Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 132/2012 Dava No 40/2016 Karar Tarihi 14.11.2016
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 132/2012 Dava No 40/2016 Karar Tarihi 14.11.2016
Numara: 132/2012
Dava No: 40/2016
Taraflar: Ata Atun ile Yenidüzen Ltd. ve diğerleri arasında
Konu: Basın yoluyla hakaret - Zem ve kadih (Libel and slander) - Yorum -Yazıların bir bütün olarak incelenmesi gerekliliği - Yazının makul ve alelade bir kişi tarafından okunduğunda, o kişinin yazıdan ne anladığının tespit edilmesi gerekliliği - Kişileri küçük düşürücü ve kişilerin saygınlığını, şöhretini olumsuz yönde etkileyen ifadelerde veya itiraflarda bulunulmasının zem ve kadih oluşturması - Topluma mal olmuş kişi - Justification - Adil yargılama (Fair comment) - Şartlı imtiyaz (Qualified privilege) - Kötü niyetli yayın iddiasında ispat külfetinin Davacıda olması- Recklessness.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 14.11.2016

-D. 40/2016 Yargıtay/Hukuk No: 132/2012
(Lefkoşa Dava No: 6127/2009)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti:Ahmet Kalkan, Gülden Çiftçioğlu, Bertan Özerdağ

İstinaf eden: Ata Atun, Gazimağusa
- (Davacı)

ile

Aleyhine istinaf edilen: No. 1- Yenidüzen Ltd. - Lefkoşa
No. 2- Cenk Mutluyakalı - Lefkoşa
No. 3- Tayfun Çağra - Lefkoşa
No. 4- Fayka K-işi - Lefkoşa
No. 5- Mert Özdağ - Lefkoşa (Davalılar)

A r a s ı n d a.


İstinaf eden namına: Avukat Fuat Veziroğlu adına Avuka-t Levent Kızılduman
Aleyhine istinaf edilenler namına: Avukat Ongun Talat

Lefkoşa Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Peri Hakkı'nın, 13.7.2012 tarihinde, 6127/2009 sayılı davada verdiği karara karşı, Davacı tarafından yapılan istinaftır.

------------ -

K A R A R

Ahmet Kalkan: Bu istinafta, Mahkemenin kararını, Sayın Yargıç Bertan Özerdağ okuyacaktır.

Bertan Özerdağ: Bu istinafta, İstinaf Eden/Davacı bundan böyle sadece Davacı, Aleyhine İstinaf Edilen/Davalılar ise sadece Davalılar olarak anılacak-tır. Davacı, Alt Mahkemenin 13.7.2012 tarihli davanın ret ve iptaline mütedair emrinden işbu istinafı dosyaladı.

İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR

İstinaf ile ilgili olgular özetle şöyledir:

Davalı No. 1 Gazetenin 15.10.2009 tarihli nüshasının 2. sayfasında- "ZEHİR SAÇAN GEMİNİN ACENTESİ ATA ATUN - GEMİYE 22 MİLYAR CEZA" başlıklı bir yazı yayımlandı.

Davacı, bu yazı ile ilgili olarak Davalılar aleyhine Lefkoşa Kaza Mahkemesinde 6127/2009 sayılı davayı dosyaladı. Davacı davasında mezkur yazının zem ve kadi-h olduğunun tespitini ve Davalıların zem ve kadih teşkil eden yazı ile ilgili olarak Davacıya zarar-ziyan ödemelerini talep etmekte idi.

Davalılar söz konusu davada müdafaa dosyalayarak yazının zem ve kadih teşkil etmediğini, iyi niyetli yazılmış bir ya-zı olduğunu, makul yorum içerdiğini, Davalıların bu yazıyı yayımlama hususunda ayrıcalığı haiz olduklarını (privilege), yazının kamu menfaati gereği halkı bilgilendirmek amaçlı ve basın özgürlüğü kapsamında yazılmış bir yazı olduğunu iddia ettiler.

Dava-cı, müdafaaya cevap layihası ile, Davalıların müdafaalarındaki tüm iddialarını reddetti.

Alt Mahkemede davanın duruşması yapılarak, Davacı şahsen ve Davalıları temsilen ise Davalı No. 2 şahadet verdi. Müteakiben yapılan hitaplara istinaden kararını açık-layan Alt Mahkeme; yazıda belirtilenlerin doğru olduğunu ve Haksız Fiiller Yasası'nın 19 (a) maddesine göre Davalıların müdafaası bulunduğunu, yazının zem ve kadih teşkil etmediğini, yazının iyi niyetli yazıldığını, yazının Davalıların sahip olduğu şartlı -imtiyazları kapsamında yazılmış iyi niyetli bir yazı olduğunu belirterek, davayı ret ve iptal etmiş ve Davacının Davalılara 1500 TL dava masrafı ödemesine emir vermiştir.

İstinaf bu karardan dosyalanmıştır.

İSTİNAF SEBEPLERİ

Davacının istinafı altın-da 13 paragrafta ve altındaki sub paragraflarında birden fazla istinaf sebebi olmasına karşın istinaf özünde; yazının zem ve kadih olup olmadığı ve Davalıların müdafaalarının olup olmadığı hususları ile ilgilidir. Buna bağlı istinaf sebeplerini, 3 istinaf -sebebi olarak, aşağıdaki şekilde özetledik:

Muhterem Alt Mahkeme, Davalıların, Davacı ile ilgili yayımlamış oldukları 15.10.2009 tarihli yazının zem ve kadih olmadığına bulgu yapmak ve neticede Davacının davasını reddetmekle ve/veya Davalılar aleyhine taz-minata hükmetmemekle hata yaptı.

Muhterem Alt Mahkeme, Davalıların, Davacı ile ilgili yayımlamış oldukları 15.10.2009 tarihli yazının doğru olduğu ve şartlı imtiyazları bulunduğu hususlarında müdafaaları olduğuna bulgu yapmakla hata yaptı.

Muhterem Alt -Mahkeme, Davalıların, Davacı ile ilgili yayımlamış oldukları 15.10.2009 tarihli yazının zem ve kadih olmadığına bulgu yaptıktan sonra müdafaalarını incelemek ve müdafaaları bulunduğuna karar vermekle hata yaptı.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI

Davacı Av-ukatı hitabında, özetle: Davalıların yayımladığı yazının zem ve kadih olduğunu, yazılanların doğru olmadığını, Davacının çevreye zarar veren geminin acentesinin direktörü olduğunu, Davacının şahsen geminin acentesi olmadığı gibi, geminin de sahibi olmadığı-nı, çevreye verilen zararın cezasını gemi adına geminin sahibi olan şirkete kesildiğini ve cezanın ödendiğini, Davacının cezayı ödemekte isteksiz olduğu hususunda bir durumun bulunmadığını, yazının zem ve kadih olmadığına bulgu yapan Alt Mahkemenin bu bulg-uyu yaptıktan sonra Davalıların müdafaalarını incelemesinin ve müdafaalarının olduğu tespiti yapmasının hatalı olduğunu, Davacının ilgili yazıdan zarar gördüğünü ve tazminat alma hakkı olduğunu iddia etti.

Davalılar Avukatı ise hitabında, ilgili yazının- bir zem ve kadih olmadığını, yazıların doğru olduğunu ve Davalıların bu nedenle yasal müdafaaları bulunduğunu, Davalıların kamuyu aydınlatmak ve kamu menfaati gereği ilgili yazıyı yayımlama hususunda şartlı imtiyaz müdafaaları bulunduğunu, Davacının ilgil-i yazıdan zarara uğramadığını, yazıda kullanılan geminin Davacıya ait olduğu ve cezanın Davacının denizcilik şirketine kesildiği ifadelerinin Gazetedeki bir acemilikten kaynaklandığını, buna rağmen yazının bütünü okunduğunda bu ifadelerden bir zem ve kadih- teşkil edecek sonuca veya anlama varılamayacağını iddia etti.



İNCELEME

Davacının istinaf sebepleri, öncelikle yazının zem ve kadih olup olmadığı hususundaki 1. istinaf sebebinden başlanarak incelenecektir.

Muhterem Alt Mahkeme, Davalıların, Dava-cı ile ilgili yayımlamış oldukları 15.10.2009 tarihli yazının zem ve kadih olmadığına bulgu yapmak ve neticede Davacının davasını reddetmekle ve/veya Davalılar aleyhine ve tazminata hükmetmemekle hata yaptı.

İstinafa konu 15.10.2009 tarihli yazı aynen ş-öyledir:

"ZEHİR SAÇAN GEMİNİN ACENTESİ ATA ATUN.
GEMİYE 22 MİLYAR CEZA!
Kalecik'teki tesislere yakıt taşıyan ve geçtiğimiz hafta İskele sahil şeridinde sızdırdığı mazot ve katran ile deniz ve kıyıda çevre felaketi yaratan geminin Enerji ve Ekon-omi Bakanı Sunat Atun'un babası Ata Atun'un A&S Atun Denizcilik Şirketi'ne ait gemi olduğu ortaya çıktı.
İskele Boğazı ile Kalecik arasında sahil şeridini, katran ve balık ölüleriyle dolduran felaketle ilgili olarak 22 bin TL ceza ödeyen Ata Atun'un söz -konusu cezayı ödememek için direndiği de belirlendi. Ata Atun'un denizcilik şirketine kesilen cezanın "Gemiden denize yağ sızıntısı" nedeniyle kesildiği kaydedildi. Ata Atun'un cezayı ödeme konusunda ilk başta isteksiz olduğu iddia edilirken, Atun'un geçti-ğimiz günlerde söz konusu cezayı ödediği bildirildi.
İskele Boğaz'ı geçtiğimiz hafta çevre felaketine sahne olmuştu. Söz konusu felaket ile İskele Boğazı ile Kalecik arasındaki sahil şeridi katran ve balık ölüleriyle dolmuştu."



Bir yazının zem ve kadi-h olup olmadığı yasal mevzuat ve yerleşmiş içtihatlar ışığında incelenirken, yazının makul ve alelade bir kişi tarafından okunduğunda kişinin o yazıdan anlayacağı anlamların tespit edilmesi gereklidir. Özker Özgür v R.R.Denktaş Yargıtay/Hukuk 9/88 D. 44/88- sayılı davanın kararında, yazıların bir bütün olarak incelenerek yazının bütününe bir anlam verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu prensipten hareketle, istinafa konu yazı makul ve alelade bir kişi tarafından bir bütün olarak okunduğunda, ortaya çıkan anl-am şöyledir:

İskele Bölgesinde denize bir geminin yakıt bırakması ile çevre kirliği oluştuğu ve bu çevre kirliğinden denizdeki doğal hayatın etkilenerek balık ve canlıların öldüğü,
İlgili geminin acentesinin Ata Atun'un olduğu,
İlgili geminin Ata Atun'un -sahibi olduğu A&S Atun Ltd.e ait olduğu,
Gemiye bu çevre kirliği nedeni ile yetkililerce 22 milyar TL ceza kesildiği,
Cezanın Ata Atun'un şirketi olan A&S Atun Ltd.e kesildiği,
Ata Atun'un bu cezayı ödememek için direndiği ancak daha sonra ödediği
yönünded-ir.

Alt Mahkeme, yazıdan çıkan anlamı ise, şöyle ifade etmiştir (Mavi 67):

"Yukarıda belirtilen ve Emare 1 Yenidüzen gazetesinin 2. sayfasına ne bakan ve yazıları okuyan sıradan bir vatandaş Davacı ve oğluna ait olan A&S Atun denizcilik şirketinin Achi-lles adlı geminin acentesi olduğu, geminin zehir saçtığı ve bir çevre felaketine sebep olduğunu, gemi acentesinin sahiplerinden Davacının gemiye kesilen cezayı ilkden ödemek istemediğini ancak sonradan ödediği anlamı çıkmaktadır."

Yazıda "geminin Ata At-un'un şirketine ait olduğunun" ve "cezanın Ata Atun'un şirketine kesildiğinin" yorum gerektiremeyecek şekilde açıkça yazılmış olmasına karşın, Alt Mahkemenin yazıdan bu hususların anlaşılacağına yönelik herhangi bir bulgusu yoktur. Alt Mahkemenin yazıda bu- beyanlar yapılmış olmasına rağmen, yazının bir bütün olarak okunduğunda bu beyanların içerdiği anlamların anlaşılmayacağına ve neden anlaşılmayacağının gerekçesine yönelik bir bulgusu da yoktur. Bu nedenle, yazıdan geminin Ata Atun'un şirketine ait olduğu- ve cezanın da Ata Atun'un şirketine kesildiği anlamı çıktığı hususunda bulgu yapmayan Alt Mahkeme hata yapmıştır.

Davalılar Avukatı, yazıda yer alan ve yukarıda belirtilen iki hususun bir gazetecilik acemiliğinden veya hatasından kaynaklandığını ifade -etmiştir. Haksız Fiiller Yasası'nda ve bu konu ile ilgili oluşan içtihatlarda, zem ve kadih davalarında gazetecilik hatası veya acemiliği nedeniyle yazıyı yayımlayana sağlanmış bir müdafaa ve/veya özel bir müdafaa bulunmamaktadır.

Davalılar, ileri sürdü-kleri bu hatadan dolayı da Davacıdan özür dilemiş değildirler.

İfadelerin içeriğinin doğru olduğuna dair Davalılar tarafından bir iddia yapılmamış ve/veya ifadelerin içeriğinin doğru olduğu ispat edilmemiş, sadece yazının bir bütün olarak okunduğunda, h-atalı olan iki olguyla varılmış olan sonuca giden bir anlam çıkmayacağı iddia edilmiştir. Davalıların bu iddiası ve Alt Mahkemenin bu konudaki bulguları, aşağıda detaylı olarak incelenecektir.

Davacı, bu yazıdan dolayı zem ve kadih oluştuğunu ve bu nede-nle oluşan haksız fiil kapsamında zarar gördüğünü iddia etmektedir. Bu noktada öncelikle Davacının davasının haklı olup olmadığını incelemek ve yazıda zem ve kadih olup olmadığını tespit etmek gerekir.

Yukarıda belirtilen yazı bir zem ve kadih oluşturur- mu?

Alelade bir kişinin yazıyı okuduğunda Davalıların yazdıkları yazıdan çıkardığı anlam yukarıda ifade edilmişti.

Çevre kirliliği yaratmak ve çevreyi kirletmek yasalarca yasaklanmış bir suç olduğu gibi, uluslararası kamuoyunda, tüm dünyanın en önemli- değerlerinden biri olarak kabul edilen çevreye yönelik yapılmış ve hoş görülmeyen bir eylemdir. Çevreyi kirleten bir kişiye toplum tarafından hoş görülmeyen, istenmeyen veya eleştirilen bir kişi olarak bakılmaktadır. Denizleri kirleten ve denizdeki doğal- yaşama zarar veren veya riske atan kişiler toplum tarafından hoşgörülmez, yaptıkları tasvip edilmez.

Davalıların Davacı ile ilgili yazısında Davacı; sahibi olduğu gemi ile çevreyi kirleten, suç işleyen ve bu nedenle ceza ödemek zorunda kalan; önce bu cez-ayı ödememek için direnen, daha sonra da ödeyen bir kişi olarak gösterilmektedir.

Davalıların bu yazıyı yazmasına karşın, yazıda belirtilen geminin Ata Atun'un şirketine ait olmadığı ve cezanın da Ata Atun'un şirketine kesilmediği bir gerçektir. Bu gerçe-k ışığında, Davalıların yazısında, Davacı ile ilgili ileri sürülen, iki gerçek ve doğru olmayan olgu bulunduğu belirtilmelidir. Alt Mahkemenin huzurunda, geminin Davacının şirketine ait olduğunu ve cezanın Davacının şirketine kesildiğini gösteren herhangi -bir şahadet bulunmamaktadır.

Gatley On Libel and Slander (8. Edition) isimli eserin 37. sayfasının 38. paragrafı altında bir kişi tarafından başka kişilerin kanaatinde küçültecek yönde veya saygınlığını, şöhretini olumsuz yönde etkileyen iftiralar veya- ifadelerde bulunulması bir zem ve kadih oluşturacağı belirtilmiştir.

"Any imputation is defamatory if it tends to lower a person in the estimation of others or to affect of his reputation."

Hakkında doğru olmayan olgularla, denizi kirleten geminin sahi-bi olmamasına ve cezanın kendisine veya şirketine kesilmemesine karşın sahibi olduğu gemi ile çevreyi kirleten, bu yolla suç işleyen ve şirketine ceza kesilen bir kişi olarak gösterilen Davacı hakkında yazılan yazı, Davacının şöhretini etkileyen ve başka k-işilerin kanaatinde onu küçülten nitelikte olduğu cihetle, bir zem ve kadih teşkil etmektedir.

Davalılar tarafından Davacının topluma mal olmuş bir kişi olduğu iddia olunmuştur.

Silkin v Beaverbrook Newspapers Ltd. (1958) I WLR 743,746-747 referanslı -kararda ise, kamuoyunun ifade özgürlüğü ile kamuya mal olmuş kişilerin hakları arasındaki dengenin sağlanması yöntemi ile ilgili özetle şöyle denmiştir: Bir kişinin kamuya mal olmuş olsun veya olmasın kendisi ile ilgili yalan söylenmesini hak etmemesi yanı-nda, bir kişi başka bir kişi ile ilgili doğru olmayan veya yalan beyanlarda bulunmaya ve o kişinin kredibilitesini, başka kişiler nezdindeki kanaatini azaltmaya hakkı bulunmamaktadır.

"Let us look a little more closely at the way in which the
law bala-nces the rights of the public man, on the one hand, and the rights of the public, on the other, in matters of freedom of speech. In the first place, every man, whether he is in public life or not, is entitled not to have lies told about him; and by that is- meant that one is not entitled to make statements of fact about a person which are untrue and which redound to his discredit, that is to say, tend to lower him in the estimation of right-thinking men..."

-Davacı kamuya mal olmuş bir kişi olsa da, hakkında doğru olmayan veya yalan olan bir şeyin yazılmasını hak etmediği gibi Davalılara, Davacının kamuya mal olmuşluğu, onun hakkında doğru olmayan beyanlarda bulunma hakkını vermez.

Tüm tespitlere binaen Dava-lıların Davacı hakkında yapmış olduğu ve doğru olmayan, geminin Davacıya ait olduğu ve cezanın Davacının şirketine kesildiği yönündeki beyanlarının, Davacı ile ilgili kanaati toplum nezdinde olumsuz etkilediğinden ve şöhretini zedelediğinden bir zem ve kad-ih oluşturmaktadır.

Belirtilen nedenlerle, İstinaf Edenin 1. istinaf sebebi kabul edilir.

2. İstinaf Sebebi

2. Muhterem Alt Mahkeme, Davalıların, Davacı ile ilgili yayımlamış oldukları 15.10.2009 tarihli yazının doğru olduğu ve şartlı imtiyazları bu-lunduğu hususlarında müdafaaları olduğuna bulgu yapmakla hata yaptı.

Bu meselede istinaf konusu yazının zem ve kadih oluşturduğu bulgusuna varıldığı için, Davalıların ileri sürdüğü müdafaaların incelenmesi gerekir. Davalıların birinci müdafaa sebebi yazı-lanların doğru olduğudur.

Haksız Fiiller Yasası'nın 19 (a) paragrafında düzenlenen zem ve kadih davalarındaki bu müdafaada, özet olarak, dava konusu yazıda belirtilenlerin veya beyanların doğru olması bir müdafaa oluşturmaktadır (justification).

Justif-ication müdafaasını ileri süren Davalılar, bu müdafaalarında başarılı olabilmeleri için, yazıda belirtilen ifadelerin doğal ve alelade anlamları ile doğru olduklarını ispat etmekle yükümlüdürler.

Alt Mahkeme, kararında, geminin denizi kirlettiğini ve gem-iye cezanın kesildiğini belirterek, Davalılar tarafından bu hususta ileri sürülen müdafaanın var olduğunu kabul etmiştir.

Yazıda belirtilenlerden, geminin bir çevre kirliliği yarattığı ve bu çevre kirliliğinden dolayı kendisine ceza kesildiği, cezanın öd-endiği ve geminin acentesinin de Davacının direktörü olduğu A&S Atun Ltd. olduğu olgularının doğru olduğu kabul edilmekte olup, ihtilaf konusu yapılma-mıştır.

Buna rağmen, dava konusu Yazıda belirtilen geminin Davacıya ait olduğu ve cezanın Davacıya kesi-ldiği olgularının doğru olmadığı yukarıda belirtilmişti. Davalılar bu olguların doğru olduğunu ispat da etmemiştir. Yazıda yer alan bu ifadeler zem ve kadih teşkil ettiğinden, Davalıların doğru olmayan bu ifadelerle ilgili Haksız Fiiller Yasası'nın 19(a) p-aragrafı altında müdafaa ortaya koymaları söz konusu olamaz.

Yasanın yukarıda belirtilen paragrafının devamında, yazıda belirtilen olguların doğruluğunun tümünün ispat edilmiş olmaması; doğruluğu ispat edilen olgular dikkate alındığında, davacının şöhret-ini önemli ölçüde bir zarara uğratmaması halinde, bu paragrafta yapılan justification müdafaasını geçersiz kılmaz.

Yukarıda incelendiği üzere, yazıda yer alan geminin Davacının şirketine ait olduğu ve çevre kirliğinden dolayı cezanın Davacının şirketine -kesildiği hususu ise doğru değildir. Geminin denizi kirlettiği ve bu nedenle gemiye ceza kesildiği olgularının ispatlanmış olması da, doğru olmayan olgular dikkate alındığında, bu nitelikteki müdafaanın geçerli olabilmesi için Davacının şöhretine önemli öl-çüde zarar vermemesi gerekir. İspat edilmiş olgulara bakıldığında ve doğru olmayan olgularla incelendiğinde, doğru olmayan olguların Davacının şöhretine önemli ölçüde zarar verebilecek nitelikte olduğu görülmektedir. Belirtilenlerle yazıda doğru olmayan ol-gular bulunduğu cihetle, Davalılar yazının doğru olduğu (justification) müdafaasından bu açıdan da yararlanamaz.

Bu nedenle, Alt Mahkeme, yazıda yer alan olguların doğru olduğuna bulgu yaparak Davalıların müdafaaları olduğu sonucuna varmakla hata yapmışt-ır.

Alt Mahkeme dava konusu yazıyı Haksız Fiiller Yasası'nın 19(b) paragrafında belirtilen adil yorum (fair comment) açısından inceleyerek, bu müdafaanın başarılı olabilmesi için "yazıların yorum olması, bu yoruma esas teşkil edecek olguların yazıda yer -alması ve yorumun kamuoyunu ilgilendiren veya haklı olarak merak ettiği bir konuda olması gerekir" diyerek doğru bir belirleme yapmıştır. Alt Mahkeme, kararının devamında yine doğru bir tespitte bulunarak, bu müdafaada başarılı olunabilmesi için "yazıda ye-r alan olguların doğru olması ve yapılan yorumun makul olması gerekir" demiştir.

Gatley on Libel and Slander 8. Edition paragraf 693'de adil yorum müdafaasındaki ispat külfeti belirlenmiştir:

-"Defence of fair comment the defendant must prove that the
facts on which the comment is founded are true and that comment on these fact is fair."

Bu prensip, -Afrika Gazetesi v. Çangar Yargıtay/Hukuk 59-67/2013 Dağıtım 16/2016 kararında -aşağıdaki şekilde tercüme edilmiştir:

"Davalının yorumuna dayanak teşkil eden olguların
doğru olduğunu ve bu olgular ile yorumun adil olduğunu da ispat etmesi gerekir."
-

Alt Mahkemenin doğru tespit ettiği kriterlere rağmen, yazıdaki hangi yorumun makul olduğunu ve gerekçesini ise belirtmemiştir.

Mahkeme yazıdaki hangi yorumun adil bir yorum olduğunu ve gerekçelerini belirtmemesi yanında, Davalıların ispat külfetini yer-ine getirip getirmediğini de incelememiş ve bu konuda hiçbir bulgu yapmamıştır.

Dava konusu yazıya dönüldüğünde, yazıda yer alan ve yukarıda belirtilen olgular doğru olmadığından, bu müdafaanın söz konusu olması mümkün değildir. Davalılar, yazıdaki olgul-arın doğru olmadığı ve bu husustaki ispat külfetini yerine getirmedikleri cihetle bu müdafaadan yararlanamazlar. Bunun yanında yazıda belirtilenler olgu olup yorum niteliğinde olmadığından Davalıların makul yorum müdafaasından yararlanmaları da söz konusu -olamaz.

Alt Mahkemenin kararında yer verdiği gibi, Davacının A&S Atun Ltd.in Direktörü olmasının, şirket yerine Davacının adının kullanılması bağlamında bir adil yorum olduğu sonucuna varılmasını gerektirdiği iddia edildi. Bu iddiaya rağmen, Davacının ak-si ispat edilmemiş iddiası olan, direktörü olduğu şirketin dahi geminin sahibi olmadığı ve cezanın direktörü olduğu şirkete kesilmediği hususu karşısında bu iddia veya müdafaa bir önem arz etmemektedir. Bir başka anlatımla, denizi kirleten ve bunun sonucun-da ceza kesilen Davacının direktörü olduğu şirket olsa idi, şirket direktörü olan Davacının da bu olayla ilgili haberde adının kullanılması adil bir yorum olabilecekti. Ancak geminin sahibinin başka bir kişi olduğu ve cezanın da gemiye kesildiği düşünüldüğ-ünde, Davacının şirketinin ceza kesilen geminin sadece acentesi olduğu olgularından cezanın Davacıya kesildiği beyanının bir adil yorum olduğu sonucuna varmak olanaksızdır.

Belirtilenlerle Davalıların yazı ile ilgili adil yorum müdafaaları bulunmamasın-a karşın, bu hususta müdafaaları bulunduğu hususunda karar veren Alt Mahkeme hata yapmıştır.

Alt Mahkeme, dava konusu yazının yayımlanmasında, Davalıların şartlı imtiyazları bulunduklarına da karar vermiştir. Alt Mahkeme, Davalıların şartlı imtiyazları a-ltında müdafaaları bulunduğuna bulgu yaparak, yazıdan dolayı ileri sürdükleri bu müdafaalarında haklı oldukları sonucuna varmıştır.

Şartlı imtiyaz (qualified privilege) Haksız Fiiller Yasası'nın 21. maddesinde düzenlenmiştir. Bu kurala göre, iyi niyetli -yayımlanması koşulu ile, yayımlayanla yayımların yapıldığı kişi arasındaki ilişkinin, yayımlanan malzemenin 3. kişilere yayımlanmasını gerektirecek hukuki, manevi, ahlaki veya sosyal bir görevden kaynaklanan bir ilişki olması ve 3. kişilerin de bu bilgiyi -alması hususunda bir menfaati bulunması durumunda, makul ve gerekli ölçülerde yazılan bir yazının bu müdafaadan yararlanabileceği öngörülmektedir. Bu müdafaada en önemli nokta, yayımın iyi niyetle ve diğer kişileri bilgilendirme hususunda sosyal, ahlaki ve- hukuki bir görevi yerine getirmek amacıyla yapılmış olmasıdır.

Davalı No. 1 Gazetenin okuyucularını ve kamuoyunu bilgilendirme yönünde sosyal, ahlaki ve hukuki bir görevi olduğu tartışma konusu değildir ve olamaz. Davalı No. 1 Gazetenin böyle bir görevi -olduğu cihetle, onun yetkilileri ve Gazetede haber yapan diğer Davalıların da aynı görevi haiz oldukları kabul edilmelidir. Bu tespitten sonra, bu noktada yayımlanan yazının iyi niyetle yayımlanıp yayımlanmadığı önem arz etmektedir.

Şartlı imtiyaz müdafa-asını ileri süren bir kişinin, Yasanın 21(2) paragrafında belirtilen hallerin mevcudiyeti halinde, yaptığı zemmedici yayım iyi niyetli yapılmış bir yayım olarak kabul edilmemekte ve o kişi bu müdafaadan yararlanamamaktadır. Afrika Gazetesi v. Çangar, Yargı-tay/Hukuk 59-67/2013 Dağıtım 16/2016 davasının kararında, Yasanın 21(2) maddesi etraflı şekilde incelenmiş ve bu konuda kriterler sarih bir şekilde açıklanmıştır:

"Buna göre:
Konunun doğru olmadığı ve yayımlayan kişinin onun doğru olduğuna inanmadığı görü-lürse; veya
Konunun doğru olmadığı ve yayımlayan kişinin onun doğru olup olmadığını saptamak amacıyla makûl ölçüde özen göstermediği görülürse; veya
Yayımlayan kişinin konuyu yayımlarken hakaret ve sövmeye maruz kalan kişiyi kamu yararının veya hakkında -imtiyaz sahibi olduğunu ileri sürdüğü özel hak ve yararın korunması için makul olandan önemli ölçüde daha fazla ve değişik biçimde zarara uğratmak kastıyla hareket ettiği görülürse."


Haksız Fiiller Yasası'nın 21(3)paragrafında, yayımlanan yazının iyi niy-etle yayımlanmadığını ileri süren taraf olan davacının, yazının iyi niyetle yayımlanmadığını ispat etmekle yükümlü olduğu belirtilmektedir.

Zem ve kadih davalarında, davalıların üzerinde bulunan, yazının doğru olduğu ve yazıyı yazanın imtiyaz hakkı olduğ-u hususlarındaki ispat külfeti, şartlı imtiyaz müdafaası ileri sürüldüğünde, yazının kötü niyetli yazıldığını ispat etme hususundaki ispat külfetinin Davacıya intikal etmesinin gerekçesi Gatley on Libel and Slander 8. Edition isimli konu ile ilgili temel e-serin 761. paragrafında şöyle açıklanmıştır:

"761. Presumed and express malice. "The principle upon which the law of qualified privilege rests is this: that where words are published which are both false and defamatory the law presumes malice on the part- of the person who publishes them. The publication may, however, take place under circumstances which create a qualified privilege. If so, the presumption of malice is rebutted by the privilege, and... the plaintiff has to prove express malice on the part -of the person responsible for the publication."

(prensip olarak yayını yapan taraf yazıdaki kelimelerin yalan ve zemmedici olması halinde imtiyazını ispat etmekle yükümlüdür.Fakat yayın buna rağmen imtiyazlı ayrıcalık yaratabilecek koşullarda yazılmış o-labilir. Böyle bir durumda ispat külfeti yaratan karine, yayını yapanın imtiyazı tarafından çürütülmüş olur ve Davacı yayını yapanın açık kötü niyetini ispat etmekle mükelleftir.)

Aynı eserin ilgili kısmının devamında, böyle bir durumda davacıya yüklenen -bir ispat külfeti olduğu ve bu ispat külfetinin yerine getirilmesi durumunda imtiyaz ile ilgili müdafaanın ortadan kalkacağı ve yazının hangi münasebet ile yazılmış olduğunun bir öneminin veya değerinin kalmayacağı ifade edilmektedir.

Buna göre Davacı ta-rafın, yazıdaki beyanın doğru olmadığını ve Davalıların konunun doğru olduğuna inanmadıklarını veya onun doğru olup olmadığını saptamak amacıyla makul ölçüde özen göstermediklerini veya kötü niyetli yazdıklarını ispat etmesi zaruridir. Davacının bu ispat k-ülfetini yerine getirmesi halinde, yazının yazılmasındaki münasebetin Davalılara sağladığı imtiyazın, bir başka ifade ile Davalıların gazeteci olarak, geminin çevreye yarattığı kirliliğin doğurduğu kamuoyunun bilgilendirilmesi yönündeki görevlerinin ve bu -olayın yarattığı şartlı imtiyazın bir önemi kalmayacaktır.

Davacı, yazıyı yayımlayanın yayımın yapılmasındaki münasebeti, imtiyazın sağladığı amaca uygun olarak dürüstçe kullanmadığını ve başka ve imtiyazla alakasız ve uygunsuz motivler için kullandığı-nı ispat etmesi halinde, ispat külfetini yerine getirmiş olacaktır.

Davacı, yazıyı yayımlayanın yazıyı Davacıya zarar verme arzusu içerisinde yayımladığını ispat etmesi halinde de, yayımın imtiyazın sağladığı amaca bağlı ve dürüst olmaksızın, uygunsuz ve- suistimal etmek maksatlı bir motivle yayımlamış olduğunu ispat etmiş olacaktır.

Yayımı yapanın imtiyazının bulunduğu bir münasebette kullanılan kelimlerin sadece doğru olmadığının ispatı kötü niyetin kanıtı olmaz. Bunun ötesinde bu yayımların kötü niyetl-i bir düşünce (malice mind) içerisinde veya şuurda yazıldığının da ispat edilmesi gereklidir.

Horrocks v. Lowe 1975 AC 150 referanslı kararda, şartlı imtiyaz müdafaasına konu bir yazının iyi niyetli olup olmadığı belirlenirken, yazıyı yazanın niyetinin a-şağıdaki kriterler bağlamında dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu karardaki görüşleri özetleyen Gatley on Libel and Slander isimli eserin 773. paragrafı şöyledir:

"773. Horrocks v. Lowe summarised. The speech of Lord Diplock, with which three ot-her of the Law Lords agreed, restates the law in what were clearly intended to be authoritative terms. In these circumstances there can be no substitute for consulting the speech as reported in the Law Reports, but the following is offered as a summary:

-(1) Improper motives
(a) There is some special reason of public policy for giving immunity in all cases of qualified privilege. If the maker of a statement uses the occasion for some other reason he loses the protection of the privilege.
(b) The defendant -is entitled to be protected unless some dominant and improper motive on his part is proved.
(c) (i) The usual motive relied on is that of injuring the plaintiff, but there may be others.
(ii)Knowledge that a statement will injure the plaintiff does not- destroy the privilege if the defendant was using the occasion for its proper purpose.
(2) Absence of honest belief
(a) If it can be proved that the defendant did not believe that what he published was true, that is generally conclusive evidence of expr-ess malice. The burden of proof, at least where conduct extraneous to the privileged occasion is not relied on, is not a light one.
(b) If the defendant publishes untrue matter, without considering or caring whether it be true or not, he is treated as if h-e knew it to be false, but carelessness, impulsiveness to truth.
(c) There are exceptional cases where a person may be under a duty to pass on defamatory reports made by another which he does not believe to be true: he is not then malicious.
(3) Positive -belief
(a) Positive belief in the truth of what is published will usually protect the defendant unless he can be proved to have misused the occasion. Judges and juries should be slow to draw the inference that he has misused the occasion, and the defendant-'s desire to use the occasion for its proper purpose must be shown to have played no significant part in his motives if malice is to be found.
(b) Where the defendant believes in the truth of what he has published and conduct extraneous to the privileged o-ccasion is not relied on, the plaintiff can only succeed if he shows that the publication contains irrelevant matter, and that it can be inferred that the defendant did not believe it to be true or realised that it was irrelevant, and brought it in for som-e improper motive. Judges and juries should be slow to draw this inference, too."


Bu 3 kriteri özetlersek; bunlardan ilki uygunsuz motivdir. Daha önce de belirtildiği gibi yazıyı yazan, ortaya çıkan münasebeti uygunsuz bir amaç veya başka gerekçelerle ku-llanması veya hakkında yazı yazılan kişiye zarar verme niyeti ile yazının yazılması durumlarında, şartlı imtiyazın korumasından faydalanamamaktadır. Buna karşın yazıyı yazan ortaya çıkan münasebeti doğru ve uygun bir şekilde kullanması durumunda, hakkında -yazı yazılan kişinin yazıdan zarar görmüş olması nedeniyle yazıyı yazanın imtiyazı ortadan kalkmamak-tadır.

İkinci olarak, dürüst inancın yokluğu halinde de yazıyı yazan bu imtiyazdan faydalanamamaktadır. Dürüst bir inanç yokluğunun olabilmesi için, dava-cının davalının yazının doğru olduğuna inanmadan yazmış olduğunu ispat etmesi gerekmektedir. Davacının bu ispat külfetini yerine getirmesi durumunda, davalının yazıyı açık bir kötü niyet ile yazmış olduğu hususunda kesin delil oluşur. Yazıyı yazanın dikkat-sizlik, özensizlik sonucu doğru olmayan bir olgu yazması halinde de, dürüst inancın var olmadığı kabul edilir.

Üçüncü ve son olarak ise, yazıyı yazanın yazıların doğru olduğuna dair müspet inancını, ortaya çıkan münasebeti uygunsuz ve suistimal ederek ku-llanmış olmadıkça, imtiyazın sağladığı korumadan faydalanabilecektir.

Bu prensipleri serdeddikten sonra, bunların ışığında Davacının davasında başarılı olabilmesi için: Yazının Davacıya zarar verilmek kastı ile yazılmış olması, veya ortaya çıkan -münasebeti suistimal ederek yazılmış olması, veya dikkatsizlik ve özensizlik sonucu yazıda doğru olmayan olguların yazılmış olması gerekir.

Alt Mahkeme, Davacının üzerinde olan bu husustaki ispat külfetini yerine getiremediğine bulgu yaptıktan sonra, ge-minin acentesinin A&S Atun Ltd. olarak tespit edildiğini ve Davacının adının direktörü olduğu mezkur şirket ile birlikte yazılmasının, yazının iyi niyetli yazıldığını gösterdiğine bulgu yapmıştır.

Yazıda belirtilen olguların bir kısmının doğru olmadığı y-ukarıda belirtilmişti. Bu safhada yazının iyi niyetli veya kötü niyetli yazılıp yazılmadığına karar verebilmek için, Davalıların bu yazıları yayımlarken yazdıklarının doğru olduğuna inanarak yazıp yazmadıklarını veya yazıyı yazmadan önce doğru olup olmadığ-ını saptamak amacıyla makûl ölçüde özen gösterip göstermediklerini veya Davacıya zarar verip vermeme kastıyla hareket edip etmediklerini tetkik etmek gerekir.

Yukarıda da değinildiği gibi, bu husustaki ispat külfeti Davacıya düşmektedir.

Davalıların ya-zmış olduğu yazının yazıldığı dönemde, Achilles isimli Geminin denizi kirletmiş olması, Davalılara, ortaya çıkan münasebet nedeniyle, ilk nazarda bir imtiyaz verdiği tartışmasızdır. Davalıların bu konuda haber yapma görevleri olduğu ve kamuoyunu da bu hus-usta bilgilendirme hakları bulunduğu bir gerçektir.

Davacı, bu yazının yazılmasından önce, Davalıların kendisinden bir bilgi almadığını veya iletişime geçmediğini ifade etmiştir. Davacı, ilgili geminin kendine ait olmadığını, kendi şirketine de ait olma-dığını, kendisine sorsalardı bu bilgiyi verebileceğini ve Davalıların öğrenebileceklerini beyan etmiştir. Davacı, bu yazıya yanlış bilgiler eklenerek, kendisinin ve ailesinin hedef gösterildiğini iddia etmektedir. Davacının istintakında, Davacıya yönlendir-ilen bir soru ile geminin denizde yarattığı çevre kirliliği ile ilgili olarak Davalı No. 1 Gazetede 4.10.2009 tarihinde bir haber çıktığı iddia edilmiştir. Gazetenin bu nüshası, Davalılar tarafından Emare No. 7 olarak Mahkemeye sunulmuştur.

Davalılar a-dına şahadet veren Tanık Cenk Mutluyakalı ise, yazıyı yazmadan önce bazı kaynaklara başvurduklarını ve bu kaynakların kendilerine geminin Ata Atun'a ait olduğunu belirttiğini, bu konuda bilgi toplamakta da zorlandıklarını ifade etmiştir. Tanık, Gazetenin b-u konu ile ilgili olarak Emare No. 7 Gazetede görülen haberi yaptığını ve bilahare de haberi takip ettikten sonra, dava konusu yazının yazıldığını ifade etmiştir (Mavi 38-39).

Davalılar adına şahadet veren Tanık, Davacıdan veya Davacının Direktörü olduğu- şirketten herhangi bir bilgi talep etmediğini ifade etmiş olup bu konu ihtilafsızdır. Davalılar, Gazimağusa Limanından yaptıkları araştırmada ve her ulaştıkları kaynakta, geminin Davacıya ve şirketine ait olduğunun söylendiğini belirtmişlerdir. Yazının Da-vacıya zarar vermek niyetiyle yazılmadığı iddia edilmiş; hitap aşamasında, geminin Davacıya ait olduğu ve cezanın Davacıya kesilmiş olduğu olgularının hataen yazıldığı beyan edilmiştir.

Bir yazının yazılmasından önce, bir gazetecinin haberin doğruluğunu -makul derecede araştırmak ve yazıyı ona göre yazmak mükellefiyeti bulunmaktadır. Bu mükellefiyet içerisinde bu haberin yazılmasından önce bu konu hakkında yetkililerden, görgü tanıklarından, konu ile alakalı kişilerden bilgi almak ve keza hakkında yazı yaz-ılacak kişiden bu yazıyı veya haberi doğrulatmak da bulunmaktadır.

Horrocks davasında, Lord Diplock, doğru olmayan ve zem ve kadih teşkil eden bir yazının yazılmasında dikkatsizlik gösterilerek, yazının olguların doğru olup olmadığı hususunda gerekli özen- gösterilmeden ve bu husus nazara alınmadan yazılması durumunda, yazının doğru olmadığının bilinerek yazıldığı telakki edilmesi gerektiğini belirtmiştir (Horrocks v. Lowe sayfa 150).

If he publishes untrue defamatory matter recklessly, without considerin-g or caring whether it be true or not, he is in this, as in other branches of the law, treated as if he knew it to be false.

Aynı şekilde Gatley isimli eserin 337. sayfasının 774. paragrafında bu husus ifade edilmiştir:

"774. Recklessness. It is now th-us settled that where a defendant has allowed himself to get into a state in which he is reckless as to whether what he publishes is true or false, he is to be treated as if he has stated what he knows to be false."


Davalıların denizin kirlenmesi olayı -hakkındaki yayımın yayımlanmasında, konu ile ilgili gerekli yerlerden veya yetkililerden araştırma yaptıkları ve bilgi topladıkları hususundaki şahadetleri itibar edilir niteliktedir. Davalıların, Davacıdan bilgi almamaları bir eksiklik olmakla birlikte, y-ayımın yapılmasından önce yapılması gerekli bir zorunluluk değildir. Davalılar elde ettikleri diğer bilgilerden dolayı Davacıdan bilgi almadan da yayım yapabilirler ve böyle davranmaları tek başına dikkatsizlik olarak kabul edilemez.

Davalıların büyük b-ir çevre kirliliği nedeniyle yapmış oldukları yayımın veya haberin içeriğindeki doğru olmayan olguların, ilgili yayım bir bütün olarak okunduğunda Davalıların kötü niyetini ortaya koyan dikkatsizlik olduğu sonucu doğmamaktadır. Bu nedenle, Davalıların bu o-lguların doğru olup olmadığını araştırmadan dikkatsizlikte bulunduğu yönünde bir bulguya varılamaz.

Belirtilenlerle, Davacı, Davalıların istinafa konu yazıyı kötü niyetle yayımladıklarını ispat etmeyi başaramamıştır.

Yukarıda Gatley'den alıntılanan -aynı görüşe istinaden, yazının, dikkatsizlik gösterilerek, geminin kime ait olduğu ve cezanın kime kesildiği olgularının doğru olup olmadığı hususunda özen gösterilmeksizin veya bu husus göz önüne alınmaksızın yazılmış olduğunun ispat edilememesi nedeniyle-, yazının Davalılar tarafından doğru olmadığının bilinerek yazıldığı telakki edilemez, varsayılamaz.

Davalılar geminin çevreye yarattığı kirliliği, olayın meydana gelişi münasebetiyle 4.10.2009 tarihinde olayı haber yaparak, bu konudaki yasal görevlerini- ifa etmişlerdir. Davacının geminin sahibi olduğu ve çevre kirliği cezasının Davacıya kesildiği hususunda doğru olmayan olguların eklenerek yazının yazılması, Davalıların ortaya çıkan çevre kirliliği ile ilgili münasebeti suistimal ederek veya uygunsuz ola-rak kullanmış oldukları sonucunu doğurmamaktadır.

Bu nedenlerle, Davalıların şartlı imtiyaz müdafaalarından yararlanmaları söz konusudur ve Davalıların şartlı imtiyaz müdafaaları olduğu sonucuna varan Alt Mahkeme hata yapmamıştır.

Belirtilenlerle, 2. is-tinaf sebebinde Davacı başarılı olamamıştır.

Yukarıda belirtilenler ışığında 3. istinaf sebebinin incelenmesine gerek yoktur.

NETİCE

Davacı istinafında kısmen başarılı olmuş olmasına karşın, davanın ret ve iptal kararı hatalı olmadığından, istina-f ret ve iptal edilir. Masraf emri verilmez.





Ahmet Kalkan Gülden Çiftçioğlu Bertan Özerdağ
Yargıç Yargıç Yargıç


14 Kasım 2016








24






Full & Egal Universal Law Academy