Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 21/2015 Dava No 2/2019 Karar Tarihi 22.01.2019
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 21/2015 Dava No 2/2019 Karar Tarihi 22.01.2019
Numara: 21/2015
Dava No: 2/2019
Taraflar: Çağın Ltd. ile Kelebek Bayram arasında
Konu: Esasa ilişkin olgular - tarif üzerine satış sözleşmesi - numuneye göre satış sözleşmesi
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 22.01.2019

-D.2/2019


















Yargıtay/Hukuk No: 21/2015-
- (Girne Dava No:2521/2011)-
-
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA

Mahkeme Heyeti: Ahmet Kalkan,Gülden Çiftçioğlu, Beril Çağdal

İstinaf eden: Çağın Ltd., Girne
(Davalı)
ile
Aleyhine istinaf edilen: Kelebek Bayram, gerçek ve yasal
yetkili v-ekili Avukat Adnan Ulunay
vasıtasıyla, 16 Ankara Sokak No.3 -
Lefkoşa.
(Davacı)

A r a s ı n d a

İstinaf eden namına: Avukat Kadriye Barba-ros.
Aleyhine istinaf edilen namına : Avukat Ergin Ulunay.


Girne Kaza Mahkemesi Başkanı Bertan Özerdağ'ın 2521/2011 sayılı davada, 22.12.2014 tarihinde verdiği karara karşı, Davalı tarafından yapılan istinaftır.















----------------

-K A R A R


Ahmet Kalkan: Bu istinafta iki karar mevcuttur. Kararlar sırası ile okunacaktır:

Ahmet Kalkan : İstinaf Eden/Davalı, Girne Kaza Mahkemesinin 22.12.2014 tarihinde aleyhine verdiği 67,321.50TL meblağ,
4956 euro meblağ, bu miktarlar üzerinden hü-küm tarihinden itibaren yasal faiz ve 10,000TL dava masrafı şeklindeki hükme karşı bu istinafı dosyalamıştır.

Dava layihalarının özeti ve tarafların iddiaları, daha önce okuma fırsatı bulduğum Sayın Yargıç Gülden Çiftçioğlu'nun kararında belirtildiği gi-bidir.


OLGULAR:

Eşya satışından kaynaklanan alacak talebi içeren dava ve talep dışı niteliksiz ürün satışından kaynaklanan tazminat talebi içeren mukabil dava bakımından belirlenen olgular özetle şöyledir:

Türkiye Cumhuriyeti'nde mukim ve kendi ad-ına aydınlatma işleri ile iştigal eden bir gerçek kişi olan Davacı ile Acapulco Otel olarak bilinen turistik işletmenin sahibi, tüzel kişi niteliğindeki Davalı arasında, Davalının inşa edip işletmeye açacağı Pine Otel isimli 5 yıldızlı turistik tesisin ayd-ınlatma işlerinin Davacı tarafından imal ve ithal edilerek tesliminin yapılması konusunda 25.5.2011 tarihli yazılı bir sözleşme imzalandı.

25.5.2011 tarihli Sözleşmenin ekine, satış konusu aydınlatma ürünlerinin bir listesi eklendi.

Satış Sözleşmesin-e göre, satış bedeli 355,000TL olan aydınlatma ürünlerinin teslim tarihi 16.6.2011 olup, en geç 30.6.2011 tarihine kadar ürünlerin teslim işlemleri tamamlanacaktı.

Mezkûr Sözleşmeden sonra Davalı, 31,864.50TL ve 21,956 euro tutarında ilave aydınlatma ür-ünleri talep etti.

Davalı, Satış Sözleşmesindeki ürünlere karşılık 325,000TL ödemede bulundu. İlave sipariş edilen ürünler için yapılan ödemelerden sonra, halen ödenmemiş 61,864.50TL ve 4956 euro tutarında meblağ bulunmaktadır.

Ürün bedellerinin hari-cinde ithal edilen ürünlerin gümrük ve taşımacılık bedeli olarak 5,642.28TL Davacı tarafından ödenmiştir.

Davacı, Sözleşmede anlaşıldığı gibi, konu emtianın tümünün teslimini Davalının teslim adresine gerçekleştirmiştir.

Bu meselede mütebaki ürün bed-elinin ödenmediği ihtilaflı değildir. Davalı, Davacının standarta ve Sözleşmeye uygun olmayan ürünleri teslim ettiğini ve geri iade etmek için Davacıya talepte bulunduğunu iddia etmekte ve ürünlerin kabulünün gerçekleşmediğini ileri sürmektedir.

Şahade-ti ve olguları değerlendiren Alt Mahkeme, özetle: Davalının ürünlerin anlaşmaya uygun olarak gönderilmediğini, malzemelerinin farklı bir malzemeden üretildiğini ve boyalarının da kötü olduğunu iddia etmiş ve ileri sürmüş olmasına rağmen, Sözleşmede ve fatu-rada yer alan hangi ürünlerin nitelikleri haiz olmadığını ve bunların sayı ve miktarlarını açıkça belirlemediğine, bir sözleşmenin hangi şekilde ve nasıl ihlâl edildiğinin esasa ilişkin olgu olduğuna, Müdafaa Takririnin bu anlamda kusurlu ve esasa ilişkin -olgulardan yoksun olduğuna bulgu yaptıktan sonra, Davacının davasını ispatladığına bulgu yaparak, meselenin istinafa gidebileceği ihtimaline binaen konuyu incelemeye devam etmek suretiyle yapılan anlaşmanın numuneye göre satış sözleşmesi olduğuna, ne numun-elerin ne de gönderilen ürünlerin Mahkemeye sunulduğuna, Davalının ispat külfetini yerine getirmediğine, Davalı adına şahadet veren projeden sorumlu İç Mimar Ebru Olgun Çağıner'in şahadetinde avize ebatlarında sorun olmadığını, sadece bitirmede (finishing)- sorun olduğunu beyan ettiğine, Davalı Tanıklarının aynı konularda farklı şahadet sunduklarına, Davalı tarafın kabul etmediğini söylediği ürünleri açarak kullandığını, taraflar arasındaki Sözleşmede yer alan ürünlerin teslim ve ödemelerinin birer koşulu ol-duğuna, ancak Yasanın 13. maddesine göre koşul olarak kabul edilen veya addedilen bir maddenin daha sonra taahhüt olarak muameleye tabi tutulabileceğine, Sözleşmeye göre koşul olması gereken ürünlerin kalitesinin uygun olmadığı ile ilgili iddiada bulunulma-sına rağmen bu ürünleri kullanan Davalının ürünlerin Sözleşmeye uygun olmadığı iddiasından feragat ettiğine, Davalının Yasanın 41. ve 43. maddeleri gereğince mükellefiyetlerini yerine getirmediğine, Davalının reddettiği ürünleri reddettiğini ima ve işar et-mesinin yeterli olduğuna, Müdafaa Takririnde Ağustos 2011 ayı içerisinde bu ürünleri Davacının geri almasını talep ettiğini beyan etmediğine, Davacıya şahadetinde bu yönde iddiada bulunmadığına, geri iade talebinin ispatlanamadığına,42. madde gereğince kab-ulün gerçekleştiğine bulgu yaparak, Davacı lehine yukarıdaki gibi hüküm verdi.

İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davalının istinaf ihbarnamesinde 8 istinaf sebebi bulunmasına rağmen, istinaf sebeplerinin iki ana başlık altında incelenmesi mümkündür.


Muhterem Alt -Mahkeme, Müdafaa Takririnde satışa konu ürünlerin Sözleşmeye uygun nitelikte olmadıklarına ilişkin olgulara yer verildiği halde, Müdafaa Takririnin esaslı olgulardan yoksun olduğuna bulgu yapmakla hata etti(7.istinaf sebebi).

Muhterem Alt Mahkeme, hatal-ı prensipler uygulayarak Davacı lehine hüküm verdi(1,2,3,4,5,6 ve 8. istinaf sebepleri).

İNCELEME:

Dava dosyasını, şahadeti, emareleri ve tarafların hukuki argümanlarını inceleyip değerlendirdim.

Muhterem Alt Mahkeme, Müdafaa Takririnde satışa konu ü-rünlerin Sözleşmeye uygun nitelikte olmadıklarına ilişkin olgulara yer verildiği halde, Müdafaa Takririnin esaslı olgulardan yoksun olduğuna bulgu yapmakla hata etti(7.istinaf sebebi).

Davalı, Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü E.35 n.4'e uygun olarak isti-naf sebebinin gerekçesini aşağıdaki gibi sunmuştur:

"Müdafaa Takririnin tümünde ve özellikle 7. paragrafta
'...aydınlatma elemanlarının malzemeleri, pirinç malzeme yerine demir, varak yerine soba boyası ile boyattırılıp
çok düşük kalite-li olarak üretilip Davalıya teslim
edilmiştir. Belirli büyüklükte olması gereken avizeler,
talep edilenden daha küçük olup altın varak yerine gümüş
renk soba boyası ile boyanmış demirden üretilmiştir.
Davalının yeni otel bin-asında kullanılması mümkün
olmayan ürünlerdir ...' ibarelerine ve tafsilatına
yer verilmiştir ve layihadaki tafsilat yeterlidir.
'Ürünlerin kalitesiz oluşu ve beş yıldızlı otel
kullanımına cevaz vermediği' hususu başlıca seb-ep olup
daha fazla tafsilata gerek yoktur."


Alt Mahkemenin bu yöndeki bulgusu şöyledir:

"Bir sözleşmenin ihlal edildiği iddiası ile yapılan bir müdafaada sözleşmenin hangi şekilde ve nasıl ihlal edildiği müdafaanın esasa ilişkin olgulardır. -Davalı müdafaasında sözleşme altında satılan ürünlerin hangisinin ebatının küçük olduğu, hangisinin boyasının hatalı olduğu ve hangisinin anlaşılan malzeme yerine farklı bir malzemeden üretildiğini belirtmesi ve anlaşmaya aykırı olan ürünleri açıklayarak b-unların birim fiyatları ile birlikte miktarlarını ve ödenmemesi gerektiğini iddia ettiği ürünlerin tafsilatını vermesi gerekmektedir.

"Davalı aydınlatma ürünlerinin anlaşmaya uygun olarak gönderilmediği, malzemelerinin farklı bir malzemeden üretildiğini -ve boyalarının da kötü olduğunu iddia ve ileri sürmüş ancak sözleşmede ve faturada yer alan hangi ürünlerin nitelikleri haiz olmadığını, sayı ve miktarlarını açıkça belirtmemiştir."

"Davalı müdafaasında müdafaa sebebini esasa ilişkin olgularla beyan ve -iddia etmesi gerekmesine rağmen bu yönde esasa ilişkin olguları eksik bırakmıştır. Bu nedenle Davalının müdafaasında ileri sürmüş olduğu iddiaları dikkate alınarak bir bulgu yapılmasına olgusal olarak imkan olmadığı gibi hukuken de imkan yoktur ve bu neden-le bu iddiaların esasa ilişkin olgulardan yoksun olduğu cihetle dikkate alınmaması gerektiğine bulgu yaparım."


Yargıtay, süreç içerisinde, birçok davada esasa ilişkin olgu kavramını açıkça izah etmiştir. Esasa ilişkin olgu, dava sebebini veya müdafaayı -tam olarak ortaya koyan olgudur. Dava layihasında esasa ilişkin olgunun belirtilmemesi veya eksik belirtilmesi takriri kötü ve kusurlu kılmakta; bu hususta şahadet sunulmasına veya sunulmuş şahadetin dikkate alınmasına engel teşkil etmektedir.

Bu temel -tanım içerisinde mutlaka belirtilmesi gereken bir diğer nokta, her davanın kendi özel koşulları ve olguları içinde ayrı ayrı incelenmesinin gerekli olduğu, her meseleye uygulanacak bir tanımlamanın yapılmasının mümkün olmadığıdır.
Layihaların teatisi ile- amaçlanan tarafların iddialarının karşılıklı olarak bilinmesidir. KKTC'deki sistemin temeli kabul edilen bu usul çerçevesinde, her layihada sadece esasa ilişkin olguların yer alması yeterli olup, ayrıca şahadetin yer alması gerekmemektedir. Esasa ilişkin -olgunun tanımını, Yargıtay/Hukuk 24/2009 D.9/2011 sayılı karara sadık kalarak bir kez daha yapacak olursam, söz konusu olguların bir dava, müdafaa veya mukabil dava sebebini açık ve tam olarak ortaya koymak için gerekli olan olgular olduğunu belirtirim.
-
Bilindiği üzere, hukuk davalarında, layihalara bağlı kalarak ihtilafı çözmek zorunluluktur. Dolayısıyla, farklı ve dava sebebi bakımından eksik iddia veya müdafaalar, layihalar tadil edilmediği müddetçe dikkate alınmazlar. Bu hususta aşağıdaki davalara a-tıfta bulunurum:

"It is essential that a case should be tried and determined on the issues arising from the parties pleadings (Loucaides v C.D Hay and Sons Ltd. 1971, 1 CLR.134) Also the Court must confine it deliberations to the issues raised in the pl-eadings and must refrain from making findings on matters not properly pleaded (Patsalides v Yapani and Another (1969) 1 CLR. 84. After all, pleadings are meant to define the triable issues and any departure from this principle would introduce elements of u-ncertainty in litigation"


Yukarıda belirtilenlere göre, bir dava tarafların layihalarından ortaya çıkan olgularla karara bağ-lanır. Mahkeme, layihalarda belirlenen uyuşmazlık konularıyla kendini sınırlamalı, doğru şekilde layihalarda ileri sürülmeyen olgularla ilgili bulgu yapmaktan kaçınmalıdır. Her şeyden önce, layihalar uyuşmazlık konularını (dava ve müdafaa sebeplerini) orta-ya koymalı, bu prensipten davada belirsizliğe yol açacak şekilde uzaklaşılmamalıdır.

Yukarıda yazılanları bir bütün olarak dikkate aldığımda çıkardığım netice; bir davada layihalar, uyuşmazlık konularına bağlı bir şekilde dava ve müdafaa sebebini açık v-e tam olarak ortaya koyacak olgulardan oluşmalı, mahkemeler davanın, belirsizlikler içerisinde yapılacak çıkarımlarla sonuçlandırılmasına fırsat tanımamalıdır.

Bu esaslardan hareket ettiğimde, Davalının iddiaları bakımından Müdafaa Takririnin, Sözleşmen-in ihlalini içeren sebeplerden veya esaslı olgulardan yoksun olup olmadığını belirlemem gerekmektedir.

İstinafa konu dava, eşya satışından kaynaklanan bir uyuşmazlığı içermektedir. Fasıl 267 Eşya Satış Yasası gereği, taraflar arasındaki sözleşmenin konus-u tarife göre satış veya numuneye göre satış veya her ikisi birden olsun, satıcının sözleşmeye konu ürünü kaliteli ve anlaşmada belirlenen nitelikte davacıya teslim etmesi yasal bir yükümlülük olup hukuki deyimle bu yükümlülük yasal sonuç (legal conclusi-ons) niteliğindedir.

Mehaz İngiltere'de, ilk başlarda eşya satışını konu alan meselelerde yasal sonuç içeren iddianın, ayrıntıları ile ileri sürülmesi gerekmezdi. Davalının, satıcının yasal yükümlülüğünü yerine getirmediğini iddia etmesi yeterliydi (Bkz.-Odgers on Pleading and Practice, 7 ed, sayfa 85). Ancak daha sonra bu konu ile ilgili şöyle denmiştir:

"Now all such ambiguous formulae are abolished, and actual
facts on which either party relies must be stated as
briefly as possible in- his pleading"

Bu iktibasa göre, "şimdilerde belirsiz formüllerden vazgeçilmiştir ve tarafların dayandığı gerçek olgular layihalarda yer almalıdır" esası benimsenmiştir.
Bu konuya eşya satışı üzerinden örnek vermeye devam ettiğimde, karşıma şu örnekler -çıkmaktadır:

"It is said that and implied warranty is not alleged in
the pleadings, but all material facts are alleged and
these days, so long as those facts are alleged, that is
sufficient for the court to proceed to judgment wi-thout
putting and particular legal label upon the cause of
action."(Shaw an Shaw (1954) 2 QB,429,441)


Buna göre layihalarda zımni bir taahhüdün veya garantinin iddia edilmediği ancak bununla ilgili esaslı olguların mevcut olduğu hallerd-e, mevcut olgular yeterli olduğu sürece, mahkemenin özel olarak yasal nitelendirmenin varlığını aramadan bu konuda hüküm kurması mümkündür.

Yukarıdakilerden çok açık şekilde anlaşılacağı gibi, eşya satışında zımni taahhüdün veya garantinin yasal sonuç o-larak kabul edilmiş olması, illaki layihalarda ileri sürülmesi zorunluluğunu doğurmamaktadır. Önemli olan, layihada bu taahhüdün ihlal edildiğini ortaya koyacak zorunlu (necessary) nitelikteki olgulara yer verilmesidir. Kısacası, layihayı okuyan tarafın sa-tıcının bu taahhüdü neden ihlâl ettiğini açıkça anlaması ve sürpriz teşkil edecek bir sonuçla karşılaşmaması gerekir. (Bu prensip ile ilgili Singlehurst v. Tapscott Steamship Co.(1899) W.N.133 davasına atıfta bulunurum.)

Gantret v. Egerton (1867) L.R 2.C-P.371, davasında, kötü layiha ile ilgili şöyle denmiştir:

"It is bad pleading to allege merely that a right or a duty or a liability exists; the facts must be set out which give rise to such right or create such duty or liability. Hence, where the facts- stated in the pleading disclose no cause of action the pleading will be held bad is spite of any allegetion to the effect that the act was "unlawful" or "wrongful" or "improper" or done without any justification there for or right so to do."


-Bu iktibasa göre, sadece bir hakkın, sorumluluğun ya da yükümlülüğün var olduğu ileri sürülen bir layiha kötü bir layihadır. Bu nedenle layihalarda hakkı doğuran veya yükümlülüğü veya sorumluluk oluşturan olguların açıkça yer alması gerekir. Dolayısıyla, -layihalarda belirtilen gerçeklerin herhangi bir dava sebebi ortaya koymadığı durumlarda, eylemin "yasa dışı" veya "hatalı" veya "uygunsuz" olduğu veya "haklı sebebe dayanmadan yapıldığı veya yapılmadığı" iddia edilse dahi, o layiha kötü bir layiha sayılaca-ktır.

Daha fazla örnek vermeye gerek kalmadan huzurumuzdaki meseleye döndüğümde, Davalı, Müdafaa ve Mukabil Dava Takririnde, Davacının Emare No.1 Sözleşmeye aykırı davrandığını ve Sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenle teslim ed-ilen ürünlerin yasal şekilde kabul edilmiş sayılamayacağını iddia etmektedir.

Buna göre, Müdafaa ve Mukabil Talep Takririnde, Davacının yasal yükümlülüklerini yerine getirmediği veya uygun nitelikte ve kalitede ürün teslim etmediği iddialarının ötesind-e, Sözleşmenin Davacı tarafından ihlal edildiğini ortaya koyan nedenlerin birer olgu olarak açık bir şekilde yer alması gerekir.

Daha önce ifade ettiğim gibi, her meselenin esaslı olguları, kendi özel koşulları içerisinde değerlendirilmelidir.

Davalı- Müdafaa Takririnin 6. paragrafında, 25.5.2011 tarihli Sözleşme ile Davacıdan talep edilen ve kaliteye uygun üretilen ve/veya sevkedilen aydınlatma ürünlerinin Davacı tarafından 325,000TL ve 17,000 euro olarak faturalandığını, sevkiyatla birlikte ve uyuşul-muş zamanda bu meblağın tamamını Davacıya ödediğini, Davacı tarafından Davalıya sevkedilen ancak kalitesiz olan, kullanılmayan, kabul edilmeyen malzemelerin tutarının 60,562TL olduğunu, bu malzemeyi iade edebileceğini iddia etmiştir.

Müdafaa Takririne g-öre, 25.5.2011 tarihli Sözleşme büyük oranda yerine getirilmiş, sadece belirtilen meblağ tutarındaki ürünün kalitesiz olduğu iddia edilmiştir.

Müdafaa Takririnin 8. paragrafında ise, yukarıdaki örneklerde belirttiğimiz gibi, yasal yükümlülüklerin yerine- getirilmediği iddia edilerek, aktin ihlalini ortaya koyacak nedenler izah edilmemiştir.

7. istinaf sebebinde yer alan Müdafaa Takririnin 7. paragrafı ise aynen şöyledir:

"7. Davalı, Talep Takririnin 5,6,7 ve 8. paragrafları tahtında dermeyan edilen i-ddiaları reddeder ve gerçeklerin aşağıdaki şekilde olduğunu ileri sürer; taraflar arasındaki 25.5.2011 tarihli sözleşme çerçevesinde, Davacı, Davalı için uygun kalite ve işçilikte, belirli özelliklere sahip aydınlatma üniteleri imal ve/veya ithal edip Dava-lıya sevketmeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Ne var ki Davacı, 60,562TL tutarında olup Davalıya geç sevkedilen bir kısım aydınlatma elemanlarının malzemelerinin, pirinç malzeme yerine demir, varak yerine soba boyası ile boyatıp/ boyattırıp çok düşük kaliteli- bir şekilde Davalıya sevketmiştir. Belli büyüklükte olması gereken avizeler, talep edilenden daha küçük olup altın varak yerine, gümüş soba boyası ile boyanmış demirden üretilmiştir. Davalının yeni otel binasında kullanması mümkün olmayan bahse konu avize-lerin tümü, ithal ürün fiyatları üzerinden faturalandırılarak Davalıdan talepte bulunulmuştur. Oysa ki Davalı, vekilleri ve/veya yetkilileri vasıtası ile, Davacıya ve/veya yetkililerine, kalitesiz malzemelerin kullanışa uygun olmadığını, otel yönetimi (Da-valı) tarafından kabul edilmediğini; derhal geri alınmasını ve/veya yenileri ile değiştirilmesi halinde bedellerinin bir tamam ödeneceğini bildirilmiştir. Ne var ki, Davacı, malzemeleri değiştirmediği gibi teslim almaktan da kaçınmıştır."

7. paragrafta,- kabul edilmediği ileri sürülen ürünler arasındaki "bir kısım" avizelerle ilgili olaraksa "belirli büyüklükte olması gereken" şeklinde tanımlamalarda bulunulmuştur.

Bir sözleşmenin ihlal edildiğini ileri süren taraf, ihlali ortaya koyacak olguları açık -bir şekilde ileri sürmelidir. Belirsiz ve genel ifadeler tam bir dava veya müdafaa sebebi için yeterli değildir.

Müdafaa Takririndeki olgular ile "bir kısım" olarak tanımlanan ürünlerin hangileri olduğu belli olmadığı gibi, hangi avizenin boyutunun ne- olması gerekirken nasıl bir boyutta üretildiğinin izahı yoktur. Keza kalitesiz olduğu iddia edilen ürünün miktarı, niteliği ve ebatları ile ilgili hiçbir olgu bulunmamaktadır.

Davalının Müdafaa Takririnde ihlal sebebi olarak gösterilen genel nitelikli t-anımlamaların veya yasal yükümlülüklerin yerine getirilmediği iddialarının tam bir müdafaa sebebini ortaya koyduğunu söylemek mümkün değildir. Mevcut haliyle Müdafaa Takririnin aktin ihlal edildiğini gösteren esaslı olgulardan yoksun, kusurlu bir layiha ol-duğu kanaatindeyim.

Bu kanaatim ışığında Alt Mahkemenin bulgusunda hata olmadığından, 1. istinaf başlığının reddedilmesi gerekmektedir.

Muhterem Alt Mahkeme, hatalı prensipler uygulayarak Davacı lehine hüküm verdi(1,2,3,4,5,6 ve 8. istinaf sebepleri)-.
Alt Mahkeme, taraflar arasındaki Satış Sözleşmesinin "numuneye göre satış" sözleşmesi olduğuna bulgu yaptıktan sonra, daha önce OLGULAR bölümünde belirttiğim gibi, teslim ve kabulün gerçekleştiğine, gümrük vergisinin Davacı tarafından ödendiğine bulgu y-aparak, Davalının ödemesi gereken mütebaki bedel üzerinden hüküm vermiştir.

Davalının istinaf sebeplerine bakıldığında, esasında Alt Mahkemenin numuneye göre satış olduğuna ilişkin bulgusunun hatalı olduğuna dair bir istinaf sebebinin olmadığı görülmekte-dir. Dolayısıyla, konunun numuneye göre satış esasından incelenmesi gerektiği görüşündeyim. Kaldı ki, Davalı tarafından ibraz edilen Emare No.7 Kabul Edilmeyen Ürünler Raporunda da ürünlerin numuneye uygun üretilmediği iddia edilmiş, satışın numuneye göre -satış olduğu kabul edilmiştir.

I. istinaf sebebi kapsamında Müdafaa Takririnin, numuneye göre satış şartlarının veya taahhütlerinin ihlal edildiğini gösteren esaslı unsurlardan yoksun olduğu sonucu ortaya çıktığına göre, bu hususta ibraz edilen şahadet-in dikkate alınması mümkün değildir.

Kabul edilebilir nitelikteki şahadeti esas aldığımda, malın uyuşulmuş bedel üzerinden üretilip Davalıya teslim edildiği ve mülkiyetin Davalıya geçtiği sonucu çıkmaktadır. Bu durumda, Yasanın 55. maddesi kapsamında, D-avacının alacağını, Davalıdan dava yolu ile talep etme hakkı doğduğundan, Alt Mahkemenin Davalı aleyhindeki davanın ispatlandığına ilişkin bulgularında hata yoktur.

Davalının mukabil dava ile ilgili herhangi bir istinaf sebebi olmadığından, mukabil dav-anın incelenmesi gerekmemektedir.

Yukarıdaki görüşlerim ışığında istinafın masraflarla birlikte reddedilmesi gerekir.

Gülden Çiftçioğlu: Huzurumuzdaki istinaf, İstinaf Eden/ Davalı tarafından, Girne Kaza Mahkemesinin 2521/2011 sayılı davada, 22.12.20-14 tarihinde verdiği karara karşı yapılmıştır.


İSTİNAFA İLİŞKİN OLGULAR

Davacı Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Emir 2 nizam 6 tahtında dosyaladığı Talep Takririnde, Davalının 25.5.2011 tarihinde veya dava konusu zamanlarda Davacıya başvurarak
birtak-ım aydınlatma ürünlerinin Davacı tarafından tedarik edilmesini talep ederek, bu hususta Davalı ile 25.5.2011 tarihli yazılı Sözleşmeyi yaptığını iddia etmiş ve 25.5.2011 tarihli yazılı Sözleşmenin tafsilatını aşağıdaki şekilde ifade etmiştir:
Tafsilat
a)Gi-rne'de bulunan Acapulco Resort Convention Spa Otelin, 29 kalemden oluşan Aydınlatma armatürlerinin (aydınlatma ürünleri) projeye uygun olarak yapımı ve nakliyeye uygun ambalajlanması işidir.
b)29 kalemden oluşan işin tutarı 355,000 TL (üçyüz elli beş bin T-ürk Lirası)'dir. Söz konusu 29 kalemden oluşan aydınlatma elemanlarının (aydınlatma ürünlerinin) fiyatına her türlü montaj malzemeleri, topraklamaları ve belirtilen ampülleri (led ve spot içi ampüller)dahildir.
c)3 kata ait tüm aydınlatma malzemeleri (aydı-nlatma ürünleri) en geç 16.6.2011 tarihinde İstanbul'da teslim edilecektir. Malzeme sevkiyatının tamamı ise en geç 30.6.2011 tarihinde tamamlanmış olacaktır.

d)Ön ödeme olarak 100,000 TL, Sözleşme tarihinde havale veya günlük çek ile, 3 kat malzemesi tesl-im edildiğinde 75,000 TL havale veya günlük çek ile ve malzemenin tamamı teslim edildiğinde 90,000 TL havale veya günlük çek ile ve geriye kalan 90,000 TL'de 30 gün vadeli, çek ile ödenecektir.
e)Anlaşmazlıkların çözümünde, KKTC Girne Mahkemeleri geçerli o-lacaktır.
f)Davacı işbu 25.5.2011 tarihli Sözleşmenin geriye kalan ayrıntılarına duruşmada değinmek hakkını saklı tutar.

Davacı Talep Takririnde ayrıca, Davalının 25.5.2011 tarihli Sözleşmeye ilaveten, Davacıdan ekstra olarak 21,956 euro ve 31,864.50 TL t-utarında muhtelif aydınlatma ürünlerini talep edip siparişini verdiğini, Davacının 25.5.2011 tarihli Sözleşme tahtında ve işbu 25.5.2011 tarihli Sözleşmeye ilaveten Davalının talep ettiği ekstralar için, Davalıya Talep Takririnde tafsilatı verilen 4 adet f-atura düzenlediğini ve dava konusu faturalara konu tüm muhtelif aydınlatma ürünlerinin Davalıya teslim edildiğini belirterek,konu faturaların tafsilatını vermiştir.

Davacı Talep Takririnde keza, Davalının tafsilatı verilen faturalar ve de 25.5.2011 tarihl-i Sözleşmeden kaynaklanan borcu için tafsilatı verilen toplam 325,000 TL ve 17,000 euro tutarında ödemeler yaptığını ve kalan bakiye borcun ise 61,864.50 TL ve 4956 euro olduğunu, Davacının tüm taleplerine rağmen Davalının 61,864.50 TL ve 4956 euro tutarın-daki borcunu Davacıya ödememekte olduğunu, Davacının dava konusu 25.5.2011 tarihli Sözleşmeden ayrı olarak Davalının euro olarak siparişini verdiği ithal aydınlatma ürünlerinin gümrük ve navlun ücretleri için toplam 5,624.28 TL ödediğini ve söz konusu ödem-e için 033564 No.lu ve 2.8.2011 tarihli fatura ile Davalıdan 5,642.28 TL talep ettiğini, ancak Davalının söz
konusu 5,642.28 TL miktarı Davacının tüm taleplerine rağmen ödemediğini ve halen ödememekte olduğunu, belirtilenler ışığında Davalının Davacıya 67-,321.50 TL ve 4956 euro borcu olduğunu, Davacının veya vekilinin tüm taleplerine rağmen Davalının dava konusu borçlarını ödemediğini ve ödememekte olduğunu, dolayısıyla Davacının Davalıdan 67,321.50 TL ve 4956 euro ve işbu miktarlar üzerinden 14.9.2011 ta-rihinden tamamen ödenene kadar yıllık yasal faiz talep ettiğini belirterek,

Davacı lehine Davalı aleyhine:

A- 67,321.50 TL ve işbu miktar üzerinden 14.9.2011


tarihinden tamamen ödenene kadar yıllık yasal faiz.
B -4956 euro ve işbu miktar üzerinden 14.-9.2011 tarihinden
tamamen ödenene kadar yıllık yasal faiz.
C-
İşbu dava masraflarını talep etmiştir.

Davalı ise dosyaladığı Müdafaa ve Mukabil Dava Takririnde, sair şeyler yanında, -taraflar arasında (ve/veya yetkilileri ve/veya vekilleri arasında) belirli özelliklere sahip aydınlatma elemanlarının satış ve sevkiyatı için bir anlaşma akteylenmiş olup uzlaşılan ürünlerin bir kısmının belirlenen özelliklerde Davalı adına sevkedildiğini,- meblağın 6,302.05 TL (altı bin üç yüz iki Türk Lirası elli kuruş) olduğunu, mezkur Meblağın, Davalı tarafından Davacıya ve/veya yetkililerine zamanında ödendiğini, ne var ki, Davacının, taraflar arasındaki anlaşmaya riayet etmediğini, mezkur aydınlatma e-lemanlarının sevkiyatını Sözleşmede belirtilen tarihe değin tamamlamadığını, bununla birlikte, Davacının, 25.5.2011 tarihli Sözleşme tahtında Davalının talep etmiş olduğu aydınlatma elemanlarının bir kısmını, uyuşulmuş tarihten çok sonra sevketmiş olmasına- rağmen, sevkedilen aydınlatma ürünlerinin Davalının ve/veya yetkililerinin ve/veya vekillerinin Davacıdan talep etmiş oldukları nitelikte ve 25.5.2011 tarihli sözleşmeye ekli proformalarda belirlenen özelliklere ve/veya belirlenen tarife ve/veya numuneler-e uygun olmadığını, Davalının, bahse konu ürünlerin numune ve/veya tarife uygun olarak teslim edilmediğini ancak ve ancak mezkur Emtianın gümrüklenmesinden ve ambalajlarından çıkarıldıktan sonra ve/veya parçaların bütünlenerek monte edilmesinden sonra, yet-kilileri ve/veya vekilleri ve/veya müstahdemleri vasıtasıyla fark edebildiğini, Davalının arzu ve talebine uygun olmayan ve/veya uzlaşılan tarif ve/veya numuneye uygun olmayan, kalitesiz aydınlatma ürünlerinin Davacı tarafından Davalıya sevkedilmesinin ard-ından mezkur Ürünlerin gümrükleme işlemlerini tamamlayıp ürünleri teslim alan Davalı ve/veya yetkililerinin, ürünlerin otel işletmesinin talebine cevaz vermeyecek nitelikte olduğunu ve otel yönetimi tarafından kabul edilmediğinin mümkün olan en kısa zamand-a ve/veya ilk fırsatta Davacıya ve/veya yetkililerine ilettiğini, kabul edilmeyen aydınlatma elemanlarının, kısa süre içinde talebe uygun olanlar ile değiştirilmesi halinde Davalı tarafından Davacıya ödeme yapılacağı hususunun müteaddit defalar Davacıya ve-/veya vekillerine ve/veya yetkililerine bildirildiğini, ne var ki Davacının, Davalının talebine uygun aydınlatma ürünlerinin tesliminden kaçındığını, Davalının ise kalitesiz olan ve Talep Takririnde belirtilen aydınlatma ürünlerini reddettiğini, 25.5.2011 -tarihli Sözleşme ile Davacıdan talep edilen ve kaliteye uygun üretilen ve/veya sevkedilen aydınlatma elemanlarının Davacı tarafından 325,000TL ve 17,000 euro olarak faturalandırıldığını, Davalının, sevkiyatla birlikte ve uyuşulmuş zamanda işbu Meblağın tam-amını Davacıya ödediğini, Davacı tarafından Davalıya sevkedilen ve ancak kalitesiz olan ve Davalı tarafından kullanılamayan ve kabul edilmeyen malzemelerin tutarının 60,562.00TL tutarında


olduğunu, işbu malzemelerin halen ambalajlarında tutulduğunu ve t-alep edilmesi halinde Davacıya iade edilebileceğini ileri sürerek, bu çerçevede Davacıya ahar bir borcunun olduğu hususunu ret ve inkar etmiştir.
Davalı Mukabil Talep olarak, Davacının emtiayı zamanında teslim etmemesi neticesi uğradığını iddia ettiği g-enel zarar- ziyan ve özel ziyanı talep etmiştir.

Davacı, Müdafaaya Cevap ve Mukabil Talebe Müdafaa Takririnde, Müdafaa ve Mukabil Talep Takririnde iddia edilenleri ayrı ayrı ret ve inkar ederek, Davalıya satılan tüm emtiaların Davalının istediği gibi ha-zırlandığı ve zamanında İstanbul'da Davacıdan kaynaklanan bir gecikme olmaksızın teslim edildiğini, Davalıya teslim edilen tüm malzemelerin Davalının işletmekte olduğu Acapulco Tatil Köyünde aylarca kullanıldığını, Davalıya satılan tüm emtianın Davalının t-alep ettiği nitelikte ürünler olduğunu, bedellerinin kasten Davacıya ödenmemekte olduğunu, Davalının kendi kusuru ile nakliye aracını geç yollamasından ve Tatil Köyünü geç açmasından dolayı gecikmenin yaşandığını iddia ederek, Mukabil Talebin reddini ve Ta-lep Takriri gereğince Davacı lehine hüküm verilmesini talep etmiştir.
Davanın dinlenmesi esnasında Davalı Mukabil Talebini geri çektiği cihetle, Davalının Mukabil Talebi Mahkeme tarafından ret ve iptal edilmiştir.
Davanın dinlenmesini müteakiben Alt Ma-hkeme, kararında, Davacının davasını kanıtladığı kanaatine vardıktan sonra, Davacı lehine Davalı aleyhine, Talep Takriri gereğince hüküm ve emir vermiştir.





İSTİNAF SEBEPLERİ

Davalı bu karardan istinaf etmiş olup, Davalının istinaf sebeplerini aşağıd-aki iki başlık altında toparlamak mümkündür:

1-Alt Mahkemenin, kararında, Müdafaa Takririnin bedelin ödenmemesi için müdafaa teşkil edecek esasa ilişkin olgulardan yoksun olduğuna binaen, Davalının sunduğu şahadeti dikkate almamakla ve Davacının davasını- ret ve iptal etmemekle hata etmiştir.

2-Alt Mahkeme, 25.5.2011 tarihli Sözleşmede işin konusunun, işveren Acapulco Resort Convention SPA Otelinin 29 kalemden oluşan aydınlatma armatürlerinin Sözleşmenin ekinde verilen projeye uygun olarak yapımı ve nakl-iyeye uygun ambalajlanması işi olmasına ve bu bağlamda, taraflar arasındaki satış sözleşmesinin bir niteliği de Sözleşmenin ekindeki projedeki tarife göre satış sözleşmesi olmasına rağmen, taraflar arasındaki satış sözleşmesinin bir niteliğinin de tarif üz-erine satış sözleşmesi olduğu hususunda bulgu yapmamakla ve Davacı tarafından Davalıya satılıp teslim edilen ürünlerin projedeki tarife ve bu bağlamda Sözleşmedeki kalite ve amaca uygun olduğunu ilk nazarda ispat külfeti Davacıya ait olmasına ve Davacı bu -ispat külfetini yerine getirmemesine rağmen, Fasıl 267 Emtia Satış Yasası hükümlerini ve/veya ispat külfeti ile ilgili şahadet hukuku prensiplerini yanlış uygulayarak Davacının davasını ispat ettiği kanaatine varmakla hata etti.


İnceleme

Alt Mahkeme, k-ararında, taraflar arasındaki Sözleşmenin bir emtia satış sözleşmesi olduğu ve Fasıl 267 Emtia Satış Yasası kurallarına tabi olduğu kanaatine varmıştır.
Alt Mahkemenin bu bulgusu aleyhine herhangi bir istinaf söz konusu değildir.

Akabinde Alt Mahkeme, ka-rarında, Eşya Satış Yasası'nın 33. maddesini incelemeye tabi tuttuktan sonra şöyle demiştir:



"Davacı sözleşmede anlaşıldığı şekilde Davalıya teslim adresine emtiaların teslimini sağlamıştır. Davalı da emtiaları kendi işyerinde teslim almıştır. Dolayısıy-la her halükarda teslim Davacının emtiaları Davalının otelinin olduğu adrese teslim etmekle teslim gerçekleşmiştir.
Emtiaların kısmen teslim edildiği veya teslim edilmeyen herhangi bir ürün olduğu hususunda bir iddia da ileri sürülmüş değildir. Belirtilen-lere istinaden ürünlerin tesliminin tamamen gerçekleştiği bulgusuna varırım ".


Alt Mahkemenin yukarıdaki bulguları aleyhine de herhangi bir istinaf söz konusu değildir.

Akabinde Alt Mahkeme, kararında, Davacı ile Davalı tarafın ileri sürmüş oldukları i-ddialar uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlık konularını aşağıdaki 3 başlık altında incelemeye tabi tutmuştur:

1. Davacının Davalı adına gümrük ve nakliye masraflarını
ödeyip ödemediği,
2. Davacının satın ve teslim etmiş olduğu ürünlerin,
- tarafların üzerinde anlaşmış oldukları standartlara
uygun olup olmadığı,
3. Davalının Davacıya anlaşmaya uygun olmayan ürünleri
iade etmeyi teklif edip etmediği veya bu ürünleri
kabul edip etmediği.

Alt Mahkeme, 1. başlı-k altında, Davacının sunmuş olduğu fatura tahtında Davacının gümrük ve nakliye masrafları ile ilgili ödemeyi yapmış olduğunu ispat ettiği hususunda bulguda bulunmuştur. Alt Mahkemenin bu bulgusu aleyhine bir istinaf söz konusu değildir.

Alt Mahkeme, karar-ında, 2. ihtilaf konusunu ise yukarıda belirtilen şekilde tespit ederek, aşağıdaki bulguları yapmış ve Davalının şahadetini dikkate almayarak Davacının davasını kanıtladığı kanaatine varmıştır.
Alt Mahkemenin 2.ihtilaf konusu ile ilgili bulguları şu şeki-ldedir:
"2. Davacının satın ve teslim etmiş olduğu ürünlerin tarafların anlaşmış oldukları standartlara uygun olup olmadığı ihtilafı:

"Davalı Davacının standarda uygun olmayan ürünleri teslim ettiğini ve geri iade etmek için Davacıya talepte bulunduğu i-ddialarını ileri sürmüştür.


Davacı davasında ödenmeyen fatura bedelinin ödenmesini talep etmektedir. Yargıtay/Hukuk 99/2010 Dağıtım 25/2013 sayılı kararda bir alacak davasında alacaklı taraf olan Davacının ispat külfetini tarif etmektedir.

"Huzurumuzd-aki istinafa konu davaya bakıldığı zaman, Davacının Davalı aleyhindeki davasının, bir alacak davası olarak ikame edildiği görülmektedir. Davacının böyle bir dava altında ispat etmekle mükellef olduğu hususlar, Davalıya mal satıp teslim ettiği ve satış bede-lini Davalının ödemediği hususlarıdır".

Davacı standartlara uygun ürün satıp ve teslim ettiğini iddia etmiş, Davalının da ürünleri teslim aldığını ve Davalı tarafından ürünlerin teslim alınmış olmasına rağmen bedelin ödenmediğini ortaya koymuş olması il-e kendi üzerine düşen ispat külfetini yerine getirmiştir.

Davalıya teslim edilen ürünlerin bir kısmının ve ödenmeyen 60.562TL'lik kısmının standartlara uygun olmadığı, boya kalitesinin çok düşük olduğu, avizelerin talep edilenden daha küçük olduğu, kulla-nılan malzemenin farklı olduğu iddiasıyla Davalı tarafından ödenmemiştir.

Yukarıda atıfta bulunulan kararda bir tarafın teslim almış olduğu ürünlerin taraflarca anlaşılan kalitede olmadığını ve kullanılamadığını ispat külfetinin ise bu hususta iddia iler-i süren Davalıya ait olduğu belirtilmiştir.


"Davalının Davacıdan satın ve teslim aldığı 6000 adet damacanayı kullanamadığı ileri sürülmektedir. Müdafaa Takririnde ileri sürdüğü bu iddialarını ispat etme külfeti, Davalı üzerindedir."

Davalı müdafaa la-yihasında ödenmeyen ürünlerin meblağını toplam olarak ileri sürmüş olmasına rağmen hangi ürünün kusurlarının ne olduğu ve ödenmemesine sebep ne olduğu konusunda bir açıklama yapmamıştır.
Bir sözleşmenin ihlal edildiği iddiası ile yapılan bir müdafaada söz-leşmenin hangi şekilde ve nasıl ihlal edildiği müdafaanın esasa ilişkin olgulardır. Davalı müdafaasında sözleşme altında satılan ürünlerin hangisinin ebatının küçük olduğu, hangisinin boyasının hatalı olduğu ve hangisinin anlaşılan malzeme yerine farklı bi-r malzemeden üretildiğini
belirtmesi ve anlaşmaya aykırı olan ürünleri açıklayarak bunların birim fiyatları ile birlikte miktarlarını ve ödenmemesi gerektiğini iddia ettiği ürünlerin tafsilatını vermesi gerekmektedir.

Davalı aydınlatma ürünlerinin anlaş-maya uygun olarak gönderilmediği, malzemelerinin farklı bir malzemeden üretildiğini ve boyalarının da kötü olduğunu iddia ve ileri sürmüş ancak sözleşmede ve faturada yer alan hangi ürünlerin nitelikleri haiz olmadığını, sayı ve miktarlarını açıkça belirtm-emiştir.

Davalı yine avizelerin de ebatlarını küçük olduğunu iddia etmelerine rağmen fatura ve sözleşmede yer alan hangi avizelerin boyutlarının küçük olduğunu belirtmemiştir.

Davalı müdafaasında müdafaa sebebini esasa ilişkin olgularla beyan ve iddia -etmesi gerekmesine rağmen bu yönde esasa ilişkin olguları eksik bırakmıştır. Bu nedenle Davalının müdafaasında ileri sürmüş olduğu iddiaları dikkate alınarak bir bulgu yapılmasına olgusal olarak imkan olmadığı gibi hukuken de imkan yoktur ve bu nedenle bu -iddiaların esasa ilişkin olgulardan yoksun olduğu cihetle dikkate alınmaması gerektiğine bulgu yaparım.

Davalının müdafaasının esasa ilişkin olgulardan yoksun olmasına rağmen meselenin istinafa gitme ihtimaline binaen Davalı tarafından sunulan şahadet ış-ığında iddialar aşağıda incelenmektedir. ..........".


Alt Mahkemenin yukarıdaki bulgularından görüleceği üzere, huzurundaki meselede Yargıtay/Hukuk 99/2010 Dağıtım 25/2013 sayılı karara atfen, Davacının davasının bir alacak davası olduğu, bu bağlamda, ö-denmeyen fatura bedellerinin ödenmesini talep ettiği, Davacının davasında Davalının satış bedelini ödemediğini ortaya koymak sureti ile kendi üzerine düşen ispat külfetini yerine getirdiği bulgusu yaparak, Davalının satılıp teslim edilen eşyanın 60,562 TL'-lik kısmının bedelini ödemeyi ihmal ettiği sonucuna vardığı görülmektedir.

Alt Mahkeme, kararında, Davalının Müdafaa Takririnde satın ve teslim edilen ürünlerin 60,562 TL'lik kısmının standartlara uygun olmadığı, boya kalitesinin çok düşük olduğu, avizel-erin talep edilenden daha küçük olduğu, kullanılan malzemenin farklı olduğu iddiasında bulunduğu, buna karşın Davalının, dava konusu satış bedelinin 60,562 TL'lik kısmının Davalı tarafından Davacıya ödenmemesini/ihmal edilmesini haklı kılacak müdafaa sebeb-i ile ilgili esasa ilişkin olguların belirtilmediği, bu bağlamda faturada gösterilen hangi ürünlerin nitelikleri haiz olmadığının, sayı ve miktarının açıkça belirtilmediği, faturadaki hangi avizlerin boyutlarının küçük olduğunun Müdafaa Takririnde yer alma-dığı sebeplerine binaen, şahadet bağlamında yapılan iddiaların dikkate alınamayacağına dair karar üretmiştir.

Davalının Müdafaa Takriri esasa ilişkin olgulardan yoksun mudur?
Bu safhada kısaca, esasa ilişkin olgunun ne olduğuna göz atmak gerekmektedir.
-
-Bilindiği üzere, tam bir dava sebebini veya tam bir müdafaa sebebini ortaya koyan olgular esasa ilişkindir (Ayrıca bkz: Yargıtay/Hukuk 23/1977; Yargıtay/Hukuk 11/1994 D.14/1998; Yargıtay/Hukuk 93/1999 D.15/2004; Yargıtay/Hukuk: 24/2009 D.9/2011; Yargıtay/-Hukuk 89/2010 D.16/2013; Yargıtay/Hukuk 21/2011 D.29/2014; Yargıtay Hukuk: 142/2011 D.49/2015)Bir takrirde esasa ilişkin olgu veya olgular eksik olursa o takrir kusurlu ve geçersizdir. Eksik esasa ilişkin olgu ve olgular ile ilgili şahadet verilemez. Veri-ldiği takdirde de nazarı itibara alınmaması gerekir (Bkz: Yargıtay/Hukuk 142/2011; D.49/2015 ; Yargıtay/Hukuk:24/2009 D.9/2011; Yargıtay/Hukuk:11/1994 D. 14/1998; Yargıtay/Hukuk 6/1975).
Bunun nedeni de, genel hukuk prensibi olarak; bir davalının davacı t-arafından aleyhine ileri sürülen iddiaları bilme hakkı olduğu gibi, davacının da davalının müdafaasını dayandırdığı olguları bilme hakkı olmasıdır (Bkz:Odgers' Principles of Pleading and Practice 16.baskı s.70).

Nitekim Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Emi-r 19 nizam 4'e göre de; her lâyiha, layihayı veren tarafın davasının veya savunmasının dayandığı esasa ilişkin olgular hakkında özet halinde bir takriri içermektedir.
Bununla birlikte, layihaya, esasa ilişkin olgular yazılmalı, bu olguları kanıtlayacak -şahadet veya deliller asla yer almamalıdır ( Bkz: Yargıtay/Hukuk 64/2000 D.12/2001; Yargıtay/Hukuk: 142/2011 D.49/2015)

Diğer yandan, Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Emir 19 nizam 6'ya göre de, tüm meselelerde, talep veya savunmanın niteliği konusunda e-k veya daha etraflı beyanda bulunulmasına veya detaylı bilgi gerektiren herhangi bir layiha, ihbarname veya yazılı işlemde beyan edilen hususlarla ilgili olarak daha etraflı bilgi verilmesine, masraflar veya başka hususlar bakımından konması adil sayılacak- koşullarla bağlı olarak emir verilebilmektedir.

HMUT Emir 19 nizam 6 kapsamına giren tafsilat, esasa ilişkin olgular gibi dava layihalarına konmalıdır. Layihalarda eksik olan tafsilat dava sebebinin veya müdafaanın esasına ilişkin olgularında değil de,- bulguların teferruatı ile ilgiliyse, o zaman karşı taraf HMUT Emir 19 nizam 6 altında tafsilat isteyebilir. Eğer bu şekilde tafsilat istenmezse, o zaman karşı taraf duruşmada layihalardaki iddiaları destekleyen olgular hakkında şahadet verebilir (Bkz: Huk-uk /İstinaf: 3/1975 ).
Eksik olan tafsilata ilişkin ek ve daha ayrıntılı bilgi talep edilmemiş olması, o tafsilat ile ilgili olarak şahadetin ibrazını engellememektedir. Tafsilat talep edilmemesine rağmen, davanın dinlenmesi esnasında tafsilat ile ilgili
-olarak şahadet ibraz edilebilir. Bu bağlamda da mahkeme ibraz edilen bu şahadeti dikkate alarak bulgularını yapar ( Bkz: Hukuk /İstinaf: 10/1975; Hukuk/İstinaf; 3/1975 ; Yargıtay/Hukuk 112/1987 D.14/1989 ).

Davalının Müdafaa Takririnde, taraflar arasınd-aki satış sözleşmesinin numune üzerine veya tarif üzerine satış sözleşmesi olduğu, Davacının taraflar arasındaki anlaşmaya riayet etmeyerek, 25.5.2011 tarihli sözleşme tahtında Davacıdan talep etmiş oldukları aydınlatma elemanlarının 60,562 TL tutarında ol-an bir kısmının, Davacıdan talep ettikleri nitelikte olmadığı ve 25.5.2011 tarihli Sözleşmeye ekli proformalarda belirlenen özelliklere veya belirlenen tarife veya numunelere uygun olarak teslim edilmediği, bu çerçevede kalitesiz olduğu, otel işletmesine c-evaz vermeyecek nitelikte olduğu, 60,562 TL tutarında olan bir kısım aydınlatma elemanının, malzemelerinin pirinç malzeme yerine demir, varak yerine soba boyası ile boyatılıp/boyattırıp, çok düşük kaliteli bir şekilde Davalıya sevk edildiği, belirli büyükl-ükte olması gereken avizelerin talep edilenden daha küçük olduğu, altın varak yerine, gümüş soba boyası ile boyanmış demirden üretildiği, bahse konu avizelerin tümünün Davalının yeni otel binasında kullanılmasının mümkün olmadığı, kalitesiz malzemenin kull-anışa uygun olmadığı, konu aydınlatma elemanlarının Davalı tarafından kabul edilmediği, derhal geri alınması veya yenileri ile değiştirilmesinin talep edildiği, ne var ki Davacının Davalının talebine uygun aydınlatma ürünlerinin tesliminden kaçındığı, Dava-lının ise kalitesiz aydınlatma ürünlerini reddettiği veya kabul etmediği
hususlarının iddia edildiği dikkate alındığında, Müdafaa ve Mukabil Dava Takririnin,- HMUT Emir 19 nizam 4'te belirtilen kurala uygun olduğu ve bu bağlamda layihanın- esasa ilişkin olgulardan (material facts) yoksun olduğunun söylenemeyeceği açıktır.

Alt Mahkeme tarafından esasa ilişkin olgu olarak nitelendiren olgular irdelendiğinde, bu olguların, HMUT Emir 19 nizam 4 tahtında esasa ilişkin olgu niteliğini haiz olgul-ar değil de, HMUT Emir 19 nizam 6 altında istenebilen tafsilat (particulars)niteliğini haiz olduğu görülmektedir.

Alt Mahkemenin kararında ifade ettiği şekilde, "-sözleşmede ve faturada yer alan hangi ürünlerin nitelikleri haiz olmadığı veya sayı ve miktarları veya fatura ve sözleşmede yer alan hangi avizelerin boyutlarının küçük olduğu" (ki Davalı yakınmasının avizelerin tümü ile ilgili olduğunu layihada belirtmişt-i) hususundaki iddialar ise- HMUT Emir 19 nizam 6 tahtında, teferruat ile ilgili olup,- tafsilat niteliğini haizdir. Davacı -taraf HMUT Emir 19 nizam 6 altında tafsilat isteyebilirdi. HMUT Emir 19 nizam 6 altında tafsilat istenmediği cihetle de, Davalı taraf duruşmada layihalardaki iddialarını destekleyen olgular hakkında şahadet verebilirdi.

-Bu durumda Alt Mahkeme, Müdafaa Takririnin, -aydınlatma elemanlarının 60,562 TL tutarında olan kısmı ile ilgili- bedelin ödenmemesi için müdafaa teşkil edecek esasa ilişkin olgulardan yoksun olduğu sebebine binaen, Davalının sunduğu şahadeti dikkate almamakla hata etmiştir.
İstinaf Eden birinci istinaf sebebinde başarılı olmuştur.




2. istinaf sebebinin irdelenme-si


Davalı Avukatı istinaftaki hitabında, taraflar arasındaki satış sözleşmesinin tarif üzerine satış sözleşmesi ve ayrıca numuneye göre satış sözleşmesi olduğunu ve ayrıca satışa konu emtianın 5 yıldızlı otel kullanımı ile ilgili maksadına/ amacına uygu-n/kalite koşulunu da zımni olarak içeren satış sözleşmesi olduğunu iddia ederek, Alt Mahkemenin Fasıl 267
Emtia Satış Yasası'ndaki prensipleri huzurundaki şahadete yanlış tatbik ettiği ve bu bağlamda ispat külfeti ile prensipleri yanlış uyguladığı, ispat -külfetini Davalıya yüklemek, ispat külfetini Davalının yerine getirmediği bulgusu yapmak, Davacının davasını alacak davası mahiyetinde kabul etmek suretiyle ve Davacının Davalıya konu emtiayı satıp teslim ettiğinden ve Davalının da bedeli ödemediğinden ha-reketle Davacının davasını ispat ettiği kanaatine varmakla hata ettiği hususunda argümanda bulunmuştur.

Alt Mahkemenin bulguları incelendiğinde, taraflar arasındaki Sözleşmenin bir emtia satış sözleşmesi olduğu ve bu bağlamda numune üzerine satış sözleşme-si olduğu hususunda bulgu yaparak, meseleye Fasıl 267 Emtia Satış Yasası'nın "numuneye göre satış" kurallarını uyguladığı görülmektedir.
Alt Mahkeme kararında şöyle demiştir:
"Davacı ile Davalı arasındaki satış sözleşmesi, sunulan şahadet dikkate alındığı-nda, gönderilen numunelere göre emtiaların satıldığı ve anlaşmanın bu koşula bağlı akdolunduğu olgusuna binaen numuneye göre satış sözleşmesidir. Taraflar arasında sözleşmede zımnen satışın numuneye göre yapılacağına dair bir koşul olduğu kabul edilmelidir-."


Alt Mahkemenin Fasıl 267 Emtia Satış Yasası hükümlerini meseleye doğru olarak uygulayıp uygulamadığıyla ilgili karara varabilmek için, öncelikle taraflar arasındaki satış sözleşmesinin hukuki niteliği hususunda karara varmak gerekmektedir.
Yazılı olar-ak yapılan bir satış sözleşmesinin niteliğinin ne olduğu hususu, yazılı olarak yapılan satış sözleşmesinin hükümlerinin dikkate alınmasını ve bu sözleşmenin bu bağlamda yorumlanmasını gerektirmektedir.

Davacı tarafından Mahkemeye sunulan Emare No.3 Sözl-eşmede, Davacı firma hem satıcı/hem taşeron olarak, Davalı ise hem alıcı/hem işveren olarak gösterilmiştir.

Sözleşmede işin konusu ise şu şekilde ifade edilmiştir:
"işveren tarafından Kıbrıs Girne'de bulunan Acapulco Resort Convention SPA Otelinin 29 kale-mden oluşan Aydınlatma armatürlerinin ekte verilen projeye uygun olarak yapımı ve nakliyeye uygun ambalajlanması işidir."

Teslim ..............


Emare No.3 Sözleşmenin, bir satış sözleşmesi olarak addedildiği ahvalde, Satış Sözleşmesinin yukarıdaki hükm-ü dikkate alındığında, Satıcı Firmanın 29 kalemden oluşan aydınlatma armatürlerini ekte verilen projeye uygun olarak yapımını, nakliyeye uygun ambalajlanmasını ve Sözleşmede belirtilen tarihlerde Alıcıya teslimini taahhüt ettiği görülmektedir.

Emare No.3 -Satış Sözleşmesi dikkate alındığında, taraflar arasındaki Satış Sözleşmesinin yapıldığı tarihte, satışa konu aydınlatma ürünlerinin henüz üretilmemiş/yapılmamış olduğunu ve bu bağlamda satışa konu ürünlerin Alıcı/ Davalı tarafından görülmemiş olduğunu kabu-l etmek gerekir. Sözleşmenin yapıldığı tarihte, satılan eşya belirlenmiş rakamda ve belirlenmiş fiyatta olmakla birlikte, projeye uygun olarak henüz yapılmadığı/tedarik edilmediği cihetle, henüz üretilmiş veya tedarik edilmiş değildi (future goods) veya b-elirli değildi (unascertain). Sözleşmeye göre, Davacı/ Satıcı tarafından Davalı/Alıcıya satılan eşyalar Sözleşmenin ekindeki projeye uygun olarak yapılacak / üretilecek/ nakliyeye uygun ambalajlanacak ve teslim edilecekti. Diğer bir anlatımla, satışa konu- aydınlatma ürünleri, Sözleşmenin ekindeki projedeki tarife göre yapılıp ambalajlanacak ve teslim edilecekti.

Belirtilenlerden istihraç edilecek sonuç, taraflar arasındaki Satış Sözleşmesinin, Fasıl 267 Eşya Satış Yasası'nın "tarif üzerine satış" sözleşm-esi hükümlerine tabi bir satış sözleşmesi olduğudur.

"Tarif üzerine eşya satış sözleşmesi" terimini, "Contract for the sale by description" Varley v. Whipp kararında Queen's Bench Division 8 February 1900,1900 1QB.513 kararında, Channel J. şu şekilde ifad-e etmiştir:

"The term 'contract for the sale by description' must apply to all cases where the purchaser has not seen the goods, but is relying on the description alone.. It applies in a cases like the present, where the buyer has never seen the article -sold, but has bought by the description."

Yukarıdaki alıntıya göre, "tarif üzerine satış anlaşması" terimi alıcının satın aldığı eşyayı asla görmediği ancak tarife dayanarak satın aldığı tüm meselelere uygulanmalıdır.

Nitekim belirli olmayan (unascertai-n)eşyalarla ilgili satış sözleşmelerinin ve gelecekte üretilecek/tedarik edilecek (future goods) eşyaların satışına ilişkin sözleşmelerin çoğunun tarif üzerine satış sözleşmesi kapsamında olduğuna dair Benjamin's Sale of Goods, Sweet & Maxwell, 10. ed, s.5-37'de şöyle denmektedir:
"It is clear, first, that all contracts for the sale of unascertained goods are sales by description. Most sales of future goods will likewise be sales by description, albeit not normally the sale of specific article seen and reque-sted by the buyer, which is owned by a third party and would require to be obtained by the seller".
Nitekim Fasıl 267 Eşya Satış Yasası madde 15 (Fasıl 267 Eşya Satış Yasası'nın mehazı olan 1893 Sale of Goods Act madde 13 ) "tarife göre satışı" düzenleme-kte olup şöyledir:

-15. Emtianın tarife göre satışının yapılmasına dair bir satış sözleşmesi emtianın tarife uyacağına dair zımni bir koşul (condition) içerir; ve eğer satış hem tarif ile hem de numune ile yapılmışsa, emtianın büyük bir kısmının numuneye uygun olması emtia ay-nı zamanda tarife de uygun olmadığı takdirde koşul için yeterli olmaz.-

Bununla birlikte, Alt Mahkeme huzurundaki Davalı ve Davacı tarafından sunulan ihtilafsız şahadete göre, Sözleşme öncesi Davacı Davalıya numune göndermiş ve numuneler Davalı Otel tarafından, kalite ve standart açısından uygun bulunmuştu. İlâveten Davacı- katalog ve İnternet ortamıyla ürün örnekleri üzerinden Davalıya satış konusu emtiayı göstermiş, Davalı tarafından uygun bulunmuş, emtia ölçüleri üzerinden mutabık kalınmıştı.

Sözleşme öncesi Davacının Davalıya numune göndermesi, Sözleşmeye numune üzerin-e satış sözleşmesi niteliğini kazandırır mı?

Fasıl 267 Eşya Satış Yasası madde 17 (Fasıl 267 Eşya Satış Yasası'nın mehazı olan 1893 Sale of Goods Act madde 15) "numuneye göre satışı" şu şekilde düzenlemektedir:

-17. (1) Bir satış sözleşmesinde açıkça veya zımnen satışın numuneye göre yapılacağına dair bir kayıt varsa, bu satış sözleşmesi, bir numuneye göre satış sözleşmesidir. (2) Bir numuneye göre satış sözleşmesinde aşağıdaki hususlarda zımni bir koş-ul (condition) vardır:(a) Emtianın büyük bir kısmının kalite bakımından numuneye uygun olacağı hususunda;(b) Satın alıcının, emtianın büyük bir kısmını numune ile mukayese etme için makul bir fırsata sahip olacağı hususunda;(c) Emtiada numunenin mak-ul biçimde muayenesi üzerine görülemeyecek ve emtiayı satılabilmez (unmerchantable) yapacak herhangi bir kusurdan ari olacağı hususunda.
-Yukarıdan da görüleceği üzere, bir satış sözleşmesinde açık olarak veya zımni olarak numune üzerine satış sözleşmesi olduğu hususunda bir terim olması durumunda bu satış sözleşmesi numune üzerine satış sözleşmesidir. Sözleşmenin müzakere aşamasında numunen-in sadece sergilenmesi sözleşmeyi numune üzerine satış sözleşmesi yapmamaktadır.

Bu hususta Halsbury's Laws of England 3 rd ed vol 34'te Sale by Sample( numune üzerine satış) başlığı altında, a question of intention (niyet sorunu) yan başlığı altında s.5-5'te şöyle denmektedir:
79. A question of intention. A contract of sale is a contract for sale by sample where there is a term in the contract, express or implied, to that effect. The mere exhibition of sample during the negotiation of the contract does n-ot constitute the contract one for sale by sample.


Diğer yandan, bir satış sözleşmesi numune üzerine satış sözleşmesi olmamakla birlikte, satıcı alıcıya numune gönderirse, bu husus satıcı tarafından verilen tarife ilişkin şahadet olarak nazarı dikkate a-lınabilmektedir.
Bu hususta Chalmers' Sale of Good 16 ed, s.91'de şöyle denmektedir:
"Where a sale is not a sale by sample but the seller sends a sample of the goods to the buyer, the sample will be taken into account as evidence of the description given b-y the seller".


Yukarıdaki hukuki durumu dikkate alarak Alt Mahkeme huzurundaki Emare No.3 Satış Sözleşmesini incelediğimizde, Emare No.3 Satış Sözleşmesinde açık olarak, Sözleşmenin numune üzerine satış sözleşmesi olduğu hususunda herhangi bir hüküm içer-diği görülmediği gibi, Sözleşmenin hükümlerinden de zımni olarak Satış Sözleşmesinin numune üzerinden satış sözleşmesi olduğu hususunu istihraç etmek mümkün görünmemektedir.

Bununla birlikte, satış sözleşmesi numune üzerine satış sözleşmesi olmamakla birl-ikte, satıcı alıcıya numune gönderirse bu numune satıcı tarafından verilen tarife dair şahadet olarak nazarı dikkate alınacaktır.

Bu hususta Chalmers' Sale of Good 16 ed, s.91'de şöyle denmektedir:
"Where a sale is not a sale of sample but the seller se-nds a sample of the goods to buyer, the sample will be taken into account as evidence of the description given by the seller."

Diğer yandan, sözleşme tarif üzerine satış sözleşmesi ise, sözleşmenin, eşyanın tarife uygun olması gerektiği hususunda zımni şa-rt içerdiği kabul edilir (Bkz:Halsbury's Law of England, 3 rd ed, vol 34, s. 48).

Nitekim yukarıda da ifade edildiği üzere, Eşya Satış Yasası'nın 15. maddesine göre, emtianın tarife göre satışının yapılmasına dair bir satış sözleşmesi, emtianın tarife uy-acağına dair zımni bir koşul içermektedir.

Satılan emtianın bu tarife uymaması durumunda ise koşulun ihlali (breach of condition) söz konusu olacaktır. Bu da alıcıya, herhangi bir kaybı olmamasına rağmen emtiayı ret hakkı vermektedir(Arcos Ltd v. Ronasen -(1933) A.C .470 ).
House of Lords bu kararda tarife katı bir şekilde uyumun gerekli olduğunu vurgulamaktadır( Bkz: Consumer Law and Practice,4 th ed, Robert Lowe - Geoffrey Woodroffe, s 37).

Nitekim Lord Buckmaster kararda bu hususta şöyle demektedir:
"I-f the article they have purchased is not in fact the article that has been delivered, they are entitled to reject it, even though it is the commercial equivalent of that which they have bough."



Lord Atkin de kararda şunları ifade etmektedir:

"If the w-ritten contract specifies conditions of weight, measurement and the like, these conditions must be complied with. A ton does not mean about a ton, or a yard about a yard.Still less, when you descend to minute measurements does half an inch mean about half -an inch. If the seller wants a margin he must and in my experience does stipulate for it."

Bununla birlikte Lord Atkin kararda mikroskopik/çok ufak sapmaların göz ardı edilebileceği hususunda şunları belirtmektedir.

"No doubt there may be microscopi-c deviations which businesmen, and therefore lawyers will ignore. "

Katı uyum (Strict compliance) doktrini ile ilgili diğer önemli dava, Re Moore & Co and Landauer & Co [1921]2 K.B 519. davası olup, ilgili kararda tarife uyumsuzluk halinde alıcının gönder-ilen bütün eşyayı ret hakkı olduğu vurgulanmıştır.

Öte taraftan, Eşya Satış Yasası'nın 16. maddesi, kalite ve uygunlukla ilgili zımni koşullar yan başlığı altında şöyledir:

-16. Bu Yasa kurallarına ve halen yürürlükte olan başka herhangi bir Yasa kurallarına bağlı kalınması koşuluyla, aşağıda belirtilen haller dışında, bir satış sözleşmesi uyarınca tedariki yapılan emtianın, herhangi belli bir amaç için kalitesi veya uygunluğu- ile ilgili herhangi bir zımni taahhüt (warranty) veya koşul (condition) yoktur:
(a) Satın alıcı, satıcının maharet veya becerisine ve usuna (judgment) güvendiğini gösterecek biçimde emtianın hangi belirli amaçla istendiğini açıkça veya zımnen satıcının- bilgisine getirirse, ve emtia satıcının (ister imalatçısı isterse üreticisi olsun veya olmasın) işi veya ticareti icabı tedarikini yaptığı türden emtia ise, emtianın bu amaç için makul bir şekilde uygun olacağına dair zımni bir koşul (condition) vardır;
- Ancak, belirli bir metaın patent veya başka ticari ismi altında satışını öngören bir satış sözleşmesinde, metaın herhangi belirli bir amaç için uygunluğu hususunda zımni bir koşul (condition) yoktur.


(b) İmalatçısı veya üreticisi olup olmadığın-a bakılmaksızın, emtianın o türden emtia ticareti yapan bir satıcıdan tarife göre satın alındığı durumlarda, emtianın satılabilir (merchantable) kalitede olacağına dair zımni bir koşul (condition) vardır;
Ancak, satın alıcı emtiayı muayene etmişs-e bu muayenenin meydana çıkarması gereken kusurlar (defects) hususunda zımni koşul bulunmaz
(c) Ticaretin teamülleri, kalite veya belli bir amaca uygunluk hususunda zımni bir taahhüt (warranty) veya koşul (condition) öngörebilir;
(d) Açıkça vazedilen bir- taahhüt (warranty) veya koşul (condition), bu Yasanın öngördüğü zımni taahhüt veya koşulu geçersiz kılmaz, meğerki onunla çelişkili olsun.
-
Yukarıdaki maddeye göre, bu satış sözleşmesi
uyarınca tedariki yapılan emtianın, satın alıcının, satıcının maharet veya becerisine ve- usuna güvendiğini gösterecek biçimde, emtianın hangi belirli amaçla istendiğini açıkça veya zımnen satıcının bilgisine getirirse ve emtia satıcının (ister imalatçısı isterse üreticisi olsun veya olmasın) işi veya ticareti icabı tedarikini yaptığı türden e-mtia ise, emtianın bu amaç için makul bir şekilde uygun olacağına dair satış sözleşmesinde zımni bir koşul(condition) mevcuttur.
Diğer yandan satılan emtianın amaca uygun (fitness for purpose) olması ise tarifin özünü oluşturan bir parça olarak değerlendir-ilmektedir (Bkz: Consumer Law and Practice,supra
s. 38).
Eşya Satış Yasası'nın 16. maddesinin uygulanması için gereken şartlar şöyle özetlenebilir:
1-Alıcının satıcının bilgisine emtianın belirli amaç için istendiğini getirmesi ve bu bağlamda;
Alıcının, s-atıcının maharet veya becerisine ve usuna güvendiğini gösterecek biçimde, emtianın hangi belirli amaçla istendiğini satıcının bilgisine getirmesi gerekir.
2-Emtia satıcının (ister imalatçısı isterse üreticisi olsun veya olmasın) işi veya ticareti icab-ı tedarikini yaptığı türden emtia olmalıdır.

Yukarıdaki şartların mevcut olması halinde, satış sözleşmesinde satıcının bilgisine getirilen belirli amaç için emtianın makul bir şekilde uygun olacağına dair zımni bir koşul (condition) mevcut olduğu farz olu-nmaktadır.

Diğer yandan, amaca uygunluk (fitness for purpose), tarifin özünü oluşturan bir parça olarak değerlendirilmektedir ( Bkz: Consumer Law and Practice, supra, s.38 ).

Satılan emtianın amaca uygun olduğu (fitness for purpose), prima facie (ilk- nazarda)satıcı tarafından ispat edilmesi gereken bir olgudur ( Bkz: Hayden v. Hayward (1808) 1 Camp, 180; Halsbury's Laws of England 3.rd ed, Vol 34, s.52 dipnot l).

Bu aşamada, yukarıdaki hukuki durum ışığında meseleyi değerlendirelim.

Alt Mahkeme huz-urundaki meselede, Davacının Davalıya satıp teslim edeceği ürünlerin, sözleşmeye ekli projeye uygun olarak yapımı hususunda, Sözleşmede açık bir hüküm mevcuttu. Diğer bir ifade ile proje tarife dayalı bir niteliği haizdi.
Bu durumda Alt Mahkemenin, Emare N-o.3 Sözleşmenin Davacının Davalıya satıp teslim edeceği ürünlerin sözleşmeye ekli projeye ve bu bağlamda projede yapılan tarife uygun olması hususunda açık bir hüküm içerdiği ve sonuçta, Emare No.3 Satış Sözleşmesinin tarif üzerine satış sözleşmesi olduğu -hususunda bulgu yapması gerekmekte idi.
Alt Mahkeme bu hususta bulgu yapmamakla hata etti.

İlâveten, Emare No.3 Sözleşmede, işin konusunun Acapulco Resort Convention SPA Otelinin 29 kalemden oluşan aydınlatma ürünlerinin ekte verilen projeye uygun olarak- yapımı, nakliyeye uygun ambalajlanması, her türlü montajı ve üretimden çıktıkça ürünlerin partiler halinde şantiyeye teslimlerinin yapılması belirtildiği cihetle, Davalı/ Alıcının, Davacı/ Satıcının maharet veya becerisine ve usuna güvendiğini gösterecek -biçimde emtianın hangi belirli amaçla istendiğini Davacı / Satıcının bilgisine getirdiği ve ürünlerin Davacı/ Satıcının (ister imalatçısı isterse üreticisi olsun veya olmasın) işi veya ticareti icabı tedarikini yaptığı türden emtia olduğu dikkate alındığın-da, Alt Mahkemenin Emare No.3 Sözleşmenin, 29 kalemden oluşan aydınlatma ürünlerinin 5 yıldızı haiz bir otelin aydınlatmasına hizmet etme amacına makul surette uygun ve kalitede olması gerektiğine dair Satış Sözleşmesinin zımni koşul içerdiğini kabul etmes-i ve Emare No.3 Sözleşme tahtında bu hususta bulgu yapması gerekmekte idi.
Alt Mahkeme bu hususta bulgu yapmamakla hata etti.

Huzurumuzdaki meselede Davacının ispat yükümlülüğü ne idi ve bu yükümlülüğünü yerine getirmiş miydi?
Davacı, Ta-lep Takririnde, bu Sözleşme tahtında yükümlülüğünü yerine getirdiğini belirterek, bu bağlamda Talep Takririnde belirtilen emtianın, 25.5.2011 tarihli Sözleşme tahtında Davalıya satılıp teslim edilmiş olmasına binaen, belirtilen faturalar tahtında alacağını- talep etmiştir.

Davalı ise Müdafaa ve Mukabil Dava Takririnin 7. ve 8. paragraflarında, Davacının taraflar arasındaki 25.5.2011 tarihli Sözleşme çerçevesinde Davalı Otel için uygun kalite ve işçilikte olup belirli özelliklere sahip aydınlatma


üniteleri-ni imal veya ithal edip Davalıya sevk etme yükümünü
yerine getirmediğini, bu bağlamda Sözleşmeyi ihlal ettiği nedeniyle emtiayı kabul etmeyip reddettiğini, müdafaa olarak ileri sürmüştür.

Davacının Talep Takririndeki talebinin dayanağı olan Satış Sözleşm-esi, "tarif üzerine satış sözleşmesi" olarak kabul edildikten sonra, huzurumuzdaki mesele açısından Davacı/ Satıcının: Sözleşmeye ekli projeye uygun yapmakla/üretmekle yükümlü olduğu ürünlerin tarif olarak, sözleşmeye ekli projeye ve/veya proje bağlamında -Davacı/Satıcının Davalı/Alıcıya gösterdiği veya gönderdiği numunelere uygun olduğunu ve/veya Davacının Davalıya gösterdiği kataloğa/ kitapçıklara/ İnternet örneğine uygun olarak üretim/yapım ve teslim ile ilgili yükümlülüğünü yerine getirdiğini ve yine Dav-alı Otelin aydınlatılmasına hizmet etme amacına uygun ve kalitede üretim/yapım teslim ile ilgili yükümlülüğünü yerine getirdiğini kanıtlaması gerekirdi.

Ardından da, Davacı, kendi sözverisini yerine getirmesine rağmen Davalının sözverisini yerine getirme-diğini ve böylelikle de Davalıdan alacak istihkakının doğduğunu kanıtlamalıydı.

Özetle, Davacı, genel sözleşmeler hukuku çerçevesinde, bu bağlamdaysa, Fasıl 149 Sözleşmeler Yasası'nın 51. maddesi tahtında öncelikle kendi sözverisini yerine getirdiğini kan-ıtlaması gerekmektedir. Ardından da kendi sözverisini yerine getirmesine rağmen Davalının sözverisini yerine getirmediğini ve böylelikle de Davalıdan alacak istihkakının doğduğunu kanıtlamak durumundadır.



Nitekim Sözleşmeler Hukukunun 51. maddesi söyled-ir:

-
Vaatte bulunulan kişinin vaadini ifaya hazır ve istekli olmadığı hallerde vaat edenin vaadini ifa etmek zorunda olmaması
51. Bir sözleşme, eşzamanlı olarak yerine getirilmesi öngörülen karşılıklı vaatler içerdiğinde, vaatte bulunulan kişi kendi karşılıkl-ı vaadini ifaya hazır ve istekli olmadıkça, hiç bir vaat edenin kendi vaadini ifa etmesi gerekmez.-

Chalmers' Sale of Goods 16. ed, s.91'de ise 1 January 1838, Chanter v. Hopkins (1838) 4 Meeson and Welsby 399, 150 E.R 1484 s. 404 kararında Lord Abinger'in söylediklerine atıfla bu hususta şöyle denmektedir:
If a seller delivers goods should which do- not correspond with the contract description he had not merely broken a condition of the contract but has entirely failed to perform it. As Lord Abinger said, as long ago as 1838.
"If a man offers to buy peas of another, and he sends him beans, he does no-t perform his contract; but that is not a warranty; There is no warranty that he should sell him peas; the contract is to sell peas and if he sends him anything else in their stead; it is a non-performance of it ".


[Bir satıcı sözleşmede belirtilen tarif-le uyumlu olmayan eşya teslim etmesi halinde, satıcı sadece sözleşmenin bir koşulunu ihlâl etmez, fakat sözleşmenin yerine getirilmesinde tamamı ile başarısız olur. Lord Abinger'in söylediği gibi, bir kimse diğer kimseye bezelye satın alımı için bir teklif- yaparsa ve diğer kimse de ona fasulye gönderirse, diğer kimse sözleşmeyi yerine getirmemiş olur. Bu "warranty" değildir. Bezelye satacağına dair "warranty" yoktur. Sözleşme fasulye satmak içindir. Onun yerine başka bir şey gönderirse, bu sözleşmenin icra -edilmemesidir].


Alt Mahkeme, kararında, huzurundaki meselede ispat külfetinin kimin üzerinde olduğu hususunda karara varırken Yargıtay/Hukuk 99/2010 D.25/2013 sayılı davadan hareket etmiştir.

Yargıtay/Hukuk 99/2010 D.25/2013 sayılı dava, Alt Mahkemenin -kararında belirttiği üzere, bir alacak davası olarak ikame edilmişti ve davacının böyle bir dava altında ispat etmekle mükellef olduğu hususlar, davalıya mal satıp teslim ettiği ve satış bedelini davalının ödemediğiyle ilgili hususlar idi. Davalının savunm-ası ise satın ve teslim edilen emtianın kusurlu olduğu yönünde idi.

Alt Mahkeme huzurundaki meselenin olguları ise, Yargıtay/Hukuk 99/2010 D.25/2013 sayılı içtihadın olgularından farklı idi.

Davacının Talep Takriri dikkate alındığında, Davacının davası-, sadece faturaya dayanan basit bir eşya satış davası mahiyetinde değildi. Davacının davası, yukarıda belirtildiği üzere, "tarif üzerine satış sözleşmesi" temelinde idi. Bu bağlamda Davacı ile Davalı Otel arasındaki tarif üzerine satış sözleşmesi, ayrıca, -kalite ve uygunlukla ilgili zımni koşul içeren bir satış sözleşmesi idi.

Alt Mahkeme huzurundaki meselede, Davacının Emare No.3 tarif üzerine satış sözleşmesi/kalite ve uygunlukla ilgili zımni koşul içeren satış sözleşmesi tahtında yükümlülüğünü yerine ge-tirmiş olduğunun ispat külfeti (burden of proof) Davacıda idi. Davacı yasal ispat külfetini yerine getirmek için ortaya yeterince delil (real evidence) koyarsa, doğan durumun aksini ispat külfeti karşı tarafa, yani Davalıya geçecekti (Evidential Burden of -Proof)( Bkz: Yargıtay/ Hukuk 56/2003 D.6/2004).
Bu durumda Davacı, yukarıda belirtildiği üzere, satışa konu eşyanın tarifini ortaya koyan sözleşmeye ekli projedeki veya numunelerdeki veya kitapçıktaki veya kataloglardaki tarife uygun emtia satın ve teslim -ettiği ve bu tarif bağlamında, Emare No.3 Sözleşmeye konu olan ve satıp ve teslim ettiğini iddia ettiği 29 kalemden oluşan aydınlatma ürününün, açılışı yapılacak 5 yıldızlı otelin aydınlatmasına hizmet etme amacına makul surette uygun ve kalitede olduğu ve- bu bağlamda Davacının Sözleşmedeki yükümlülüğünü yerine getirdiği,
Davalının ise buna karşın bedel ödeme yükümlülüğünü yerine getirmeyerek, Sözleşmedeki yükümlülüğünü ihlâl ettiği hususlarında mahkemeye yeterli şahadet sunmakla (the obligation to adduce s-ufficient evidence on a particular fact to justify a finding on the fact) ve bu bağlamda, evidential burden of proof gereklerini yerine getirmekle yükümlü idi.
Davacı bu husustaki ispat külfetini yerine getirdikten sonra, Davacının taraflar arasındaki Emar-e No.3 tarif üzerine satış sözleşmesindeki tarife uygun emtia satın ve teslim etmeyerek, Emare No.3 Satış Sözleşmesindeki şartı ihlal ettiği (the condition was broken) hususunda yeterli şahadet ibraz etme ile ilgili ispat külfeti Davalıya geçecekti (the ob-ligation to adduce sufficient evidence on a particular fact to justify a finding on the fact/ evidential burden of proof).

Davacı, davasını ispat açısından Mahkemeye kendisi şahadet vermiş, Sözleşme tahtındaki yükümlülüklerini yerine getirdiğini iddia et-miş, Sözleşmeye ekli olduğunu iddia ettiği proforma faturayı ve sair faturaları sunmuştur. Bununla birlikte Davacı, Davalının Sözleşmeye ekli olduğunu ve talimat safhasında ibraz edildiğini iddia ettiği belgelerin/projenin Davalı tarafından Mahkemeye sunul-masına itiraz etmiş ve



sonuçta proforma fatura dışında, satılan emtianın
özelliklerini/tarifini ortaya koyan proje veya belgenin Mahkeme huzuruna getirilmesi engellenmiştir. İlâveten, sözleşmeye ekli proje bağlamında tarifi ortaya koyan, numune veya k-itapçık veya kataloglar da Davacı tarafından Mahkemeye sunulmamıştır.

Davacı, evidential burden of proof gerekleri açısından, satışa konu eşyanın tarifini ortaya koyan sözleşmeye ekli projeyi veya numuneyi veya kitapçığı veya katalogları Mahkemeye kendisi- sunarak, Sözleşmedeki bu tarife uygun emtiayı Davalıya satıp teslim ettiğini ve bu tarif çerçevesinde de satılıp teslim edilen ürünlerin, açılışı yapılacak, Davalıya ait 5 yıldızlı otelin aydınlatmasına hizmet etme amacına makul surette uygun ve kalitede- olduğunu ortaya koyacak yeterli şahadeti (sufficient evidence) ilk nazarda Mahkeme huzuruna getirmesi gerekirdi.
Davacı evidential burden of proof gerekleri açısından ispat külfetini yerine getirmedikçe, ispat külfetinin Davalıya geçmesi olası değildi.

A-lt Mahkeme, huzurundaki meseleye Yargıtay/Hukuk 99/2010 D.25/2013 sayılı kararı uygulamakla ve Davacı sözleşmeye ekli projedeki tarife uygun emtia üretip Davalıya teslim ettiği hususunda mahkemeye yeterli şahadet (sufficient evidence) sunmamasına ve bu ba-ğlamda projeyi veya numuneyi veya kitapçığı veya katalogları mahkemeye sunmamasına rağmen, sadece sunulan faturalar tahtında Davacının Sözleşme tahtındaki yükümlülüğünü yerine getirdiği hususunda Mahkeme huzurunda yeterli şahadetin (sufficient evidence) me-vcut olduğunu kabul ederek, Davacının evidential burden of proof



ile ilgili ispat külfetini yerine getirdiğini kabul ederek,
Fasıl 267 Emtia Satış Yasası / Fasıl 149 Sözleşmeler Yasası prensiplerini ve ispat külfeti ile ilgili şahadet hukuku prensiple-rini yanlış değerlendirmekle ve Davacının davasını ispat ettiği kanaatine varmakla hata etmiştir.

Netice olarak, Davalı, 2. istinaf sebebinde de başarılı olmuştur.
Yukarıda belirtilenler ışığında; Davalı istinafında başarılı olduğu nedeniyle istinafının k-abul edilmesi ve Alt Mahkeme kararının iptal edilmesi gerektiği kanaatindeyim.

-Beril Çağdal :Her iki kararı da önceden okuma fırsatım oldu. Sayın Yargıç Ahmet Kalkan'ın kararında belirtilen görüşler ve varılan sonuçla hemfikirim. Bu nedenle istinafın masraflarla reddedilmesi gerekmektedir.

Ahmet Kalkan : Netice itibarıyla istinaf -oy çokluğu ile reddedilir.
İstinaf masrafları, Davalı tarafından ödenecektir.




Ahmet Kalkan Gülden Çiftçioğlu Beril Çağdal
Yargıç Yargıç Yargıç



22 Ocak, 2019




42






Full & Egal Universal Law Academy