Yargıtay Genel İstida Numara 1/2010 Dava No 1/2012 Karar Tarihi 08.06.2012
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Genel İstida Numara 1/2010 Dava No 1/2012 Karar Tarihi 08.06.2012
Numara: 1/2010
Dava No: 1/2012
Taraflar: Vakıflar Örgütü ve Din İşleri DairesiHavva Hanım Hacı Ali Efendi Vakfının emaneten idarecisi ve temsilcisi ile Ahmet Kayım ve diğerleri arasında
Konu: Ek Yemin Varakası düzenlenmesi istemi - Tadilat istidası - İstidanın reddi
Mahkeme: Yargıtay/Genelistida
Karar Tarihi: 08.06.2012

-D. 1/2012 Yargıtay/Genel İstida No: 1/2010

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Yargıç Narin Ferdi Şefik Huzurunda.
Müstedi: Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi, Havva Hanım
Hacı Ali Efendi Vakfının emaneten idarecisi ve
tems-ilcisi, Lefkoşa
ile -
Müstedaaleyh: 1. Ahmet Kayım, Ozanköy
2. Mustafa Kayım, Ozanköy
3. Ali Kayım, Ozanköy
4. Kaza Tapu Amirliği, Girne


A r a s ı n d a.


Müstedi/Esas istidada Müstedaaleyh 1 namına: Avukat Serh-an Çınar.
Müstedaaleyh/Esas istidada Müstedi namına: Avukat Ergin Ulunay.
Müstedaaleyh/Esas istidada Müstedaaleyh 4 namına: Kıdemli Savcı Gülser Akanyeti.


--------------


K A R A R


Narin F. Şefik: Esas istidada Müstedaaleyh 1 tarafından 25.11.2011 ta-rihinde dosyalanan tek taraflı bir istida ile Müstedi, esas istidada dosyalamış olduğu itiraz ihbarnamesine ekli yemin varakasına ilaveten, bir ek yemin varakası dosyalamasına izin verilmesini talep etmektedir.

Ek yemin varakasına, istidanın A paragrafın-da yer verilmiştir. Aynen şöyledir:



"EK YEMİN VARAKASI

Yukarıda sayı ve unvanı verilen istidada Müstedialeyh
no 1'im. Bu istidaya daha önce imzalayıp dosyalamış
olduğum itirazıma ilişik yemin varakama ilaveten
aşağıdaki hususları beyan eder-im.

İstida konusu malın vakfedildiği iddia edilen tarihten sonra takriben 1931 ve/veya 1932 yıllarından beri 36
yılı aşkın bir süre herhangi bir mazeret olmaksızın
Müstedi tarafından ilgilenilmedi, terk edildi bırakıldı.
Bu süre içerisindeki gel-ir tamamen babam Mustafa Ahmet
Kayım tarafından elde edilmiş ve Müstedi hiçbir gelir
almadı, sormadı ve istemedi. 36 yıl terk edilmiş olan
vakıf ile ilgili davalar ve vakıf malları ile ilgili
davaları mahkemelerin ve/veya yargıçların görme -yetkisi
yoktur. Bu gibi haklar zaman aşımı nedeni ile ortadan
kalkmıştır."


Müstedi; bu müracaatını, KKTC Anayasası madde 131 ve 151, Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü Emir 48 nizam 2, Emir 39 nizam 16, 1928 Kıbrıs Evkaf (İslam Dini Mal Yönetimi-) Emirnamesi madde 23,24,27,73/91 sayılı Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi, (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Yasası'nın ilgili maddelerine, 1957 Mülhak Vakıflar nizamnamesine, özellikle 3,7,10,14,16 maddelerine, Ahkamul Evkaf Prensiplerine, Fasıl 3-37 Evkaf ve Vakıflar Yasası madde 1,2,22,23,24 ve 30'a, 1960 Mahkeme Nizamları (Geçici Hükümleri) madde 3'e, Fasıl 224 Taşınmaz Mal Tasarruf, Kayıt ve Kıymet Takriri Yasası ile ilgili içtihat kararları ve hak ve nisfet hukukuna istinat ettirmiştir.

İstid-aya ekli yemin varakasında Müstedi, duruşmaya başladıktan sonra esas istidadaki Müstedi, bu istida maksatları bakımından Müstedaaleyhin, 36 yıldan uzun bir süre istida konusu mal ile ilgilenmediğini ve malın terkedilmiş olduğunu, "bu gibi vakıf davalarının- yargıçlar tarafından görülemeyeceği iddiasında" olduğunu, bu hususu ek yemin varakası yapmak suretiyle mevcut yemin varakasına eklemek ve/veya yemin varakasını tadil etmek istediğini belirterek, bu talebinde geç kalmadığını, karşı tarafın kazanılmış bir h-akkını ortadan kaldırmadığını, yapmak istediği tadilat veya ilavenin gerekli olduğunu ileri sürmüştür.

Müstedi tarafından dosyalanan tek taraflı istidanın Müstedaaleyhlere, esas istidadaki Müstedi ve ayrıca Müstedaaleyh 4'e tebliğine emir verilmiştir. - Müstedaaleyh 4 istidaya itiraz dosyalamamıştır. Esas istidadaki Müstedi, bu istida maksatları bakımından Müstedaaleyh 1 itiraz dosyalamıştır. İtiraz ihbarnamesine ekli yemin varakasında, Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi Mülhak Vakıflar Şubesi Müdürü,- yemin varakasında ifade edilen iddiaları reddettikten sonra;
1) Hukuk Muhakemleri Usul Tüzüğü Emir 39 nizam 16 altında tadil müracaatı yapılamayacağını, Emir 39'un yargısal işlemde yemin varakası ile şahadet verilmesi durumu ile ilgili olduğunu ve esas b-ir istidaya dosyalanan yemin varakası ile ilgili olmadığını; 2) Emir 39 altında tadilat yapılabilecek olsa dahi zaman aşımı iddiasının yapılmamış olmasının "hatalı veya eksik" yemin varakası oluşturmadığını;
3) bu aşamada zaman aşımını savunmasının ilk def-a ileri sürülmesi için tadilat yapılamayacağını; 4) müracaatın yapılmasına da geç kalındığını, 5) Müstedinin kazanılmış haklarının menfi olarak etkilendiğini ileri sürmüştür.

Müstedaaleyh; olgusal olarak, esas istidaya konu malın 36 yıldan fazla bir süre- terkedilmiş bir mal olmadığını, vakfiyenin yapıldığı ve keza 30.9.1932 tarihinden Mustafa Ahmet Kayım'ın öldüğü 1966 tarihine kadar Emare 3 vakfiye senedi altında dava konusu vakıf taşınmaz malın mütevellisi olan Mustafa Ahmet Kayım'ın kontrol ve tasarruf-unda olduğunu, Mustafa Ahmet Kayım'ın 1966 yılında ölümü üzerine, dava konusu taşınmaz malın kontrol ve tasarrufu ile emaneten yönetiminin Vakıflar ve Din İşleri Dairesine geçtiğini, Vakıflar ve Din İşleri Dairesinin 1966'dan 1971 yılına kadar dava konusu -taşınmaz malı yönettiğini, 1971 yılında da Mustafa Ahmet Kayım'ın kızı Havva Arif'i dava konusu vakıf taşınmaz malın mütevellisi tayin ettiğini ve görevden alındığı 17.9.1984 tarihine kadar dava konusu taşınmaz malın mütevelliliğini yaptığını, 1984'de dava- konusu taşınmaz malın kontrol ve yönetimi ile emaneten yönetiminin tekrar Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesine geçtiğini ve 7.6.1991 tarihine kadar Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi tarafından yönetildiğini, 7.6.1991 tarihinde de Müstedaaleyh No.1 -Ahmet Kayım'ın dava konusu vakıf taşınmaz malın mütevelliliğine atandığını ve dava konusu vakıf malı olan malı 23.8.2001 tarihinde gayriyasal ve hileli bir şekilde Müstedaaleyh No.2 ve No.3'e devrettiğini, bu durumun 20.3.2009 tarihinde öğrenilmesi üzerine- Ahmet Kayım'ın 8.9.2009 tarihinde mütevellilikten azledildiğini ve tekrar dava konusu vakıf malının yönetiminin emaneten Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesine geçtiğini, dolayısıyla Vakfın kurulduğu 18.1.1928 tarihinden beri dava konusu vakıf taşınmaz m-alın mütevellilerin ve/veya emaneten Vakıflar İdaresinin tasarrufu, sevk ve yönetimi altında olduğunu, hiçbir zaman terkedilmediğini ileri sürdü.

İstida dinlendi. İstida maksatları için Müstedi şahadet verdi. Müstedaaleyh şahadet sunmadı, Müstediyi istin-tak etmekle yetindi.

İstidanın istinat ettirildiği Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü Emir 39 nizam 16 aynen şöyledir:

"A defective or erroneous affidavit may be amended
by leave of the court which may be obtained ex
parte."


"Emir 39 ni-zam 16
Eksik veya hatalı olan bir yemin takririne, tek
taraflı olarak yapılacak bir başvuru yoluyla temin
edilecek mahkeme izni ile değişiklik yapılabilir."


Bu madde, yemin takririnin eksik veya hatalı olması halinde, yemin takririnin tek tarafl-ı olarak tadil edilmesine olanak sağlamaktadır. Emir 39 nizam 16'da yer alan "eksik" veya "hatalı" kelimelerin ne anlamda kullanılmakta olduğunun anlaşılması için Emir 39 nizam 15'den faydalanılabilir. Nizam 15 aynen şöyledir:

"15. The Court or Judge ma-y receive any affidavit
sworn for the purpose of being used in any cause
or matter, notwithstanding any defect by
misdescription of parties or otherwise in the title
or jurat, or any other irregularity in the form
thereof, and may direct a memora-ndum to be made
on the document that it has been so received."


Nizam 15, yemin varakasındaki eksikliği, yemin varakasının b-aşlığı ve son kısmı(jurat) ile sınırlamaktadır. Yemin varakasının içeriğinde eksiklik olması halinde, bu eksikliğin giderilmesine Emir 39 yetki vermemektedir. Emir 39 nizam 16, Emir 25 anlamında yeni iddia sunacak kapsamda bir tadilat hakkını içermemekted-ir. Emir 39 nizam 16 mevcut yemin varakasının kökten değiştirilmesini veya ciddi bir ilave yapılmasını öngören bir madde değildir. Emir 39 nizam 16, ancak, yemin takririnde bir hata veya eksiklik olması halinde bunun değiştirilmesini mümkün kılmaktadır. Y-argıtay/Asli/ Yetki 6/87 (D. 6/87)'deki yemin takririnde, şirket isminin, müracaatın başlığında yer alan şirket isminin aynısı değil de, kısaltılmış şeklinin yer alması nedeniyle, şirket isminin kısa yazılışının düzeltilmesi doğrultusunda verilen emir, bun-a en açık örnektir.

Esasen Müstedi mevcut yemin varakasını değiştirmek istememektedir. Müstedi, mevcut yemin varakasına ek olarak bir ek yemin varakası dosyalayarak, ilk dosyaladığı yemin varakasında eksik bıraktığını düşündüğü bazı hususlara, bu ek ye-min varakası marifetiyle yer vermek istemektedir.

Müstedi, dosyalama için izin istediği ek yemin varakası ile esas istidaya dosyaladığı yemin varakasında eksik bıraktığını ileri sürdüğü yeni bir müdafaa ileri sürmek istemektedir. Müstedinin esas ist-idanın dinlenmesi aşamasında ileri sürmek istediği yeni iddiası veya müdafaası, esas istidadaki müstedinin talebinin zaman aşımına uğradığı doğrultusundadır. Emir 39 nizam 16, ek yemin varakası dosyalanması için izin talep edilecek nizam değildir. Bu nizam-da ek yemin varakası dosyalanmasına izin verilmesini mümkün kılan bir ibare yoktur.

Emir 39, Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğünde yemin varakaları ile ilgili bir emirdir. Emir 39 nizam 1, yemin varakası ile şahadet verilmesi durumunu izah etmekle birlikte, E-mir 39'un tüm nizamları bu konuya ayrılmış değildir. Emir 39, yemin varakaları ile ilgili bir çok hususu içermektedir.

Emir 48 ise, Mahkemeye yapılacak müracaatlar ile ilgili bir emirdir. Emir 48'de, yemin varakasında ifade edilen hususlar, Emir 39'un -yerine geçen hususlar olmayıp, Emir 39'a ek hususlar olarak tezekkür edilmelidir. (Yargıtay/Hukuk 44/85 (D.30/85) s2) Emir 39'un tümü ile yargısal bir işlemde, yemin varakası ile şahadet verilmesine ayrıldığı iddiasına itibar etmem.

Bir an için Müstedini-n müracaatının usule uygun bir müracaat olduğu ve Emir 39 nizam 16'nın istidasına ekli yemin varakasına uygulanabileceği veya bu nizam altında ek yemin varakası dosyalanabileceği kabul edilse dahi, müracaatın esas istidadaki talebin zaman aşımına uğradığın-ı ileri sürmek maksadı ile yapıldığı göz önünde bulundurularak, buna yasal imkan olup olmadığı araştırılmalıdır. Dosyaya dosyalanmış bulunan mevcut itiraz ihbarnamesine ekli yemin varakasında zaman aşımı iddiası yapılmış değildir. Genel kaide, bir tadilat-ın yapılmasına emir verilecekse, karşı tarafın masraflarının ödenmesi ile tadilat öncesindeki konumuna getirilmesinin mümkün olması gerektiğidir. Huzurumdaki istidada talep edilen ek yemin varakasının dosyalanmasına izin verildiği takdirde, karşı taraf l-ehine masraf emri verilse dahi, bu tarafın aynı konumda kalacağını kabul etmek mümkün müdür? Tadilat emri neticesinde, karşı tarafın masraf ile tazmin edilmesi mümkün olmadığı takdirde, genellikle tadilata izin verilmemesi gerekmektedir.

Bu konuda Hal-sbury's Laws of England 3rd edition volume 24 sayfa 209'da şu sözler yer almaktadır:

"Amendment in case of omission to plead statute.
If a defendant, to whom a defence of the statute
is open, omits through inadvertence to plead it, the
court, if of -opinion that the plea of the statute
is in the circumstances not improper, may allow an
amendment of the pleadings so that the defendant may
avail himself of the defence, in cases where costs
will be an entire compensation to the plaintiff for
the defau-lt which necessitated the amendment."


Yine bu konuda, Steward v. North Metropolitan Tramways Company 1885-6 16 QBD 556'da raporu yer alan kararın 558. sayfasında, şu görüşe yer verilmiştir:

-"With regard to questions of amendment of pleadings,
a rule has been enunciated by the Court, which is
rather a rule of conduct than a rule of rigid law
such as can never be departed from; because I take
it that the Court might depart from it if ther-e were
very exceptional circumstances in any particular
case leading the Court to think that it would not
be right to apply it. It is nevertheless a rule of
conduct which must be generally followed. The rule
was thus laid down in Tildesley v. Har-per (1) by Lord
Bramwell, who there says: "My practice has always been
to give leave to amend, unless I have been satisfied
that the party applying was acting malâ fide, or that
by his blunder he had done some injury to his opponent
- which could not be compensated for by costs or
otherwise." The subject was again discussed in Clarapede
v. Commercial Union Association (2), where I stated the
rule in terms substantially equivalent to those used by
Lord Bramwell. I there -said, "The rule of conduct of
the Court in such a case is that, however negligent or
careless may have been the first omission, and however
late the proposed amendment, the amendment should be
allowed, if it can be made without injustice to the
o-ther side. There is no injustice if the other side
can be compensated by costs: but, if the amendment will
put them into such a position that they must be injured,
it ought not to be made." And the same principle was
expressed, I think perhaps som-ewhat more clearly, by
Bowen, L.J., who says that an amendment is to be
allowed "whenever you can put the parties in the same
position for the purpose of justice that they were in at
the time when the slip was made".
To apply that rule to- the present case; if the
amendment is allowed now, will the plaintiff be in the
same position as if the defendants had pleaded correctly
in the first instance? If the defendants had in the
first instance pleaded as they now ask to be allow-ed to
plead, the plaintiff could have discontinued his action
against the defendants, and then have given notice of
action and brought an action against the vestry; but
now, more than six months having elapsed, he can no
-longer sue the vestry. If, therefore, the amendment
were allowed, theplaintiff could not be put in the
same position, or compensated by costs or otherwise.

It seems to me, therefore, that the Court below were
right, and that thi-s application should be refused."


(Tadilat talebinde bulunan taraf, hatası neticesinde karşı tarafa verdiği zararı masraf ile tazmin edebilecek durumda olduğu takdirde, tadilata izin verilmelidir.

Ne kadar dikkatsiz olunursa olunsun, tadilat müraca-atı ne kadar geç yapılırsa yapılsın, böyle bir emrin verilmesi karşı tarafa haksızlık yapmadığı takdirde, tadilata izin verilmelidir. Karşı tarafın masraflarla tazmin edilmesi mümkün olduğu takdirde haksızlık yapılmayacaktır. Ancak tadilat diğer tarafa za-rar verecekse, tadilata izin verilmemelidir.

Adalet açısından ancak tarafları hata/ihmal yapıldığı zamandaki konuma getirebilme mümkün olduğu takdirde, tadilat yapılmasına izin verilmelidir.)

Zaman aşımı müdafaasının tadilat ile getirilmesine izin veri-ldiği takdirde, böyle bir müdafaada ileri sürecek bir Davalı karşısında Davacı davasını kaybedeceğinden, tarafların böyle bir tadilata izin verildiği takdirde, masraflarla tazmin edildikten sonra aynı konuma girdiklerini kabul etmek mümkün değildir. Bu dur-umda bir Davalı zaman aşımı müdafaasını ileri sürmeyi unutur veya ihmal ederse, bu meyandaki bir talebi tadilat yolu ile sunmasına izin verilmemelidir. Zaman aşımı müdafaasının tadilat yapılarak sunulmasına izin vermek tadilat kurallarına uymaz.

Tüm söyl-enenler ışığında, Müstedi, istidasında muvaffak olmaz. Müstedinin istidası ret ve iptal edilir. İstida masrafları Müstedi aleyhine verilir.


Narin Ferdi Şefik
Yargıç


8 Haziran- 2012
-



9






Full & Egal Universal Law Academy