Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 20/2021 Dava No 1/2022 Karar Tarihi 14.01.2022
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 20/2021 Dava No 1/2022 Karar Tarihi 14.01.2022
Numara: 20/2021
Dava No: 1/2022
Taraflar: İldeniz Marketing Limited ile Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası Limited arasında
Konu: Hükümlü alacak - hükümlü alacağın tahsilinin engellenmesi - icradan mal kaçırılması - 3. şahsın haczedilen malın üzerindeki hakkı - şirket peçesinin kaldırılması (piercing the corporate veil) prensibi ve uygulanacağı durumlar
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 14.01.2022

-D. 1/2022 Yargıtay/Hukuk No: 20/2021
(Lefkoşa Genel İstida No: 140/2020)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Bertan Özerdağ, Beril Çağdal, Peri Hakkı

İstinaf eden: İldeniz Marketing Limited, Lefkoşa
- (Müstedi)

ile

Aleyhine istinaf edilen: Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası Limited, Lefkoşa
(Müstedialeyh No.1)

A r a s ı n d- a.

İstinaf eden namına: Avukat Serhan Çınar adına ve şahsen Avukat Oktay Çınar
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Murat M. Hakkı

Lefkoşa Kaza Mahkemesi Başkanı Talat Usar'ın, 140/2020 sayılı Genel İstidada, 22.1.2021 tarihinde verdiği kara-ra karşı, Müstedi tarafından yapılan istinaftır.

------------

K A R A R

Bertan Özerdağ: Bu istinafta, İstinaf Eden/Müstedi kararda bundan böyle sadece Müstedi ve Aleyhine İstinaf Edilen/Müstedialeyh No.1 ise, sadece Müstedialeyh olarak anılacaktır.

-



OLGULAR

Bu meseledeki olguları şöyle özetledik;

Müstedi KKTC'de kayıt ve tescil edilmiş tüzel kişiliği haiz, sair şeyler yanında ticaret ile iştigal eden bir limited şirkettir. Müstedialeyh No.1 KKTC'de bankacılık faaliyetinde bulunma yetki ve izni-ni haiz bir şirkettir. Müstedialeyh No.2 ise kayıt ve tescil edilmiş tüzel kişiliği haiz, sair şeyler yanında ticaret ile iştigal eden bir limited şirkettir.

Lefkoşa Kaza Mahkemesinde Müstedialeyh No.1 tarafından Müstedialeyh No.2 aleyhine dosyalanan 555-3/2016, 6925/2016, 6926/2016, 5552/2016 ve 4814/2016 sayılı davalarda hüküm alınmıştır.

Müstedi Lefkoşa Kaza Mahkemesinde dosyalamış olduğu 140/2020 sayılı Genel İstida ile; 5553/2016, 6925/2016, 6926/2016, 5552/2016 ve 4814/2016 sayılı davalarda dosyal-anan haciz müzekkereleri gereği haczedilen lastiklerin tamamının ve/veya 3.12.2020 tarihli haciz tutanağı tahtında zaptedilen ve/veya kaydedilen lastiklerin ve/veya emtiaların sahibinin Müstedi olduğu ve tüm bu lastiklerin Müstediye iade edilmesi hususları-nda emir talep etti.

Alt Mahkeme, huzurundaki istidada sunulan şahadet ve iddialardan aşağıdaki hususları ihtilafsız olgu olarak belirledi. Bu olgular istinaf açısından da ihtilaflı olmadığından aynen kararımızda yer veririz;

"1- M/aleyh No.2, Lefkoşa K-aza Mahkemesi'nde ikame ettiği 5551/2016, 4814/2016, 5552/2016, 6926/2016, 5553/2016, 6925/2016 ve 5554/2016 sayılı davalarda M/aleyh No.2 aleyhine hüküm verilmiştir. (Sırası ile Emare 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7)
2- Yukarıda numaraları belirtilen davaların tü-münde Özker İldeniz ve Sabiha İldeniz aleyhine, Emare 2, 3 ve 4 davalarda ise diğer Davalılara ilaveten Müstedi şirket direktörü Laden İldeniz aleyhine hüküm verilmiştir.
3- Hüküm tarihleri sırasıyla şöyledir: Emare 1: 20.1.2020, Emare 2 ve 4: 26.11.2019, -Emare 3, 5 ve 6; 31.10.2019, Emare 7: 23.10.2018.
4- Emare 1-7 olarak ibraz edilen hükümlere göre M/aleyh No.2'nin alacağı ana para faizler hariç 1,089,019.33-Euro, 216,915.49-Sterling ve 1,131,606.40-TL'dir.
5- Emare 1-7 olarak ibraz edilen hükümlere isti-naden çıkarılan icra müzekkereleri tahtında bugüne değin yalnızca 5,100-TL tahsil edilmiştir.
6- M/aleyh No.2 şirketin direktörü olan Sabiha İldeniz ve sekreteri olan Özker İldeniz -ki adı edilen şahıslar aynı zamanda şirketin %50'şer hissedarıdır- Müstedi- şirketin şu anki direktörü ve sekreteri aynı zamanda hissedarları olan Laden İldeniz ve Gaye İldeniz'in anne-babasıdır.
7- M/aleyh No.2 şirketin 14.3.2008'den beri kayıtlı adresi olan Organize Sanayi Bölgesi 2. Cad., Lefkoşa adresi 26.10.2018 tarihinde de-ğişmiş ve Şht.Zeki Alp Soley Sok.,12/A, Kermiya Lefkoşa olmuştur. (Emare 33)
8- M/aleyh No.2, aleyhine verilen ilk hüküm olan Emare 7 hükümden yalnızca 3 gün sonra adres değişikliği yapmıştır.
9- Özker İldeniz ve Sabiha İldeniz Müstedi şirketteki hisseleri-ni 12.9.2018, direktörlük ve sekreterlik görevlerini ise 14.9.2018 tarihinde kızlarına devretmiştir (Emare 18 ve 19).
10-Emare 7 hüküm için M/aleyh No.2 aleyhine çıkarılan icra müzekkeresi, M/aleyh No.2'nin menkulesi olmadığı gerekçesiyle 30.11.2018'de iad-e edilmiştir.
11-Müstedi şirketin kayıtlı adresi Organize Sanayi Bölgesi 2.Cad., Lefkoşa'dır.
12-Müstedi şirketin ödenmiş sermayesi 20,000-TL'dir.
13-Müstedi şirketin OLTAŞ isimli TC'de kayıtlı şirket ile arasında 9.4.2019 tarihli Emare 16 distribütörlük a-nlaşması olup, şirket bu anlaşmaya istinaden KKTC'ye oto lastik ithal etmektedir ve OLTAŞ'ın KKTC yetkili distribütörüdür.
14-Müstediden önce M/aley No.2'nin OLTAŞ ile distribütörlük anlaşması mevcut olup, M/aleyh No.2 aynı iş yerinde yani Organize Sanayi -Bölgesi 2.Cad., Lefkoşa'da aynı işi yani oto lastik ithalat ve satış işini yapmaktaydı.
15-M/aleyh No.2'nin faaliyette bulunduğu dönemdeki çalışanları bir kişi hariç Müstedi şirket nezdinde çalışmaya devam etmiştir.
16-Emare 1-7 hükümlere istinaden çıkarıl-an icra müzekkereleri için 2 ve 3.12.2020 tarihlerinde Organize Sanayi Bölgesi 2.Cad., Lefkoşa adresine giden icra memuru her iki günde de mezkûr adreste Sabiha İldeniz ve Özker İldeniz'le muhatap olmuştur. Müstedi şirket direktörü Laden İldeniz belirtilen- günlerde şirket adresinde bulunmamıştır.
17-Müstedi şirketin belediye, vergi dairesi ve sair resmi merci ve odalarda kaydı mevcut olup, tüm bu kayıtlarında adresi Organize Sanayi Bölgesi 2.Cad., Lefkoşa olarak görülmektedir.
18-Emare 16 sözleşmeden sonra -ithal edilen tüm oto lastikler OLTAŞ tarafından Müstedi şirket adına fatura edilmiş, tüm gümrük işlemleri, gümrük vergisi ödemeleri Müstedi şirket tarafından yapılmış ve ödemeleri de Müstedinin banka hesaplarından karşılanmıştır. İstida konusu olup haczedi-len oto lastiklerin tümü açısından bu husus geçerlidir."


Alt Mahkeme yukarıdaki ihtilafsız olguları belirledikten sonra;
- Müstedi şirketin, hissedar ve yönetimi farklı olmakla birlikte, Müstedialeyh No.2 şirketin yerini aldığının ortada olduğun-a, her iki şirketin faaliyetinin aynı olup Continental marka lastiklerin distribütörlüğünü kapsadığına, şirket isimlerinin birbirleri ile çok yakın olup aile isminden (soyisim) geldiğine, Müstedi Şirketin faaliyetlerini Müstedialeyh No.2 Şirketin daha önce-ki işyerinde yürüttüğüne, çalışanlarının aynı olduğuna, dıştan gelen bir kişinin bunu fark etmesinin olası olmadığına (mavi 292),

- İşyerinin kira sözleşmesinin Müstedialeyh No.2 Şirketin adına olduğu iddia edilmesine karşın, aksine şahadet sunulmadığ-ına, Müstedinin direktörü Laden İldeniz'in kağıt üzerinde direktör olduğuna, Müstedinin esasen Müstedialeyh No.2 Şirketin direktör ve sekreteri tarafından yönetildiğine (mavi 293),

- Laden İldeniz'in icra memurlarının işyerine gittiği her iki günde de ha-sta olduğundan orada olmadığı beyanının itibar edilemez olduğuna (mavi 294),
- Hisse devri ve idare değişikliği işlemlerinin Müstedialeyh No.2'nin hükümlü borçlarının icrasını engellemek maksadıyla yapıldığına, Müstedialeyh No.2 Şirketin işlerinin Müstedi -tarafından yapılmaya başlanmasının Müstedialeyh No.1'in hükümlü alacaklarını icra etmesini önlemeye yönelik kötü niyetli, dürüst olmayan, hileli işlemler olduğuna, mahkemenin common law'a müracaat edemeyeceği iddiasının mesnetsiz olduğuna ve icradan mal ka-çırmak amacıyla yapılan bir hile olmadığı iddiası konusunda tatmin olmadığına (mavi 295),

- Her iki şirket arasında tek bir hukuki varlık (joined legal entity) olduğu sonucuna ulaştığına, tüm bu yapılanların icra sistemine karşı hile teşkil ettiğine, Müs-tedi şirketin tam bir kukla (sham) şirket olduğuna (mavi 296),

- Müstedinin OLTAŞ A.Ş. isimli şirket ile lastik distribütörlük anlaşması imzalamasının Müstedialeyh No.2 ile kurulan ve 12 yıl boyunca devam eden ticari ilişki nedeniyle imzalanmış olduğunun -kuvvetli bir ihtimal olduğunun ortaya çıktığına (mavi 298),

- Tüm bulguları neticesinde şirket peçesinin delinmesi veya kaldırılması için gerekli unsurların var olduğuna, bilhassa hile ve tek hukuki varlık unsurlarının bu mesele açısından mevcut olduğuna,- bu nedenle şirket peçesinin delinmesi veya kaldırılması gerektiğine (mavi 298),

- Müstedinin icra konusu taşınır malların bedellerini ödediğini ispat etmekle birlikte, tüm bu ticaretin Müstedi üzeriden yapılmasının icradan mal kaçırmak amacıyla yapılan b-ir hile olmadığı hususunda mahkemenin tatmin edilemediğine (mavi 298),

- Şirket peçesinin delinmesi başka sorunlara sebebiyet verecek olsa bile Müstedinin bunun sonuçlarına katlanması gerektiğine (mavi 299),

- Müstedinin icradan mal kaçırmak maksadıyla v-e hile ile yapılmadığı hususunda mahkemeyi tatmin edemediği bulgularına bağlı olarak Müstedialeyh No.1'in, Müstedinin malvarlığı aleyhine de icra takibi yapılabileceği sonucuna ulaşarak istidanın reddedilmesi gerektiğine (mavi 299),
bulgu yaptı. -

Bu gerekçelerle reddedilen istidadan Müstedi huzurumuzdaki istinafı dosyaladı.

İSTİNAF SEBEPLERİ

Müstedi tarafından dosyalanan istinaf ihbarnamesi 15 istinaf sebebi içermekle birlikte, istinaf gerekçelerini 3 başlık altında toplamak mümkündür;

Muh-terem Alt Mahkeme, Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası kurallarını bu meseleye doğru uygulamamakla hata etti.
Muhterem Alt Mahkeme, talep olmadan ve/veya resen şirket peçesini (piercing the corporate veil) kaldırmakla hata etti.
Muhterem Alt Mahkeme, -Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasasının düzenlediği kurallara rağmen meseleye şirket peçesinin kaldırılması (piercing the corporate veil) prensibini uygulamakla ve istidayı reddetmekle hata etti.




TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI

Müstedi Avukatını-n istinaftaki hitabında söyledikleri özetle şöyledir:

Alt Mahkeme, Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası'nın kurallarını meseleye doğru uygulamamakla hata etti. İcraya konu edilen emtiaların tümü Müstedinin işyerinden alınmış olup Fasıl 6'ya göre bu em-tialar Müstedialeyh No.2'nin hükümlü borcu için haczedilemezdi.

Alt Mahkeme Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası'nda yapılan değişiklikte yürürlüğe konulan kurallara rağmen şirket peçesinin kaldırılması (piercing the corporate veil) prensibini mesele-ye uygulamakla hata etti. Müstedinin taraf olmadığı bir davaya konu borç için şirket peçesinin kaldırılarak hileli mal kaçırıldığı bulgusuna varılması hatalıdır.

Alt Mahkeme, Yasa'yı uygulamadan, şirket peçesinin kaldırılması (piercing the corporate v-eil) prensibini meseleye uygulayarak hatalı bir sonuca ulaştı. Şirket peçesinin kaldırılmasında amaç, hissedarların sorumluluklarını belirlemektir. Bir şirketin borcundan peçe kaldırılarak başka şirket sorumlu tutulamaz. Bu meselede Alt Mahkemenin amacı, h-issedarların sorumluluğunu belirlemek olmadığı gibi herhangi bir hissedarın hilesi ile ilgili bulguya da varmamış veya sorumluluğunu belirlememiştir.

Hacze konu lastikler daha önceden var olan lastikler olmayıp Müstedialeyh No.2 aleyhine icra yapıldıkta-n ve neticelendikten sonra Müstedi tarafından satın alınmıştır. Ortada Müstedi tarafından yapılmış bir hile veya "wrong doing" yoktur. Bu ticaret artık yeni kurulan şirket tarafından yapılmaktadır, eski şirkete ait bir varlık veya lastik yoktur. Mezkûr las-tikler, yeni şirketin satın aldığı lastikler olup eski şirketin bu faaliyetlerle ilgisi yoktur.

Sözleşme serbestisi anayasal hak olup Müstedi sözleşme akdeyleyerek ticaret yapmaktadır. Şirket peçesinin kaldırılması prensibi bu hakları bertaraf edecek şe-kilde uygulanamaz. Alt Mahkemenin kararı ile mahkeme Müstedialeyh No.2 Şirketin tüm borçları için Müstedi Şirketin tüm kapılarını açmış ve sonsuz bir yükümlülük altına sokmuştur.

Belirtilenlerle istinafın kabul edilerek istida uyarınca emir verilmesi ge-rekir.

Müstedialeyh No.1 Avukatının hitabı ise özetle şöyledir;

Fasıl 62 Malların Hileli Devrini Önleme Yasası (Fradulent Transfers Avoidance Law) bu meseleyle alakalı değildir. Bu meselede Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası altında getirilen kur-allar, icradan önce de icradan sonra da edinilen tüm mal varlıklarını kapsamaktadır. Müstedi Şirket Müstedialeyh No.2 Şirket'in icradan mal kaçırmasını sağlamak amacıyla kurulmuş köklü bir şirkettir. Tüm olgular Müstedi Şirket ile Müstedialeyh No.2 Şirket'-in tek bir varlık olduğunu, hissedar ve yöneticilerinin aynı olduğunu, bu iki şirket arasında yapılan tüm işlemlerin, Müstedialeyh No.1 Banka'yı hükümlü alacağından mahrum bırakmak ve icradan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını göstermektedir.

Bu nedenle,- Müstedi Şirketin, Şirket Denetçisinin kaldırılması ve Müstedialeyh No.2 Şirketle birlikte hükümlü borçlarından sorumlu olması gerektiğine karar verilmesi doğrudur. Her iki şirketin tek bir varlık olduğu bulgusu da doğrudur.
Dolayısıyla Müstedi, Müstedia-leyh No.1 Banka'nın alacağından kaçmak amacıyla kurulmuş bir şirkettir. Dolayısıyla bu şirket, hileli mal kaçırmak amacıyla kurulmuş olup bütün varlıklarının icraya konu olması gerekirdi.

Common Law'ın mevzuatla çelişmediği müddetçe tamamlayıcı bir göre-vi vardır. Bu kurallar, Fasıl 6 ile birlikte tamamlayıcı olarak uygulanır. Müstedi hileli olarak icradan mal kaçırmak amacıyla bu şirketin faaliyette bulunduğu hususunda Mahkemeyi tatmin etmeyi başaramadığından yapılan icra doğrudur.

Bu nedenle, istina-fın reddi gerekir.

İNCELEME

Tarafların iddia ve argümanlarını, dosyadaki şahadet ve emareleri, hukuki durumu istinaf gerekçeleri tahtında tetkik ve tezekkür ettik. İstinaf gerekçeleri birbirleri ile bağlantılı olduğundan üç başlık altında topladığımız -gerekçeleri birlikte incelemeyi uygun gördük.

Muhterem Alt Mahkeme, Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası kurallarını bu meseleye doğru uygulamamakla hata etti.
Muhterem Alt Mahkeme, talep olmadan ve/veya resen şirket peçesini (piercing the corporate -veil) kaldırmakla hata etti.
Muhterem Alt Mahkeme, Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasasının düzenlediği kurallara rağmen meseleye şirket peçesinin kaldırılması (piercing the corporate veil) prensibini uygulamakla ve istidayı reddetmekle hata etti.

Kara-rın olgular kısmında yer verdiğimiz, ihtilafsız olgular kısmında belirtilen hususlardan meseledeki birçok olgunun ihtilaf konusu olmadığı ortaya çıkmaktadır. Esasen bu meseledeki ihtilaf, Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası'na 2019 yılında 37/2019 sayı-lı Değişiklik Yasası ile eklenen yeni düzenlemelerin meseleye uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Bu yasa tadilatından sonra, tadilata konu düzenlemeyle ilgili Yargıtayın huzuruna gelen ilk dava, huzurumuzdaki istinaftır. Uygulama açısından taraflar arası-nda ihtilaf bulunduğu göz önüne alındığında bu kuralların ortaya çıkardığı veya yarattığı hukuki sonuçların bu meselede detaylı olarak incelenerek belirlenmesini gerekli görmekteyiz.

Bilindiği üzere, bu meseledeki ihtilafın özü olan Müstediye ait olduğ-u iddia olunan menkullerin icraya konu edilmesi ile ilgili, Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 21.maddesine yeni kurallar ihdas edilmiştir. Fasıl 6 madde 21'in ilgili tadilattan sonraki hali aynen şöyledir;

Sahiplik Karinesi ve Üçüncü bir Taraf-ça Talepte Bulunulması Halinde Yapılacak İşlemler
37/201921.(1)Hükümlü borçlu, bu Yasa amaçları bakımından tasarrufunda veya kontrolünde veya kullanımında bulunan veya yaşadığı konutta veya kendine ait işyerinde mevcut olan taşınır malların sahibi kabul- edilir. Hükümlü borçlu ile birlikte ikamet eden aile mensuplarının veya üçüncü kişilerin mezkûr mallar üzerinde müşterek veya münferit mülkiyet iddiasında bulunması veya bu hususta düzenlenmiş belge ibraz etmesi, haczin yapılmasına engel teşkil etmez. Böy-le bir durumda bu gibi kişilerin bu madde kuralları uyarınca Mahkemeye başvurması halinde, müşterek veya münferit mülkiyetin varlığını ve bahse konu mülkiyet durumunun icradan mal kaçırma amacıyla yaratılmamış olduğunu kanıtlama yükü bu kişilerde olur.-Ancak;
(A) Hükümlü borçlunun veya birlikte yaşadığı kişilerin bir kira sözleşmesi tahtında mal sahibi tarafından kullanımlarına bırakılan taşınır mallar;(B) Hükümlü borçlunun her bir aile bireyinin münhasır kişisel kullanımına özgülenmiş olup değeri- yürürlükteki aylık bir asgari ücreti aşmayan eşyalar ve(C) Hükümlü borçlunun 18 yaşından küçük aile bireylerinin münhasır kişisel kullanımına özgülenmiş eşyalar
hakkında bu fıkra kuralları uygulanmaz.
(2)Bir üçüncü kişinin adında kayıtlı olmasın-a karşın, hükümlü borçlunun tasarrufunda veya kontrolünde veya kullanımında bulunan motorlu araçlarla veya herhangi bir şekilde devlet veya diğer yetkili makamlar nezdinde mal sahipliği üçüncü kişi adında kayıt altında tutulmasına karşın, hükümlü borçlunun- tasarrufunda veya kontrolünde veya kullanımında bulunan motorlu araçlar dışındaki taşınır mallarla ilgili olarak da yukarıdaki (1)'inci fıkra kuralları uygulanır.(3)Yukarıdaki (1)'inci fıkra kuralları saklı kalmak kaydıyla herhangi bir hüküm veya emi-r uyarınca yapılan icrada zapt edilen herhangi bir taşınır mal, hükümlü borçludan başka bir kişi tarafından talep edildiğinde, bu gibi bir talepte bulunan kişi veya icra müzekkeresinin hitap ettiği kişi, mal üzerindeki hakkın karara bağlanması amacıyla bir- Mahkemeye istida ile başvurabilir. Mahkeme tüm gerekli taraflara Mahkemede hazır bulunmaları için ihbarda bulunduktan sonra tarafların haklarının duruşma yolu ile kararlaştırılması için uygun göreceği ve bu arada uyuşmazlık konusu taşınır malın muhafazası-na ilişkin emri verir. Mahkeme, her iki halde de, talep nedeniyle yapılan masrafların kimin tarafından ödeneceğine dair direktif verir.(4)Mahkeme, yukarıdaki (3)'üncü fıkra uyarınca kendisine yapılan istidayı karara bağlarken özellikle hak talebinde b-ulunan kişinin, haczedilen taşınır malın alımı için ödeme yaptığını gösterip gösteremediğini ve böyle bir ödeme yaptığını göstermesi halinde, işbu hususun hükümlü borçlu ile bu kişi arasında, icradan mal kaçırma amacıyla yapılan bir hile olmadığı konusunda- tatmin edilip edilmediğini dikkate alır.(5)Üçüncü bir kişi, bu biçimde zapt edilen bir malın bir alacağına karşılık verilen teminat olduğu gerekçesiyle bu gibi mal üzerinde hak talebinde bulunursa, Mahkeme, teminat altına alınan alacağın tamamen veya- kısmen ödenmesi koşuluyla veya uygun göreceği başka koşullarla, malın tümünün veya bir kısmının satılmasına emir verebilir ve satıştan elde edilen para miktarının, adil görülecek biçimde ve koşullara bağlı olarak uygulanmasına direktif verebilir.(6)Y-ukarıdaki (5)'inci fıkrada belirtildiği gibi bir teminatın, devlet veya diğer yetkili makamlar nezdinde kayıt altına alınmış bir rehin olması halinde haczi gerçekleştiren icra memuru tarafından lehine rehin verilen kişiye haczin gerçekleştirildiğine ilişki-n bir bildirimde bulunulur. Böyle bir bildirim üzerine, 10 (on) iş günü içerisinde hak talebinde bulunulması durumunda, yukarıdaki (5)'inci fıkra kuralları uygulanır.
Yasa'ya yapılan tadilattan sonra ortaya çıkan hukuki durumu aşağıdaki gibi belirl-eriz;

37/2019 sayılı Yasa ile 21.maddeye yapılan tadilat sonrasında, daha önce yasada düzenlenmeyen sahiplik karinesi kavramı Yasa'ya eklenmiş ve; bu Yasa amaçları bakımından hükümlü borçlunun, tasarrufunda veya kontrolünde veya kullanımında bulunan veya -yaşadığı konutta veya kendine ait işyerinde mevcut olan taşınır malların sahibi olduğu kabul edilmeye başlanmıştır.

Bu düzenlemenin hukuki sonucu olarak hükümlü borçlunun, tasarrufunda veya kontrolünde veya kullanımında bulunan veya yaşadığı konutta vey-a kendisine ait işyerinde mevcut olan taşınır malların sahibi olduğu hususunda yasal bir karine yaratılmıştır.

Bu düzenlemeden, bu kuralın gerek gerçek kişilerin ikametgâh ve işyerlerindeki taşınırlarına ve gerekse tüzel kişilerin işyerlerindeki taşını-rlara yönelik uygulanabileceği anlaşılmaktadır. Ayrıca Yasa uyarınca bir hükümlü borçlunun gerek ikametgâhında ve gerekse işyerinde mevcut olan veya tasarrufunda veya kontrolünde veya kullanımında bulunan tüm taşınırların sahibi olduğu kabul edilmektedir. -
Yasa yukarıda belirttiğimiz sahiplik karinesini ihdas ettikten sonra bunun istisnalarını da belirlemiş ve bu hususta hukuki düzenlemeler getirmiştir. Buna göre, aşağıdaki kapsamda olan taşınırlarla ilgili sahiplik karinesi kuralları uygulanmaz;

Hükümlü b-orçlunun veya birlikte yaşadığı kişilerin bir kira sözleşmesi tahtında mal sahibi tarafından kullanımlarına bırakılan taşınır mallar;
Hükümlü borçlunun her bir aile bireyinin münhasır kişisel kullanımına özgülenmiş olup değeri yürürlükteki aylık bir asgar-i ücreti aşmayan eşyalar ve
Hükümlü borçlunun 18 yaşından küçük aile bireylerinin münhasır kişisel kullanımına özgülenmiş eşyalar.

Bu düzenlemenin doğal sonucu olarak, yukarıda alıntıladığımız hükümlü borçlunun ikametgâhındaki taşınırlar, hükümlü borçlu-nun taşınırı olarak kabul edilmezler.

Bu istisnaların haricinde kalan ve 21.madde altında icraya konu edilen taşınırlarda hak iddia eden kişilere Yasa bu haklarını talep etme yolunu da tanımıştır.

Değişiklik Yasası altında icra konusu taşınır üzerinde- hak iddia eden tarafın yapılan icra safhasında icra memuruna mülkiyet iddiasında bulunması ve bu konuda belge ibraz etmesi haczin yapılmasının engellenmesi için yeterli görülmemiştir. Bu konuda Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası madde 21(1) fıkrası; -"hükümlü borçlu ile birlikte ikamet eden aile mensuplarının veya üçüncü kişilerin mezkûr mallar üzerinde müşterek veya münferit mülkiyet iddiasında bulunması veya bu hususta düzenlenmiş belge ibraz etmesi, haczin yapılmasına engel teşkil etmez" kuralını iç-ermektedir.

Buna göre, hükümlü borçlu aleyhine yapılan icrada hükümlü borçlunun ikametgâhında veya işyerinde mevcut olan veya tasarrufunda veya kontrolünde veya kullanımında bulunan taşınırlarla ilgili mülkiyet iddiasında bulunulması veya belge ibraz e-dilmesi icranın yapılmasına engel yaratmamaktadır.

Bununla birlikte Yasa maddesinde mülkiyet hakkı iddiasında bulunan kişilere mahkemeye başvurma hakkı tanınarak, bu gibi kişilerin bu madde kuralları uyarınca Mahkemeye başvurması halinde, müşterek veya m-ünferit mülkiyetin varlığını ve bahse konu mülkiyet durumunun icradan mal kaçırma amacıyla yaratılmamış olduğunu kanıtlama yükünün bu kişilerde olacağı kuralı ihdas edilmiştir. Bu konudaki ispat külfeti, icra konusu taşınır üzerinde hak iddia eden taraftad-ır.

Buna göre, hükümlü borçlunun kullanımında veya tasarrufunda veya kontrolünde veya ikametgâhında veya işyerinde olan taşınırlarla ilgili mülkiyet hakkı iddia eden taraf mahkemede;

Taşınır üzerinde münferit veya hükümlü borçlu ile birlikte müşterek mü-lkiyetin varlığını, ve
Bahse konu mülkiyet durumunun icradan mal kaçırma amacıyla yaratılmamış olduğunu,
ispat etmekle yükümlüdür.

Hak iddia eden tarafın ispat yükünü yerine getirip getirmediği belirlenirken hangi unsurlara dikkat edilmesi gerektiğini is-e Yasa'nın 21.maddesinin (4).fıkrası açıklamaktadır. Fıkrada; "böyle bir başvuruyu karara bağlarken Mahkeme özellikle hak talebinde bulunan kişinin, haczedilen taşınır malın alımı için ödeme yaptığını gösterip gösteremediğini ve böyle bir ödeme yaptığını g-östermesi halinde, işbu hususun hükümlü borçlu ile bu kişi arasında, icradan mal kaçırmak amacıyla yapılan bir hile olmadığı konusunda tatmin edilip edilmediğini dikkate alır." denmektedir.

Buna göre ispat külfetinin yerine getirilmesinde Mahkemenin hak i-ddia eden tarafça;

Haczedilen taşınır malın alımı için ödeme yaptığını gösterip gösteremediğinin, ve
Böyle bir ödeme yaptığını göstermesi halinde, işbu hususun hükümlü borçlu ile bu kişi arasında, icradan mal kaçırma amacıyla yapılan bir hile olmadığı kon-usunda tatmin edilip edilmediğinin,
dikkate alınması gerekir.

Yukarıda belirlediğimiz kriterleri somut olarak özetlersek, hükümlü borçlunun tasarrufunda veya kullanımında veya kontrolünde veya ikametgâhında veya işyerinde bulunan bir taşınırla i-lgili olarak hak iddia eden tarafın taşınır üzerinde münferit mülkiyet hakkını veya hükümlü borçlu ile birlikte müşterek mülkiyet hakkını ispat etmesi gerekli olup bu hususu ispat edip edemediği belirlenirken, haczedilen taşınır malın alımı için hak iddia -eden kişinin ödeme yaptığını gösterip gösteremediğinin dikkate alınması gerekir.

Hak iddia eden tarafın icra konusu taşınırla ilgili ödeme yaptığını ve üzerinde münferit veya müşterek mülkiyetin varlığını ortaya koyması halinde böyle bir başvuru altında- mülkiyet durumunun icradan mal kaçırmak amacıyla yaratılıp yaratılmadığının da belirlenmesi gerekir. Mahkeme mülkiyetin varlığının icradan mal kaçırmak amacıyla yaratılan bir mülkiyet olup olmadığını belirlerken, hükümlü borçlu ile hak iddia eden kişi ara-sında, icradan mal kaçırma amacıyla yapılan bir hile olmadığı konusunda tatmin edilip edilmediğini dikkate alır.

Hak iddia eden taraf, bu mülkiyet durumunun icradan mal kaçırma amacıyla hile ile yaratılmamış olduğunu ispat etmekle yükümlü olan taraftır. -

Buna göre, hak iddia eden tarafın öncelikle, münferit veya hükümlü borçlu ile müşterek mülkiyet varlığını ispat etmesi gerekir. Hükümlü borçlunun bu ispat külfetini yerine getirmesi durumunda ise bu mülkiyet durumunun hak iddia eden taraf ile hükümlü bo-rçlu arasında hile ile icradan mal kaçırma amacıyla yaratılmamış bir mülkiyet hakkı olduğunun ispatı gerekir.

İstinaf sebepleri sırasıyla incelendiğinde, Müstedinin, Alt Mahkemenin Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulu Yasası yerine veya bu Yasa'ya ilavet-en common law kurallarını uygulamakla hata ettiğini ileri sürdüğünü görmekteyiz.

Mevzuatımızda hile terimi, Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası altında tanımlanmış bir kavramdır. Yargıtay tarafından verilen birçok kararda bu kavramın kapsamı belirlenmiş, h-ile içeren ihtilafların incelenmesinde zaman zaman Common Law içtihatlarına da değinilmiştir. Bilindiği üzere, Common law Mahkemeler Yasası'nın 38.maddesi uyarınca ülkemizde Anayasa'ya aykırı veya bağdaşmazlık halinde olmadıkça uygulanacak mevzuat dahilind-edir. Yargıtay/Hukuk 138/2011 D. 3/2012 (Gülhan Alp ile Poli Investment Ltd. ve diğerleri arasında) sayılı kararda, Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası'nın mehazının İngiltere olmasının yanında Common Law'un Anayasaya aykırı veya bağdaşmazlık halinde olmadıkça- mahkemelerin uygulayacağı mevzuat arasında olduğu ifade edilmiştir. Kararın ilgili kısmı aynen şöyledir:

"Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasamızın mehazı İngiltere olduğu bir yana, 9/76 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 38(d) Maddesine göre, Anayasa'ya aykırı veya- bağdaşmazlık halinde olmadıkça, ahkamı umumiye ve Nisfet Hukuku İlkeleri (Common Law ve Equity) KKTC mahkemelerinin uygulayacağı mevzuat arasındadır."

Yukarıda incelediğimiz Fasıl 6 madde 21. kurallarının bu ihtilafın çözümünde meseleye uygulanmasının -gerekli olmasının yanında mülkiyet hakkının icradan mal kaçırmak amacıyla hile ile yaratılmış olup olmadığı unsuru incelenirken, hilenin tanımının yapıldığı Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası kuralları ile birlikte bu Yasa'nın mehazı olan İngiltere'deki Commo-n Law prensip ve kurallarının da meseleye uygulanabileceğini belirtiriz. Bu nedenle, bu husustaki istinaf başlığı ve altındaki istinaf sebeplerini reddederiz.

İkinci istinaf sebebi değerlendirildiğinde, Müstedialeyh No.1 Bankanın itiraznamesine ekli yem-in varakasının 5. paragrafında hileli olarak icradan mal kaçırıp kaçırılmadığını belirlerken şirket peçesinin delinebileceği veya yok farz edilebileceği, zira her iki şirketin tek varlık olduğu ve Müstedi şirketin Müstedialeyh No.2 şirketin yükümlülüklerin-i soruşturmak gayesi ile oluşturduğu ileri sürülmektedir.

Bu iddialar ile birlikte yukarıda ifade ettiğimiz üzere Common Law'daki hile prensiplerinin bu meseleye uygulanabileceği, şirketin kurumsal peçesinin kaldırılması da Common Law'da hile kapsamında -incelenen bir istisna olduğu göz önüne aldığımızda Alt Mahkemenin bu meselede ihtilaf konusu lastiklerin hileli olarak icradan mal kaçırmak amacıyla yaratılmış bir mülkiyet olduğunu belirlerken meselede şirketin peçesinin kaldırılması altında bir inceleme -yapmasında hata olmadığı gibi itirazda da bu yönde bir talep vardır.

Dolayısıyla ikinci istinaf sebebi de reddedilir.
Bu hususu belirledikten sonra burada önem arz eden husus, Alt Mahkemenin, şirket peçesinin kaldırılmakla (piercing the corporate veil) v-e tek bir varlığa (single economic unit) ilişkin Common Law prensiplerini bu meseleye uygulamakla hata yapıp yapmadığıdır.

Şirket peçesinin kaldırılması prensibini belirlemeden önce şirket peçesinin (corporate veil) ne olduğunun anlaşılması gerekir. -

Bilindiği üzere, şirketler hukukunun öncü kararlarından (leading case) olan Salomon v A Salomon & Co Ltd
1897 AC 22 HL kararında vaz edilen prensiplere göre bir şirket, hissedar ve direktörlerinden ayrı bir tüzel kişilik olarak kabul edilir. Şirketin, h-issedarlarından ve direktörlerinden ayrı tüzel kişiliği haiz bir kişi olduğu prensibinin yarattığı hukuki sonuç, şirketi, hissedar ve direktörlerinden ayıran bir şirket peçesi oluşturduğudur.

Şirketler hukukunda, şirketin hissedar ve yöneticileri ile bi-rlikte tanımlanamayacağı, şirketin ayrı bir tüzel kişilik olduğu ve Salomon davasındaki prensibin amacının şirketlerde hissedarların sahip olduğu sınırlı sorumluluk (limited liability) hakkını sağlamak olduğu zihinde tutulmalıdır. (Adams v. Cape Industries- Plc. Solvents Corporation v. Commision of the European Communities 1974 ECR 223)

Şirket peçesi hukuken şirket kişiliğini, o şirketin hissedarlarının kişiliklerinden hissedarları ise şirketin borçlarından ve diğer yükümlülüklerinden şahsen sorumlu olmak-tan ayıran ve sınırlı sorumluluk oluşturan hukuki prensiptir. Şirket peçesi özetle, şirketin hak ve sorumluluklarını, hissedarların hak ve sorumluluklarından ayıran unsurdur. Bu kurala istinaden, şirketten alacaklı olanlar tarafından limited şirketin mükel-lefiyetlerinden dolayı hissedar ve direktörlerine şirketin borç ve yükümlülüklerinden dolayı sorumluluk bahşedilmesi hukuken engellenmektedir. Bunun sonucu olarak şirket, hissedar ve direktörlerinden ayrı bir varlık olduğundan şirketin hak ve sorumluluklar-ına istinaden hissedar ve direktörlerin değil şirketin dava edilmesi gerekir.

Bu konuda Gower's Principles of Modern Company Law 4th Edition 1979 sayfa 100'de belirtilenlere atıf yaparız;

"It follows from the fact that a corporation is a separete leg-al person that its members are not as such liable for its debts."

Yargıtay, Yargıtay/Hukuk No. 12/2013 D.6/2017 sayılı kararda bu prensiple ilgili aşağıdaki görüşlere yer vermiştir;

"Salomon V. Salomon 1897,AC 22HL davasından günümüze kadar gelen tem-el prensip; her şirketin ayrı bir tüzel kişiliğinin olması, şirket kurmanın ve şirketi kaydettirmenin avantajlarından birinin, üyelerinden (hissedarlarından) ayrı bir kişiliğinin oluşması, sınırlı sorumluluğunun yanında, gerçek kişiler gibi hareket edebilm-esi ve şirketin üyelerinin her birinden ayrı ve/veya farklı kişiliğe sahip olduğunun kabul edilmiş olmasıdır."

Tunstall v. Steigmann 1962 2 QB 593 1897 AC 22 HC kararında, Salomon davasındaki prensipler uyarınca, şirketin, şirketi kuran kişi veya kişile-rden ayrı bir varlık ve tüzel kişilik olduğu ifade edilmiştir. Bununla birlikte, şirketin kontrolünün tamamının bir veya birden fazla hissedarda olabileceği belirtildikten sonra Salomon Kuralının, limited şirketlerin kurulmasındaki temel prensip olduğu ve -bu prensipten ayrılmanın veya prensibin terk edilmesinin şirketler hukukuna aykırı olduğu ifade edilmiştir. Kararda aynen şu ifadeler kullanılmıştır:
"It was decided in Salomon v. Salomon & Co. Ltd. that a company and the individual or individuals forming -a company were seperate legal entities, however complete the control might be by one or more individuals over the company. That is the whole principle of the formation of limited liability companies and it would be contrary to the scheme of the Companies A-ct to depart from that principle."

Aynı kararda, hissedar ve direktörlerin şirketin yükümlülüklerinden dolayı sorumlu olması-nın Salomon prensibinin terk edilmesi durumunu oluşturacağı ve ancak şirketin gerçekleri gizleyen bir dış görüntü olduğu istisnai durumlarda şirket peçesinin kaldırılabileceği belirtilmiştir.

Kararda keza, ticareti yapanın şirket olduğu, şirket direktör- ve hissedarının şirketin yöneticisi olarak hareket ettiğinde şirket adına hareket etmiş olduğu belirtilmekle birlikte, tüm hisselerin ve şirket işleri ile ilgili kontrolün aynı kişide olmasının bu hususta bir değişiklik yaratmayacağı vurgulanmaktadır. Mah-kemenin kararında vurguladığı bir diğer önemli husus, sınırlı sorumlu şirketin amacının, şirket başarısız olduğunda hissedarlarına verdiği sorumluluklarla ilgili sınırlamalar ve bazı korumalar/himayeler sağlamak olduğudur. Kararın bu kısmı ise şöyledir;

-"It is the limited company which will carry on the business in the future, and if she acts as the manager of the business, it is for and on behalf of the limited company. In my judgement the fact that she holds virtually the whole of the shares in the limi-ted company and has complete control over its affairs makes no difference to this proposition. The object of a limited liability company, as I understand, is that the shareholders shall have some protection and some limit to the liability which they may in-cur in the event o the company being unsuccessful."

Buna göre, sınırlı sorumlu şirketlerin kurulmasının amacının, hissedarlar-ının, şirketin başarısız olması durumunda maruz kalabilecekleri sorumluluk konusunda bir miktar korumaya ve bir miktar sınırlamaya sahip olacaklarına dayandığı açıktır.

Yukarıda değindiğimiz kararda keza, şirket, hissedar, direktör ve sekreteri birbiri-nden bağımsız olduğundan şirket işleri ile ilgili olarak şirket ve hissedardan her biri şahsen dava edilebileceği gibi bunların birbirlerini dava etmelerine dair de herhangi engelin olmadığı belirtilmektedir.

Bu nedenle, şirket hisselerinin tamamını elin-de bulunduran bir kişi, bu hisseleri elinde bulundurmakla şirketin kendisi olarak anılamayacağı gibi kendi adına şahsen iş yaptığı da söylenemez.

Bu konuda son olarak, Daimler Company, Limited v. Continental Tyre and Rubber Company (Great Britain), Limite-d and Another. 1976 2 AC 307 referanslı karardan atıf yaparız;
-
"No one can question that a corporation is a legal person distinct from its corporators; that the relation of a shareholder to a company which is limited by shares is not in itself the relation of principal and agent or the reverse; that the assets of the- company belong to it, and the acts of its servants and agents are its acts, while its shareholders, as such, have no property in the assets and no personal responsibility for those acts. The law on the subject is clearly laid down in a passage in Lord Hal-sbury's judgment in
Salomon v. Salomon & Company,
1897 A.C., at p. 30. "I am," he says, "dealing with the provisions of the statute, and it seems to me to be essential to the artificial creation that the law should recognise only that artificial existence -apart from the motives or conduct of individual corporators.. Short of such proof,"
i.e., proof in appropriate proceedings that the company had no real legal existence, "it seems to me impossible to dispute that once the company is legally incorporated it -must be treated like any other independent person, with its rights and liabilities appropriate to itself, and that the motives of t-hose who took part in the formation of the company are absolutely irrelevant in discerning what those rights and liabilities are."-

Bu kararda belirtilenleri de şöyle özetleyebiliriz; şirket hissedarlarından ayrı bir varlıktır, şirketin varlıkları şirkete aittir ve hissedarları şirketin varlıklarının sahibi olmadığı gibi şirketin eylemlerinden dolayı sorumlulukları da yoktur. Şirket- hukuken kurulmuş olduktan sonra diğer kişiler gibi hak ve yükümlülükleri var olduğu kabul edilmelidir.

Görülebileceği gibi, kararın özünde prensip çok basit olarak özetlenmiştir; şirketin varlıklarının sahibi şirket olduğundan, hissedarlar da bu varlıkl-arın sahibi olmadığından şirketin sorumluluklarından hissedarların şahsi sorumlulukları olamaz.

Buraya kadar belirttiklerimiz, şirket peçesi (corporate veil) prensibinin, şirketin hissedar ve direktörlerine yarattığı hukuki korumanın anlatımıdır.

Bun-unla birlikte, kurumsal şirket peçesi hissedar ve direktörlerin hile içeren kişisel davranışları için koruma sağlamamakta veya şirketlerin, sahte işlemler için araç olarak kullanılmasına izin vermemek amacıyla istisnai hallerin varlığı durumunda mahkeme ta-rafından kaldırılabilmektedir.

Şirketler Hukukunda temel eser olarak kabul edilen Palmer's Company Law isimli kitabın 23.Baskısında (Edition) 18-23 numaralı "Looking behind the company's legal persons. Lifting the veil" başlıklı bölümde, mehaz hukukta h-angi hallerde şirket peçesinin kaldırılabileceği istisna haller sayılmakla birlikte, bunların birçoğu yasal mevzuata dayandığından bizim açımızdan uygulama alanı yoktur. Ancak 12.sırada belirtilen istisna bizim hukukumuz açısından uygun olup buna göre olgu-lar ve nisfet kurallarının istisna yapılmasına haklılık sağlandığı durumların varlığı halinde şirket peçesi kaldırılabilmektedir. Yukarıda değindiğimiz eserin ilgili kısmı aynen şöyledir:

"12.In other exceptional cases, in which the facts or equitable con-siderations justify an exception from the strict rule in Salomon v. Salomon Co. Ltd. the courts are prepared to "lift the veil" of corporateness."

Kararımızın devamında sadece hileye dayanan bu istisnai hallerle ilgili meselemizi incelemeyi sürdüreceğiz.-

Alt Mahkeme kararında bu hususla ilgili yukarıda belirttiğimiz esere atıf yapmıştır. Alt Mahkemenin kararının ilgili kısmı aynen şöyledir:

"It may be convenient to list briefly the main instances in which modern company law disregards the principle t-hat the company is an independent legal entity. Generally speaking, the courts are more inclined, in appropriate circumstances, to, "lift veil" of corporateness where questions of control are in issue than where a question of ownership arises. In practice,- the ability to choose between the application of the rule in Salomon's case and the jurisdiction to pierce the veil of corporateness gives, the courts a considerable degree of d-iscretion and enables them to do justice and to decide individual cases in accordance with equitable considerations. But it should be emphassised that the rule in Salomon's case is still the principle and the instances of piercing the veil are the exceptio-ns, though their number is growing."
(mavi 288)


Alt Mahkemenin kararında atıf yaptığı eserde, şirketler hukukunda şirketin bağımsız bir hukuki varlık olduğu prensibinin hangi hallerde dikkate alınmaması gerektiği belirtilmektedir. Buna göre, mahkemeler -uygun koşullarda, sahiplik (ownership) sorununun ortaya çıktığı meselelerden ziyade idare (control) sorununun konu olduğu hallerde şirketin kurumsal peçesinin kaldırılması eğilimindedir. Uygulamada, Salomon davasındaki kuralın uygulanması ile şirketin kuru-msal peçesinin kaldırılması yetkisi arasında seçim yapma yeteneği, mahkemelere önemli ölçüde takdir yetkisi verir ve adalet yapmalarına ve münferit davaları hakkaniyete uygun olarak karara bağlamalarına olanak tanır. Ancak, Salomon davasındaki kuralın hala- prensip olduğu ve şirket peçesinin kaldırılması meselelerinin sayıları artmasına karşın hala istisna olduğu vurgulanmalıdır.

Şirketin kurumsal peçesinin var olduğu prensibinin istisnası olan şirketin kurumsal peçesinin kaldırılması (piercing the corpor-ate veil), İngiliz hukukunda birçok karar içerisinde inceleme konusu yapılmış olup bunlardan ilki Alt Mahkemenin de atıf yaptığı Gilford Motor Co. Ltd v Horne
[1933] Ch 935 davasıdır. Bu davada mahkeme, çalıştığı şirketten ayrıldıktan sonra sözleşmesinde y-er alan müşterilerle ticaret yapma yasağını aşmak amacıyla, eşi ve arkadaşı adına kurduğu şirket altında daha önce çalıştığı şirketin işlerini veya müşterilerini fiyat kırmak suretiyle kazanan kişinin, bu şirketi hile amacıyla kurduğu bulgusuna varmıştır. -Kararda aşağıdaki ifadeler yer almaktadır:

"..... I am quite satisfied that this company was formed as a device, a stratagem, in order to mask the effect carrying on of a business of Mr EB Horne. The purpose of it was to enable him, under what is a cloak -or sham, to engage in business which, on consideration of the agreement..."

Görülebileceği üzere, şirketin hile (stratagem) konusu işlemlerin gizlenmesi (mask) amacıyla bir araç (device) olarak kullanıldığı durumlarda şirketin kurumsal peçesinin kaldırıl-abileceği kabul edilmiştir.

Yine bu konu ile ilgili DHN Food Distributors Ltd. v. Tower Hamlets London Borough Council 1976 1 WLR 852 referanslı kararda, şirketin kurumsal peçesinin, sadece şirketin gerçekleri gizleyen bir dış görünüm (façade) amacıyla -oluşturulmuş olduğu istisnai hallerde kaldırılabileceği ifade edilmiştir. Bu kararda şu ifadeler kullanılmıştır:

".....it is appropriate to pierce the corporate veil only where special circumstances exist indicating that it is a mere façade concealing the- true facts."

Bu esasa göre mahkeme, istisnai hallerin varlığı halinde, bir şirketin işlerinin yasal mevzuat hükümlerine uygun olarak yürütülmediğine veya sadece yasadışı faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla bir dış görünüm olduğuna karar verirse, şirket -peçesinin kaldırılması ile şirketin yasal yükümlülüklerinden hissedarlar veya diğer şirketler de sorumlu tutulabilmektedir. Mahkemeler, 3.kişilere bir adaletsizlik yaratılmasının önüne geçmek ve hile ile icradan mal kaçırılmasına hukuki çare üretmek amacıy-la adalet gereği (just and equitable remedy) kurumsal şirket peçesinin kaldırılmasına emir vermelidir.

Şirket peçesinin kaldırılması prensibi, şirketi koruyan peçenin kaldırılarak yaratılan hilenin engellenmesi, şirketin dış görünümünün arkasına bakı-larak hile olduğu iddia olunan işlemin gerçek mahiyetinin belirlenmesi amacıyla uygulanmalıdır. Bu bağlamda, şirketler hukukunda şirketler üzerinden yapılan hileli işlemler karşısında mahkemeler tarafından hukuki çare üretmek ve adaleti sağlamak (in the be-nefit of justice) amacıyla istisnai olarak şirket peçesinin kaldırılması prensibi uygulanmaktadır.

Özellikle, bir şirket borçlarını ödeyemez hale geldiğinde, alacaklılarını alacaklarından mahrum bırakmak ve gerçeklerin gizlenmesi amacıyla dış görünüm iç-in bir araç olarak kullanıldığı özel ve istisnai durumlarda şirketin kurumsal peçesi kaldırılmalıdır. Keza, bir şirketin borçlarını ödeyemez hale geldikten sonra şirketi kuranlar tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle kuracakları yeni şirketin de kurums-al peçesinin aynı gerekçe ile kaldırılabilmesi mümkündür.

Bilhassa, yeni kurulan şirket ile borçlu şirketin faaliyet alanları aynı olduğunda, hissedar ve yönetici yapılarındaki durum aynı veya benzer olduğunda, fiilen her iki şirket aynı kişiler tarafınd-an yönetildiğinde, bağlı kuruluşun, gerçekten diğer şirketin hissedarının veya sahibinin veya idarecisinin bir uzantısı olduğuna dair olguların varlığında, esasen yeni şirketin kötü niyetle, hükümlü borçlu şirketin alacaklarından hile ile mal kaçırmak ama-cıyla kurulup gerçeklerin gizlenmesi için dış görünüm aracı olarak kullanıldığında, böylesi bir şirketin kurumsal peçesi kaldırılmalıdır.

Bu konu ile ilgili son olarak, Re Southard & Co. Ltd.
[1979] 1 W.L.R. 1199 davasında borçlarından dolayı adeta çöp-lüğe dönen bir şirket ile tali veya bağlı konumdaki bir şirketin, borçlarla ilgili herhangi bir sorumluluktan bağımsız olarak gelişiminden hissedarların başarı elde etmemesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Kararın ilgili kısmı aynen şöyledir:

"If one of -the subsidiary companies turns out to be the runt of the litter and declines into insolvency to the dismay of its creditors, the parent company and the other subsidiary companies may prosper to the joy of the shareholders and without any liability for the -debts of the insolvent subsidiary."

Bu incelemeye bağlı olarak belirtmek isteriz ki, şirketler aleyhindeki icralarda, Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 21.maddesinin, Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın öngördüğü şirketin kurumsal peçesi prensibi ile- birlikte yorumlanıp uygulanması gerekmesine karşın, Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası'ndaki koşulların varlığı durumunda ve şirketin hileli olarak icradan mal kaçırmak amacıyla gerçeklerin gizlenmesinin aracı olarak kullanıldığı istisnai hallerin me-vcudiyetinde şirketin kurumsal peçesi, şirket ile idareci veya hissedar veya sahipleri arasındaki kurumsal peçe kaldırılabilir.

Alt Mahkemenin kararını irdelediğimizde, Alt Mahkeme Müstedi Şirket'in Müstedialeyh No.2 Şirket ile tek varlık olduğuna (sin-gle unit) ve bu nedenle Müstedi Şirket'in peçesinin kaldırılarak Müstedialeyh No.2 Şirketin borçlarından ve aleyhindeki icradan sorumlu olması gerektiğine bulgu yaptı.

Müstedi Şirket ile Müstedialeyh No.2 Şirket arasındaki bağlantı ile ilgili Alt Mahkem-enin varmış olduğu tek varlık (single unit) bulgusu, şirket peçesinin kaldırılması talepleri karşısında mehaz hukukta birçok kararda incelenmiştir.

Bunlardan en önemlileri, Adams v. Cape Industries Plc., Woolfson v. Stratchyle Regional Council 1977 SLT 6-0 ve DHN Food Distributors Ltd. vs. Tower Hamlets London Borough Council 1 WLR 852 kararlarıdır.

Bu kararların temelinde şirketler arası bağlılık - tali kuruluş (subsidiary) unsuru mevcuttur. Ortak hukuktaki kararlara bakıldığında tali/bağlı şirket (sub-sidiary company) olarak faaliyet gösteren şirkete, diğer şirketçe sahip olunması, hesapları bir tutulması ve aynı kişilerce yönetilmesi gibi hallerde bu şirketlerin tek varlık olarak kabul edilebilmeleri mümkündür.

Bu konu ile ilgili tek varlık kavramını-n temeli olan DHN Food Distributors Ltd. vs. Tower Hamlets London Borough Council 1 WLR 852 davasında Lord Denning, birden fazla tali şirketin hesaplarının, kâr ve zarar hesapları, birlikte tutulduğunda, elleri ve ayakları ile ana şirkete bağlı ve ana şirk-etin söylediğinin yapıldığı durumlar bulunduğunda, şirketlerin tek bir varlık olarak kabul edilebileceğini belirtmiştir. Bu kararın ilgili kısmına aşağıda atıf yaparız;

"This is especially the case when a parent company owns all the shares of the subsidi-aries - so much so that it can control every movement of the subsidiaries. These subsidiaries are bound hand and foot to the parent company and must do just what the parent company says. .... This group is virtually the same as a partnership in which all t-he three companies are partners. They should not be treated separately so as to be defeated on a technical point."


Ayrıca, birden fazla şirketin tek varlık olarak kabul edilmesi halinde, şirket peçesinin kaldırılarak şirketin arkasındaki hissedar ve dire-ktörlerin sorumluluğuna gidilebildiği gibi şirket peçesinin kaldırılması prensibi altında tali/bağlı şirket olarak addedilebilecek bir şirketin yükümlülüğünden, diğer bir tali/bağlı şirket veya ana şirket de sorumlu tutulabilmektedir. Dolayısıyla, birden f-azla şirketin tek varlık olarak kabul edilmesi halinde şirketin kurumsal peçesinin kaldırılıp diğer şirketin yükümlülüklerinden dolayı o şirkete de sorumluluk yüklenebilmesi mümkündür.

Alt Mahkeme, Adams davasından atıfla, acentelik (agency) konusunda da- şirket peçesinin kaldırılabileceğini öngörmüş olup bu husus huzurumuzdaki istinafın konusu olmadığından incelemeyi gerekli görmeyiz.

Bu safhada, yukarıda incelediğimiz hukuki durum çerçevesinde Alt Mahkemenin bulgularını inceleyeceğiz. Bu bağlamda, Fası-l 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 21.maddesi, taşınırların üzerindeki mülkiyet hakkını ve bu mülkiyet hakkının icradan mal kaçırma amacıyla hile ile yaratılmamış olduğunun ispat külfetini müstediye yüklediği cihetle, huzurumuzdaki olgular ışığında Mü-stedinin ispat külfetini yerine getirip getirmediğini belirleyeceğiz.

Alt Mahkeme Müstedinin, icra konusu lastiklerde mülkiyetin varlığını ve bedellerini ödediğini ispat edebildiği bulgusuna varmış olup bu husus huzurumuzdaki istinaf açısından ihtilaflı -değildir. Dolayısıyla, bu safhada Fasıl 6 madde 21'in öngördüğü ispat külfeti açısından, Müstedinin icra konusu lastikler üzerindeki mülkiyetin varlığı ile ilgili ispat külfetini yerine getirdiğini kabul ederek incelemeye devam ederiz.

Kararın bu aşaması-nda, icra konusu lastiklerin hileli olarak icradan mal kaçırma amacıyla mülkiyetinin Müstedialeyh No.2'den Müstediye intikal edip etmediği hususunda, Müstedinin Mahkemeyi tatmin edecek şekilde ispat külfetini yerine getirip getirmediğini belirleyeceğiz.

-Yasa'nın 21.maddesinde, hükümlü borçlunun işyerinde veya kontrolünde veya tasarrufunda veya kullanımında bulunan taşınırların icra konusu olabileceği düzenlenmektedir.

Bu noktada, icra konusu lastiklerin kimin tasarrufunda veya kontrolünde veya kullanımı-nda olduğu ve hile ile icradan mal kaçırma amacıyla Müstediye devredilip devredilmediğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu husustaki ispat külfeti daha önce de belirtildiği gibi Müstedidedir.

Bunu belirlemeden önce Alt Mahkeme huzurunda yer alan olguları -kronolojik olarak sıralamayı uygun görürüz;

Müstedialeyh No.2 Şirketin direkötrü Sabiha İldeniz, sekreteri ise Özker İldeniz olup her ikisi de şirkette % 50 nispetinde hissedardır.
Müstedialeyh No.2 Şirket 2006 yılından 2018 yılına kadar OLTAŞ A.Ş. ile- akdeylediği sözleşme tahtında Continental marka lastiklerin satış ve distribütörlüğünü yaptı.
Müstedaleyh No.2 Şirketin 14.3.2008 tarihinden 26.10.2018 tarihine kadar kayıtlı adresi ve lastik satış faaliyetini yürüttüğü yer, Organize Sanayi Bölgesi 2.Ca-ddesi Lefkoşa idi.
Müstedilaleyh No.2 kayıtlı adresini 26.10.2018 tarihinde Özker İldeniz ile Sabiha İldeniz'in ikametgâhı olan Şht. Zeki Alp Soley Sokak No.12/A Lefkoşa olarak değiştirdi.
Müstedi Şirket 7.10.2010 tarihinde kurulmuş ve 3.10.2018 tarihind-e Kıbrıs Türk Ticaret Odasına oto lastik ve akü ithalatında faaliyet göstermek için üye olmuştur.
Müstedinin bu dava görüşülürken kayıtlı adresi Organize Sanayi Bölgesi 2.Caddesi Lefkoşa'dır.
Müstedi Şirketin kayıtlı sermayesi ise 20.000 TL'dir.
Mü-stedi Şirket kurulduğu aşamada Özker İldeniz % 50 ve Sabiha İldeniz % 50 hisseyle şirkette hissedar olarak yer almaktaydı.
Müstedi Şirket'teki hissedarlık yapısında 12.9.2018 tarihinde değişikliğe gidildi ve yeni hissedarların Gaye İldeniz % 99 oranında h-isse ve Laden İldeniz ise % 1 oranında hisse olarak kaydedilmesi sağlandı.
Müstedi Şirketin Alt Mahkemede dava görüşülürken direktörü Laden İldeniz, şirket sekreteri ise Gaye İldeniz'dir.
Müstedialeyh No.2 Şirket ile Özker İldeniz, Sabiha İldeniz ve Lad-en İldeniz aleyhinde dosyalanan davalarda 23.10.2018 tarihinde (Emare 7), 20.1.2020 tarihinde (Emare 1), 21.10.2019 tarihinde (Emare No.3, 5 ve 6) ve 26.11.2019 tarihinde (Emare No.2 ve No.4) hükümler ısdar edildi.
Emare 1 - 7 hükümlere göre Müstedialeyh- No.1 bankanın alacağı faizler hariç 1,089,019.33 Euro, 216,915.49 Stg. Ve 1,131,606.40 TL'dir.
Emare 7 hüküm için Müstedialeyh No.2 aleyhine çıkarılan icra müzekkeresi menkulesi olmadığı gerekçesi ile 30.11.2018 tarihinde iade edildi.
Müstedialeyh No.1 E-mare No.1 - 7 olarak ibraz edilen hükümlere istinaden çıkarılan icra müzekkelerinden bugüne kadar sadece 5.100 TL tahsil edilebildi.
Müstedi OLTAŞ A.Ş. ile akdeylediği 9.4.2019 tarihli distribütörlük sözleşmesi ile Continental marka lastiklerin KKTC ithal-at, satış ve distribütörlüğüne başladı.
Müstedialeyh No.2 Şirkete ait araçlardan RB 778 plakalı aracın 14.7.2020 tarihinde, KL 845 plakalı aracın ise 26.10.2018 tarihinde Müstediye, Özker İldeniz adına kayıltı JU 004 plakalı aracın 17.9.2018 tarihinde G-aye İldeniz'e, Sabiha İldeniz'e ait PB 005 plakalı aracın 27.9.2018 tarihinde Gaye İldeniz'e, KD 138 plakalı aracın 5.12.2018 tarihinde Müstedi şirkete, Laden İldeniz adında kayıtlı bulunan PR 766 plakalı aracın 17.9.2018 tarihinde Gaye İldeniz'e devredild-i.

Bu olguları dikkate alan Alt Mahkeme istinafa konu iki temel bulguya vardı; Müstedi Şirket ile Müstedialeyh No.2 Şirket'in tek varlık olduğu ve Müstedi Şirket'in gerçekleri gizlemek ve icradan mal kaçırmak amacıyla kurulmuş kukla bir şirket olduğu. Bu -safhada kronolojik olarak sıraladığımız olguları gözönünde tutarak Alt Mahkemenin bulgularını tezekkür ederiz;

Alt Mahkeme, icranın yapıldığı yerin Müstedinin kayıtlı adresi olduğu, diğer taraftan hükümlere konu davanın görüşüldüğü dönemde Müstedialeyh No-.2'nin kayıtlı adresinin de bu adres olduğu, ancak dava sonuçlanmadan ve hüküm verilmeden Müstedialeyh No.2'nin kayıtlı adresini değiştirdiği ve hali hazırdaki kayıtlı adresinin bu adres olmadığı tespitinde bulunmuştur.

Bu noktada dikkat çeken husus, Org-anize Sanayi Bölgesi 2.Caddedeki iş yerinin Müstedialeyh No.2 Şirketin 14.3.2008 tarihinden 26.10.2018 tarihine kadar kayıtlı adresi olduğu, bu süre zarfında Müstedialeyh No.2 Şirketin lastik satış ve distribütörlük faaliyetlerini bu adreste yürüttüğü ve i-lk hükümden yalnızca 3 gün sonra bu işyeri adresini değiştirmiş olduğudur.

Diğer taraftan dikkate alınması gereken bir diğer husus, Müstedi Şirketin kayıtlı adresini Müstedialeyh No.2 Şirketin yıllardır kullandığı ve lastik distribütörlük işlerini yürütt-üğü kayıtlı adresine taşımış olduğu ve Müstedinin ise bu adreste lastik satış ve distribütörlük faaliyetlerine başlamış olduğudur.

Ayrıca, Alt Mahkemenin de kararında belirttiği gibi, Müstedinin faaliyette bulunduğu işyerinin Müstedialeyh No.2 Şirketin k-irasında olduğu iddiası Müstedi tanıklarına yöneltilmesine karşın, Müstedinin bunun aksini gösteren şahadeti mahkeme huzuruna getirmediğinin de dikkate alınması gereklidir.

Bunun yanında, Müstedialeyh No.2'nin yıllardır faaliyet gösterdiği kayıtlı adres-ini Sabiha İldeniz ve Özker İlkeniz'in ikametgâh adresine taşıması da göz önünde tutulması gereken bir diğer husustur.

Bu olgular incelendiğinde, hiçbir makul gerekçe olmaksızın Müstedialeyh No.2'nin kayıtlı adresinde ilk hükümden sadece 3 gün sonra- değişiklik yapılmasının, hükümlü borçların icrasını engellemek amaçlı olduğunu gösterdiği dışında bir sonuca varılması mümkün değildir.

Alt Mahkeme hisse devirlerini, Müstedi Şirketin faaliyet alanını ve işlerini yürütme şeklini dikkate alarak Müsted-i Şirketi sevk ve idare edenlerin, Müstedialeyh No.2 Şirketin direktör ve sekreteri olduğuna, hissedarların aile olduğuna ve aile içerisinde Müstedi Şirketin gelir paylaşımlarında sorun olmadığına, bu nedenle her iki şirketin (Müstedi ve Müstedialeyh No.2)- tek hukuki varlık olduğuna bulgu yaptı.

Olgular kısmında ihtilafsız olgular olarak belirtildiği üzere;

Müstedialeyh No.2 şirketin direktörü Sabiha İldeniz, sekreteri ise Özker İldeniz olup her ikisinin Müstedialeyh No.2 şirkette hisse oranları ise % 50-'dir.

Müstedi Şirket ilk kurulduğunda hisseler büyük oranda aynı zamanda Müstedialeyh No.2 hissedar ve direktörü olan Özker İldeniz ve Sabiha İldeniz adına kayıtlı idi.

Özker İldeniz ve Sabiha İldeniz Müstedideki hisselerini 12.9.2018 tarihinde, direk-törlük ve hissedarlık görevlerini ise 14.9.2018 tarihinde kızları olan Laden İldeniz ve Gaye İldeniz'e devrettiler.

Dava Alt Mahkeme huzurunda görüşülürken Müstedi şirketin direktörü ve sekreteri, aynı zamanda hissedarı olan Laden İldeniz ve Gaye İldeniz-'di.

Olgulardan görülebileceği gibi, Müstedi Şirketin hisse ve idaresinde ilk hüküm tarihi olan 23.10.2018 tarihinden çok kısa bir süre önce 12.9.2018 tarihinde değişikliğe gidildi.

Alt Mahkeme, Müstedi Şirketin hisselerinin % 99'unun, aleyhinde hi-çbir icra bulunmayan Gaye İldeniz'e, % 1'inin ise aleyhinde hükümlü borç ve icra bulunan Laden İldeniz'e devredilmesinin gerekçesini tatminkâr bulmamasının yanında, yurtdışında yaşayan Gaye İldeniz'in Müstedi Şirketin faaliyetleri ile bir ilgisinin bulunma-masına rağmen sekreter olarak atandığı sonucuna varmıştır. Alt Mahkeme keza, Özker İldeniz ve Sabiha İldeniz'in Müstedi Şirketteki hisselerini iki çocuğuna eşit oranda devretmek yerine arada uçurum yaratacak oranda devretmelerinin bir izahının olamayacağın-a bulgu yapmıştır.

Müstedinin iş yerine icra safhasında iki kez gidildiğinde icra memurlarını karşılayanların Müstedialeyh No.2 Şirketin hissedarları ve direktörleri olan Özker İldeniz ile Sabiha İldeniz olduğu, Özker İldeniz'in Müstedi Şirkette halen of-isinin bulunduğu, buna karşın Müstedi Şirketin direktörü olan Laden İldeniz'in ise işyerinde bulunmadığı sabittir. Müstedialeyh No.2'ye göre bunun gerekçesi, Laden İldeniz'in rahatsızlığıdır.

Alt Mahkeme, Müstedi Şirkette direktör sıfatı olan Laden İlde-niz'in şirket işleri, ödenen maaşlar, işyerinin kimin kirasında olduğu ve distribütörlük anlaşmasının kimin tarafından imzalandığı konuları ile ilgili bir bilgisinin olmamasının mümkün olamayacağını belirterek bu olguların şirketin esasen kimin tarafından -yönetildiğinin bir göstergesi olduğu bulgusuna varmıştır.

Bu olgulara yer veren Alt Mahkeme olguların, Müstedi Şirketin Müstedialeyh No.2 direktörü Özker İldeniz ve sekreteri Sabiha İldeniz tarafından yönetilmekte olduğu iddiasını destekler mahiyette old-uğu sonucuna varmıştır.

Müstedi Şirketin hissedarları Özker İldeniz ve Sabiha İldeniz'in şirketteki hisselerini iki evladına eşit paylaştırmak yerine Müstedialeyh No.1'e olan hükümlü borçlara konu mükellefiyetlerini göz önüne alarak aleyhinde hüküm olmay-an Gaye İldeniz'e % 99, aleyhinde hüküm olan Laden İldeniz'e ise % 1 oranında devretmelerinin arkasında yatan gerekçe, Müstedi Şirketin ve hissedarlarının bu hüküm ve icralardan etkilenmemesi, kaçınılması olduğu ortadadır.

Diğer taraftan Özker İldeniz ve- Sabiha İldeniz'in Müstedi Şirketteki direktör ve sekreterlik görevlerinden ayrılmalarına ve hisselerini devretmelerine rağmen halen daha Müstedinin kayıtlı adresinde ve iş yerinde bulunmaları, burada ofisleri olması, diğer taraftan kayıtlarda görülen dire-ktör ve sekreterin ise Müstedi Şirketin iş yerine icra memurları tarafından birden fazla gidişlerinde bulunamamaları Şirketin esasen kayıtlarda görülen mezkûr direktör-sekreter tarafından değil gerçekte ve fiiliyatta Müstedialeyh No.2 Şirketin direktör ve -sekreteri olan Özker İldeniz ve Sabiha İldeniz tarafından yönetildiğini göstermektedir. Bu nedenle, Müstedi şirkette hüküm aşamasında yapılan hisse devirleri, devredilen hisse oranları, şirkette direktör ve sekreterlikte gidilen değişiklikler bu iki şirket-in birbirinden bağımsız hareket etmediğini, Müstedi Şirketin esasen Özker İldeniz ve Sabiha İldeniz tarafından yönetildiğini ve Müstedi Şirket ile Müstedialeyh No.2 Şirketin tek varlık olduğunu göstermektedir.

Keza, Müstedinin hissedar ve direktörleri -Müstedialeyh No.2 Şirketin hissedar ve direktörlerinden farklı olsa da her iki şirket hissedar ve yöneticilerinin aynı ailenin fertleri olması bu şirketlerin yönetim açısından tek varlık olduğu gerçeğini desteklemektedir.

Bu nedenle, Müstedi Şirketin hiss-edar ve yöneticilik yapısında hüküm aşamasında yapılan değişiklik, Müstedialeyh No.2 Şirketin aleyhindeki hükümler nedeniyle yapılması dışında başka bir izahı olamayacağı ve Müstedi Şirketin icradan mal kaçırmak için yapılan hileli davranışlarda, gerçekler-in gizlenmesi amacıyla dışa yönelik bir kılıf olarak kullanıldığı hususunu ortaya koymaktadır.

Öte yandan Alt Mahkeme, Müstedialeyh No.2 tarafından yürütülen Continental marka lastik distribütörlük ticaretinin Müstedi Şirket tarafından 9.4.2019 tarihli -distribütörlük sözleşmesi altında yapılmaya başlanmasını Müstedialeyh No.1'in hükümlü alacaklarını icra etmesini önlemeye yönelik kötü niyetli, dürüst olmayan, hileli bir işlem olduğu bulgusunu yaptı.

İhtilafsız olduğu üzere, Müstedi 2010 yılında kurulmu-ş bir Şirket olmasına karşın OLTAŞ A.Ş. ile Continental marka lastiklerin KKTC distribütörü olarak 9.4.2019 tarihinden itibaren sözleşme akdeyleyerek bu sektörde faaliyete başladı.

Diğer taraftan Müstedinin distribütör olarak yetkilendirilmesinden önce -OLTAŞ A.Ş. ile Müstedialeyh No.2 Şirket dışında yine aynı konuda, Continental marka lastiklerin distribütörlük anlaşması bulunduğu ve 2006 - 2018 yılları arasında bu sözleşmeye istinaden 12 yıl süre ile Continental marka lastiklerin KKTC distribütörü olara-k faaliyet gösterdiği sabittir.

Bu olgulara göre Müstedi Şirket Müstedaielyh No.2 Şirketin sadece kayıtlı işyerine geçmekle kalmamış, Müstedialeyh No.2 Şirketin ana faaliyet alanı olan Continental marka lastiklerin distribütörlük işlerini, devamını sağl-ayacak şekilde devralmıştır.

Müstedialeyh No.2 Şirketin Continental marka lastiklerin distribütörlüğü hususundaki 12 yıllık ticari faaliyetini durdurması ve Müstedialeyh No.2 Şirket ile nerede ise aynı isimde olan Müstedi Şirkete bir anda bu işin bırakıl-masının tek gerekçesinin, Müstdialeyh No.2 Şirket aleyhinde verilmeye başlanan hükümler olduğu, hileli olarak icradan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı ve bunun dışında başka bir gerekçesinin olamayacağı ortadadır.

Ayrıca, Laden İldeniz Müstedialeyh No.2- Şirkette işveren olarak 30.11.2018 tarihine kadar çalışırken o tarihte sosyal sigortalar kayıtlarında işten ayrılmış gösterilmesi ve 1.12.2018 tarihinden itibaren ise Müstedi Şirkette işveren olarak giriş kaydının yapılması, Müstedialeyh No.2 Şirkette çal-ışan 5 kişinin 30.11.2018 tarihinde işten ayrılarak 1.12.2018 tarihinde Müstedi Şirkette çalışmaya başlaması lastik distribütörlük faaliyetinin devredilmesinin Müstedialeyh No.2 şirketten Müstedi şirkete bir anda ve yukarıda belirtildiği gibi icradan mal k-açırmak amacıyla yapıldığının ispatıdır.

Bu nedenle, Müstedialeyh No.2 Şirketin, hissedar, direktör ve sekreterleri ile birlikte Laden İldeniz'in Müstedialeyh No.1 bankaya karşı olan mükellefiyetleri göz önüne alındığında gerek işyerinin, gerek Müstedi -Şirketteki hisselerin ve gerekse ana faaliyet alanı olan Continental marka lastik distribütörlük işinin Müstedi şirket üzerinden yapılmaya başlanmasının, gerçeklerin gizlenmesin amacıyla yaratılmış bir dış görünüm olduğu sonucuna varırız.

Bunun yanında,- çok az bir sermayeye sahip ve daha önceki faaliyeti değerlendirdiğinde varlık olarak güçlü olmayan Müstedi Şirketin, daha önce Müstedialeyh No.2'nin 12 yıl gibi uzun bir süre devam ettirdiği Continental gibi uluslararası bir firmanın distribütörlüğünü bir- anda devralması, OLTAŞ A.Ş. ile ticari avantajlara sahip ilişkiler kurması, Müstedinin bu distribütörlük anlaşmasından önce bu alanda aktif bir şirket olmaması, bununla birlikte distribütörlük anlaşmasının akabinde kısa vadede sermayesinden kat be kat üze-rinde ticari ilişkilere girmesi, her iki şirket arasında hissedar ve yöneticilik yapısı bakımından bağ ve ilişkiler bulunması, Müstedi Şirketin Müstedialeyh No.2 Şirketin devamı olarak algılanması gerektiğini ve Müstedi Şirketin gerçeklerin gizlenmesinde d-ışa yönelik kullanılan bir araç ve kukla (sham) bir şirket olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak, Continental marka lastiklerin distribütörlük anlaşmasının Müstedialeyh No.2 Şirketten Müstedi Şirkete geçmesinde ticari mantık ve uygulamalarla örtüşmeyen ş-ekilde olgular bulunduğu yönündeki şahadete itibar edilmesinde hata bulunmamaktadır. Müstedialeyh No.2 Şirketin, 12 yıl boyunca sürdürdüğü ve uluslararası bir firmanın distribütörlüğü nedeniyle ciddi bir iş potansiyeli olup Müstedi tanıklarının ifadesiyle,- % 39 oranında kâr ile çalışan bu işin bir anda Müstedi Şirkete bırakılmasının veya bırakılmasındaki gerekçenin kurumsal, profesyonel ve ticari bir cevabının mahkemeye verilemediği aşikârdır. Bu bağlamda, Alt Mahkemenin bu incelemesine istinaden Müstedinin- çabası ve direktörünün ticari yeteneği ile distribütörlük anlaşmasının temin edildiğinin kabul edilmemesinde hata bulunmamaktadır.

İhtimaller dengesi prensipleri açısından olay değerlen-dirildiğinde, Müstedialeyh No.2 Şirketin ana faaliyet alanı olan la-stik ithalat, satış, distribütörlüğünü, tüm ticari hak ve faaliyetlerini Müstedi Şirkete bırakmasının, Müstedi Şirketteki tüm hisse ve yöneticilik yetki ve görevlerini hüküm aşamasında çocuklarına devretmelerinin tek amacının Müstedialeyh No.2 Şirketin, hi-ssedar ve yöneticilerinin, aleyhlerindeki hüküm ve icra mükellefiyetlerinden kurtulmak ve ticari faaliyetlerini devam ettirebilmek olduğu açıktır.

Diğer taraftan, Alt Mahkeme, Emare 37 - 43'e istinaden Müstedialeyh No.2 şirkete ait araçlardan RB 778 plaka-lı aracın 14.7.2020 tarihinde, KL 845 plakalı aracın ise 26.10.2018 tarihinde Müstediye devredildiğini, Özker İldeniz adına kayıltı JU 004 plakalı aracın 17.9.2018 tarihinde Gaye İldeniz'e, Sabiha İldeniz'e ait PB 005 plakalı aracın 27.9.2018 tarihinde Ga-ye İldeniz'e, KD 138 plakalı aracın 5.12.2018 tarihinde Müstedi Şirkete, Laden İldeniz adında kayıtlı bulunan PR 766 plakalı aracın 17.9.2018 tarihinde Gaye İldeniz'e devredildiğini tespit etmiştir.

Alt Mahkeme bu tespitine istinaden, Müstedialeyh No.1'i-n dosyaladığı davalarda taraf olan Müstedialeyh No.2 ile birlikte Sabiha İldeniz, Özker İldeniz ve Laden İldeniz'in adlarındaki araçları bu davalarda verilecek veya verilen hükümlerden sorumlu olmayan Müstedi ve Gaye İldeniz adına devrettiği izlenimi edinm-iş ve bu izlenimine dayanarak ailenin birlikte hareket ettiğini ve birlikte hareket eden ailenin mevcudiyetinin de Müstedi Şirketi bir kukla (sham) şirket yaptığı düşüncesini kuvvetlendirdiğini belirtmiştir.

Emare hükümlerin icra aşamasında Müstedialey-h No.2 Şirket ve bu şirketin sekreter ve direktörü olan Sabiha İldeniz ve Özker İldeniz ile birlikte hükümlü borçlardan şahsi sorumluluğu bulunan Laden İldeniz'in, adlarında kayıtlı olan motorlu araçları Müstedi Şirkete veya Gaye İldeniz'e devretmelerinin -hileli olarak icradan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı aşikârdır. Bu durum Müstedi Şirketin, Müstedialeyh No.2 Şirket ve onun yöneticilerinin oluşturduğu, gerçeklerin gizlenmesi amacıyla dışa yönelik kukla bir şirket (sham) olduğunu ortaya koymaktadır.

A-yrıca Emare 37 ve 43'ten görülen devirler, Müstedi Şirketin Müstedialeyh No.2 Şirketle birlikte, aynı kişilerce, aile olarak yönetildiğini, varlıklarının bir olduğunu, aralarında bağımsız iki şirkette olduğu gibi bir hesap ayrılığı bulunmadığını,bu iki şir-ketin iki ayrı şirket gibi yönetilmediğini ve her iki şirketin tek varlık olarak yönetildiğini ortaya koymaktadır.

Bu esastan hareketle, Müstedialeyh No.2 Şirketin mükellefiyetlerinden kurtulmak için Müstedi Şirketin hilenin bir aracı olarak kullanıldı-ğı, esasen Müstedi Şirketin ve Müstedialeyh No.2 Şirketin aynı aile ve bu ailenin bireylerine ait olduğu, Müstedi Şirketin Müstedialyh No.2 Şirketin hilesini gizleyen dışa yönelik (façade) bir görüntüden ibaret olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

Bu neden-le, yukarıda belirtilen olgulara ilaveten, aynı işin Müstedi tarafından yürütülmeye başlanmasını hükümlü alacakların icra edilmesini önlemeye yönelik kötü niyetli, dürüst olmayan, hileli bir işlem olduğu sonucuna varılmasında hata yoktur.

Alt Mahkemenin -Müstedi Şirketin ödemelerini kendi hesabından yapmış olmasınının bu kanaatini değiştirmediği bulgusu değerlendirildiğinde ise Müstedi Şirketle Müstedialeyh No.2 Şirket arasındaki gerek hissedar ve yöneticiler arasındaki ailevi bağlar, hisse ve yöneticilerl-e ilgili yapılan devir ve değişiklikler ve gerekse ana ticaret faaliyet alanının Müstedialeyh No.2 Şirketten Müstedi şirkete bırakılması şirketler arasında hesapların ve kaynakların bir olduğu dışında başka bir şekilde yorumlanamayacağından hatalı değildir-.

Keza Müstedi Şirketin, yapacağı Continental marka lastik ithalatı için Müstedialeyh No.1 Bankadan Müstedialeyh No.2 Şirketin hesabı kullanılarak teminat mektubu ısdar edilmesinin sağlaması, Müstedi ve Müstedialeyh No.2 şirketler arasındaki mali birliği- ve varlık birliğini ortaya koymaktadır.

Daha önce de belirttiğimiz üzere, icra konusu lastiklerin Müstedi Şirket tarafından ithal edilerek kendi hesabından ödenmesi veya bu bedellerin ödenmesine Müstedialeyh No.2 Şirketin hiçbir maddi katkısı olmaması -yukarıda derlediğimiz olgulara istinaden lastikler üzerindeki mülkiyetin varlığının hileli olarak icradan mal kaçırmak amacıyla yaratılmış olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.

Bu nedenle, Alt Mahkemenin, Müstedi Şirketle Müstedialeyh No.2 Şirket veya hisse-dar ve direktörleri arasında ve aile içerisinde Müstedi Şirketin gelirinin paylaşılmasında sorun yoktur bulgusu da hatalı değildir.

Tüm yukarıda belirtilenlerle, ihtilaf konusu icra ile tutulan lastiklerin Müstedialeyh No.2 aleyhinde yapılan 31.11.2018 t-arihli icradan sonra Müstedi tarafından satın alınarak ithal edilmesi ve bedellerinin Müstedi tarafından ödenmesi Alt Mahkemenin de belirttiği gibi her iki şirketin tek varlık olduğu ve yapılan bu işlerin icradan mal kaçırma amacıyla hile olduğu gerçeğini -ortadan kaldırmamaktadır.

Bu sonuca göre Alt Mahkemenin Müstedi ve Müstedialeyh No.2 şirketin tek varlık olduğu bulgusunda hata bulunmamaktadır.

Dolayısıyla, Müstedialeyh No.2 Şirket aleyhindeki emare hükümlerin çıkmakta olduğu süreçte bir anda yıllard-ır sürdürdüğü Continental marka lastik ithalat ve distribütörlük faaliyetini durdurduğu, lastik ithalat ve satış faaliyetini Müstedi Şirkete devrettiği, Müstedi Şirketin hissedar ve idarecilik yapısının bir anda değiştirildiği, çalışanların Müstedialeyh No-.2 Şirketten Müstedi Şirkete geçirildiği, Müstedialeyh No.2 Şirketin kayıtlı adresini Özker İldeniz ve Sabiha İldeniz'in ev adresine taşıdığı, Müstedialeyh No.2 Şirketin ve idarecilerinin adlarında bulunan motorlu araçları Müstedi Şirkete devrettikleri, Mü-stedialeyh No.2 Şirket ticaret hayatından silinirken Müstedi Şirket'in aynı aile tarafından ayni faaliyet alanına girişinin sağlandığı, Müstedialeyh No.2'nin bütün faaliyetlerinin ve varlıklarının Müstedi Şirkete karşılıksız olarak devredildiği, iki bağıms-ız tüzel kişilik gibi davranılmadığı ve bu konuda aksini gösteren bir şahadet sunulmadığı açıktır.

Bu sonuca göre, Müstedialeyh No.2 Şirketin bir anda ticaret hayatından silinmesindeki tek makul gerekçenin Müstedialeyh No.2 Şirket aleyhindeki yüksek mikt-arlardaki hükümlü borçlar olduğu, bir taraftan bu sorumluluklarından kaçınarak diğer taraftan lastik ithalat ve satış faaliyetinin sürdürülebilmesi ve Müstedi Şirketin Müstedialeyh No.2 Şirketin yerini alabilmesi, hükümlü borçlardan kaynaklanan sorumlulukl-ar açısından değil ama lastik ithalat ve satış, işyeri, çalışanlar, motorlu araçlar gibi ticari menfaatler açısından Müstedialeyh No.2 Şirketin ayakkabılarının içerisine girmesinin sağlanabilmesi amacıyla Müstedialeyh No.2 hissedar ve idarecileri tarafında-n yukarıda özetlediğimiz tüm yollara başvurulduğu ve tüm işlemlerin yapıldığı sabittir.
Bu nedenle, Müstedialeyh No.2 Şirket ile Müstedi Şirket hissedar ve idarecilerinin aynı aileden olduğu, bu iki şirketi aynı kişilerin yönettiği de göz önüne alındığınd-a, bu kişilerin yaptıkları eylem ve işlemler vasıtasıyla hükümlü alacaklı Müstedialeyh No.1 Şirketten hileli şekilde icradan mal kaçırmak amacıyla adeta Müstedialeyh No.2 Şirketin fişini çekerek Müstedi Şirketin fişini takmışlardır.

Belirtilenlerle, Müst-edi Şirket ile Müstedialeyh No.2 Şirketin tek varlık olduğu bulgusuna istinaden Müstedialeyh No.2 Şirketin ticari faaliyetini, menkullerini, iş ve müşteri potansiyelini Müstedi Şirkete herhangi bir karşılık olmaksızın ve makul ve geçerli bir gerekçe olduğ-u ortaya konmaksızın devretmesi değerlendirildiğinde, her iki şirketin esasen tek varlık olduğu, bu iş devrinin icradan mal kaçırmak amacıyla yapılan bir hile olduğu ve istidaya konu lastiklerin ise hile ile icradan mal kaçırmak amacıyla yaratılmış bir mül-kiyet olduğu sonucuna varırız.

Bu durumdan hareketle, Müstedi ve Müstedialeyh No.2 Şirketin tek varlık (single economic unit) olarak kabul edilmesi dışında hiçbir sonuca gidilemeyeceğinden, aynı aileden olan bu kişilerin Müstedi Şirketin tüzel kişilik -perdesi arkasına saklanarak hükümlü alacaklıyı alacaklarından mahrum bırakmak veya zarara sokmak amacıyla Müstedialeyh No.2 Şirketle aynı iş kolunda faaliyete geçirdikleri sabit olduğundan Müstedi Şirketin, 3.kişilere bir adaletsizlik yaratılmasının önüne -geçmek ve çare üretmek amacıyla kurumsal şirket peçesinin bu meselede kaldırılması adalet gereğidir (just and equitable remedy).

Kararımızın başında belirttiğimiz üzere, iki şirketin tek varlık olarak kabul edilebilmesinin veya tek varlık olarak kabu-l edilerek şirket peçesinin kaldırılabilmesinin, hile ile gerçeğin gizlenmesi amacıyla oluşturulmuş bir dış görünüm yaratılması gibi çok istisnai olguların varlığı hallerinde mümkün olabilecek bir durum olduğunu ifade etmiştik.

Buraya kadar yapılan incel-emeler sonucunda Müstedi Şirketin kurumsal peçesinin kaldırılması ve tek varlık olarak hareket ettiği Müstedialeyh No.2 Şirketle birlikte Müstedialeyh No.1 Banka'ya olan hükümlerden sorumlu olması kaçınılmazdır.

Bu esastan hareketle, yukarıda yapmış ol-duğumuz incelemeler sonucunda, Müstedi ve Müstedialeyh No.2 Şirketlerin, idareci ve hissedarlarının emare hükümler aşamasında atmış olduğu tüm adımlar, Müstedialeyh No.1 Banka'nın hükümlü alacağını elde edebilmesini engellemek amacıyla hile ile icradan mal- kaçırmak için atılmış olduğundan gerçeğin gizlenmesi amacıyla oluşturulmuş bir dış görünüm olan Müstedi Şirketin kurumsal şirket peçesinin kaldırılarak Müstedialeyh No.2 Şirketin borçlarından sorumlu olması gerekmektedir.

Bu bağlamda, Alt Mahkemenin, m-ahkemenin böyle bir yapıyı koruması veya buna göz yumması, Müstedi Şirketin görünüşte ayrı bir tüzel kişi olduğundan hareketle farklı bir sonuca ulaşması söz konusu değildir. Mahkemeler kağıt üstünde herşey usulüne uygunmuş gibi görünen ama aslında kötü ni-yetli, dürüst olmayan, hileli ve yasal yükümlülüklerinden kurtulmak amacıyla yapılan işlemlere müsaade edilmemesi için vardır bulgusunda hata yoktur.

Bu sonuca istinaden Alt Mahkeme Müstedinin hile ile icradan mal kaçırdığı hususunda mahkemeyi tatmin ed-emediği ve Müstedi Şirketin gerçeklerin gizlenmesi amacıyla dışa yönelik kukla bir şirket olduğu bulgularında hata olmadığı sonucuna varırız.

Netice itibarıyla Alt Mahkemenin Müstedinin lastiklerin ve taşınırların bedelini ödediğini ispat etmesine karşı-n tüm ticaretin bu şirket üstünden yapılmak suretiyle lastikler üzerindeki mülkiyetin icradan mal kaçırmak amacıyla hileli yapılmadığı hususunda mahkemeyi tatmin edemediği bulgusu hatalı değildir.

Müstedi istinafında başarılı olamadığından istinafın -reddi gerekir.

NETİCE

İstinaf ret ve iptal edilir. İstinaf masraflarının Müstedi tarafından ödenmesine emir verilir.






Bertan Özerdağ Beril Çağdal Peri Hakkı
Yargıç Yargıç Yargıç


14 Ocak, 2022





-








20






Full & Egal Universal Law Academy