Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/7-32 Esas 2008/82 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2008/7-32
Karar No: 2008/82
Karar Tarihi: 15.04.2008

(213 S. K. m. 359) (765 S. K. m. 80, 102) (3065 S. K. m. 41, 45) (4811 S. K. m. 14)

Dava: Erciyes Biracılık ve Malt. San. A.Ş.'nin yöneticileri olan sanıklar hakkında, 1998 yılı içerisinde sahte fatura düzenlemek ve sahte fatura kullanmak suretiyle, ihracat yapılmış gibi göstererek haksız yere KDV iadesi aldıkları ve bu şekilde vergi kaçakçılığı suçunu işledikleri iddiasıyla 213 sayılı Vergi Usul Yasasının 4369 sayılı Yasa ile değişik 359/b-1 delaletiyle 359//b-2 ve 765 sayılı Yasanın 80. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davası sonunda; İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesince 09.07.2004 gün ve 13-150 sayı ile; Sahte olarak düzenlendiği ve kullanıldığı iddia edilen faturanın düzenleme tarihinin 30.10.1998 olduğu, KDV Yasasına göre suçun fatura tarihini takip eden ayın 25 nci gününün suç tarihi olarak tayini gerektiği olayımızda iddianame tarihinin 30.12.2003 olduğu buna göre suç tarihi ile iddianame düzenleme tarihleri arasında 5 yıldan fazla bir zaman geçtiği böylece dava zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından şeklindeki gerekçe ile, Sanıklar hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeni ile TCK. nun 102/4. maddesi uyarınca ortadan kaldırılmasına hükmedilmiş olup, hükümlerin katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine de; Yargıtay 11. Ceza Dairesince 09.02.2005 gün ve 8842-468 sayı ile; Sanıkların kullandıkları sahte faturalarla Katma Değer Vergisi ziyaına neden oldukları, kaçakçılık ve 09.07.2002 gün ve 30-18 sayılı vergi inceleme raporları ile tespit edilmesine göre 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 41 ve 45. maddeleri uyarınca suç tarihinin verginin tarhı için kanunda belirlenen sürenin sonu olan 26.01.1999 olduğu ve iddianamenin düzenlendiği 30.12.2003 tarihi itibariyle TCK. nun 102/4. maddesinde öngörülen beş yıllık asli dava zamanaşımının gerçekleşmediği ve 4811 sayılı Yasanın 14. maddesinin değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden kamu davasının zamanaşımı gerçekleştiğinden bahisle ortadan kaldırılmasına karar verilmesi, yasaya aykırı ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün CMUK. nun 321. maddesi uyarınca bozulmasına karar verilmiştir.

Bozma kararı üzerine İstanbul 2. Ağır ceza Mahkemesince 03.06.2005 gün ve 101-56 sayı ile; 1- a- Sanıklar haklarında iddianamede sahte fatura düzenlemek suçundan kamu davası açılmış ise de, sanıkların düzenlediği en son fatura tarihinin 27.11.1998 olduğu, buna göre suç tarihinin 26.12.1998 olması gerekeceği, iddianamenin düzenlendiği 30.12.2003 tarihinde aradan 5 yılı aşkın bir sürenin geçmiş olduğu anlaşıldığından direnilmesin, b- Bu suçtan açılan kamu davasının 765 sayılı TCY.sındaki dava zamanaşımındaki hükmün sanıklar lehine olması nedeni ile anılan Yasanın 102/4. mad. uyarınca sanıklar hakkındaki işbu davanın dava zamanaşımı nedeni ile ortadan kaldırılmasına,

2- İddianamede sanıklar hakkında ayrıca sahte fatura kullanmaktan da kamu davası açılmış ise de, sanıkların 4811 sayılı Yasanın 14. mad.den yararlanarak vergi borç ve ferilerini ödemiş olmaları ve vergi mahkemelerine açılan davadan vazgeçmiş olmaları nedeni ile davanın ortadan kaldırılmasına, yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına biçiminde hüküm verilmiş ve bu hükümler katılan vekili tarafından bozma kararı doğrultusunda işlem yapılması gerektiğine, vs.ye yönelik olarak temyiz edilmiştir.

Dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bozma istekli, 14.09.2005 gün ve 144451 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü;

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar; zamanaşımı süresinin dolup dolmadığına ve 4811 sayılı Vergi Barışı Yasası'nda yer alan koşulların sanıklar açısından oluşup oluşmadığına yönelik ise de;

İncelenen dosyada;

İddianamede; hem sahte fatura alıp kullanma, hem de sahte ihracat faturası düzenleme eylemlerinden bahsedildiği, fakat tek bir sevk maddesiyle cezalandırılma istendiği görülmektedir. Bunun gibi, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.07.2004 gün ve 13-150 sayılı ilk hükmünde de düzenleme ve kullanma tek suç olarak değerlendirilmiş ve suç tarihi ile iddianame arasında 5 yıllık asli zamanaşımının dolduğundan bahisle ortadan kaldırma kararı verilmiştir. Buna karşılık; Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 09.02.2005 gün ve 8842-468 sayılı kararında; sadece kullanma suçu yönünden yapılan değerlendirmede, davanın açıldığı tarih itibarıyla 5 yıllık asli zamanaşımı süresinin dolmadığı ve 4811 sayılı Yasanın 14. maddesinin değerlendirilmesi gerektiğinin düşünülmemesi nedenleriyle hükmün bozulmasına karar verildiği tespit edilmiştir. Bunun üzerine, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.06.2005 gün ve 101-56 sayılı hükümde ise; 1- Sahte fatura düzenlemek suçundan kamu davası açılmış ise de, sanıkların düzenlediği en son fatura tarihinin 27.11.1998 olduğu, buna göre suç tarihinin 26.12.1998 olması gerekeceği, iddianamenin düzenlendiği 30.12.2003 tarihinde aradan 5 yılı aşkın sürenin geçmiş olduğu anlaşıldığından direnilmesine ve bu suçtan açılan davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına, 2- Sahte fatura kullanmaktan açılan kamu davası ile ilgili olarak ise; sanıkların 4811 sayılı Yasanın 14. maddesinden faydalanarak vergi borç ve ferilerini ödemiş olmaları ve vergi mahkemelerine açılan davadan vazgeçmiş olmaları nedeniyle davanın ortadan kaldırılmasına hükmedilmiştir.

Dolayısıyla; Yargıtay 11. Ceza Dairesi bozma kararının açıkça kullanma suçuna, buna karşılık direnildiği ifade edilen hükmün düzenleme suçuna ilişkin olması nedeniyle, ortada gerçek anlamda bir direnme kararı bulunmadığından bu husus ön sorun olarak kabul edilmiş ve işin esasına girilmemiştir. Bununla birlikte, kullanma suçundan verilen hüküm bozmaya uyma niteliğindedir.

Çünkü; Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;

a- Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,

b- Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,

c- Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni kanıtlara dayanmak,

d- İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak, Suretiyle verilen hüküm; özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde incelemenin Yargıtay'ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.

Şu halde; Özel Dairece incelenmeyen bir konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün görülmediğinden; hükümlerin Özel Dairece incelenmesi, zamanaşımı ve sair hususların da oraca değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelemeyi yapması gereken Özel Daire ise; ilk hükmü inceleyen ve muktezaya bağlayan 11. Ceza Dairesi değil, Yargıtay Başkanlar Kurulunun 31.01.2005 gün ve 1 sayılı Kararı uyarınca, tebliğnamenin düzenlendiği tarih itibarıyla görevli olan Yargıtay 7. Ceza Dairesidir.

Bu itibarla, ortada gerçek anlamda bir direnme kararı bulunmadığından, bir kısmı itibarıyla uyma kararı, diğer kısmı itibarıyla ise yeni karar olarak değerlendirilen hükümlerin temyiz davasına bakmakla görevli olan Özel Dairece incelenmesi icap edeceğinden, dosyanın Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmesi lazımdır.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

Dosyanın saptanan eylemli uyma sebebiyle, temyiz incelemesi için Yargıtay 7.Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 15.04.2008 günü oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy