Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 140-141/2011 Dava No 39/2012 Karar Tarihi 23.10.2012
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 140-141/2011 Dava No 39/2012 Karar Tarihi 23.10.2012
Numara: 140-141/2011
Dava No: 39/2012
Taraflar: Ahmet Nidai Cabacaba (Merhum Hatice Nidai Cabacaba Terekesi İdare Memuru) ile Özer Boyacı ve diğerleri arasında
Konu: Tespit kararı - Tespit kararlarının yasal bir haktan neşet etmesi gereği - Tespit kararlarının icrai niteliğinin olmaması - Yetki - Konunun kamu hukuku alanına girdiği ileri sürülerek yetkili Mahkemenin YİM olduğu iddiası - Anayasaya aykırılık - Şahadet - Şahadet ve emarelerin yanlış değerlendirildiği iddiası.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 23.10.2012

-D.39/2012 Birleştirilmiş
Yargıtay/Hukuk : 140-141/2011

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA Yargıtay/Hukuk : 140/2011
(Lefkoşa Dava No: 2772/2008)


Mahkeme Heyeti : Narin F.Şefik, Hüseyin Besimoğlu, Ahmet Kalk-an.

İstinaf eden: Ahmet Nidai Cabacaba-Lefkoşa.
(Merhume Hatice Nidai Cabacaba Terekesinin Tereke
İdare Memuru sıffatıyla)
(Ek Davalı)

ile -

Aleyhine istinaf edilen:1. Özer Boyacı - Lefkoşa
2. Neriman Özer Boyacı- - Lefkoşa
3. Andeva Estates Ltd. - Lefkoşa.
(Davacılar)

A r a s ı n d a.


İstinaf Eden tarafından Avukat Ergin Ulunay adına Avukat Adnan Ulunay
Aleyhine İstinaf Edilen tarafından Avukat Tahir Seroyda-ş.


Yargıtay/Hukuk : 141/2011
(Lefkoşa Dava No: 2772/2008)

İstinaf eden: Resmi Kabz Memurluğu ve Mukayyitlik Dairesi
ve/veya Ekonomi ve Turizm Bakanlığı ve/veya
Bakanlar Kurulunu temsilen KKTC Başsavcısı,
- Lefkoşa.
(Davalı)
- ile -

Aleyhine istinaf edilen:1. Özer Boyacı - Lefkoşa
2. Neriman Özer Boyacı - Lefkoşa
3. Andeva Estates Ltd. - Lefkoşa.
(Davacılar)


A r a s ı n d a.

İstina-f Eden tarafından Kıdemli Savcı Sarper Altıncık
Aleyhine İstinaf Edilen tarafından Avukat Tahir Seroydaş

Lefkoşa Kaza Mahkemesi Başkanı Mehmet Türker ve Kıdemli Yargıç Bahar Saner'in 2772/2008 sayılı davada 3.11.2011 tarihinde verdiği karara karşı, Davalı-lar tarafından yapılan istinaflardır.

-----------------

H Ü K Ü M

Narin F. Şefik : Bu istinafta, Mahkemenin kararını, Sayın Yargıç Ahmet Kalkan okuyacaktır.

Ahmet Kalkan: Bu istinafa konu davadaki İstinaf eden/Davalı ve Ek Davalı, Lefko-şa Kaza Mahkemesinin 3.11.2011 tarihli Tespit Kararı niteliğindeki hükmünden, 140/2011 ve 141/2011 No.lu istinafları dosyaladılar.

Karar süresince Aleyhine istinaf edilenler, Davacılar;
İstinaf edenler ise yerine göre, Davalı ve Ek Davalı olarak anılac-aktır.

İstinaf ile ilgili olgulara geçmeden, duruşma aşamasına kadar geçen sürece, kısaca temas etmeyi gerekli gördük.

Davacılar 20.5.2008 tarihinde Davalı aleyhine bir dava dosyalayarak;
Davacı No.3 şirketin, 24.7.1973 tarih ve 5705 numaralı tescil b-elgesine binaen 15 Şubat 1975 tarihinde, Davalı nezdinde usulüne uygun bir Türk Şirketi olarak ve/veya MŞ 108 tescil veya sıra numarasıyla kayıt ve tescil edilmiş olduğuna;
Davacı No.3 şirketin herbiri 36 TL kıymetinde 1000 adet hissenin mevcut olup bu hi-sselerin 900 adetinin Davacı No.1'e, 100 adetinin ise Davacı No.2'ye ait olduğuna ve/veya kurucu Rum hissedarlardan Vasso A.Demetriou'ya ait 900 adet hissenin Davacı No.1 Özer Boyacı'ya ve yine kurucu Rum hissedarlardan Andreas Demetriou'ya ait 100 adet hi-ssenin ise Davacı No.2 Neriman Özer Boyacı'ya 19.10.1973 tarihli bir satış senedi ve/veya sözleşmesi tahtında satılmış olduğu ve/veya mezkûr hisselerin Davacı No.1 ve No.2'ye intikal ettiği ve/veya bu hisselerin yasal sahiplerinin Davacı No.1 ve 2 olduğuna-;
Davacı No.3 şirketin Direktörünün Davacı No.1, Sekreterinin ise Davacı No.2 olduğuna;
Davacı No.3 şirketin kayıtlı adresinin 17 Büyük Han, Lefkoşa olduğuna;
Karar verilmesini talep ettiler.

Davalı, 17.11.2008 tarihinde dosyaladığı Müdafaa takririnde,- Davacıların iddialarını reddederek, farklı olgu ve gerekçeyle davanın reddini talep etti.

Bu arada, Hatice Nidai Cabacaba terekesinin tereke idare memuru Lefkoşa'lı Ahmet Nidai Cabacaba, bir istida dosyalayarak, davaya ek davalı olarak dahil edilmelerini- talep etti.

22.7.2009 tarihinde, Lefkoşa Kaza Mahkemesi, adı geçen terekenin davaya ek davalı olarak dahil edilmesine emir verdi.

Ek Davalı, 7.8.2009 tarihinde Müdafaa ve Mukabil Dava Takriri dosyalayarak, Davacıların iddialarını reddetti ve davanın i-ptali ile Rum şirketi adına kayıtlı taşınmaz malların terekeye ait olduğuna karar verilmesini talep etti.

Bu safhadan sonra, taraflar arasında, müteakip layiha teatisi tamamlanmış ve duruşma aşamasına gelinmiştir.

Ek Davalı, duruşma aşamasında, Mukabil- Taleplerini kamu hukukunu ilgilendirdiği cihetle geri çekti.

İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

Bu istinafa konu olgular özetle şöyledir:

Davacı No.3 Andeva Estates Ltd., 24.7.1973 tarihinde 5705 Kayıt Numarası ile Rum Şirketler Mukayyitliğinde kurulmuş bi-r Limited şirkettir. (Emare 1, Mavi 189)

Adı geçen şirketin kurucu hissedarları aşağıdaki gibidir.

Andreas Demetriou 100 hisse
Vasso A.Demetriou900 hisse

KKTC Tapu ve Kadastro Müdürünün tespitlerine göre, Aşağı Dikmen'de kain 3003 kayıt No.lu taş-ınmaz mal, şirket adına kayıtlı olup, 15.7.1974 tarihinden önce Y 505/72 ipotek Numarası ile Özer M.Boyacı lehinde ipotekli idi. (Mavi 279)

19.10.1973 tarihinde Andeva Estates Ltd. ile Özer Mehmet Boyacı ve Neriman Özer arasında "Contract of Sale" başlıkl-ı bir mukavele yapıldı. Bu mukaveleye göre Andeva Estates Ltd. tarafından Özer M. Boyacı ve Neriman Özer'e "Properties Sold" başlığı altında şirketin tüm hisseleri olan 1000 hisse, 25.000 KL'sı karşılığında satıldı. Bu ibarenin hemen altında "Properties Be-longing to Company Sold by this contract" başlığı altında, Aşağı Dikmen'de bulunan taşınmaz malların da satıldığı açıkça sözleşmeye yazıldı ve taşınmaz malların tafsilatı verildi.

Mavi 223'de yer alan bu satış senedini şirket mühürü ile Andreas Demetrio-u ve Özer M. Boyacı imzaladı. Neriman Özer'in senette imzası bulunmamaktadır.

Mavi 195'te yer alan Ticaret, Sanayi ve Kooperatifler Bakanlığının raporuna göre, 22.10.1973 tarihli Rum Şirketler Mukayyitliğinden alınmış onay belgelerinden, tek direktör olar-ak Özer Mehmet Boyacı, sekreter olarak Neriman Boyacı ve şirketin kayıtlı adresi 27. İstanbul Sokak Lefkoşa olduğu tespit edildi.

Özer Boyacı ve Neriman Boyacı, 1975 yılında Şirketin kaydı için KTFD Şirketler Mukayyitliğine müracaat ederken bu belgelere- ilaveten Özer Boyacı tarafından imzalanan şirket yıllık raporunu (MŞ 32) sundular.

Sunulan belgeler arasında, şirket hissedarlarının değiştiğini gösteren Rum tarafından alınmış orijinal onay belgesi ibraz edilmemiştir.

O tarihte sunulan belgeleri değe-rlendiren zamanın Şirketler Mukayyitliği, 15.2.1975 tarihinde Andeva Estates Ltd.i, 24.07.1973 tarih ve 5705 sayılı tescil belgesine istinaden Türk Şirketler Mukayyitliğine kaydetti.

KTFD Bakanlar Kurulu 26.02.1975 tarih ve 6301 sayılı kararı ile kaydı ta-svip etti.(Mavi 195)

Andeva Estates Ltd., 26.06.1980 tarihinde, Girne Kaza Mahkemesinde 398/80 sayılı bir genel istida dosyalayarak, 7/80 sayılı Yabancıdan Satın alınan Taşınmaz Malların Kaydı Yasası altında, Aşağı Dikmen'de kain 3003 kayıt No.lu taşınmaz- malın şirket adına kaydını talep etti.

Andeva Estates Ltd. daha sonra, bu istidayı geri çekti.

1997 yılında Andeva Estates Ltd.in tescili maksadı ile, Şirketler Mukayyitliğine şirketin hissedarlarının Türk olduğunu kanıtlayıcı onay belgesi sunulmadığı- gerekçesi ile, Bakanlar Kuruluna önerge sunuldu.

Bakanlar Kurulunun 28.5.1997 tarih E-839-97 sayılı kararı ile Andeva Estates Ltd.in direktörü ve sekreteri olarak görülen Davacılar No.1 ve 2'den, Andeva Estates Ltd.in 15.7.1974 tarihindeki hissedarları,- hisse adetleri ve direktörleri ile ilgili ek belge ve bilgi istendi.

Bakanlar Kurulunun bu kararı üzerine, Davacılar, Andeva Estates Ltd. ile Özer Boyacı ve Neriman Boyacı arasında aktolunan, 19.10.1973 tarihli satış sözleşmesi ile şirketin sicil defter-ini Şirketler Mukayyitliğine sundular.

Bu arada Ek Davalı, 13.7.1968 tarihinde aktolunan (Emare 11) satış senedi tahtında 3003 kayıt No.lu gayrimenkulün 560 KL karşılığında Müteveffiye Hatice Nidai'ye satıldığını iddia ederek ilgili resmi dairelere mürac-aat etti.

Mavi 251'de yer alan Emare 11 mukaveleye göre, Sodiris Hristodulu vekili Dimitri Brogobiu aracılığı ile 3003 Kayıt No.lu taşınmaz malı Hatice Nidai'ye sattı.

Mezkûr mukaveleye göre, satış bedeli 560 KL olup, Hatice Cabacaba 300 KL'yı senet t-arihinde, mütebaki miktarı ise devir günü ödeyecekti. (Mavi 251)

Mezkûr taşınmaz mal Andeva Estates Ltd. adında kayıtlı olmakla birlikte, KKTC Eşdeğer Tazmin Komisyonunun 18.9.1991 tarihli kararı ışığında, konu gayrimenkulün Hatice Cabacaba'ya puanlarına -karşılık verilmesi uygun görüldü. (Mavi 253)

Aynı Komisyon Hatice Cabacaba'ya, puan satın alması için izin verdi.(Mavi 254)

KKTC Eşdeğer Tazmin Komisyonu, 83 sayılı kararı ile, konu malın Kesin Tasarruf Belgesinin Hatice Cabacaba'ya verilmesini karara ba-ğladı.(Mavi 255)

Bakanlar Kurulunun Andeva Estates Ltd. ile ilgili ek araştırma istemesi üzerine, Andeva Estates Ltd. ile ilgili 2005-2006 yıllarında Rum Şirketler Mukayyitliğinde yapılan araştırmada, Şirketin Direktörünün Özer M.Boyacı, sekreterin Nerima-n Boyacı, kayıtlı adresinin ise Büyük Han olduğu saptanmasına rağmen, hissedarlarının değişmediği ve Andreas Demetriou ile Vasso A.Demetriou olduğu belirlendi.

Şirketler Mukayyitlğinin 19.10.2006 tarihli yazısında, şirket hisselerinin Davacılara geçtiğin-i tespit eden bir kararın alınması halinde, gerekli işlemlerin yapılabileceği ifade edildi ve Davacılardan Mahkemeden tespit kararı almaları istendi.

Bunun üzerine Davacılar, bu istinafa konu davayı açtılar.

Davayı dinleyen İlk Mahkeme,sair deliller- yanında, özellikle hissedarlar ile ilgili şirket sicil defteri ve satış senedine değer vererek, Davacıları haklı buldu. İlk Mahkemenin kararı aşağıdaki gibidir.

"Netice itibarıyla;

Davacı No.3'ün 24.7.1973 tarih ve 5705 numaralı tescil belgesine bin-aen 15.2.1975 tarihinde Davalı nezdinde kurulmuş ve/veya M.Ş 108 tescil ve/veya sıra numarasıyla usulüne uygun kaydedilmiş bir limited şirket olduğu; ve
Hissedarlarının Davacı No.1 ve 2 olduğu tespit edilir ve bu konularla alakalı TESPİT KARARI verilir."
-
İSTİNAF SEBEPLERİ:

İlk Mahkemenin kararına karşı, hem Davalı hem de Ek Davalı istinaf dosyaladı.

Davalı Yargıtay/Hukuk 141/2011 sayılı istinafında 7 istinaf sebebi ileri sürmüştür. Bu istinaf sebeblerini tek başlık altında toplamak mümkündür. Buna gö-re:

Muhterem İlk Mahkeme, huzurundaki şahadet ve emareleri hatalı değerlendirerek, Emare 7'ye dahil defterin ve/veya sözleşmenin, Andeva Estates Ltd'in hissedarlarını ve hisse adetlerini gösterir nitelikte olduğuna, hisse devir belgeleri olmadan hisseler-in devredildiğine, Davacı No.3 şirketin usulüne uygun kaydedildiğine ve hissedarlarının Davacı No.1 ve 2 olduğuna bulgu yaparak tespit kararı vermekle hata etmiştir.

Ek Davalı dosyaladığı Yargıtay/Hukuk 140/2011 sayılı istinafta 16 istinaf sebebi ileri s-ürmesine rağmen, bu istinaf sebeplerini 4 ana başlık altında incelemeyi uygun gördük.

Buna göre:
Tespit kararları, yasal bir haktan neşet etmesi gerekirken, Muhterem İlk Mahkeme Davacıların talep ettikleri konulara bağlı olarak yasal hakları ile ilgili o-lmayan konularda tespit kararı vermekle hata etmiştir.

Muhterem İlk Mahkeme, kamu hukuku alanına giren bir meselede, yargı yetkisi olmadan, tespit kararı vermekle hata etmiştir.

Muhterem İlk Mahkeme, Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın 112 B(1)(A) maddesi A-nayasa Mahkemesinin 1/88 sayılı kararıyla Anayasaya aykırı bulunduğundan ve 112 B(1)(A) maddesi sözkonusu 112 B maddesinin yasa yapmak (enacting) maddesi olduğundan, 112 B (4) maddesini huzurundaki meseleye uygulamakla hata etti ve konu maddeyi yanlış uygu-ladı.

Muhterem İlk Mahkeme, huzurundaki şahadet ve emareleri hatalı değerlendirerek, Emare 7'ye dahil defterin ve/veya sözleşmenin şirketin hissedarlarını ve hisse adetlerini gösterir nitelikte olduğuna, hisse devir belgeleri olmadan hisselerin devredil-diğine, Davacı No.3 şirketin usulüne uygun kaydedildiğine ve hissedarlarının Davacı No.1 ve 2 olduğuna bulgu yaparak tespit kararı vermekle hata etmiştir.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:

Davalıyı temsilen Mahkemeye hitap eden Kıdemli Savcı, olgulara kı-saca değindikten sonra, özetle, sicil defteri olarak sunulan defterin sicil defteri olmadığını, geçerli kabul edilse bile hisse devri için geçerli delil olarak kabul edilmemesi gerektiğini, bu konuda Ek Davalı Avukatının görüşleri ile hemfikir olduğunu, sö-z konusu Andeva Estates Ltd. şirketin hissedarlarının Davacılar No.1 ve 2 olduğunu gösteren geçerli bir belgenin sunulmadığını, halen hissedarların adı geçen Rumlar olduğunu, Emare 7'de yer alan sözleşmenin geçerli bir sözleşme olmadığını, hisse devir belg-elerinin ibraz edilmediğini, mevcut olgularla verilen tespit kararının hatalı olduğunu ileri sürerek istinafın kabulunü talep etti.

Ek Davalı Avukatı, istinaf duruşmasında özetle, Davacı No.1 ve 2'nin hiçbir zaman şirketin hissedarı olmadığını, 1984 yıl-ında tedarik edilen orijinal onay belgelerinden bunun açıkça görüldüğünü, İlk Mahkemenin böyle bir meselede tespit kararı vermeye yetkili olmadığını, tespit kararlarının yasal bir haktan neşet etmesi gerektiğini, Davacı No.1 ve 2'nin hisse devirleri yapılm-adığı için yasal hakları bulunmadığını, Şirketler Mukayyitinin karar vermesi gereken bir hususta, Mahkemeye gidip tespit kararı alınmasının uygun olmadığını, idarenin yetkilerini Yargıya devredemeyeceğini, Mahkeme önünde hisse devir sözleşmesi olmadığını, -bu durumda Mahkemeye gidip sicile göre karar verilmesinin hatalı olduğunu; bu meselenin kamu hukukunu ilgilendirdiğini, Şirketler Mukayyitinin, Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın 112 B(4) maddesine göre mevcut delillerle karar vermesi gerektiğini, vermemesi ha-linde ise bunun ihmal olduğunu ve İdare Mahkemesine gidilmesi gerektiğini, bu konunun Yargıtay/Asli/Yetki 6/98 D.1/98'e dayandığını; bunun yanısıra İlk Mahkemenin, Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın 112 B(4) maddesine istinaden karar verdiğini, Anayasa Mahkeme-sinin 1/88 sayılı kararında, 28/87 sayılı değişiklik Yasası'nın 112 B(1)(a) maddesinin Anayasaya aykırılığının saptandığını, bu madde yürürlükten kaldırıldıktan sonra tamamı yasa yapma maddesi olan 112 (B)'nin anlamını yitirdiğini, dolayısıyla 112(B)(4)'ün- uygulanmaması gerektiğini, İlk Mahkemenin 112(B) maddesini uygulamakla hata ettiğini, mevcut şahadet ve delillerin böyle bir tespit kararı verilmesine olanak vermediğini ileri sürerek, istinafın kabulünü talep etmiştir.

Davacıların Avukatı ise hitabına- başlarken, öncelikle Rum Şirketler Mukayyitliğinden temin edilen dosyanın Savcılığa verilmesine rağmen, bunun Mahkemeye sunulmadığını, 1974'ten önce Rumların Türklere mal satışını önlemek için aldığı tedbirlerden dolayı, konu gayrimenkullerin önce Davacı -No.1 lehine ipotek edildiğini, sonra şirketin Direktörünün Davacı No.1, Sekreterinin Davalı No.2 olduğunu, sözleşme ile hisseleri satın alarak gayrimenkullerin tasarrufunu elde ettiklerini, Davacıların her şeyi açıkça ortaya koyduklarını, aynı yöntemle baş-ka Kıbrıslı Türklere ait Demvandre Estates Ltd.in kaydının yapıldığını, İlk Mahkemenin doğru tespitlerde bulunduğunu, mevcut emarelerin gerçekleri apaçık ortaya koyduğunu, ortada kamu hukukunu ilgilendiren bir karar olmadığını, İlk Mahkemenin yetkili olduğ-unu, Anayasaya aykırığın mevzu bahis olmadığını, tespit kararları bakımından İlk Mahkemenin dayandığı hukuki prensiplerin doğru olduğunu bu nedenle istinafın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.

İNCELEME:

Birleştirilerek dinlenen her iki istinafta, Yargıt-ay/Hukuk 141/2011'de tek başlık altında inceleyeceğimiz istinaf sebebi ile Yargıtay/Hukuk 140/2011 sayılı istinafta 4. başlık altında inceleyeceğimiz istinaf sebebi içerik bakımından aynıdır. Bu nedenle istinaf sebeplerini incelemeye, Ek Davalının Yargıtay-/Hukuk 140/2011 sayılı istinafından başlamayı ve son olarak benzer istinaf sebeplerini her iki istinaf bakımından birlikte ele almayı uygun gördük.

Tespit kararları, yasal bir haktan neşet etmesi gerekirken, Muhterem İlk Mahkeme, Davacıların talep ettik-leri konulara bağlı olarak yasal hakları ile ilgili olmayan ve Şirketler Mukayyitinin yetki alanına giren konularda tespit kararı vermekle hata etmiştir.

Bu istinaf sebebinde incelenmesi gereken nokta, Davacıların talep ettikleri nitelikte bir çare için- tespit kararı verilip verilemeyeceğidir.

Ek Davalı Avukatının iddiası, tespit kararının yasal bir haktan doğmuş olmasının şart olduğu, bir makamın yetkisinde olan bir konunun tespit kararı yolu ile Mahkemeden elde edilmesinin mümkün olmadığıdır. Bu iddi-anın kökeninde yatan prensip, idarenin yetkilerini yargıya devredemeyeceği ya da yargının, idarenin yetki ve görevlerini üstlenmesinin hukuken mümkün olmadığıdır.

Ek Davalı Avukatı, son derece önemli ve doğru bir prensibi bu meselede hukuki ihtilaf konus-u yapmıştır. Bu nedenle, İlk Mahkemenin, talep edilen hususlarda tespit kararı vermekle, idarenin yetki ve görevlerini üstlenip üstlenmediğinin dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekecektir. Bu hususa özellikle 2. istinaf sebebinde değineceğiz.

9/76 sayı-lı Mahkemeler Yasası'nın 49. maddesi hukuk yetkisi kullanan mahkemelere, başka bir hal çaresi talep edilip edilmemesine bakılmaksızın, tespit kararı verme yetkisini vermiştir.

Aynı şekilde, Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Emir 27 nizam 4, mahkemelerin te-spit kararı (Declaratory Judgement) verebileceklerini düzenlemektedir.

Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Emir 27 n.4'ün Türkçe metni aynen şöyledir:

"4.Herhangi bir davaya veya yargı işlemine, yalnızca bir
tespit kararı veya emri verilmesini talep etti-ği için itiraz yapılamaz ve mahkeme, bu gibi davalarda veya yargı işlemlerinde, netice itibarıyle herhangi bir hukuki himaye talep edilip edilmemesine veya edilmesinin mümkün olup olmamasına bakılmaksızın hakların tespiti ile ilgili olarak bağlayıcı bir ka-rar verebilir."

Görülebileceği gibi, hukuk yetkisi kullanan mahkemelerin, bir hakkın tespiti için bağlayıcı karar verme yetkisi, sadece Mahkemeler Yasası'nda düzenlenmemiş, Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünde aynı yetki mahkemelere verilmek suretiyle uygu-lamanın bir parçası haline getirilmiştir.

Ancak tespit kararlarının sınırı nedir veya hakkın tespiti kararının hukuktaki ölçüsü ne olacaktır? Bu sorunun cevabının verilmesi gerekmektedir.

Halsbury's Law's of England 3. baskı Vol.22 sayfa 746'dan 748'e- "Declaratory Judgements" kenar başlığı altında şöyle denmektedir:

"Judgments and orders are usually determinations of rights
in the actual circumstances of which the court has cognisance, and give some particular relief capable of being enforced. It i-s, however, sometimes convenient to obtain a judicial decision upon a state of facts which has not yet arisen, or a declaration of the rights of a party without any reference to their enforcement. Such merely declaratory judgments may now be given (f), and- the court is authorised to make binding declarations of right whether any consequential relief is or could be claimed or not (q).


-İktibas edilen bölümde yazılanları şöyle özetleyebiliriz:

Kararlar veya emirler, genellikle mahkemenin huzurunda olan gerçekler üzerine belirlenen hakları ve icra edilebilir nitelikte çareleri içerirler. Bazen ortaya henüz çıkmamış olgular ile ilgili b-ir mahkeme kararı temin etmek uygun olabilir veya hakların uygulanmasından bahsetmeden; bir tarafın haklarının tespiti ile ilgili karar verilebilir. Bugün artık mahkemeler tarafları bağlayıcı tespit kararları vermeye yetkilidirler; böyle bir tespit kararı -verirken buna ek olarak başka bir çare talep edilmesi veya edilebilir olması gerekmez.

Görülebileceği gibi, hakları etkilenen kişilerin, tespit kararı için mahkemeye müracaat edip, menfaatleri ile bağlantılı olarak bağlayıcı nitelikte tespit kararı elde- etmeleri mümkündür. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, tespit kararlarının icrai niteliğinin bulunmadığıdır. Yargıtay/Asli/Yetki 1/2011 D.1/2011'de tespit kararlarının bu niteliği incelenmiştir. Keza İlk Mahkemenin iktibas ettiği Yargıtay/Hukuk 22/93 D-.4/94 sayılı içtihat kararı, farklı örneklerle aynı esasları belirtmiştir.

Bir tespit kararı verilirken dikkat edilmesi gereken bir başka husus, tespit kararının yasal bir hak ile bağlantısının olması ve somut bir menfaate dayanması gerektiğidir.

Ayn-ı eserin devam eden paragrafında bu konu ile ilgili şöyle denmektedir:

"The declaration claimed must relate to some legal right,
and must confer some tangible benefit on the plaintiff.


Devamla, mahkemenin emir verme yetkisi olmadığı bir konuda, t-espit kararı vermeye yetkili olmadığı belirtilerek, tespit kararı verme yetkisinin sınırsız bir yetki olmadığı ve mahkemenin her istediği konuda tespit kararı veremeyeceği anlatılmaya çalışılmıştır. Bu konuda şöyle denmiştir:

"There is no jurisdiction to- make a declaration on a
subject relief in respect of which is beyond the juristiction of the court."


Aynı cümlenin devamında, örnek verilerek, bir davacının tek çare olarak, şartları kanunla belirlenen bir konuda tespit kararı elde edemeyeceği ifade -edilmiştir. İlgili kısım şöyledir:

"a declaratory judgement cannot be given where the only
remedy open to the plaintiff is one prescribed by statute."


Bu tanımlar genel olarak tespit kararlarının niteliğini ortaya koymaktadır. Ancak sağlıklı bir son-uç için, uygulamada mahkemelerin ne şekilde davrandığını incelemek gerekmektedir. Bu amaçla özellikle tespit kararlarının sınırları ile ilgili Ek Davalı Avukatının iddialarına dayanak yaptığı Metheos M. Matossian v The Water Board of Nicosia davasına tem-as etmeyi uygun gördük.

1963 2 CLR sayfa 124-128'de rapor edilen Matheos M. Matossion v. The Water Board of Nicosia davasında 9/76 Mahkemeler Yasası'nın 49. maddesine denk gelen 1960 Adalet Mahkemeleri Yasası'nın 41. maddesinde yer alan tespit kararı yet-kisi incelenmiştir.

Konu davada Davacı, Davalının yasal yükümlülükleri doğrultusunda, Davacının arsasına su getirilmesi için boru döşemekle yükümlü olduğu konusunda tespit kararı talep etmiştir. Kaza Mahkemesi, tespit kararı verme yetkisi olduğunu belirt-mesine rağmen, ihtilafa konu Fasıl 350 madde 12'nin yorumunu yaparak, Davalının görevinin tüm arsalara su götürmek olduğu sonucuna varmak suretiyle, tespit kararı vermeyi reddetti. İstinaf Mahkemesi bunun yasa yorumu olduğunu, buna katılmadıklarını ama aşa-ğıdaki sebeplerle istinafı iptal ettiklerini açıklamıştır.

Kararın prensip kısmı şöyledir:

"Declaratory judgement should not be given when the
declaration sought is not confined to the plaintiff's legal rights under the statute invoked which were nev-er duly claimed or denied before action - But it is a declaration connected with matters outside the provisions of the statute and which were discussed prior to the action but never reached the stage of any binding agreement between the parties."

Bu alın-tıdan çıkan neticeyi şöyle izah edebiliriz.
Talep edilen tespit kararı, davadan önce talep edilmeyen veya reddedilmeyen Davacının yasal hakları ile sınırlı tutulmadığı takdirde tespit kararı verilmemelidir.

Bu dava türü ile karşı tarafın bir edimde bulu-nması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenmemekte, yalnız taraflar arasındaki ilişkinin veya hakkın mevcut olup olmadığının tespiti istenmektedir.

Huzurumuzdaki meselede unutulmaması gereken öncelikli olgu, Davacı No.3 şirketin, 15.2.1975 tari-hinde, Şirketler Mukayyitliğince kaydının yapıldığı ve bu kaydın KKTC Bakanlar Kurulunun 26.2.1975 tarih ve 6301 sayılı kararı ile kaydının tasvip edildiğidir.

Bu dava ile ilgili tüm zamanlarda ve halen mezkûr kayıt iptal edilmediği gibi, ortada Davacıl-ar tarafından yeniden kayıt yapılmasına yönelik bir talep bulunmamaktadır.

Bu davaya konu olan ihtilâf, Şirketler Mukayyidinin, Şirketler Yasası'nın 112 B(4) maddesi altında yeni bilgi veya belge istenmesinden kaynaklanmıştır.

Fasıl 113 Şirketler Yas-ası'nın 28/87 sayılı Yasa ile tadil edilmiş 112 B(4) maddesi aynen şöyledir:

"4. 15 Temmuz 1974 öncesinde Kıbrıs'ta kayıtlı olup da
Bakanlar Kurulu kararıyla Mukayyitlik nezdinde tescil edilen şirketler bu madde uyarınca tescil edilmiş sayılırlar. Bu ş-irketler bakımından 14 Temmuz 1974 tarihi itibarıyla pay sahipliğine ilişkin olarak yapılmış olan yemin ve beyanlarla verilmiş olan taahhütnameler de geçerli sayılır. Ancak, Bakanlar Kurulunun bu madde uyarınca yeni veya ek yemin, beyan veya taahhütname su-nulmasını veya başka bir hususun yerine getirilmesini isteyebilir."

Maddenin içeriğinden görülebileceği gibi, Yasa, İdareye 15.7.1974 öncesinde Kıbrıs'ta kayıtlı olup da, Bakanlar Kurulu kararıyla Mukayyitlik nezdinde tescil edilen Şirketlerle ilgili "yen-i veya ek yemin, beyan veya taahhütname sunulmasını veya başka bir hususun yerine getirilmesini" isteme hakkı vermiştir.

Davacılar, Şirketler Mukayyidinin bu yöndeki istemini içeren 19.10.2006 tarihli yazısı üzerine tespit kararı için mahkemeye başvurmuş-tur. Konu yazı ile Şirketler Mukayyiti yasadan kaynaklanan görevini yerine getirmiştir. Ortada, iddia edildiği gibi, idarenin yetkilerini devretmesi gibi bir durum bulunmamaktadır.

Ek Davalı Avukatının itirazlarından biri de, Şirketler Mukayyidinin tespi-t kararı alınmasını isteyemeyeceği yönündedir.

15.7.1974 tarihinden önce kurulmuş olan Şirketlerin ülkedeki durum nedeni bazı belgelerini tedarik etmesi zor olduğu için Yasa'nın 112 B(4) maddesi neler isteneceğini açıklarken, yeni veya ek yemin, beyan, t-aahhütname veya başka bir hususun istenebileceği gibi soyut hukuki kavramlar içeren ifadeler kullanmıştır. Bunun, 1974 öncesi koşullardan kaynaklandığı açık surette anlaşılmaktadır.

KKTC yetkili makamlarının, kendi vatandaşlarından Rum Şirketler Mukayyit-liğinden onay belgesi getirmelerini istemesi beklenemeyeceği gibi, böyle bir belge getirilse bile, belgenin içeriği, 1974 öncesi iki toplum mensupları arasında taşınmaz mal alışverişindeki yasaklar nedeniyle, gerçek durumu yansıtmayabilir. Böyle bir ahvald-e kişilerin, her türlü delili değerlendirme yetkisine sahip mahkemelere başvurup, yasadan kaynaklanan bir hakka dayalı olarak, taraflar arasındaki ilişkinin saptanmasını talep etmeleri yasal haklarıdır.

Bir kişinin mahkemeden çare arama hakkı, herhangi b-ir makam istedi diye elde edilmez veya ortadan kalkmaz. Bu anlamda burada önemli olan, Davacıların talep ettikleri konuda, tespit kararı verilip verilemeyeceğidir.

Daha önce belirttiğimiz gibi, Davacı No.3 Şirket halen Şirketler Mukayyitliğinde kayıtlı b-ir şirkettir ve Davacılar No.1 ve 2 KKTC'de kayıtlı hissedarlarıdır.

Şirketin kaydı iptal edilmediği cihetle, Davacıların Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın altında, somut bir menfaata dayalı yasal hakları bulunduğu açıktır ve bu yasal hakları ile sınırlı ka-lındığı oranda, tespit kararı almak için mahkemeye başvurma hakları vardır.

Davacıların talebi, Ek Davalı Avukatının örnek gösterdiği Metheos M. Atossian v The Water Board davasında olduğu gibi, yasanın bir maddesinin yorumuna dayalı olarak tespit kararı- verilmesini içermemektedir. Bu nedenle, mezkûr davanın, bu dava ile ilişkilendirilmemesi gerekmektedir.

Halen KKTC Şirketler Mukayyitliğinde kayıtlı şirket ve hissedarları olan Davacıların tespit talepleri, Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın 112 B(4) madde-sindeki hakları ile bağlantılı olduğu ve somut bir menfaate dayalı olarak 15.7.1974 tarihinden önce şirket ve hissedarları ile olan ilişkilerinin saptanmasına yönelik olduğundan, talep edilebilir niteliktedir ve İlk Mahkeme bu yönde bulgu yapmakla hata etm-emiştir.

Ek Davalının I. istinaf sebebini reddederiz.

Muhterem İlk Mahkeme, Kamu hukuku alanına giren bir meselede yargı yetkisi olmadan tespit kararı vermiştir.

İlk Mahkeme, Şirketler Mukayyitliğinin kararının idari nitelikte olmadığı bulgusunu yap-arak, Ek Davalı Avukatının itirazını reddetmiştir. (Mavi 79)

Ek Davalı Avukatı, alınan kararın idari olduğunu, kamu hukukunu ilgilendirdiğini, bu nedenle yetkili mahkemenin Yüksek İdare Mahkemesi olduğunu ileri sürerken, görüşlerine dayanak olarak, Yargıt-ay/Asli/Yetki 6/98 (D.1/98) sayılı içtihat kararını göstermiştir.

Mezkûr karardaki ihtilâf, Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın 112 B(4) maddesinden kaynaklanmamaktadır. Halen KKTC'de kurulmuş ve kayıtlı olan bir şirketin hissedarlarının hisse devrine ile ili-şkin işlemlerinin yerine getirilmesinde, Şirketler Mukayyitliğinin aldığı kararların niteliği, huzurumuzdaki mesele ile alakalı olmadığı gibi, Yargıtay/Asli/Yetki 6/98 (D.1/98) sayılı karardaki olgular tamamen farklıdır.

Huzurumuzdaki meselede, Şirketler -Mukayyitliği, Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın 112 B(4) maddesi uyarınca ek bilgi istemiştir.

Davacılar, Şirketler Mukayyitliğinin kendilerine yazı göndermekle hata ettiğini veya böyle bir karar alamayacağını iddia etmedikleri gibi, bu yönde de bir taleple-ri olmamıştır.

Şirketler Mukayyitliğinin yazısını alan Davacılar, Şirketin ve kendilerinin yasadan kaynaklanan haklarının tespiti, satıcılar ile olan ilişkilerinin tespiti için mahkemeye başvurdular, başka bir anlatımla yazının gereğini yerine getirdiler-.

Davacıların, Rum asıllı satıcılar veya hissedarları Rum olan bir şirket ile olan hukuki ilişkileri özel hukuktan kaynaklanmakta olup, Yasa'nın 112 B (4) maddesi kapsamında, bu hukuki ilişkinin sonuçlarının tespitine yönelik açtıkları dava, kamu hukuku -kapsamında değildir.

Şirketler Mukayyitliği, mevcut olan şirket tescilini iptal etseydi veya kaydı yapmayı reddetse veya ihmal etseydi, idarenin kamu erkini kullanarak alacağı böyle bir karar, doğal olarak kamu hukukunu ilgilendirecekti. Huzurumuzdaki me-selede böyle bir olgu veya karar yoktur.

Ancak limited şirketlerin hissedarları ve sahip oldukları hisse adeti ile ilgili tespit kararı istenip istenemeyeceği hususunda karışıklığa sebebiyet vermemek için bazı hususlara değinmeyi gerekli gördük.

Bir şi-rketin hissedarlarının kimler olduğunu saptamak veya hisse devirleri ile ilgili olarak karar vermek yetkisi münhasıran Şirketler Mukayyitinindir. Şirketler Mukayyitinin bu doğrultuda vereceği herhangi bir karar, doğal olarak kamu hukuku alanına girecektir.- Buna göre; şirket hissedarlarının kimler olduğu ve ne kadar hisse ile sermayeyi paylaştıkları hususu tespit davası konusu yapılmamalıdır. Bu anlamda, İstinaf eden Avukatının hukuki argümanları mesnetsiz değildir.

Ancak huzurumuzdaki meselede, 1974'ten s-onra, dava konusu şirket ve hissedarlarının KKTC'de tescili yapılmış ve Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmıştır. Sadece Mukayyit, Yasa'nın 112 B(4) maddesi altında ek hususların tespitini talep etmiştir.

Burada yapılması gereken, Davacıların 1974'ten ön-ceki koşullarda, Rum satıcılar ile aralarındaki hukuki ilişkiyi ve hisseleri satın alıp almadıklarını tespit etmektir. İlk Mahkemenin bulgusu, daha sonra inceleneceği gibi, bu doğrultudadır.

İlk Mahkeme kararını verirken, olgularda değindiğimiz gibi, kar-arının (B) paragrafında, hissedarların, Davacılar No.1 ve 2 olduğuna ilişkin tespit kararı vermiştir. Bu sonuç ilk nazarda hatalı gibi görünse de, bu sonucun kaynağının, 20 Temmuz 1974 önceki şartlar altında yapılmış bir sözleşme olduğunu, Davacıların bu -şirketin hissedarları olarak kayıtlı olduklarını ve Davacı No.3 şirketin halen Türk Şirketi olarak kayıtlı bulunduğunu, ortada yeni idari bir karar olmadığını dikkate aldığımızda, İlk Mahkemenin kamu hukukuna giren bir konuda görev yetkisi ihlâli yaptığı -sonucuna ulaşmak hukuken imkânsızdır.

İlk Mahkemenin, ihtilâfın kamu hukukuna girmediğine ilişkin bulgusu hatalı değildir.

2. istinaf sebebini reddederiz.

Muhterem İlk Mahkeme, Fasıl 113 Şirketler Yasasının 112 B(1)(A) maddesi Anayasa Mahkemesinin 1/-88 sayılı kararıyle Anayasaya aykırı bulunduğundan ve 112 B(1)(A) maddesi sözkonusu 112 B maddesinin yasa yapmak (enacting) maddesi olduğundan, 112 B (4) maddesini huzurundaki meseleye uygulamakla hata etti ve konu maddeyi yanlış uyguladı.

Anayasa Mahkem-esi, 1/88 (D.11/88) sayılı kararında, Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın 112 A ve 112 B (1)(A) maddelerinin Anayasaya aykırı olduğunu karara bağlamıştır.

Anayasanın 148. maddesi kapsamında yapılan bir havale neticesinde, ilgili maddelerin Anayasaya aykırılı-ğına karar veren Anayasa Mahkemesinin 1/88 sayılı kararın verildiği tarihte, Davacı No.3 Şirket, KKTC Şirketler Mukayyitliğinde tescil edilmiş durumdaydı. Dolayısıyla konu aykırılık kararının huzurumuzdaki davaya olumsuz etki etmesi veya aykırı bulunan mad-delerin iddia edildiği gibi diğer fıkra ve bendleri absürd hale getirerek anlamsız ve uygulanmaz hale dönüştürmesi, Davacılar açısından hukuken mümkün değildir.

Huzurumuzdaki istinafa konu davayı ilgilendiren 112 B(4) maddesi ile ilgili herhangi bir Ana-yasaya aykırılık kararı bulunmamaktadır. Bu nedenle konu Yasa maddesinin ihtilâfın çözümünde uygulanmasına hukuken hiçbir engel yoktur.

Tüm yukarıdakiler ışığında, İlk Mahkeme, Şirketler Yasası'nın 112 B(4) maddesini uygulamakla hata etmedi.

Buna gör-e; Ek Davalının, 3. istinaf sebebinin reddi gerekmektedir.

Son olarak birleştirilmiş her iki istinaf bakımından müşterek olarak 4. istinaf sebebini ele alacağız.

Muhterem İlk Mahkeme, huzurundaki şahadet ve emareleri hatalı değerlendirerek Emare 7'ye d-ahil defterin ve/veya sözleşmenin şirketin hissedarlarını ve hisse adetlerini gösterir nitelikte olduğuna, hisse devir belgeleri olmadan hisselerin devredildiğine, Davacı No.3 şirketin usulüne uygun kaydedildiğine ve hissedarlarının Davacı No.1 ve 2 olduğu-na bulgu yaparak tespit kararı vermekle hata etmiştir.

Bu meselede Davalı ve Ek Davalı, 1984 yılında Rum Şirketler Mukayyitliğinden temin edilen onay belgelerinde kayıtlı hissedarların Andreas Demetriou ve Vasso A.Demetriou olduğunun saptanması üzerine, -Davacılar No.1 ve No.2'nin adlarına hisse devri yapılmadığını, dolayısıyla şirketin kaydının hatalı olduğunu veya yapılmaması gerektiğini ileri sürmektedirler.

Rum Şirketler Mukayyitliğinden tedarik edilen onay belgesinde, Davacılar No.1 ve No.2 adına Mu-kayyitlik nezdinde resmen hisse devri yapılmadığı ve halen, Vasso Demetriou ve Andreas Demetriou'nun hissedarlar olarak görüldüğü ihtilâflı değildir.

Ancak bu olgu tek başına, Davacıların davalarının reddedilmesi için yeterli değildir. Bu gerçeğin mesele-ye olan etkisi Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın 112 B (4) maddesi altında, 15.7.1974 tarihinden önceki koşullara bağlı olarak değerlendirilmelidir.

1974 tarihinden önce Türklerin Rumlardan satın aldığı gayrimenkullerin veya şirket hisselerinin, Rum Şirket-ler Mukayyitliği veya Tapu Dairesinde Türkler adına kayıt ve tescil edilmediği veya izne tabi olduğu veya yasak olduğu, bu ülkenin gerçeğidir ve bu olgu için ayrıca şahadet celbedilmesi gerekmemektedir.

Önemli olan, İlk Mahkemenin huzuruna celbedilen şa-hadetin ve ibraz edilen emarelerin, İlk Mahkemede varılan sonuç için yeterli olup olmadığıdır.

Herşeyden önce bir hususa değinmek istiyoruz: Bu meselede Davalı, Başsavcılıktır. Başsavcılığın herhangi bir davada lehte veya aleyhteki tüm bilgileri ve belgel-eri mahkeme huzuruna getirmesi hem görevi hem de adaletin tecellisinin gereğidir.

İlk Mahkemenin huzurundaki şahadete göre; Rum Şirketler Mukayyitliğinden tedarik edilen ve Savcılığa verildiği söylenen Davacı No.3 şirketin aslı gibi mühürlü dosyasının ma-hkemeye ibraz edilmemesi veya akıbetinin makûl izahının yapılmamasını, Davalılar açısından önemli bir eksiklik olarak addediyoruz.

KKTC Tapu ve Kadastro Müdürünün, (Mavi 279)'da yer alan tespitlerine göre; bu davaya konu gayrimenkul mal, Davacı No.3 şirk-et adına kayıtlı olup, Davacı No.1 leyhine ipoteklidir.

Aşağı Dikmen'de bulunan konu mal, 1974 kayıtlarına göre, Ek Davalının satın aldım dediği kişi adında kayıtlı olmadığı gibi, Ek Davalının 7/80 sayılı Yabancıdan Satın Alınan Taşınmaz Malların Kaydı Y-asası altında mahkemeye müracaatı yoktur.

Buna göre, 15.7.1974 tarihindeki Tapu kayıtlarına göre, Davacı No.1 ve No.2'nin, yalan beyan ile Ek Davalının satın aldığı bir gayrimenkulü kendi adlarına kaydetme gibi bir amaçlarının olduğunu söylemek mümkün de-ğildir. Dolayısıyla asıl sorun, Davacılar No.1 ve No.2'nin şirket hisselerini, Rum hissedarlardan, gerçek anlamda alıp almadıklarını tespit etmektir.

KTFD Başbakanlığına gönderilen 1.3.1979 tarihli raporda, zamanın Ticaret, Sanayi ve Kooperatifler Bakanl-ığı Müsteşarı ve Maliye Bakanlığı Devlet Emlak Malzeme Dairesi Müdür Muavininin raporlarına göre, 22.10.1973 tarihinde Rum Şirketler Mukayyitliğinden alınan onay belgelerinde, Özer M.Boyacı'nın tek Direktör, Neriman Özer Boyacı'nın da şirket sekreteri oldu-ğu saptanmıştır.

15.7.1974 tarihinden sonra Rum Şirketler Mukayyitliğinden alınan ve Savcılıkta muhafaza edildiği söylenen dosya ibraz edilmediği cihetle, bunun aksi bir olgunun mevcut olduğunu kabul etmemek gerekmektedir.

İlk Mahkemenin kararında doğr-u olarak ifade edildiği gibi, Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın 73. maddesine göre, limited şirketin pay senedinin veya tahvillerinin devrinin yasal olarak tescili için, o limited şirkete, usule uygun bir devir belgesi teslimi şarttır.

Aynı şekilde, Fasıl 1-13 Bölüm 1 (A) cetvelinin 22. maddesi, payların devrini düzenlerken, devreden ve devralanın devir belgesini imzalamaları, Fasıl 113 madde 44 ise devirlerin belgelendirilmesi için ne yapılması gerektiğini düzenlemektedir.

Tüm bunlara ek olarak Fasıl 113 -madde 105'e göre her limited şirketin, üyeleri için sicil tutması gerektiği belirtilmiştir.

İlk Mahkeme, Davacıların Fasıl 113 madde 77'nin aradığı şekil anlamında, bir hisse senedi devri yapılmadığını kabul etmektedir. (Mavi 181)

İlk Mahkeme, daha sonr-a, Davacıların şahadetini doküman niteliğindeki şahadet ile karşılaştırarak, özellikle Rum Şirketler Mukayyitliğinde direktör ve sekreterin Davacılar No.1 ve No.2 olarak kaydedilmek suretiyle değiştiğini dikkate alarak, Emare 7'de yer alan defterin muhtevi-yatını doğru kabul ederek, hisse devirlerinin yapıldığı sonucuna ulaşmıştır.

Emare 7 içerisinde yer alan 19.10.1974 tarihli Satış Sözleşmesinden (Mavi 223) açıklıkla görülebileceği gibi, taraflar konu senette sadece hisse satışını değil, şirkete ait gayr-imenkullerin satışını da amaçlamışlardır.

Daha önce ifade ettiğimiz gibi, bu gayrimenkulleri 15.7.1974 tarihinden önce, Davacı No.3 şirket adında kayıtlı olduğu, KTFD Tapu ve Kadastro Müdürü tarafından saptanmıştır.

Adında gayrimenkul bulunan bir Rum -Şirketinin hisselerinin, Türkler adına geçtiği anda, o mallar üzerinde Türklerin menfaat ve tasarruf sahibi olacağı aşikârdır. 15.7.1974 tarihinden önce Türklere mal satışı yasak olduğuna göre, Rum Şirketler Mukayyitliğinde, bu işlemlerin normal bir hisse -devri gibi muamele göreceğini ve hemen yapıldığını söylemek gerçeklerle bağdaşmaz.

Aynı sözleşme içerisinde, Satıcılar, bütün hisselerini Alıcıların isimlerine geçirdiklerini ve gerekli olan devir ve bildirileri yaptıklarını açıkladılar.

Emare 7 içerisi-nde bulunan Sicil Defteri olarak sunulan defterde, şirketin mühürüyle imzalanmış halde, şirket direktörü ve sekreterinin değiştiği yazmaktadır.

Sicil defterinde 17.10.1974 tarihi itibarıyla yazılı olan bu işlemin, (Mavi 223)'te belirtilen 19.10.1973 tari-hli satış senedinde yer alan hisse satışı ile aynı tarihte deftere kaydedilmesi, Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın 105. maddesine uygun davranıldığını göstermektedir.

Sicil defterinde yer alan kayıtlar Fasıl 113 madde 113'e göre, ilk bakışta yeterli kanıt ol-arak kabul edileceğine göre, İlk Mahkeme tüm emareleri ve şahadeti değerlendirdikten sonra,Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın 112 B (4) maddesi kapsamında, 15.7.1974 tarihinden önceki koşullarda meseleyi değerlendirerek, hisselerin Davacılar tarafından satın a-lındığına bulgu yapmakla hata yapmamıştır.

Buna göre 4. istinaf sebebinin reddi gerekmektedir.

SONUÇ:

Tüm yukarıdakiler ışığında İstinaf Edenler, İstinaflarında başarılı olamadıklarından istinaf reddedilir.

Mukayyit tarafından tespit edilecek masra-flar, İstinaf Edenler tarafından ödenecektir.



Narin F. Şefik Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç Yargıç


23 Ekim, 2012







27






Full & Egal Universal Law Academy