Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 118-122/2017 Dava No 18/2022 Karar Tarihi 15.12.2022
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 118-122/2017 Dava No 18/2022 Karar Tarihi 15.12.2022
Numara: 118-122/2017
Dava No: 18/2022
Taraflar: Ali Erel ve diğeri ile KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Dairesi,KKTC Başsavcısı vasıtasıyla, Başsavcılık Hukuk Dairesi ve diğeri arasında
Konu: Taşınmaz mala tecavüz/işgal - İşgal(Trespass) davalarında ispat külfeti - Taşınmaz mala girişin yasadan kaynaklanması durumunda işgal haksız fiilinin gerçekleşmeyeceği
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 15.12.2022

-D. 18/2022 Birleştirilmiş Yargıtay/Hukuk No: 118/2017 ve 122/2017
(Lefkoşa Dava No: 7255/2012)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti:Narin F. Şefik (Başkan), Bertan Özerdağ, Peri Hakkı

Yargıtay-/Hukuk No: 118/2017
(Lefkoşa Dava No: 7255/2012)

İstinaf eden: No.1- Ali Erel, Lefkoşa
No.2- Hasip Erel, Lefkoşa
(Davacılar)
ile

Aleyhine istinaf edi-len: No.1- KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Dairesi, KKTC Başsavcısı vasıtasıyla, Başsavcılık Hukuk Dairesi, Lefkoşa
(Davalı No.1)
No.2- Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı, Başkan Yardımcısı, Belediye Mec-lis Üyeleri ve Lefkoşa Şehri Türk Hemşehrileri n/d Lefkoşa Türk Belediyesi - Lefkoşa (Ek Davalı No.1) A r a s ı n d a

İstinaf eden namına: Avukat Mustafa B. Asena
Aleyhine ist-inaf edilen No.1 namına: Kıdemli Savcı Meryem Beşoğlu
Aleyhine istinaf edilen No.2 namına: Avukat Tulin Sabri ve
Av. Süleyman Özsoylular


Yargıtay/Hukuk No: 122/2017
(Lefkoş-a Dava No: 7255/2012)

İstinaf eden: KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Dairesi, KKTC Başsavcısı vasıtasıyla Başsavcılık Hukuk Dairesi - Lefkoşa
(Davalı No.1)
ile


Aleyhine istinaf edilen:- No.1- Ali Erel, Lefkoşa
No.2- Hasip Erel - Lefkoşa (Davacılar)

A r a s ı n d a
İstinaf eden namına: Kıdemli Savcı Meryem Beşoğlu
Aleyhine istinaf edilenler namına: Avukat- Mustafa B. Asena

Lefkoşa Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Fadıl Aksun'un, 7255/2012 sayılı davada, 18.5.2017 tarihinde verdiği karara karşı, Davacılar ve Davalı No.1 tarafından karşılıklı yapılan istinaflardır.

------------

K A R A R

Narin Ferdi -Şefik (Başkan): Bu istinafta farklı gerekçe ile aynı sonuca varan iki karar vardır. Dava ile ilgili olgular Sayın Yargıç Bertan Özerdağ'ın kararında yer almaktadır.

Yargıç Bertan Özerdağ tarafından okunacak kararın sonucu ile hemfikir olmakla birlikte, -aynı sonuca farklı gerekçeler ile varılmıştır.

Davacıların dava konusu malın kayıtlı mal sahibi oldukları, Davacıların adına kayıtlı malın 13,223 ayak karelik bir kısmına Davalı No.1 tarafından asfalt dökülerek yol yapıldığı, bu durumda Davacıların Daval-ılar aleyhine bir trespass davası ikame etmelerinde hata olmadığı bulgusuna katılırım.

Bir trespass davasında başarılı olabilmek için mütecaviz olduğu ileri sürülen kişinin mala izinsiz ve yetkisiz girmiş olması gerekir. Dolayısı ile Davacıların, D-avalılar aleyhindeki davalarında muvaffak olabilmeleri için kayıtlı mal sahibi oldukları mala Davalı No. 1'in izinleri olmadan girdiğini, yolun dökümü esnasında ve halen de izinleri olmadığını ispatlamaları gerekir. Alt Mahkeme huzurunda, dava konusu arazi-ye yol dökme safhasında, Davacıların yol dökülmesine izni olmadığı, yolun dökümünü engelledikleri veya bu konu ile ilgili yargıya müracaat ettiklerine dair herhangi bir şahadet yoktur. Bilakis, Davacıların veya Davacılar ile birlikte merhum babalarının Ek- Davalı No.1'den aldığı telleme izni ve bilahare inşaat izinlerini içeren Emare 11, 12 ve 13'e bağlı olarak, kendi adlarına kayıtlı araziye yol dökülmesine engel olmadıkları gibi, Emare 11'de yer alan koşullara uyarak dava konusu mala telleme yaptıkları ve- bunu yaparken de Ek Davalı No.1 tarafından belirlenen arazilerinin çevresini Emare 11 izne göre telledikleri, tel dışında kalan yere yol yapılmasına engel olmadıkları veya tepki göstermedikleri, ancak yıllar sonra yukarıda belirtilen şartlarda yapılan yol-un arazilerine trespass teşkil ettiğini ileri sürererek huzurumuzdaki istinafa konu davayı ikame ettikleri görülmektedir.

Dolayısı ile Davacıların, gerek yolun döküldüğü tarihte gerekse davacıların istinafa konu davanın açılmasına kadar geçen sürede 1-3,223 ayak karelik alan ile ilgili Ek Davalı No.1 Lefkoşa Türk Belediyesi tarafından verilen izne uygun hareket ettikleri, trespass iddiasında bulunmadıkları kabul edilmelidir. Trespass iddiası ileri sürülen malın 13,223 ayak karelik kısmı, telledikleri a-razilerinin dışında kalmıştır. Yapılan inşaatın Emare 12'ye uygun olarak yapılmadığı iddia edilse de yapılan inşaatlar da bu 13,223 ayak karelik kısımda yer almamaktadır.

Bir malda ilk aşamada trespass olmaması daha sonra trespass olamayacağı anlamı-na gelmemektedir. Verilen iznin bitmesinden sonra yine trespass oluşması mümkündür. Verilen izin veya sessiz kalma, itiraz etmeme sonucunda verilen bir iznin nisfet kuralları uyarınca bazı durumlarda geri alınması mümkün olamamaktadır.

Davacıların bu- şekilde terk ettikleri, adlarına kayıtlı arazinin 13,223 ayak karelik kısmı ile ilgili trespass iddiasında bulunmaları nisfet kurallarına uygun olabilir mi? Bu koşullarda Davacıların böyle bir iddiada bulunmaktan estopped oldukları kabul edilebilir mi?

- Ülkemizde de geçerli olan nisfet kuralları altında Estoppel iddiası Davalı No.1 tarafından ileri sürülmüş ancak Alt Mahkeme tarafından proprietary estoppel unsurları incelenerek, bu tür estoppel müdafaasının ileri sürülebilmesi için gerekli unsurları-n bu meselede bulunmadığına karar verildikten sonra bu iddia reddedilmiştir.

Estoppel müdafaasının var olduğunun kabul edilmesi için Davacının, Davalının bir işlem yapması veya bir adım atmasını mümkün kılacak bir harekette bulunması veya haklarında- ısrarlı olmayacağını gösterecek bir davranışta bulunması, Davalının da buna dayanarak bir adım atması gereklidir. Daha sonra Davacının haklarında ısrarlı olmak istemesi halinde, Davalı estoppel müdafaasını ileri sürebilir.

Bu konuda Snell's Equity 32nd- edition, sayfa ve 363 ve 388, para.12-004 ve 12-018'de şu sözler yer almaktadır:

Origin of the doctrine. Equitable estoppel is usually used to describe the doctrines of proprietary and promissory estoppel13 because those doctrines were principally (altho-ugh not exclusively14) developed by courts of equity. The system of estoppel was developed by equity to supplement the rather narrow rules at common law. The court would intervene to prevent unjust enrichment where an owner would otherwise retain a benefit- of an improvement to property which he induced the other party to provide or acquiesced in that other party's missapprehension that he had an interest in the property.15 The court would also intervene where it was unfair for one party to resile from a con-tract to sell an interest in land on the ground of lack of compliance with formality requirements.16 From these two distinct lines of authority, dealing respectively with improvements to land and part performance, the equitable proprietary estoppel evolved- in the nineteenth century.17 At about the same time the doctrine of promissory estoppel also began to emerge.18 the two types of estoppel had two elements in common. First, the party raising the estoppel must have acted to his detriment in some way. Secon-dly, the other party must have been responsible for him acting to his detriment in this way, either by inducing him to do so by a representation, or by giving some assurance, or by failing to correct his mistaken belief or assumption.

"..... one strand of- proprietary estoppels cases involved claimants who performed work by mistake on the land of a defendant, who acquiesced in the performance. It was once thought that there were five "probanda" which had to be satisfied in such cases of acquiencence ("noth-ing short of this will do"): (1) C must have made a mistake as to his legal rights; (2) C must have incurred detriment in reliance on the mistaken belief; (3) D must have known the existence of his own rights; (4) D must have known of C's mistaken belief; -and (5) D must have encouraged C either directly or by abstaining from enforcing his legal rights. It is now clear that it is unneccessary for C to satisfy all five tests alghough the extent of D's knowledge is likely to be a highly material factor in giv-ing rise to the equity."

"Equitable estoppel, genelde nisfet kurallarını uygulayan Mahkemeler tarafından geliştirilen proprietary ve promissory estoppel doktrinini anlatır. Estoppel kuralları mevcut Common Law'daki kuralların dar yorumlarını genişletmek -için Mahkemeler tarafından geliştirilmiştir. Bir taşınmaz malın sahibinin 3. kişinin malı üzerine bir geliştirme yapmasını teşvik ederek veya bu kişinin mal üzerinde bir hakkı bulunduğuna dair yanlış inanışına sessiz kalarak, mal üzerinde bir geliştirme ya-pmasına neden olduğu veya yapılmasına fırsat verdiği hallerde, yapılan işlemden mal sahibinin faydalanarak haksız zenginleşmesini önlemek için Mahkemeler müdahale etmekteydi. Mahkemeler ayrıca bir taşınmaz mal satışı sözleşmesinde formalite ile ilgili ku-rallara uyulmadığı gerekçesi ile bir tarafın geri çekilmesi halinde haksızlık oluşacaksa yine müdahale etmekteydi. Bu iki alanda- taşınmazın geliştirilmesi ve kısmi ifa konularında- 19. yüzyılda equitable proprietary estoppel doktrini gelişti. Aynı dönemde- promissory estoppel doktrini de ortaya çıkmaya başladı. Bu iki tür estoppelin ortak 2 unsuru vardı. İlk olarak, estoppel müdafaasını ileri süren taraf bir şekilde kendi zararına hareket etmeliydi. İkinci olarak diğer tarafın, bir beyanı ile teşvik ederek -veya güvence vererek veya hatalı inancını veya varsayımını düzeltmeyerek zararına olacak şekilde hareket etmesine neden olması gerekirdi.

".....davacıların davalılara ait taşınmaz mal üzerinde hata ile işlem yaptığı ve Davalıların da bu işlemin yapılma-sına razı oldukları davalar proprietary estoppel davalarının bir dalını teşkil etmekteydi. Bir zamanlar taşınmaz mal üzerinde mal sahibinin kabulü ile iş yapılması halinde Davacı tarafından tatmin edilmesi gereken beş unsurun var olduğu kabul edilirdi.
(-1) Davacı yasal hakları ile ilgili hata yapmalıydı.
(2) Bu hatalı inancı nedeni ile Davacı zarara uğramalıydı.
(3) Davalı kendi yasal haklarının bilincinde olmalıydı.
(4) Davalı, Davacının hatalı inanışının farkında olmalıydı; ve
(5) Davalı, Davacıyı-, yasal haklarını kullanmaktan geri durarak veya direkt olarak teşvik etmeliydi.

Zaman içerisinde talep eden tarafın bu beş unsurun tümünü tatmin etmesi gerekmediği kabul edildi. Ancak mal sahibinin bilgisinin derecesi bu nisfet kuralının kullanılmasında- çok önemli bir faktör oldu."

Alt Mahkeme estoppel başlığı altında yaptığı incelemede beş unsurun tatmin edilmesi gerektiğine bulgu yapmış olmakla birlikte, içtihatlar beş unsurun tümünün de estoppel bulgusu yapılması için varolması gerekmediği yönünde g-elişmiştir. Alt Mahkeme Davacıların yol yapımını teşvik ettiklerini veya teşvik edici davranışlarının var olduğunu söylemenin imkânsız olduğunu kabul etmiştir. Direkt teşvik etme unsuru gerekli bir unsur olmakla birlikte, alternatif olarak, malın üzerinde -yapılan işlemlere sessiz kalarak kabullenmek ve haklarında ısrarcı olmamak da yeterlidir. Nitekim, Davacılar da bunu yapmışlardır.

Dava konusu yapılan 13,223 ayak karelik alana asfalt döküldüğü tarihte buna izin veren veya engel olmayan, Emare 11 tel-leme iznine uygun bir şekilde telleme yapan ve bu alanı tellenen alan dışında bırakan Davacıların, yol dökümünden ve yolun yıllardır kamu yolu olarak kullanılmasından 15 yıl sonra tresspass davası ikame etmekten estopped oldukları kabul edilmelidir. Tellem-e yaparak ve sessiz kalarak Davalı No.1'in yol dökmesine izin vermiş, sessiz kalarak da bu durumu yıllarca devam etmesine neden olunmuştur. Zaman aşımı iddiası, trespass devam eden bir olgu olduğu cihetle, mesnetsiz kalmaktadır.

Dolayısıyla, Alt Mahk-eme trespass bulgusu yaparak tahliye kararı vermekle hata yapmıştır. Bu nokta da istinafı kabul eden çoğunluk tarafından verilen karar ile hemfikirim. Trespass kararı reddedildiği cihetle, Davacıların mesne profits/zarar ziyan taleplerinin de mesnetsiz kal-dığı bulguları ile de hemfikirim.

Alt Mahkeme huzurundaki dava bir trespass ve tahliye davası idi. Davacının 13,223 ayak karelik alana yapılan trespass haksız fiiline dayanarak dava ikame etmekten estopped olduğuna karar verdikten sonra, bu konulard-a mukabil talep olmadan ve konu taraflarca tartışılmadan 13,223 ayak karelik alanın kaydının ne şekilde olması gerektiği, yani malın o kısmının kamuya bırakıldığı veya kamuya bedelsiz bırakıldığı veya Fasıl 96 altında bedelsiz olarak ve/veya kamulaştırma b-edeli ödenmeden Davacıların adından kaydının düşmesi gerektiği konuları ile ilgili bu davada karar verilmesine gerek kalmadığından, çoğunluk kararında bu konuda yer alan görüşlere katılmam.

Dolayısıyla Yargıtay/Hukuk 122/2017 sayılı istinafta İstinaf Ede-nin (Davalı) istinafında haklı olduğunu ve Alt Mahkemenin 18 Mayıs 2017 tarihli kararının iptal edilmesine karar veririm.

Bertan Özerdağ: Bu meselede bundan böyle, İstinaf Eden/Davalı No.1 sadece Davalı No.1, Aleyhine İstinaf Edilen/Davacılar sadece Dava-cılar ve Aleyhine İstinaf Edilen Ek Davalı No.1 ise sadece Ek Davalı No.1 olarak anılacaktır.

OLGULAR

İstinafa konu meseledeki olguları aşağıdaki gibi özetledik;

Davacı No.1 ve No.2, dava konusu Koçan No.D 101 Pafta/Harita No:XXI/29.E.1 referanslı 1-0 dönüm 2 evlek 300 ayak kareden müteşekkil taşınmazın ½'şer hisse oranında kayıtlı mal sahibidirler.

Davalı No.1, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Davalı No.2 Bakanlar Kurulu, Davalı No.3 ise Başbakanlıktır.

Ek Davalı No.1 Lefkoşa Türk Belediyesi-, Ek Davalı No.2 ise İçişleri ve Yerel Yönetimler Bakanlığı Şehir Planlama Dairesi'dir.

Davacılar, Davalı No.1 ve/veya Davalıların mezkûr taşınmazlarına işgalde bulunduğu gerekçesi ile istinafa konu davayı dosyaladı.

Davanın dosyalanmasından sonra Da-valıların, davaya Ek Davalı olarak Lefkoşa Türk Belediyesi ve Şehir Planlama Dairesinin eklenmesini talep etmeleri üzerine Alt Mahkeme, Lefkoşa Türk Belediyesinin Ek Davalı No.1, Şehir Planlama Dairesinin ise Ek Davalı No.2 olarak davaya eklenmesine emir v-erdi.

Davacılar Talep Takrirlerinde herhangi bir istimlak kararı olmaksızın Davalıların ve/veya Ek Davalıların taşınmazları üzerinde 1990 yılında yol inşa ettiklerini, inşa edilen yolun Davalı No.1'in kontrolünde bulunduğunu, bu tecavüz nedeniyle taşınm-azlarına yatırım yapamadıklarını, bunun engellendiğini ve iş ilişkilerinin güçlenmesinin önüne geçildiğini ileri sürerek, 800.000 Stg. gelir kaybına uğradıklarını iddiayla, tazminat talebinde bulundular. Davacılar ayrıca, Davalılardan tecavüz nedeniyle yaş-adıkları üzüntü ve stres dolayısıyla 300.000 Stg. manevi tazminat talebinde bulundular. Bu iddia-ları muvacehesinde Davacılar, Davalılar ve Ek Davalıların taşınmazlarını işgal ettiklerine ilişkin tespit kararı ve işgal edilen taşınmazın tahliyesini talep e-ttiler.

Davalılar ve Ek Davalı No.2 birlikte dosyaladıkları Müdafaa Takrirlerinde, dava konusu yolun Lefkoşa Türk Belediyesi sınırları içerisinde olduğunu, yolun dökümü ile ilgili kendilerinin bir sorumluluklarının bulunmadığını, Davacıların yolun dökü-mü için muvafakat verdiğini, dola-yısıyla, bunun aksini iddia etmekten estopped olmaları gerektiğini, bu yolun İmar Planı kapsamında olduğunu ve alınmasının yasa gereği olduğunu, Davacıların inşaat izni alırken izin şartlarına istinaden yol ve yeşil alanı -kamuya devrettiklerini, her halükârda davanın zaman aşımına uğradı-ğını ileri sürerek davanın ret ve iptalini talep ettiler.

Ek Davalı No.1 ise Müdafaa Takririnde 4 adet önitiraz ileri sürdü. Bu önitirazlardan ilki, davaya bakmaya yetkili mahkemenin Yük-sek İdare Mahkemesi (YİM) olduğu, ikincisi, YİM tarafından karar verilmeden bu dava altında tazminat talep edilemeyeceğidir, üçüncüsü, davada herhangi bir dava sebebi bulunmadığı ve dördüncü önitiraz ise yol 1990 yılında döküldüğünden, davanın zaman aşımın-a uğradığıdır.

Ek Davalı No.1, Davacıların muhatabının Ek Davalı No.2 olduğunu, kendilerinin dava konusu alanda hiçbir yol geniş-letme çalışması yapmadığını, Davacılardan önceki mal sahibi olan Derviş Ahmet Erel'in telleme iznini alırken yol çekilişi y-apılması şartını kabul ettiğini, masrafsız olarak kamu yoluna erişim hakkı kazandıklarını, bunun aksini iddia etmekten estopped olmaları gerektiğini, dolayısıyla, Davacıların herhangi bir zarar ziyan veya faiz talep etmeye hakları olmadığından, davanın ret- ve iptal edilmesini talep etti.

Davacılar dosyaladıkları Müdafaaya Cevap Takririnde herhangi bir yol yapımı için muvafakat vermediklerini, muvafakatname imzalamadıklarını, ruhsatın koşula tabi olmayıp arsa parselasyonu içermediğini, Ek Davalıların yol -ve yeşil alan talep etme haklarının bulunmadığını ileri sürdüler.

Taraflar arasında uzlaşı olmaması üzerine davayı dinleyen Alt Mahkeme, yaptığı bulgular neticesinde, Davalı No.1'in, Davacılara ait dava konusu taşınmazın cephesine 13.223 ayakkarelik ala-nda izinsiz yol inşa ederek tecavüzde bulun-duğuna, tecavüz edilen mezkûr alanın Davacılara boş olarak teslim edilmesine ve Davalı No.1'in Davacılara 20.000 TL masraf ödemesine emir ve hüküm verdi. Alt Mahkeme, Ek Davalı No.1 ile ilgili davanın ispat edile-mediğinden ret ve iptal edilmesine, Davacıların Ek Davalı No.1'e 15.000 TL dava masra-fı ödemelerine, Davalı No.2, No.3 ve Ek Davalı No.2 aleyhin-deki davanın ise masrafsız ret ve iptal emir verdi.

Davalı No.1, Alt Mahkemenin dava konusu alana tecavüz e-ttikleri yönündeki kararına karşı istinaf dosyaladı. Davacı-lar ise Alt Mahkemenin, Davalı No.1 tarafından Davacılara tecavüz edilen alan için mesne profit ödenmesi taleplerinin reddi ve Ek Davalı No.1'e masraf ödenmesi kararından istinaf dosyaladı. Her ik-i istinaf birleştirilerek dinlendi.

İSTİNAF SEBEPLERİ

Davacılar tarafından dosyalanan istinaf ihbarnamesinde yer alan 3 istinaf sebebini 2 başlık altında özetlemek mümkündür;

Muhterem Alt Mahkeme, Davalı No.1'in işgalci olduğuna bulgu yaptıktan -sonra Davalı No.1'in Davacılara mesne profit ve/veya kullanım kaybı ve/veya zarar ziyan ödemesine emir ve hüküm vermemekle hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Davacıların, Ek Davalı No.1'e 15.000 TL dava masrafı ödemelerine emir ve hüküm vermekle hata etti.-

Davalı No.1 tarafından dosyalanan istinaf ihbarnamesinde yer alan istinaf sebeplerini ise 5 başlık altında toplamak mümkündür;

Muhterem Alt Mahkeme, Davacılara verilen inşaat izinlerinde yol ve yeşil alan koşulu olduğuna bulgu yapmamakla bu koşulları-n gelecekte hayata geçecek bir yol için konulduğu hususunda bulguya varmakla hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Davacıların, yol genişletilmesine Ek Davalı No.1 Belediyeden aldıkları inşaat izni doğrultu-sunda bedelsiz olarak rıza gösterdikleri veya bu hus-usta estoppel olduğu yönünde bulgu yapmamakla hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, yolun Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) sınırları içerisinde olduğuna, Davacılara inşaat izni verilmesi karşılığında yol genişletilmesi projelerinin gösterildiğine bulgu yaptıktan- sonra yolun Belediyenin kontrolünde olduğunu söylemenin mümkün olmadığına bulgu yapmakla hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Ek Davalı No.1 LTB tarafından verilen izin şartlarına dayanarak Karayolları Dairesinin yol genişletilmesi ve dökümünü yapmasının mü-mkün olamaya-cağı bulgusuna varmakla hata etti.

Muhterem Alt Mahkeme, Davalı No.1'in işgalci olduğuna bulgu yapıp dava konusu alanı derhal boş olarak Davalılara teslim etmesi yönünde karar vermekle hata etti.


TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI

Davalı -No.1 adına hitapta bulunan Savcı, hitabında aşağı-daki iddia ve argümanlarda bulundu;

Davacılar, ihtilaf konusu arazi üzerindeki yolun kontrol ve denetimi Lefkoşa Türk Belediyesinde olduğu cihetle, ilgili belediyenin ve davada yer alması gerektiği düşünc-esinde oldukları Şehir Planlama Dairesinin davaya Ek Davalı olarak eklenmesini talep ettiler.

Yapılan istida sonucu LTB ve Şehir Planlama Dairesi davaya Ek Davalı olarak eklendiler. Ek Davalıların eklenmesi ve layihaların da tadil edilmesi ile Alt Mahkem-e huzurunda aşağı-daki iddiaları içeren bir dava oluştu;

Davacıların koçanda tarla olarak yer alan taşınmazları için 1985 - 1986 yıllarında muhtelif sayıda ofis ve dükkânları kapsayan iki inşaat izni ve bir telleme izni başvurusu yapıldı.
Ek Davalı Beled-iye, dava konusu alanın yola bırakılması koşulu ile 1986 yılında Emare 11, 12 ve 13 izinleri ısdar etti.
Davacılar bunun üzerine, inşaat izni karşılığında elde edecekleri iş hacmine karşılık bu koşulu kabul edip dava konusu alanı kamuya bedelsiz olarak de-vretti.
Davacılar arazilerindeki sınırları kamuya bırakılan alana göre geri çekip arazilerini tellediler.

Davacılar bu iddialar muvacehesinde konu alanı inşaat izni karşılığı kamuya bedelsiz bıraktıkları için talep hakları ile ilgili estoppel oluşmuş, a-ynı zamanda, izin tarihi dikkate alındığında bu talepleri zaman aşımına uğramıştır.

İlaveten, Davacıların bu davayı Yüksek İdare Mahkemesinde açmaları gerekmekte idi. Davacıların haksız fiil iddialarının temelinde, bir dizi idari nitelikli karar yatmaktad-ır. Bu kararlar Ek Davalı No.1 LTB tarafından alınan ruhsattan kaynaklanan idari nitelikli kararlar olup yargısal denetimi-nin sadece YİM'de yapılması mümkündür. Başka bir ifadeyle, LTB tarafından konulan koşulları Davacıların tartışabilecekleri yegâne mah-keme YİM'dir. Neticede bu dava bir işgal - tresspass davası değil, belediyenin koyduğu koşullara ilişkin idari nitelikte bir ihtilafla ilgilidir.

Davacılar, Ek Davalı No.1'in inşaat izinlerini kendile-rine koşullu olarak vermediğini, inşaat izinlerinin k-oşul içermediğini ileri sürmelerine karşın, Alt Mahkemede dinletilen tanıklar bu inşaat izinlerinin koşul içerdiği hususunda şahadet verdiler.

Alt Mahkeme, Emare 11, 12 ve 13 izinlerdeki koşulların hukuka aykırı olduğu hususunda bulgu yapmakla yetkisi dı-şına çıkmıştır. Alt Mahkeme keza, idari ihtilaf içeren konularda belediyenin koşul koymaya yetkisi olmadığı hususunda bulguya varmıştır. Alt Mahkeme, Davalıların dava konusu alanı bedelsiz olarak devrettiği iddialarını incelemekle ve reddetmekle de idari -konularda bulguya varmak suretiyle yetkisini aşmıştır. YİM 99/2017 D. 1/2021 sayılı kararda, YİM belediyelerin inşaat iznini koşullu vermesi hususundaki bir ihtilaf incelemiş, bu ihtilafla ilgili karar üretmiştir. Bu meselede inşaat izin-lerinin yargısal d-enetiminin YİM tarafından yapılması gerek- tiği belirtilmiştir.

Davacının talebi, ihtilafın idari olup olmadığının belirlenmesinde bir ölçüt değildir. Mahkeme ihtilafın idari bir ihtilaf içerdiği sonucuna varırsa davayı yetkisizlikten reddetmelidir. Bu d-avada konunun layiha ile değil mevcut durumla değerlendirilmesi gerekir.

Alt Mahkemenin bu davada yetkili olmadığı Ek Davalı No.1 tarafından ileri sürülmüş, ancak bu iddia Alt Mahkeme tarafın-dan reddedilmiştir. Bu aşamada, istinaf konusu yapılmasa bile-, Yargıtay tarafından dikkate alınarak davanın yetkili olmayan mahkemede açıldığı sonucuna varılması gereklidir.

Alt Mahkeme Davalı No.1 Karayolları Dairesi aleyhine ihtilaf konusu alan olan yolda işgalci olduğu ve tahliye etmesi gerektiğine bulgu yapma-sına karşın, Ek Davalı No.2 LTB aleyhindeki davayı reddetmiştir. Alt Mahkemenin hem Davalı No.1 ile ilgili işgalci olduğuna ilişkin bulgusu ve tahliye kararı hem de Ek Davalı No.1 LTB'nin sorumluluğu olmadığına ilişkin bulgusu ve davayı ret kararı hatalıdı-r.

Sunulan emare ve şahadetten görülebileceği üzere, Davacı-lar tarafından inşaat ve telleme izinleri için yapılan müra-caatlar sonucunda Emare 11, 12 ve 13 izinler yol çekilişleri yapılarak verilmiştir. Davacılar bu yol çekilişlerine ve öngörülen izin -koşullarına itiraz etmemiş ve çekilişlere uygun olarak sınırlarını belirlemiştir.

Yasal mevzuata bakıldığında, belediye sınırları içeri-sindeki yollarla ilgili izin makamı belediyelerdir. Bir yolun genişletilmesi, altyapısı ve kamulaştırılmasındaki tek y-etkili makam belediyelerdir. Bu nedenle, dava konusu yerde yetkili sadece Ek Davalı No.1'dir. Ne Fasıl 83 Kamu Yolları (Koruma) Yasası ne 45/1989 sayılı Karayolları Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Yasası ne de Fasıl 96 Yollar ve Binalar Düzenl-eme Yasasına göre Karayolları Dairesi belediye sınırları içerisindeki yollarda yetkili değildir. Bu nedenle, bir işgal (tresspass) varsa bunu yapan ve sorumlu olması gereken Ek Davalı No.1'dir. Bu nedenle, Alt Mahkemenin belediyenin koşul koyma yetkisi yok-tur, kamulaştırma yapması gerekir bulgusu da hatalıdır.

Bu meselede belediye yolu genişletmek için girişim yapmış olsaydı kamulaştırma yapması gerekmekteydi. Halbuki, Davacılar taşınmazlarında geliştirme başvurusunda bulunduklarından, belediyenin kamu y-olu için çekiliş yapılmasını sağlamak hakkı bulunmaktadır.

Davacılar inşaat iznini aldıktan 22 yıl sonra nihai tasvip (final approval) almak için başvuruda bulunduğunda belediyenin öngördüğü koşullara uyulmadığı cihetle, final approval almadı. Final app-roval alamadığı için bu yollar koçanlara da henüz işlenemedi. Davacılar kendilerine 1990 yılında gönderilen Emare 5 tutanağı imzalamayarak bugüne kadar yanlarında tut-tular ve bu davada ortaya çıkardılar. Ancak önceden koşula bağlı olarak sınırlarını geriy-e çektikleri için aksi yönde herhangi bir iddia ileri sürmeleri mümkün değildir. Dolayısıy-la, Davacıların bugüne kadarki davranışları bu talepleri ile ilgili estoppel oluşturmaktadır.

Netice olarak, Alt Mahkemenin Davalı No.1'in işgalci olduğu bulgusu h-atalı olup istinafın kabulü gerekir.

Davalı No.1 Avukat, Davacıların istinafına ilişkin olarak ise, Alt Mahkemenin zarara uğratılmadıkları bulgusu ile tazmi-nata hükmetmemesinde hata bulunmadığından istinafın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.

Davac-ılar adına bulunan Avukat ise istinaftaki hitabında aşağıdaki iddialarda bulundu;

Öncelikle, Davacıların belediyeden tazminatla ilgili bir talebi bulunmamaktadır.

Davalı No.1'in istinaf ihbarnamesinde, Alt Mahkemenin dava konusunun idari bir ihtilaf ol-madığı ve mahkemenin yetkili olduğu bulgularına ilişkin herhangi bir istinaf sebebi olmadı-ğından, bu hususun dikkate alınmaması gerekir.

Alt Mahkemenin bu davadaki trespass iddiasını içeren taleplerin haksız fiile dayanmakta olduğuna yönelik yapmış old-uğu bulgusunda hata yoktur.

Davacılar dava konusu alanı Davalılara hiçbir zaman devretmemiştir. Keza, konu alan istimlak da edilmiş değildir. Bu bakımdan, Davalıların dava konusu alanın kendilerine karşılıksız bırakıldığına ilişkin iddialarının yasal bi-r dayanağı yoktur. Davalıların tanıkları bunun bir uygulama olduğunu söylemelerine karşın, Davacılar Emare 5'i imzalama-yarak bu uygulamayı kabul etmediler. Gerek Emare 5 ve gerekse Emare 24, Davacıların bu alanın mülkiyetini Davalılara bırakmadığının en b-üyük kanıtıdır.

Davacıların Tapu Dairesi nezdinde ihtilaf konusu alanı Davalılara veya belediyeye devrettiğine dair bir feragat veya beyan veya kabulü yoktur. Davalıların uygulamaya dayanarak bu alandan Davacılar tarafından feragat edildiğini ileri sürm-esinin hiçbir yasal veya olgusal dayanağı yoktur.

Fasıl 96 Yollar ve Binalar Düzenleme Yasası uyarınca iki türlü izin verilir. Biri parselasyon bir diğeri ise inşaat iznidir. Parselasyon izninde yollar ve yeşil alanlar belir-lenir, ancak inşaat izninde y-etkili makamın mal sahibinden yol veya yeşil alan almaya hakkı yoktur. Dolayısıyla, Alt Mahkeme-nin inşaat iznine koşul konulamayacağı ve koymakla hata yapıldığı bulgusu doğrudur.

Belirtilenlerle, Alt Mahkemenin Davalıların konu alanda işgalci oldukları- bulgusunda hata yoktur. Dolayısıyla, Davalı-ların istinafının reddedilmesi gerekir.

Davacıların istinafına gelince, Alt Mahkemenin Davacılar ile Davalılar arasında mal sahibi kiracı ilişkisi olmadığından mesne profit taleplerini reddetmesi hatalıdır.-

Mesne profit haksız fiil varsa hükmedilmesi gereken bir bedeldir. Alt Mahkemenin trespass bulgusu yaptıktan sonra bu haksız fiil nedeniyle işgal edilen alan için mesne profit ödenmesine emir vermesi gerekirdi.

Diğer taraftan, Alt Mahkemenin, Davacıl-arın zarar ziyan taleplerini ispat edemediği bulgusu hatalıdır çünkü Davacılar bu konuda Alt Mahkemede emlakçı bir tanık dinletip zarar ziyana bulgu yapılması için yeterli şahadeti sunmuş ve mesne profit kaybı ile ilgili iddialarını ispat etmeyi başarmışla-r-dır. Alt Mahkemenin malın değerinin ispat edilemediği bulgusuna varması hatalıdır, çünkü Davacıların malın değerinin ödenmesi talebi yoktur.

Son olarak, Ek Davalıların davaya eklenmesini talep edenler Davalılardır. Dolayısıyla, bu gerekçe ile Davacıla-rın Ek Davalı No.1'e masraf ödemesine yönelik verilen emir hatalıdır.

Ek Davalı No.1 Lefkoşa Türk Belediyesini temsilen bulunan Avukat ise hitabında aşağıdaki iddialarda bulundu;

Emare 24 yazışmalardan görülebileceği üzere, bu konuda Davalılar ve Ek- Davalı No.1 arasında 1990 yılında yazışmalar yapıldığı, bu yazışmalarda Davacıların arazisinden yol yapımı için onay alınamadığı belirtilmektedir. Bu durum sonucunda Davalılara, yolun yapılabilmesi için istimlak kararı alınabilmesi amacıyla konunun ivedi- olarak Bakanlar Kuruluna getirilmesi görüşü ifade edilmiştir.

Alt Mahkeme bu yazışmaları dikkate alarak yolun Davalı No.1 tarafından döküldüğüne bulgu yaptı. Bu asfaltlamayı Davalı No.1 yapmış olup Ek Davalı No.1'in bu yola ilişkin herhangi bir sorumlul-uğu yoktur. Davacıların inşaatları tamamlanmış ama final approval alınamamıştır. İlgili yol bir ruhsata dayanılarak inşa edilmiş değildir. Dolayısıyla, final approval alınmadığından bu yollarla ilgili çekilişler yapıl-mamış ve belediyeden ruhsat alınmamışt-ır. Dolayısıyla, Alt Mahkemenin Davalı No.1'in trespass'da bulunduğu bulgusunda hata yoktur.

Masraflarla ilgili dosyalanan istinafa ilişkin olarak ise Davacılar, LTB'nin Ek Davalı olarak davaya eklenmesinden sonra belediye ile ilgili olarak da iddialarda- bulunmuştur. Bu nedenle, verilen masraf emrinde hata yoktur.
Son olarak, mesne profit ile ilgili Davacıların Talep Takririndeki iddiaları eksik olup Alt Mahkemenin bulgusunda hata yoktur. Davacıların 22 yıl bekledikten sonra bu dava ile mesne profit tale-binde bulunmaları mesnetsizdir. Dolayısıyla, bir mesne profit ödenecekse bile bu davanın ikame tarihinden sonra ödenmesi gerekir.

Ayrıca, Davacıların davalarının talep (Prayer) kısmında mallarına sahip olsalardı elde edecekleri net gelirin belir-tilmeme-si bir eksiklik olup bu nedenle Alt Mahkemenin, Davacı-ların tazminat taleplerine ilişkin emir vermemesinde hata yoktur.

Netice itibarıyla her iki istinafın masraflarla birlikte reddi gerekir.

İNCELEME

İstinaftaki incelemede Davalı No.1 ve Davacıları-n istinaf sebeplerini dikkate aldığımızda, işgal bulgusuna yönelik Davalı No.1'in istinaf sebeplerinin öncelikle incelemesinin bilahare mesne profit ve masraflarla ilgili Davacıların isti-naf sebeplerinin incelenmesinin sistematik açıdan daha uygun olacağı- kanaatindeyiz. Keza, Davalı No.1'in istinaf sebepleri-nin tümü Davalı No.1'in işgal ve haksız fiil sorumluluğuna ilişkin Alt Mahkeme bulgularına yönelik olduğundan, tümünü birlikte incelemeyi uygun gördük.

Muhterem Alt Mahkeme, Davacılara verilen inşaat- izinlerinde yol ve yeşil alan koşulu olduğuna bulgu yapmamakla bu koşulların gelecekte hayata geçecek bir yol için konulduğu hususunda bulguya varmakla hata etti.
Muhterem Alt Mahkeme, Davacıların, yol genişletilmesine Ek Davalı No.1 Belediyeden aldıklar-ı inşaat izni doğrultu-sunda bedelsiz olarak rıza gösterdikleri veya estoppel olduğu yönünde bulgu yapmamakla hata etti.
Muhterem Alt Mahkeme, yolun Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) sınırları içerisinde olduğuna, Davacılara inşaat izni verilmesi karşılığında- yol genişletilmesi projelerinin gösterildiğine bulgu yaptıktan sonra yolun Belediyenin kontrolünde olduğunu söylemenin mümkün olmadığına bulgu yapmakla hata etti.
Muhterem Alt Mahkeme, Ek Davalı No.1 LTB tarafından verilen izin şartlarına dayanarak Kara-yolları Dairesinin yol genişletilmesi ve dökümünü yapmasının mümkün olama-yacağı bulgusuna varmakla hata etti.
Muhterem Alt Mahkeme, Davalı No.1'in işgalci olduğuna bulgu yapıp dava konusu alanı derhal boş olarak Davalılara teslim etmesi yönünde karar ve-rmekle hata etti.

Davalı No.1 istinaf ihbarnamesinde, Alt Mahkemenin görev yetkisizliği konusunda herhangi bir istinaf gerekçesi yer almamasına rağmen görev yetkisizliğinin mahkemelerce, yargıla-manın her aşamasında istinaf sebebi olmasa dahi, resen dikk-ate alınabileceğini ileri sürdü.

Davayı dinleyip karar verecek mahkemenin görev yetkisiz-liği yönündeki bir itiraz, bölgesel yetkisizlikten farklı olarak, bir yargısal işlemin her safhasında layihalarda ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın, ileri sü-rülebilir. Mahkemenin böyle bir iddianın ileri sürülmesi üzerine veya resen ileri sürülen bu yetkisizliği incelemesi gereklidir. Bu nedenle, görev yetkisizliği konusunu dikkate alınamayacağı hususunda yapılan itiraz reddedilir.

Bu meselede görev yetkisiz-liği iddiası konusunda bir karara varırken öncelikle davadaki ihtilafın ne olduğunun tespit edilmesi gerekir. Bununla birlikte, bir ihtilafın idari nitelikli bir ihtilaf olup olmadığı sorusu cevaplanırken, görevli yargı yolunun belirlenmesi açısından, dava-cının talebi bir ölçüt olarak kullanılamaz. Aksi takdirde, davacının ne talep ettiğine bağlı olarak görevli yargı yolunun değişmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalınması söz konusu olur. Bu durum Anayasanın 152.maddesindeki düzenlemeye uygun değildir. (-Bkz. Prof. Dr.Tufan Erhürman, Yüksek İdare Mahkemesinin Görev Alanı isimli eseri, sayfa 93.)

Davacıların davasındaki dava sebebini belirlemeden önce, Alt Mahkemenin tespit etmiş olduğu ve istinaf açısından da ihtilaf arz etmeyen ihtilafsız olgulara yer -vermeyi uygun görürüz.

İhtilafsız Olgular

a- Davacı No.1 ve No.2 kardeş olup 28.11.1994 tari-hinden bu yana Lefkoşa'da D101 koçan numaralı taşınmazın 1/2 oranında hissedarıdırlar,
b- 28.11.94 tarihinden önce dava konusu taşınmaza Davacılar, babaları Derv-iş Ahmet Erel ile birlikte 1/3'er hisseler şeklinde sahiptiler. Belirtilen tarihte Derviş Ahmet Erel kendine ait 1/3 hisseyi Davacılara eşit oranda intikal ettirmiştir.
c- Derviş Ahmet Erel 22.11.1985'de LTB'den dava konusu taşınmaz üzerinde 03713 numaral-ı telleme, 8.4.1986'da 03836 numaralı 14 dükkân ve ofis inşası, 2.10.1986'da ise 03983 numaralı 12 dükkân inşası için "inşaat izni" temin etmiştir. Bu izinlerin şartlarının ne olduğu ve/veya şarta tabi olup olmadıkları ise taraflar arasında ihtilaflıdır.
-d- Tüm yukarıda bahsedilen inşaat izinlerine konu projeler Ali Şemi isimli mimar tarafından çizilmiştir.
e- Davacılar 1986 tarihinden itibaren dava konusu taşınmaz üzerinde inşaat yapmakta ve inşa ettikleri binaları günümüzde iş maksatlı olarak kullanıp t-asarruf etmektedirler.
f- 1990 tarihinde kimin tarafından yapıldığı ihtilaflı olmakla birlikte Davacının taşınmazının ön cephesinde 13223 ayak karelik alanı içerisine şu anda kamu tarafından kullanılan asfalt bir yol, mevcut yolun genişletilmesi sureti il-e, inşa edilmiştir.
g- Şehir Planlama Dairesi Davacılara izinsiz olarak yaptıkları depo inşaatı için 55/89 sayılı İmar Yasasının 28.maddesi ışığında yaptırım yapılacağına dair ihbar göndermiştir.

Alt Mahkeme ihtilafsız olguları belirledikten sonra ihti-laflı olguları ve dava sebebini belirleyerek, davanın bir haksız fiil davası olduğu sonucuna varmış, bu bağlamda meselenin idari bir ihtilaf içerdiği iddialarını ise reddetmiştir.

Alt Mahkeme, taşınmazında işgal bulunması durumunda mal sahibinin dav-a açma hakkının mevcut olduğuna dolayısıyla, Davacıların mal sahibi olduğu bir taşınmazı işgal edenler aleyhine dava açma hakkı bulunduğu bulgusuna varmış olup bu bulgusunda hata bulunmamaktadır.

Alt Mahkeme ayrıca, huzurundaki olguları tezekkür ettikte-n sonra Davacıların mülkiyetlerinde bulunan taşınmazın dava konusu olan kısmında bir işgal ve fiili müdahale olduğu nokta-sında dava sebeplerini ortaya koydukları bulgusuna varmıştır. Alt Mahkeme bu bulgusunun devamında, Davacılar taşınmazlarına müdahale o-lduğu iddiasına dayanan dava sebeplerini ortaya koyduklarından, bu müdahalenin yasal olduğu iddiasının Dava-lılarca ispat edilmesi gerektiğine bulgu yapmıştır.

Alt Mahkemenin bu bulguları tezekkür edildiğinde, dava konusu alanın Davacıların koçanlı malın-ın bir kısmını teşkil ettiği ancak bu alan üzerinde 1990 yılından beridir yol bulunduğu ihtilafsız olduğundan bu alan üzerinde yasal olmayan fiili bir müdahale olduğunun ispat edilmesi durumunda işgal haksız fiilin gerçekleşebileceği bulgusunda hata bulunm-amak-tadır.

Bu safhada, Davacıların işgal olarak ileri sürdükleri fiili müdahalede bulunulan yolun bir yasaya dayanarak yapılıp yapılmadığının, başka bir ifadeyle, yasal olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

Bir taşınmaza giriş haksız veya hukuka -aykırı olmadıkça işgal (trespass) olarak kabul edilmez. Taşınmaza girişin hukuka uygunluğu, yasanın uygulanması veya Davacının veya seleflerinin davranışları ile sağlanabilir. (Clerk & Lindsell on Torts Twelth Edition sayfa 606 paragraf 1656)

Bu prensip-ten hareketle, Davalılar, Davacıların arazisi üzerinde yol yapımı ile gerçekleşen müdahalenin yasaya veya Davacıların davranışlarına bağlı olarak hukuka uygun olduğunu ispat etmekle yükümlüdür.

İspat külfeti açısından yukarıda belirttiğimiz çerçevede de-ğerlendirmede bulunan Alt Mahkeme, meseleyi üç başlık altında incelemiştir. Belirlenen üç başlıkta herhangi bir hata bulunmadığından, biz de istinaftaki incelememizi Alt Mahkemenin sistematiğini takip ederek incelemeye devam ederiz;

"1- Davacılar Ek Daval-ı No.1'den telleme, inşaat ve parselasyon projeleri için izin alırken dava konusu yolun geçtiği alanı bedelsiz olarak kamuya devretmiştir ve işbu izinler bu devrin yapılması şartına bağlı olarak verilmiştir.
2- Dava konusu yol Başkent Lefkoşa İmar Planı ka-psamında olup tüm arazilerden yol ve yeşil alan alınması yasa gereğidir.
3- Davacılar bu izinleri yukarıdaki şarta bağlı olarak aldıklarından bu davadaki iddialarını yapmaktan 'estopp'durlar."

Alt Mahkeme keza, bu üç başlığı göz önünde bulundurarak, huz-urundaki meselede ihtilaflı olguları da üç başlık altında özetlemiştir;

Dava konusu yolun yapımı ve/veya inşaatı kimin tarafından yapılmıştır?
Davacılara LTB'den temin ettikleri üç adet inşaat izninde Davalılar ve/veya Ek Davalılar lehine yol yapımı için -izin vermesi ve/veya taşınmazının ilgili bölümünden feragat etmesi şartı koşulmuş mudur?
Davacılar Lefkoşa İmar Planı kapsamında Davalılara ve/veya kamuya bedelsiz olarak yol hakkı vermek zorunda mıdır?

Alt Mahkeme bu üç başlık altında meseleyi incelediği-nden ayrıca, istinaf sebepleri bu başlıklara ilişkin olduğundan, inceleme de aynı başlıklar altında yapılacaktır.

Alt Mahkeme, Ek Davalı No.1 tarafından ileri sürülen ve bu istinafta Davalı No.1 tarafından ısrarla üzerinde durulan, davaya bakmaya yetkil-i mahkemenin Yüksek İdare Mahkemesi olduğu iddiasını ele alarak, Davalılar, dava konusu yolun Davacıların taşınmazları üzerinde yapılmasının idari bir karara dayandığını ortaya koyamadıklarından, haksız fiile dayanan bu davaya bakmaya yetkili mahkemenin ka-za mahkemesi olduğu sonucuna varmış ve bu önitirazı reddetmiştir.

Daha önce de belirttiğimiz üzere, bir davanın Yüksek İdare Mahkemesinin yetkisine girip girmediğini belirlerken, Davacının davasındaki talepler veya layihaları bir ölçüt olarak kullanıla-maz. Burada önemli olan, esasen ihtilafın idari bir niteliği haiz olup olmadığının belirlenmesidir.

Bu önitirazı değerlendirmek için öncelikle, yolun Davalılar veya Ek Davalılar tarafından hangi yetki ve mevzuata dayanılarak yapıldığının ihtilaf başlıkl-arı altında incelenerek tespiti gereklidir.

Alt Mahkeme, huzurundaki olgu ve şahadete istinaden, dava konusu yolun Davalı No.1 tarafından 1990 yılında inşa edildiği bulgusuna vardı.

Bu bulgu ve şahadet tezekkür edildiğinde, Ek Davalı No.2 tanığı Emin-e Azimli'nin, dava konusu yolun Karayolları Dairesi tarafından döküldüğünü ifade ettiği görülmektedir. Yine Alt Mahkeme huzurundaki Emare 24, Karayolları Dairesi Müdürünün 8.12.1989 tarihli yazısı ve bu yazıya cevaben Şehir Planlama Dairesi Müdürünün 16.3.-1990 tarihli yazısında, dava konusu yolun açıkça Davalı No.1 Karayolları Dairesi tarafından döküleceği belirtilmektedir. Mezkûr Emarenin ilgili kısmında şu ifadeler yer almaktadır;


"Konu: Lefkoşa Çevre Yolu, Bağlantı Yolları Hk.

Lefkoşa Çevre Yolu Ba-ğlantı yolları konusunda 6.12.1989 tarihinde yaptığımız toplantılar neticesinde ortaya çıkan görüşler çerçevesinde, Daireniz tarafından öneriler ve Lefkoşa Belediyesi sınırları içerisinde olan Talât Yurdabak Caddesinin asfaltlanması ve bölge ulaşımının sağ-lanması konusu Müdürlüğümüzce uygun görülmüştür.

Söz konusu yol güzergâhı üzerinde bulunan arazilerin mülkiyet sorunlarının Daireniz ve Lefkoşa Belediyesi tarafından çözümlenmesi halinde asfaltama çalışmalarına süratle başlanacaktır.

Saygılarıml-a bilgilerinizi rica ederim.


(Önder S. Uslugil)
Karayolları Dairesi Müdürü"


Belediye sınırları içerisinde bulunan bir yerle ilgili olarak yol dökümünde icrai sorumluluk belediyede olup, Davalı No.1 Karayolları Dairesinin sorumluluğu bulun-mamaktadır. Bu meselede Davalı No.1 Karayolları Dairesi'nin Lefkoşa Çevre Yoluna bağlantı yolu niteliğindeki belediye sınırları içerisinde olan bu yolu, Ek Davalı No.1 ile yapmış olduğu yazışmalara istinaden döktüğü açıktır.

Alt Mahkemenin bu şahadete -istinaden dava konusu yolun Davalı No.1 tarafından döküldüğü bulgusu ihtilaf konusu değildir.

Alt Mahkeme, ikinci ihtilaflı başlık olarak, Davacıların üç adet inşaat iznine karşılık yol yapımı için izin verip vermediği veya bu inşaat izinleri verilirken- taşınmazın müdahale edilen kısmının mülkiyetinden feragat etmeleri şartının koşulup koşulmadığını inceledi.

Alt Mahkeme, feragat veya yol döküm izninin inşaat izinlerine dayandığına, inşaat izinlerinin Ek Davalı No.1 tarafından verildiğine, iznin in pe-rsonam, yani verildiği kişi lehine sonuç doğurduğuna, yolu döken Davalı No.1 olduğundan, Davalı No.1'in başka bir tüzel kişiye verilmiş bir izne dayanamayacağına ve yolun dökümünü kendisi açısından hukuka uygun hale getiremeyeceğine bulgu yapmıştır.

Bu -noktada, inşaat izinlerinin verildiği kişi lehine (licence in personam) hak doğurduğunu, bunun yanında izne konu taşınmazın devredilmesi durumunda ısdar edilmiş inşaat izni ortadan kalkmayıp (does not lapse upon transfer of ownership) devam edeceğinden, ta-şınmaz açısından inşaat izninin licence in rem olduğunu ifade ederiz (Cyprus Law Reports 1976 JSCC 1655). Dolayısıyla, Alt Mahkemenin inşaat izinlerinin kişi lehine bir hak (in personam) olduğu bulgusu hatalıdır.

Davalılar ve Ek Davalıların iddiaları-, Davacıların inşaat izinleri karşılığında mülkiyetlerindeki taşınmazın yol dökülmüş olan kısmını kamuya bıraktıkları veya feragat ettikleri yönündedir.

Öncelikle, bir yolun kamuya bırakılarak mülkiyetinin terk edilmesi halinde bu taşınmazla ilgili bir -izin ilişkisinin artık mevcut olmasının mümkün olamayacağını belirtmek isterim. Ayrıca, bir alan kamuya terk edildikten sonra bu yerde kamu tüzel kişiliklerinden herhangi birinin yapacağı yol, mal sahibinin iznine bağlı yapılmış bir yol olarak değil, kamu -tarafından yapılmış bir kamu yolu olarak telakki edilebilir. Dolayısıyla, Davalıların müdafaalarında yapılan iddialar dikkate alındığında ortada ileri sürülmüş bir izin ilişkisi iddiası bulunmadığından, Alt Mahkemenin iznin Ek Davalı No.1'e verildiği ancak- yolun Davalı No.1 tarafından yapıldığı bu nedenle, Davacıların taşınmazının müdahale edilen kısmı üzerinde yapılan yolun hukuka uygun hale getirilemeyeceği bulgusu hatalıdır.

Alt Mahkeme yukarıdaki bulguya varmakla birlikte, meselenin istinaf edileb-ilme ihtimaline binaen incelemesini sürdürmüştür.

Alt Mahkeme bu bağlamda, Emare 11, 12 ve 13 olarak sunulan inşaat izinlerinin şarta bağlı olup olmadığını değerlendir-miştir. Davacılar tarafından Alt Mahkemede sunulan Emare 4'deki inşaat izinlerinin ar-kasında herhangi bir şart yer almamakla birlikte, Emare 4'ün bir diğer kopyası olan Emare 12 ve 13 inşaat izinlerinin arka sayfasında ek şartlar olduğu görülmektedir. Emare 4, Emare 12 ve 13 olarak sunulan inşaat izinlerinin fotokopisi olup Davacılar taraf-ından bu inşaat izinlerinin bir kopyası alınırken arka sayfalarının fotokopisinin alınmadığı ve mahkemeye Davacılarca ek şartlar olmadan sunulduğu aşikârdır.

Alt Mahkeme Davacıların sunduğu Emare 4 inşaat izinlerinin fotokopi olduğunu ve asıllarının su-nulmadığını dikkate alarak Davacılar bu belgelerin asıllarını neden mahkemeye sunmadık-ları hususunda bir izahat vermediklerinden, Emare 4'e itibar etmemiş, Emare 12 ve 13'e itibar etmeyi tercih etmiştir. Alt Mahkemenin bu bulgusu istinaf edilmediğinden, b-u bulgunun doğru olduğu kabul edilerek incelemeye devam edilir.

Alt Mahkeme, inşaat izinlerinin verilmesinde uygulanacak mevzuatın Fasıl 96 Yollar ve Binalar Düzenleme Yasası ile 55/1989 sayılı İmar Yasası olduğunu, ancak 55/1989 sayılı Yasa'nın Emare -12 ve Emare 13 inşaat izinlerinin alındığı 1985 ve 1986 yıllarında yürürlükte olmadığını, dolayısıyla, 55/1989 sayılı İmar Yasası'nın, yasada açıkça ifade edilmediği takdirde, yasaların geriye yürümezliği prensibine istinaden bu meselede uygulanamayacağını- ifade etmiştir. Alt Mahkeme bu incelemesi sonucunda huzurundaki meseleye ilgili tarihte yürürlükte olmayan 55/1989 sayılı Yasayı uygulamamakla ve sadece Fasıl 96 Yollar ve Binalar Düzenleme Yasası'nı uygula-makla hata yapmış değildir.

Fasıl 96 Yollar v-e Binalar Düzenleme Yasası'na bakıldı-ğında Yasa'nın 9.maddesi inşaat izinlerini düzenlemektedir. Yasa'nın 9.maddesinin (1). fıkrasının (b) bendinde, yetkili makamın yeni bina inşası veya mevcut bir binaya ilave, tadilat veya tamirat ile ilgili olarak ruhs-at verirken koşul koyma yetkisine sahip olduğu düzenlemesi yer almaktadır.

Bu meselede inşaat izni konusunda yetkili makamın Ek Davalı No.1 olduğu ihtilaflı bir konu değildir.

Yasa'nın "tefsir" yan başlıklı 2.maddesindeki düzenlemeye göre bina, tellem-e de dahil olmak üzere ev, dükkan, daire vb. tüm yapıları kapsamaktadır. Buna göre, Emare 12 ve 13 inşaat ruhsatları ile Emare 11 telleme izninin bina tanımı dikkate alınarak Yasa'nın 9(1)(b) maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği aşikârdır. Bununl-a birlikte, Yasa'nın 9.maddesinin (1). fıkrasının (a) bendi yol açılmasını, (c) bendi ise arazi açılmasını ve bölünmesini düzenlemekte olduğundan bu meseleyle ilgisi yoktur.

Diğer taraftan, Fasıl 96 Yollar ve Binalar Düzenleme Yasası'nın 8.maddesi, yetki-li makamın ruhsat almak için kendisine sunulan planları, arazinin gelecekteki inkişafı açısından gereksinim duyulacak yol ve yeşil alanlarla ilgili değiştirilmesini isteyebileceğini düzenlemektedir. Alt Mahkeme bu maddeye atfen, "yetkili makamın bu madde g-ereğince kendi-sine sunulan projelerde değişikliğe gittiği anlaşılmaktadır" ifadesinde bulunmuştur.

Emare 11, 12 ve 13 inşaat izinlerinden görüleceği üzere, yetkili makam Ek Davalı No.1'in, inşaat ruhsatlarını ısdar ederken yol ve yeşil alanla ilgili ko-şul koymuş olduğu açıktır.

Emare 13'ün ekinde bulunan Lefkoşa Türk Belediyesi'nin 25.4.1986 tarihli yazısı Davacıların izin başvurularının tetkik edilmek üzere alındığını ifade etmektedir.

Lefkoşa Türk Belediyesi tarafından düzenlenen Emare 13 03983 n-olu inşaat izninin arka sayfasında yer alan "ek şartlar" bölümünün 1.paragrafı aynen şöyledir;

"1. Bina veya binanın 4'.0'dan yüksek herhangi bir kısmı Belediye mühürünü taşıyan yer planında belirtilen yol hudutlarından veya yeşil alan hudutundan 10'.0' g-eri mesafeye inşa edilecek."

Emare 13 dosyada yer alan mühürlü haritada ihtilaf konusu alanda yer alan yol ve izinlendirilmiş inkişaflar gösterilmektedir.

Görülebileceği üzere, Alt Mahkemenin, yetkili makamın Yasa'nın 8.maddesi altında yol ve yeşil al-an için planlarda değişikliğe gittiği bulgusunda hata bulunmamaktadır.

Alt Mahkeme bu bulgusunun devamında Davacıların yetkili makamdan gelen değişiklikten sonra bu değişikliğe uygun olarak inşaat yapıldığında, emare inşaat izinlerinde yol ve yeşil alan- olarak belirlenmiş alanların mülkiyetini kamuya devredip etmediklerini veya kamuya yol yapımı için arazilerine girmeye izin verip vermediklerini tezekkür etmiştir.

Alt Mahkemede sunulan olgu ve şahadete bakıldığında, Davacıların inşaat izinlerini Emar-e 12 ve 13'ün arka sayfasında belirtilen koşullara istinaden aldıkları ve yetkili makamın öngördüğü bu değişikliklere uygun olarak sınırlarına telleme, yol ve yeşil alanla ilgili projelerde düzenleme yaptıkları görülmektedir. Davacıların yol ve yeşil alan -koşulu içeren emare inşaat izinleri ile ilgili olarak inşaat izni verildiği tarihte herhangi bir idari dava açmadıkları gibi kamu yolu yapılması için bu alandan feragat ettiklerine ilişkin yazıyı imzalamadıkları da sabittir.

Alt Mahkeme kararında, mülk-iyetin devredilip edilmediğini inceledikten sonra, "Emare 12'de kırmızı çizgi ile gösterilen yollar ve yeşil boyalı alanda yeşil saha olacak ibaresi ile gelecekte hayata geçecek bir yolu işaret ettiği görülmektedir" sonucuna varmıştır.

Davalı No.1, Alt -Mahkemenin Emare 12'de yer alan bu yolun gelecekte hayata geçecek bir yol olduğu bulgusunun hatalı olduğunu ileri sürmektedir.

Alt Mahkemenin bu bulgusunun Fasıl 96 Yollar ve Binalar Düzenleme Yasası'nın 8.maddesine dayandığı ortadadır. Bu maddenin (d)- bendi aynen şöyledir;

"(d)Herhangi bir arazi içerisine inşaat yapılacağında, arazinin gelecekteki inkişafı ile ilgili yol, kamuya açık yeşil alan ve diğer kamu gereksinmeleri, yetkili makamının hazırlayacağı mevzii imar planına uygun olarak düzenlenir. -
Yeşil alan 9.maddenin (1).fıkrasının ( c ) bendinin ( vii ) paragrafına uygun olarak alınır.
Ancak, Belediye sınırları ile birleşen inkişaf Encümenleri ve köyler dışındaki bölgelerde, bu bendin uygulanması, Bakanlar Kurulunun kararına göre olur."
-Bu düzenlemeden görülebileceği üzere, Yasa'da bahsedilenin "gelecekteki bir yol" değil, ruhsata konu arazinin ruhsata dayalı "gelecekteki inkişafı" ile ilgili kamunun gereksinim duyacağı yol ve yeşil alanın mevzii imar planında düzenlenme-sidir. Bu kurala- göre yetkili makamın, arazi ile ilgili sunulan plana dayanarak yapılacak inşaat sonucu arazinin gelecekteki inkişafı ile ilgili kamunun gereksinim duyacağı yol, yeşil alan ve diğer gereksinimleri karşılamak amacıyla gerekli değişikliği yapabilme hakkı mev-cuttur.

Yetkili makam Yasa'nın 8.maddesinin (c) bendi uyarınca, tasarlanmakta olan işin veya inşaatın yapılacağı bölgede gerekli sağlık, temizlik, güvenlik, ulaşım, yaşamı kolaylaştıran, iyileştiren ve güzelleştiren özellikler ve kolaylık koşullarının sağ-lanması amacıyla 8(d) bendi uyarınca planda gerekli değişiklikleri yapmaya yetkilidir.

Ek Davalı No.2 tanığı Tanık Ali Öznur Emare 11, 12 ve 13'deki koşulların bu amaçla konulduğunu, Davacıların plan-larını bu değişikliği kabul ederek değiştirdikten sonr-a Ek Davalı No.2 Daireye bu değişikliklerle birlikte sunduğunu ifade etmiştir.

Bu sonuca göre ilgili Yasa maddesi, arazinin inşaatı sonucunda oluşacak inkişafın ihtiyaç duyduğu yol ve yeşil alanı almak amacıyla planda gerekli değişiklik yapma hakkını yet-kili makama tanımakta olduğundan, Alt Mahkemenin Emare 12'de gösterilen yolun, arazinin inkişafı için alınan bir yol ve yeşil alan olduğu bulgusuna varmaması hatalıdır.

Alt Mahkeme, yetkili makamın 8.madde altında kullanacağı bir yetkinin, hiçbir koşul -altında mal sahibinin yol geçecek alanın mülkiyetini kendiliğinden kamuya devrettiği veya bundan feragat ettiği şekilde yorumlanamayacağını ifade etmiştir. Alt Mahkeme keza, önceden belirlenmiş bir güzergâha yol yapmak konusunda yetkili kılınan makamın öze-l mülkiyetteki malın kamu maksatları için kullanılması veya elde edilmesi için ilgili mevzuat tahtında gerekli işlemleri yapmakla mükellef olduğunu, bu nedenle, Davalı No.1'in 45/1989 sayılı Yasa'nın 5.maddesinin (4).fıkrası tahtında yol yapılacak alanda- zorla mal iktisabı veya kamulaştırma için gerekli işlemleri yapmakla mükellef olduğuna bulgu yapmıştır.

45/1989 sayılı Karayolları Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Yasası'nın 5.maddesinin (4).fıkrasına göre Davalı No.1 yol, köprü ve tesis y-apılması amacıyla bakanlıkça gerekli görülen arsa
ve diğer taşınmaz malların, 15/1962 Zorla Mal Îktisabı Yasası ile 21/1962 sayılı Mala El Koyma Yasası kuralları çerçevesinde geçici olarak işgal, kamulaştırma, satın alma ve kiralanması için gerekli işlemle-ri ilgili makamlar nezdinde yaptırmakla görevlidir. Buna bağlı olarak Alt Mahkemenin planlanan güzergâhta yapılacak bir yolda kamulaştırma yapma yetkisinin Davalı No.1'de olduğu bulgusu doğrudur.

Bu meselede Davacıların yolun kamuya bırakılmasına onay v-ermemesi üzerine Emare 24 yazıdan görülebileceği üzere, Davalı No.1 konunun istimlak kararı üretilebilmesi için Bakanlar Kuruluna aktarılmasını ifade etmiştir. Bakanlar Kurulu tarafından yol ile ilgili bir istimlak kararı üretilmediği, buna rağmen, daha ön-ce de belirttiğimiz üzere, ilgili yolun Davalı No.1 tarafından döküldüğü ihtilaflı değildir.

Fasıl 96 Yollar ve Binalar Düzenleme Yasası'nın 3.maddesine göre belediye sınırları içerisinde olan bir yerle ilgili yetkili makam Belediye Meclisi, dolayısıyla,- Belediyedir.

Yasa'nın "tefsir" yan başlıklı 2.maddesinde, yolun tanımı, herhangi bir sokak, hayvan yolu, patika, çıkmaz sokak, geçit, yaya yolu veya yaya geçidi, kaldırım veya kamuya ait meydanı kapsar şeklinde yapılmıştır.

Aynı Yasa'nın 11.maddesinde-, Yasa'nın 3. maddesi kuralları uyarınca verilen bir ruhsata dayanılarak inşa edilen her yol (every street constructed), onay belgesi verilir verilmez, kamuya ait bir yol sayılır düzenlemesi yer almaktadır. Yasa'nın 11.maddesi aynen aşağıdaki gibidir;

"11-. Bu Yasanın 3. maddesi kuralları uyarınca verilen bir ruhsata dayanılarak inşa edilen her yol, onay belgesi verilir verilmez, kamuya ait bir yol sayılır ve;
11. Every street constructed by virtue of a permit Control granted under the provisions of secti-on 3 of this Law shall, of streets. as soon as the certificate of approval has been granted, be deemed to be a public street and shall;"

Dolayısıyla, 11.maddede belirtilen yol, "verilen bir ruhsata dayanılarak inşa edilen yol" düzenlemesine istinaden bele-diyenin vereceği Fasıl 96 Yollar ve Binalar Düzenleme Yasası'nın 9.maddesindeki herhangi bir inşaat ruhsatına bağlı ve aynı Yasa'nın 8.maddesine istinaden gelecekteki inkişaf ile ilgili inşa edilecek bir yolun, 3.maddede tanımlanan ve sokak/cadde nitelikli- yolu da kapsadığı aşikârdır. Ayrıca böyle bir yol belediye sınırları içinde ise, ilgili belediye-nin kontrolüne girer ve ondan sonra o yolun onarım ve bakım masrafları o belediye tarafından karşılanır.

Buraya kadar incelediğimiz olgulara bakıldığında, E-mare 12 inşaat izninde yol ve yeşil alan koşulu yer almaktadır. Bu yol Davalı No.1 tarafından dökülmüştür. Bu yolun Davalı No.1 tarafından dökülmüş olması, yolun belediyenin sorumluluğunda olduğu ve Belediyenin verdiği inşaat ruhsatına dayanılarak döküldüğ-ünden, Fasıl 96 kuralları kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.

Bu durumda tespit edilmesi gereken husus, Emare 11, 12 ve 13 inşaat ruhsatlarına dayanılarak dökülen bu yolun yer aldığı alanın halen daha Davacıların mü-lkiyetinde olup olmadığıdır.

Davacılar inşaat ruhsatında yer alan yeşil alan ve yola ilişkin koşul ile ilgili bir hukuki süreç başlatmamalarına karşın, kendilerine gönderilen feragat yazısını imzalamamışlardır.

Ek Davalı No.2 tanığı Tanık Ali Öznur ver-ilen izinlerle ilgili yapılan uygulama ve yasal durumu mavi 428'de açıklamıştır;

"C. Yol yapılmasaydı mevcut durumları, az önce de dediğim gibi 3 metreye yaklaşık genişliğinde olması nedeni ile yeterli ve güvenli yolun ulaşımı olmayacaktı. Yeterli ve güv-enilir yolun ulaşımı olmayınca 26 adet dükkan, sendeli dükkan ve dükkanı ve ofisi giriş çıkışı yeterli ve güvenli bir şekilde sağlanamayacağı için bu izin verilmeyecekti. Bundan dolayı bu çekiliş istendi Belediye tarafından. ruhsatı kesen makam tarafından -ve bu dediğim gibi faaliyete geçtiğinde bu yola ihtiyacı olacağı için, faaliyete geçtikten sonra, binalar onay aldıktan sonra işletmeye geçeceği için bu yola işletmeye geçtikten sonra ihtiyacı olacağından dolayı işletmeyi geçtiği gün bu yollar alınacaktı, -yani geçmeden hemen önce alınacaktı. Yani onay verildi yollar otomatik olarak koçanına bakılmaksızın devir edilmiş olarak işlem görür yasaya göre ve buna göre bundan sonraki bakım ve işletmesi belediyeye ait olur."


Tanık şahadetinin devamında yasal dur-umu ise şöyle özetlemiştir;

"Fasıl 96 Yollar ve Binalar Yasası'na dayanılarak bir inşaat ruhsatı başvurusu yapıldığında, yetkili makam yasanın 8.maddenin C bendi uyarınca yeterli ve güvenli bir yol için şart koyabileceğini, Yasa'nın 9.maddesinin 1.(A)(5)- bendi uyarınca yolu genişletebileceğini ve bu meselede de inşaat ruhsatlarında yapılanın bu olduğunu ifade etmiştir. (mavi 435)"

Yukarıda belirttiğimiz üzere, Yasa'nın 11.maddesine göre, inşaat ruhsatına dayanılarak inşa edilen her yol, inşaat ruhsatı iç-in nihai onay belgesi (final approval) verilir verilmez kamuya ait bir yol sayılmaktadır. Davacılar Emare 12 ve 13 inşaat izinlerine ilişkin yaptıkları inşaatları için bugüne kadar onay belgesi almamış, almak için başvuruda bulunulduğunda yolun kamuya bıra-kılmasına ilişkin yazıyı imzalamayı kabul etmemelerinden dolayı nihai onay belgesi temin edememişlerdir. Bu durumda Fasıl 96 Yollar ve Binalar Düzenleme Yasası'nın 11.maddesine istinaden, Davacıların arazisi üzerinde yol genişletilmek suretiyle inşa edilen- ihtilaf konusu alandaki yol, henüz kamuya ait bir yol haline gelmiş değildir.

Ek Davalı No.1 tanığı Ali Öznur da bu yolun Yasa'nın 11.maddesine istinaden nihai onay verildiğinde kamu yolu olacağını, nihai onay alınmadığından yolun dökülmesine karşın yol-un mülkiyetinin kamuya geçmediğini ifade etmiştir (mavi 424). Ancak inşaat izinleri koşullu verildiğinden, ruhsatlara konu binalar tamamlanıp nihai onay alındığında her halükârda yasal olarak bu yolun yapıldığı alan kamuya devredilmiş olacaktır.

Dosya iç-erisindeki Emare 24 olarak sunulan yazışmalara bakıldığında, ilgili dönemdeki Karayolları Dairesi Müdürü tarafından, Lefkoşa Çevre Yoluna bağlantı yollarının, Davacıların arazisinden alınıp yol yapılan kısımların da dahil olduğu Yüzbaşı Tekin Yurdabak Cadd-esi'ndeki güzergâhta yapılmasının planlandığı, ilgili yol güzergâhı üzerinde bulunan Davacılara ait arazilerin mülkiyet sorunlarının Şehir ve Planlama Dairesi ve Ek Davalı No.1 tarafından çözümlenmesi halinde süratle asfaltlama çalışmalarına başlanacağı if-ade edilmektedir.

Bu yazıya cevaben ilgili dönemdeki Şehir ve Planlama Dairesi Müdürü Ahmet S. Örek tarafından gönderilen 16.3.1990 tarihli yazı ile bu yolun istimlak edilerek (kamulaştırılarak) asfaltlanması için konunun Bakanlar Kurulu tarafından görüş-ül-mesi ve gerekli istimlak (kamulaştırma) kararlarının alınabil-mesi için önerge yapılması talep edilmektedir.

Bu olgulardan anlaşılacağı üzere yol genişletme (widening the street) amacıyla Lefkoşa Çevre Yoluna bağlantı yolu olan Yüzbaşı Tekin Yurdabak -Caddesindeki yol güzergâhında kamulaş-tırma yapılmasının planlandığı, Davacıların başvurusu sonrası verilen ruhsatlara yolun kamuya bırakılmasına ilişkin konulan koşul nedeniyle kamulaştırılma yoluna gidilmediği anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte, bu nokta-da, yukarıda özetlediğimiz güzergâhta yapılacak bağlantı yolu ile ilgili, Davacılardan mezkûr inşaat iznine konu taşınmazların bir kısmının kamu yolu olarak bırakılması şartı nedeniyle mülkiyet haklarına dayanan talep ve tazminat hakları bu davanın konusu -yapılmadığından, bu hususla ilgili bir inceleme yapmayı uygun görmediğimizi belirtmek isteriz.

Daha önce de belirtildiği gibi bir araziye yasaya istinaden girildiğinde bu müdahalenin trespass teşkil etmeyeceğini ifade etmiştik.
Bu esastan hareketle, ihti-laf konusu olan yol, Fasıl 96 Yollar ve Binalar Düzenleme Yasası 8 ve 9.maddelerine dayanılarak ısdar edilen ruhsatlarda belirtilen koşullara istinaden döküldüğünden, Davacılar bu inşaat ruhsatlarını temin ettiklerinden, gerek Davalı No.1 ve gerekse Ek Dav-alı No.1'in yola müdahalesi yasadan kaynaklandığından, Davalı No.1'in bu yolu inşa etmekle Davacıların arazisine gayriyasal olarak müdahale ettiği veya işgalde (trespassda) bulunduğu sonucuna varılamaz.

Bu durumda Davacıların arazisinde Davalı No.1'in Fa-sıl 96 Yollar ve Binalar Düzenleme Yasası'nın 2, 3, 9 ve 11. Maddele-rine binaen verilen ruhsata dayanılarak yapılan dava konusu yolun Davacıların arazisine işgalde bulunmadığı ve/veya trespass olmadığı sonucuna varılması gerekir.

Vardığım bu sonuç ışığı-nda, Alt Mahkemenin izin ilişkisi ile ilgili tespitlerinin incelenmesine gerek kalmamıştır.

Davacıların talepleri işgal ve/veya trespass ve buna bağlı zarar ziyan olmakla birlikte, keza, işgalin ve/veya tresspassın bulunmadığı sonucuna varmama rağmen Ek -Davalı No.1 Belediyenin Emare No 11, 12 ve 13 inşaat izinleri ve bu ruhsatlarda belirlediği koşulların yargısal denetimi idari dava konusu yapılabilecek bir konudur ve bu konuda halihazırda Davacıların Yüksek İdare Mahkemesinde dosyalamış olduğu bir dava -gündemdedir. Bu koşulların idari açıdan denetimi istinafa konu davanın konusu yapılmadığından, daha açık söylemek gerekirse, yapılamayacağından ve istinafa konu davanın konusu işgale (trespass) dayandığından Davalı No.1'in meselenin idari yargıya girdiğine- ilişkin önitirazında haklılık bulunmadığı ortaya çıkmaktadır.

Bu aşamaya kadar yapılan inceleme sonucunda Alt Mahkeme, Davalı No.1'in, Davacıların arazisinde yetkisizce yol inşa ederek tecavüzde bulunduğu hususundaki tespit kararına varmakla ve tecavüzd-e bulunulan yolu derhal kaldırarak boş olarak Davacılara teslim edilmesine emir vermekle hatalı davranmıştır. Yukarıda yapılan incelemenin sonucu olarak Davalı No.1'in inşa ettiği yolun tecavüz teşkil etmediği sonucuna vardığımdan, Davacılara ait taşınmazı-n cephesinde inşa edilen yolun derhal kaldırılarak boş olarak Davacılara teslim edilmesi zımnındaki emrin de iptal edilmesi gerekir.

Bu sonuçtan hareketle, Alt Mahkemenin Davalı No.1 aleyhine verilen, Davalı No.1'in Davacılara ait dava konusu taşınma-za 13223 ayak karelik alanda izinsiz ve yetkisizce yol inşa ederek tecavüzde bulunduğu ve tecavüzde bulunulan yolu derhal kaldırarak, boş olarak Davacılara teslim etmesi gerektiğine ilişkin hükmün iptal edilmesi gerekir.

Netice itibarıyla, Ek Davalı No.-1 istinafında başarılı olmuştur ve Alt Mahkemenin hükmünün Davalı No.1'in Davacılara ait taşınmaza tecavüzde bulunulduğuna dair a) paragrafının ve yolun derhal kaldırılarak boş olarak Davacılara teslim etmesi zımnındaki b) paragrafının ve bu sonuca bağlı o-larak c) paragrafının iptal edilmesi gerektiği sonucuna varırım.

Bu aşamada sırasıyla Davacıların istinaf sebeplerini inceleyeceğiz;

Muhterem Alt Mahkeme, Davalı No.1'in işgalci olduğuna bulgu yaptıktan sonra Davalı No.1'in Davacılara mesne profit -ve/veya kullanım kaybı ve/veya zarar ziyan ödemesine emir ve hüküm vermemekle hata etti.

Alt Mahkeme, Davalı No.1'in işgalci olduğuna emir ve hüküm vermekle hata ettiğinden, başka bir ifadeyle, Davalı No.1 istinafında başarılı olduğundan ve işgal veya t-ecavüzle ilgili hükmün iptal edilmesi gerektiğinden, Davacıların mesne profit talepleri ile ilgili dosyaladıkları istinafın incelenmesine gerek kalmamıştır.

Muhterem Alt Mahkeme Davacıların, Ek Davalı No.1'e 15.000 TL dava masrafı ödemelerine emir ve hü-küm vermekle hata etti.

Davacılar, kendilerinin Ek Davalı No.1 aleyhine dava dosyalamadıklarını, Davalı No.1'in Lefkoşa Türk Belediyesini Ek Davalı yapmak için Alt Mahkemeye müracaat ettiğini ve emir aldığını ileri sürerek kendilerinin dava etmediği ve/-veya dava sebebi veya talepte bulunmadığı bir tarafla ilgili başarılı olunamayan bir davada masraf ödemekle yükümlü tutulmalarının adil olmadığını, bu emrin hatalı olduğunu ileri sürdüler.

Bilindiği üzere, Mahkemelerin masrafları belirleme hususunda geni-ş takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu takdir yetkisi yargılama sürecinde tarafların yapmış oldukları yargısal işlemler dikkate alınarak takdir edilmeli ve bu takdir yetkisi adli kullanılmalıdır.

Bir Davacının davasında taraf yaptığı Davalılar aleyhinde başa-rılı olmasına karşın, davasında taraf yapmadığı, aleyhinde dava sebebi ileri sürmediği ve Davalının başvurusu ile Ek Davalı olarak eklenen bir taraf için aleyhindeki davanın ret ve iptal edilmesi gerekçesi ile masraf ödemesine emir verilmesi durumunda, Alt- Mahkemenin masraflarla ilgili takdir yetkisini adli kullandığından söz edilemez.

Bu nedenle, Davacılar aleyhine Ek Davalı No.1'e 15.000 TL masraf ödenmesine ilişkin verilen emir hatalıdır. Davacılar, Ek Davalı No.1 lehine verilen masraf emrinin iptalin-e ilişkin istinaflarında başarılı olurlar.

Peri Hakkı: Sayın Başkan Narin Ferdi Şefik ve Sayın Bertan Özerdağ'ın kararlarını önceden okudum. Sayın Yargıç Bertan Özerdağ'ın kararında belirttiği gerekçeler ve vardığı sonuca tamamen katılırım.

NETİCE

-Davalı No.1 ve Davacılar karşılıklı dosyaladıkları istinaflarda kısmen başarılı olmuştur.

Netice itibarıyla;
Alt Mahkemenin 18.5.2017 tarihli hükmünün iptal edilmesine,
Meselenin kendisine has olgularına binaen istinaf masrafları ile ilgili herhangi bi-r taraf lehine masraf emri verilmemesine.
KARAR VE EMİR verilir.


Narin F. Şefik Bertan Özerdağ Peri Hakkı
Başkan Yargıç Yargıç

15 Aralık, 2022








39






Full & Egal Universal Law Academy