Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1172 Esas 2018/559 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/1172
Karar No: 2018/559
Karar Tarihi: 22.11.2018

Ceza Genel Kurulu         2016/1172 E.  ,  2018/559 K.
"İçtihat Metni"


Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Sayısı : 103-217

Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ...'un 5237 sayılı TCK'nın 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Dörtyol 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 20.03.2014 tarihli ve 103-217 sayılı hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Bu hükme yönelik Adalet Bakanlığının 28.01.2016 tarihli ve 8759 sayılı kanun yararına bozma talebi ve bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 11.02.2016 tarihli ve 47298 sayılı ihbarnamede;
"...Dosya kapsamına göre;
1) Kayden 10.06.1995 doğumlu olup suç tarihi olan 05.01.2009 tarihinde 12-15 yaş grubunda olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan cezadan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 31/2. maddesi gereğince indirim yapılmamasında,
2) Suç tarihinde 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuk hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50/3. maddesi uyarınca anılan maddenin 1. fıkrası bentlerindeki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir." gerekçesiyle hükmün kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 22.03.2016 tarih ve 458-2633 sayı ile;
"...Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran bu gerekçelerle yerinde görüldüğünden, Dörtyol (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 20.03.2014 tarihli 2013/103 esas, 2014/217 karar sayılı kararının CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine..." karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.04.2016 tarih ve 47298 sayı ile;
"Suça sürüklenen çocuk olan hükümlü hakkında, yaş küçüklüğü nedeniyle TCK’nın 31/2. maddesi uyarınca indirim yapılması gerekirken indirim yapılmaması ve suç tarihinde 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuk hakkındaki kısa süreli hapis cezasının TCK’nın 50/3. maddesi delaleti ile TCK’nın 50. maddenin 1. fıkrası bendindeki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedildiğine ilişkin kanun yararına bozma isteminin kabulü halinde Özel Dairece 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesinin (d) bendi gereğince mi yoksa aynı fıkranın (b) bendi gereğince mi uygulama yapılacağının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hakim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur.
5271 sayılı Kanunu'nun 309. maddesinin 4. fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm ve kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle 'karar' ve 'hüküm' ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkumiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasa'nın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; karan veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasım çözmeyen yönüne veya savunma hakkım kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise anılan fıkranın (b) bendi uyarınca karan veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, 'tekriri muhakeme' yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4'üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, eczanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmekledir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemece yeni bir inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılmayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu maddede sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Kanuni düzenleme ile kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama belirlenirken 'karar' ve 'hüküm' ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkumiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Mahkumiyete ilişkin hükmün bozulması üzerine mahkemece yeniden yargılama yapılmasını gerektiren durum, 5271 sayılı Ceza muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendinde sınırlı biçimde sayılmıştır. Buna göre, mahkûmiyete ilişkin hükmün bozulması üzerine kararı veren mahkemece yeniden yargılama yapılabilmesi için bozma nedeninin, davanın esasını çözmeyen yönüne, savunma hakkını kaldırma veya kısıtlanma sonucunu doğuran usul hükmüne ilişkin olması gerekmektedir.
Mahkumiyet hükmünde, davanın esasını çözmeyen 5271 sayılı Ceza Mahkemesi Kanunu'nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) benci kapsamında kalan bozma nedenlerine, hükmün gerekçe içermemesi, görevsiz mahkemece hükmün kurulması, hakimin davaya bakamayacağı hal mevcut olduğu halde bu hakim tarafından karar verilmesi, Cumhuriyet savcısının duruşmada hazır bulunması gerekliği halde yokluğunda yapılan duruşmada mahkumiyet hükmü kurulması, uzlaşmaya tabi bir suçta uzlaştırma işleminin yapılmaması ve ön ödemeye tabi bir suçta ön ödeme önerisinde bulunulmaması gibi örnekler gösterebiliriz.
Bozma nedeninin, savunma hakkının kaldırılması ya da kısıtlanması sonucunu doğurması hallerine ise, sanığın sorgusunun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 147. maddesine uyan şekilde yapılması, aynı Kanun’un 226. maddesi gereğince sanığa ek savunma hakkı verilmemesi, alt dereceli mahkemece karar verilmesi, son sözün duruşmada hazır bulunan sanığa hatırlatılmaması, müdafii tayin edilmesi zorunlu olduğu halde müdafii atanmadan yapılan duruşma neticesinde mahkûmiyet hükmü kurulması ve duruşma yapılması zorunlu olduğu halde duruşma yapılmadan yapılan yargılama sonucunda mahkûmiyet hükmü kurulması gibi örnekleri göstermek mümkündür.
Bozma nedeni, netice itibariyle hükümlüye daha az bir cezanın verilmesini ya da cezanın kaldırılması gerektiriyorsa 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, bu hafif cezaya veya cezanın kaldırılmasına doğrudan Özel Dairece karar verilmesi gerekmekledir.
Özel Dairece, yeniden yargılama yasağı olduğu halde, daha az cezaya hükmedilmeyip ya da ceza kaldırılmayıp, hukuka aykırılığın giderilmesinin yerel mahkemeye bırakılması halinde, bu aşamada yerel mahkemenin vereceği karar yok hükmünde olacağından, hükümlü lehine sonuç doğuracak olan hukuka aykırılık da yasal olarak giderilmemiş olacaktır.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.06.2006 gün ve 2006/151-157, 13.02.2007 gün ve 2006/349, 2007/35, 18.09.2007 gün ve 2007/186-178, 13.05.2008 gün ve 2008/84-111 ile 14.04.2009 gün ve 2009/75-101 esas karar sayılı kararlarında da mahkumiyet hükümlerinde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kaldığı kabul edilerek, hukuka aykırılıklarının bizzat özel dairelerince giderilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Somut olayda, suça sürüklenen çocuk olan hükümlü ... hakkında, kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan hüküm kurulurken, kayden 10.06.1995 doğumlu olup suç tarihi olan 05,01.2009 tarihinde 12-15 yaş grubunda olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan cezadan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 31/2. maddesi gereğince indirim yapılması gerekirken, yaş küçüklüğü nedeniyle indirim yapılmaması, ayrıca suç tarihinde 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuk hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 50/3. maddesi uyarınca anılan maddenin l. fıkrası bentlerindeki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğu gözetilmemesi nedeniyle yerel mahkeme kararı hukuka aykırıdır. Bu nedenle Özel Dairece, kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar verilmesi yerindedir. Ancak buradaki bozma nedeni, kullanmak amacıyla uyuşturucu madde satın almak veya bulundurmak suçundan daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiren bozma nedeni olduğundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kalıp, yeniden yargılama yasağı bulunması nedeniyle belirlenen hukuki aykırılığın, bizzat Özel Dairece uygulanması gerektiği gözetilmeden, kararın bozulmasına, bozma nedenine göre müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine karar verilmesinin isabetli olmadığı..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 18.05.2016 tarih ve 877-4491 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılğı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kanun yararına bozma talebi üzerine hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün, suç tarihi itibarıyla 12-15 yaş grubunda yer alan sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 31/2. maddesinin uygulanmaması ve belirlenen kısa süreli hapis cezasının TCK'nın 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin birinci fıkrasındaki seçenek yaptırımlarından birine çevrilmesi zorunluluğuna uyulmaması isabetsizliklerinden bozulması durumunda, hükmün doğrudan Özel Dairece mi yoksa Yerel Mahkemece mi kurulacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının 09.07.2010 tarihli ve 2685-140 sayılı iddianamesiyle sanık ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK'nın 188/3. maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, 14.07.2010 tarih ve 145-119 sayı ile yetkisizlik kararı ile dosyanın gönderildiği İskenderun Ağır Ceza Mahkemesince, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle Dörtyol Sulh Ceza Mahkemesine görevsizlik kararı verildiği, Dörtyol Sulh Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 31.05.2012 tarih ve 859-633 sayı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK'nın 191/2. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına dair verilen kararın itiraz edilmeksizin 06.09.2012 tarihinde kesinleştiği, infaz edilmek üzere Kayseri Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğüne gönderilen tedbir kararı, çağrı bildiriminin tebliğine rağmen sanığın ilgili kuruma gelmemesi nedeniyle yeniden karar verilmek üzere Dörtyol Sulh Ceza Mahkemesine gönderildiği, dosyayı yeniden ele alan Dörtyol 1. Sulh Ceza Mahkemesince 20.03.2014 tarih ve 103-217 sayı ile sanığın kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK'nın 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK'nın 231 ile TCK'nın 50 ve 51. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verildiği, kısa süreli hapis cezasına ilişkin bu mahkûmiyet hükmünün temyiz edilmeksizin 16.04.2014 tarihinde kesinleştiği,
Bu hükme karşı Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma talebine istinaden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı ile gönderilen dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 22.03.2016 tarih ve 458-2633 sayı ile; “...tebliğnamedeki bozma isteği yerinde görüldüğünden, Dörtyol (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 20.03.2014 tarihli 2013/103 esas, 2014/217 karar say

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
30 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Üyelik

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
500
349
Kazancınız 151₺
30 Gün Ücretsiz Dene Ücretsiz Aboneliği Başlat Şimdi abone olmanız halinde indirimli paket ile özel fiyatımızdan sürekli yararlanırsınız.