Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 15/2017 Dava No 39/2018 Karar Tarihi 06.12.2018
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 15/2017 Dava No 39/2018 Karar Tarihi 06.12.2018
Numara: 15/2017
Dava No: 39/2018
Taraflar: Constantinos Vassiades ve diğeri ile İskan İşleri ile Görevli Bakanlık ve diğeri arasında
Konu: Tazminatın geç ödenmesi
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 06.12.2018

-D. 39/2018 Yargıtay/Hukuk No: 15/2017
(Lefkoşa Dava No: 9046/2015)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti: Ahmet Kalkan, Bertan Özerdağ, Peri Hakkı

İstinaf eden: No.1- Constantinos Vassiades, Londra, Birleşik Krallık
No.2- Mic-hael Vassiades, Lefkoşa (Davacılar)
ile

Aleyhine istinaf edilen: No.1- İskan İşleri ile görevli Bakanlığı ve/veya Bakanlığı temsilen KK-TC Başsavcılığı, Lefkoşa
No.2- Maliye İşleri ile görevli Bakanlık ve/veya Bakanlığı temsilen KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa (Davalılar)
- A r a s ı n d a

İstinaf edenler namına: Avukat Murat M. Hakkı
Aleyhine istinaf edilenler namına: Kıdemli Savcı Sarper Altıncık


Lefkoşa Kaza Mahkemesi Başkanı Talat Usar'ın, 9046/2015 sayılı davada, 16.12.2016 tarihinde verdiğ-i karara karşı, Davacılar tarafından yapılan istinaftır.

------------
K A R A R

Ahmet Kalkan: Bu istinafta, Mahkemenin kararını, Sayın Yargıç Bertan Özerdağ okuyacaktır.

Bertan Özerdağ: Bu istinafta Davacı/İstinaf Edenler bundan böyle sadece Davacı-lar, Davalı/Aleyhine İstinaf Edilenler ise sadece Davalılar olarak anılacaktır.

OLGULAR

Büyük oranda ihtilaf konusu olmayan olguları aşağıdaki gibi özetledik:

Davacılar Lefkoşa'da aşağıda referansları verilen taşınmazların 1974 öncesinde kayıtlı mal- sahibiydiler.

1-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılbaş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Parsel No: 1287, Blok: C, Hisse: Tüm,
2-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılbaş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Parsel No:1284, Blok C:, Hisse: Tüm,
3-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılbaş, Pafta/Harita No.XXI/-38W1, Parsel No:1283, Blok C: Hisse: Tüm,
4-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılbaş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Parsel No: 1277, Blok: C, Hisse: Tüm,
5-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılbaş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Parsel No: 1274, Blok: C, Hisse: Tüm,
6-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kız-ılbaş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Parsel No: 1273, Blok: C, Hisse: Tüm,
7-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılbaş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Parsel No: 1271, Blok: C, Hisse: Tüm,
8-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılbaş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Parsel No: 1270, Blok: C, Hisse: -Tüm,
9-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılbaş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Parsel No: 1248, Blok: C, Hisse: Tüm,
10-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılbaş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Parsel No: 1247, Blok: C, Hisse: Tüm,
11-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılbaş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Pa-rsel No: 1246, Blok: C, Hisse: Tüm,
12-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılbaş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Parsel No: 1245, Blok: C, Hisse: Tüm,
13-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılbaş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Parsel No: 1211, Blok: C, Hisse: Tüm,
14-Kaza/Köy: Lefkoşa/Kızılb-aş, Pafta/Harita No:XXI/38W1, Parsel No: 1210, Blok: C, Hisse: Tüm

Davacıların bu taşınmazları 1974 Barış Harekati sonrasında Anayasa'nın 159.maddesi altında terk edilmiş mal statüsüne girdi. Davacılar, takriben 2011 yılında avukatları vasıtasıyla Taşınm-az Mal Komisyonuna başvuruda bulunarak, terk etmiş oldukları taşınmazlar için tazminat ödenmesini talep ettiler. Taşınmaz Mal Komisyonu, Davacıların 1239/2011 ve 1240/2011 sayılı başvuruları altında 6.3.2014 tarihinde verdiği karar ile bu taşınmazlarla ilg-ili Davacılara 1,280,000 Stg. tazminat ödenmesine karar verdi.

Davacılar bu karardan sonra, avukatları marifetiyle, Lefkoşa Kaza Mahkemesine dosyaladıkları Genel İstida No.68/2015 ve 70/2015 sayılı başvurular ile, verilen emir doğrultusunda bu kararları-n 17.9.2015 tarihinde Mahkeme Defterine kaydedilmesini sağladılar.

Davalılar tarafından hazırlanmış olan sulhname taraflarca 22.9.2015 tarihinde imzalandı ve aynı tarihte karar verilen tazminat miktarı, Davacılar adına Türkiye İş Bankasındaki hesapları-na yattı.

Davacılar, Lefkoşa Kaza Mahkemesinde 9046/2015 sayılı davayı dosyalayarak, 6.3.2014 tarihinde verilen karara rağmen, karara konu tazminatın 18 ½ ay sonra ödenmesi nedeniyle, yatırım veya alım güçleri azaldığından özel zarar-ziyan ödenmesini ta-lep ettiler. Davacılar alternatif olarak, Davalıların tazminatı ödemeyerek sebepsiz zenginleştikleri cihetle, elde ettikleri menfaati ödemelerini talep ettiler. Davacılar yine alternatif olarak, hükümlü alacaklı olarak kendilerine geç ödeme yapılmasından d-olayı faiz ödenmesini talep ettiler. Bu talepleri ışığında da yıllık % 4 nispetinde faiz talep ederek, Davacılarca hesaplanan 80,118 Stg. tutarındaki faizin ödenmesini talep ettiler.

Davalılar ise müdafaalarında, talep takririnde dayanılan kararın bir i-dari karar olduğunu, bu kararın ödeme mükellefiyeti içeren bir karar olmadığını, bu karar ile taraflar arasında bir borç alacak ilişkisi doğmadığını, ödemenin yapılan devire mukabil yapılmakta olduğunu, devir yapılmadan ödeme yapılamayacağını, sulhnamenin -imzalanması neticesinde ödemenin yapıldığını, bu Yasa altında başvuru yapanlara faiz ödenmesi konusunda bir yasal düzenleme bulunmadığını, Davacıların sulhnameyi imzalayarak tazminatı aldıklarını ve zararlarının tamamının karşılanmış olduğunu beyan ve kabu-l ettiklerini, taşınmazlar üzerinde hiçbir hak ve tazminat haklarının kalmadığını beyan ettiklerini, sulhname ile ödenen tazminatın tüm başvuru konusu taşınmazlara ilişkin olduğundan bu davanın sulhnameye aykırı olduğunu, 67/2005 sayılı Yasada belirtilen ş-ekilde Davacılara haklarının sağlandığını iddia ederek, davanın reddini talep ettiler.

Davayı dinleyen Alt Mahkeme, özetle: Sulhname imzalanıncaya kadar geçecek sürecin bir idari süreç olduğunu, bu meselede bir idari ihmal olup olmadığının belirlenmesind-e Alt Mahkemenin yetkisinin bulunmadığını, bu taleplerin önce bir idari dava konusu yapılıp karar verilmesi halinde tazminat konusu yapılabileceğini belirterek davayı reddetmiş ve Davacıların Davalılara 8000 TL dava masrafı ödemelerine emir ve hüküm vermiş-tir. İstinaf da bu hükümden dosyalanmıştır.


İSTİNAF SEBEPLERİ

Davacıların istinafları değerlendirildiğinde, istinaf ihbarnamesinde 5 başlık altında iddialarını ileri sürmüş olmalarına karşın, istinaf sebepleri 2 başlık altında toplanabilir:
Muhterem- Alt Mahkeme, Davacıların özel zarar-ziyan ödenmesi hususundaki taleplerini ret ve iptal etmekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Davacılar aleyhine dava masrafı ödemelerine emir vermekle hata etti.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI

Davacılar taraf-ından Avukatın istinaftaki hitabında ileri sürdüğü argümanlar özetle şöyledir:

İstinafta 5 başlık altında hitapta bulunulacaktır.

Birinci istinaf başlığı olarak Alt Mahkemenin, Yargıtay/Hukuk 129/2015 D.50/2015 (Christopher Stylianou ile İskân İşleri -ile görevli Bakanlığı ve/veya Bakanlığı temsilen KKTC Başsavcılığı) kararındaki prensipleri bu meselede uygulayarak davayı reddetmekle hata etmiş olduğudur.

Yargıtay tarafından verilen bir kararın hatalı tefsir sonucu veya nihayette hata yapılarak veri-lmesi gibi durumlarda, Yargıtayın mezkur istinaf kararındaki görüşlerini değiştirerek ve/veya yeniden gözden geçirerek ve huzurundaki meseleyle ilgili olguları dikkate alarak, yeni bir karar verme veya görüşlerini değiştirme yetkisi vardır. Yargıtayın Dav-acıların geç ödenmesi nedeniyle hak olarak doğacak olan, zarar-ziyan ödenmesi talebi hususunda yeni bir karar üretmesi gerekmektedir. Dolayısıyla Yargıtay, Yargıtay/Hukuk 129/2015 Dağıtım 50/2015 No.lu karardaki görüşlerini değiştirerek bu istinafta Alt M-ahkemenin kararını iptal etmesi ve Davacıların Talep Takrirlerinde talep ettikleri zarar-ziyan veya faizlere hükmetmesi gerekmektedir.

İkinci istinaf başlığında ise mahkeme defterine kaydedilen bir kararın mahkeme kararı statüsüne ulaştığı ve taraflar a-çısından bağlayıcı olduğu hususu yer almaktadır.

Üçüncü başlık ise, tarafların vardığı mutabakat ile aralarında bir akitsel ilişki doğmuş olduğuna, bu akitsel ilişkinin kamu alanında değil özel hukuk alanına girmiş olduğuna ve Davacıların zarar-ziyan t-aleplerinin özel hukuk alanında değerlendirilmesi zarureti olduğuna ilişkindir.

Dördüncü başlık ise ekonomik sıkıntılardan ötürü oluşan ödemelerdeki gecikmelerin icrasının ötelenmesine herhangi bir mevzuat cevaz vermediği gibi, bu gibi gecikmeler nedeniy-le alacaklı tarafın özel zarar-ziyan altında yoksun kalınan kar kaybı veya alım gücü azalması veya yatırım kaybı niteliğinde zarar-ziyan almaya hakları bulunması gerektiğiyle ilgilidir. Bu nedenle, bir kişi kendisine ödenmesi gereken tazminattan yoksun bır-akıldığında, mahkemeler adaletin gereği, bu kişinin zararını giderebilmek amacıyla faiz veya zarar ödenmesine emir verebilmelidir.

Sulhname sadece taşınmazlardaki haklarından vazgeçilmesi karşılığında ödenen bir tazminat olup, belirlenen tazminatın geç -ödenmesi nedeniyle talep edilebilecek tazminat veya zararları kapsamamaktadır ve Davalılar kapsadığı yönündeki itirazlarında haklı değildirler.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle Talep Takririnde talep edilen özel zarar-ziyan veya faizin ödenmesine emir ve-rilmesi adil olan sonuçtur.

Beşinci ve son istinaf başlığında ise, Alt Mahkemenin masraf emri vermekle hata ettiği iddiası ileri sürülmektedir.

Davalılar adına Mahkemeye hitap eden Kıdemli Savcı ise özetle istinaf başlıklarını şöyle cevaplamıştır:

-Davacıların iki başvurusu ve taşınmazlardaki haklarından feragatları karşılığında, Komisyon, Davacılara tazminat ödenmesine karar verdi. 67/2005 sayılı Yasada bu kararların nasıl ve ne şekilde icra edileceğine dair bir kural olmadığından, 2006 yılında yayı-mlanan Tüzüğün 6.maddesi altında belirtilen şartların yerine getirilmesi halinde, Komisyon kararları icra edilebilir niteliğe sahip olacaktır.

Tüzüğün 6.maddesindeki usule göre, sulhname imzalanmadan sulh yolu ile tamamlanmış bir komisyon kararından bah-sedilemeyeceği sonucu doğmakta, Tüzüğün 6(5) bendinde ise, sulhname imzalanmaması veya sulh yolu ile çözüm bulunamaması halinde taraflara yargıya başvurma hakkı verilmektedir. Bu düzenlemeler, Komisyon tarafından verilmiş kararların sulhname imzalanmadan i-cra edilebilir nitelikte olmadığını göstermektedir.

Komisyon kararının mahkeme defterine kaydedilmiş olması da, mezkur karara otomatikman icra edilebilir nitelik kazandırmamaktadır. Komisyonun verdiği bir kararın nasıl icra edileceği, Yargıtayın vermiş o-lduğu Yargıtay/Hukuk 129/2015 D.50/2015 sayılı kararda belirtilmiş olup, bu nedenlerle Davacılar tazminat taleplerinde haklı olamazlar.

Diğer taraftan, Davacıların sulhnameleri imzalayarak tüm hak ve talepleri tazmin edilmiş veya alınmış olsa dahi, bu- davadaki talepleri yapmaları mümkün görülmemektedir.

Komisyonun karar vermesinden sulhnamenin imzalanmasına ve/veya ödemenin yapılmasına kadar geçecek sürede, İdarenin bir ihmali veya kusuru bulunması halinde, bunun öncelikle Yüksek İdare Mahkemesi nezd-inde açılacak bir davada tespit edilmesi gereklidir.

Alt Mahkemenin masraflarla ilgili verdiği karar da doğru olup istinafın reddi gereklidir.

İNCELEME

Muhterem Alt Mahkeme, Davacıların faiz kayıplarının ödenmesi hususundaki taleplerini ret ve iptal- etmekle hata etti.
Bu meselede birçok husus ihtilaf konusu değildir. Meseleyi özetlemek adına bunları aşağıdaki şekilde sıraladık:

Davacı No.1 ile Davacı No.2 kardeş olup, olgular kısmında belirttiğimiz taşınmazların 1974 öncesinde Kıbrıs Cumhuriyeti -kayıtlarında kayıtlı mal sahibiydiler.

Davacılar, 67/2005 sayılı kısa tabiri ile Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasası altında, 14.10.2011 tarihinde Taşınmaz Mal Komisyonuna başvuruda bulunarak, mezkur taşınmazları için mezkur Yasa kuralları- tahtında tazminat ödenmesini talep ettiler. TMK'de bu başvurular, Başvuru No:1239/2011 ve 1240/2011 olarak kaydedilmiştir.

Yapılan başvurular neticesinde Komisyon, 6.3.2014 tarihinde Davacılara 1,280,000 Stg. tutarında tazminat ödenmesine karar verdi. -Bu kararı müteakiben, bu davadaki taraflar olan Davacılar ve Davalılar bir uzlaşıya vararak, 6.3.2014 tarihli tutanağı imzaladılar. Mezkur Tutanakta Davacılar yukarıda referansları verilen taşınmazları ve/veya başvurudaki talepleri karşılığında, 1,280,000 -Stg. ödenmesi hususunda mutabık kaldıklarını beyan ettiler.

Davacılar Lefkoşa Kaza Mahkemesinde dosyaladıkları Genel İstida No.68/2015 ve 70/2015 sayılı başvurular ile 6.3.2014 tarih ve 665 ve 666 sayılı kararların Mahkeme Hükümler Defterine kaydedilme-sini talep ettiler. Lefkoşa Kaza Mahkemesi, yapılan başvurular uyarınca, 17.9.2015 tarihinde, 6.3.2014 tarih ve 665 ve 666 sayılı kararları Mahkeme Hükümler Defterine kaydedilmesine emir verdi.

Tarafların 22.9.2015 tarihinde imzaladıkları Sulhname ile, t-azminat tutarı olan 1,280,000 Stg. yine aynı tarihte banka vasıtasıyla Davacılara ödenmiştir.

Belirtilen tazminatın ödenmesinden sonra Davacılar, istinafa konu davayı açarak, 6.3.2014 tarihli karardan tazminatın ödenmesi tarihi olan 22.9.2015 tarihine kad-ar geçen takriben 18 ½ aylık süre boyunca bu meblağdan mahrum kaldıkları cihetle, Davalıların özel zarar-ziyan veya faiz kaybı olarak 80,118 Stg. ödemelerini talep ettiler.

Davayı dinleyen Alt Mahkeme, Davacıların taleplerini reddetmekle birlikte, Davalı-lar lehine ve Davacılar aleyhine 8000 TL dava masrafı ödenmesine emir verdi.

Özetlediğimiz olgulardaki kronolojik gelişmelerden de anlaşılabileceği üzere, belirlememiz gereken, Davacıların 18 ½ aylık süre boyunca tazminata hükmedilen meblağdan mahrum kal-maları iddialarına istinaden, özel zarar-ziyan taleplerinde haklı olup olmadıklarıdır.

Bunu tespit edebilmek için, öncelikle tarafların bu davadaki haklarını belirlemek gerekmektedir.

Tarafların İddiaları Bölümünde belirtilen Yargıtay kararındaki prens-ipleri takip ederek bulgulara varan Alt Mahkeme, sulhname imzalandıktan sonra İdarenin ödeme yapmaması halinde, Komisyon Kararının Sivil Davalar Hüküm Defterine kaydedilebileceği ve buna istinaden de icra işlemi yapılabileceği bulgusunu yapmıştır (Mavi 40)-.

Alt Mahkeme bu bulguları yaptıktan sonra, davayı reddetmesine esas teşkil eden istinafa konu bulguya varmıştır:

"Karardan aynen alıntısını yaptığım bu kısımdan çıkan sonuç da kanaatimce Taşınmaz Mal Komisyonu'nun kararından sonra sulhname imzalanıncay-a değin geçecek sürecin idari bir süreç olarak düşünülmesi gerektiğidir. Dolayısıyla bu süreç dahilinde idarenin bir ihmali olup olmadığı hususu huzurumdaki meselenin konusu olmadığı gibi böyle bir ihtilaf olmuş olsaydı dahi bu konu herhalukarda bu mahkeme-nin yetki alanı dahilinde tartışılması mümkün olacak bir konu olmayacaktı. Karar tarihi ile sulhnamenin imza ve ödeme tarihi arasındaki süreç idarenin ihmali nedeniyle uzamış ise kanaatimce buna ilişkin idari bir dava açılmalı ve ancak böyle bir davada baş-arılı olunduktan sonra tazminat talepleri için kaza mahkemesine gelinmeliydi."

Neticede, Alt Mahkeme taraflar arasındaki 6.3.2014 tarihli karar ile sulhnamenin imzalanarak ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre arasında, sürenin uzamasına atfen İdare-ye yapılabilecek kusur ve ihmale dayanan taleplerin bu davanın konusu olmadığı gibi, Alt Mahkemenin yetkisinde de olmadığı bulgusu ile, davayı reddetmiştir.

Alt Mahkemenin kararını incelemeden evvel, 6.3.2014 tarihli Komisyon kararının nitelik olarak ida-ri bir karar olduğunu belirtmemiz gerekir. Bu esastan hareketle, Alt Mahkemenin ifade ettiği gibi, 6.3.2014 tarihli karardan sonra sulhnamenin imzalanmasına kadar geçecek sürede, 2006 yılında yayımlanan Taşınmaz Mal Komisyon Tüzüğü'nün 6.maddesine istinade-n takip edilmesi gereken prosedür hususunda İdarenin bir ihmalde bulunup veya bulunmadığı, gecikmeye sebebiyet verip vermediği argümanlarının bir idari ihmal talebi altında incelenerek üzerinde karar verilmesi gereken konular olduğu aşikardır. Dolayısıyla,- Alt Mahkemenin değindiğimiz bulgusunda hatalı hareket etmediği sonucuna varırız.

Bunun yanında Anayasa'nın 152(3) bendi uyarınca yetkili mahkeme olan Yüksek İdare Mahkemesinin, idari ihmalin varolduğu yönünde bir kararı olmadan, sivil bir mahkemenin ida-ri ihmale istinaden tazminata hükmetme hak ve yetkisi bulunmamaktadır. Buna istinaden, Alt Mahkemenin bir idari ihmali tespit etme yönünde yetkisi olmadığı bulgusunda hata yoktur. İdarenin sulhname hazırlanarak imzalanması ve ödemenin yapılmasına kadar geç-en sürede bir ihmalde bulunup bulunmadığı belirlenmeden, bu davadaki taleplerin bu aşamada mevsimsiz olduğu aşikardır.

Bu bulgu yapılmış olmakla birlikte, Davacıların özel hukuka giren herhangi bir haklarının bulunup bulunmadığı da incelenecektir.

6-7/2005 sayılı Yasanın 14.maddesinde, Taşınmaz Mal Komisyonu tarafından verilen kararların bağlayıcı ve yargı kararları gibi icrai nitelikte olduğu, bu kararların ilgili makamlara tebliğ edildikten sonra, geciktirilmeksizin yerine getirileceği düzenlenmekte-dir. Yargıtay/Hukuk 129/2015 Dağıtım 50/2015 sayılı kararda, bu kuralın, kararların hukuki niteliği bakımından önem arz ettiği ve ilgili düzenlemenin kararların ne şekilde icra edileceğini göstermediği ifade edilmiştir.

Mezkur Yasada, kararların icrası i-le ilgili düzenleme olmadığından, Yasanın 22. maddesinin verdiği tüzük yapma yetkisi kullanılarak, Yasa kurallarının daha iyi uygulanmasını sağlamak ve Komisyon kararlarının nasıl icra edileceğini belirlemek için, 2006 Taşınmaz Mal Komisyon Tüzüğü yayımla-nmış ve bu Tüzüğün 6. maddesinde ise izlenecek uygulamalarla ilgili hususlar düzenlenmiştir. Tüzüğün 6.maddesi aynen şöyledir:

6.(1). Komisyon, iadeye, takasa, taşınmaz mal karşılığında
tazminata, konut hakkının kullanılamamasından kaynaklanan manevi ta-zminata ve kullanım kaybından doğan zararın tazminine karar vermesi durumunda, bu kararı KKTC'de İskan İşleri ile görevli Bakanlık icra eder. İskan İşleri ile görevli Bakanlık kararı icra etmek için bu Tüzüğe ekli örnek 3'e benzer şekilde hazırlanacak bir -sulhname tasarısı hazırlayarak davet yazısı ile birlikte hak sahibi başvurana tebliğ eder.
(2) Davet yazısında hak sahibi başvuranın sulhname
tasarısını imzalamak üzere bir ay içerisinde
gelmesi veya yetkili bir temsilc-isini göndermesi
gerektiği, aksi halde sulhname tasarısını kabul
etmemiş sayılacağı ve Yüksek İdare Mahkemesine
başvurma hakkına sahip olduğu belirtilir.
(3) Davet üzerine gelen hak sahibi başvuran veya
- yetkili temsilcisi sulhname tasarısını kabul ettiği
takdirde, bu tasarı kendisi veya yetkili temsilcisi
ve KKTC'de İskan İşleri ile görevli Bakan
tarafından imzalanır.
(4) Sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya bu
maddenin iki-nci fıkrasına göre kabul edilmemiş
sayılması hallerinde bir uyuşmazlık tutanağı
düzenlenerek bir örneği ilgili kişilere gönderilir.
(5) Sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgili
kişilerin yargı yoluna başvurma hakları s-aklıdır."

Bu düzenleme ile, İdarenin belirlenen tazminatı ödeme yükümlülüğü konusunda konan kurallar, Yargıtay/Hukuk No.129/2015 D.50/2015 kararında inceleme konusu yapılarak, sulhname imzalanmadan, İdarenin sulh yolu ile tamamlanmış bir tazminat ödeme -yükümlülüğünden bahsedilemeyeceğinden, Komisyon kararı ile belirlenen tazminat miktarının icrasına gidilemeyeceği ifade edilmiştir. İlgili kararın bu kısmı şöyledir:

".....sulhname tasarısı imzalanmadan, Davalının sulh yolu ile tamamlanmış bir tazminat ö-deme yükümlülüğünden bahsedilemeyeceğinden, Taşınmaz Mal Komisyonun kararı ile Davalı aleyhine icra müzekkeresi ısdar edilmesine hukuken olanak yoktur."

Alt Mahkemenin kararında, sulhname ödenmemesi halinde hükmün kaydedilebileceği ve buna istinaden icrai- işlem yapılabileceği yönünde bir bulguya da vardığını daha önce belirtmiştik. Yargıtay/Hukuk 129/2015 D.50/2015 sayılı kararda da benzer bir ihtilaf bulunmaktaydı. O istinafta, tarafların o davadaki mutabakatı Davacının başvurusu ile Mahkeme Defterine kay-dedilmiş, fakat kaydedildiği tarihte sulhname imzalanmamıştı. Yargıtay, o davada sulhname tasarısı imzalanmadan, Davalının sulh yolu ile tamamlanmış bir tazminat ödeme yükümlülüğünden bahsedilemeyeceğinden, dosyalanan icra müzekkeresini iptal etmişti.

D-aha önce de yer verdiğimiz mezkur Kararın ilgili bölümlerindeki görüşe göre, sulhname imzalanmadan sulh yolu ile tamamlanmış bir tazminat ödeme yükümlülüğünden bahsedilemeyeceğinden, sulh yolu ile tamamlanmış bir ödeme yükümlülüğü bulunmayan bir meselede ö-deme yükümlülüğünün yerine getirilmemesine dayanılarak yoksun kalınan kar kaybı veya zarar-ziyan talebinden de bahsedilemeyeceği bir gerçektir.

Bu nedenle, Komisyon tarafından verilen ve tarafların uzlaşısı ile tutanak haline getirilen karar neticesinde,- Davacıların, özel hukuka konu, tahakkuk etmiş bir alacaklarının doğmuş olduğu sonucuna varılması mümkün değildir.

Tüzüğün öngördüğüne göre, sulhname hazırlanması ve tarafların bu sulhnameyi imzalayarak mutabık kalması ile sulh yolu ile tamamlanmış bir t-azminat hakları oluşmaktadır. Komisyon tarafından bir karar verilse dahi başvuranın hazırlanan sulhname tasarısını kabul etmemesi halinde, başvuranın Yüksek İdare Mahkemesine başvuru hakkı bulunmaktadır.

Bu hukuki düzenlemeden hareketle, başvuran hak sah-ibinin özel hukuk alanına giren alacağının sulhname tasarısını kabul ederek imzalaması ile doğduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, sulhname imzalanmadan, Komisyon kararı neticesinde, Davacıların özel hukuka girmiş bir alacak hakları bulunmamaktadır.

Bu mes-elede Davacı, Komisyon Kararını 17.9.2015 tarihinde Mahkeme Defterine kaydetmiştir. Davacıların davası bu kararın Mahkeme Defterine kaydedilmesine de dayanmaktadır.

Yukarıda değindiğimiz kararda belirlendiği üzere, haciz kabiliyeti tartışmalı olan kararı-n daha sulhname imzalanmadan Mahkeme Defterine kaydedilemeyeceği sonucu ortaya çıkmıştır. Yargıtay/Hukuk 129/2015 D.50/2015'de bu konuda aşağıdaki görüş serdedilmiştir:

"Başvuran/İstinaf Edenin tek taraflı istidası ile kaydedilmesi, haciz kabiliyeti tartı-şmalı olan bir kararın Davalıya söz hakkı verilmeden, aleyhine haciz müzekkeresi çıkarılmasına sebebiyet vermiş, bu sonuçla da Davalı tarafın hacize konu mallar üzerindeki hakları olumsuz yönde etkilenmiştir."

İstinafa konu davada ise kaydedilen Emare N-o. 3 Mahkeme Kararı yukarıda ağırlıklı olarak yer verdiğimiz Yargıtay/Hukuk 129/2015 Dağıtım 50/2015 sayılı kararın tefhiminden önce verilmiş olmakla birlikte, belirtilen karardaki görüşlerle uyumlu değildir. Buna bağlı olarak, istinafa konu davada Mahkeme-nin ilgili kararı Emare No.3 Karar ile Mahkeme Defterine kaydetmiş olmasının Davacılara herhangi bir hak bahşetmeyeceği görüşündeyiz.

Bununla birlikte, kararın Mahkeme Hükümler Defterine kaydedilmesinden sonra, tarafların uzlaşarak imzaladıkları sulhname-de Davacılar, Davalıların iddia ettiği gibi, sair şeyler yanında şu beyanlarda bulunmuşlardır:

"Bu Yasa kurallarının uygulanması sonucu tespit edilen hakkımın konusunu teşkil eden taşınmaz malları karşılığında alacağım tazminat bedelini aldıktan sonra, b-aşvuru konusu taşınmaz mallar üzerinde hiçbir şekilde hak iddiasında bulunmayacağımı kabul ve taahhüt ederim."

Davacılar bu beyanda bulunarak, taşınmaz mallarındaki tüm haklarında vazgeçmişler ve hak iddiasına bulunmayacaklarında mutabık kalmışlar ve bu -beyanlar ışığında, tazminatları Davalılar tarafından kendilerine ödenmiştir.

Davacıların OLGULAR kısmında referanslarına yer verdiğimiz taşınmazların, 1974 öncesi kayıtlı mal sahibi olarak taşınmaz malları için tazminat ödenmesi talebiyle yaptıkları başv-uru sonucunda, Komisyon tarafından tazminat ödenmesine dair bir karar verilmiştir. 6.3.2014 tarihli karar, taşınmazlardaki haklarından feragat etmenin karşılığında Davacılara tazminat ödenmesi mutabakatını içermektedir. Nitekim, 67/2005 sayılı Yasanın öngö-rdüğü şekilde kendilerini temsil etmek amacıyla yetkilendirdikleri, Davacıların Avukatı da buna uygun olarak, o tarihte Komisyonda şu beyanı yapmıştır:

Av. Murat Hakkı:Başvuran yapılan teklifi kabul ediyor. Bu meblağ başvurana ödendiği zaman başvuru konus-u taşınmaz mallar üzerindeki tüm haklarından ve başvurudaki tüm taleplerinden feragat edecektir.

Dolayısıyla, Davacılar, tazminat ödeneceği zaman taşınmaz mallarındaki tüm haklarından ve taleplerinden feragat edeceklerini, taşınmazlarla ilgili hiç bir -hak iddiasında bulunmayacaklarını kabul ve beyan etmiş sayılmalıdır. Davacıların Talep Takrirlerindeki talepleri taşınmazlarına dayanan bir hak olduğundan, bu beyanları ışığında bu taleplerinin ileriye gitmesine olanak yoktur.

Tarafların hakları bir yas-aya dayanmakta olduğundan, o yasada düzenlenen hukuki işlemlerle veya taraflara o yasa altında ihdas edilen hak ve yükümlülüklerle ilgili olarak yasa kuralları dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekmektedir.

67/2005 sayılı Yasanın 8.maddesinin (4) ben-dinde, başvuranın terk etmiş olduğu taşınmaz malı karşılığında tazminat başvurusu talebiyle komisyona başvurması durumunda, komisyonun tazminat ödenmesini kararlaştırdığı zaman, ödenecek tazminatın aşağıdaki unsurlar dikkate alınarak belirleneceği düzenlen-miştir:
Başvuranın, Komisyona taşınmaz mal karşılığında tazminat talebiyle başvurması ve Komisyonun başvuran lehine karar vermesi ya da Komisyonun başvurana taşınmaz malı karşılığında tazminat ödenmesini kararlaştırması durumunda, ödenecek tazminat, aşağ-ıdaki hususlar dikkate alınarak belirlenecektir: (A)Taşınmaz malın, bina olması halinde inşa edildiği yıl nazarı itibara alınarak, 20 Temmuz 1974 tarihindeki rayiç bedeli.(B)Taşınmaz malın, 1974 tarihi ile ödemenin yapılacağı tarih arasındaki gelir k-aybı ve değer artışı.(C)Başvuranın, Kıbrıs'ın güneyinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarına ait taşınmaz mal tasarruf edip etmediği.(Ç)Bu tür taşınmaz mallardan gelir elde edip etmediği, ettiyse miktarının ne olduğu, güneyde tasarrufunda bulu-ndurduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarına ait taşınmaz mallar için kira ödeyip ödemediği, ödedi ise bunun miktarının ne olduğu ve kime ödendiği.(D)Komisyonun manevi tazminat alma hakkı bulunduğuna karar verdiği hak sahiplerinin alacağı manevi- tazminat, hak sahibinin taşınmazını terk etmek zorunda kaldığı tarihte sözkonusu taşınmazdan yararlanma biçimi ve bu taşınmazla kurduğu bireysel ve ailevi manevi bağlar dikkate alınarak hesaplanacaktır. (E)Taşınır mallar için tazminata hükmedilmesi dur-umunda, taşınır malın Komisyonun kararının verildiği tarihteki rayiç değeri tazminat miktarı olarak belirlenecektir.
Yukarıda yer verdiğimiz Yasa maddesinin (B) fıkrası, tazminatın ödeme tarihine kadar geçecek süre içindeki başvuranın gelir kaybı da -dikkate alınarak tazminatın hesaplanmakta olduğunu göstermektedir.

Bu istinafta, Davacıların talepleri, 67/2005 sayılı Yasaya dayanmakta olup, bu Yasanın taraflara bahşettiği hak ve yükümlülükler dikkate alınarak, tazminat taleplerinin belirlenmesi gerek-mektedir. Huzurumuzdaki meselede, Komisyon tarafından Yasanın 8(4) bendi uyarınca belirlenen tazminat, Davacıların taşınmazlarından kaynaklanan haklarına ilişkin, almayı hak ettikleri tüm zarar veya kayıplarını kapsayacağı yasal bir durumdur.

67/2005 say-ılı Yasa altında bir başvuru yapıp bu kurallara göre sulhnameyi imzalayarak, gerek taşınmazının rayiç değerini kabul eden gerekse ödeme tarihine kadarki gelir kaybı için tazminat alan ve bunu kabul ettiğini, taşınmazları üzerinde hiçbir hak iddiasında bulu-nmayacağını beyan edip taşınmazlarından feragat eden Davacıların bu Yasa altında ve hukuken, ister faiz ister gelir kaybı olsun her ne ad altında olursa olsun başka bir tazminat veya talep hakkı kalmamıştır ve almaya hakları yoktur.

Bu sonuçtan hareketle- bu istinaf sebebinin reddedilmesi gerekir.
Muhterem Alt Mahkeme, Davacılar aleyhine dava masrafı ödemelerine emir vermekle hata etti.
Davacılar istinaflarında başarılı olamadığından, Alt Mahkemenin davasında başarılı olamayan Davacılar aleyhine masraf e-mri vermesinde herhangi bir hata yoktur. Bu istinaf başlığı da reddedilir.

SONUÇ
İstinaf reddedilir. Masraflar Davacılar tarafından ödenecektir.


Ahmet Kalkan Bertan Özerdağ Peri Hakkı
Yargıç Yargıç - Yargıç

6 Aralık 2018








18






Full & Egal Universal Law Academy