Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 106-107/2009 Dava No 26/2012 Karar Tarihi 14.06.2012
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Hukuk Dairesi Numara 106-107/2009 Dava No 26/2012 Karar Tarihi 14.06.2012
Numara: 106-107/2009
Dava No: 26/2012
Taraflar: Kıbrıs Bilim Vakfı ve Lefke Avurpa Üniversitesi ile Sibel Kaymakamoğlu arasında
Konu: Hizmet sözleşmesinin ihlali - Sözleşmenin ihlalinden doğan tazminat talebi. Yetki - Yetki itirazı - Yüksek İdare Mahkemesinin mi yoksa Hukuk Mahkemesinin mi yetkili olduğu tartışması. Kamu hukuku, özel hukuk ayırımı - Sözleşmeden doğan ihtilafın kamu hukuku mu yoksa özel hukuk alanına mı girdiği tartışması.
Mahkeme: Yargıtay/hukuk
Karar Tarihi: 14.06.2012

-D.26/2012 Birleştirilmiş
Yargıtay/Hukuk 106/2009 ve 107/2009
(Lefkoşa Dava No 2782/2008)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.


Mahkeme Heyeti:Narin F. Şefik, Hüseyin Besimoğlu,Ahmet Kalkan.


Yargıtay/Hukuk No:106/2009
(Lefkoş-a Dava No: 2782/2008)


İstinaf eden: 1. Kıbrıs Bilim Vakfı, İş Bankası Karşısı,
Vakıflar Pasajı, Suriçi, Lefkoşa
2. Lefke Avrupa Üniversitesi Rektörlüğü, Lefke
(Davalılar)

ile

Aleyhine istinaf edilen: Sibel Ka-ymakamoğlu, Lefke.
(Davacı)


A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Tevfik Mut
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Ergin Ulunay


Yargıtay/Hukuk No:107/2009
(Lefkoşa Dava No: 2782/2008)


İstinaf eden-: Sibel Kaymakamoğlu, Lefke.
(Davacı)


ile


Aleyhine istinaf edilen: 1.Kıbrıs Bilim Vakfı, İş Bankası
Karşısı, Vakıflar Pasajı, Suriçi,
Lefkoşa
2.Lefke Avrupa Üniversitesi, Lef-koşa.
(Davalılar)


A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Ergin Ulunay
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Tevfik Mut.


Lefkoşa Kaza Mahkemesi Yargıcı Bertan Özerdağ'ın 2782/2008 sayılı davada 11.11.2009 tarihinde -verdiği karara karşı Davacı ve Davalılar tarafından yapılan istinaflardır.


-------------


H Ü K Ü M


Narin F.Şefik: İş bu istinafta, Mahkemenin hükmünü, Sayın Yargıç Hüseyin Besimoğlu okuyacaktır.

Hüseyin Besimoğlu: Her iki istinaf, L-efkoşa Kaza Mahkemesinin 2782/2008 sayılı davasında, 11.11.2009 tarihinde verilen karara karşı yapılmıştır.

20.5.2008 tarihinde ikame edilen, 2782/2008 sayılı davada, Davacı sair şeyler yanında ve özetle: 18.8.2006 tarihli hizmet sözleşmesi ile Davalı 1-'e ait, Davalı 2 Üniversitede, öğretim görevlisi olarak işe başladığını, 26.2.2008 tarihinde, Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikasına üye olduğunu, sendikanın üniversite yönetimi ile toplu iş görüşmeleri sürerken, Davalıların, Davacıya göndermiş ol-duğu 16.5.2008 tarihli 18573(90/B/9-1) 176597/Prsnl.Dept 08/6597 referanslı fesih yazısı ile 18.8.2006 tarihli hizmet akdini feshettiklerini, bu fesih işleminin yasal dayanağı olmadığını, fesih kararının geçersiz olduğunu ileri sürüp Davacı lehine ve Daval-ı aleyhine, 22/92 sayılı İş Yasası'nın 12(2)(c) maddesi gereğince, 2,748$ bildirim tazminatı; 13(3) maddesine göre, 9618$ tazminat; 12(2)(d) maddesine göre, 1374$ tazminat; 50. maddesine göre, 1833$ yıllık izin ücreti; iş arama izni verilmemesi gereğince 9-16$ tazminat; hizmet akdi gereğince, 5499$ zarar ziyan ile dava masrafları ve faiz talebinde bulunmuştur.

Davalılar müdafaa takririnde özetle: Davalı 2'nin dava edilebilme ehliyeti olmadığını, Davalı No. 1'in kararının icrai nitelikte bir karar olduğunu,- bu karara karşın Yüksek İdare Mahkemesinin yetkili olduğunu; Davalı 2 aleyhine dava sebebi olmadığını; Bu davanın Mütevelli Heyeti vasıtasıyla ikame edilebileceğini ön itiraz olarak ileri sürmüş ve müdafaasına devam ederek; Davalı ile hizmet akdi yapılma-dığını, Davacının, Davalı 1'e bağlı Lefke Avrupa Üniversitesi ile işçi statüsünde işe başladığını, Davacının, 26.2.2008 tarih itibarıyla 1.5 aylık süreçte, üst üste 4 gün işe mazaretsiz gelmediğini, Davacının işverene karşı haysiyet ve ahlak kurallarına uy-mayan davranışlarda bulunduğunu, sözleşmenin feshedilmesinin yasalara uygun olduğunu iddia ederek, Davacının davasının iptalini talep etmiştir.

Dava layihalarının teatisinin tamamlanması üzerine, müşterek müracaatla ve öncelikle müdafaa layihasında iler-i sürülen ön itirazlar konusunda duruşma yapılmıştır.

İlk Mahkeme tarafından dinlenen ön itirazlar kısaca şöyledir:

Davalı No.2'nin ayrı bir tüzel kişiliği yoktur. Davalı No.2, Davalı No. 1'in yürütme organı olması nedeniyle, dava edilebilme ehliyet-ine sahip değildir.

Davalı No.1, Vakıflar Örgütüne, Yasa'nın açıkça vermiş olduğu yetkiye dayanılarak kurulmuş bir kamu tüzel kişisidir. Bu kurumun en yüksek karar organı olan mütevelli heyetinin almış olduğu karar, icrai nitelikte bir karar olup, yürütse-l ve yönetsel yetkiler kullanmak suretiyle elde edilmiştir. Kararın alınması aşamasında kamu yararı saiki ile hareket edilmiştir. Bu nedenle, bu davada yetkili mahkeme, kaza mahkemesi değil Yüksek İdare Mahkemesi olmalıdır.

İlk Mahkeme, ön itirazlarl-a ilgili iddiaları reddettikten sonra yetki konusunu resen incelemiş ve yetkili mahkemenin, Lefke Mahkemesi olduğu bulgusunu yaparak, davanın ret ve iptal edilmesine karar vermiştir.

Bu karardan dolayı Davacı, 107/2009 sayılı istinafı, davalılar ise, 106-/2009 sayılı istinafı dosyalamışlardır.

İstinafın duruşmasında, 106/2009 ve 107/2009 sayılı istinaflar birleştirilmiş ve birlikte ele alınmıştır.

106//2009 sayılı istinafta, İstinaf Eden, 8 istinaf sebebi ileri sürmekle birlikte, istinaf sebeplerini 3 -başlık altında özetlemeyi uygun bulduk.

1. 2782/2008 sayılı davada, Lefke Avrupa Üniversitesi Rektörlüğü, davaya Davalı 2 olarak dahil edilmiştir. Lefke Avrupa Üniversitesi Rektörlüğü diye bir tüzel kişilik olmadığı için, dava bu şekli ile ileri gidemezdi-. İlk Mahkeme, davanın ileri götürülmesinde sakınca olmadığı konusunda bulgu yapıp, karar vermekle hatalı hareket etmiştir.

2. İlk Mahkeme, Lefke Avrupa Üniversitesinin idari niteliğe sahip bir kamu kurumu olduğu konusunda bulgu yaptıktan sonra, LAÜ'nün -özel bir üniversite gibi hareket etmekte olduğu konusunda bulgu yapması ve dava konusu ihtilafın kaza mahkemesinin yetkisinde olan özel hukuku ilgilendiren bir konu olduğuna karar vermekle, hatalı hareket etmiştir.

3. Masraflar konusunda karar vermemekle-, İlk Mahkeme hatalı davranmıştır.

106/2009 sayılı istinafta, Aleyhine İstinaf Edilen mukabil istinaf dosyalamıştır. Aleyhine İstinaf Edilenin mukabil istinaf sebepleri aynen şöyledir:

İlk Mahkeme, Kıbrıs Bilim Vakfının, Tüzel Kişiliği haiz bir vakıf old-uğu bulgusunu yapmakla hatalı hareket etti.

İlk Mahkeme, Lefke Avrupa Üniversitesinin ve Kıbrıs Bilim Vakfının kamu kurumları olduğu bulgularını yapmakla hatalı hareket etti.

107/2009 sayılı istinafta 6 istinaf sebebi ileri sürülmüş olmakla birlikt-e, istinaf sebeplerini 2 başlık altında özetlemeyi uygun bulduk.

İlk Mahkeme, Davalılar tarafından sunulan ön itirazları reddettikten sonra, davayı bölgesel yetki açısından resen incelemesi ve Davacının iş adresi olan Lefke Kaza Mahkemesinin yetkili olduğ-u sonucuna vararak, davayı yetkisizlikten ret ve iptal etmesi hatalıdır.

İlk Mahkeme, Davacının haksız fesihten dolayı açmış olduğu bu davada, Davacının Mahkemeler Yasası'nın 66. maddesinde hüküm altına alınmış olan davanın nakli ile ilgili kuralların uyg-ulanmasına herhangi bir fırsat vermemesi ve bu hakkı Davacının elinden alarak kullanılmaz hale getirmesi hatalıdır.

TARAFLARIN İDDİALARI:

106/2009 sayılı istinafta, İstinaf Edenin iddiaları:

İstinaf Eden Avukatı, özetle; Lefke Avrupa Üniversitesi Rekt-örlüğünün, Davalı No. 2 olarak davaya dahil edilmesinin hatalı olduğunu, üniversitenin doğrudan bir kamu hizmeti verdiğini, İlk Mahkemenin, bu hizmetin, "dolaylı kamu hizmeti olduğu" şeklindeki bulgusunun hatalı olduğunu, Kıbrıs Bilim Vakfı Mütevelli Heyet-inin bir karar aldığını, bu karar ışığında bir fesih ihbarı gönderildiğini, yapılan bu işlemin yürütsel ve yönetsel işlemler olduğunu, Kıbrıs Bilim Vakfının denetiminin, tamamen Vakıflar Örgütünde olduğunu, Vakıflar Örgütünün kamu kurumu olduğunu, Kıbrıs -Bilim Vakfının kamu yararı için çalışmakta olduğunu, Davacının hizmet sözleşmesinin feshedilmesi ile ilgili kararın idari nitelikte bir karar olduğunu, hizmet sözleşmesinin feshedilmesi ile ilgili kararın idari nitelikte bir karar olmadığı konusundaki İlk -Mahkemenin kararının hatalı olduğunu, İlk Mahkemenin bölgesel yetki konusunu resen inceleyebileceğini, İlk Mahkemenin bu konudaki bulgusunun hatalı olmadığını ileri sürüp, istinafın kabulünü talep etmiştir.

107/2009 sayılı istinafta, İstinaf Edenin iddia-ları:

İstinaf Eden Avukatı, özetle; Kıbrıs Bilim Vakfının özel bir mülhak vakfı olduğunu, mütevelli heyeti bulunduğunu, Lefke Avrupa Üniversitesinin özel tüzel kişiliği haiz bir kuruluş olduğunu, Kıbrıs Bilim Vakfının herhangi bir kamu tüzel kişiliği olm-adığını, Fasıl 337 altında kurulduğunu, 63/2005 sayılı Yasa'nın 23. maddesi altında Rektörlüğün, Üniversitenin yürütme organı olduğunu, bu nedenle davaya Davalı No. 2 olarak dahil edildiğini, Vakıflar Örgütü Dairesinin bir kamu tüzel kişisi olduğunu, Kıbrı-s Bilim Vakfının mülhak bir vakıf olduğu için herhangi bir tüzel kişiliği haiz olmadığını, kamu tüzel kişiliği bulunmadığını, İş Yasası altında çıkan ihtilaflarda yetkili mahkemenin, iş mahkemesi, iş mahkemesi olmayan durumlarda işin yapıldığı yerin mahkem-esinin yetkili kılındığını, İlk Mahkemenin bölgesel yetki konusunu inceleme yetkisi olmadığını ileri sürüp, istinafın kabulünü, 106/2009 sayılı istinafın ise reddini talep etmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ:

2782/2008 sayılı davadaki Davacı, Kı-brıs Bilim Vakfı ve Lefke Avrupa Üniversitesi ile imzaladığı 18.8.2006 tarihli Akademik Personel Sözleşmesi ile kıdemli öğretim görevlisi olarak LAÜ'de göreve başlamıştır.

Davalı No. 1, 15.5.2008 tarihli ve 327 referans numaralı kararı sonucu Davacıya g-önderdiği 16.5.2008 tarihli bir ihbarname ile Davacının 18.8.2006 tarihli hizmet akdini feshettiğini bildirmiştir.

Bu fesihten mağdur olduğunu iddia eden Davacı, 2782/2008 sayılı davayı ikame etmiş, hizmet akdinin feshedilmesinin haksız olduğunu ile-ri sürmüş ve Davalılardan tazminat talep etmiştir.

Davalılar, dosyalamış oldukları müdafaa layihalarında sair şeyler yanında beş iptidai itirazda bulunmuştur. Layiha teatisinin tamamlanmasından sonra, müşterek müracaat üzerine Davalının ileri sürdüğü ipt-idai itirazların öncelikle ikisinin dinlenmesine karar verilmiştir.

Yapılan duruşmada; iptidai itirazlar için tanık dinletilmemiş, dava ile ilgili emare ibraz edilmemiş, sadece hitap yapılmıştır.

İlk Mahkemenin kararından Davacı 107/2009 sayılı, Da-valı ise 106/2009 sayılı istinafları dosyalamıştır.

Birleştirilerek dinlenen bu istinaflardan, öncelikle 106/2009 sayılı istinafı incelemeyi uygun buluruz.


Birinci başlık altında istinaf sebebinin incelenmesi:

2782/2008 sayılı davada, Lefke Avrupa Üni-versitesi Rektörlüğü, davaya Davalı 2 olarak dahil edilmiştir. Lefke Avrupa Üniversitesi Rektörlüğü diye bir tüzel kişilik olmadığı için dava bu şekli ile ileri gidemezdi. İlk Mahkeme davanın ileri götürülmesinde sakınca olmadığı konusunda bulgu yapıp ka-rar vermekle hatalı hareket etmiştir.

Lefke Avrupa Üniversitesi Rektörlüğünün 2782/08 sayılı davada, Davalı 2 olarak gösterilmiş olduğu dava zabıtlarından görülmektedir.

İlk Mahkeme bu konuyu kararında aşağıdaki gibi ifade etmiştir:

"Kıbrıs Bi-lim Vakfı tüzel kişiliğe haiz Vakıflar İdaresine bağlı bir vakıftır. Lefke Avrupa Üniversitesi ise tüzükle kurulmuş bir üniversitedir ve tüzel kişiliğe haizdir. Üniversitelerin bağlı olduğu ve onları regüle eden 65/2005 sayılı Yüksek Öğretim Yasası uyarın-ca Üniversitenin yürütme organı rektörlüktür. Dava konusu kararı alan organ da rektörlüktür, dolayısıyla bu başlık altında açılan davanın ileri götürülmesinde herhangi bir engel yoktur. Davacı, Lefke Avrupa Üniversitesi veya LAÜ Rektörlüğü aleyhine dava aç-abilir ve bunun sonucunda Lefke Avrupa Üniversitesi Rektörlüğü aleyhine ikame ettiği dava başlığında usul kuralları açısından herhangi bir hata veya noksanlık bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu iptidai itirazın reddine karar veririm."

İlk Mahkeme, Lefke -Avrupa Üniversitesinin yürütme organının da, kararı alan organın da rektörlük olduğunu, davanın bu şekli ile ikame edilmesinde hukuken bir engel olmadığını ileri sürüp ön itirazın reddine karar vermiştir.

Dava zabıtlarına göre, Lefke Avrupa Üniversitesi,- Kıbrıs Bilim Vakfı tarafından kurulmuş bir vakıf üniversitesidir ve 65/2005 sayılı Yasa'nın 23.(2) maddesine göre üniversitelerin yürütme organı rektörlüklerdir.

Rektörlüğün, Üniversitenin yürütme organı olması nedeniyle, Davacı, Rektörlüğü, Üniversitey-i temsilen Davalı No: 2 olarak davaya dahil etmiştir. Davacının istihdam edildiği kurum, Lefke Avrupa Üniversitesidir. Lefke Avrupa Üniversitesi ise, Kıbrıs Bilim Vakfı tarafınından kurulmuştur. Davacının, LAÜ'yü, Rektörlük vasıtasıyla dava etmiş olduğu a-nlaşılmaktadır. 65/2005 sayılı Yasa'nın 23(2) maddesini dikkate aldığımızda, LAÜ'nin Rektörlük vasıtasıyla dava edilmesinde hukuken bir engel görülmemektedir.

Bu gerçekler ışığında; İlk Mahkemenin, Lefke Avrupa Üniversitesi Rektörlüğünün, istinaf konusu- davada, Davalı No. 2 olarak dahil edilmesinin sakıncalı olmadığı ile ilgili bulgusu hatalı değildir.

Bu sebeple İstinaf Edenin 1. istinaf sebebi reddedilir.

İkinci başlık altındaki istinaf sebebinin incelenmesi:

Davalı No.1, Vakıflar Örgütüne, Yasa'nı-n açıkça vermiş olduğu yetkiye dayanılarak kurulmuş bir kamu tüzel kişisidir. Bu kurumun en yüksek karar organı olan mütevelli heyetinin almış olduğu karar, icrai nitelikte bir karar olup, yürütsel ve yönetsel yetkiler kullanmak suretiyle elde edilmiştir. -Kararın alınması aşamasında kamu yararı saiki ile hareket edilmiştir. Bu nedenle, bu davada yetkili mahkeme kaza mahkemesi değil, Yüksek İdare Mahkemesi olmalıdır.

Kıbrıs Bilim Vakfı, Fasıl 337 altında kurulmuş Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi (-Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Yasası altında, Vakıflar İdaresinin denetim ve kontrolüne tabi mülhak bir vakıftır. Mülhak, vakıflar mütevellileri tarafından idare edilmektedir.

Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi 73/91 sayılı Yasa'nın 5(2) mad-desine göre, tüzel kişiliği haiz Anayasal bir kuruluş olarak ifade edilmiştir.

Vakfın ne olduğu, Fasıl 337'de tefsir kısmında aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir:

"vakıf" İslam dinine mensup bir kişinin, herhangi bir malı, kullanımının veya ondan elde edi-len gelirin herhangi bir hayır amacına hasredilmesi için daimi olarak vakfedilmesini (dedication) anlatır.

Vakfın amaçlarının ne olduğu ise, aynı Yasa'nın 6. maddesinde izah edilmiştir:

Vakfın Amaçları6.(1)(2). fıkra kurallarına bağlı kalınması koşulu-yla vakfetme amacının hayır işleri için olması gerekir.....................................
....................................

Vakıflar konusunda Sıddık Sami Onar İdare Hukukunun Umumi Esasları isimli eserin sayfa 670, 672 ve 675. sayfalarında, -Vakıflarla ilgili şu görüşlere yer verilmiştir:

"Bununla beraber hakikatte Vakıflar müstakil bir hukuki varlık teşkil etmekte yani hukuki bir şahsiyete haiz bulunmaktadır."
"Vakfın başlıca organı mütevellidir. Mütevelli vakıfnamede zikredilen vakfın şartl-arı mucibince vakıf işlerini idare eden kişidir." "Mülhak vakıflar kendi mütevellileri tarafından idare edilmektedir. Hükümet bunlara ancak nezaret ve murakabe suretiyle müdahale eder."

Görüleceği gibi, vakıflar, hayır amaçları için kurulan, mütevelliler -tarafından idare edilen, müstakil hukuki varlıklar olarak ifade edilmektedir.

Kıbrıs Bilim Vakfı, Fasıl 337 hükümleri altında kurulduğuna göre, Vakıflar İdaresinin denetim ve kontrolüne tabi, mütevelliler tarafından idare edilen, özel tüzel kişiliği haiz -bir kurum olarak ifade edilebilir.

Nitekim, İlk Mahkeme de bu yönde bir tespit yapmakla doğru bir yaklaşımda bulunmuştur.

Lefke Avrupa Üniversitesi, Kıbrıs Bilim Vakfı tarafından kurulmuş, özel bir vakıf üniversitesi olduğuna göre, Lefke Avrupa Üniv-ersitesinin hukuki durumunu inceleyelim.

Üniversitelerin tabii olduğu mevzuat 65/05 sayılı KKTC Yüksek Öğrenim Yasası'dır.

65/05 sayılı Yüksek Öğrenim Kurumu Yasası'nda üniversitenin tanımı ise şu şekilde ifade edilmiştir.

"Üniversite"; bilgiyi üretmek-, yaymak ve topluma hizmet etmek amacıyla, bilim ve teknoloji ile ilgili araştırmaların yapıldığı, bilimsel kuram ve yöntemlerin üretildiği, geliştirildiği, öğretildiği ve uygulandığı, ulusal kültürün, insanlığın evrensel değerleriyle bir arada geliştirili-p yayıldığı, özgür ve yaratıcı düşüncenin yeşerme ortamları sağlayan, akademik özgürlük ve kurumsal özerkliğe sahip kamu tüzel kişiliğini haiz yükseköğretim kurumunu anlatır.


Yukarıdaki tanıma göre; 65/05 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin tefsir kısmında Ü-niversite akademik özgürlük ve kurumsal özerkliğe sahip, kamu tüzel kişiliğini haiz, Yüksek Öğrenim Kurumu olarak ifade edilmiştir.

65/2005 sayılı Yasa'ya göre; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetin'deki yükseköğretimi, yasa ile kendisine verilen yetki ve görevl-er çerçevesinde planlayan, düzenleyen, uygulanmasını gözetleyen, denetleyen, yükseköğretim kurumlarının akreditasyon işlemlerini yürüten, faaliyetlerini yönlendiren ve yükseköğretim kurumları arasında koordinasyonu sağlayan kamu tüzel kişiliğine sahip Yüks-eköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kuruludur ve kısaca YÖDAK olarak isimlendirilmiştir.

65/2005 sayılı Yasa'ya göre; KKTC'de kurulan veya kurulacak olan özel veya kamu üniversiteleri, YÖDAK'ın iznine ve kontrol ve denetimine tabi-dir. Lefke Avrupa Üniversitesi, Kıbrıs Bilim Vakfı tarafından kurulan özel bir üniversite olmakla birlikte, faaliyetleri 65/2005 sayılı Yasa'ya ve YÖDAK'ın kontrol ve denetimine tabidir.

Buna göre; Lefke Avrupa Üniversitesi özel bir vakıf üniversitesi ol-makla birlikte, 65/2005 sayılı Yasa'ya göre, akademik özgürlük ve kurumsal özerkliğe sahip, kamu alanında faaliyet gösteren, özel-tüzel kişiliğini haiz Yüksek Öğrenim Kurumu olarak faaliyet göstermekte olduğunu kabul etmek gerekir.

Kıbrıs Bilim Vakfı -ve Lefke Avrupa Üniversitesi ile Aleyhine İstinaf Edilen Davacı arasındaki hukuki ilişki; 18.8.2006 tarihinde yapılan Akademik Personel Sözleşmesi ile kurulmuş ve Davacı, kıdemli öğretim görevlisi olarak Lefke Avrupa Üniversitesinde istihdam edilmiştir.

B-u Akademik Personel Sözleşmesi, Davalı No: 1 Kıbrıs Bilim Vakfı Mütevelli Heyetinin ve Davalı No.2 Üniversitenin 15.5.2008 tarihinde almış olduğu 327 no'lu kararı ve 18573(90B/9-1) /176597Prsnl.Dept.08/6597 referanslı fesih ihbarı ile 16.5.2008 tarihinden -itibaren feshedilmiş ve Davacının görevine son verilmiştir.

Lefke Avrupa Üniversitesi bir Vakıf Üniversitesi olarak kamu alanında faaliyet gösteren özel-tüzel kişiliğini haiz yüksek öğrenim kurumu olarak kabul edildiğine göre, Kıbrıs Bilim Vakfı Müte-velli Heyetinin ve üniversitenin yetkili kurullarının, Davacının işine son verme ile ilgili aldığı karar, idari nitelikte bir karar olarak kabul edilebilir mi?

Davacıya göre, Davacının hizmet akdinin feshi ile ilgili işlemler, özel hukuk sahasına gire-n işlemler olduğu için, yetkili mahkeme, kaza mahkemesidir.

Davalılara göre ise; hizmet akdinin feshi ile ilgili işlemler kamu hukukunu ilgilendiren idari nitelikte işlemlerdir. Bu nedenle Anayasanın 152. maddesi altında yetkili mahkeme, Yüksek İdare Mahk-emesidir.

İlk Mahkeme, bu konuda kararında, Mavi 46 ve 48'de şu görüşlere yer vermiştir:

"Bu hizmet akdi tarafların herhangi birinin iradesi ile son bulabilecek bir akit olup İş Yasası hükümlerine tabidir. Davalı No:1 ve No:2'nin tüzüğünde kamu hizmeti v-ermek üzere kurulmuş kurumlar olduğu belirtilmiş olmasına rağmen Davacı ile Davalı No:1 ve 2'nin arasındaki hukuki ilişki direkt olarak kamu hizmeti amacı gütmemekte ve Davacının Davalıların hizmet akdi ile ilgili olarak hak ve yükümlülüklerini düzenlemekt-edir. Bir başka ifade ile her ne kadar da Davalılar kamu hizmeti vermekle yükümlü kurumlar olmuş olsalar da karara konu akit ve keza karar kamu hizmetinin yerine getirilmesi amacıyla alınmış bir karar değildir. Keza alınan karar kamu yararı amacıyla alınmı-ş olmayıp Davalıların ve Davacının hizmet akdine konu haklarına bağlı olarak veya bunlara dayanılarak alınmış bir karardır. Dolayısıyla kamu hukuku kapsamında olmayıp ilgili kararla ilgili uyuşmazlık özel hukuk alanına girmektedir." -

"Alınan karar iş uyuşmazlığını içerdiği, Davacının özel hukuktaki haklarını düzenlediği cihetle de idari dava konusu olması mümkün değildir ve yetkili mahkeme kaza mahkemeleridir."


İlk Mahkeme, esaslı bir inceleme yaptıktan sonra, Davacı i-le Davalılar arasındaki ilişkinin bir hizmet sözleşmesinden kaynaklandığını, Davacı ile Davalılar arasındaki hizmet akdi ile ilgili hak ve yükümlülükleri incelediğini, alınan kararın kamu hukuku ile ilgili olmayıp özel hukuku ilgilendirdiği ve yetkili mahk-emenin kaza mahkemesi olduğu bulgusunu yapmıştır.

Özel hukuk tüzel kişileri, özel hukuk hükümlerine göre ve ilgililerin iradesiyle kurulurken, kamu hukuku tüzel kişileri, kamu hukuku kurallarına göre, yada idari işlemlerle kurulabilirler. Kamu t-üzel kişilerinin kuruluş amacı, kamu yararı; faaliyet konuları ise, kamu hizmetidir. Bu nedenle, kamu tüzel kişileri, özel hukuk tüzel kişilerine nazaran, kamu kudreti olarak adlandırılan, üstün ve ayrıcalıklı yetkilere sahiptir.

Bu gerçekler ışığın-da, taraflar arasındaki hukuki anlaşmazlığın hangi hukuk alanına girdiğini incelerken, bu konuda kesin bir saptama yapmanın kolay olmadığını birçok içtihadi kararda ifade edilmiş olduğunu görürüz. Örnek vermek gerekirse, YİM 34/2000 (D. 6/2006) sayılı dava-da;

"idari kararı alan makam, işlemi yaparken kamu hizmeti görüyorsa, şüphesiz işlemi veya kararı kamu hukuku sahasındadır."
İdari kararı alan makam bazen kamu hizmetinin görülmesini veya yürütülmesini, özel hukuk sahasında yer alan bir akitle sağlama yö-nüne gidebilir. Böyle bir halde idare alelâde bir âkit taraf gibidir. Mukavelenin ifasına veya icrasına ilişkin olarak, âkit taraflar arasında çıkan ihtilâflar haliyle özel hukuk sahasında olacaktır. Ancak idare, kamu kudretini kullanarak tek taraflı karar- alıp bunu uygulama yönüne gidiyorsa, ortada bir sözleşme olmasına rağmen, artık konu özel hukuk sahasında değil kamu hukuku sahasındadır."
olarak ifade edilmiştir.

Aynı konu, Yönetsel Yargı Prof. Şeref Gözübüyük Sayfa 65 'te aşağıdaki şekilde ifa-de edilmiştir:

"Yönetsel yargı ile adli yargının görev alanlarının belirlenmesi her zaman kolay olmamaktadır. Yasalarda yer alan kuralların bu açıdan kimi kez yetersiz olduğu görülmektedir. Yasalarda açık bir kural bulunmayan durumlarda, bir konunun yön-etsel yargının görevi içine girip girmediğini saptamak için çeşitli ölçütler kullanılmış ve kullanılmaktadır."

Yine aynı eserin sayfa 69-108'de, bu konu aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir:

"Yönetsel yargı ile adli yargı arasındaki görev ayırımını sağla-mak için kullanılan ölçütlerin çok oluşu, belirsiz kavramların ölçüt olarak kullanılması, yönetsel yargı ile adli yargının görev alanlarının belirtilmesini güçleştirmektedir. Hemen belirtelim ki, kullanılan ölçütlerin hiç birisi tek başına görev ayrımını s-ağlayacak nitelikte görünmemektedir. Uyuşmazlık Mahkemesi de bu durumu görerek, birkaç ölçütü bir arada kullanma yoluna gitmektedir."


YİM 117/99 (D.8/2001) sayılı davada ise, mahkemenin şu görüşlere yer vermiş olduğunu görürüz:

"Buna göre devlet organ-ı kendisini özel bir kişi statüsüne koyarak işlem yapmışsa alınan karar özel hukuk alanına girer. Buna karşılık kamu hizmeti görevini yerine getirmeye çalışan veya devletin egemenlik erkini kullanan bir devlet organının aldığı karar yönetim hukuku altındad-ır."


Y/H 38-39/2000(D.2/2002)sayılı kararda ise Yargıtay,

"Bir kararın özel hukuka mı yoksa yönetim hukukuna mı girdiğini bulmamıza yardımcı olacak ölçülerden biri o kararın egemenlik erkine dayanarak verilip verilmediğidir. Kararı veren devlet organ-ı karşısındaki kişi ile eşit değilse ve özel kişilerde bulunmayan egemenlik erkini kullanarak hareket etmişse yapılan işin yönetim hukuku alanına girdiğini kabul etmek gerekir.''
olarak ifade etmiştir.

Y/H 94/2003 (D.8/2004 ) sayılı davada ise konuyu d-etaylı olarak inceleyen Yargıtayın görüşleri aşağıda olduğu gibidir:

"Devlet ile özel bir kişi veya şirket arasında yapılan bir mukaveleden doğan ihtilâfın Kamu Hukuku alanına mı yoksa Özel Hukuk alanına mı girdiğini tespit etmek her zaman kolay değildi-r. Bunu yapmak için bu meselede Kaza Mahkemesinin yaptığı gibi birçok hususları gözönünde bulundurması gerekir; meselâ sözleşmenin gayesinin ne olduğu gibi. Bu kriter birçok yerli içtihatlarda da daha önce tezekkür edilmişti ............................-.........................
Buna.................... Alt Mahkemeye sunulan emareler arasında emare 1 olarak bulunan tarafların akdettikleri sözleşme incelendiğinde görülmektdir ki, emare 1'in 22. maddesi mucibince taraflar, aralarında mukaveleden kaynaklana-n bir ihtilâfı kendi aralarında çözememeleri ve konunun Mahkemelik olması halinde yetkili Mahkeme KKTC Mahkemeleridir ve yine aynı taraflar arasında akdedilen emare 1'e göre taraflar aralarında doğması muhtemel ihtilâfın (mukavelenin 20(E) maddesinden alın-an kelimelerle) "taraflar sözleşmenin Özel Hukuk hükümlerine tabi olduğunu kabul ve teyit ederler" diye bir madde içermektedir. Bu gerçekler muvacehesinde Alt Mahkemenin taraflar arasında akdedilen emarelerin ihtiva ettiği bilhassa bu hükümleri ve keza y-ukarıda iktibas edilen yasal prensipleri gözardı ederek konunun Özel Hukuk alanına girmeyip Kaza Mahkemesinin yetkisi dahilinde olmadığı, Kamu Hukuk alanına girdiği ve Yüksek İdare Mahkemesinin yetkisinde olduğu doğrultusundaki kararı hatalıdır. Bu nedenl-e istinaf kabul edilir. Alt Mahkeme kararı değiştirilerek, taraflar arasındaki mukaveleden kaynaklanan dava konusu ihtilâfın Özel Hukuk alanına girdiği ve Kaza Mahkemesinin yetkisinde olduğuna karar verilir ve dosya bırakıldığı yerden duruşmaya devam edil-mek üzere, Lefkoşa Kaza Mahkemesine iade edilir."


İstinaf konusu dava zabıtlarına göre; Davacı ile Davalılar arasındaki hukuki ilişki 18.08.2006 tarihli Akademik Personel Sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bu Sözleşmesinin
5. maddesi görev ve soruml-ulukları; 6. madde ise sözleşme yükümlülüğünü düzenlemektedir.

Buna göre; mazaret gösterilmeden göreve gelmeyen akademik personelin iş sözleşmesi feshedilebilecektir.

Davalılara göre, Davacı, 4 gün mazaretsiz olarak işe gelmemiştir. Davacı 4 gün mazare-tsiz olarak işe gelmediği için, Davacıya, sırası ile 7.3.2008 tarihinde ve 21.3.2008 tarihinde ihbar gönderilmiştir.

Davalılara göre, Davacı, bu ihbarlara rağmen işe gelmemeye devam ettiği için hizmet sözleşmesi 16.5.2008 tarihinden itibaren feshedilmişt-ir.

Yüksek İdare Mahkemesinin yargı yetkisini düzenleyen KKTC Anayasası'nın 152. maddesine göre; bir uyuşmazlıkta Yüksek İdare Mahkemesinin yetkili olabilmesi için yürütsel ve yönetsel bir yetki kullanan herhangi bir organ, makam veya kişinin bir ka-rarının, işleminin veya ihmalinin olması gerekir.

Davacı ile Davalılar arasında yapılan hizmet sözleşmesi, özel tüzel kişiliği haiz Kıbrıs Bilim Vakfı Mütevelli Heyeti ve kamu alanında faaliyet gösteren özel-tüzel kişiliğini haiz yüksek öğrenim kurum-u olan Lefke Avrupa Ünversitesi adına, üniversite rektörü Prof.Dr. Ali Riza Büyük Uslu tarafından imzalanmıştır. Sözleşme 15.08.2006 tarihi ile 15.08.2007 tarihleri arasındaki dönem için yapıldığı ihtilafsızdır.

Burada üzerinde durulması gereken kon-u, İstinaf Eden Davalılar tarafından alınan kararın idari nitelikli bir karar olup olmadığı ve Davacı ile Davalılar arasındaki uyuşmazlıkta yetkili mahkemenin, İdare Mahkemesi mi yoksa kaza mahkemesi mi olduğudur?

Mukavelenin ifasına veya icrasına il-işkin taraflar arasında çıkan ihtilâfların özel hukuk sahasında olduğu, ancak idarenin, kamu kudretini kullanarak tek taraflı karar alıp bunu uygulama yönüne gittiğinde, ortada bir sözleşme olmasına rağmen artık konunun özel hukuk sahasında değil, kamu hu-kuku sahasında olduğu birçok içtihadi kararda ifade edilmektedir. YİM İstinaf 1/2009 (D:4/2010)

Bu konu ile ilgili YİM 108/2009 (D.6/2012) sayılı davada ise, şu görüşlere yer verilmiştir:

"Sözleşmede kural olup olmadığına bakılmaksızın,
idare, karar vey-a işlemini kamu gücüne dayanarak gerçekleştiriyorsa, örneğin; idarenin kamu gücünü kullanarak, idari sözleşmede yer alan hükümlere
aykırı bir şekilde sözleşmeyi sonlandırması. Bu
konudaki ihtilâfın çözüm yeri, idari yargıdır. Eğer
idari karar veya -işlemi gerçekleştirirken akit taraf
olarak hareket ediyorsa, o zaman ihtilâfın çözüm yeri
Hukuk Mahkemeleridir."

İlgili içtihadi kararlar ışığında, İstinaf Eden Davalıların, Aleyhine İstinaf Edilen Davacının görevine son veren kararın -idari nitelikte bir karar olup olmadığı incelenirken, öncelikle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin ne tür bir hukuki ilişki olduğunun tespiti, konunun çözümü açısından gerekli olduğundan, bu konuya kısaca değinmeyi uygun bulduk.

Genellikle idarenin tasa-rrufları tek yanlı olmakla birlikte, idare gerçek veya tüzel kişilerle karşılıklı irade beyanına dayanan değişik nitelikte farklı sözleşmeler de yapmaktadır. Bu sözleşmelerin "idarenin sözleşmeleri" olarak ifade edildiğini görürüz.

Sözleşme; belirli bir h-ukuki sonucu doğurmak amacıyla idare ile ilgili özel kişinin karşılıklı ve birbirine uygun olarak yaptıkları irade açıklamaları olarak ifade edilmekte olup (Kemal Gözler İdare hukuku C.II) idarenin sözleşmelerinin özel hukuk sözleşmeleri ve idari sözleşmel-er olarak ikiye ayrılmış olduğunu uygulamadan görmekteyiz.

İçtihadi kararlarda ve uygulamada, idari sözleşmeler için şu üç öğenin varlığının söz konusu olduğu görülür:

1. Sözleşmenin taraflarından birisi idaredir.
2. Sözleşmenin konusu kamu hizmetin-in görülmesine
ilişkindir ve kamu yararı içermektedir.
3. Sözleşme ile idareye üstün veya ayrıcalıklı yetkiler
tanınmıştır, yahut sözleşme özel hukuku aşan yetkiler
veren hükümler içermektedir.(gör:TC Anayasa
Mahkemesinin 28.6.1995 tarih v-e E 1994/71. K 1995/23
sayılı kararı ile 22.12.1988 tarih ve E. 1988/5
K.1988/55 sayılı kararı ; YİM İst. 1/2009 ( D.4/2010)

Özel hukuk sözleşmeleri ise, idarenin özel hukuk kurallarına göre yaptığı sözleşmeler olarak ifade edilmektedir.
-
Özel hukuk sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğacak davaların, adli yargıda kaza mahkemeleri tarafından görülmekte olduğu birçok içtihadi kararda ifade edilmektedir.
(Y/H 38-39/2000 D.2/2002)(YİM 189/1990 D.39/92)

Buna rağmen, idaren-in yaptığı özel hukuk sözleşmelerine ilişkin bütün uyuşmazlıkların adli yargıya tabi olduğu söylenemez.

İçtihadi kararlar dikkate alındığında; özel hukuk sözleşmelerinin hazırlanması aşamasında hemen hemen bütün uyuşmazlıklardan doğan davaların çözüm yer-i idari yargıya, ancak sözleşme yapıldıktan sonra uygulamalara ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davaların ise adli yargıya tabi olduğu görülmektedir.

Yukarda izah edildiği gibi, idari sözleşmeler, idarenin idare hukuku kurallarına göre yapmış olduğu sö-zleşmelerdir.

İdari sözleşmelerin ölçütleri dikkate alındığında, sözleşmenin taraflarından biri kamu kurum veya kuruluşu, yani idare olmalıdır. Sözleşmenin konusu bir kamu hizmetinin yürütülmesi ve sözleşmenin amacı ise kamu yararı olmalıdır. Ancak sözle-şme idareye, diğer akide tanımadığı ayrıcalıklar ve üstün yetkiler tanımış olmalıdır.

İdare ile gerçek kişiler veya tüzel kişiler arasında yapılan sözleşmelerden dolayı çıkan uyuşmazlıklar, genel hizmetler deyimi ile belirtilen hizmet ve faaliyetlerin yür-ütülmesi nedeniyle çıkmışsa, bu uyuşmazlıklardan doğan davalar, idari bir dava olduğu için idari yargıya tabi olur.

Meselemize ışık tutması açısından, sözleşmeler konusundaki içtihadi kararlarda ifade edilenleri kararımıza aktarmayı uygun buluruz.

Bi-r sözleşmenin feshi ile ilgili Yüksek İdare Mahkemesi YİM 353/2004 D. 4/2007 sayılı davada, şu görüşe yer vermiştir:

"Sözleşmedeki hükümlere uygun olarak yapılan bir fesih ile ilgili karar idari nitelikte olmayıp bu konudaki yetkili Mahkeme Kaza Mahkemes-idir."


Bir işlemin kamu hukuku sahasında olup olmadığı ise,
YİM 34/2000 (D. 6/2006) sayılı davada şu şekilde ifade edilmiştir:

"İdari kararı alan makam, işlemi yaparken kamu hizmeti görüyorsa, şüphesiz işlemi veya kararı kamu hukuku sahasındadır.''
-
Başka bir davada ise, kamu hizmetinin görülmesi için yapılmış sözleşmenin feshedilmesinde YİM 353/2004
(D. 4/2007) sayılı davada, Mahkeme şu görüşe yer vermiştir:

"Davalı kamu hizmeti görmektedir. Davacı ile kamu hizmetinin görülmesi amacıyla bir söz-leşme yapmıştır ve amme kudretine dayanarak dava konusu kararı almıştır...........Dolayısıyla konu kamu hukuku sahasındadır."

Örnek vermeye devam edecek olursak; YİM 353/2004( D.4/07)
sayılı davada, Yüksek İdare Mahkemesi, DAÜ'de sözleşmeli personel ola-rak istihdam edilen Davacının görevine son verilmesi ile ilgili kararın, kamu gücü kullanmak suretiyle sonlandırıldığı sonucuna vardığından, konunun kamu hukuk sahasında olduğu sonucuna varmıştır.

YİM 34/00 (D.6/2006) sayılı davada ise, İdarenin özel huk-uk hükümleri uyarınca yaptığı sözleşmeden doğan ihtilafların, özel hukuk sahasında olduğu vurgulanmıştır.

Yim 79/2004 (D. 1/2006) sayılı davada ise Yüksek İdare Mahkemesi: "Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığında daimi işçi statüsünde çalışan davacının iş-ine son verme ile ilgili kararın özellikle iş ve işçi uyuşmazlıkları ile ilgili kararların yönetsel yargının görevi dışında ve ihtilafın çözüm yerinin Kaza Mahkemesinde olduğundan başvuru bu nedenle reddedilmiştir." görüşüne yer vermiştir.

Örneklerimizi -çoğaltarak devam edecek olursak;

Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı ile yaptığı sözleşme ile Tiyatro Eğitmeni olarak göreve başlayan Davacı Turizm Tanıtma bütçesinden ödenmek üzere istihdam edildiğinden sözleşmesi feshedilmiş ve bunun üzerine kon-uyu inceleyen Yargıtay Y/H 38-39/2000 (D/2/2002) sayılı kararında, şu görüşlere yer vermiştir:

"Bir kararın özel hukuka mı yoksa yönetim hukukuna mı girdiğini bulmamıza yardımcı olacak ölçütlerden biri o kararın egemenlik erkine dayanarak verilip verilmed-iğidir. Kararı veren devlet organı karşısındaki kişi ile eşit değilse ve özel kişilerde bulunmayan egemenlik erkini kullanarak hareket etmişse yapılan işin yönetim hukuku alanına girdiğini kabul etmek gerkir."

İdarenin yaptığı sözleşmelerin konu edildiği- 1/2009 (D.4/2010) sayılı davada ise, Yüksek İdare Mahkemesinin görüşleri aşağıdaki gibi ifade edilmiştir:

"İdare, yapmakla yükümlü olduğu bazı faaliyetleri, kendileri ile hizmet sözleşmesi yapan kişilere yaptırabilir. İdare ile bu kişiler arasında akted-ilen hizmet sözleşmesinin bazıları idare hukuku, bazıları ise özel hukuk hükümlerine tabidir. İdare hukukuna tabi olanlar "idari hizmet sözleşmesi"dir. Özel hukuka tabi olanlar ise "hizmet sözleşmeleri" dir."


Bu konuda en son önemli kararlardan birisi -ise, YİM 108/2009 (D.6/2012) sayılı davadır. Sağlık Bakanlığında sözleşmeli olarak görev yapan davacının görevine son verilmesi ile ilgili konuyu değerlendiren Mahkeme, idari sözleşmelerin uygulanmasından veya feshinden kaynaklanan ihtilafları ile zarar -ziyan ve tazminat taleplerinin özel hukuk kapsamında olduğunu belirterek; "Sözleşmede kural olup olmadığına bakılmaksızın, idare, karar veya işlemini kamu gücüne dayanarak gerçekleştiriyorsa, örneğin; idarenin kamu gücünü kullanarak, idari sözleşmede yer a-lan hükümlere aykırı bir şekilde sözleşmeyi sonlandırması. Bu konudaki ihtilâfın çözüm yeri, idari yargıdır. Eğer idari karar veya işlemi gerçekleştirirken akit taraf olarak hareket ediyorsa, o zaman ihtilâfın çözüm yeri Hukuk Mahkemeleridir" şeklinde ifad-e etmiş ve devamla;

"Huzurumuzdaki davada, davaya konu olan sözleşme, sözleşmedeki bir maddeye dayanarak idare tarafından feshedilmiştir. İdare, sözleşmenin kendisine verdiği bir hakkı kullanarak, sözleşmeyi feshetmiştir. Burda, idarenin akit taraf olara-k hareket ettiği açık bir şekilde görülmektedir. Bu durumda bu konudaki ihtilâfın Hukuk Mahkemesinde çözülmesi gerekir görüşündeyim."


sonucuna varmıştır. Yüksek İdare Mahkemesi ihtilafın hukuk mahkemesinde çözülmesi gerektiğini vurgulamış ve değişik ger-ekçelerle ve oy çokluğu ile başvuruyu reddetmiştir.

Tüm örnek vermiş olduğumuz kararlardan çıkan sonucu, şu şekilde özetleyebiliriz:

a) Sözleşmeler, idari sözleşmeler ve özel hukuk
sözleşmeleri olarak sınıflandırılabilir.
b) İdarenin sözleşmeleri i-se, idari sözleşme ve idari hizmet
sözleşmesi olarak adlandırılabilir.
c) Özel hukuk sözleşmelerinden doğan ihtilafların çözüm yeri
hukuk mahkemeleridir.
d) İdare, karar veya işlemi gerçekleştirirken akit taraf
olarak haraket ederse, ihtilafı-n çözüm yeri hukuk
mahkemeleridir.
e) İdare, karar veya işlemini kamu gücüne dayanarak
gerçekleştiriyorsa ihtilafın çözüm yeri idari yargıdır.
f) Devlet organı kendisini özel bir kişi statüsüne koyarak
işlem yapmışsa, alınan karar özel hukuk sa-hasındadır.
g) Mukavalenin ifasına ve icrasına ilişkin akit taraflar
arasında çıkan ihtlaflar özel hukuk sahasındadır.
h) İdari karar alan makam, işlemi, faaliyeti gereği yaparken
kamu hizmeti görüyorsa, kararı kamu hukuku sahasındadır.
ı) İş ve i-şçi uyuşmazlıklarında görevli mahkeme kaza
mahkemeleridir.

Tüm yukarıdakileri dikkate aldığımızda, kamu alanında faaliyet gösteren ve özel - tüzel kişiliğine sahip İstinaf Eden Davalılar ile Aleyhine İstinaf Edilen Davacı arasında yapılan sözleşm-e kamu hizmeti görmek amacıyle yapılmış bir hizmet sözleşmesidir.

Hizmet sözleşmesi gereğince, İstinaf Eden Davacının haklarını düzeleyen mevzuat ise 22/92 sayılı iş Yasası'dır.

İstinafa konu dava ile ilgili dava zabıtlarına göre, Davacının talep-leri 22/92 sayılı İş Yasası'na dayanmaktadır. Buna göre Davacı, hizmet sözleşmenin haksız olarak feshedilmesinden dolayı İş Yasası'ndan doğan haklarının tazminini talep etmektedir. Davacı davasında kararın geçersizliğini veya hatalı olduğunu ileri sürmemiş-tir.

Hizmet sözleşmesi, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin 6(1) maddesinde gösterilen sebeplerden ötürü sonlandırmış olduğu, dosyadaki evraklar ve dava zabıtlarından anlaşılmaktadır. İstinaf Eden Davalıların, Aleyhine istinaf Edilen Davacının g-örevine son verme ile ilgili kararı, kamu gücünü kullanarak alınan bir karar olduğu söylenemez. İdarenin kararı, hizmet sözleşmesinin 6(1) maddesindeki hükümleri gereği alınan bir karardır. Aleyhine İstinaf Edilen Davacının hizmet sözleşmesi, bu sözleşmed-eki bir hükümden dolayı feshedildiğine göre, bu konudaki karar idari nitelikte bir karar olarak kabul edilemez. YİM 353/2004 D.4/2007).

Buna göre, Davacının işine son verme ile ilgili karar, kamu gücü kullanılmak suretiyle değil de, mukaveledeki hükümler-e binaen feshedildiğine göre, bu konudaki hukuki ihtilaf İş Yasası hükümleri gereğince çözümlenmelidir. İş Yasası'ndan doğan ihtilafların çözüm yeri ise kaza mahkemeleridir.
Hizmet sözleşmesinin feshedilmesi ile ilgili karar içtihadi kararlar ışığında idar-i nitelikte bir karar olmadığına göre, Davacının hizmet sözleşmesinin feshedilmesi ile ilgili alınan kararlar ve yapılan işlemlerde yetkili mahkemenin idare mahkemesi değil de, kaza mahkemesi olduğu ile ilgili İlk Mahkemenin kararı hatalı değildir.

Yukard-akiler ışığında 2. istinaf sebebi iptal edilir.

Başlık altındaki istinaf sebebinin incelenmesi:

Masraflar konusunda karar vermemekle İlk Mahkeme hatalı davranmıştır.

Masraf verip vermeme ilk mahkemelerin takdirinde olan bir husustur. İlk Mahke-me takdirini masraf vermemekten yana kullanmıştır. İlk Mahkemenin bu yöndeki kararının hatalı olduğu konusunda Mahkemeyi ikna yükümlülüğü İstinaf Eden'e aittir. Masraf konusunda İlk Mahkemenin hatalı olduğu konusunda İstinaf Eden tarafından ikna edilmiş de-ğiliz.

Bu nedenle, İstinaf Eden, bu istinaf sebebinde başarılı olmadığı için, istinaf sebebi iptal edilir.

106/2009 sayılı istinaftaki mukabil istinaf sebeplerinin incelenmesi:

"İlk Mahkeme, Kıbrıs Bilim Vakfının Tüzel Kişiliği haiz bir vakıf oldu-ğu bulgusunu yapmakla hatalı hareket etti."

"İlk Mahkeme, Lefke Avrupa Üniversitesi'nin ve Kıbrıs
Bilim Vakfının Kamu kurumları olduğu bulgularını yapmakla hatalar işledi."


Esas istinaf incelenirken, Kıbrıs Bilim Vakfının tüzel kişiliği haiz bir vakıf -olduğu, Lefke Avrupa Üniversitesinin ise kamu alanında faaliyet gösteren özel-tüzel kişiliğini
haiz yüksek öğrenim kurumu olduğu ifade edilmiş ve karara bağlanmıştır.

Bu hususlar kararımız içinde incelenip sonuçlandırıldığından tekrardan incelenme gereği -
kalmamıştır. Bu nedenle her iki mukabil istinafı iptal
ederiz.

107/2009 sayılı istinaftaki istinaf sebeplerinin incelenmesi,

başlık altındaki istinaf sebebinin incelenmesi:

"İlk Mahkeme, Davalılar tarafından sunulan ön itirazları reddettikten sonra, da-vayı bölgesel yetki açısından
re'sen incelemesi ve Davacının iş adresi olan Lefke
Kaza Mahkemesi'nin yetkili olduğu sonucuna vararak,
davayı yetkisizlikten ret ve iptal etmesi hatalıdır."

İlk Mahkeme, istinafa konu davadaki hukuki ihtilafın özel huku-ku ilgilendirdiğini ve yetkili mahkemenin kaza mahkemesi olduğu sonucuna vardıktan sonra, bölgesel yetki konusunda itiraz olmamasına karşın, bölgesel yetki konusunu resen incelemeyi uygun bulmuştur.

İlk Mahkeme, yetki konusunu resen inceledikten sonra, L-efkoşa Kaza Mahkemesinin yetkili olmadığı sonucuna varmış
ve Davacının davasını iptal etmiştir.

İstinaf konusu dava layihalarında, bölgesel yetki konusunda herhangi bir iddia yapılmadığını görürüz. Ön itirazların duruşması sırasında da herhangi bir itir-az yapılmamıştır.

İlk Mahkeme huzurunda, bölgesel yetki bakımından olgusal bir iddia olmadığına göre, İlk Mahkeme bu hususu resen dikkate alabilir mi?

Hukuk meselelerinde, kaza mahkemelerinin bölgesel
yetkisi 9/76 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 24. madd-esinde düzenlenmiştir.

Bölgesel yetki ile görev yetkisizliğinin farklı olduğu
bir çok içtihadi kararda incelenmiş, bölgesel yetki itirazı davadaki taraflarca ileri sürülmedikçe, mahkemeler tarafından resen dikkate alınamayacağı, görev yetkisizliğinin is-e davanın her aşamasında ileri sürülebileceği ve mahkemeler tarafından resen dikkate alınabileceği ifade edilmiştir.

Bu husus Y/H 28/2011 (D.25/2011) sayılı davada incelenmiş ve kararda aşağıdaki görüşlere yer verilmiştir:

"Tüm yukarıdakiler ışığında- kafalarda karışıklık kalmaması için yetkisizlik itirazının ne zaman yapılacağına ilişkin ulaştığımız sonucu şu şekilde ifade edebiliriz.

Bir Mahkemenin görev yetkisizliği davanın her aşamasında ileri sürülebilir, Mahkeme tarafından resen dikkate alınabil-ir, tarafların uzlaşması veya sûkut kalmalarının hiçbir önemi yoktur.

Bir Mahkemenin bölgesel yetkisine itiraz, davanın her aşamasında ileri sürülebilir; ancak ileri sürüldüğünde itirazı karara bağlamak için gerekli tüm olguların Mahkeme huzurunda bulunm-ası gerekmektedir.
Davalının bölgesel yetki itirazında bulunduğu safhadan önceki tutum ve davranışları Mahkemenin bölgesel yetkisine itiraz etmekten vazgeçtiğini göstermemelidir."


İlgili içtihadi karardaki prensipler ışığında, İlk Mahkemenin, bölgesel -yetki konusunu resen dikkate alıp incelemesi ve bunun sonucunda davayı iptal etmesi hatalı olmuştur.

Bu gerçekler ışığında I. istinaf sebebi kabul edilir.
Birinci istinaf sebebi kabul edildiği için, 2. istinaf sebebinin incelenmesine gerek kalmadığından i-ncelemeyi uygun bulmayız.

Yukardaki gerçekler ışığında 106/2009 sayılı istinafta İstinaf Eden istinafında başarılı olmadığı için istinafı iptal edilir. 107/2009 sayılı istinaftaki I. istinaf sebebi kabul edildiğinden, 2782/2008 sayılı davayı reddeden İlk -Mahkemenin 11.11.2009 tarihli kararı iptal edilir.

106/2009 sayılı istinaftaki istinaf masrafları İstinaf Eden tarafından Aleyhine İstinaf Edilene; 107/2009 sayılı istinafta, istinaf masrafları Aleyhine İstinaf Edilen tarafından İstinaf Edene ödenmesine -emir verilir. 106/2009 sayılı istinafta, mukabil istinaflar için masraf emri verilmez.

Masraflar Mukayyitlik tarafından takdir edilecektir.




Narin F. Şefik Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç - Yargıç



14 Haziran, 2012











7






Full & Egal Universal Law Academy