Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/3-194 Esas 2020/260 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/3-194
Karar No: 2020/260
Karar Tarihi: 04.06.2020


(5237 S. K. m. 2, 3,  6, 35, 42, 43, 44, 53, 58, 61, 62, 86, 87, 247) (5271 S. K. m. 308) (5411 S. K. m. 160) (YCGK 19.02.2019 T. 2017/3-311 E. 2019/112 K.)

 

Sanık ... hakkında, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte kasten yaralama ve aynı suçun silahla işlenmiş nitelikli hâlinden ayrı ayrı cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasında, yapılan yargılama sonucunda sanığın eyleminin bir bütün olarak basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte silahla kasten yaralama suçuna teşebbüsü oluşturduğu kabul edilerek sanığın TCK’nın 86/2, 86/3-e, 35/1, 62/1, 53/1 ve 58. maddeleri uyarınca 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Biga Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.06.2014 tarihli ve 206-311 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyası inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 16.09.2015 tarih, 9128-25784 sayı ve oyçokluğuyla;

 

"Sanığın katılan ...'a önce yumrukla vurduğu daha sonra marketten aldığı bira şişesini kırıp katılanı kovalaması şeklinde oluşan olayda, katılana yönelik en ağır yumrukla yaralama eyleminin tamamlandığı anlaşılmakla bu eylemin müeyyidesi olan cezanın sanığa uygulanması gerektiğinden sanığın eylemine uyan 5237 sayılı Yasa'nın 86/2. maddesi gereğince tecziyesi yerine yazılı şekilde 86/3-e ve 35/1 maddelerinin ayrıca uygulanması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,

 

Daire Üyeleri O. Atalay ve F. Argıç;

 

"Sanığın, katılan ...'a önce yumrukla vurduğu, sonra olay yerine yakın marketten bira şişesi alıp gelerek bunu kırdığı ve katılanın üzerine kırık bira şişesi ile yürümesi şeklinde oluşan olayda, sanığın eylemini aynı olay nedeniyle, aynı müştekiye karşı, aynı zaman diliminde ve mobil olarak gerçekleştirdiğinden, olayın bir bütün olarak değerlendirilerek, TCK'nın 61. maddesi de dikkate alınarak, TCK'nın 86/2, 86/3-e maddelerinden cezalandırılması gerekirken, sanığın eylemi bölünerek, olayda kırık bira şişesi de kullanılmasına rağmen, sadece TCK'nın 86/2. maddesinden ceza verilmesi gerektiğini belirten sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz." düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.11.2015 tarih ve 317467 sayı ile;

 

“...Sanığın katılana yumrukla vurması, ardından kırdığı bir şişe ile katılana vurmak isteyerek eylemine devam etmesi şeklinde gelişen olayın bir bütün olduğu, yumrukla vurmak suretiyle basit yaralama ve kırık şişe ile yaralamaya teşebbüs olarak ayrı ayrı değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, eylemde yaralama sonucu silahtan sayılan kırık şişe parçası ile alınamasa da, kırık şişenin olayda kullanıldığı ve ceza tayininde silah olarak kabul edilmesi ve sanık hakkında TCK'nın 86/2. maddesi ile tayin edilen cezanın TCK'nın 86/3-e maddesi uygulanarak arttırılması gerektiği kanaatine varılmıştır. Aksi düşüncenin kabulü hâlinde ise esasen tek eylem olan bir olayın farklı bölümlere farklı hukuki anlamlar yüklenecek, örneğin eylemin bir kısmı takibi şikâyete bağlı ve uzlaşmaya tabi iken bir kısmı yönünden takibinin şikâyete bağlı olmaması ve uzlaşma hükümlerine tabi olmaması gibi birbiri ile zıt durumlar ortaya çıkabilecektir..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

 

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince tarihsiz, 32410-35430 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

CEZA GENEL KURULU KARARI

 

Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar itiraz edilmeksizin, sanık ... hakkında hakaret suçundan verilen beraat kararı ise temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup inceleme itirazın kapsamına göre sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

 

Özel Daire çoğunluğuyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, kavgada yumruk atmak suretiyle katılanı yaraladıktan hemen sonra eline aldığı kırık şişeyi katılana salladığı ancak isabet ettiremediği olayda; uygulamanın ne şekilde yapılması gerektiği, bu bağlamda TCK’nın 86/3-e maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.

 

İncelenen dosya içeriğinden;

 

Polis fezlekesi ve eklerinden; 12.02.2014 tarihinde saat 17.00 sıralarında Polis Merkezini telefonla arayan bir kadının, ilçe merkezindeki et ürünleri satışı yapılan bir iş yerinde kavga çıktığını bildirmesi üzerine olay yerine gidildiği, yaralanmış hâlde olay yerinde görülen sanık ...’ın tedavisinin yapılması maksadıyla hastaneye; katılan ...’nün ise şikâyetinin tespit edilmesi için Polis Merkezine götürüldüğünün belirtildiği,

 

Katılan hakkında Biga Devlet Hastanesince düzenlenen 13.03.2014 tarihli raporda; alkolsüz olan katılanın bedeninde darp cebir izine rastlanılmadığının bildirildiği,

 

Aynı Hastanede sanık ... hakkında düzenlenen rapor ve ekindeki epikrizden; alkol ve darp cebir nedeniyle acil servise getirilen sanığın 2,36 promil alkollü olduğu, sağ göz altında 3x3 cm ebadında şişlik, burun üzerinde minimal kanamalı abrazyon, burunda muhtemel fraktür, ağız içinde kanama mevcut olduğu, alkol nedeniyle koopere olmayan sanığın muayenesinin zorlukla yapılabildiği, tetanoz aşısı vurulmayı kabul etmeyen sanığın hemşirelerden birine hakaret etmesi üzerine tutanak tutulduğunun ifade edildiği,

 

Çanakkale Adli Tıp Şube Müdürlüğünce sanık hakkında düzenlenen 12.05.2014 tarihli raporda; burun kemiğinde kırık bulunan sanıktaki yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte hafif olmadığı, nazal kemikteki kırığın, hayat fonksiyonlarını hafif (1) derecede etkileyecek nitelikte olduğu tespitlerine yer verildiği.

 

Anlaşılmaktadır.

 

Katılan ... aşamalarda benzer şekilde; eşi ...’nün ilçe merkezinde, ... Et Market isimli iş yerinde satış elemanı olarak çalıştığını, olay akşamı eşinin yanına gittiğinde, önceden de eşinin çalıştığı yere gelip rahatsızlık veren, tacizde bulunan sanığı alkollü olarak görünce iş yerinden çıkarmaya çalıştığını, sanığın karşı çıkıp kendisine yumruk attığını, bunun üzerine sanığı ittiğini, alkollü olan sanğın yere düşüp başını elektrik panosuna çarptığını ve yaralandığını, yerden kalkarken eline geçirdiği bira şişesini kırarak üzerine saldırdığını, çevredeki esnafın araya girdiğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu,

 

Katılanın eşi ... şikâyetçi sıfatıyla aşamalarda benzer şekilde; sanığın önceleri de iş yerine gelerek kendisini taciz ettiğini, olay akşamı çalıştığı yere alkollü olarak gelen sanığın birkaç ürünün fiyatını sorduğunu, fiyatlara itiraz ettiğini ve laubali şekilde “Yengem bana verir.” şeklinde sözler sarf ettiğini, yandaki iş yerinin sahibi ...’u aradığını ancak ...’tan önce iş yerine eşi katılan ...’ın geldiğini, katılanın sanığı uyardığını, sanığın katılana yumruk attığını, katılanın bunun üzerine sanığı ittiğini, sanığın yere düştüğünü, sanığın eline geçirdiği bira şişesini kırarak bağırmaya ve katılanı kovalamaya başladığını, polisin gelmesi üzerine sanığın elindeki şişeyi fırlattığını,

 

Tanık ... aşamalarda benzer şekilde; ...'nün çalıştığı iş yerinin yanındaki marketin sahibi olduğunu, olay akşamı tartışmayı duyarak dışarı çıktığını, sanığın katılana önce yumruk attığını daha sonra eline geçirdiği bira şişesini kırarak katılanın üzerine yürüdüğünü,

 

Tanık ... aşamalarda benzer şekilde; katılanın arkadaşı olduğunu, sanığın katılana yumruk attıktan sonra katılanın itmesi üzerine yere düştüğünü, 2-3 metre mesafedeki büfeden şişe alan sanığın bu şişeyi kırarak katılanın üzerine yürüdüğünü,

 

İfade etmişlerdir.

 

Sanık ... Kollukta; inşaatlarda beton kalıpçısı olarak çalıştığını, olay akşamı tavuk kanadı almak için ... isimli et marketine gittiğini, tavuk kanadı olmadığını görüp iş yerinden çıkacağı sırada katılanın gelerek kendisine yumrukla vurmaya başladığını, çevredekilerin müdahalesine rağmen katılanın kendisini dövmeye devam ettiğini, katılana vurmadığını, kimseyi taciz etmediğini, katılanın kendisini darbetmesinden sonra marketin önündeki kasadan bira şişesi aldığını, şişeyi kırdığını, polisin kendisini yakaladığını, Mahkemede ise; suçlamaları kabul etmediğini, kendisinin dövüldüğünü, burnunun kırıldığını, şişe kırıp kimsenin üzerine gitmediğini savunmuştur.

 

Uyuşmazlık konusuyla ilgili tartışılması gereken kasten yaralama suçunun düzenlendiği TCK’nın 86. maddesinin suç ve karar tarihindeki hâli;

 

“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 

(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

 

(3) Kasten yaralama suçunun;

 

a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,

 

b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

 

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

 

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

 

e) Silâhla,

 

İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde iken; 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürülüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle, 86. maddenin 3. fıkrasına "f" bendi eklenerek kasten yaralama suçunun "canavarca hisle işlenmesi" de bir nitelikli hâl kabul edilip madde yeniden düzenlenmiştir.

 

Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılarak, kasten yaralamanın temel şekli düzenlenmiş, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır. Kasten yaralama fiilinin, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde olması hâli ise ikinci fıkrada düzenlenmiş olup bu durumda birinci fıkradaki hapis cezasından daha az süreli bir hapis cezası ya da seçimlik olarak adli para cezası suçun yaptırımı olarak öngörülmüştür.

 

Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp, bu sonucu doğurmaya elverişli olan tüm hareketlerle, kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.

 

Maddenin 3. fıkrasının (e) bendinde kasten yaralama suçunun silahla işlenmesi durumu nitelikli hâl olarak düzenlenmiştir. Suçun silahla işlenmiş olmasının nitelikli hâl sayılmasının altında yatan düşünce, söz konusu aracın mağdurun yaşamı, vücut bütünlüğü ve özgürlüğü bakımından ortaya çıkardığı potansiyel tehlikedir. Suçun silahla işlenmesinin nitelikli hâl sayılması, silahın suçun işlenmesini kolaylaştırdığı ve mağdur üzerindeki korkunun etkisini artırdığı düşüncesine dayanmaktadır. (Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayınevi, 15. Baskı, Ankara 2017, s. 232.)

 

Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise aynı Kanun’un 61/1. maddesinde;

 

“(1) Hâkim, somut olayda;

 

a) Suçun işleniş biçimini,

 

b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,

 

c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,

 

d) Suçun konusunun önem ve değerini,

 

e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,

 

f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,

 

g) Failin güttüğü amaç ve saiki,

 

Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” biçiminde hüküm altına alınmıştır.

 

5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve Kanun Önünde Eşitlik İlkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında orantı bulunması gerektiği vurgulanmıştır.

 

Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, TCK’nun 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.

 

Tek fiille birden fazla suç normunun ihlali hâlinde, bu normlar arasındaki içtima ilişkisi ya "farklı neviden fikri içtima" ya da "görünüşte içtima" kapsamında kalmaktadır.

 

Farklı neviden fikri içtima TCK'nın 44. maddesinde; “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş olup bu hükmün uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekmektedir. Kanun koyucu, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilinin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde “non bis in idem” kuralı gereğince bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının da önüne geçilmesini amaçlamış, “erime sistemi”ni benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı ceza verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir.

 

Görünüşte içtima ise, çeşitli normların aynı fiille ilgili görünmelerine rağmen, aslında bunlardan yalnız birinin uygulanabilmesidir (Kayıhan İçel, Suçların İçtimaı, İstanbul, 1972, s. 167). Görünüşte içtima kanunda düzenlenmemiştir, ancak ceza normlarının birbirleriyle olan ilişkisi ve bunların yorumundan aynı fiille ilgili görülen çeşitli normlardan sadece birinin uygulanabileceği sonucuna varmak mümkün olduğundan, kanun koyucunun görünüşte içtima şekillerine yer vermesi gerekmemektedir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara Eylül 2015, 8. Bası, s.519.).

 

Fikri içtima ve görünüşte içtimanın ortak özelliği fiilin tek ve aynı olmasıdır. Ancak fikri içtima hükmünün uygulanabilmesi için görünüşte içtima hâllerinden birinin bulunmaması gerekmektedir. Bu nedenle, tek fiille ilgili suç tipleri arasında öncelikle görünüşte içtima ilişkisinin bulunup bulunmadığının tespiti gerekli olup görünüşte içtima ilişkisinin bulunması, fikri içtima hükmünün uygulanmasına engel teşkil eder. Fikri içtimanın görünüşte içtimadan en önemli farkı, fikri içtima hâlinde sebebiyet verilen suç tiplerine ilişkin normların hepsinin uygulanabilmesine karşılık görünüşte içtimada normlardan sadece birinin uygulanabilir olmasıdır. Başka bir deyişle, görünüşte içtima hâlinde gerçekte sadece bir norm ihlal edilmekte olup diğer normların ihlali sadece görünüştedir. Çünkü suç tiplerine ilişkin normların hepsi fiilin haksızlık muhtevasını tümü ile kapsamakla beraber gerçekte uygulanacak olan norm, haksızlık muhtevası itibarı ile diğer normları da tüketmekte, tüm normlar haksızlık ilişkisi bakımından tamamen örtüşmektedir. Dolayısıyla, normlardan sadece biri gerçekte uygulanma kabiliyetine sahiptir (Neslihan Göktürk, Fikri İçtima, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, s. 73-74.).

 

Görünüşte içtima hâllerinde hangi kanunun uygulanması gerektiği, "tüketen-tüketilen norm ilişkisi", "yardımcı (tali) normun sonralığı" ve "özel normun önceliği" gibi ilkelere göre belirlenmektedir.

 

Bir ceza normu bir veya daha fazla başka ceza normlarını bünyesine almış ise "tüketen-tüketilen norm ilişkisinden" söz edilir. Bu durumda normları bünyesine alan ceza normu, diğer normları tüketmektedir. Bu takdirde fiile sadece tüketen norm uygulanabilecektir. TCK'nın 42. maddesinde tanımlanmış olan "bileşik suç" tüketen-tüketilen norm ilişkisinin tipik görünümlerinden birisidir. Örneğin; yağma suçu, hırsızlık ve cebir/tehdit suçlarını bünyesinde barındırmakta, başka bir anlatımla o suçları tüketme, tüketilen suçlar ise bağımsızlıklarını yitirmektedirler.

 

Yardımcı (tali) normlar da, asli normlarla benzer hukuki yararları koruyan normlardır. Bu tür normlar, asli normların tatbik edilemeyeceği durumlarda kanunda boşluk oluşmasını engellemek amacıyla getirilmiş düzenlemelerdir. Asli-yardımcı norm ilişkisinin olduğu durumda fiile yardımcı norm değil asli norm uygulanacaktır. Bir normun yardımcı norm mu asli norm mu olduğunun, asli normun uygulanamadığı yerlerde başvurulan bir norm olmasından anlaşılması bir yana, düzenleme içinde, "fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde", "kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında" ve "eylemin başka bir suç oluşturmaması hâlinde" gibi ifadelerin yer alıp almamasına göre de belirlenmekte, bu gibi ifadelerin yer aldığı normların yardımcı norm olduğu kabul edilmektedir.

 

Genel norm ile aynı hukuki yararı koruyan özel norm, genel normun tüm unsurlarını taşımakla birlikte genel normda yer almayan özel bazı unsurları da ihtiva etmektedir. Böyle bir durumda "özel normun önceliği" ilkesi uyarınca olaya genel norm değil özel norm uygulanacaktır. Suçun temel ve nitelikli hâlleri arasındaki ilişki, özgü suç ve genel suç arasındaki ilişki ile genel ve özel kanun arasındaki ilişki, özel-genel norm ilişkisi içinde değerlendirilmektedir (M. Emin Artuk-A. Gökcen- A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 636; Veli Özer Özbek, Mehmet Nihat Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 6. Bası, 2015, s. 612-6

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Üyelik

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350
199
Kazancınız 151₺
7 Gün Ücretsiz Dene Ücretsiz Aboneliği Başlat Şimdi abone olmanız halinde indirimli paket ile özel fiyatımızdan sürekli yararlanırsınız.