Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/223 Esas 2010/104 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2009/223
Karar No: 2010/104
Karar Tarihi: 04.05.2010

Ceza Genel Kurulu         2009/7-223 E.  ,  2010/104 K.
"İçtihat Metni"


İtirazname :  2009/35556
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BURSA 2. Ağır Ceza
Günü : 03.06.2008
Sayısı : 21-148

Nitelikli zimmet suçundan, sanık O.A..’nın, 5237 sayılı TCY’nın 7. maddesi dikkate alınmak suretiyle 4389 sayılı Yasanın 22/3, 765 sayılı TCY’nın 80 ve 59. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis ve 249.810 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 74.943 YTL zararın müdahale tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak katılan bankaya verilmesine ilişkin, Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesince 03.06.2008 gün ve 21-148 sayı ile verilen hükmün, sanık O.. müdafii, katılan Türkiye Halk Bankası A.Ş vekili ve katılan S. Y.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 07.10.2009 gün ve 14187-10173 sayı ile;
“…I- Sanığın üzerine atılı zimmet ve silahla tehdit suçlarından doğrudan doğruya zarar görmeyen müdahil S. Y..ın yasaya aykırı olarak müdahilliğine karar verilmiş bulunması, hükmü temyize hak vermeyeceğinden adı geçen müdahil vekilinin temyiz inceleme isteğinin CMUK’nun 317. maddesi uyarınca istem gibi oybirliğiyle reddine,
II- Müdahil Türkiye Halk Bankası vekili ve sanık müdafii temyizlerini zimmet suçundan kurulan hükme hasrettiklerinden, temyiz kapsamına nazaran, sanık hakkında zimmet suçundan kurulan hükme yönelik yapılan incelemede;
29.01.1990 gün ve 20417 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3771 sayılı Yasanın 3. maddesiyle yeniden düzenlenen 11/b maddesinde; KİT personelinin, teşebbüslerin ve bağlı ortaklıkların paralarına karşı işledikleri suçlardan dolayı memur sayılarak haklarında 765 sayılı TCK’nun 2. kitap üçüncü ve altıncı baplarındaki hükümlerin uygulanacağı kurala bağlanmış ve buna bağlı olarak Halk Bankası personelinin banka parasını mal edinmesinin diğer koşulların oluşması halinde zimmet suçunu oluşturacağı gözetilerek, 23.06.1999 tarihinden sonra gerçekleşen suçlar bakımından 4389 sayılı Bankalar Yasasının 22/11. maddesi yollamasıyla anılan banka personelinin zimmet suçlarında daha ağır hükümler taşıyan 765 sayılı TCK’nun 202. maddesinin uygulanması gerekeceği kabul edilmiş ise de; 25.11.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4603 sayılı Kanunun 1. maddesinin 5. bendinde belirtilen 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin bankalar hakkında uygulanmayacağına dair hükmü uyarınca TCK’nun uygulanması açısından memur sayılma olanağı bulunmayan Halk Bankası personellerinin Türk Ceza Kanununda yazılı zimmet suçunu işleyemeyeceği açıktır.
Nitekim öğretide E. Ç.. ‘Memur Suçları’ eserinin 2. baskısının 392. sahifesinde ‘Bu yasal değişiklik sanık lehine yapılmış bir değişikliktir. Türk Ceza Yasasının 2. maddesinin 1. fıkrasında, ...işlendikten sonra yapılan kanuna göre cürüm ve kabahat sayılmayan bir fiilden dolayı kimse cezalandırılamaz. Eğer böyle bir ceza hükmolunmuş ise icrası ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar, denmiş, 2. fıkrasında da, bir cürüm veya kabahatin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanunun hükümleri birbirinden farklı ise failin lehine olan kanun tatbik ve infaz olunur, hükmüne yer verilmiştir. Sanıklar lehine yapılmış yasal değişiklikler ve Ceza Yasası'nın 2. maddesi hükmü karşısında, Halk Bankası personelinin yalnız 4603 sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 25 Kasım 2000 tarihinden sonra işledikleri suçlar için değil, bu tarihten önce işledikleri suçlar için dahi memur suçları ile cezalandırılmaması, bu yasal değişiklikten önce verilmiş olan hükümlülük kararlarının yukarıda açıkladığımız gerekçelerle bozulması ve infaz edilmemesi gerekir’ demektedir.
Bu duruma göre; sanığın, 1992 ile 1994 yıllarında gerçekleşen fiillerinin 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 23.06.1999 tarihinden önce gerçekleşmiş bulunması ve suç tarihinden sonra 25.11.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4603 sayılı Yasadaki düzenlemeler karşısında, eylemlerinin zimmet suçu olarak kabul edilmesi mümkün bulunmayıp sübutu halinde, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun 510. maddesinde yer alan hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçunu oluşturacağı ve anılan maddedeki cezai müeyyideye nazaran, suç tarihinde yürürlükte bulunup lehe hükümler içeren 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen zamanaşımı süresinin karar tarihi itibariyle tahakkuk ettiği gözetilerek sanık hakkında açılmış bulunan davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgı ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü tesisi…” isabetsizliğinden bozma kararı verilmekle birlikte, tahliye talebi oyçokluğu ile reddedilirken;
Daire Başkanı T. D..
“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.02.2005 gün ve 2004/5-146 esas 2005/7 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
18.06.1984 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 60. maddesi, ‘Bu Kanun Hükmünde Kararname'ye tabi teşebbüsler, bunlara ait müessese ve bağlı ortaklıklar ile teşekkül ve kuruluşların ilgili olduğu bakanlıklar ekli listede gösterilmiştir’ hükmünü taşımakta olup, KHK’ye ekli (A) listesinde İktisadi Devlet Teşekkülleri sayılmıştır. Türkiye Halk Bankası da bu listede yer almaktadır.
29.01.1990 tarihli Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin, 3771 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin (b) bendinde ise, ‘Teşebbüslerin ve bağlı ortaklıkların paralarına ve para hükmündeki evrak ve senetlerine ve diğer mevcutlarına karşı işledikleri suçlar ile bilanço, tutanak, rapor ve benzeri her türlü belge ve defterleri üzerinde işledikleri suçlar ile ifa ettikleri görevlerinden doğan suçlardan dolayı memur sayılarak haklarında Türk Ceza Kanununun 2. kitap üçüncü ve altıncı baplarındaki hükümler uygulanır’ hükmü yer almaktadır.
Bu hükümde belirtilen, TCY’nın ‘Devlet İdaresi Aleyhine İşlenen Cürümler’ başlığını taşıyan üçüncü bab, birinci faslının, 202. maddesinde zimmet suçları düzenlenmiş olup, anılan madde;
‘Görevi sebebiyle kendisine tevdi olunan veya muhafaza, denetim veya sorumluluğu altında bulunan para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları zimmetine geçiren memura altı yıldan oniki yıla kadar ağır hapis ve meydana gelen zararın bir misli kadar ağır para cezası verilir.
Yukarıdaki fıkrada gösterilen cürüm, dairesini aldatacak ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle işlenmiş ise faile oniki yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis ve meydana gelen zararın üç misli kadar ağır para cezası verilir.
Zararın, kovuşturma yapılmadan önce tamamıyla ödenmiş olması halinde yukarıdaki fıkralarda yazılı cezaların yarısı, ödeme hükümden önce gerçekleştirilmiş ise üçte biri indirilir.
Meydana gelen zararın ödenmemesi halinde mahkemece ödettirilmesine re'sen hükmolunur.
Bu fiiller kamu bankaları aleyhine işlenmiş ise faile verilecek ceza üçte bir oranında artırılır’ hükmünü taşımaktadır. Bu maddeye göre zimmet suçu, memur veya özel yasası gereğince memur gibi cezalandırılan bir kimsenin, kendisine tevdii edilen veya görevi nedeniyle saklama, denetim veya sorumluluğu altında bulunan para veya para yerine geçen belge veya senet ve sair taşınır malları kendisi veya üçüncü kişiler yararına mal edinmesi ve failde mal edinme (zimmete geçirme) kastının bulunmasıyla oluşur.
Suçun işlendiği 1994 yılından 6 yıl sonra, 25.11.2000 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Yasanın 1. maddesi ise;
‘1. Bu Kanunun amacı, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketinin (bankalar) çağdaş bankacılığın ve uluslararası rekabetin gereklerine göre çalışmalarını ve özelleştirmeye hazırlanmalarını sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılmaları ile hisse satışlarına ilişkin düzenlemelerin ve hisselerin tamamına kadarının özel hukuk hükümlerine tabî gerçek ve tüzel kişilere satışının gerçekleştirilmesidir.
2. Bankalar, anonim şirket statüsündedirler. Bu Kanunda yer alan hükümler dışında 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile genel hükümlere tabidirler.
3. Bankaların çalışma konuları ve amaçları, merkezleri, sermaye miktarları, hisseleri, genel kurulları, yönetim ve denetim organları, hesapları ve kârlarının dağıtımı ile faaliyetlerine, devir, birleşme, fesih ve tasfiyelerine ilişkin diğer esaslar, ana sözleşmelerinde gösterilir.
4. Bankaların yıllık faaliyetleri 4389 sayılı Bankalar Kanununun 13. maddesinin 2 numaralı fıkrasında belirtilen bağımsız denetim kuruluşlarınca incelenerek rapora bağlanır. Bu raporlar bankaların genel kurullarına sunulur.
5. 233 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 399 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 3346 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 6245 sayılı Harcırah Kanunu ve 237 sayılı Taşıt Kanunu ile bunların ek ve değişikliklerine ilişkin hükümler ile 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 13. maddesi ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 277. maddesi bankalar hakkında uygulanmaz’ hükmünü taşımaktadır.
23.06.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Yasasının ‘Adli suç ve cezalar’ başlığını taşıyan 22. maddesinin 3. bendinde ise; ‘Banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları görevleri dolayısıyla kendilerine tevdi olunan veya muhafazaları, denetim veya sorumlulukları altında bulunan bankaya ait para veya sair varlıkları zimmetlerine geçirirlerse altı yıldan oniki yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm edilirler. Bu fıkrada gösterilen suç bankayı aldatacak ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle işlenmişse faile oniki yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis ve meydana gelen zararın üç katı kadar ağır para cezası verilir. Ayrıca meydana gelen zararın ödenmemesi halinde mahkemece re'sen ödettirilmesine hükmolunur. Zararın kovuşturma yapılmadan önce tamamıyla ödenmiş olması halinde cezaların yarısı, ödeme hükümden önce gerçekleştirilmiş ise üçte bir oranında indirilir’ hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler bir arada değerlendirildiğinde; Türkiye Halk Bankasının bir Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) olduğu ve sermayesinin tamamının Devlete ait olduğu açıktır. 399 sayılı KHK.nin 11/b maddesi uyarınca Türkiye Halk Bankası personelinin memur sayıldığı ve memur gibi cezalandırılabileceklerinde de kuşku bulunmamaktadır. Nitekim, yerleşmiş yargısal kararlarda da bu esas nazara alınarak, TC. Ziraat Bankası ve Türkiye Halk Bankası personelleri, görevleriyle ilgili suçları nedeniyle memur gibi cezalandırılmıştır.
Ancak, somut olayımızdaki zimmet suçunun işlenmesinden 6 yıl sonra, 25.11.2000 tarihinde 4603 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte, bu Yasanın 1. maddesinin 2. ve 5. bendlerinin açık hükmü gereğince, TC. Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası ve Türkiye Emlak Bankası özel hukuk statüsüne tabi bir anonim şirket haline dönüştürülerek, personeli hakkında 233 ve 399 sayılı KHK.lerin uygulanması olanağı ortadan kaldırılmış, hatta Devlet kurumu olmanın doğal uzantıları olan Harcırah Yasası, Taşıt Yasası gibi yasaların hükümlerinin de artık bu bankalar için uygulanmayacağı esası getirilmiştir. Bir başka anlatımla, Türkiye Halk Bankası personelinin 4603 sayılı Yasanın yürürlüğe giren 25.11.2000 tarihinden sonra memur gibi cezalandırılabilmelerinin yasal dayanağı, yasa koyucu tarafından ortadan kaldırılmıştır. Bu nedenle, Türkiye Halk Bankası personeli hakkında, 25.11.2000 tarihinden sonra gerçekleştirdiği zimmet eyleminden dolayı TCY’nın 202. maddesinin uygulanması yasal olarak olanaksız hale gelmiştir. Bunun yanında banka personelinin eylemleri suç olmaktan çıkartılmamış ve 4603 sayılı Yasa ile anılan bankalar 4389 sayılı Bankalar Yasasına tabi kılınmıştır ki, personelin görevleri ile ilgili olarak banka aleyhine gerçekleştirdikleri eylemler anılan Yasanın 22. maddesinde zimmet suçu olarak düzenlenmiştir. Bu maddede düzenlenen zimmet suçu ise, unsurları ve öngörülen özgürlüğü bağlayıcı ceza yönünden TCY’nın 202. maddesinde düzenlenen zimmet suçundan bir farklılık taşımamaktadır. Her iki madde arasındaki farklılık, 4389 sayılı Yasanın 22. maddesinde zimmetin basit halinde birlikte para cezası öngörülmemiş olması ve suçun kamu bankalarına karşı işlenmesi halinde cezanın artırıma tabi tutulmamış bulunmasıdır.
Banka personelinin zimmet fiili hem suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun 202. maddesinde cezayı yaptırıma bağlanmış, hem de 4603 sayılı Yasadan önce yürürlüğe giren 23.06.1999 tarihli 4389 sayılı Bankalar Kanununda cezayı yaptırıma bağlanmıştır. Dolayısıyla eylemin kesintisiz olarak zimmet suçu şeklinde yasal düzenlemelerle cezayı yaptırıma bağlandığı açıkça bellidir. 4603 sayılı Yasa ile devlet bankası olan Emlak, Ziraat ve Halk bankalarının çağdaş bankacılığın ve uluslararası rekabetin gereklerine göre çalışmalarını ve özelleştirmeye hazırlanmalarını sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılmaları amaçlanmıştır. 4603 sayılı Yasa ile zimmet suçunun unsurlarında değişiklik yapılmamıştır. Bu nedenle yapılan değişiklik lehe yasa değişikliği denilip suç tarihine dönülerek zimmet suçunun kaldırıldığı söylenemez.
Gerek yasal düzenlemelerin açıklığı, gerekse Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.02.2005 gün ve 2004/5-146 esas 2005/7 karar sayılı ilamına göre, Türkiye Halk Bankası personelinin 25.11.2000 tarihinden sonra işlediği zimmet suçu nedeniyle memur gibi cezalandırılabilmesi yasal olarak mümkün değilse de; yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında somut olayda Türkiye Halk Bankası personeli olan sanığın 1992-1994 yıllarında gerçekleşen eyleminin 4603 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce işlendiği cihetle, sanığın üzerine atılı zimmet suçundan cezalandırılması gerekecektir.
5237 sayılı TCK’nun 7. maddesi uyarınca, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun 202. maddesi, 4389 sayılı Yasanın 22. maddesi ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nun 247. maddesi hükümleri karşılaştırılarak sanık lehine olan yasa hükmünün belirlenip olaya tatbik edilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun suç vasfının değiştiğine dair görüşüne katılmıyorum” görüşüyle,
Daire Üyesi O. Koçak ise;
“4603 sayılı Yasanın 1/5. fıkrasında, 399 sayılı K.H.K.nin Ziraat, Emlak ve Halk Bankası personeli için uygulanamayacağı, 1/2. fıkrasında da bankaların A.Ş. statüsünde olduğunu belirtiyor ise de devam eden cümlede bu kanunda yer alan hükümler dışında 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile genel hükümlere tabidir denilmektedir. Görüldüğü üzere, bu kanun dışında 4389 sayılı Yasa uygulanacaktır. Anılan Yasanın 2/2. fıkrasında ise kademeli bir süreç öngörülmüş, önce yeniden yapılandırma tamamlanacak bilahare bankaların hisse satışı işlemleri 4046 sayılı özelleştirme uygulamalarının düzenlenmesi sonuçlandırılacaktır. Burada bahsedilen 4046 sayılı Özelleştirme Kanununun 7/3 fıkrasında ‘özelleştirme programına alınan kuruluşlarda çalışan personel ile sözleşmeli olarak çalıştırılan personelin TCK’nun 279. maddesinde yazılı memurlardan sayılırlar ve bu personele para ile ilgili suçlardan dolayı TCK’nun 2. kitap 3 ve 6. bablarındaki hükümler uygulanır’ denilmektedir. Zimmet suçu da 2. kitap 3. babta yer almaktadır. Görüleceği üzere son süreç olan özelleştirme aşamasında bırakılan memur statüsünde olanı, sözleşmeli olarak çalıştırılan personel dahi memur sayılmaktadır. İlgili personel son süreçte memur sayıldığına göre bundan önceki aşamalarda da memur sayılması gayet doğaldır.
Yukarıda bahsettiğimiz kademeli sürecin 4603 sayılı Yasanın 2/2. fıkrasında 3 yıl içinde tamamlanması öngörülmüş ise de bu süreç belirtilen sürede tamamlanamadığından 25.11.2004 gün ve 5230 sayılı Yasa ile bu süre 5 yıla çıkarılmış, bilahare de bu süre 10 yıl olarak düzenlenmiştir.
4603 sayılı Yasanın 1/3. fıkrasında ‘bankaların çalışma konuları ve amaçları, devir, birleşme, fesih ve tasfiyelerine ilişkin esasların ana sözleşmede gösterileceği’ belirtilmiş, daha sonra bu fıkra 21.01.2002 günlü R.G.de yayımlanan 4743 sayılı Yasanın 6. maddesi ile değiştirilerek bahsedilen üç bankanın 31.12.2002 tarihinden sonra özel hukuk hükümlerine tabi olmayan personel çalıştırılamayacağı hükmünü getirmesi, aynı Yasanın geçici 1/2 fıkrası ile sayılan bankaların bu kanun yürürlüğe girdiği tarihte çalışan personelinden 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa göre emeklilik hakkını kazanmış olanlara kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay, emekli hakkını 2002 yılı sonuna kadar kazanacak olanlara da kazandıkları tarihten itibaren 3 ay içinde yani 31.03.2003 kadar emeklilik başvurusunda bulunmaları halinde emekli ikramiyeleri %30 fazlası ile ödenir’ hükmünü getirmesi, bütün sayılan açıklamalara ilaveten konu ile ilgili ve son olarak çıkarılan 4743 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinin son fıkrasında bu üç bankanın yönetim, denetim ve tasfiye kurulu üyelerinin ceza ve idare hukuku bakımından memur sayılmayacaklarının’ belirtilmesine rağmen banka personeli hakkında bir hüküm öngörülmemesi gibi hususlar tümü ile değerlendirildiğinde banka personelinin memur kabul edilmesi gerektiği sonucunu ortaya koyar. Kanun koyucu aksini düşünseydi ‘banka personeli’ ibaresini de bu cümleye ilave eder ve yönetim, denetim ve tasfiye kurulu üyelerinin memur sayılamayacağı istisnasını getirmezdi.
Memurlar için zimmet suçu 765 sayılı TCK’nun 202. maddesinde düzenlenmiş iken 23.06.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Yasasının kabulü ile tüm banka çalışanları için zimmet suçu düzenlenmiş ve memur olan olmayan ayırımı da kaldırılmıştır.
Ancak;
4389 sayılı Yasanın 22/11. fıkrasında ‘bu kanuna göre suç teşkil eden hareket ve fiiller başka kanunlara göre de cezayı gerektirdiği takdirde failler hakkında en ağır cezayı gerektiren kanun maddeleri uygulanır’ denildiği için memur olan sanıklar yönünden TCK’nun 202. maddesinin uygulanmasına devam olunmuştur. Yukarıda izah edildiği üzere Ziraat, Emlak ve Halk Bankası memurlarının memuriyet sıfatı devam etmekle birlikte aksi kabul edilse bile sanıkların suç tarihindeki statülerinin nazara alınması gerekir. Örneğin; özelleştirilen kamu kurumlarında çalışan memurların özelleştirme işleminden önceki eylemleri, zimmet suçunu oluşturur. Bu kurumun bilahare satılarak özelleştirilmiş olması özelleştirmeden önceki zimmet suçunu ortadan kaldırmaz. Banka personelinin zimmet fiili hem suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK 202. maddesinde, hem de 4603 sayılı Yasadan önce yürürlüğe giren 4389 sayılı Yasada cezai yaptırıma bağlanmıştır. Dolayısıyla eylemin kesintisiz olarak zimmet suçu şeklinde yasal düzenlemelerle, cezai yaptırıma bağlandığı açıktır.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığım nedenlerle olayda zimmet suçunun oluştuğu kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun suç vasfının değiştiğine dair görüşüne katılmıyorum” şeklinde,
Karşıoy kullanmışlardır.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 02.11.2009 gün ve 35556 sayı ile;
“Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.02.2005 gün ve 2004/5-146 E.- 2005/7 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
Sanığın personeli bulunduğu Türkiye Halk Bankası 18.06.1984 tarihinde yürürlüğe giren 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki (A) listesinde İktisadi Devlet Teşekkülleri arasında sayılmış, 29.01.1990 tarihinde yürürlüğe giren 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, 3771 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin (b) bendinde ise, personelin, teşebbüslerin ve bağlı ortaklıkların paralarına ve para hükmündeki evrak ve senetlerine ve diğer mevcutlarına karşı işledikleri suçlar ile bilanço, tutanak, rapor ve benzeri her türlü belge ve defterleri üzerinde işledikleri suçlar ile ifa ettikleri görevlerinden doğan suçlardan dolayı memur sayılarak haklarında Türk Ceza Kanununun ikinci kitap, üçüncü ve altıncı baplarındaki hükümlerin uygulanacağı öngörülmüştür.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun ‘Devlet İdaresi Aleyhine İşlenen Cürümler’ başlığını taşıyan üçüncü bab, birinci faslının, 202. maddesinde zimmet suçları düzenlenmiş olup, anılan madde;
‘Görevi sebebiyle kendisine tevdi olunan veya muhafaza, denetim veya sorumluluğu altında bulunan para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları zimmetine geçiren memura altı yıldan oniki yıla kadar ağır hapis ve meydana gelen zararın bir misli kadar ağır para cezası verilir.
Yukarıdaki fıkrada gösterilen cürüm, dairesini aldatacak ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle işlenmiş ise faile oniki yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis ve meydana gelen zararın üç misli kadar ağır para cezası verilir.
Zararın, kovuşturma yapılmadan önce tamamıyla ödenmiş olması halinde yukarıdaki fıkralarda yazılı cezaların yarısı, ödeme hükümden önce gerçekleştirilmiş ise üçte biri indirilir.
Meydana gelen zararın ödenmemesi halinde mahkemece ödettirilmesine re'sen hükmolunur.
Bu fiiller kamu bankaları aleyhine işlenmiş ise faile verilecek ceza üçte bir oranında artırılır’ hükmünü taşımaktadır.
Bu maddeye göre zimmet suçu, memur veya özel yasası gereğince memur gibi cezalandırılan bir kimsenin, kendisine tevdii edilen veya görevi nedeniyle saklama, denetim veya sorumluluğu altında bulunan para veya para yerine geçen belge veya senet ve sair taşınır malları kendisi veya üçüncü kişiler yararına mal edinmesi ve failde mal edinme (zimmete geçirme) kastının bulunmasıyla oluşur.
Suç tarihinden sonra 23.06.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Kanununun ‘Adli Suç ve Cezalar’ başlığını taşıyan 22. maddesinin 3. bendinde ise;
‘Banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları görevleri dolayısıyla kendilerine tevdii olunan veya muhafazaları, denetim veya sorumlulukları altında bulunan bankaya ait para veya sair varlıkları zimmetlerine geçirirlerse altı yıldan oniki yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm edilirler. Bu fıkrada gösterilen suç bankayı aldatacak ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle işlenmişse faile oniki yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis ve meydana gelen zararın üç katı kadar ağır para cezası verilir. Ayrıca meydana gelen zararın ödenmemesi halinde mahkemece re'sen ödettirilmesine hükmolunur. Zararın kovuşturma yapılmadan önce tamamıyla ödenmiş olması halinde cezaların yarısı, ödeme hükümden önce gerçekleştirilmiş ise üçte bir oranında indirilir’ aynı maddenin 11. fıkrasında da ‘bu kanuna göre suç teşkil eden hareket ve fiiller başka kanunlara göre de cezayı gerektirdiği takdirde failler hakkında en ağır cezayı gerektiren kanun maddeleri uygulanır’ hükmü yer almıştır.
Bu maddeye göre

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Üyelik

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350
199
Kazancınız 151₺
7 Gün Ücretsiz Dene Ücretsiz Aboneliği Başlat Şimdi abone olmanız halinde indirimli paket ile özel fiyatımızdan sürekli yararlanırsınız.