Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/4-159 Esas 2004/166 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2004/4-159
Karar No: 2004/166
Karar Tarihi: 21.09.2004

(765 S. K. m. 240) (Ceza İnfaz Kurumları ile Tevkifevlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Tüzük m. 11, 12, 13, 14, 15, 16, 156)

Dava: Görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan sanık Haydar Yıldız'ın beraatına ilişkin Niğde 2. Asliye Ceza Mahkemesince 05.02.2002 gün ve 293-23 sayı ile verilen hükmün o yer C. Savcıları tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 17.12.2003 gün ve 27-12755 sayı ile;

Cezaevi müdürü olan sanığın, içeri sokulmak istenirken ele geçirilen uyuşturucunun ham maddesi olduğundan kuşkulanılan bitkiyi, laboratuarda analizi yaptırılmadan, buyruk vererek imha ettirdiği kabul edilmesi karşısında, TCY.nın 240/1. maddesinde öngörülen görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçunun oluştuğu gözetilmeden, yerinde görülmeyen gerekçeyle beraat hükmü kurulması isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme ise, 06.05.2004 gün ve 106-254 sayı ile;

Sanık Haydar Yıldız hakkında yakalanan uyuşturucu madde hakkında işlem yapmamak sure-tiyle görevi kötüye kullanmaktan TCK.nun 240. maddesi gereğince cezalandırılması istenilmiş ise de sanığın savunması tanıkların beyanları ve olayla bağlantılı cezaevi görevlileri olan Bektaş Efe, Nedim Demirok, Mehmet İnan, Kemal Volga, Mahmut Kibar ve hükümlü Ali Okumuş, Mehmet Özder, Osman Özder hakkında düzenlenen takipsizlik kararları birlikte değerlendirildiğinde, cezaevine sokulmaya çalışılan adına uyuşturucu madde denilen fakat niteliği ve vasfı belirlenemeyen bitkinin imha edilmesine ilişkin beyanlar ve imha edilmesi ile bu bitkinin uyuşturucu vasfında olup olamayacağının belirlenemeyeceği konu hakkında laboratuar incelemesinin yapılmadığı, beyanlara göre hint keneviri olabileceği, bunun da sabit olmadığı, takipsizlik kararı verilen memurlar ile sanık arasındaki bir takım cezaevinde meydana gelen olaylar nedeniyle sanık ile ilgili beyanda bulundukları ancak takipsizlik kararı verilen hükümlü ve memurlarında bu olayda birlikte oldukları eylemin ayrı değerlendirilemeyeceği bir kişi hakkında dava açılması ile bu kişinin bu sorumluluklarının başka türlü değerlendirilerek sadece sanığın bulunduğunun beyan etmenin hukukun temel ilkelerine uymadığı olayların değerlendirilmesinde uyuşturucu olup olmadığının belirlenmediği, bir bitkinin imhasının değerlendirmesinin yapılması gerektiği bu konunun görevi kötüye kullanmak olarak nitelenmesinde sanığın savunması gözönüne alındığında suç kastının bulunmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu kararın da o yer C. Savcıları tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istekli 05.07.2004 günlü tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanığın görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan beraatına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, yüklenen suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Niğde Tarım Açık Cezaevi Müdürü Haydar Yıldız'ın, Karadenizli olup Karadenizli hükümlülere ayrıcalık tanıyarak yasaya aykırı davranışlarda bulunduğu iddiaları ile ilgili yapılan soruşturma sırasında, bir hükümlüye gelen paketten çıkan ve uyuşturucu olduğu iddia edilen maddenin adı geçenin bilgisi dahilinde imha edilerek, yasal işlem yapılmadığının belirlenmesi üzerine bu konuda resen yürütülen soruşturma sonucunda hakkında görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.

Sanık, C.Savcısı tarafından alınan ifadesinde; Niğde Tarım Açık Cezaevi Müdürü olarak görev yaptığını, İkinci Müdürler Bektaş Efe ve Ahmet Çakmak ile oturdukları sırada başgardiyan Mehmet İnan'ın gelip, Müdürüm Ali Okumuş ve Metin Özder adlı şahıslara gelen ziyaretçinin verdiği paketten ot çıkmış diye haber verdiğini, çıkan otun ne olduğunu sorduğunda ise otun ne olduğunu bilemediğini, kenevir olabileceğini söylemesi üzerine tutanak tutup idareye intikal ettirmelerini belirttiğini, odadan ayrılan başgardiyanın 15 dakika sonra yine gelip hükümlüler ile görüştüğünü, bu olaydan dolayı işlem yapılacağı korkusuyla yalvarmaya başladıklarını, her ikisinin de az bir süre sonra tahliye olacaklarını, mümkünse işlem yapılmaması konusunda talepte bulunduklarını, bu konuda görüşmek istediklerini söylediğini, çağırıp konuştuğu hükümlülerden Metin Özder'in yaklaşık bir hafta, diğerinin de 15 gün sonra tahliye olacaklarını, durumu sorduğunda her iki hükümlünün de durumdan haberdar olmadıklarını, paketin Metin Özder adına gelmekle beraber aslında Ali Okumuş'a gönderildiğini, onun Niğde'de kimsesi olmadığı için Metin Özder adına geldiğini, onun oğlunun da iyilik olsun diye paketi getirdiğini belirttiklerini, Ali Okumuş'un da gelen ottan haberi olmadığını, birilerinin şaka yapmış olabileceğini söylediğini, otun ne olduğu konusunda araştırma yapılacağını belirterek başgardiyanı tutanak tutulması için gönderdiğini, ancak beklemesine rağmen tutanak gelmeyince ikinci müdür Bektaş ile başgardiyan Mehmet İnan'ın adı geçen hükümlüleri affedelim dediklerini ve söz konusu otu da imha ettiklerini, başgardiyan Mehmet İnan'ın aleyhine verdiği beyanları kabul etmediğini, kendisini sorumluluktan kurtarmak için bu şekilde beyanda bulunduğunu, zaten tutanağı da adı geçen başgardiyanın düzenleyerek idareye intikal ettirmesi gerektiğini, her ne kadar tutanak tutulmasa da sorun şifahen kendisine bildirildiğinden durumu C. Savcılığına ihbar etmesi gerektiği düşünülse de esrar olduğu söylenen maddenin kendisine getirilmediğini ve en sonunda da imha edildiğinin söylendiğini, o aşamadan sonra tutanak tutmaya lüzum olmadığını düşündüğünü, hükümlüleri korumak gibi bir gayretle veya kasıtlı bir davranışta bulunmadığını beyan etmiş, duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunarak, olay kendisine bildirilip işlem yapılması konusunda talimat verdikten sonra infaz savcısının cezaevine geldiğini, bu arada söz konusu otun imha edildiğini öğrendiğinden suça konu herhangi bir şey kalmadığı için konuyu infaz savcısına bildirmediğini söylemiştir.

Tanık Mehmet İnan C. Savcısı tarafından alınan ifadesinde; infaz koruma başmemuru olarak görev yaptığını, 8-9 ay önce nizamiye kısmında bulunan başgardiyan Kemal Volga ve diğer memurların, Ali adlı Samsun'lu bir hükümlüye gelen paketi açtıklarında içinden fanila, ayakkabı ve dişi hint keneviri denilen esrar maddesi, yani ot çıkınca müdüriyete teslim etmiş olduklarını, infaz baş memurluğunda oturduğu sırada müdürlerin kendisini çağırdıklarını, sanık müdür Haydar Yıldız ile ikinci müdürler Bektaş Efe ve Ahmet Çakmak'ın, söz konusu maddeyi inceleyip kendisine de sorduklarını, kendir otu olduğunu söylediğini, bu olayla ilgili tutanak tutulmadığını ve kendisinden götürüp imha etmesini istediklerini, esrar olmasından şüphelendiklerini ancak tam esrar maddesi olup olmadığını anlamadıklarını, söz konusu maddeyi getiren kişiyi görmediğini beyan etmiştir.

Duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmakla beraber, ayrıca sanık müdürün odasına gittiğinde ikinci müdürler ile birlikte infaz memuru Nedim Demirok, İdare amiri Alper ve nizamiyede nöbetçi memur Mahmut Kibar'ın da orada olduklarını, gösterilen bir avuç kadar otun ne olduğunu tam olarak bilemediğini, benzer bir otun kavrulup yendiğini ve daha önce bir olayda işlem yapıldığı halde dava açılmadığını sanık müdüre söylediğini, onun da bu otu ne siz gördünüz ne ben gördüm, imha edin, diğer eşyaları hükümlüye verin dediğini, otun imha edilerek kolideki diğer eşyaların da hükümlüye teslim edildiğini, Ali Okumuş adlı hükümlünün de müdür sorduğunda bir şeyden haberi olmadığını belirttiğini söylemiştir.

Tanık Kemal Volga C. Savcılığında, infaz koruma başmemuru olduğunu, nizamiyede gündüz görevinde olduğu sırada Ali Okumuş adlı Samsun'lu bir hükümlüye bir paket getirdiklerini, ayrıca Mahmut Kibar, Ahmet Selçuk, Celalettin Vural, Turan Turda adlı görevlilerin de bulunduklarını, paketi infaz koruma memuru Ahmet Selçuk'un açtığını, içinde ayakkabı ve atlet ile atletin içine sarılmış ayrı bir poşet içerisine konulmuş yeşil renkli ve tecrübelerine göre dişi hint keneviri çıktığını, bunu infaz memuru Mahmut Kibar'a vererek müdür Haydar Yıldız'a gönderdiğini, söz konusu esrar maddesinin Mehmet İnan tarafından idareden geri getirildiğini ve Haydar Yıldız'ın talimatıyla yakılarak imha edildiğini bildiğini, başkaca bir işlem yapılıp yapılmadığını bilmediğini beyan etmiştir.

Duruşmada da benzer şekilde beyanda bulunmuş, ayrıca koliden çıkan yaprak şeklindeki maddenin köylerinde çetene tabir edilen hint keneviri olduğunu, mesai saatleri içerisinde meydana gelen olaylarda durumun idareye bildirildiğini, mesai saatleri dışındaki olaylarda tutanak tutulduğunu söylemiştir.

Tanık Mahmut Kibar C. Savcılığında 01.06.2001 tarihinde alınan ifadesinde; infaz koruma memuru olduğunu, olay tarihinde vardiya nöbetçisi olduğunu, bir kişinin hükümlü Metin Özder'i görmek için geldiğini ve bir paket getirdiğini, kutuyu açtıklarında iç çamaşırı ve bunun altında da naylon içerisine sarılmış bir avuç kadar ilk defa gördüğü yeşil renkli bir ot bulunduğunu, ziyaretçiye bunun ne olduğunu sorduğunda ada çayı olabileceğini söylediğini, durumu baş memura ilettiğini, getiren kişinin Metin adlı bir hükümlünün oğlu olduğunu, güya Samsun'dan gönderildiğini, ancak içinden ot çıkınca Ali Okumuş'un koliyi kabullenmediğini tespit ettiklerini beyan etmiştir.

19.06.2001 tarihinde alınan ek ifadesinde ise; nizamiye kapısında kutu içerinde esrar maddesini kendisinin bulduğunu, otu saat 13.30 sıralarında kurum müdürü Haydar Yıldız'ın odasına götürdüğünü, maddenin ne olduğunu sorduğunda bilmediğini belirttiğini, kime geldiğini sorduğunda durumu anlatınca hükümlüleri çağırmasını ve Mehmet İnan'a da haber vermesini istediğini, olayı duyan ikinci müdürler Bektaş Efe ve Ahmet Çakmak'ın da müdürün odasına geldiklerini, kişileri çağırmak için gidip geldiğinden konuşulanları duymadığını, tutanak konusu olduğunu ancak tutanak tutulup tutulmadığını bilmediğini, en son bu esrar denilen otu Mehmet İnan'ın elinde gördüğünü hatırladığını, yakarak imha ettiği konusunu bilmediğini, Kemal Volga ile Mehmet İnan'ın okunan beyanlarının doğru olduğunu belirtmiştir.

Duruşmada, savcılıkta verdiği ifadenin doğru olduğunu, sanık müdür Haydar'ın, tutanak tutulması için başmemur Mehmet İnan'ı çağırmasını istediğini, bu arada gidip geldiğinden aralarında ne konuşulduğunu bilemediğini, ne olduğunu sorduğunda Mehmet İnan'ın herhangi bir şey söylemediğini, yakmaya gittiğini belirttiğini, söz konusu maddenin hint keneviri olduğu konusunda bir şey söylemediğini, bu konuda şimdiki ifadesinin doğru olduğunu söylemiştir.

Tanık Ahmet Çakmak C. Savcılığında; müdür Haydar Yıldız'ın odasının önünde bir kalabalık görünce merakla içeriye girince vardiya görevlisi gardiyanlar ile başmemurlar Mehmet İnan ile Kemal Volga'nın olduklarını, masanın üzerinde bir paket bulunduğunu ve içinden ot çıktığını gösterdiklerini, gösterilen otun ne olduğunu bilmediğini söylediğini, Bektaş Efe'nin sonra geldiğini, diğerlerinin bu maddenin hint keneviri olduğunu söylediklerini, hatırladığı kadarıyla hükümlünün birisinin oğlunun bu kutuyu getirdiğini, Ali Okumuş adlı diğer bir hükümlüye verilecek olduğunu öğrendiğini, adı geçen hükümlü çağrıldığında söz konusu otu getirttiğini kabul etmediğini, kasten kendisine gönderilmiş olabileceğini söylediğini, müdür Haydar Yıldız'ın tutanak düzenlenmesini söylediğini hatırladığını, ancak tutanak tutulup gelmediğini, daha sonra gardiyanlardan Mehmet İnan'ın tekrar gelerek, bu hükümlülerin çok kısa bir süre sonra tahliye olacaklarını, işlem yapılırsa bunlara yazık olacağını söyleyerek tutanak tutulmamasını rica ettiğini, ancak müdürün bunu kabul etmediğini, tutanak tutulması gerektiğini belirterek odadan çıktığında konuşmanın devam etmekte olduğunu, her halde müdürü ikna etmiş olacaklar ki tutanak tutulmadığını, söz konusu maddenin gardiyanlar tarafından yakılarak imha edildiğini duyduğunu beyan etmiştir.

Duruşmada ise benzer bir şekilde anlatımda bulunmakla beraber, tutanak tutulması konusunda bir şey söylenmediğini, böyle bir şey duymadığını söylemiştir.

Tanık Bektaş Efe C. Savcılığında; olay günü nöbetçi müdür olduğunu, mesai saatlerinde olaylar ile ilgili tutanak tutulması görevinin müdüre, mesai saatleri dışında ise nöbetçi müdüre ait olduğunu, mesai saatinde müdür Haydar Yıldız'ın odasının kalabalık olduğunu ve dışarıda iki hükümlü olduğunu, bunların Metin Özder ile Ali Okumuş olduklarını görüp merak ederek içeriye girdiğini, hatırladığı kadarıyla Mehmet İnan ile konuşmakta olduklarını ve bir ota baktıklarını gördüğünü, gördüğü otun hint keneviri maddesine benzediğini, daha sonra çıktığını, tutanak tutma görevini burada müdüre ait olduğunu, olay hakkında infazda çalışan katip Nedim Demirok'un bilgisi olabileceğini beyan etmiştir.

Duruşmada, C. Savcılığındaki beyanının doğru olduğunu, olay tarihinde birinci müdürün odasında koli içerisinde bir avuç bile olmayan yeşil renkli yaprak şeklinde bir ağaç dalı parçası veya ona benzer bir şey gördüğünü, bu konuda tutulacak tutanak veya imha konusunda her hangi bir bilgisi olmadığını, çocukken hint keneviri gördüğü için ona benzettiğini, ama hint keneviridir diyemeyeceğini söylemiştir.

Tanık Nedim Demirok C. Savcılığında; infaz bölümünde katip olarak görev yaptığını, olay tarihinde müdürün kendisini çağırarak Ali Okumuş ve Metin Özder adlı hükümlülerin dosyalarını hazırlamasını, bunların kapalıya iade olacaklarını belirttiğini, bu sırada odada ser gardiyan Mehmet İnan ile adı geçen hükümlülerin olduğunu, ne olduğunu, tutanak tutulup tutulmadığını sorduğunda müdürün tutanak tutulacağını söylediğini, dışarı çıktığında gardiyan Mahmut Kibar ile karşılaştığını, ona ne olduğunu sorduğunu, Ali Okumuş'a gönderilen paketin içerisinde ot çıktığını belirttiğini, yerine geçip dosyaları hazırladığını, çağrılmayınca koridorda gördüğü Mehmet İnan'a sorduğunda müdürün tutanak tutulmasından vazgeçtiğini söylediğini, hatırladığı kadarıyla adı geçenlerin tahliyelerine 10-15 gün bir süre olduğunu beyan etmiştir.

Duruşmada, C. Savcılığındaki beyanının doğru olduğunu, ele geçen otun naneye benzer bir şey olduğunu, bir avuç kadar olduğunu, tutanak tutulup tutulmayacağını müdür Haydar Yıldız'a sorduğunda tutulacağını söylediğini, dışarıya çıktığını, hiç kimsenin tutanak tutulmayacak diye bir söz söylemediğini, mesai bitiminde Mehmet İnan'ı görüp sorduğunda tutanak tutulmayacağını, işin bittiğini belirttiğini, o öyle söylediği için başkasına sormadığını söylemiştir.

Tanık Metin Özder C. Savcılığında; tahliyesine az bir zaman kala aynı yerde yattıkları Ali Okumuş'un bir gün, Niğde'li olduğu için çoluk çocuğunun ve ziyaretine gelenlerin bol olduğunu belirterek, kendisine Samsun'dan eşya göndereceklerini, mümkünse paketin çocukları tarafından alınarak getirilmesini rica ettiğini, durumu oğluna bildirdiğini, olay günü saat 12.00 sıralarında adının anons edildiğini, nizamiyeye geldiğinde başgardiyanın elinde bir tutam otu gösterdiğini, bilmediğini söylediğinde diğer malzemeleri verip yeşil renkli naneye benzeyen otun ne olduğunu sorduklarını, sonra Ali Okumuş için kendi adına gönderilen paketin içerisine zula edilmiş kenevir bitkisi yani esrar olduğunu öğrendiğini, bunun üzerine Ali ile konuşarak tartıştığını, onun da bundan haberi olmadığını söylediğini, birinci müdürün yanına götürüldüklerinde dinleyip onun da Ali Okumuş'a çıkıştığını, bu konu ile ilgili savcılık veya mahkemede ifadelerinin alınmadığını, söz konusu paketin Ali Okumuş'a kim tarafından gönderildiğini bilmediğini beyan etmiştir.

Oğlu Osman Özder de C. Savcılığında benzer şekilde anlatımda bulunmuş, duruşma aşamasında dinlenmemiştir.

İnfaz Koruma görevlileri Celalettin Vural, Ahmet Selçuk ve Turan Turda da olay günü nizamiyede oldukları sırada söz konusu otun yakalandığını ve durumun idareye bildirildiğini belirtmişler, sonraki aşamalara ilişkin bir anlatımda bulunmamışlardır.

Niğde Tarım Açık Cezaevi Müdürlüğünce 17.07.2001 günlü yazı ile sanık Haydar Yıldız'ın, 02.08.2001 tarihinde Birinci Müdür olarak görevli olduğu, izinli bulunmadığı, 04.09.2001 günlü yazı ile de hükümlü Metin Özder'in, 07.08.2001 tarihinde, Ali Okumuş'un ise 20.08.2001 tarihinde şartla tahliye oldukları belirtilmiştir.

Niğde C. Başsavcılığınca 19.07.2001 tarihinde, sanıklar Ali Okumuş, Metin Özder, Osman Özder ve adı bilinmeyen, ancak söz konusu esrar maddesini gönderdiği iddia edilen kişi haklarında, söz konusu maddenin elde bulunmaması, bu konuda görevlilerce her hangi bir tutanak düzenlenmemesi karşısında, şüpheni sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiştir.

Keza, Yerel Mahkemece olayda yer alan diğer görevliler haklarında da suç duyurusunda bulunulması üzerine, 11.12.2001 tarihinde, söz konusu olayı adliyeye bildirme görevinin kurum amiri olarak sanık Haydar Yıldız'a ait olduğundan, hiyerarşik bütünlük içerisinde diğer görevliler olan ikinci müdürler ile infaz koruma görevlilerinin bir sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiştir.

Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde;

Görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu TCY.nın 240. maddesinde düzenlenmiş olup, aynı Yasanın 279. maddesi uyarınca memur sıfatını haiz olan kimsenin kasten yasada yazılı hallerden başka her ne suretle olursa olsun, görevini yasanın gösterdiği usul ve esaslardan başka surette yapması veya yasanın koyduğu usul ve şekle uymadan yapmasıdır.

İnceleme konusu somut olayda sanık, cezaevi müdürü olarak görev yapmaktadır. Cezaevi müdürlerinin görevleri, Ceza İnfaz Kurumları ile Tevkifevlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Tüzüğün 11 ila 16. maddelerinde düzenlenmiş olup, ayrıca disiplinin sağlanması bakımından uygulanacak tedbir ve cezalar yönünden de aynı Tüzüğün 156 ve devam eden maddelerinde de düzenlemeler yapılmıştır. Sanık, cezaevi müdürü olarak bir hükümlünün veya bir görevlinin yasaya aykırı bir davranışta bulunduğu konusunda herhangi bir bilgi edindiğinde, bu konuda gerek disiplin yönünden gerekse cezai yönden işlem başlatmakla yükümlü ve görevlidir. Ancak, bir hükümlüye getirilen bir pakette bulunan ve uyuşturucu madde olduğu şüphesi ile el konulan paket kendisine getirildiğinde, görevini mevzuatın gösterdiği şekilde yapmamış, bu konuda yasal işlem başlatmadığı gibi söz konusu maddenin imha edilmesine neden olarak olası bir soruşturmanın yapılmasını da engellemiştir. Sanığın, olayla ilgili tutanak tutulması konusunda talimat verdiğine ilişkin savunması, tanıklarca kesin olarak doğrulanmamış olup, yakalanan maddenin imha edilmesine neden olduğunu belirttiği infaz koruma başmemuru hakkında işlem başlatmaması da bu savunmaya itibar edilemeyeceğini göstermektedir. Nitekim, diğer sanıklar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin nedeni de sanığın imha edilmesine neden olduğu maddenin incelenememiş ve zamanında sanık tarafından haklarında herhangi bir işlem yapılmamış olmasıdır. Sanık, yasa, tüzük ve yönetmeliklerin gösterdiği esaslara aykırı davranmakla görevde yetkisini kötüye kullanmıştır.

Bu itibarla somut olayda sanığa yüklenen görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçunun öğelerinin oluştuğu anlaşılmakla, dosya kapsamına uymayan gerekçelere dayanması nedeniyle isabetsiz olan Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 21.09.2004 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy