Dairesi: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/436
Karar No: 2012/190
Karar Tarihi: 08.05.2012
Ceza Genel Kurulu 2011/1-436 E. , 2012/190 K.CİNSEL TACİZ NEDENİYLE KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNA TEŞEBBÜSHAKSIZ TAHRİKMEŞRU SAVUNMAMEŞRU SAVUNMADA SINIRIN AŞILMASI TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 29TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 25TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 27
"İçtihat Metni"
Kasten öldürme suçuna teşebbüsten sanık Mehmet’in 5237 sayılı TCY’nın 81/1, 35/2, 62, 53/1, 54 ve 63. maddeleri uyarınca on yıl on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, zoralıma, mahsuba ve tutukluluk halinin devamına ilişkin, Şanlıurfa 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.10.2010 gün ve 140–226 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.10.2011 gün ve 2697–5843 sayı ile;
“Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanığın çalıştığı dondurmacı dükkânına mağdurun müşteri olarak gelip gitmesi nedeniyle tanıştıkları, olay gecesi gezmek amacıyla buluşup mağdura ait arabayla yerleşim yeri dışında bulunan Karaköprü denilen yere geldiklerinde mağdurun arabayı durdurduğu, tuvalet ihtiyacını gidermek için arabadan indiği, ihtiyacını giderdikten sonra arabanın yanında dışarıda bekleyen kendisinden yaş ve yapı itibarıyla küçük olan sanığı cinsel saldırıda bulunmak amacıyla arabanın arka kapısından arabanın içine doğru ittirmeye çalıştığı sırada, sanığın cebinden çıkardığı bıçakla mağduru üç tanesi batın ve toraksa nafiz olup yaşamsal tehlikeye neden olan toplam onbir bıçak darbesiyle vurarak yaraladığı olayda; sanığın eylemini mağdurun kendisine yönelen cinsel saldırısı karşısında gerçekleştirmiş olması nedeniyle mağdurdan kaynaklanan haksız hareketin niteliği dikkate alınarak 1/4 ila 3/4 arasında indirim öngören TCK’nun 29/1. maddesi ile sanığa verilen cezadan azami orana yakın bir indirim yapılması gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle fazla ceza tayini” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.11.2011 gün ve 59127 sayı ile;
“Uyuşmazlık, bozma kararında belirtildiği gibi, suçun sadece tahrik altında işlenmiş olduğunun kabulü mü, yoksa gerekli araştırmalar yapılarak sonucuna göre tahrik, meşru savunma ve meşru savunmada sınırın aşılması hükümlerinden hangisinin uygulanacağı noktasında toplanmaktadır.
Bozma ilamında belirtildiği gibi mağdurun sanığa karşı cinsel nitelikteki eylemleri sonucunda suçun işlendiği sabittir.
Mağdura üçü öldürücü mahiyette onbir bıçak darbesi vurulması nedeniyle savunmada sınırın aşıldığı söylenebilir. Ancak savunmada sınırın aşılmasını yalnızca tahrik kavramı içerisinde değerlendirmek mümkün değildir. Savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan korku veya telaştan ileri gelmiş ise artık faile ceza verilemeyecektir.
Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun mağdurunun sanığa saldırması, saldırısını devam ettirmesi sırasında sanığın suçu işlemesi, mağdurun aldığı bıçak darbelerine rağmen sanığı tutmaya çalışması, sanıkla mağdur arasında bir boğuşma meydana gelmesi, sanığın korkuya ve telaşa kapılması, mağdurun elinden bıçağı alabileceği düşüncesini taşıması gibi hususlar gözetildiğinde, olay yerinin özelliklerinin de bilinmesine ve sanığın mağdurun elinden başka türlü kurtulma imkânı bulunup bulunmadığının araştırılmasına ihtiyaç vardır.
Sanığın suç işlemek amacıyla olay yerine gitmediği aşikârdır. Olaydan hemen sonra karakola giderek mağduru yaraladığını söyleyip ambulans göndermelerini istemesine göre mağdurun daha fazla zarar görmesini de istememiştir. Sanığın gerek olaydan sonra, gerekse olay öncesinde davranışları tahlil edildiğinde vurduğu bıçak darbelerinin nedenini daha iyi anlamak mümkündür. Sanığın saldırıyı mevcut koşullara göre başka bir şekilde savuşturması mümkün değilse TCK’nın 25 ve 27/2. maddelerindeki ilkelere göre bir sonuca varılmalıdır. Sanığın saldırıya başka türlü mukavemet etme imkânı varsa ancak o zaman tahrikten dolayı indirime ilişkin TCK’nın 29. maddesi hükümleri uygulanmalıdır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün, “olay yerinde keşif yapılarak, olay yerinin ıssız bir yer olup olmadığı, cinsel saldırıya maruz kalan kişinin bağırması halinde olaya müdahale imkânı bulunup bulunmadığı araştırılarak, olayın gerçekleştiği yerin ıssız bir yer olduğu ve başka şahıslarca müdahale imkânı bulunmadığının anlaşılması halinde, sanıkla mağdurun fiziki durumları da karşılaştırılarak, sanığın kendisine karşı gerçekleştirilmek istenen cinsel saldırı eylemine başka türlü mukavemet edemeyeceğinin anlaşılması halinde TCK’nın 25/1–2 ve 27/2. maddelerinden birisinin uygulanması, olayın gerçekleştiği yerin ıssız bir yer olmayıp, yardım edilme imkânı olan bir yer olması, sanığın da başka türlü mukavemet edebileceğinin belirlenmesi halinde tahrik hükümleri uygulanarak makul bir ceza indirimi yapılması yerine yazılı şekilde karar verilmesi’ şeklinde bozulması” isteminde bulunmuştur.
Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın kasten öldürme suçuna teşebbüsten cezalandırılmasına karar verilen ve suçun sübutunda bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla herhangi bir hukuka aykırılık bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suçun tahrik altında mı, meşru savunma koşulları içerisinde mi, yoksa meşru savunmada sınırın aşılması suretiyle mi işlendiğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
12.03.2010 günlü olay tutanağında;“Apartmanın kapısının önünde sırt üstü yatan bir şahsın bulunduğu görüldü. Yanına yaklaşıldığında adının Mehmet olduğunu, bıçaklandığını, kan kaybettiğini, kendisini soyadını bilmediği Mehmet isimli şahsın bıçakla yaraladığını, kendisini yaralayan şahsın iş istediğini, verecek bir işi olmadığını söylemesi üzerine cebinden çıkardığı bıçak ile kendisini yaraladığını ve kendisine ait aracı alarak gittiğini beyan ettiği,
Olayın Karaköprü Beldesi, Akbayır Mahallesi, Şanlı Ata Koleji yolu üzerinde, yaralı şahsın bulunduğu yere yaklaşık sekiz yüz metre uzaklıktaki inşaat alanı yolunda meydana geldiği, Mehmet D.isimli şahsın ilk bıçak darbesini aldıktan sonra Güzelşehir Sitesi, Gül Apartmanı istikametine doğru kaçtığı, Mehmet isimli şahsın ise Mehmet D.’a ait aracı alarak olay yerinden ayrıldığı tespit edildi.
Yaralı Mehmet D.’nın olay yerine gelen ambulansla hastaneye kaldırıldığı, suç aleti olan bıçağın olay yerinde yapılan aramada bulunamadığı, olayı aydınlatacak herhangi bir iz ve emarenin olmadığı görüldü” tespitine yer verildiği,
12.03.2010 tarihli yakalama tutanağının; “12.03.2010 günü saat 01.00 sıralarında, Sarayönü Polis Merkezine 06 BB 3131 plakalı araçla gelerek, adının Mehmet G.olduğunu söyleyen şahsın, Mehmet D. isimli şahsın aracı ile gezmeye çıktıklarını, Karaköprü civarında tenha bir yerde park ettikten sonra araçtan inerek kendisine de inmesini söylediğini ve pantolonunu çıkartarak kendisine tecavüz etmeye çalıştığı için cebinde bulunan bıçakla Mehmet D.’ye vurduğunu, Mehmet Dn’nın olay yerinden kaçması ve bıçağın kendisine de zarar vermesi üzerine şahsın aracını alarak polis merkezine geldiğini söyleyerek, olayda kullandığı çakı bıçağı ile aracı görevlilere teslim ettiği” şeklinde düzenlendiği,
Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 21.07.2010 gün ve 4103 sayılı raporunda;
“1962 doğumlu Mehmet D. hakkında düzenlenen tıbbi belgelerin incelenmesinde;
1- Kişinin vücudunda toplam on bir adet kesici delici alet yaralanması tanımlandığı,
2- Göbeğin sağında karın boşluğuna geçerek ince barsak ve mezanter lezyonlara neden olan kesici delici alet yaralanmasının;
a- Kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu,
b- Kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilecek ölçüde hafif olmadığı,
3- Sağ göğüs boşluğunu geçip pnömotoraksa neden olan yaralanmasının;
a- Kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu,
b- Kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbî müdahale ile giderilecek ölçüde hafif olmadığı,
4- Sol göğüs boşluğuna geçip hemotoraksa neden olan yaralanmasının;
a- Kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu,
b- Kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilecek ölçüde hafif olmadığı,
5- Yumuşak doku lezyonlarına neden olan sekiz adet kesici delici alet yaralanmasının altında iç organ ve büyük damar lezyonu tanımlanmadığı cihetle, ayrı ayrı;
a- Kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı,
b- Kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilecek ölçüde hafif olduğu,…” mütalaasına yer verildiği,
Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarının 06.04.2010 gün ve 4533 sayılı raporunda;
“Metal üzerine plastik kaplama saplı, 8,7 santim namlu uzunluğunda, tek ağızlı, sivri uçlu, sırtı küt ve meyilli namlusu bulunan bıçak; imal durumu ve nitelikleri bakımından çakı olup, 6136 sayılı Yasanın 4/1. maddesinde belirtilen yasak niteliği haiz bıçaklardan değildir” denildiği,
Sanık Mehmet G’nin soruşturma aşamasında; “Mağduru iş yerinden müşterimiz olduğu için tanırım. Arada bir arabasıyla gezerdik, ancak dostluğumuz yoktu. Akşam beni aradı ve nerede olduğumu sordu. Eve doğru gittiğimi söyledim. İşin yoksa beraber gezelim dedi. Mağdur geldi ve arabaya bindik. Şehir içinde bir iki tur attık. Sonra Karaköprü yoluna doğru gittik. Bende alkol yoktu. Karaköprü mevkiinden otogar yoluna döndük. Sakin bir yere doğru gittik. Kötü bir şey olacak diye düşündüm. Ancak nereye gideceğimizi sormadım. Aracı kuytu bir yere çekti. Su dökeceğim dedi. Dönüşte elbisesini ve pantolonunu indirmişti. Bana üç kere, ‘seni becereceğim’ dedi. Etrafımız boştu. Sadece ön tarafta bina ve evlerin ışıkları görünüyordu. Çevrede hiç kimse yoktu. Beni zorladı. Kilolu ve yaşı büyük olduğu için gücüm yetmedi. Bulunduğumuz yer karanlıktı. Arabanın ışığı sönüktü. Kolejin ışıkları görünüyordu. Bana doğru gelirken pantolonu inikti. Tuvaletini yapmaya giderken arabanın kontağı kapalı idi. Kapıları ise açıktı. Elinde herhangi bir şey yoktu. Kolumdan tuttu. O sırada pantolonu tam indi. Zaten pantolonu indikten sonra yürümedi. Bana doğru geldikten sonra beni tutmaya çalışınca pantolonu yere düştü. Elimi sıkıp arabaya dayamaya çalışınca bıçakla hatırladığım kadarıyla dört beş defa vurdum”,
01.07.2010 günlü oturumda; “Önceki ifadelerimi kabul etmiyorum. Şimdiki ifademe itibar edilsin. Cinsel istismara uğradığım hususu tamamen yanlıştır. O anki psikoloji ile öyle ifade verdim. Olay tarihinden onbeş yirmi gün önce işsiz kalmıştım. Param da yoktu. Ayrıca nişanlanmıştım. Bir kısım ihtiyaçlarım vardı. Müşteki çevresi olan bir insandı. Kendisinden bana iş bulmasını istedim. Beni iki üç gün oyaladı. Daha sonra tekrar aradım. İki üç gün daha beklememi istedi. Tekrar aradığımda iş bulamadığını söyledi. Para verip vermeyeceğini sordum, verebileceğini söyledi. Olay günü karşılaştığımızda para veremeyeceğini söyledi. Kendisine ağır konuştum. O da bana ağır konuştu. Karşılıklı küfürleştik ve birbirimize girdik. Müştekiye ilk vuran benim”,
16.09.2010 tarihli duruşmada ise; “Şanlıurfa’da ailesinin fazla çevresi olmayan garip bir kimseyim. Olay nedeniyle cezaevine düştükten sonra hiç kimse ziyaretime gelmedi. Çünkü karşı tarafın baskısı vardı. İfademi değiştirdiğim takdirde baskıyı kaldıracaklarını söylediler. Bu nedenle mağdur beni taciz etmeden olayı işlediğimi anlattım. Bu ifadem doğru değildir. Soruşturma aşamasında anlattıklarım doğrudur. Aramızda herhangi bir husumet yoktu. Onu vurma gibi bir düşüncem yoktu. Beni taciz etmesi üzerine korkudan rasgele bıçağı salladım” şeklinde savunmada bulunduğu,
Mağdur Mehmet D.’nın kollukta; “Sanığı daha önce çalıştığı pastanede tanıdım. Olay gecesi arkadaşlarla oyun oynuyorduk. Saat 01.00 sıralarında telefonumda sanığın sekiz adet cevapsız çağrısını gördüm ve kendisini aradım. Bana, ‘abi neredesin, gel beni eve bırak’ dedi. Ben de, geliyorum dedim. Birlikte otomobile bindik. ‘Çok sıkıntılıyım, bana yardım et, beni Karaköprü’ye doğru götür, biraz gezelim’ dedi. Karaköprü Beldesi, Ata Koleji mevkiine doğru geldik. Küçük su dökeceğimi söyledim ve yolun üstünde bir binanın önünde durdum. Araçtan indim ve küçük su ihtiyacımı gidermek için yedi sekiz metre uzaklaşarak ihtiyacımı giderdim. Fermuarımı çekmeden arka tarafımdan; ‘ben zaten intihar edecektim, hiç olmazsa şu adamı bıçaklayayım, beni cezaevine atsınlar’ diye daha yüzümü dönmeden beni sağ omuz küreğimden, boynumun arkasından, bacaklarımdan ve karnımdan bıçakladı. Ben de kendisine vuracaktım. Fakat aldığım bıçak darbeleri nedeniyle vuramadım. Yere yığılıp kaldım. Olay mahalline sadece i