; Bidayet Mahkemesi huzurunda-ki davada, müdafaa takririnde, Davacı şirketin tüzel kişiliği haiz olma iddiası ile ilgili bilgisizlik ifade edilmiş olmasına rağmen, Davacının davanın dinlenmesi esnasında, şirketin tüzel kişiliğini ispatlayıcı herhangi bir belge sunmadığını; kısa süre ön-ce duydukları neticesinde araştırmak zorunda kaldığı bu bilgilere çok zor ulaştığını; Alt Mahkemede davanın görüldüğü esnada, makul bir gayret neticesinde bu bilgileri temin edip Alt Mahkemeye ibraz etmesinin mümkün olmadığını; kısa bir zaman önce bilgisin-e gelen bu hususların Yüksek Mahkeme huzuruna şahadet olarak ibraz edilmesine izin verilmesini, taraflar arasında mevcut sorunun adaletli bir şekilde çözülmesi ve gerçek adaletin sağlanması bakımından istida gereğince emir verilmesinin uygun ve adil olacağ-ını; verilmek istenen şahadetin, sadece İstinaf Eden/Davacı/Müstedaaleyhin tüzel kişiliği haiz olup olmadığına ilişkin bir husus olduğunu ifade etmiştir.

İstinaf Eden/Davacı/Müstedaaleyh, Müstedinin istidasına itiraz dosyalamıştır. İtiraza ekli yemi-n varakasını, Lütfi Serdar Çakıroğlu yapmış ve Müstedinin kabul etmediği tüm iddialarını tümü ile ret ve inkar etmiştir. Lütfi Serdar Çakıroğlu, yemin varakasında, Müstedi tarafından istidasında sıralanan belgelerin Bidayet Mahkemesi tarafından dava dinle-nip karara bağlanmadan önceki tarihlere dayanan ilan ve sicil sayfaları olduğunu, makul bir gayret sonucu sicil araştırması yaparak bunların bulunabileceğini, Müstedinin Alt Mahkemede eksik bıraktığı şahadetini bu istida ile tamamlama gayreti içerisinde ol-duğunu, ek şahadet verilmesi ile ilgili kurallar neticesinde böyle bir şahadeti sunamayacağını belirttikten sonra, İstinaf Eden/Müstedaaleyh/Davacı şirketin tasfiye işlemlerinin tamamlandığı ile ilgili iddiaları reddederek, İstinaf Eden/Davacı/Müstedaaleyh-in ilgili dönemlerde sehven yapılan bir hata ile tasfiyenin kapatılması yönünde karar aldığını, ancak şirketin devam eden davalarının mevcut olduğunun ortaya çıkması üzerine, bir ihya kararı için başvuru yaptığını ve/veya ihya kararı alındığını, aldığı müş-avereye göre hukuken tüzel kişiliğin sonlandırılması için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerektiğini, halen devam eden dava varken veya şirketin alacakları henüz tahsil edilmemişken, tasfiye işlemlerinin sehven sonlandırılmasının, şirketin Dava-cı olması sıfatını elinden alamadığını ve tüzel kişiliğini ortadan kaldırmadığını, sunulması istenen Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi sayfasının, Aleyhine İstinaf Edilen Davalı/Müstedi tarafından sunulmasının şahadet kurallarına aykırı olduğunu, uygun ve ad-il olmadığını, bu belgelerin tek başına Müstedaaleyh şirketin tüzel kişiliğini haiz olup olmadığını belirleyici nitelikte şahadet olamayacağını ifade ederek, istidanın ret ve iptal edilmesini talep etmiştir.

Bilahare, 4.1.2013 tarihinde, Müstedi, ma-hkeme izni ile ek yemin varakası dosyalamış, 10.1.2013 tarihinde ise yine izin ile Lütfi Serdar Çakıroğlu ek yemin varakası dosyalamıştır.

Müstedi tarafından dosyalanan ek yemin varakasında, Müstedi, Lütfi Serdar Çakıroğlu'nun dava ile ilgili tüm zamanl-arda şirketin yetkilisi olduğunu; adı geçen kişinin şirketin statüsü ile ilgili doğrudan bilgi sahibi olduğunu; Bidayet Mahkemesi huzurundaki davanın 27.6.2008 tarihinde ikame edilmiş olduğunu, halbuki bu tarihten 3 ay önce, 18.3.2008 tarihinde, şirketin o-rtakları tarafından şirketin tasfiyesine karar verildiğini ve bu kararın 27.3.2008 tarihinde tescil edildiğini, tasfiye memuru olarak da Lütfi Serdar Çakıroğlu'nun atandığını, bu hususların 1.4.2008 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlandığı-nı ve Bidayet Mahkemesi huzurundaki davanın duruşması başlamadan çok önce, 21.4.2010 tarihinde, şirketin tasfiyesinin kapatılması, tasfiye memuru olan Lütfi Serdar Çakıroğlu'nun ibrası ve şirketin ticaret kaydının silinmesi yönünde karar olmasına ve bu ka-rarlardan Lütfi Serdar Çakıroğlu'nun haberi olmasına rağmen, Çakıroğlu'nun tüm bu hususları Bidayet Mahkemesinden bilerek kötü niyetle gizlediğini belirtmiştir.

Yine Müstedi, davada Emare No. 1 olarak sunulan 21.1.2009 tarihli vekaletnamede de şirketin t-asfiyesinin gizlendiğini, Lütfi Serdar Çakıroğlu'nun iyi niyetinden bahsedilemeyeceğini ileri sürmüştür. Müstedi, 21.4.2010 tarihinde şirket kaydının silinmesinden sonra, şirket tüzel kişliğinin son bulduğunu, bir an için iyi niyetle bir hata yapıldığı ka-bul edilse dahi, Mahkemeden bir canlandırma kararı alınmadan, yeniden şirket sicil kaydı yapılmadan, şirketin tüzel kişiliği haiz olamayacağını, şirket canlansa ve kaydı yapılsa dahi İstinaf Eden/Davacı/Müstedaaleyh şirketin sıfat ve isminin Tasfiye Halind-e Dekodizayn İnşaat ve Dış Ticaret Mobilya Endüstri Ltd. Şirket olacağını, bugüne kadar yapılan tüm işlemlerin yetkisiz ve usulsüz olduğunu ifade etmiştir.

Davacı/İstinaf Eden/Müstedaaleyh tarafından dosyalanan ek yemin varakasında ise, Lütfi Serdar- Çakıroğlu, yalan beyanda bulunduğu veya şirket tasfiyesinin kapatılması hususunda kendisinin veya diğer şirket ortaklarının kötü niyetli oldukları iddialarını reddetmiş ve sehven bir hata yapıldığını, her halükarda şirketin tekrardan ihya edildiğini ifade- etmiştir.

Müstedi/Aleyhine İstinaf Edilen/Davalının ek şahadet dinlenmesini talep ettiği istidası dinlenmiştir. Müstedi/Aleyhine İstinaf Edilen/Davalı, istida maksatları için şahadet vermiştir. İtiraz maksatları için ise, Davacı/İstinaf Eden/Müstedaaley-h şirket namına, Lütfi Serdar Çakıroğlu şahadet vermiştir.

İstidanın dinlenmesi esnasında, şahadet olarak ibraz edilmek istenen Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi 14.6.2005 sayısı sayfa 8 Emare No.1A, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi 1.4.2008 sayı sayfa- 477 Emare No.1B, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi 1.4.2008 sayı 7032 sayfa 93 Emare No.1C, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi 8.4.2008 sayı 7037 sayfa 93 Emare No.1D, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi 15.4.2008 sayı 7042 sayfa 93 Emare No.1E, Türkiye Ticaret Si-cili Gazetesi 21.4.2010 sayı 7548 sayfa 8 Emare No.1F ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi 14.2.2013 sayı 8258 sayfa 16 Emare No.1G olarak kaydedildi. Ayrıca TC Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi Esas No.2012/628 Karar No.2012/711 gerekçeli kararı da Emare N-o.2, 01638 sayılı 21.1.2009 tarihli Dekodizayn İnşaat ve Dış Ticaret Mobilya Endüstri Ltd. Şirketi adına Şirket Müdürü Emine Siben Çakıroğlu'nun Gencehan Tunay, Lütfi Serdar Çakıroğlu, Enver Bahçeciler ve Azmi Karamahmutoğlu'nu vekil tayin eden vekaletname-nin sureti Emare No.3 olarak kaydedildi.

Huzurumuzda şahadet veren Lütfi Serdar Çakıroğlu, kendisine Avukatı tarafından yöneltilen bir soru üzerine, Dekodizayn Ltd. Şirketinin tasfiye memuru olduğunu kabul etmiştir. Lütfi Serdar Çakıroğlu şahadetinde-, kendisinin hazır olduğu kararlarda, şirketin tasfiyesine 2008'de karar verildiğini, yine kendisinin hazır olduğu bir toplantıda, tasfiye memuru olarak atandığını kabul etmiştir. Şirketin tasfiyesine karar verildikten ve kendisi tasfiye idare memuru olara-k atandıktan ve 24.10.2011 tarihinde şirket kapatıldıktan sonra, Bidayet Mahkemesi huzurunda, halen şirketin temsilcisi diyerek şahadet vermesini de sehven bir hata olarak nitelendirmiştir.

Kronolojik olarak olayları sıraladığımız zaman, Bidayet Ma-hkemesi huzurundaki davanın 27.6.2008 tarihinde ikame edildiğini, dava konusu çeklerin 30.9.2007 tarihli oldukları görülür. Bidayet Mahkemesi huzurunda 24.10.2011 tarihinde Lütfi Serdar Çakıroğlu'nun şahadet verdiği ve Mavi 31'de şirket ile bağlantısı ken-disine sorulduğunda "şirkette vekil temsilciyim, şirket eski eşime aittir. Daha önce yine benim kurmuş olduğum şirket, vekil olmamın sebebi de şu, ben Bağkur'dan SSK'dan emekli olacağım için eşimin adına yaptım ancak şirketin tüm işlemleri benim tarafımdan- takip edilir bunca zamandır," dediği görülür.

Şahadet olarak sunulmak istenen hususları içeren, ibraz edilmiş Türkiye Ticaret Sicili gazetelerine bakıldığında, 18.3.2008 tarihinde Davacı/İstinaf Eden şirketin ortaklar kurulunun tasfiye kararı aldık-ları, 27.3.2008 tarihinde bu kararın tescil edildiği ve Lütfi Serdar Çakıroğlu'nun tasfiye memuru olarak atandığı, bu hususun 1.4.2008 tarihinde yayınlandığı, 21.4.2010 tarihinde ise şirket kaydının silindiği görülmektedir. Lütfi Serdar Çakıroğlu'nun Biday-et Mahkemesi huzurunda Emare No.1 olarak sunduğu bu istidada, Emare No.3 olarak verdiği vekaletname 21.1.2009 tarihlidir ve vekaletname Dekodizayn İnşaat ve Dış Ticaret Mobilya Endüstri Ltd. Şirketi tarafından verilmiş ve bu vekaletname ile Gencehan Tunay,- Lütfi Serdar Çakıroğlu, Enver Bahçeciler ve Azmi Karamahmutoğlu vekil tayin edilmiştir. Bu vekaletname üzerinde şirketin tasfiye halinde olduğu ifade edilmiş değildir.

İstidanın dinlenmesi aşamasında ibraz edilen Emare No.2 belge ise, ilgili şirket-le alakalı olarak 26.12.2012 tarihinde bir "ihya" kararı verildiğini göstermektedir. Emare No.2 olarak sunulan evrakta "şirketin ....... Kadıköy Birinci Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan bir dava varken tasfiye işlemlerinin sonlandırılarak sicild-en silinmesine karar verildiğini, tasfiye işlemlerinin usulsüz olduğunu, şirketin ihyasına karar verilmesini talep etmiş, Davalı Lütfi Serdar Çakıroğlu ise, duruşma sırasında, tasfiye işlemleri sırasında dava dosyasından haberdar olduklarını, ancak muhaseb-ecilerinin kendilerine davanın devam edeceğini, tasfiyeyi kapatmaları gerektiğini söylediği için tasfiye işlemini sonlandırdıklarını" sözleri yer almakta ve 26.12.2012 tarihinde şirketin ihya edilmesine karar verildiği görülmektedir. Bu kararın temyiz edil-meyerek, 31.1.2013 tarihi itibarı ile Türkiye Cumhuriyeti'nde kesinleştiği de evrağın arkasında ifade edilmiştir.

Bu kronolojik detaya bakıldığı zaman, davanın ikame edildiği tarihte yani 27.6.2008 tarihinde şirket ile ilgili tasfiye kararı alınmış b-ulunduğu, şirkete tasfiye memuru atandığı ve bu hususların yayınlanmış olmasına rağmen, bu hususların davanın unvanında belirtilmediği, talep takririnde de bu hususlara Davacı/Müstedaaleyh/İstinaf Eden tarafından yer verilmediği görülmektedir.

Davacı/İs-tinaf Eden/Müstedaaleyh şirketin yetkilisi olarak Lütfi Serdar Çakıroğlu Bidayet Mahkemesi huzurunda, 24.10.2011 tarihinde şahadet verdiğinde ise, şirketin 21.4.2010 tarihinde kaydının silinmiş olduğu ve 24.10.2011 tarihinde böyle bir şirketin var olmadığı- anlaşılmaktadır.

Bu aşamada, bu hususların Davacı/İstinaf Eden/ Müstedaa-leyhin davasına ne şekilde etki edeceği konusunda görüş belirtmek gerekmemektedir. TC Mahkemesinde verilen "ihya" kararı ile, ilgili şirketin tasfiye kararının ortadan kaldırıl-dığı ve şirketin yeniden canlandırıldığı ifade edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına istinaden alınan bu kararın hukuken ne getirdiği ispat edilmiş değildir. "ihya" kararı TC mevzuatı altında alınan bir karardır ve etkisinin ne olduğu, ancak TC huk-ukunun bu konuda ne olduğu yönünde ibraz edilecek şahadet ile ispat edilebilir. Her halükarda, TC Mahkemesinde alınan bir kararın da KKTC'de kabul edilmesi, ancak karar tanındıktan sonra olabilir. Tasfiye ile ilgili bir kararın KKTC Mahkemelerinde tanınmas-ının mümkün olup olmadığı bu aşamada tartışılmış değildir.

İhya edilen şirketin hangi tarihten itibaren ihya edildiği, şirketin ihyasının geriye dönük olarak 24.10.2011 tarihinde, yani davanın Alt Mahkemede dinlenmesi safhasında var olup olmadığı, da-va ikamesindeki dava unvanında ve halen davanın mevcut unvanında şirketin tasfiye halinde olduğunun belirtilmemesinin davayı ne şekilde etkilediği hususları ile ilgili olarak, bu aşamada karar verilmesi gerekmemektedir. Bu aşamada karar verilmesi gereken h-usus, bu bilgileri içeren Emare No.1A'dan G'ye kadar sayılandırılıp kaydedilen evrakların, İstinaf Mahkemesinin huzuruna, istinaf dinlenmeden önce getirilip yeni şahadet olarak sunulmasına izin verilip verilmeyeceğidir.

Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğ-ü Emir 35, nizam 8 altında, İstinaf Mahkemesine ek şahadet sunulmasına emir verebilir. Emir 35 nizam 8 aynen şöyledir:

-"8. The Court of Appeal shall have all the powers
and duties as to amendment and otherwise of the
Trial Court, together with full discretionary
power to receive further evidence upon questions
of fact, such evidence to be either by oral
examination- in Court, by affidavit, or by
deposition taken before an examiner or commissioner.
Such further evidence may be given without special
leave upon interlocutory applications, or in any
case as to matters which have occurred after the
date of the d-ecision from which the appeal is brought.
Upon appeals from a judgment after trial or hearing
of any cause or matter upon the merits, such further
evidence (save as to matters subsequent as aforesaid)
shall be admitted on special grounds only, a-nd not
without special leave of the Court. The Court of
Appeal shall have power to draw inferences of fact
and to give any judgment and make any order which
ought to have been made, and to make such further
or other order as- the case may require. The powers
aforesaid may be exercised by the said Court
notwithstanding that the notice of appeal may be
that a part only of the decision may be reversed
or varied, and such powers may also be exercised
- in favour of all or any of the respondents or
parties, although such respondents or parties may
not have appealed from or complained of the decision.
The Court of Appeal shall have power to make such
order as to the whole or -any part of the costs of
the appeal as may be just."


- "8. İstinaf Mahkemesi, değişiklik yapma hususunda
ve diğer konularda İlk Mahkemenin haiz olduğu tüm
yetki ve gö-revleri haizdir ve onlarla ilgili olarak
ek şahadet kabul etmekte tam takdir yetkisine
sahiptir. Sözkonusu şahadet mahkemede sözlü olarak
sorgulama suretiyle veya yemin takriri veya istinabe
yolu ile verilir. Sözkonusu ek şahadet, a-ra
dilekçelerin verilmesi üzerine veya istinaf
edilen kararın verilmesinden sonra meydana
gelen meselelerle ilgili olduğunda, özel izin
alınmadan verilebilir. Herhangi bir sebep veya
meselede duruşma veya yargılama yapıldıktan -sonra
ve sebep veya meselenin hakettiği değere göre
verilen bir hükmün istinaf edildiği hallerde,
sözkonusu ek şahadet, (yukarıda sözü edildiği
gibi karar sonrası meydana gelen meselelerle
ilgili olanlar hariç) yalnız özel ned-enlere
istinaden ve ilgili mahkemenin özel izni ile
kabul edilir.

İstinaf Mahkemesi, esasa ilişkin istidlaller
yapmaya ve verilmesi gereken herhangi bir hükmü
veya herhangi bir emri vermeye ve meselenin
gerektirdiği e-k veya diğer emirleri vermeye
yetkilidir. Yukarıda sözü edilen yetkiler,
istinaf ihbarnamesinin kararın yalnız bir kısmının
bozulmasına ve değiştirilmesine ilişkin olmasına
bakılmaksızın, İstinaf Mahkemesince kullanılabilir.
B-u gibi yetkiler ayrıca, kararı istinaf etmeyen
veya karara karşı itirazda bulunmayan, tüm
davalılar veya taraflar veya bunlardan herhangi
biri yararına da kullanılabilir, İstinaf Mahkemesi,
istinaf masraflarının tümü veya herhangi bi-r
kısmı ile ilgili olarak adil sayılacak bir emri
verme yetkisine sahiptir."


Emir 35, nizam 8 altında yeni şahadet kabul edilmesi için uygulanan kriterler birçok içtihat kararında yer alır. Yargıtay/Hukuk 19/77'de:

"İstinaf Mahkemesini-n Alt Mahkemeye ibraz edilmeyen bir şahadeti hangi ahval tahtında veya hangi
koşullara tabi olarak kabul edebileceği Pourikkou v. Feizi (1962) C.L.R. 283 at 288 davasında verilen hükümde belirtilmiştir. Bu hükme göre bu gibi bir şahadetin kabul edilebilm-esi için tatmin edilmiş olması gereken koşullardan birincisi, en önemlisi sözü edilen şahadetin makul bir gayret neticesi temin edilip Alt Mahkemeye ibraz edilmesinin mümkün olmadığıdır."

Yine sayfa 3'de:

"Sırası gelmişken şunu da söylemek yerinde -olur ki bu birinci koşul tatmin olmuş olsa idi dahi bu gibi şahadetin kabul edilebilmesi için aşağıdaki 2 ek koşulun da tatmin olması gerekirdi:

(i) İbraz edilmek istenen şahadetin davanın
neticesini önemli derecede etkileyebilecek
nite-likte olduğunun muhtemel olması;
(ii) Bu şahadetin muhtemelen inanılır bir
şahadet olması.

Yukarıda belirtilen iki koşuldan birinin tatmin olması için bu gibi şahadetin davada teati edilen takrirler ışığında ibraz edilebilir bir şaha-det olması gereklidir." ifade edilmektedir.

Bu kural Yargıtay/Hukuk 30,31,32/88 (D. 21/88)'de de aynen uygulanmıştır.

Ladd v. Marshall 1954 3 ALL ER 745 davasında, sayfa 748'de, Lord Denning ilgili prensipleri şu şekilde sıralamıştır:

-"To justify the reception of fresh evidence or a
new trial, three conditions must be fulfilled:
first, it must be shown that the evidence could
not have been obtained with reasonable diligence
for use at the trial; secondly, the evidence must
be suc-h that, if given, it would probably have
an important influence on the result of the case,
though it need not be decisive; thirdly, the
evidence must be such as is presumably to be
believed, or in other words, it must be
apparently credible, thou-gh it need not be
incontrovertible-."

(Yeni şahadetin kabul edilmesi veya yeniden davanın
dinlenmesini haklı kılmak için 3 şartın yerine
getirilmesi gerekir: İlk olarak şahadetin makul
gayret ile davanın duruşmasında kullanılmak üzere
temin edilemediği; ikinci o-larak, şahadet
verildiği takdirde davanın sonucunu muhakkak
etkilemese de büyük bir ihtimalle neticesine
kuvvetli bir etkisi olacağı; sunulacak şahadet
tartışılmaz olmasa da büyük ihtimalle inanılır
veya ilk nazarda güven-ilebilecek şahadet olması
gerekir.)
Aynı prensipler Güney Kıbrıs'ta da uygulanmaktadır (Moumdjis v Michaleidou (1974) 12 JSC 1210).

Bu prensipleri huzurumuzdaki dava için uyguladığımız zaman, ilk önce Müstedi/Aleyhine İstinaf Edilen/Davalının, dav-anın dinlendiği aşamada, şu anda İstinaf Mahkemesi tarafından kabul edilmesini talep ettiği yeni şahadete, makul gayretle erişmesinin imkan dahilinde olup olmadığına karar verilmesi gerekir.

Müstedinin İstinaf Mahkemesi huzuruna getirmek istediği şahadet-, Davacı/İstinaf Eden şirket ile ilgili davanın ikame tarihi olan 27.6.2008 tarihinden önce, 18.3.2008 tarihinde ortaklar kurulu tarafından tasfiye kararı alındığı, 27.3.2008 tarihinde tescil edilmiş bir tasfiye kararı olduğu ve 1 Nisan 2008 tarihinde bu k-ararın yayınlandığı yönündedir. Şirket tasfiye halinde olmasına rağmen Davacı/İstinaf Eden/Müstedaaleyh bu hususu dava başlığında belirtmemiş ve davanın içeriğinde de bahsetmemiştir. Davanın dinlenmeye başlandığı ve Lütfi Serdar Çakıroğlu'nun şahadet verdi-ği tarih olan 24.10.2011 tarihinden önce, 21.4.2010 tarihinde Davacı şirketin kaydının silinmiş olmasına rağmen, şahadetinde bu konuya değinmemiştir.

Müstedi, davanın ikamesi için (27.6.2008) verilen Avukat Tutma Varakasının yanıltıcı, yine istinafın- dosyalanmasında (24.2.2012) kullanılan Avukat Tutma Varakasının da, yanlış, dava dosyasında emare olarak ibraz edilen Emare No.1 21.1.2009 tarihli vekaletnamenin de sahte olduğunu iddia etmektedir. Davanın ikamesinde kullanılan Avukat Tutma Varakasında, -şirketin tasfiye halinde olduğu belirtilmemiş, Avukat Tutma Varakasının şirketin ismi ve kaşesine ek olarak, Lütfi Serdar Çakıroğlu'nun paraf ve imzasını içerdiği görülmektedir. İstinafın dosyalanmasında kullanılan Avukat Tutma Varakasında, yine şirketin m-ühürü yer almasına rağmen, Davacının ismi Serdar Çakıroğlu olarak belirtilmiştir.

Müstedi, istida maksatları için verdiği şahadetinde, geçen yılın Eylül ayı sonu Ekim ayı başında, bir sohbet esnasında, kendisine, Davacı/İstinaf Eden şirketin kaydının si-lindiğinin ve tasfiyede olduğunun söylendiğini, bunun üzerine Ankara'da avukat tutarak araştırma yaptığını ve Ankara'da mevcut durumu öğrenip, Mahkemeye ibraz etmek istediği yeni şahadeti temin ettiğini söylemiştir.

Müstedaaleyh/İstinaf Eden, bu bilgiler-in açık olduğunu ve makul bir gayretle, davanın dinlenmesi esnasında, bu bilgilere ulaşılabileceğini ileri sürmüştür. Müstedaaleyh/İstinaf Eden, Müstedi/Aleyhine İstinaf Edilenin makul gayret gösterse, bu bilgilere ulaşabileceğini, bu nedenle ek şahadete -izin verilmesi için gerekli kriterlerin tatmin olmadığını ileri sürmüştür.

Davacı, gerek dava celpnamesi, buna ekli Avukat Tutma Varakası, gerekse Alt Mahkeme huzurunda verdiği şahadeti esnasında, şirket ile ilgili tasfiye kararı alındığını veya şirketin- sicilden silindiğini belirtmiş değildir. Bu durumda, makul gayret ile Davalının bu bilgilere ulaşabileceğini kabul etmek mümkün değildir. Davacı Avukatı müvekkilinin bu hususları kendisine dahi söylemediğini ifade etmiştir.

House v. Haughton Brothe-rs (Worcester) Ltd. 1967 1 WLR 148'de rapor edilen davada, tanığın bilgisinde olan ancak avukata veya tarafa bildirilmeyen hususların, alt mahkeme huzurunda kullanılmak üzere mevcut olduğunun kabul edilemeyeceği, çünkü bu hususların tanıkları çağıranlar ta-rafından bilinmediği, bu durumda makul gayretle bulunamayacağı kabul edilmiştir.
Kararın 153'üncü sayfasında şu sözler yer almıştır:

"The Court has, of course, been referred once
again to Ladd v. Marshall, a decision of this
court in 1954, where, lay-ing down the relevant
principles so far only as was requisite for the
purposes of that case, Denning L.J. said: "It
is very rare that application is made to this
court for a new trial on the ground that a
witness has told a lie." This case is not
prec-isely the same as that. This is a case of
suppressio veri which may or may not in the
cirsumstances have amounted to a suggestio falsi,
but it is not shown that a lie was told by either
of the witnesses at the trial; for the sake of
their- employment they were discreet.
"The principles to be applied are the same as
those always applied when fresh evidence is sought
to be introduced. In order to justify the reception
of fresh evidence or a new trial, three conditions
- must be fulfilled: first, it must be shown that
the evidence could not have been obtained with
reasonable diligence for use at the trial."

That is very often in my own experience paraphrased
by saying it must be shown that the witness w-as not
available at the trial. I venture to think that had
the mind of Denning L.J. been then specifically
directed to the point, he might well have added by
way of amplification what I myself deliberately now
add: that the evidence or witness may not h-ave been
available or the evidence "could not have been
obtained with reasonable diligence for use at the
trial" where the situation is that although a
witness is called at the trial and physically
present in the witness-box, and although he gave
evid-ence about some matters relevant in that trial,
he had not told the solicitors, or party who caused
him to be called as a witness, what he was able
to say about some issue in the trial: then his
evidence upon that issue "could not have been
obtained wit-h reasonable diligence," if it can
be assumed that the solicitors are not shown to
have been careless or neglectful or dilatory in
the manner in which they interviewed him to see
what evidence could be given by him at the trial.
Equally in this case, on -the point as to whether
he or his evidence was available, for myself I
say that in so far as the evidence which he could
have given was not known to those who caused him
to be called as a witness, then quoad such evidence,
neither he nor that evidence w-as available."


(Mahkeme yine Ladd v. Marshall davasında mahkemenin
1954 yılında verdiği karara yönlendirilmiştir. O
dava için gerekli prensibi ortaya koyarken Lord
Denning mahkemeye bir tanığın yalan söylemesi
nedeniyle davan-ın yeniden dinlenmesi için müracaat
yapılmasının çok ender olduğunu ifade etmişti. Bu dava
öyle değildir. Bu davada bazı veriler bastırılmıştır.
Bu bazı veriler ile ilgili yalan söylemekle aynı
değildir. Ancak bu davada tanıklar-ın yalan söylediği
gösterilmiş değildir, tanıklar işleri nedeniyle sessiz
kalmayı tercih etmişlerdir.

Yeni şahadet sunulması istenildiği zaman uygulanacak
kurallar aynen geçerlidir. Yeni şahadet sunulmasına
veya yenide-n davanın görülmesine izin verilmesi için
3 şartın tatmin edilmesi gerekir. İlk olarak,
şahadetin, davanın dinlenmesi esnasında kullanılmak üzere
makul gayret ile temin edilemeyeceğinin gösterilmesi
gerekir. Bu şart esasen o dava-da tanığın mahkemede hazır
edilemediği anlamında kabul görmektedir. Bu olaydaki
durum Lord Denning'in dikkatine getirilmiş olsaydı,
kararına, benim şimdi ekleyeceğim açılımları, yani bir
tanığın mahkeme huzurunda fiziken bulunduğ-u ve konu
ile ilgili şahadet verdiği zamanlarda dahi avukatlara
veya kendini celbeden tarafa davadaki olay ile ilgili
söyleyebileceği herşeyi söylemediği takdirde, avukatların
tanık ile görüştükleri zaman ihmalkar veya dikkatsiz -
oldukları söylenemediği zaman, ilgili tanığın vermediği
şahadetin makul gayretle temin edilebilen şahadet
kapsamında olmadığı kabul edilmelidir diye eklerdi.
Aynı doğrultuda, bu davada, şahadetin, davanın dinlenmesi
aşaması-nda şimdi sunmak isteyen tarafın elinde olup
olmadığı noktasında, tanığın vermediği şahadet kendisini
tanık olarak çağıranlar tarafından bilinmediğinden, o
şahadet ile ilgili tanığın veya o konudaki şahadetin
elde edilebilir, mevcu-t şahadet olarak kabul edilmesi
mümkün değildir.)


Lütfi Serdar Çakıroğlu, şahadetinde, şirketin tasfiye edildiği ve şirketin kayıttan silindiğini söylemedikten sonra ve şirketin faaliyette olduğu doğrultusunda şahadet verdikten ve Emare No.1 olara-k da bu hususların yer almadığı bir vekaletname ibraz ettikten sonra, karşı tarafın makul bir gayret ile şirketin tasfiye halinde olduğunu tespit edilebileceği iddiasına itibar etmek mümkün değildir.

Bu şartlarda, yeni şahadet sunulması ile ilgili krite-rlerden birincisinin bu olgularda tatmin olduğu kabul edilir.

İkinci kriter, sunulmak istenen şahadetin, davanın neticesine kuvvetli ihtimalle etkisi olması gerektiğidir. Davacı şirketin, duruşmanın devam ettiği, kararın verildiği ve istinafın dosyalandı-ğı tarihlerde kayıttan silinmiş olması, davanın neticesini etkileyecek olgulardır. Bu tartışmasızdır. Şirketin tasfiye halinde olması da, davanın unvanında hata olduğunu göstermektedir. TC'de tasfiye kararı olması, bu kararın 22/88 sayılı Yasa altında tanı-nmasının mümkün olup olmadığı veya KKTC mevzuatı altında ayrı işlem yapılıp yapılmaması gerektiği sorunlarını da beraberinde getirmektedir.

Emare No.2 olarak ibraz edilen TC Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin Esas No.2012/628, Karar No 2012/(711) -kararı ile 26.12.2012 tarihinde "Ankara Ticaret Sicil Memurluğunun 277-Akyurt Ticaret Sicil No.sunda kayıtlı Tasfiye Halinde
Dekodizayn İnşaat ve Dış Ticaret Mobilya Endüstri Ltd. Şirketinin ihyasına" karar verildiği ve bu karar neticesinde, tasfiye kararı-nın iptal edilerek, şirketin tekrar "tasfiye halinde" durumuna döndüğü ileri sürülmüştür.

İhya kararı, TC Mahkemelerinde verilmiş bir karardır. Davacı/İstinaf Eden şirket, TC'de kayıtlı bir şirketti ve halen de tasfiye halinde olduğu ileri sürülmektedir-. KKTC'de, Davacı şirketin yurt dışı şirketi olarak kaydı bulunmamaktadır. Bu koşullarda, Davacı/İstinaf Eden şirketin davasının KKTC Mahkemelerinde devam edip edemeyeceği veya ne şekilde ve koşullarda devam edebileceği ile ilgili karmaşık hukuki sorunlar -olduğu görülmektedir. Davanın ikamesi veya unvanı ile ilgili bu denli önemli sorunların, ayrıca Lütfi Serdar Çakıroğlu'nun şahadet verdiği, Bidayet Mahkemesinin kararının okunduğu ve istinaf dosyalandığı tarihlerde şirketin kaydının silinmiş olduğu gerçekl-erinin davanın neticesini etkiler mahiyette olduğu açıktır. Bu durumda, ikinci kriterin de tatmin edilmiş olduğu kabul edilir.

Üçüncü kriter, sunulmak istenen şahadetin ilk etapta inanılır mahiyette olması gerektiği doğrultusundadır. Yargıtaya sunulmak i-stenilen şahadet evraklarda yer almaktadır. Bu kriterin de tatmin olduğu kabul edilmelidir.

Netice itibarıyla, Müstedi/Aleyhine İstinaf Edilen/Davalı, İstinaf Mahkemesine yeni şahadet sunma talebini içeren istidasında muvaffak olur ve;

i) 01.04.2008 ta-rihli 7032 sayılı Türkiye Ticaret Sicili
Gazetesi, Sayfa 477 (tasfiye işlemlerinin başlatılması
ve tasfiye memurunun ilanı)
ii) 01.04.2008 tarihli 7032 sayılı Türkiye Ticaret Sicili
Gazetesi, Sayfa 93 (Tasfiye 1. İlan)
iii) 08.04.2008 -tarihli 7037 sayılı Türkiye Ticaret Sicili
Gazetesi, Sayfa 93 (Tasfiye 2. İlan)
iv) 15.04.2008 tarihli 7042 sayılı Türkiye Ticaret Sicili
Gazetesi, Sayfa 93 (Tasfiye 3. İlan)
v) 21.04.2010 tarihli 7032 sayılı Türkiye Ticaret Si-cili
Gazetesi, Sayfa 7-8 (Tasfiye kapanışı ve Şirketin
Kaydının Silinmesi) Resmi Sicil Gazetesi İlanlarının
İstinaf Mahkemesi huzuruna ek şahadet olarak sunulmasına izin verilir.

Masraflar, Müstedi/Aleyhine İstinaf Edilen/Davalı le-hine verilir.


Narin F. Şefik Hüseyin Besimoğlu Mehmet Türker
Yargıç Yargıç Yargıç


30 Nisan 2014













18






Full & Egal Universal Law Academy