Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/1-14 Esas 2004/59 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2004/1-14
Karar No: 2004/59
Karar Tarihi: 02.03.2004

(765 S. K. m. 51, 59, 456, 457) (5237 S. K. m. 29, 62, 86, 87, 88, 89) (818 S. K. m. 47)

Kasten adam öldürmeye kalkışma suçundan sanık Mehmet'in, suç niteliğinin değiştiği kabul edilerek TCY.nın 456/2, 457/1, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesince 14.03.2002 gün ve 387-60 sayı ile verilen hükmün sanık vekili ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.03.2003 gün ve 3621-326 sayı ile;

"1- Suç vasfının tayininde esas alınan 13.8.2001/4664 tarih ve sayılı Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu raporunun (4) numaralı paragrafının son cümlesinde yer alan ifadeden "çehrede sabit eser" bırakan yaranın, mağdurun ifadesine göre, "başka bir olaydan meydana geldiği" anlaşıldığına, ayrıca bunun yanında yine mağdura ait olup, Kadınhanı Devlet Hastanesinden verilen 02.10.2000 tarihli raporda bu yaralardan bahsedilmediğine göre çehrede sabit eser bırakan yaranın sanığın dava konusu eyleminden kaynaklanmadığı açıkça anlaşıldığına ve sair yaraların niteliğine göre suça vasıf verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi,

2- Müdahil vekilinin 20.12.2000 tarihli dilekçesinde " 500 milyon TL" manevi tazminat da talep edildiği halde bu konuda bir karar verilmemiş olması,

3- 1136 sayılı Avukatlık Kanununda yapılan değişikliğe uyulmayarak maktu ücreti vekaletin müdahil vekili yerine müdahile verilmesine hükmedilmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme ise, 05.06.2003 gün ve 69-138 sayı ile 2 ve 3 numaralı bozma nedenlerine uyarak gereğini yerine getirmiş, ancak 1 numaralı bozma nedeni yönünden;

"02.10.2000 tarihli Kadınhanı Devlet Hastanesince mağdur Cumali'nin geçici adli raporunda burun üzerinde ve altında 2 cm.lik kesiler olduğu bildirilmiş, ayrıca mağdur tarafından gerek hazırlıkta alınan ifadesinde gerekse mahkememizce alınan ifadelerinde söz konusu yaraların başka bir olaydan meydana geldiğini beyan etmeyip, olay nedeniyle ileri geldiğini ifade etmiş, Adli Tıp Kurumu 4.6.2001 tarihli 2. İhtisas Kurulunun raporunda burun sırtında sütür izleri belli olan cilt seviyesinden kabarık, ciltten minimal koyuluk gösteren yara nedbesi görüldüğünün ifade edilmesi karşısında söz konusu yaranın olayımızdan ileri geldiğinin söz konusu raporlar ve mağdur ifadesi karşısında sabit olduğu ve mahkememizce bu deliller ışığında sabit eser niteliğinde kabul edildiği" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu kararın da sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 29.12.2003 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanığın etkili eylem suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık yaralamanın derecesinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

Esasın incelenmesine geçilmeden önce, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 13.08.2001 günlü raporunda, mağdurun beyanına göre, çehrede sabit eser bırakan yaranın başka bir olaydan meydana geldiğinin bildirilmesi ve Adli Tıp Kurumu raporunun kendi içinde çelişkili olması karşısında hükme dayanak almaya yeterli elverişlilikte bulunmadığı nazara alınarak, söz konusu yaraların oluş zamanının tespiti bakımından mağdurun yeniden dinlenmesi ve raporun da bu doğrultuda açıklığa kavuşturulması için yeniden rapor alınması suretiyle soruşturmanın genişletilmesi gerektiği ileri sürülmekle, bu hususlar Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınarak, öncelikle tartışılmıştır.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Katılan Cumali hastanede kolluk tarafından alınan ifadesinde, olay günü sağlık ocağının önünde, bir gün önce koyun otlatma nedeniyle kavga ettiği sanık Mehmet Baldan ile karşılaştığını, sanığın arabasından inerek, "hayvanları burada otlatma, eğer otlatırsan senin ananı avradını sinkaf ederim" diye küfürler etmeye ve arabanın bagajından aldığı demir çubuk ve bıçakla üzerine saldırıp vurmaya başladığını, vücudunun çeşitli yerlerinden yaralandığını, vatandaşların gelmeleri üzerine sanık Mehmet'ın aracına binerek olay yerinden kaçtığını, olay sırasında yalnız olduklarını, kendisinde herhangi bir kesici ve delici alet olmadığını, yalnızca yumrukla savunmaya çalıştığını, araca zarar vermediğini, sanıkla aralarında husumet bulunmadığını, olaydan bir gün önce ilçe merasında koyun otlatma meselesinden tartıştıkları için kendisine kin duymuş olabileceğini, sanıktan şikayetçi olduğunu beyan etmiştir.

C.Savcılığında da benzer şekilde anlatımda bulunmuş, olaydan bir gün önce sanıkların yaylasında hayvanlarını otlatırken, sanığın yanında 4-5 kişi olduğu halde yanına geldiğini, hayvan otlatma hususunda tartıştıklarını ve sanığın sinkaflı küfürlerle kendisine bir tokat attığını, olayı büyütmediğini ve şikayetçi olmadığını, olay günü de sağlık ocağının karşısında sanığın arabasından inerek yine ana avrat sinkaflı küfürler ettiğini ve bir daha koyunları orada otlatırsa öldüreceğini söyleyip bagajdan çıkarttığı bıçakla üzerine yürüdüğünü, bıçağı kendisine savurduğunu, 11 yerinden yaralandığını, sağlık ocağında çalışan Sami adlı kişi aralamasa sanığın kendisini öldürebileceğini belirtmiştir.

Duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmuş ve ayrıca olay sırasında sanığın bagajdan aldığı demir çubukla başına ve yüzünün sol tarafına, bıçakla da ağzının sağ tarafına, burnuna ve kulağına vurduğunu, kendisini 9 yerinden bıçakladığını ayrıca göğüs bölgesine vurduğunu söylemiştir.

Katılan Cumali hakkında Kadınhanı Devlet Hastanesince 02.10.2000 tarihinde düzenlenen geçici raporda; sol tarafta 10 cm. uzunlukta cilt ve cilt altı kesisi, sol koltuk altı 3 cm.lik kesi, sol omuzda 1 cm. uzunlukta derin kesi, karında epigastrik bölgede 2 adet 3 cm.lik kesi, sağ dudak kenarından laterale 3 cm.lik kesi, burun üzerinde 2 cm.lik kesi, sol kulak kepçesinde 3 cm.lik kesi, sol kulak arkasında 3 cm.lik kesi, alında sol tarafta 2 cm.lik kesi olduğu, hayati tehlikesinin olabileceği belirtilmiştir.

Konya Numune Hastanesince düzenlenen hasta tabela evrakında sütüre edilmiş yaraların gra-fileri doğal bulununca 06.10.2000 tarihinde sâlah ile taburcu edildiği belirtilmiş, 03.01.2001 tarihinde genel cerrahi uzmanınca düzenlenen kesin raporda ise; iyileşmesinin tamamlandığı, geçici kanaat raporunda yer alan lezyonların 7 gün iş ve gücüne engel olacağı, 10 günde iyileşeceği, burun sırtı ve sol kulak kepçesinde minimal sakar izinin mevcut olduğu, hayati tehlike geçirmediği bildirilmiştir.

Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen 13.08.2001 gün ve 4664 sayılı raporda ise, önceki raporlardaki verilere yer verildikten sonra;

"Kişinin 1.8.2001 tarihinde kurulumuzca yapılan muayenesinde, burun sırtında yatay seviyede 3 X 0.2 cm. ebadında üzerinde sütür izleri belli olan cilt seviyesinden kabarık, ciltten minimal koyuluk gösteren yara nedbesi, sağ dudak komissurasından başlayıp, sağ yanak üzerinde devam eden 3.5 cm. uzunlukta, eni 0.1 cm. olan cilt rengine yakın, ciltten minimal çöküklük gösteren yara nedbesi, sol kaş ucunun 3 cm. lateralinde dik seyirli 1.5 cm. uzunluğunda eni 0.1 cm. olan yara nedbesi, sol kulak kepçesinin 2 cm. arkasında saçlı deri sınırında 2 X 0.1 cm. ebadında yara nedbesi, sol kulak trajesinin üstünde 1.5 X 0.1 cm. ebadında üzerinde sütür izleri olan cilt seviyesinde ciltten minimal koyuluk gösteren minimal yara nedbesi, sol kulak kepçesi lateral ortada ciltten minimal kabarıklık gösteren cilt rengine yakın yara nedbesi görüldüğüne, geçici raporda tanımlanmayan, şahsın ifadesine göre başka bir olaydan olduğu beyan edilen, sağ kaş 1 cm. üzerinde yatay seyirli 7 cm. uzunluğunda 0.3 cm. genişliğinde, ciltten koyu renkte yara nedbesi ve alt dudak soldan başlayıp oblik aşağıya doğru seyreden 2 cm. uzunluğunda, 0.2 cm. genişliğinde yara nedbesi görüldüğü, çehrede sabit eser niteliğinde olduğu ara kararına varıldığına,

Ayrıca sol koltuk altı 1 X 0.2 cm. ebadında yara nedbesi, sol aksiler bölgenin 15 cm. altında 2.5 X 0.3-0.4 cm. ebadında yar nedbesi, epigastrik bölgede 2 X 0.2 ve 2.5 X 0.3 ebadında 2 adet yara nedbesi, sol lumbar bölgede 24 cm. uzunluğunda sütür izleri yer yer belli olan yukarı doğru yay çizen yara nedbesi görüldüğüne göre, sonuç olarak; kesici-delici aletle yaralanmasının;

1- Şahsın hayatını tehlikeye maruz kılmadığı,

2- 7 (yedi) gün mutad iştigaline engel teşkil edeceği,

3- Kişiye ait düzenlenen tıbbi belgelerde bildirilen ve kişinin kurulumuz huzurunda yapılan muayenesinde de tespit edilen çehre hudutları içindeki yara izinin, cilt renginden ve seviyesinden önemli derecede farklılıklar gösterdiğinden, normal mesafeden ilk bakışta fark edildiği cihetle TCY.nın 456/2. maddesi kapsamında çehrede sabit eser niteliğinde olduğu" belirtilmiştir.

Bütün bu bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde;

Katılan hakkında gerek Kadınhanı Devlet Hastanesince, gerekse Konya Numune Hastanesince düzenlenen tıbbi raporlarda tarifi yapılan yaraların birbirleriyle uyumlu oldukları, ancak Adli Tıp Kurumu raporunda çehrede sabit eser bıraktığı belirtilen yaraların her iki raporda da yer almadığı görülmektedir. Katılan ise, C.Savcılığında alınan ifadesinde 11 yerinden bıçaklandığını belirtmesine rağmen, duruşmada 9 yerinden bıçaklandığını bildirmiş ve yara yerlerinin ağzının sağ tarafında, burnunda, kulağında ve göğüs bölgesinde olduğu şeklinde tarif etmiştir. Katılanın yerlerini tarif ettiği bu yaralar da, çehrede sabit eser yarattığı belirtilen yaralar ile uyumlu değildir. Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu raporunun ise, muayene sırasında katılan Cumali ile yapılan şifahi görüşmede edinilen bilgilere de dayalı olduğu, ancak bu bilgilerin dosya kapsamı ve katılanın aşamalarda saptanan anlatımları ile örtüşmediği açıktır.

Öte yandan, Adli Tıp Kurumu raporunda, açıklamalar kısmında sağ kaşta ve alt dudağın sol tarafında iki yaranın ayrıntılı olarak tarif edilmelerine ve çehrede sabit eser niteliğinde olduğu ara kararına varıldığı belirtilmesine rağmen, sonuç kısmında çehrede sabit eser bırakan tek yaradan söz edilmesi ve bunun hangi yara olduğunun bildirilmemesi çelişkilidir. Kaldı ki, mağdurun da aşamalardaki ifadelerinde önceki bir yaralanmadan söz etmemesi ve dosyada bu hususta bir bilgi ve belge de bulunmaması karşısında, bu raporun hükme dayanak alınacak açıklık ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır.

Ceza Yargılamasının amacı, somut gerçeğin ortaya çıkarılması için yeterli araştırma yapılması ilkesine dayanır. Bu nedenle hüküm kesinleşinceye kadar, inceleme olanağı bulunan kanıtların ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Diğer bir deyişle ceza sorumluluğu esaslarına uygun bir hüküm kurulabilmesi ve adaletin tam olarak gerçekleşmesi için, öne sürülen ve olaya ışık tutabilecek nitelikteki tüm kanıt ve belgelerin araştırılıp tartışılması zorunludur.

O halde ceza yargılamasının açıklanan bu amacı doğrultusunda, Adli Tıp Kurumu raporunda bir başka olaydan kaynaklandığının olayın mağdurundan öğrenildiği belirtilen yaraların, etkili eylemin derecesinin belirlenmesinde esas alınacağı gözetilerek, mağdur Cumali yeniden dinlenip, söz konusu yaraların daha önceki bir olaydan ya da bu olaydan kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması, sonucuna göre de yukarıda açıklanan çelişkiler de bildirilmek suretiyle Adli Tıp Kurumundan açıklayıcı nitelikte yeni bir rapor alınmak suretiyle soruşturmanın genişletilmesi gerekmektedir. Yerel Mahkemece yeterli soruşturma yapılmadan, burun üzerinde yer alan ve Adli Tıp Kurumu raporunda çehrede sabit eser yaratacak nitelikte olduğu belirtilmeyen yaranın, çehrede sabit eser niteliğinde olduğu kabul edilerek dosya içeriğine uymayan gerekçelerle direnme kararı verilmesi isabetsizdir.

Bu itibarla direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 02.03.2004 tarihinde sonucu itibariyle tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.




Full & Egal Universal Law Academy